IMF, Moody's ve Türkiye
Türkiye ekonomisiyle ilgili iki
açıklama peş peşe geldi. Önce IMF, Türkiye misyonu tarafından hazırlanan 4.
Madde Konsültasyon Raporu üzerine İcra Direktörleri Kurulu’nda yapılan Türkiye
görüşmesinin sonuçlarını yayınladı, ardından da Moody’s in Türkiye’nin notu
konusundaki açıklamaları geldi.
IMF Raporu ne diyor?
IMF Raporunun satırbaşları şöyle:
(1) İç talep ve ithalat eğilimi izlenen sıkı para politikası ve makro ihtiyati
önlemler sonucunda düşerken ihracat, ülke çeşitlendirmesi sonucu artmaya devam
etti (olumlu.) (2) Daha düşük düzeyli ama daha dengeli büyüme oranı ekonomideki
dengesizlikleri gideriyor (olumlu.) (3) Cari açık bir yıllık sürede % 33
oranında daraldı, hem manşet enflasyon hem de çekirdek enflasyon düşme
eğiliminde (olumlu.) (4) Faiz dışı fazla geçen yılın aynı dönemine göre ciddi
bir düşüş gösterdi. Başta personel giderleri, sağlık ve yatırım giderlerinin
etkisi nedeniyle bütçe açığı hedefinde ciddi bir sapma bekleniyor (olumsuz.)
(5) Bankacılık kesimi sağlam bir konumda bulunuyor. Sektörün sahip olduğu %
16’lık sermaye yeterlilik oranı Basel düzenlemelerinin getireceği yeni minimum
düzeyin oldukça üzerinde rahat bir pozisyonda bulunuyor. Ayrıca sektörün
kârlılık oranı yüksek ve son aylarda ortaya çıkan hafif yükselişe karşın
karşılıksız kredi oranı da oldukça düşük düzeyde görünüyor (olumlu.) (6) Dış
görünüm karışıklığını koruyor ve Türkiye ekonomisi cari açığının yüksekliği
nedeniyle bu etkilere açık bulunuyor (olumsuz.)
4. Madde Konsültasyon Raporunda
yer alan Bu saptamalar sonrasında IMF İcra Direktörleri Türkiye için görüş ve
önerilerini şöyle sıralıyorlar: (1) İç tasarrufları artırmak ve ekonominin
potansiyelini geliştirmek orta vadede en önemli hedef olarak ortaya çıkıyor.
(2) 2013 bütçesi için öngörülen daha sıkı maliye politikası uygulaması yerinde
bir politika. (3) Vergi tabanının genişletilmesi, vergi denetiminin
güçlendirilmesi ve bütçe esnekliğinin artırılması yönündeki hedefler ve
önlemler doğru önlemler. (4) Faiz dışı fazlayı artıracak gider reformu
yapılması gerekli ve OVP’deki hedefler yerinde. (5) Enflasyonun öngörülen bandın
üzerinde kalması enflasyon beklentilerini güçlendiriyor. TCMB’nin ileriye
hedefli bir para politikası izlemesi gerekli. (6) Konvansiyonel enflasyon
hedeflemesi modeli altında pozitif reel politika faizi çerçevesine geri
dönülmesi ve bunun daha güçlendirilmiş bir iletişim politikasıyla desteklenmesi
yararlı olacak. (7) Tasarruf oranında son on yılda görülen dikkat çekici düşüş
çok önemli, bireysel emeklilik sistemiyle ilgili olarak yapılan düzenleme ise
olumlu bir gelişme. Bu girişimin yanı sıra maliye politikasına da ağırlık
verilmesi gerekli bulunuyor.
IMF’nin Türkiye Ekonomisine İlişkin Tahminleri
Aynı raporda IMF’nin tahminleri
de yer alıyor. Aşağıdaki tabloda özetle bunların en önemlilerine yer veriyorum.
Gösterge
|
2012
|
2013
|
Büyüme oranı (%)
|
3,0
|
3,5
|
Enflasyon (TÜFE, %, yılsonu)
|
7,5
|
6,2
|
Faiz dışı fazla (%)
|
0,1
|
0,4
|
Bütçe dengesi (%)
|
-2,8
|
-2,5
|
Kamu borç yükü (%)
|
38,5
|
36,9
|
Cari denge
|
-7,5
|
-7,2
|
GSYH (Milyar TL)
|
1.419
|
1.585
|
IMF Değerlendirmelerinin Kısaca Değerlendirilmesi
IMF raporunda yer alan
saptamaların genel olarak doğru olduğu kanısındayım. Türkiye’nin güçlü ve zayıf
yönleri doğru saptanmış ve vurgulanmış. Türkiye’nin en önemli sorunu olarak
ortaya çıkan yetersiz tasarruf meselesinin üzerinde durulması doğru bir
yaklaşım olmuş. Çünkü bu konu cari açığın finansmanı için dış kaynak aramak
zorunda olan Türkiye açısından bu kaynağa alternatif oluşturmanın tek yolu.
Özellikle faizlerdeki düşüşün yarattığı ortam nedeniyle tasarrufların düşmesi
meselesine de değinilerek “pozitif reel politika faizi” vurgusu yerinde
yapılmış. Buna karşılık faizlerin yüksek kalmasının Türkiye’ye dışarıdan sıcak
para girişini özendirmesi sorunu üzerinde durulmamış. Bir başka ifadeyle IMF,
benim uzun süredir değindiğim “yerli tasarrufçuya düşük, yabancı tasarrufçuya
yüksek faiz” uygulamasına yol açan durum için bir çözüm önerisi getirmemiş.
Türkiye ekonomisi için yapılan
tahminler konusunda ise enflasyon ve cari açık oranlarının bu yıl için yüksek
kalabileceğini düşündüğümü vurgulamak istiyorum.
Moody’s Açıklaması
Moody’s yayınladığı Türkiye
Raporu’nda Ba1 (pozitif görünüm) olan kredi notunu değiştirmeyi gerektirecek
bir durum olmadığını vurgulamış bulunuyor.
Raporda değinilen önemli
noktaları şöylece özetleyebilirim: (1) Kamu finansmanında son on yılda ciddi
bir iyileşme var ve bu gelişme dış şokları önleyici bir çerçeve yaratıyor
(olumlu.) (2) Kamu maliyesindeki düzelme kamu borç yükünün azalmasına yardımcı
oluyor (olumlu.) (3) Ödemeler dengesi (cari açığın yüksekliği) ve bunun
fonlanma biçimi Türkiye açısından başlıca riski oluşturuyor (olumsuz.) (4)
Türkiye’nin on yıldan uzun vadeli borçlanmalarda hala zorluklar yaşaması ve
dolarla borçlanmanın hala avantajlı olması sıkıntı yaratıyor (olumsuz.)
Bu açıklamalara ek olarak cari
açıktaki düzelmenin geçici olduğunun altı çizilerek bu düzelmenin kalıcı hale
gelebilmesinin yapısal reformların yapılmasına bağlı olduğu vurgulanmış
bulunuyor.
Moody’s ayrıca Türkiye’nin 2013
yılında % 3,5 – 4,5 arasında bir büyüme oranı yakalamasını beklediğini de
açıklıyor.
Moody’s in açıklamalarına genel olarak katılmakla birlikte not meselesinin tek başına değil de öteki ekonomilerin göstergeleriyle birlikte ele alınmasının daha doğru bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Yani okullarda uygulanan sınıfın not ortalamasını alarak üst ve alt notların belirlenmesi ve notların nihai olarak bu çerçevede verilmesi (çan eğrisi) uygulamasının burada da geçerli olması halinde Türkiye’nin notunun Baa1 olması gerekirdi.
(Bu yazı 21.11.2012 tarihinde www.cnbce.com da yayınlanmıştır.)
(Bu yazı 21.11.2012 tarihinde www.cnbce.com da yayınlanmıştır.)
Üstad yazı çok bilgilendirici ve faydalı. Çok teşekkürler
YanıtlaSilSağolun.
SilTeşekkürler efendim çok yararlandırıcı olmuş.
YanıtlaSilteşekkürler hocam
YanıtlaSilhocam benim en çok ilgilendiğim konulardan biri 'tasarruf açığı'..sizce yıllardır bu sorunu kalıcı olarak çözemeyen ülkemizdeki ekonomik karar birimleri,bu yükün altından nasıl kalkar..bu konuda sürdürülebilir bir politikaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum..
YanıtlaSilBir yandan sıfır faiz hayal edip bir yandan tasarrufları artırmak pek kolay bir iş değil.
SilÇok bilgilendirici bir yazı olmuş elinize sağlık.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilHocam merhaba,degerlendirmelerinize katilmakla birlikte ekonomimizde yasanan 2. Baharin ne kadar surecegini merak ediyorum?
YanıtlaSilOzellikle enerjide disa bagimli olmamiz dis ticaret aciginin giderek artmasinin yaninda reel faizlerin negatif degerlere gelmesi neticesinde butcede onemli bir unsur olan yabanci kaynak girisinde azalma yasanir mi?
dış ticaret açığımız artmıyor, altın ihracı sayesinde azalıyor merak etme...
SilDünyanın onda biri enerjisini kendi üretip bir kısmını satıyor onda dokuzu ise enerjiyi dışarıdan alıyor. Bu alanda Türkiye tek başına değil. Bunu veri kabul edip buna göre bir model geliştirmek gerekiyor. Yabancılar için reel faiz sıfır değil, ciddi biçimde pozitif. Bu blogda yayınlanan Türke Başka Yabancıya Başka Reel Faiz adlı yazıma bir göz atın.
SilHocam Saygılar,
YanıtlaSilYazılarınız gerçekten çok faydalı.Okulda öğrendiğimiz teorik bilgiyi yazılarınızı takip ederek kalıcı hale getirmemize katkı sağlıyor.Ayrıca sınavlarda da size atıf yapıyoruz.Hocam ekonomi yönetimi tasarruflar konusunda bireysel emeklilik sistemine çok güveniyor olmalı.Faizin düşmesi tasarruflarımızı daha da düşürecek.Ayrıca küresel risklerde ne kadarda notumuz artsa göz ardı edilmemeli.Sizce faizleri düşürerek biraz da seçime yönelik bir politika izlenmiyor mu?
Yararlı olmasına sevindim, teşekkür ederim.
SilTürkiye'de faiz meselesinin altında ekonomi dışı konular var. Bireysel emeklilik sistemi tek başına tasarrufları çok fala artıramaz. Mutlaka katkısı olur ama yeterli olmaz.
Bizde yüksek olan faiz değil enflasyon. Hükümetin bir kanadı faizin enflasyon yarattığını düşünüyor. Geçmişte de benzeri yaklaşımlar olmuştu. 1994 yılına böyle başlamıştık mesela.
Hocam yazı için çok teşekkürler. Konuyla çok bağlantılı olmayacak fakat aklıma takılan bir soru var.Türkiye 2010 yılında %9 2011 yılında %8.5 civarında büyürken 2012 yılında ki büyüme oranının %3 civarında olmasının temel nedeni nedir acaba? Yoksa %3 büyüme bizim potansiyelimize daha yakın bir rakam mıdır?
YanıtlaSilTürkiye'nin potansiyel büyüme oranı yüzde 5 - 5,5 aralığında görünüyor. Potansiyelinin üzerinde büyüdüğü zaman ya cari açık ya da bütçe açığı artıyor. O zaman da riskler büyüyor ve ister istemez ya kendi arzumuzla ya da bir krizle potansiyel büyüme sınırımıza dönmek zorunda kalıyoruz.
Sil