Gelir, Tüketim, Tasarruf ve Faiz
Gelir (Y) iki şekilde kullanılır:
Tüketim (C) ve tasarruf (S). Bunu şu basit denklemle gösterebiliriz: Y = C + S
Tüketim, gelirin bir
fonksiyonudur. Yani tüketim gelire bağlı olarak hareket eder. Bunu da şöyle bir
fonksiyonel ilişki ile gösterebiliriz: C = c (Y). Bu fonksiyonel ilişki aynı
yönlü bir ilişkiyi gösterir. Yani gelir arttıkça tüketim de artar. Ne var ki
artış oranı her zaman aynı olmayabilir. Yani gelir % 10 artarken tüketim % 10
artabileceği gibi % 10’un üzerimde ya da altında bir oranla da artabilir.
Tüketimin artış oranı gelir sahibinin elde ettiği gelirin düzeyine, kişinin
durumuna ve enflasyona bağlıdır. Düşük gelir düzeylerinde tüketim harcamaları
gelirin neredeyse tamamını kapsar ve tasarrufa para ayrılamaz. Gelir
yükseldikçe tüketimin gelir içindeki payında azalma olur. Aylık geliri 1.000 TL
olan bir kişi gelirinin tamamını tüketime harcar ve hiç tasarruf yapamazken
aylık geliri 10.000 TL olan kişi bunun 6.000 TL’sini tüketime 4.000 TL’sini
tasarrufa ayırıyor olabilir. Bu durumda ilk kişinin tüketiminin geliri içindeki
oranı % 100 iken ikinci kişinin tüketiminin gelirine oranı % 60’dır.
Tasarruf, gelirin ve faiz
oranının bir fonksiyonudur. Yani kişinin geliri arttıkça tasarruf oranı
artacağı gibi faiz oranlarındaki artış da tasarruf oranının artmasında etkili
olur. Bu fonksiyonel ilişkiyi şöyle gösterebiliriz: S = s (Y, i). Bu
fonksiyonel ilişki de aynı yönlü bir ilişkiyi gösterir. Yani gelir ve faizler
arttıkça tasarruflar da artar. Tasarruflar genellikle gelir arttıkça tüketimden
daha hızlı artar. Yıllık geliri 70.000 TL olan ve bunun 50.000 TL’sini tüketime
20.000 TL’sini de tasarrufa ayıran bir kişi düşünelim. Bu kişinin tüketiminin
gelirine oranı % 71, tasarrufunun gelirine oranı ise % 29’dur. Bu kişinin
yıllık gelirinin 100.000 TL’ye yükseldiğini varsayalım. Bu durumda kişinin
tüketim harcamalarının % 71’de kalması yani 71.000 TL’ye çıkmasına göre bu
oranın biraz gerilemesi ve tasarruf oranının artması daha büyük olasılıktır.
Kişiden kişiye, olaydan olaya değişmekle birlikte genellikle belirli bir gelir
eşiği geçildikten sonra gelirdeki artış daha düşük oranlarda tüketime yansır.
Çünkü tasarruf arttıkça daha fazla faiz geliri elde etmek olasılığı çekici hal
almaya başlar. Tasarruf mevduatının faiz oranı yıllık olarak % 10, mevduattan
kesilen verginin oranı % 15, yıllık enflasyon oranı da % 6 olsun. Bu durumda bu
kişi 20.000 TL’lik mevduatına (20.000 x % 10 = 2.000) 2.000 TL brüt faiz geliri
ve ((2.000) – (2.000 x % 15) =) 1.700 TL net faiz geliri elde edecektir. Bunun
enflasyondan arındırılmış ((1 + net nominal faiz oranı) / (1 + beklenen
enflasyon) -1) yani ((1,085 / 1,06) -1) formülüyle hesaplanmış reel faiz oranı
% 2.36 olacaktır. Yani bu kişi 20.000 TL’lik tasarrufunu bankada bir yıl
tutarak (20.000 x % 2,36 =) 472 TL net reel getiri elde etmiş olacaktır.
Enflasyon oranı değişmediği halde faiz oranının % 20’ye yükseldiğini düşünelim.
Bu durumda bu kişinin elde edeceği net nominal faiz ((20) – (20 x % 15)=) % 17,
reel faiz ise ((1,17 / 1,06) -1)) % 10,4’e reel getiri ise (2.0000 x % 10,4) 2,080
TL’ye yükselmiş olacaktır. Önceki faiz oranıyla 20.000 TL’lik tasarrufuna 472
TL faiz geliri elde eden bu kişinin faiz artışı sonrası aynı miktar paraya 2,080
TL faiz geliri elde etmeye başlaması zorunlu tüketimi dışındaki tüketimini
kısıp tasarrufunu artırmasına yol açar.
Aşağıdaki tabloda 2002 yılından
bu yana Türkiye’de USD cinsinden kişi başına gelirin (KBGSYH), TÜFE endeksi
cinsinden enflasyonun, devlet iç borçlanma senetlerinin (DİBS) faizi ile
ölçülen faizlerin ve özel tasarrufların (Tasarruf / GSYH) oranları yer alıyor
(tablo verileri IMF World Economic Outlook veri setinden derlenmiştir. DİBS
faizleri, piyasa faizleri için bir gösterge olarak alınmıştır.)
Tablo bize 2002’den bu yana Türkiye’de
kişi başına gelirin ciddi biçimde arttığını, enflasyonun ciddi oranda
gerilediğini, bu gerilemeye paralel bir düşüşün faizlerde de gerçekleştiğini
gösteriyor.
Yıllar
|
KB GSYH (USD)
|
TÜFE (%)
|
DİBS Faizi (%)
|
Tasarruf / GSYH
|
2002
|
2.619
|
47,2
|
63,9
|
24,6
|
2003
|
3.383
|
25,6
|
46,4
|
20,1
|
2004
|
4.172
|
10,7
|
24,8
|
17,5
|
2005
|
4.964
|
8,3
|
16,1
|
12,3
|
2006
|
7.500
|
9,6
|
18,0
|
11,7
|
2007
|
9.333
|
8,8
|
18,4
|
12,2
|
2008
|
10.376
|
10,1
|
19,2
|
14,5
|
2009
|
8.456
|
6,8
|
11,7
|
14,9
|
2010
|
10.079
|
6,4
|
8,5
|
12,8
|
2011
|
10.444
|
6,5
|
8,7
|
11,0
|
2012
|
10.673
|
6,2
|
8,8
|
11,6
|
Faizleri bir kenara bırakırsak
gelirlerin arttığı bir ortamda, yukarıda açıkladığımız genel çerçevede ve
normal koşullar altında tasarrufların gelir artışından daha hızlı artması
gerekir. Üstelik burada koşullar tasarrufların daha da fazla artmasını
destekliyor zira enflasyonda düşüş söz konusu. Enflasyonda düşüş olması paranın
satın alma gücündeki kaybın azalması ve dolayısıyla tüketim harcamalarına
ayrılacak ilave paranın tasarrufa kaydırılabilmesi anlamına geliyor. Oysa
Türkiye’de tam tersi gerçekleşmiş görünüyor. Gelirler artıyor ve enflasyon
düşüyor ama buna karşılık tasarruf oranı hızla geriliyor. Bunun tek nedeni
faizin de hızla gerilemiş olmasıdır.
2004, 2006 ve 2007 yılları faizin
hala yüksek olmasına karşılık tasarruf oranının gerilediği yıllardır. Bunun
temel nedeni ise toplumun algılama alışkanlıklarıyla ilgilidir. Önceki yıllarda
çok daha yüksek faizlere alışmış olan toplum hala yüksek bile olsa önceki
yıllara göre gerilemiş olarak algıladığı faizlerle tasarruflarını artırmayı
düşünmemektedir.
Türkiye örneği bize tasarrufun,
gelirin olduğu kadar, hatta ondan daha fazla olarak faizin fonksiyonu oluğunu
açık bir biçimde göstermiş bulunuyor.
yazınızı okuduktan sonra aklıma geldi yazayım dedim. turizm sektöründe çalışanları Japonların daha çok tasarruf ettiğine inandırmak çok zor oluyor. genellikle "olur mu abi incik cincik her şeyi satın alıyorlar, deli gibi para harcıyorlar" derler. turizmciler Japonların harcadığı paranın "mutlak" değerine bakıyorlar ve bu onları aldatıyor. bize kıyasla daha çok para harcıyorlar çünkü gelir seviyeleri yüksek ama gelirlerine oranla daha az tüketim harcaması yapıyorlar.
YanıtlaSilEvet doğru tespit.
Silreel faizlerin düşmesinde Londra merkezli olduğu iddia edilen ve Türkiye'deki "faiz baronlarıyla" faaliyet gösterdiği söylenen "faiz lobisine" olan tepki etkili olabilir mi? yani temel ekonomik verilere bakmadan inadına düşük reel faiz politikası diyebilir miyiz?
YanıtlaSilFaiz lobisi inanç kökenli bir yakıştırmadır. Türklerin başa çıkamadığı her konuyu kendisinin dışındaki güçlere bağlama eğiliminin bir sonucudur. Enflasyon lobisi, kur lobisi, faiz lobisi gibi. Bunlar fobilerin dışavurumudur. Düşük reel faizde ısrar eğer bir para politikası uygulaması değilse inançla ilgilidir.
SilHocam, gizli enflasyon var diye bilirmiyiz? Ya da Türkiye'in borçluluğunu düşünürsek tasarruflar borçlara mı gidiyor?
YanıtlaSilGizli enflasyon diye bir kavram yok. Eğer enflasyonu bilerek düşük çıkaracak işler yapılıyor diyorsanız onun adı gizli enflasyon değil gizlenmiş enflasyon olur diye düşünüyorum. Tasarrufların borçlara gitmesi durumu değiştirmez.
SilHocam, Erdem Başçı %5 enflasyon %5 büyüme %5 cari açık olursa başarı olur dedikten sonra Zafer Çağlayan'ın bizim memurumuz, bir kararnameyle gider, herkes haddini bilsin, hükümetin iradesi olmasa enflasyon nah düşer, Ay'a karayoluyla gidemeyiz gibi sert sözlerle tepki vermesi ne derece doğrudur? bir müddet sonra ya Erdem gider ya ben durumları yaşanabilir mi? genel gidişata baktığımızda merkezin hükümetin istediği yönde gittiği görülüyor. Çağlayan-Başçı sürtüşmesi Çağlayan'ın çok şikayet ettiği "faiz lobisinin" işine yarar gibi gözüküyor :)
YanıtlaSilThe Banker dergisinin ödül verdiği bir adama Türkiye'de böyle sözler söylenmesi tamda bizim ülkeye yakışır bir durum sayın çağlayan durmak yok yola devam.
SilBen bu tür söylemleri hiç bir zaman anlayamadım. Hem TCMB bağımsız deyip hem de bunu söyleyince yaptığına inanmayan bir tip çıkıyor karşımıza. Hep söylediğim gibi bir ülkede MB'nin bağımsızlığı yasaya yazmakla olmaz. Eğer siyasetçi MB Başkanının uygulamalarına ve dediklerine tahammül edemiyorsa ve MB Başkanı da hükümeti memnun etmeye çabalıyorsa orada MB bağımsız değildir. Kaldı ki adamın dedikleri de son derecede makul şeyler.
Silhocam türkiye bu cari açıkla eninde sonunda kriz e girecek gibi gözüküyor.. sayın çağlayının bir türlü merkez bankasından memnun olmaması nedendir anlayamadım faiz ler düşmüş daha ne istiyor ki
YanıtlaSilReel faiz negatif oldu şimdi nominal faizi sıfıra indirmeyi deniyorlar.
Silhocam faizin düşürülmesi dışardan gelen sıcak parayı, portföy yatırımların önünü kesmiyor mu ayriyetten cari açığın düşürülmesini sağlayan bu sıcak paranın azalması dahada kötü durumu bize işaret etmiyor mu o zaman rezervlere daha da yüklenilecek gibi durmuyor mu hocam?
SilHocam KPSS'ye hazırlanıyorum yazılarınızı sürekli okumaya çalışıyorum. Gerçekten çok faydalı bilgiler veriyorsunuz. Katkılarınız için teşekkür ederim
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Kolay gelsin. Katkım oluyorsa sevinirim.
SilSaygıdeğer Hocam, yeni haliyle uygulamaya geçen devlet katkı sistemli BES tasarrufların artması için yapıldı hiç kuşkusuz. Tasarruflar hangi seviyenin altına inerse çok tehlikelidir? Bir diğer sorum yeni çıkan/çıkacak zengin vergilerinin üst gelir grubunun harcamalarını arttırıp, tasarruflarını azaltacağı sonucunu çıkarabilir miyiz? Ne yapılması gerekir?
YanıtlaSilTasarruf oranı düşüklüğü cari açığı o da dış borçanmayı artırıyor. Bizim gbi hızlı büyüme ihtiyacı oan ve bunu cari açıkla karşılayan ekonomilerde tasarruf oranının % 20 nin üzerinde olması gerekiyor.
SilZengin vergisi çıkarsa tasarruflar azalmaz yastık altına ya da yurt dışına kaçar.
elinize sağlık hocam, pazar günleri yazılarınızı okumak ayrı bir keyif oluyor.teşekkürler:) hocam tabloda enflasyon 6.4 ama bizde ki veriler de 6.16 bu farkın nedeni nedir acaba? hocam bir de enflasyonun hesaplandigi sepet sizce ne kadar gerçekleri yansıtıcı? iyi pazarlar.
YanıtlaSilDüzelttim teşekkürler.
SilEnflasyon sepetinde bir sorun olmadığını fakat ağırlıkların verilmesinde ve hesaplama yönteminde sorun olduğu kanısındayım.
BESin ve yatirim ve ozel bankaciligin gelistirilmesi lazim.Bireysel yatrimci Borsa da carpiliyor.Faiz negatif. Ne yapsin cilgin konut projelerine par yatiriyor gekecekte getirisi iyi olur diye.....
YanıtlaSilAynen öyle.
SilHocam yazılarınızı ve kitaplarınızı ilgiyle takip ediyorum ve çok faydalı buluyorum, emeğinize sağlık.
YanıtlaSilCari açık sorunu ve buna bağlı olarak tasarrufları arttırmak amacıyla faiz oranlarının ilerleyen dönemlerde artacağını söyleyebilir miyiz? Teşekkürler.
Çok teşekkür ederim.
SilBiraz da yurtdışındaki ve enflasyondaki gelişmeye bağlı olarak faiz oranları artabilir.
Hocam merhaba,
YanıtlaSilAnlaşılan bütün Türkiye'ye ekonomi kuramını öğreteceksiniz.Herkesin anlayabileceği bir dilde ekonomi yazmanız takdire şayan.Ayrıca kaleme alınan bu yazıların objektif olması değerini 1 kat daha arttırıyor.Elinize kaleminize sağlık.
1-Kişi başı GSYH'nın arttığı,enflasyonun düştüğü bir ortamda tasarrufların artmamasını faizlerin düşmesine bağlıyorsunuz.Bu şartların geçerli olduğu bir ortamda faizlerin arttırılması (reel faiz verilmesi)tasarruf oranını arttırmak için yeterli olur mu.
2-Tasarruf oranını arttırmak için faiz oranının arttırılması ülkeye giren sıcak para girişini arttırmaz mı.İki arada bir derede mi kaldık hocam.
Saygılarımla
Estağfurullah bunu becerebileceğimi sanmıyorum ama bildiklerimi paylaşmaya devam edeceğim. Ne kadar yararım olabilirse elimden geleni yapmayı sürdüreceğim.
Sil1- Faizlerin artması tasarrufların artmasına yararlı olur ama başka şeyler de gerekiyor.
2- Çok doğru. Onu önlemenin yolu sıcak paraya Tobin Vergisi uygulamaktır. Ne var ki hükümet bu düşünceye en baştan karşı çıkıyor.
Hocam Tobin vergisi esasen bakılırsa uzun vadede faydalı olabilir ama bizimki gibi sıcak paranın önemli yere sahip olduğu ekonomilerde kısa-orta vadede sıkıntı yaratmaz mı? Maalesef o sıcak paranın her bir kuruşuna ihtiyacımız var. Ama bu işe de birinin dur demesi lazım. Durum sıkıntılı gerçekten.
SilHocam elinize saglik. Econ102 Recitation larda okutulmasi gerek.
YanıtlaSilHocam elinize saglik. Econ102 Recitation larda okutulmasi gerek.
YanıtlaSilTşkler
SilMerhaba, Tasarrufların arttırılmasından bahsettiniz.Benim aklıma takılan nokta su bugün 25 yasında çalışan biri maaşından bir kısmıyla tasarruf yapmak istese BES emeklilik sistemini niye tercih etsin.istedigi anda kilit olarak kullanmak daha cazip gelmez mı ? İnsanlar BES pek sıcak bakmıyor bir takım soru işaretleri var. 5 yıldır çalışan biri olarak maaşımdan tek kuruş tasarruf yapamadım. Aldığımı tüketiyorum enflasyon sözde düştü.KSBGSH yükseldiyse nasıl oluyor da tüketim toplumu haline geliyoruz. Tasarruf yapmak istiyorum ama yapamıyorum benim durumum da olan binlerce insan var.Maasimin yarısı krediye kalan yarısı da zorunlu masraflara gidiyor, üstelik evli değilim gelecek beni fazlasıyla tedirgin ediyor ...
YanıtlaSilBES'in avantajı sizin 100 TL'nize devletin 25 TL eklemesinde yatıyor. % 25 faiz gelirini hiç kimse vermez size. Üstelik alt limiti yok. Her ay 100 TL koyarak başlayabilirsiniz.
SilHocam gerçekten faiz gibi %25 lik bir getiri olsa çok iyi olurdu. Hiç durmaz tüm sülalemi BES'li yapardım. Ancak bu getiri bileşik olarak işlemiyor maalesef. Yani 100 TL 125 TL oluyor ama ertesi dönem yeni yatırılan miktarla birlikte 281,25 TL olmuyor, 250 TL oluyor. Ayrıca devlet katkısı ayrı bir hesapta muhtemelen hazine kağıtlarında değerlendirileceğinden en azından şu anki faiz oranlarıyla pek bir reel bir getirisi de olmayacaktır. Yani onlarca yıl sistemde kalınıp fonunuzun getirdiğinin yanında toplamda %25 lik ilave bir devlet katkısı getirisi elde edilmiş olacak. Tek avantajı budur bence. Sonuç olarak devlet katkısını faiz ile aynı sınıfta değerlendirmek yanlış olur diye düşünüyorum. Teşekkür ederim.
SilSaygıdeğer Hocam,
SilBES sisteminin gerçekten tam bir "nitelikli dolandırıcılık" olduğunu düşünüyorum. BES sistemine girmeleri için halk teşvik edilirken sistemin getirisinde bahsedilmekte, %25 gibi bir destekten söz edilmekte. Bu %25 ile asgari ücret arasındaki ilişki ufacık yazılarla yazılmakta yada karşılıklı görüşmelerde hiç bahsedilmemekte. Ayrıca şefafflık söz konusu olmadığı için fonların getirisi ne oldu, ne kadarı dağıtıldı, kazanç oranı nedir gibi sorulara yanıt bulamk imkansız. Kurumlar bize ne kadar bir "sadaka" takdir ederlerse, onunla yetinmek zorundayız. Ayrıca fonlar yönetilirken acemi ya da başkasının parasını kullandığı için umursamaz "yatırım uzmanları"nın acemice tercihlerinden son derece olumsuz etkilenebilmektedir. Bu sisteme erken dönemlerde girmiş biri olarak sistemin olumsuz yönlerini görüp bilgi almak amacı ile ilgili kurumun yöneticileri ile görüşmüş, ancak "siz bilmezsiniz" muamalesi görmemin yanında hiç bir tatmin edici cevap da alamamış bulunmaktayım.
Ayrıca,ülkemdeki insanların büyük bir çoğunluğu (SAGP'ye göre de, nominal rakamlara göre de) ya Başbakanında dediği gibi "Garip gureba" ya da alt gelir düzeyindeki insanlar. Bu insanlar zaten vergi, enflasyon (ki Tuik'in rakamlarına hiç ama hiç inanmıyorum), yoksullyuk, yolsuzluk, terör vs altında ezilmekte. Marjinal harcama eğilimleri son derece yüksek. Bu yükseklik de hayatta kalabilmek için. Bu insanların nasıl tasarruf yapması beklenebilir? Ayrıca tasarruf yapanların da tasarruuflarının BES sisteminde Reel olarak eritilmesi ne vatandaşa ne de bu ülkeye bence bir şey katmaz.
Saygılarımla.
hocam bir sürü onlemler alinmasina ragmen ic talep artmiyor gibi gözüküyor. tuketici guven endekside sanki bunu doğrular nitelikte.sanki rakamlar insanların yasadiklarini yansıtmiyor .Adını anmak istemiyorum ama kriz ve durgunluk bu guzel ülkeyi bitirir.Yani duracagiz enflasyon dusecek cari acik kapanacak, yureyecegiz cari acik buyuyecek.uretemiyoruz ithal edelim cok tüketiyoruz aman kemerleri sikalim .dagin basina tesvik yagdiralim buyuksehirdekine tesvige gerek yok yola devam edelim.sistem buysa biz ne edelim hocam
YanıtlaSilpiyasada sizin gibi şikayet eden çok kişi var ama kredi büyümesinin belirli bir oranda tutulması, cari açığın kontrolü, döviz kurunun çok artmaması vs. hükümetin politikası. ve bu hükümet resmi işsizlik oranının %16 olduğu, ekonominin %15 daraldığı Mart 2009'da bile %39 oy aldı. bu derece bir oy desteği varken haliyle de esnafın, tüccarın, girişimcinin şikayetleri çok önemli değil.
Silİç talepte hafif de olsa bir artış var. Ne var ki bu devam etmeyecek gibi. 2013 sıkıntılı geçecek. Ben bunu en baştan beri söylüyorum. Bu yıl Türkiye % 2-3 aralığında ancak büyüyebilir.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilMahfi Bey merhaba,
YanıtlaSilÖncelikle böyle kolay anlaşılır yazılar ile Türkçe ekonomi yazınına katkılarınızdan dolayı çok teşekkür ediyorum. Yazılarınızı özellikle genç arkadaşlarıma sıkça iletiyorum.
Yazıda "Gelirler artıyor ve enflasyon düşüyor ama buna karşılık tasarruf oranı hızla geriliyor. Bunun tek nedeni faizin de hızla gerilemiş olmasıdır." demişsiniz, buna kısmen ben de katılıyorum. Ancak bu durumun yaşanmasında gelir dağılımının etkisi, ve geçmişte (özellikle son 10 yılda) yaşanan hanehalkı seviyesinde aşırı kredi kullanımı ve böylece "gelirin üstünde harcama" sonucunda kredi hacmindeki aşırı artış sonrasında hala tasarruf edilebilir bir gelir seviyesinin oluşmamış olması da önemli derecede etkilidir diye düşünüyorum. BES'in ve biraz daha ön plana çıkarılabilirse hayat sigortası ürünlerinin bu anlamda gerçekten katkı sağlayabilecek ürünler olduğunu düşünüyorum. Ancak insanların kafasındaki BES ile ilgili özellikle devlet katkısı konusunda soru işaretlerinin daha net bir şekilde giderilmesi gerektiğine inanıyorum.
Saygılarımla.
tasarruflar için asıl belirleyici olan ülkenin verimliliği, üretkenliği ve rekabetçiliğidir. Almanya'da 2001 yılından bu yana hane halkı ve finans dışı firmaların borcu reel olarak %25 arttı ama Almanya 2001'den bu yana her yıl cari fazla verdi ve tasarruflar yüksek seyrini korudu. çünkü bir Alman tüketim yada yatırım amaçlı borçlandığı zaman genellikle kaliteli olduğu için başka bir Almanın ürettiği malı alıyor. bir Almanın borçlanması veya daha az tasarruf etmesi diğer Almanın geliri ve tasarrufu oluyor. böylece yüksek tasarruf düzeyini koruyorlar çünkü rekabetçiliklerini kaybetmeden üretmeye devam ediyorlar. eğer biz de ucuza kaliteli mal üreten bir ülke olsaydık vatandaş Ali'nin borçlanarak yaptığı tüketim, sanayici Veli'nin tasarrufu olurdu. ve ülke olarak tasarruf seviyemizi korurduk. ancak ithal mallarla rekabette geriye düştüğümüz için para içeride kalmıyor, dışarıya kaçıyor, bu da tasarrufların gelirdeki artışı takip edememesine neden oluyor.
SilTürkiye son on yılda tasarruflarını harcadı. Bunun bir çok nedeni var kuşkusuz. Ama eğer faizler tatmin edici düzeyde olsaydı insanlar paralarını çekip gayrimenkule çılgınlar gibi yatırım yapmazlardı. Türkiyenin tasarruflarının çoğu şu anda boş binalarda yatıyor.
SilHalkının sanayisini fonladığı, sonrasında da kazancına ortak olduğu bir ülke olursak ilerleyeceğimiz kanısındayım.
SilEn cahil adama bile sorulsa bunu temel olarak mantıklı bulur. Çözüm hisse senedi piyasasının derinleştirip geliştirilmesi ve manipülasyondan arındırılmış güvenilir bir ortama dönüşmesi, girişimcinin sanayicinin halka açılmasının kolaylaştırılması, her kesime hitap edecek çok sayıda endeks ve bu endeksleri takip edecek süper düşük kesintili fonlar oluşturulması, insanlarımıza türkiye'nin geleceğine yatırım yapma fikrinin aşılanmasındadır diye düşünüyorum. Sonuçta hepimiz Türkiye'nin önümüzdeki yüzyılda daha iyi bir ülke olacağına inanıyoruz, en azından öyle umut ediyoruz. Ülkemiz aleyhine bahse girmenin bir anlamı yok.
Hepimiz parayı, kira getirisine göre çok pahalı olduğu hatta kiraya bile veremeyebileceğimiz halde boş binalara, altınlara, gümüşlere yatırıp o kaynaktan hiç bir şey üretilmemesine neden olduğumuz sürece kabuğumuzu kırmamız mümkün değil. Bu gidişle 5 liraya aldığımız 3 liralık evlerimizi biri gelip bizden 7 liraya alsın diye bekler durur, sonra balon patlayınca da ağlayıp bir daha yatırım yapmamaya yemin edip küseriz.
Saygılarımla hocam. Teşekkür ederim.
Yani demokrasi ile yonetiliyoruz sonucta .birileri yuzde elli degil yuzde yüz oy alsa bu gercekler degismez durağan bir ekonomiye dogru yol aliyoruz.sayin hocam su ana kadar bir cok anlamli seyler yaziyor anlayana.Faiz lobisi döviz lobisi diye diye dengeleri bozdular.aynisini sayin eski basbakan tansu ciller denedi fakat bu kadar guclu degildi .Carsambanin karasini gördük. para sahibi herseyi belirler .Borsanin cikisina akil sir ermiyor hukumet kendi başarısıymis gibi gosteriyor.yarin dovize girip dolarda euro da tavan tavan görürseniz onuda ihracati destekliyoruz diye cikarlar ortaya soylerler.kardeslerim alternatifi yok diyorsaniz bos oy atin tepki olsun.
YanıtlaSilFaiz çok önemli bir ekonomik belirleyicidir. Birçok ekonomik dengenin temelinde ücret, faiz, kar, rant dengesi durur. Bunlarla fazla oynadığınız zaman ekonominin temelleri dağılır. Çiller dönemine ilişkin verdiğiniz örnek çok açık bir örnek. Faiz enflasyon yaratıyor savına inanıyordu ve faizi düşürmeye girişti. Sonunda o dediğimiz temel dağıldı ve sistem çöktü. Hemen dış güçler söylemi imdada çağırıldı ama işin aslı ekonomi bilmemekten kaynaklanıyordu. Ekonomide lobi filan yoktur. Ama ekonomiyi yönetenlerde fobi varsa o zaman işler kötüye gidebilir.
Silsayin hocam bu ic talep artisi ne kadar ve ne zamana kadar surer en azindan stoklarımizi bosaltalim
YanıtlaSilNisan'a kadar süreceğini tahmin ediyorum. Bizim açımızdan birçok şey Avrupa'ya bağlı görünüyor. Eğer Avrupa toplanır da dış talep biraz daha canlanabilirse içeride de canlanma sürebilir. Zor bir yıl, tahmini de zor.
Silhocam nisan bize yeter icimi rahatlattiniz .insalah kimse zarar gormez.
Silhocam sayin cillerinde pro icip herseyi ben bilirim edasinda danismanlari vardi .inandı ve ülke çöktü. simdi genc bakanlarimiz ve genc merkez bankasi Başkanımız var.Burda tek ama tek hata ulke kumaş çı dukkani degil ve abi evlerindeki gibi ortaya konulan etli pilavla doyulmuyor.Para sahibine hükmeden bir yapi icine girerseniz yanarsiniz.Bankaya krediyi sınırla mevduat sahibinede bununla yetineceksin diye dayatirsan yarin comlek patlayinca ben nerde yanlis yaptim diye oturur aglarsin.insinler carsiya görsünler kriz varmi yokmu.
YanıtlaSilKişilerle ilgili yorum yapmayı sevmiyorum. Çünkü mesele bir sistem meselesidir.
SilGerçi sistemi de yöneten kişilerdir ve onların yorumuna göre sistem şekilleniyor.
Eğer faize basit bir ekonomik getiri gibi bakmak yerine ekonomi dışı bir gözlükle bakmaya başlarsak o zaman gerçekleri söyleyenleri lobi filan diye suçlamaya başlarız ve bir süre sonra da ekonomiyi sıkıntılara sokarız. Tarih bunların örnekleriyle doludur.
Katkılarınızdan ötürü teşekkürlerimi sunuyorum ve bu yazıyı şiddetle faiz fobisi olan faizin tasarrufları artırmayacağını söyleyen Süleyman Yaşar'a okutulması gerektiğini düşünüyorum. Saygılarımla
YanıtlaSilHerkesin görüşüne saygı duyuyorum ve toplumun bu farklı görüşlerden doğru olanı seçeceğini düşünüyorum. Yeter ki konuya bilim açısından bakalım.
SilHocam gösterge faiz diyince devlet iç borçlanma senedi faizini mi anlamak gerek biraz açarsanız sevinirim.yoksa gösterge faiz bankalar tarafından tasarruf sahibine verilen faizlerin bir ortalaması mı? Hocam son olarak mevduat faizlerine kredi faizlerine bakanlar kurulunun belirleme yetkisi var mıdır? Cevabınız için teşekkürlerimi sunarım
YanıtlaSilGösterge faiz olarak piyasalar vadesine 1 ya da 2 yıl kalmış olan ve en çok işlem gören Devlet Tahvilinin ikinci el piyasa faizini alıyor.
SilFaizleri belirleme yetkisi tümüyle bankalara bırakılmış durumda yani serbest. Bakanlar Kurulu'nun yetkisi yok.
Hocam benim genel bir sorum olacaktı; serbest piyasada bir satıcı malını piyasaya sunduğunda o mala çok talep varsa mal sahibi tarafından fiyatı yükseltilir. Yok eğer mal piyasada talebi olmayacak kadar sunulmuşsa satıcısı tarafından fiyatı düşürülür.burada piyasadaki duruma göre fiyatı belirleme yetkisine sahip biri varken aynı durumu serbest bir piyasa olan döviz piyasasında görebilirmiyiz? Yani dövize talep olduğunda döviz fiyatı yükselir, döviz bollaştığında da fiyatı düşer diyoruz burada dövizin fiyatının düşmesi ya da çıkması aynı maldaki olduğu gibi birinin devreye girmesi ile mi yükseliyor ya da düşüyor?buradaki mekanizma nasıl işlemektedir aydınlatırsanız sevinirim iyi günler
YanıtlaSilTürkiye'nin kabul ettiği dalgalı kur sisteminde döviz piyasası ilk bakışta mal piyasası gibi çalışıyor. Piyasaya fazla döviz girerse fiyatı düşüyor, dövize talep artarsa fiyatı yükseliyor. Buna karşılık fiyat aşırı yükselir ya da düşerse MB düzenleyicilik yaparak piyasaya giriyor ve alım ya da satım yaparak fiyatı etkileyebiliyor.
Sildöviz kuru bankaların yaptıkları işlemlerle belirleniyor. sadece bilanço içi işlemler değil bilanço dışı işlemler (vadeli döviz kontratları) de kuru etkiler. mesela dış ticaret açığı artar ve ithalatçılar yurt dışına yoğun olarak döviz göndermek isterlerse döviz rezerv ihtiyacı artar ve kur yükselir. veya yurtiçi yerleşikler TL mevduatlarıyla döviz alırlarsa, bankalar aktif-pasif uyumsuzluğunu gidermek için döviz cinsi varlıkları aktife dahil etmek isterler ve kur yine yükselir. dışarıdan sıcak yada soğuk para gelirse veya döviz rezerv ihtiyacını TCMB karşılarsa kur düşer. yahut yurtiçi yerleşikler döviz satıp TL'ye yönelirlerse bankalar da TL'ye yönelirler ve kur yine düşer.
SilÜstad ben bu yıl Avrupa'dan çok Amerika'nın daha belirleyici olacağını düşünüyorum. 2013'te ABD kamu maliyesinde GDP'nin %2'si kadar tasarruf var (vergi artışları + harcama kesintileri) çarpan etkisiyle en az %3 civarı nominal daralma yaratır. reel daralma ne olur bilinmez. üstelik kemer sıkma sadece bu yıla özgü değil, gelecek senelerde de devam edecek. sonuçta ABD'de özel sektör istihdamının 3'te 2'sini yıllık geliri 450 bin dolar ve üzeri olan insanların sahip veya yönetici ortağı olduğu firmalar sağlıyor. şimdi bu adamların vergileri artırıldı, bir de işveren olarak Obamacare'dan dolayı tokat yiyecekler. haliyle yatırım ve işe alım kararlarını gözden geçirecekler, ödedikleri fazla vergiyi telafi etmenin yolunu arayacaklar. bir de FED resesyonu engelleyeyim derken piyasaya para vermeye devam ederse emtia fiyatları yüksek kalmaya devam eder, bu da hem firmaları hem tüketiciyi daha da bunaltır.
YanıtlaSilABD'de işler ne kadar karışırsa karışsın ABD ekonomisi iyi kötü bir toparlanma sürecine girdi. Avrupa ise henüz karar alma mekanizmalarını tam olarak oluşturabilmiş değil.
SilHocam bizim paramızı amerika tanıyor ve biz örneğin Amerika'ya tatile gittiğimizde paramızı tanıyorlar diye döviz yerine tl götürürsek ülkeden döviz çıkmamış olur bu mümkünmüdür ? Eğer mümkünse ödemeler bilançosuna nasıl yansıtılıyor?
YanıtlaSilEğer TL de Dolar gibi tanınsa ve biz yanımızda TL götürüp orada harcamamızı TL ile yapmış olsak o zaman Türkiye'de TL azalacağı için TL değerlenir (Tabii bu yüklü miktarda çıkışlarla olur yoksa bir kaç kişinin yapmasıyla olmaz.)
SilAmerikan bankacılık sistemi elindeki TL'yi bize olan borcundan (elimizdeki ABD hazine kağıtları dolayısıyla) mahsup eder. neticede döviz rezervimiz azalır.
SilYani hocam bizim paramız tanınsa ülkeden tl çıkarırsak dolar çıkmadığından ödemeler dengesinde gözükmez sonucuna ulaşabilirmiyim ?
SilTL'nin tanınıp tanınmamasının bir önemi yok. yabancı ülkeler ellerinde TL tutmak istemezler. bu nedenle ellerindeki parayı bize aynen geri gönderirler ve yerine Euro veya dolar isterler yada bize borçları varsa mahsup ederler. ve bu işlemler ödemeler dengesinde rezerv azalışı olarak gözükür. ABD'ye giden yerli turistin yaptığı harcama ise hizmetler kaleminde yer alır.
SilHocam 2011 yılında kişi başına gelir 2010 yılına göre yaklaşık olarak yüzde 3.62 artarken 2011 yılındaki tasarrufların GSYH içindeki payı 2010 yılına göre yaklaşık yüzde 14 azalmış yani tasarruflardaki azalış oranı gelirdeki artış oranından fazla olmuş ama hocam 2012 yılında ise KBG 2011 yılına göre yaklaşık yüzde 2.19 artarken 2012 yılındaki tasarruflar 2011 yılına göre yaklaşık yüzde 5.45 artmış tasarruflar gelir artışından daha fazla artmış yani 2011 yılındaki davranışlarla 2012 yılındaki davranışlar çok farklı bence insanlar kesinlikle rasyonel değil hocam :)iktisat teorileri onları bağlamıyor
YanıtlaSil2012 yılında faizde hafif de olsa bir artma olduğunu gözden kaçırmayın.
Sil%3,62 ve %2,19 rakamı dolar bazındaki rakamlar. TL olarak sırasıyla %15,6 ve %9,6 artış var.
Sil2012 yılında faizde artma var evet ama hocam 2011 yılında da artma var 2010 yılına göre yüzde 8.5 ten 8.7 ye çıkmış tasarruflar azalmış yüzde 12.8 den yüzde 11 e düşmüş 2012 de yüzde 8.7 den 8.8 e çıkmış tasarruflar artmış yüzde 11 den yüzde 11.6 olmuş yani her iki yılda da faizler atmasına rağmen tasarruflar aynı orantıda tepki göstermemiş bu olaya bir terslik yok mu?
SilHocam eğer sizin içinde uygun olursa borsa hakkında , ımkb 100 endeksinin neyi yansıttığını bu ender sin nasıl ölçüldüğü , hisse senedi piyasasıyla ilgili yazı yazarsanız bazı şeyler akılımızda daha iyi şekillencektir
YanıtlaSilOlur. Hisselere girmeden genel bir borsa yazısı yazalım.
SilHocam "hisselere girmek"ten kastınız sizin gibi borsalara şüpheyle bakan birinin hisse senedi almasıysa yakın zamanda borsa endeksini short'lamanın zamanı gelmiş demektir :)
SilHayır ben borsaya girmiyorum. 1997'de özel kesimden Hazine Müsteşarlığı'na atandığımda çıktım ve bir daha da hiç girmedim.
SilHocam görünmeyen ekonomist kitabını önerirmisiniz anlatımı ağırmıdır ?
YanıtlaSilOkumadım.
Silanlatımından ziyade konular iç içe girmiş. daha önce ekonomi konularında kitap okumuşların ve bazi teoriler hakkında bilgisi olanların okumasını tavsiye ederim.
SilHocam 2011'de 3 ay vadeli TL mevduatın ortalama faizi %9,1 iken 2012'de %9,8 olmuş. 2011'de ortalama enflasyon %6,5 iken 2012'de ortalama enflasyon %8,9 olarak gerçekleşmiş. yani reel faizler 2012'de 2011'e kıyasla düşmüş ama özel tasarruflar artmış. reel faiz düşmesine rağmen tasarrufların artmasını ekonominin yavaşlamasına bağlayabilir miyiz?
YanıtlaSilİnsanlar reel faizi çok fazla canlandıramıyor. Biz hep o hesabı yapsak da insanlar nominal faize bakıyor.
SilMahfi hocam ;
YanıtlaSilÖncelikle ellerinizden öper saygılar sevgiler sunarım. Abi birçok yazınızı okuyor yorumlar yazıyoruz. Öncelikle hakkınızı helal etmenizi isteriz.. Çünkü her satırınızda her cümlenizde ayrı bir emek aydı bir paylaşım var...
Abi babadan kalma bir dairemizi istemeden de olsa satmak zorunda kaldık..İş kurma hevesi yada bahanesiyle istemedende olsa yada mecburende olsa satmak zorunda kaldık..Elimize geçen parayla iş kuracaktık ama kendemize olan özgüvenimizi kaybettiğimiz için risk almak istemedik...
Şimdi abi ben şahsen bu parayı bankada değerlendirmek istiyorum..Sırf faizle elimize birşeyler geçsin istiyoruz..Yıllar sonra mevduat faizlerine baktığımda şoke oldum..%30larla paramı mevduata bağladığım günleri hatırlarım...
Sizce mevduat faiz oranları ne olur??
(düşer mi artar mı??)
nominal faizler bu yıl %80 ihtimalle en az 1-2 puan artar ancak enflasyon ne olur orası tamamen FED'e bağlı. eğer piyasaya büyük montanlı para verirse (verme ihtimali yüksek) emtia fiyatları pek düşmez, bizim enflasyon da kafadan %7-8 gelir ve reel getiri yerinde sayar. ama FED pek fazla müdahil olmayıp piyasayı kendi haline bırakırsa emtialar ve enflasyon düşer. mevduat faizleri 1-2 puan değil 3-4 puan yükselir. mevduat sahibi bu durumda reel getiri elde edebilir.
SilFaizin biraz artacağını tahmin ediyorum. Ama öyle eski günlerdeki faizler düzeyine yeniden çıkılması mümkün değil. Faizler yükselse bile ek bir getiri sağlayacak gibi görünmüyor, ancak anaparayı korumaya yarayacak.
SilMahfi Hocam ve sorumu cevaplayan diğer arkadaş..
SilÇok çok teşekkür ederim..Soruma olan yanıtınız vede duyarlılığınız için Allah sizlerden razı olsun..
Hocam sizce mevduat faiz oranları önümüzdeki aylarda %20 yi sizce görür mü??
Yada sizce maximum ve minumun faiz oranları ne olur??
Saygılarımı sunar ellerinizden öperim
Saygıdeğer Hocam, Tobin Vergisi nedir, neden uygulanmalıdır? Açık ve anlaşılır bir tanım yapma imkanınız var mı? Sermaye hareketliliği ile ilgili bir kavram sanırım.
YanıtlaSilTobin Vergisi, kısa vadeli olarak ve faiz ya da borsadan para kazanıp çıkmayı amaçlayan yabancı yatırımlara uygulanan bir vergidir. ABD'de faiz yüzde 2 dolayında buna karşılık Türkiye'de yüzde 7 dolayında. ABD'li bir yatırımcı düşünün 1 milyar dolarını Türkiye'ye getirip TL'ye çevirse bir aylık mevduata yatırsa sonra aynı kurdan dolara çevirse 5.833.333 dolar kazanmış olur. Buradaki tek risk bu süre içinde TL'nin değer kaybetmesidir. İşte bu yatırımcıya getirdiği parayı örneğin 6 aydan önce çıkardığı için yüzde 10 vergi uygularsak buna Tobin Vergisi deniyor. Bu durumda bu kadar kısa süreyle gelmesi önlenmiş oluyor.
SilÇok teşekkür ederim. Keşke ders kitaplarında da bu kadar yalın anlatılabilse. İktisadı sizinle seviyorum. İyi çalışmalar.
SilHOCAM öncelikle tespitleriniz ve yazılarınız çok güzel, ben işletme 2 sınıf öğrencisiyim inanınki tespitleriniz kendimi geliştirmek için bana çok fayda sağlıyor.Size sadece bir sorum var hocam:bu ROK (rezerv opsiyonu katsayısı) tam olarak nedir hocam?
YanıtlaSilTeşekkürler. ROK için şu yazıma bakın http://www.mahfiegilmez.com/2012/11/karslklar-politikas-ve-rezerv-opsiyon.html?m=0
SilKonu ile ilgili pek alakası yok ama size izninizle bi sorum olacak.Milton Friedman'ın "Akıntı ile giden balık, ölü balıktır" diye bir sözü var.Bu sözüyle tam olarak ne anlatmak istemektedir.Şimdiden teşekkürler.
YanıtlaSilBir fikrim yok.
SilHocam yukarıda ki yorumlarınızdan birinde Tobin vergisine baştan hükümetin karşı olduğunu belirtmişsiniz ve bu bilinen bir gerçek, ancak sizce hükümet karşı çıkmasa bile küresel sermayenin böyle bir verginin olduğu ülkeye para girişi yapmasını mümkün olarak görüyor musunuz ve sizce böyle bir vergiden sonra dahi türkiye'de ki faiz oranları küresel sermaye için hala çekici olabilir mi? Teşekkürler.
YanıtlaSilFaiz dünyaya göre yüksek kaldıkça ve risk de düşük kaldıkça yabancı para girişi devam eder. Şu anda mevduat faizi yüzde 6 net. Eğer kur değişikliği yaşanmazsa bu dolar bazında yüzde 6 demektir. Bundan yüzde 20 vergi alsanız adama 4.80 kalır. Kendi ülkesinde kalsa yüzde 1.5 - 2 alacaktı. Düşük miktarlar için olmasa da fonların yönetenlerin getirdiği milyar dolar için çok yüksek farklar bunlar.
Sil1. ben milli gelir artışı karşısında tasarrufların artmayışını faizlerdeki düşüşe bağlayan görüşünüze katılmıyorum.
YanıtlaSil2. japonya'da faiz sıfır, tasarruflar yüksek. Çin'de kişi başına gelir düşük tasarruflar yüksek. yani tasarruf yüksekliğinin gelir düzeyiyle de ilişkisi olduğu genellemesini yapmamak gerekir"i destekleyen örnekler.
3. keynes diyor ki tüketim cari gelirin fonksiyonudur. ülkemizde ve ABD'de gelir arttığı için tüketimin daha fazla artması bundan olabilir mi?
4. "tasarruf tüketim ilişkisinde ekonomi dışı etkenler (kültür, gelenekler, alışkanlıklar, iklik, doğal zenginlikler, nüfusun demografik yapısı, dini eğilimler v.s.) asıl belirleyici hususlar olabilir" diyebilirmiyiz?
5. yaptığınız sosyal sorumluluk örneği ve katkısı için teşekkür ederim.
1- tasarrufları belirleyen en önemli kriter üretkenlik ve rekabetçilik ancak tasarruf seviyesini faizlerden bağımsız düşünmemek gerektiğine inanıyorum
Sil2- Japonya'da faizler düşük ancak Japonya'da 1991-2012 döneminde ortalama enflasyonun %0.25 seviyesinde olduğunu ve reel faizlerin az da olsa pozitif bölgede olduğunu unutmamak lazım. ayrıca Japonya'da asıl tasarrufçular hane halkları değil tüm dünyaya ihracat yapan özel sektör firmalarıdır.
3- önemli olan tüketimin mutlak değeri değil gelire olan oranıdır. mesela ABD'de 70'li yıllarda tüketimin GDP'ye oranı %62 iken son 10 yılda %70 olmuş. ABD 70'lerde ortalama %0.18 cari fazla verirken son 10 yılda ortalama %4.3 cari açık vermiş.
4- tasarruflarda asıl belirleyici kriter ülkenin prodüktif kapasitesi ve rekabetçiliği. hane halklarının tüketiminde ise sosyal, kültürel ve demografik etkiler çok önemli.
Yanıtlar o kadar açıklaycı ki ekleyecek hiçbir şey bulmadım. Teşekkürler.
Sil1. rekabet (rekabetçilik değil) ve üretkenlik milli geliri (ekonomik büyümeyi) artırır.doğrudan tasarruflarla nasıl ilişkilendirdin anlayamadım. biz gelir artışıyla tasarrufların artışı arasında ilişkiyi konuşuyoruz, sen çok bildiğini göstermek için alakasız bir giriş yaptın. Türkiye'de ve ABD'de gelir artıyor (ister rekabet veya üretkenlik artışı nedeniyle isterse başka nedenle olsun)ama tasarruflar artmıyor.
Sil2. vay be, bu japonları kutlamak gerekir. japonya'da enflasyon % 1 faizler % 0.25 reel faiz nasıl pozitif oluyorsa... japonyada dünayya mal satan özel sektör tasarruf yapıyor (Japonya yüksek tasarruflu bir ülke oluyor), Türkiye'de mal satan özel sektör tükettiği için tasarruflar artmıyor. Çin'de 100 dolar aylığı olan bir işçi 50 dolarını tasarruf ediyor, bunu hangi kapitalist mantıkla açıklayacaksın merak ettim bay bilmiş.
3. 3. soruma karşılık cevap verilmemiş. tespitler onaylanmış. evet cevabı yetebilirdi.
4. cevapta da benim dediklerim tekrarlanmış, neden yapılmışsa.
5. açık olarak beni destekleme erdemi göstermese de, dolaylı olarak tespitlerimden başka bir şey söylemeyen, neden-sonuç sıralamsını karıştıran, bay cevaplayıcıya zahmetinden dolayı teşekkür ediyorum.
1- Tasarruflar, yatırımlara cari dengenin eklenmesiyle hesaplanıyor. Eğer bir ülke aynı yatırım düzeyini korumaya çalışırken daha çok net ithalat yaparsa, yani ithal mallarla rekabet etmekte zorlanırsa tasarrufları düşer. Yatırımların GDP'ye oranı orta-uzun vadede istikrarlı bir şekilde seyrettiği için tasarrufların düzeyini belirleyen en önemli kriter cari denge dolayısıyla göreli verimlilik oluyor. Türkiye'de ve ABD'de gelir artıyor ama dünyanın geri kalanına göre verimliliği azalıyor. Türkiye'de gelir ve verimlilik mutlak anlamda artsa da Çin ve Japonya kadar hızlı artmadığı için ithal mallarla rekabette zorlanıyoruz ve cari açık veriyoruz. ABD 70'lerde yapısal cari açık vermiyordu ve GDP'nin %19-20'si kadar tasarruf edebiliyordu çünkü görece daha üretkendi ve üretkenliği tasarruflara yansıyordu, son 10 yılda ise yapısal cari açık vermeye başladı ve tasarruflar %13-14'lere geriledi.
Sil2- Japonya'da 1991-2002 döneminde 10 yıl vadeli tahvil %3 getiri sağlarken ortalama enflasyon +0,52% olmuş (reel faiz +2,5%). 1991-2002 döneminde hane halkı tasarruflarının harcanabilir kişisel gelire oranı ortalama %10 düzeyinde seyretmiş. diğer taraftan 2003-2012 döneminde 10 yıl vadeli tahvilin ortalama getirisi %1,5 civarı gerçekleşirken ortalama enflasyon ise -0,12% olmuş (reel faiz +1.6%) bu dönemde hane halkı tasarruflarının harcanabilir kişisel gelire oranı %3-4 aralığına düşmüş. tabi ki hane halkı tasarruflarının düşmesinde nüfusun yaşlanmasının büyük payı var ama bu veriler hane halkı tasarruflarının reel faizlerden tam anlamıyla bağımsız olmadığı gösteriyor.
son olarak Japon firmalarının dağıtılmayan karlarının (tasarruflarının) toplam aktiflerine oranının son 20 yılda %10'lardan %20'lere çıktığını da not etmek lazım. Japon firmaları ekonomik zayıflık nedeniyle yatırım yapma konusunda gönülsüzler ve karları işletmede bırakmayı tercih ediyorlar, Türkiye'de ise böyle bir durum yok.
Çin konusunda haklısınız açıklaması zor bir ülke. Çin'de hane halkı tasarrufları %25 oranında ama Çin kategori dışı, her alanda çok otoriter biraz da totaliter bir ülke. orada farklı dinamikler var.
Hocam tasarrufun artmasının tüketimi azaltacağı ve artan tasarrufların yatırımların kaynağını oluşturarak dışarıyla rekabet eden ürünler üretmemizde önemli bir kaynak olduğunu hep belirttiniz ve artan tasarruflar sayesinde cari açığımızında azalacağını söylediniz. Ben şunu sormak istiyorum; hocam Türkiye'nin tasarrufları artarsa dışarıdan mal ithal etmek istediğinde borçlanmak yerine kendi tasarruflarını mı kullanacak ? Bizim tasarruflarımız tl cinsinden olduğundan ve de dışarıdan almak istediğimiz malıda dövizle ödemek zorunda olduğumuzdan bu nasıl gerçekleşecek ? Eğer bu tasarrufları kullanarak ithal mal almak istiyorsak ülkede yeterli döviz olması gerekmez mi , bunun içinde tasarrufları artırmanın yanı sıra ülkeye döviz çekmemiz lazım değil mi? Hocam bu mekanizma nasıl işlemektedir ? Anlayacağım şekilde anlatırsanız sevinirim.
YanıtlaSilben tasarruflarımı artırır daha az tüketirsem, daha önceden bana mal satan yerli üretici elinde kalan mal fazlasını ihraç etmeye çalışır. dolayısıyla hem tasarruflarımız hem ihracatımız ve dövizimiz artar. ayrıca daha çok tasarruf edersem daha az ithal mal kullanırım. bu da döviz ihtiyacını azaltır. yerli üretici daha çok mal ihraç eder ben de daha az ithal mal tüketirsem cari açığımız azalır ve tasarruflarımız artar.
SilYalnız benim sorumun cevabı değil bu ben tasarruflarımızı artırıpta yine dışarıdan mal ithal etme durumunda olursak biz ithal ettiğimiz malların parasını bizim para ile ödeyemeyeceğimizden ülkeye yabancı sermaye çekmek durumunda olurmuyum diye sordum?
SilFaizler yükseleceği için ülkeye daha fazla yabancı para girer ve ihtiyaç bu yolla çözülür.
Silbireysel emeklilik sisteminde aksaklıklar var hala.. düzenleme ve denetim mekanizması iyi işlemiyor. tasarruf yapanlar reel anlamda zarara uğruyor. birincisi yatırlan parayı üfe ye endeksleyen var. inanın bankada açılan bir vadeli mevduat hesabının getirisi daha yüksek olur. piyasa şeffaf olmayınca kimse tasarrufunu değerlendirmeye cesaret edemiyor.
YanıtlaSilBunların artık çözülmesi gerekir aksi takdirde bu sistem işlemez.
SilHocam sizin yazınız iktisat biliminin ne kadar teorik olduğunu her ülkede farklı işlediğini görüyoruz..Bizim ülkede herşeyin ters işliyor olması bu teorilerin genelde gelişmiş ülkelerde geçerli olduğunu gösteriyor..
YanıtlaSilBiz ülke olarak yüksek faizden korkuyoruz ve istemiyoruz..Tasarrufları artırmanın tek yolu faizleri yükseltmekmidir enflasyonu düşürerek tasarrufları artıramazmıyız?..
Bizim ülkede ters işlemiyor sistem sadece ülkeden ülkeye farklı kültürler egemen olduğu için yaklaşımlarda farklılıklar olabiliyor. Bu da çok normal çünkü işin içinde insan ilişkileri var.
SilEnflasyon düşüşü normal koşullarda tasarrufları artırabilir. Ama etkisi faiz kadar yüksek değil. Buna karşılık örneğin Japonya'da faizler sıfır dolayında olduğu halde tasarruf yüksek. İnsanlar gelecek korkusuyla para biriktirmeye devam ediyor.
Japonya'da tasarruflar 80'li yıllardaki kadar yüksek değil. bir de 10 yıllık Japon kağıdının reel getirisi hep pozitif oldu çünkü enflasyon çok düşük.
SilDeğerli Hocam,
YanıtlaSil1-Kayıtdışı ekonominin oranı ne kadardır?
2-Bütün bu insanları sömüren Faiz,borsa,vergi ''haraç''larının tamamen değişebileceği bir sistem olabilirliği hakkında sizin yorumunuz nedir?
3-Kulağa hoş gelen Sosyalizm sistemine geçilmesi için kapitalist sistemin her 10 yılda bir resesyon ya da krize girip çıkılması,insanların ve devletlerin borç sarmalından kurtulmaları için küresel bir çöküşle gerçekleşir mi? (''Devrim romantizmini'' bir yana koyarsak)
4- Sizin bütün insanlığı kurtaracak ekonomik bir reçeteniz var mı? Bu vahşi ya da ılıman kapitalist sistemin insanları mal ve mülk edinmesini ve de kaliteli ürün üretilmesi bir yana, para,kar,faiz,borç denklemlerinin olmadığı ütopik bir sisteme inanmayı saflık olarak mı addersiniz?! Sizin özel kendinize sakladığınız ütopyalarınız var mı dır? Varsa neler dir?:)Kendinize yazıyormuş gibi ;)
Teşekkürler
1- Kimse bilmiyor. Kayıtdışılıkla kasdettiğimiz vergi, dışılıkla yüksektir. Yok eğer GSYH hesapları dışında kalmış olmaksa düşüktür.
Sil2- Faiz, borsa, vergi ekonominin basit araçlarıdır. Ve her biri bir şeyin karşılığıdır.
3- Kapitalizmin çökmesini beklemek sanırım boşa beklemektir. Çünkü bir şekilde kendisini onarabiliyor.
4- Benim böyle bir formülüm de ütopyam da yok.
içinde bulunduğumuz sistem tam manasıyla kapitalizm değil. eğer devletler "belirli" kuruluşların batmasına izin vermiyorsa o sisteme serbest piyasa kapitalizmi diyemeyiz. mesela dünyanın birçok ülkesinde mevduat sigortası vardır. mevduat sigortası kapitalizmin mantığında yoktur. ABD'de 1933 yılında mevduat sigortası fonu kurulmuştur, bu tarihten önce yoktu çünkü altın standardı vardı. parasal sistem siyasi değildi. 1933'le birlikte ABD'de parasal sistem siyasileşti, özel altın mülkiyeti yasaklandı, devlet neye para dediyse para o oldu. sistemin arkasında devlet durmaya başlayınca finans kuruluşlarının iyi kötü ayakta kalmasını kendi menfaatiyle eş tutmaya başladı. sistemik öneme sahip finansal kuruluşların batması bu kuruluşların yükünün devletin sırtına binmesi, yüksek bütçe açıkları ve yüksek enflasyon demekti. yüksek enflasyon ise sosyal huzursuzluklara yol açabilirdi.
Silbirçok ekonomist mal-hizmet fiyatlarının piyasada serbestçe belirlenmesini isterler ancak iş paranın fiyatına yani faize gelince "istemezük" derler. birkaç istisna hariç hepsi merkezi para politikasından ve parasal sistem üzerinde devlet kontrolünden yanadır. bunun da en önemli nedeni finans kuruluşlarının aktif-pasif vade uyumsuzluğudur. "lend long-borrow short" sisteminin karlılığının devamı için faizlerin kontrolü olmazsa olmazdır.
Amerikada 1973'te halkın altın alıp satabilmesine izin verilmiş. o tarihte şu an ismini hatırlayamadığım bir iktisatçı "altın, arkasında Amerikan hükümeti olduğu için 35 dolar. altın fiyatı serbest piyasaya bırakılsın fiyatı 35 doların aşağısına iner" demiş. yıllar geçmiş, tarihler 1979'u gösterdiğinde aynı iktisatçının mal varlığı basına sızdırılmış. adamın portföyünün %50'sinden fazlası altın ve altına dayalı varlıklardan oluşuyormuş :) sormuşlar dün öyle söylüyordun şimdi böyle diye. adam da "ne yapsaydım anaparamın eriyip gitmesine göz mü yumsaydım" demiş.
YanıtlaSilreel faizler böyle giderse 8-10 yıl sonra Mahfi Hocam gibi Amerikan literatüründe gold-hater olarak nitelendirilebilecek bir kişinin portföyü de %50 civarı altından oluşabilir. Mahfi Hocam da sorulunca "ne yapayım beni siz mecbur bıraktınız" diyebilir :)
Soyle seyleri yazmadan once biraz arastirma yapmak cok mu zor anlamiyorum.
SilInternette gold vs inflation yazsaniz, altin fiyatinin 1974ten bu yana enflasyon altinda arttigini gorurdunuz.
Hatta buyrun,
Silhttp://caps.fool.com/Blogs/historical-gold-prices-and/536575
1974'te CPI (TÜFE) değeri ortalama 49,3 iken 2012'de 229,59 olmuş. Ortalama altın fiyatı ise 1974'te 159 dolar 2012'de 1669 dolar. CPI 4.7 kat artarken altın 10.5 kat artmış yani altın 1974 yılına göre reel olarak %125 değer kazanmış. enflasyondan arındırılmış altın fiyatı şu an 1980 yılıyla aynı seviyede ama 1974 yılına göre daha yukarıda.
SilAltın konusu her zaman tartışmalı bir konu. Uzun vadeli parası olanlar bağlayabilirler. Çünkü uzun vadede ortalama olarak enflasyonun üzerinde getiri sağlıyor. Hatta 2006 - 2010 arasındaki çıkışta bütün yatırım araçlarını geçti. Buna karşılık bana soru soranlar kısa vadeyle ilgili. Yani çoğu bugün alıp yarın satmak ve para kazanmak isteyenler. Konu altın olunca fon şeklinde bile olsa bu esneklik fazla yok. O nedenle altına yatırım yapmak isteyenler uzun vadeyi düşünüyorsa girsin diyorum.
SilUzun vadeli derken hangi donemin base olarak alindigi cok onemli.
SilPaylastigim linkte cok guzel bir sekilde hersey ozetlenmis.
---
There were 16 5-year periods in which gold gained enough to beat inflation.
There were 17 5-year periods in which gold either didn't gain in value or didn't gain enough in value to beat inflation.
11 of those 5-year periods gold went down in price and lost money, period.
bu durum sadece altın için değil tüm varlıklar için geçerli. Dow endeksi 1965-1982 arasında reel olarak değer kaybetti, enflasyona yenik düştü ancak 1982-2000 arasında enflasyonu ezdi geçti. 2000'den bu yana yine enflasyonu takip edemiyor. bunu bir kenara koyalım, sıfır riskli denilen 3 ay vadeli hazine kağıdı ABD'de 80'li yıllarda ortalama %3.1 reel getiri sağlarken 2000'li yıllarda ortalama %0.4 reel kayba uğramış. dolayısıyla her varlığın enflasyon karşısında inişli çıkışlı dönemleri olabiliyor. önemli olan doğru trene doğru zamanda binebilmek.
SilHocam iyi akşamlar
YanıtlaSilSizce mevduat faiz oranları önümüzdeki aylarda %20 yi görür mü??
Saygılarımla
Barrak Obama leblebi çekirdek gibi para harcamaya, Fed tuvalet kağıdı gibi para basmaya devam ederse çok zor.
SilMevduat oranlarının sizin sözünü ettiğiniz süre içinde o oranlara çıkması için büyük bir krizin çıkması gerek. Böyle bir görünüm yok.
Sileskiden bankalar kumbara dağıtırdı tasarrufu teşvik için şimdi ise tüketim için teşvik var ağustos böceği karınca hikayesi çoktan unutuldu ayrıca yüce dinimiz israf etmeyi haram sayar ayrıca tasarrufun önemi ile ilgili peygamber efendimizin hadisleri var umarım tasarruf oranları artmaya başlar ülkemizin geleceği için çok önemli
YanıtlaSilAğustos böceğinin ömrü sadece 1 aydır ve o nedenle Ağustos Böceğinin tasarruf yapmasının hiç bir anlamı yoktur. Ama biz Ağustos böceği değiliz ve tasarruf yapmamız gerekli.
SilGösterge faiz 5,8 civarıysa DİBS faizi de 5,8 olması gerekir mi?
YanıtlaSilBenim burada aldığım faiz oranları Hazine'nin borçlanma oranları ortalamasıdır. Gösterge faiz ise Hazine kağıtlarının ikinci el satışında oluşan faizdir.
SilYukarıda okudum cevabı.
YanıtlaSilHocam yazılarınızdan çok istifade ediyoruz, teşekkürler.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilMahfi Bey,
YanıtlaSilTasarrufların azalmasına sebep ararken bağlanması gereken bir diğer konu da, kredi kartı kullanımını ve taksit sisteminin harcamalari artırıp, tasarrufu azaltması. Kredi kartı borç hacimleri ile de karşılaştırmak lazim. Tamam tüketerek de büyüyoruz, ama taksitli alışveriş de gelecek gelirleri ipotek altına alıyor.. tasarruf edemiyoruz bu yüzden..
Bir de gelir seviyesi çok düşük... Bankalar birliği nin web sitesinde cok iyi bir makale var.
Tasarruf un belirleyicileri konusunda Prof. Omer Faruk Colak'İn... orada da bundan bahsediliyor.. ilgili kişilerin okumasını tavsiye ederim...
Özetle, kaliteli istihdam yaratamıyoruz... bu da tasarruf edilecek bir gelir seviyesi olan işler yaratam,iyoruz... asgari ucretle calisacak vasifsiz is alanlari yaratmak ve buna calismak da negatif etken...
Evet tüketimi teşvik eden şeyler tasarrufu teşvik edenlerden daha fazla günümüzde.
SilGelir seviyesi düşük olsa da 2002'ye göre neredeyse 3 kat artış olmuş, buna karşılık tasarruf oranı düşmüş.
Hocam eskiden en çok siyaset yazılarınız yorum alıyordu ve onlar 70-80'i ancak buluyordu. şimdi ekonomi yazıları 2 günde 100 yorumun üzerine çıktı. bloga ilgi artıyor.
YanıtlaSilEvet duyuldukça ilgi artıyor sanırım.
Sil"Türkiye ile Fransa'nın tasarruf oranları %12 seviyesinde birbirlerine eşit iken, bu oran Fransa için çok fazla, Türkiye için ise yetersiz bulunmaktadır. Bu paradoksal durumu açıklayınız."
YanıtlaSilHazine Müsteşarlığı Uzman Yardımcılığı 2013 Sınav sorusu
Güzel soru. Yanıtlarken iki ülkenin büyüme ihtiyacının farklılığı ve dolayısıyla yatırım ihtiyacının farklılığı, gelişmişlik farklılıkları ve dışticaret farkları ile cari açık büyüklükleri ve bunları karşılamakta kullanılacak tasarruf oranlarının farklılığı üzerinde durulması gerekir.
SilBu siteyi izleyenler sanırım kolayca yanıtlamıştır.
Türkiye'nin toplam tasarruf oranını %14 Fransa'nınkini %18 olarak biliyorum, acaba özel tasarrufları mı kastettiler? ama özel tasarruflar Türkiye'de yaklaşık %12 Fransa'da ise %19 civarı olduğuna göre bu işte bi yanlışlık var gibi. yatırım/GSYH oranı Türkiye'de %21-22 Fransa'da ise %20'lerde geziniyor yani öyle büyük bir fark yok. demek ki Fransa'nın gereğinden fazla yatırım yaptığı düşünülüyor. ancak neticede bizim tasarrufların yetersiz olduğu su götürmez bir gerçek.
SilHocam gosterge faizi olarak ''gecelik borc verme faizi'' dikkate alinmiyor muydu? Ve yine yukaridaki bir yorumunuzda faizlerin bankalar tarafindan serbestce belirlendigi/i soylediniz: faiz koridorunun buradaki etkisi nedir?
YanıtlaSilfaiz koridorunun altı olan %4.75'lik oran kısa vadeli mevduat faizleri için tabandır. merkez bankası %4.75 faiz verirken hiçbir banka bu faizin aşağısında bir oranı müşterisine ödemez. koridorun üstünde yer alan %8.75'lik oran ise kısa vadeli mevduatlar için faiz tavanıdır. hiçbir banka merkez bankasından %8.75'e yeterli teminat karşılığında sınırsızca borçlanırken müşterisine bu oranın üzerinde bir faiz ödemez. bankalar %4.75-%8.75 aralığında faiz oranını piyasa şartlarına göre serbestçe belirlerler.
SilTürkiye'de faiz koridorunun bu kadar geniş olmasının nedeni merkez bankasının kredi hacmi, TL arzı ve döviz kurunu kontrol etmek istemesinden kaynaklanıyor. "imkansız üçlü" kısıtı altında bir ülke sermaye hareketleri serbestken hem faiz hem de kuru kontrol edemez. merkez bankası kurun kontrolüne daha çok önem veriyor ve faizler üzerindeki kontrolünden faiz koridorunun genişliği kadar feragat ediyor. eğer bir kur şoku yaşanırsa para piyasası faizleri hızlı bir şekilde koridorun altından üstüne doğru 1-2 gün içinde hareket ediyor. eğer buna rağmen kurun ateşi dinmezse koridorun üst kısmını genişletiyor.
TCMB nin bir politika faizi bir de gecelik fonlama faizi var. Piyasa ise ikinci el DİBS faizlerine bakıyor ve bunların en yüksek hacimlisinin faizi gösterge faiz olarak adlandırılıyor.
Sil"Türkiye ile Fransa'nın tasarruf oranları %12 seviyesinde birbirlerine eşit iken, bu oran Fransa için çok fazla, Türkiye için ise yetersiz bulunmaktadır. Bu paradoksal durumu açıklayınız."
YanıtlaSilYazılı Sınav Sorusu (Hazine)
Bu soruyu, bu yazılanları okuduktan sonra daha net cevaplayabilirsiniz arkadaşlar. Hocam ellerinize sağlık güzel bir makale yazmışsınız.
soru güzel soru da veriler yanlış olmuş.
SilEvet Türkiye aşağı yukarı % 12'lerde ama Fransa % 17 - 18 arasında.
Silhocam bankada bir miktar paramız var.şuan 8.3 ile 32 günlük faize bağladım..martın ilk haftası vadem doluyor.benim korkum faizlerin dahada düşmesi..sizce faizler düşermi?düşsede en fazla nekadar düşer??yada tam tersi artarmı??artsada nekadar artar?saygılarımla
YanıtlaSilbence önümüzdeki aylarda yükselir. siz parayı kısa vadeli mevduatta tutmaya devam edin.
Silen büyük korkum faizlerin düşmesi.
SilTCMB'yi izlemeye devam edeceğiz. Faizlerde biraz daha düşüş olsa da sonrasında artış başlayabilir.
SilBen mevduat faizlerinin önümüzdeki dönemlerde artacağı kanısındayım.
SilSAYIN HOCAM,TÜRK EKONOMİSİNDE GENEL OLARAK FAİZLER İLA TASARRUFLAR ARASINDA BÜYÜK BİR PARALELLİK VAR.FAİZLER ARTARSA TASARRUF HACMİ DE ARTIŞ;FAİZLER DÜŞÜNCE TASARRUFLARIMIZ DA CİDDİ DERECEDE DÜŞÜYOR.HOCAM DEMEK Kİ BİZ GENEL OLARAK SADECE HARCAMALARIMIZI DARALTARAK TASAARRUF KAPASİTEMİZİ YÜKSELTEBİLİYORUZ.HARCAMALARIMIZI ATIRARAK TASARRUF ARTIŞI SAĞLAMADA BAŞARISIZIZ... ÖZELLİKLE DE ÜRETİMDEKİ TOPLAM FAKTÖR PRODÜKTİVİTESELLİĞİMİZİN CİDDİ DERECEDE DÜŞÜK OLDUĞUNUN BİR YANSIMASI OLSA GEREK HOCAM!YANİ FAİZLERİN DÜŞÜŞÜNÜN BİZDE TASARRUF AZLIĞINA NEDEN OLMASI HARCAMALRIN ÇOK ARTMASI ANCAK BU HARCAMALARIN NET İÇSEL TASARRUF YARATICI ETKİLERİNİN ZAYIF OLMASINDAN KAYNAKLANIYOR BENCE HOCAM.SADECE HARCAMALARI DARALTINCA TASARRUF EDEBİLİYORUZ O DA SADECE FAİZLERİN YÜKSEK OLDUĞU İKTİSADİ KONJONKTÜRLERDE MÜMKÜN OLABİLMEKTEDİR.NE DERSİNİZ HOCAM ?. YANLIŞ MI DÜŞÜNÜYORUM?..SAYGILAR...
YanıtlaSilHOCAM,BENİM DİKKATİMİ ÇEKEN BİR KONU DA;ÜLKEMİZDE BAŞTA PERAKENDE OLMAK ÜZERE GAYRİMENKUL VE AVM GİBİ DÜŞÜK KATMA DEĞERLİ OLAN DÜŞÜK İSTİHDAM KAPASİTESİ OLAN VE DAR İKTİSADİ TABANDA YÜKSEK KAR MAKSİMİZASYONLARINA DAYALI VE MAKRO DÜZEYDE YETERİNCE VERİMLİLİK SAĞLAMAYAN SEKTÖRLERE DOĞRU AŞIRI BİR SERMAYE YIĞILIMI SÖZ KONUSU!. HOCAM BU DURUM EKONOMİMİZDE SERMAYENİN DAĞILIM MOBİLİZASYONLARINDA KALİTE DÜŞÜKLÜĞÜ VE ÇARPIKLIK YARATMAZ MI?..SAYGILAR...
YanıtlaSilÖzellikle gelişmekte olan ülkelerde dış sermaye (yabancı tasarruf) girişlerinin iç tasarufları ikame etmesi söz konusudur. Türkiye'de yaşanan durum buna benziyor. Faizler dönem içinde çok düşmüş görünebilir ancak özellikle 2008 sonrasında Avrupa ve ABD parasal genişleme ile krizle mücadele edip sıfır faize yaklaştığı için hala bizim faiz getirileri hatırı sayılır seviyede kaldı. Dış tasarrufların sermaye girişleri ile yerli tasarrufları ikame etmesinde ayrıca direct fiziki yatırım ve hisse senetlerine yatırımlarda önemli roller oynadılar. Çünkü Türkiye 2001 krizinin sonrası aldığı önlemlerle nispeten güçlenen yapısı ve tek başına iktidar olan güçlü siyasi yönetimi ile iyi, bir hikayeye sahip olmuştu. Bu şu demek oluyor, ABD ve Avrupada işler düzeldikçe ve aynı zamanda siyasi istikrarsızlar yaşarsak bu tablo değişir.
YanıtlaSilMerhaba hocam size bir sorum olacak. Yardımcı olursanız çok mutlu olurum. Saygılar. Tüketimle tasarruf arasındaki dağılımı kar haddi belirler. Bunun nedeni nedir?
YanıtlaSilMerhaba hocam Türkiyede kişi başına milli gelir artarken enflasyon oranı nasıl etkilenir ?
YanıtlaSilhocam peki tasarruf faizi etkiler mi
YanıtlaSilHocam ağzınıza sağlık değerli bilgileriniz için teşekkür ederim. Yalnız benim bir sorum olacak.
YanıtlaSilGelişme tüketimle mi tasarrufla mı olur ? Detaylı bir açıklama yapmanızı rica etsem kabalık etmiş olur muyum ? Şimdiden teşekkürler hocam.
Merhaba Hocam
YanıtlaSilEkonomik düşüş olduğunda tüketim artırıl malımı? Bu konuda bir açıklama gerekli bana, rica etsem açıklama yapabilir misiniz? Teşekkürler Hocam.
ekomık buyume kalkınmanın onemlı tanımlayıcısıdır büyümenin tarifini dikatte aldığımızda beşeri sermaye ne derece rol oynar??
YanıtlaSil