2013 Yılına Girerken Türkiye Ekonomisinin Görünümü


Tablo ve grafikler
2012 yılının sonuna gelirken yılsonu tahminlerimizi daha tutarlı yapabiliyoruz. Önce makro göstergelerin en önemlilerinin 2005 - 2011 arasında çizdiği görünümü kesin sonuçlarla, 2012 yılında çizdiği görünümü de yılsonu tahminlerimizle gösteren aşağıdaki tabloyu verelim.

Çeşitli Göstergeler (%)
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
Enflasyon (yılsonu)
7,7
9,6
8,4
10,1
6,5
6,4
10,5
6,5
DİBS Faizi (yılsonu)
16,2
18,0
18,4
19,1
11,5
8,2
8,7
6,5
Büyüme
8,4
6,9
4,7
0,7
-4,7
9,2
8,5
3,5
İşsizlik
10,6
10,2
10,3
11,0
14,0
11,9
9,8
9,0
Bütçe Dengesi / GSYH
-1,5
-0,5
-1,6
-1,8
-5,5
-3,6
-1,3
-2,7
Cari Denge
-4,6
-6,1
-5,9
-5,7
-2,2
-6,3
-10,0
-7,0

Şimdi de bu tablodaki göstergeleri grafiklerle gösterelim.


Enflasyon
Uzun yıllar Türkiye ekonomisinin en büyük sorunu olan enflasyon 2009 ve 2010 yıllarında düştüğü yüzde 6,5 oranındaki düzeye yeniden dönecek gibi görünüyor. Yüzde 6,5, dünya standardında hala oldukça yüksek bir düzey olmasına ve enflasyon hedeflemesinin orta noktası olan yüzde 5 hedefinden yüzde 30 oranında bir sapmayı işaret etmesine karşın 2011 yılında yaşanan sıçramadan geri geliş göz önünde tutulursa önemli bir başarı olarak kabul edilmelidir. Çünkü enflasyonda bu tür sıçramalar olduğunda dönüş kolay değildir.

Faiz
Devlet iç borçlanma senedi (DİBS ya da Hazine kağıtları) faizinin enflasyona paralel olarak gerilemesi doğaldır. (Burada gösterge tablosuna aldığımız faiz ikinci el piyasada DİBS’ler için oluşan gösterge faiz değil Hazine’nin birinci elden borçlanmasında ortaya çıkan faizdir.) Bir yıl önce piyasa gösterge faizi yüzde 9 – 10 arasındaydı. Yani bir yıl önce DİBS almış olanların ((Reel faiz = (1 + nominal faiz / 1 + beklenen enflasyon) - 1) formülünden gidersek)) yüzde 3’e yakın reel faiz elde ettiklerini görüyoruz. Piyasadaki gösterge faizin yıl sonunda yüzde 6'nın biraz altında olmasını bekliyorum. Bir yıl sonrası için eğer enflasyon bu oranın altında gerçekleşmezse o zaman DİBS’lerde negatif reel faiz olgusu yaşayacağız demektir.

Büyüme
2008'de sıfıra yakın büyüme ve 2009'da eksi büyümenin ardından 2010 ve 2011’de üst üste yaşanan yüksek büyüme oranlarını 2012 yılında yeniden düşük bir büyüme oranının izlemesi böyle bir konjonktür için şaşırtıcı değildir. Kaldı ki yüzde 3,5 dolayında bir büyüme Türkiye için düşük olmakla birlikte gelişmiş dünya için ideal büyüme oranıdır. Bu oranın Türkiye için düşük kabul edilmesinin nedeni ise Türkiye’nin potansiyel büyüme oranının yüzde 5 – 5,5 dolayında olmasından kaynaklanmaktadır.

İşsizlik
İşsizlik oranı yüzde 8 ile 10 arasında hareket eder bir görünüm içine girmiştir. Gelişmiş dünya ile karşılaştırıldığında benzer oranlar karşımıza çıkıyor. Sorunun kökten çözümü (ki bu işsizlik oranının yüzde 5’ler düzeyine indirilmesi olarak kabul edilebilir) ekonomide yapısal dönüşümlerin gerçekleştirilmesine bağlı bulunuyor.

Bütçe açığı
Türkiye’nin son on yılına damgasını vuran en olumlu gelişme bütçe açığının uluslararası standartlar düzeyine düşürülmüş olmasıdır. 2009 ve 2010 yıllarında küresel krizin etkisiyle yükseliş gösteren bütçe açığı, 2011 yılından başlayarak yeniden denetim altına alınmış bulunuyor. 2012 yılında artış sergilemiş olsa da bu artış, bütçe dengesinin denetimden çıkmış olması gibi bir görünüm vermiyor. Buradaki temel sorun bütçe dengesinin bir sefere özgü gelirlerle sağlanıyor olmasıdır. Sürdürülebilir olmaktan uzak görünen bu yapının değiştirilmesi ve vergi alanında mutlaka yapısal reformların yapılması gereklidir.

Cari açık
Bütçe açığını kapamayı başaran Türkiye’nin bunun yerine cari açığı ikame etmesi adeta bir ekonomi politikası aracı halini aldı. Son on yılda bütçe açığı kapanırken cari açık sürekli arttı. Cari açığın 2012 yılında yüzde 10'dan yüzde 7'ye  gerilemiş olması başarı gibi görünse de bu alanda Türkiye'nin dünya birincisi olduğu gerçeği ortadadır. Ne yazık ki bugünkü ekonomik yapı çerçevesinde Türkiye’nin büyümesi ya kamunun ya da özel kesimin açık vermesiyle sağlanabilir durumdadır. Bunun da altında yatan neden iç tasarrufların yetersizliğidir. Bu konuda atılan adımların sonuç vermesi zamana bağlı görünüyor.
  
2013’e bakış
Özetle Türkiye, 2012 yılını artılarının eksilerinden daha fazla olduğu bir yıl olarak tamamlıyor. Ticaretimizin en yoğun olduğu Avrupa’nın karabasanlar yaşadığı bir yılda bu durumu başarı olarak kabul etmek gerekir. 2013 yılında Avrupa şu iki durumdan birisini yaşayacak gibi görünüyor: (1) Toparlanma, (2) Patinaja devam. Eğer ikincisi gerçekleşirse bu patinaj Avrupa’nın daha da geriye kaymasına yol açabilir. Ve işin kötüsü bu ikinci yol ilkine göre daha olası görünüyor. Bu durumda finansman bulmanın daha kolay ama büyümenin daha zor olduğu bir patika önümüzde uzanıyor gibi görünüyor. 

Türkiye'nin ekonomik durumunu daha da düzelterek sürdürebilmek, bir seferlik gelirlere ya da altın ihracatı gibi illüzyonlara başvurarak bütçe dengesi veya cari dengeyi düzeltmekten kurtulmak için yapısal reformları zaman geçirmeden hayata geçirmesi gerekiyor. Defalarca saymış olmamıza karşın yapısal reformların ekonomi için gerekli olan en önemlilerini bir daha sıralayalım: (1) Vergi reformu (kayıp ve kaçağın azaltılması, kayıt dışı ekonominin kayda alınması, bu çerçevede vergi denetiminin güçlendirilmesi, Türk vergi sisteminin dolaylı vergilere dayalı olmaktan çıkarılıp dolaysız vergilere ağırlık verecek bir sistemin kurulması.) (2) Kısmi ve geçici ithal ikamesi (ithalatın yerine yerli üretimin teşvik edilmesine yönelik son teşvik düzenlemesi bu amaca hizmet edecek gibi görünüyor, biraz zamana ihtiyaç var.) (3) Enerjide doğalgaza aşırı bağımlı yapıdan yerel kaynaklara daha fazla ağırlık veren bir modele geçilmesi.

Bu yılı yapısal reformlara odaklanarak geçirmemiz halinde önümüzdeki dönemin daha parlak olacağı çok açık. 

Yorumlar

  1. Hocam Saygılar,
    Çok güzel bir analiz yapmışsınız.Yapısal reformların ülke ekonomisi geleceği için ne kadar önemli olduğunu-hele ki böyle bir dönemde-açıkça ortaya koymuşsunuz.Ancak,tasarrufların bu kadar gerilemesi de çok ciddi bir sıkıntı.Faizler düşmeye devam ederse daha da sıkıntı oluşturacaktır.Biz cari açık ve bütçe açığına ilişkin riskleri yapısal reformlarla gidermeye çalışırken tasarruf oranlarına ilişkin ileride risk olabilecek faktörü göz ardı etmiyor muyuz?Sizce tasarrufları artırması açısından bireysel emeklilik sistemine mi çok güveniliyor?Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Çok doğru bir saptama yapmışsınız. Tasarruf oranlarının % 22'den % 12 - 14 aralığına düşmesinin tek nedeni faizdeki düşüş değil kuşkusuz ama önemli nedenlerinden birisi faizdeki düşüş. BES bu gidişi biraz düzeltecek bir önlem ama yeterli değil. Eğer enflasyonu yüzde 3'lere düşürmek mümkün olursa tasarruf oranında bir miktar artış olabilir.

      Sil
  2. Öncelikle yazınız için teşekkürler

    Yazınızda "2008'de sıfıra yakın büyüme ve 2009'da eksi büyümenin ardından 2010 ve 2011’de üst üste yaşanan yüksek büyüme oranlarını 2012 yılında yeniden düşük bir büyüme oranının izlemesi böyle bir konjonktür için şaşırtıcı değildir." demişsiniz evet çok doğru ama bu büyümenin ortalama 5. 5.5 olması gerekirken 8.5 dan 3.5 a düşmesinin sebebi(ki bu çok büyük bir düşüş) Türkiye ekonomisinin istikarsız olması uygulanan politikaların tutarsızlığından, yapısal reform eksikliğinden ve buna ek olarak Dünya ekonomisindeki konjoktürlerin etkisinden mıdır? Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Evet hepsinin etkisi var. Bir de büyüme cari açığı artırdığı için yavaşlamayı isteyen politika uygulaması da etkili oldu.

      Sil
  3. Sizce bu yapısal reformlara geçmek isteyen Türkiye ye ne kadar süre gerekiyor ve bu süreç nasıl işler. Ama esas sormak istediğimde Türkiye bu reformları gerçekleştirecek altyapıya sahip mi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konuya göre değişir tabii ama benim tahminim on yıllık bir sürenin gerekli olduğudur. Yani bu işe 2002'de başladığımızda yaygın biçimde devam etseydik şimdilerde olay bitmiş olacaktı. Altyapı konusu karışıktır. Bu on yıllık süreç içinde o da tamamlanmalıdır.
      2001'de yaşanan krizde bankacılık sistemi battı. Yapısal reformlara girişildi ve altyapı öteki sektörlere göre daha iyi olduğu 3 - 4 yıl içinde bankacılık sektörü bambaşka bir yere geldi. Yani Türkiye'nin bu konuda başarılı bir örneği var aslında.

      Sil
  4. Yapısal reformların niçin vergi sisteminden başlaması gerektiğine ilişkin basit hesap buradadır. Dolaylı vergiler herkesten aynı oranda alındığı için gelir dağılımı eşitsizliğini artırırken dolaysız vergiler artan oranlı olduğu ve daha yüksek gelirli kesime hitap ettiği için gelir dağılımı eşitsizliğini giderici niteliktedir.

    2012 Ocak - Ekim arası merkezi hükümet vergi gelirleri toplamı 226,2 milyar TL. Ayrıntılar şöyle:
    Dolaysız Vergiler: 72,2
    Gelir vergisi 46,3
    Kurumlar Vergisi 21,3
    Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi 4,6
    Dolaysız vergiler: 154,1
    ÖTV 58,0
    Dahilde alınan KDV 27,3
    İthalde alınan KDV 39,8
    Damga Vergisi 6
    Harçlar 7,7
    Diğerleri 15,3
    Dolaysız Vergiler / Toplam Vergiler = 72,2 / 226,2 = % 32
    Dolaylı Vergiler / Toplam Vergi Gelirleri = 154,1 / 226,2 = % 68

    YanıtlaSil
  5. Hocam geçen gün girdiğim bir mülakatta İstihdam oranları hakkında ne düşündüğüme dari bir soru soruldu.Bende istatistiklere dayanan %10 civarındaki işsizlik oranlarını çok da gerçekci bulmadığımı kayıtdışılık gizli işsizlik ev hanımları gibi olgulara bağlayarak anlattım. Sizce işsizlik oranlarının bu düzeyi gerçeği yansıtan rakamlar mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence doğru anlatmışsınız.

      Sil
    2. bencede doğru çünkü işgücüne katılım oranı Türkiyede gelişmiş ülkelere nazaran oldukça düşük

      Sil
  6. hocam ulkemiz futbol piyasasinda transferlerde buyuk paralar odeniyor. Ancak kuluplerimiz oran olarak asgari ucretle gecinen vatandastan daha az vergi veriyor. hatta bu kuluplere bazen vergi affi bile uygulanabiliyor. bu ornek bile vergi dagilimindaki carpikligin bir gostergesi degil mi sizce ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gariban vatandaşa sorsak futbola devlet yardımı yapılsın der.

      Sil
  7. Hocam öncelikle belirmeliyim ki sizin sayenizde ekonomiden bir şeyler anlamaya başladım.O yüzden size bu yalın ve benim gibi ekonomiden bir haber birisine cnbce de hergün ekonomi programı keyifle izlettiğiniz için teşekkür ederim.Hocam benin sorum şu olacak acaba avrupada ki ekonomik kriz ve daha da kötüleşirse bizim ithalat ve ihracatımız başka ülkelere veya bölgelere kayar mı yoksa bizde avrupayla beraber büyük sıkıntılar çeker miyiz? teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye bu konuda oldukça yol aldı ve ticaretinin yüzde 10 unu AB dışına kaldırdı. Ama bunun da bir sınırı var tabii. O nedenle AB kötüye gittikçe Türkiye de etkilenecek.

      Sil
  8. Yukarıda verilen sayısal örneklere ve grafiklere bakıldığında yabancı yatırımcılar tarafından neden istilaya uğramış olduğumuz net bir şekilde ortaya çıkmakta. İçeride lokal yatırımcılar tarafında aynı coşkunun yaşanmamasını da gelir dağılımının istenilen düzeyde adil olmamasına, bu nedenle milli gelir artışının çok net hissedilmemesine, açıklanan enflasyon ..vb makro ekonomik verilerin aslında vatandaşın satın alım gücüne tam olarak yansımamasına,(Sepeti oluşturan kalemlerin ağırlıkları..vb nedenlerle) ve/veya inandırıcı bulunmamasına, dolaylı/dolaysız vergi dagılımındaki adaletsiz sonuç nedeniyle düşük gelir sahiplerinin de yüksek vergi ödemek suretiyle aslında tasarruf edebilecekleri tutarın devlet tarafından transfer edilmesine bağlamak anlamlı olabilir. Yabancı yatırımcılar daha çok kagıt üzerindeki veriler ile hesaplama yapıyorken yerli yatırımcılar aldıkları yatırım kararlarında reel ekonomik etkenleri daha çok hissediyor. Yabancı yatırımcılar için nominal faiz getirisi ve döviz kurlarındaki volatilite önem taşıyorken yerli yatırımcı lokal enflasyonu ve reel faiz olgusunu da hesaplamak ve ona göre davranmak zorunda kalıyor.

    2013'e yönelik olarak da;

    5%-5,5% büyüme oranı optimum düzeydeyken bahsi geçen yapısal reformlar henuz yapılmadığı için bu rasyo yeniden cari açık yaratacaksa, düşük de olsa sürdürülebilir büyüme oranı (3%-4%)fakat bu nedenle yine yapısal nedenle senaryo gereği yaşanacak bütçe denge sıkıntısı tek seferlik şapkadan tavşan çıkarma başarıları ile sürecekse(Başta Ziraat Bankası olmak üzere halka arz/özelleştirmeler) 2013 yılı içinde artacak kredi notumuz ile dış finansman sorun olmaktan çıkacaksa(Zaten son zamanlarda fazla sorun da olmadı, sadece kalitesi tartışıldı) düşen faiz ortamında yatırımlar için kullanılacak kaynak maliyetindeki azalma ve vadenin uzaması reel sektör açısından kar marjı anlamında önemli bir yeni adım olacaksa, bankacılık sektörünün Tcmb'nin para politikası uygulaması nedeniyle kredi-mevduat makası yüksek kalmaya devam edecek ve bu durum sektör karlılıklarını üst seviyede tutmaya devam edecekse yapısal reformlar anlamında hiçbir zaman geç olmadığını düşünmekteyim. Yıl başında başlayacak olan Bes devlet katkısı, düşmeye devam edecek enflasyon oranları vasıtasıyla negatif reel faizin azalması, bankacılık sektörünün mevduat faizlerinde aşırı rekabetçi yapı ve verimli kaynak temininde adresin mevduatlar olması nedeniyle de çok aşağı rakamlara inilmeyecek olması da tasarruflar açısından olumlu noktalar olacaktır.

    Sonuç olarak yapısal reformlar bu yapının olmazsa olmazı ise ve farklı şekilde betimlemek gerekirse de pastanın çileği olacaksa da zaman kaybetmeden ilgili reformların yapılması gerekmekte. Halen bu anlamda sürenin olması adım atmak için son anlara dek beklenmesini gerektirmemeli..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel ve analitik bir katkı. Teşekkür ederim.

      Sil
  9. Hocam merhaba,Türkiye'nin makro ekonomik rakamlarını ve yapılması gerekenleri reçete halinde ortaya koymuşsunuz.Çok teşekkürler.

    En kırılgan noktalarımızdan biri olan cari açığın azaltılmasında çok yetersiz olan iç tasarruflarımızı arttırmamız gerekir diye düşünüyorum.Tasarrufları teşvik etmek amacıyla BES'te 2013'de yürürlüğe girecek olan %25 nakit destek ve teşviğin önemli etki yapmasını bekliyorum.
    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İç tasarrufları artırmada BES'teki değişikliğin mutlaka katkısı olacak ama bu düzenlemeyle tasarruflarımızı yeniden yüzde 20'nin üzerine çıkarmak mümkün olmaz. Türkiye'nin cari açık sorununa çözüm getirmesi için iç tasarrufların yaklaşık yüzde 30'lar düzeyine çıkması gerekiyor.

      Sil
  10. Hocam yapısal reformların gerekliliğini konuşuyoruz hep ama önümüzde siyasette kadro değişikliği olacak, yine aynı parti iktarda olması bekleniyor ama Mehmet Şimşek ve Ali Babacan gibi ve bir çok isimlerin en fazla üst üste 3 kere seçilebilme kuralından dolayı kabinede olamayacaklar, sizce bu yapısal reformların durumunu ya da hızını nasıl etkiler hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bu değişimlerin (eğer olursa) olumsuz etkileyebileceğini düşünüyorum.

      Sil
  11. Hocam selamlar. Minnetlerimi ileterek başlayayım.
    Analizinizden, avrupaya ilişkin beklentilerden faizlerin düşmeye devam edeceği yönünde bir sonuca varmak mümkün. ancak faizlerin düşmesi, belirttiğiniz gibi tasarrufları azaltmakla birlikte harcamaları artırarak enflasyonu besler bir etki yapıyor. Öte yandan düşen faizler büyümeyi de etkiliyor. Hükümetin faiz konusundaki tutumunu biliyoruz. Merkez Bankası'nın hükümetin vesayetinden pek ayrılamayacağı varsayımı ile gönülsüz de olsa (enflasyon hedefi açısından) faiz indirimlerine gideceği tahmin edilebilir mi? Düşük faiz, yüksek büyüme için enflasyon hedefi kısmen gözardı edilebilir mi? Ve size göre Türkiye'de nominal faizin (ya da bankaların borç verdikleri faiz oranının) yükselmeye başlamasının öncülleri nelerdir? Faizler nereye kadar düşer? Esenlikler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Faizlerin düşmesi bazen iyi bazen de kötü sonuçlar verir. Özellikle ekonominin canlandırılması gereken hallerde kredi faizlerinin düşmesi yatırımları uyarabilir. Ne var ki bizde tasarruflar olması gereken düzeyin yarısı dolayında bulunuyor. Ve faizlerdeki düşüş tasarrufları daha da törpülüyor. Faizlerin bağımlı olduğu değişken enflasyondur. Bu da insanların tüketim eğilimiyle yakından ilgilidir. Tüketim eğilimi artar enflasyonist baskı oluşmaya başlarsa faizler de iste istemez yükselir. Önümüzdeki kısa dönemde böyle bir baskı görülmüyor.

      Sil
  12. Hocam kafama takılan bir soru var.Dışarıdan döviz gelsin diyoruz.Çünkü tasarruf oranımız çok düşük.Sermayesiz üretim olmuyor,haliyle tasarruf lazım.Ama dışarıdan döviz gelince ihracatımız olumsuz etkileniyor.Halbuki ekonomimiz ihracata dayalı bir büyüme gösteriyor.Hem dışarıdan döviz gelsin diyoruz ama gelince de ihracatımız düşüyor bu sefer ihracat düştü diye mırıldanıyoruz.Bu çelişki neyin nesidir hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dışarıdan gelen döviz TL'nin değerli hale gelmesine neden oluyor bu da ihracatımızın düşmesine yol açıyor. Dışarıdan döviz gelsin gelmesine de ihtiyaçtan fazla geldiği zaman TL değerleniyor.

      Sil
  13. Hocam merhaba, tablolardaki görüntüye göre, olması gerekenin çok üzerinde bir bozulma var piyasada. Özellikle perakande sektöründe. Bunu neye bağlıyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büyümedeki düşüş ve enflasyondaki gerileme aslında talepteki daralmayı o da perakende sektöründeki bozulmayı açıklıyor.

      Sil
  14. Merhaba Hocam,
    yazınızdan anladığım kadarıyla cari açık sorununun çözümü için iç tasarrufların yeterli düzeye gelmesi gerekiyor. Peki iç tasarruflar nasıl canlandırılabilir?

    YanıtlaSil
  15. Yukarıdaki sorumun devamı: (Tasarruf paradoksuna düşülmeden.)

    YanıtlaSil
  16. Hocam dışarıdan faiz gelince faizin düşmesinin nedeni nedir?Faiz TCMB'nin kontrolünde değil midir nasıl faiz düşüyor?Sonuçta faizde tam rekabet piyasası yok, arz ve talabe göre belirlenmiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz TCMB nin denetiminde değil piyasada belirleniyor yalnız TCMB bankalara yaptığı fonlamanın faizini değiştirerek bu faizi etkiliyor.

      Sil
  17. üstad turkiyede mali kural uygulaniyormu ??

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uygulanmıyor. Ali Babacan mail kuralla ilgili yasa teklifini hazırlamış ama bu teklif Başbakan tarafından kabul görmemiş ve uygulamaya konulamamıştı.

      Sil
  18. işsizliğin %5 ler dolayına indirmek için ekonomide yapısal dönüşümlerin gerçekleştirilmesi gerekiyor demişsiniz. bu yapısal dönüşümlere bir kaç örnek verebilirmisiniz hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu blogda yayınlanan aşağıdaki yazımda yapısal reformları örnekler vererek anlattım.
      http://www.mahfiegilmez.com/2012/01/nedir-bu-yapsal-reformlar.html

      Sil
    2. teşekkür ederimm hocam..

      Sil
  19. Türkiye için, Türkiyede ekonomi ilmini meslek edinmiş olan, ilgilenen insanlar için çok nitelikli bir kalemsizniz.. sizin makalelerinizi okurken hiç sıkılmadan şevkle okuyorum, ve yeni mezun bir iktisatçı olarak misyonumsunuz adeta.. çok teşekkür ederiz hocam, bilgilerinize ve kaleminize ihtiyacımız var.

    YanıtlaSil
  20. merhaba hocam ben enflasyon ile ilgili araştırma hazırlıyorum.. kredi notumuzun yükselmesinin enflasyon üzerine olan etkilerinden bahsedebilirmisiniz? teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  21. tşk çk işime yaradı sağalun

    YanıtlaSil
  22. Merhabalar hocam,
    İktisat bölümü yeni mezunuyum ve bu hafta bir bankanın müfettiş yardımcılığı için mülakata gireceğim. Türkiye ekonomisinin güncel durumunu araştırıyorum, rica etsem yukarıda bahsettiğiniz yapısal reformlara bir kaç madde olarak örnek verebilir misiniz? Çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi