Merkez Bankasının Döviz ve Faizle İmtihanı

İki açıklama, bir olay ve bir karar
22 Mayıs tarihinden sonra piyasalar üzerinde etki yaratan iki açıklama, bir olay ve bir karar oldu. Bunları şöyle özetleyebiliriz: (1)  ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Ben Bernanke’nin parasal gevşemenin temel aracı olan tahvil alım programını Eylül ayından itibaren azaltmayı düşündüklerine ilişkin açıklaması 22 Mayıs akşamı geldi ve piyasalara etkisi 23 Mayıs gününden itibaren görülmeye başlandı. (2) Gezi Parkı olayları ve devamında diğer kentlere yayılan tepki protestoları ve bu protestolara karşı hükümetin aldığı tavır Türk piyasalarını etkiledi. Bu protestolar çok daha erken başladığı halde hükümetin sert müdahalesi sonucu olayların büyümesi ve yayılması 31 Mayıs gününden itibaren yüzeye çıktı, o gün tatil olduğu için piyasa üzerindeki etkileri 3 Haziran gününden itibaren görüldü. (3) 15 Temmuz sabahında TCMB Başkanı Erdem Başçı’nın, 23 Temmuz günü yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faizi yükseltmeyi düşünebileceklerini açıklaması o günden başlayarak piyasaları etkiledi. (4) 23 Temmuz günü alınan TCMB PPK’nın gecelik fonlama faiz koridorunun tavanını yani gecelik borç verme faizini 0,75 puan artırarak yüzde 6,5’ten yüzde 7,25’e yükseltme kararı piyasalar açıkken açıklandı ve etkisi öğleden sonra görülmeye başlandı.     

Fed Açıklamasının etkileri
22 Mayıs'taki Fed açıklamasından sonra yabancı yatırımcılar gelişme yolundaki ülkelerden paralarını çekmeye başladılar. Bunun nedeni ABD'de başlayan faiz yükselişinin devam edeceği beklentisiydi (Mayıs ayı ortalarında % 1,75 dolayında olan ABD 10 yıllık Devlet Tahvillerinin faizi Temmuz ayının sonlarına yaklaşılırken % 2,50 düzeyini aştı.) Bu durumda yabancı yatırımcıların paralarını Türkiye gibi yüksek borsa kazancı sağlayan, yüksek faiz veren ama riski de yüksek olan ülkelerde tutmalarının çekiciliği azalmaya başlamıştı. Bu gelişmenin ardından yabancılar BIST’deki hisselerini satmaya yöneldiler. Borsadaki hisselerin satışa sunulmasıyla arz, talebi aştı ve hisse fiyatları, dolayısıyla da BIST 100 endeksi düşüşe geçti. Yabancılar hisse satışıyla ellerine geçen TL’yi dövize çevirerek yurt dışına transfer etmeye yöneldiler. Bu kez ülkede döviz talebi, döviz arzını aşınca dövizin fiyatı yani döviz kurları yükselmeye başladı. Bu iki gelişmenin sonucunda TL, iki rezerv paraya (USD ve Euro) karşı hızla değer kaybetti.  

Yabancılar, aynı etkiyle ellerindeki tahvil ve bonoları da satarak paralarını ülkelerine transfer etmeye yöneldiler. Tahvil ve bonolar yüklüce satışa sunulduğunda değerleri düştü ve bunun sonucunda da faizleri arttı. İlk bakışta anlaşılması zor görünen bu konuyu sayısal bir örnekle açıklayalım: Diyelim ki Amerikalı bir yatırımcı 52 dolar getirip 1,92 TL’lik kurla bozdurarak eline geçen 100 TL ile % 8 faizli bir yıl vadeli bir devlet tahvili satın almış olsun. Bu tahvili bir yıllık vade sonunda Hazineye götürdüğünde (anapara + faiz olarak) toplam 108 TL tahsil etmesi gerekiyor. Yine diyelim ki tam bu sırada Fed bir açıklama yaparak parasal gevşemeyi daraltacağını açıklamış ve ABD de faizler artmaya başlamış olsun. Türk tahvili alan Amerikalı da diğer yabancılar gibi düşünerek daha az risk taşıyan ve faizleri yükselen Amerikan tahvillerini almak üzere elindeki Türk tahvillerini satışa çıkarmış olsun. Piyasada satışa çıkan tahvil miktarı artınca tahvillerin fiyatı düşüşe geçer. Örneğimizdeki Amerikalı 100 TL’ye aldığı tahvili örneğin 98 TL ye satmış olsun. Bu durumda bu tahvili satın alan kişinin elde edeceği getiri (108 – 98=) 10 TL olacak ve dolayısıyla faiz bu kişi açısından (10/98) % 10,2 olacaktır. 

Kendisini yalnızca fiyat istikrarından değil finansal istikrardan da sorumlu gören TCMB, döviz kurlarının yükselmesinin fiyat istikrarıyla birlikte finansal istikrarı da tehdit etmeye yöneldiğini düşününce ihaleyle döviz satışına başladı. TL’nin değer kaybetmesi ilk bakışta ihracatı artırıcı ve ithalatı düşürücü etki yapar görünse de başta petrol ve doğalgaz olmak üzere ithal mallarının TL cinsinden fiyatlarının artması ister istemez maliyetlerin artmasına ve fiyatların yükselmesine yol açıyor. TL’nin değer kaybı bir yandan da yabancı parayla borçlanmış şirketlerin borç maliyetlerinin TL cinsinden artmasına neden oluyor. Bu iki sonuç maliyetlere ve dolayısıyla fiyatlara yansıyor ve enflasyonun artmasıyla sonuçlanıyor. Öte yandan bu yılın ilk 6 ayında kredilerdeki genişleme yüzde 20 dolayında gerçekleşmiş durumda.

Gezi Parkı olaylarının etkisi
Fed açıklamasının üzerine gelen Gezi Parkı olayları Türkiye piyasalarının, öteki yükselen piyasa ekonomilerinden daha fazla etkilenmesine yol açtı. Fed açıklamasından sonra yükselen piyasa ekonomileri negatif ayrışmaya başlamıştı, Gezi Parkı olayları Türkiye’nin bu ekonomiler içinde de negatif ayrışmasına yol açtı. Bununla birlikte bu etki zaman içinde azaldı ve Fed açıklaması ve TCMB faiz kararının piyasalara olan etkisi içinde erimeye yöneldi.

Fed açıklaması ve Gezi Parkı olaylarının etkisine TCMB’nin tepkisi
TCMB, bir yandan kurdaki yükselmenin enflasyonda artış yaratacağını bir yandan da kredilerdeki hızlı genişlemenin hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı tehlikeye düşüreceğini düşündüğü için piyasaya dolar satarak hem enflasyona olan etkiyi azaltmayı hem de piyasadan TL çekerek bankalarca kredi olarak verilebilecek TL miktarını düşürmeye çalıştı. Ne var ki peş peşe yaptığı satış yönlü döviz müdahalelerinden en azından döviz kurlarını düşürmek yönünden pek bir sonuç alamadı. Döviz kurları, bu müdahalelerle gün içinde sınırlı düşüşler gösterse de gün sonlarında eski düzeylerine geri geldi.

TCMB’nin 15 Temmuz günlü faizi yükseltme sinyali
15 Temmuz sabahında TCMB Başkanı Erdem Başçı’nın, 23 Temmuz günü yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faizi yükseltmeyi düşünebileceklerini açıklamasının ardından iki farklı gelişme yaşandı: (1) Bir hafta içinde Türkiye’ye yeniden 1 milyar dolarlık döviz girişi gerçekleşti (Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın açıklaması.) (2) Piyasada gösterge tahvilin faizinde düşüş yaşandı ve yüzde 9’un üzerindeki faiz yüzde 8,8 dolayına geriledi.

Böylece ilk bakışta şaşırtıcı görünen bir sonuç ortaya çıkmış oldu. Oysa iki gelişmeyi birbirine bağladığımızda ortaya çıkan sonuç hiç de şaşırtıcı değil. Daha önce Fed açıklaması sonucu ülkeden çıkan yabancı fonlar, TCMB’nin faizi yükseltme sinyali sonrasında yeniden çekici bir getiri elde edeceğini planlayarak Türkiye’ye geldiler. Bu yabancılar piyasadan tahvil talep etmeye başladılar. Bu kez tahvil talebi tahvil arzını geçtiği için tahvil fiyatları yükselmeye başladı. Örneğin yukarıda değindiğimiz Amerikalının 100 TL’ye alıp 98 TL’ye sattığı tahvili bu kez 99 TL’ye tekrar satın aldığını düşünelim. Bu durumda bu tahvilin faiz getirisi (108 – 99=) 9 TL yani faiz oranı (9 / 99=) % 9,1 oluyor. Yani önceki örnekte ikincil piyasada % 10,2’ye yükselmiş olan gösterge tahvilin faizi bu açıklamayı izleyen günlerde % 9,1’e geriledi. TCMB’nin faiz artırma sinyalinin ardından gösterge tahvil faizinde yaşanan düşüşün nedeni budur.

15 Temmuz günü TCMB Başkanının yaptığı açıklama, bir süredir kafaları kurcalayan “acaba TCMB faizi artırma konusunda karar alabilecek mi?” ya da “TCMB gerçekten bağımsız mı?” sorusuna sınırlı da olsa olumlu bir yanıt oluşturuyor. O nedenle piyasalar bu açıklamaya olumlu tepki verdi.  

TCMB’nin 23 Temmuz günlü faizi yükseltme kararı
23 Temmuz günü toplanan TCMB, politika faizini yüzde 4,5 ve gecelik borç alma faizini yüzde 3,5 düzeylerinde sabit tutarken gecelik borç verme faizini 0,75 puan artırarak yüzde 6,5’ten yüzde 7,25’e yükseltti.  

TCMB’nin 15 Temmuz’da yaptığı açıklama sonrasında piyasa beklentisi ağırlıklı olarak 1 puanlık bir artış düzeyinde oluşmuştu. Aslında piyasada oluşmuş faizlere bakınca beklenti, piyasanın TCMB faizine yansımasını beklediği anlaşılıyordu. Buna karşılık TCMB faizi 0,75 puan yükseltti.

TCMB’nin faiz yükseltme kararı sonrasında döviz kurlarında ve gösterge faizde aşağı, BIST 100 endeksinde yukarı yönlü yönlü bir hareketlenme başladı. Ne var ki saatler ilerledikçe BIST 100’deki değişim aşağıya, gösterge tahvilin faizindeki değişim yukarıya döndü. Gün bittiğinde gösterge faiz yeniden 9’u geçmişti. TCMB’nin faizi artırmasının belirgin tek etkisi döviz kurlarının birer puan aşağıya düşmesi oldu. Ertesi gün kurlar yine eski düzeyine yükseldi.    

Bu ters görünen gelişmenin üç nedeni var: (1) TCMB, faiz artırımında geç kaldı. Bu gecikme TCMB’ye hem itibar kaybettirdi hem de piyasanın arkasında kalmasına neden oldu. O nedenle piyasa TCMB’nin attığı adımın devamını getiremeyeceği algısına ulaştı. (2) 15 Temmuz’daki açıklamalar satın alındığı için 23 Temmuz’da satın alınacak bir şey kalmamıştı. Geçen hafta içinde Türkiye’ye 1 milyar dolar girdiği açıklandı. Bunların bir bölümü tahvil alımına gittiği için düşecek faiz geçen hafta düştü. (3) Brezilya, Endonezya, Hindistan gibi benzer ülkelerin merkez bankaları TCMB’den erken davranıp faiz artırdığı için kaçan fonları çekmekte önceliği aldılar.    

TCMB’nin faiz artırımı geç mi kaldı?
Bu noktada çokça sorulan bir soru var: TCMB, Fed açıklaması ve ardından gelen Gezi Parkı olayları sonrasında döviz satışı yaparak kuru ve dolayısıyla enflasyonu stabilize etmeye ve bu yolla piyasadan TL çekerek kredi hacmini düşürmeyi denemek yerine acaba faizi yükseltse daha net bir sonuç alabilir miydi? TCMB kendi faizlerini (politika faizi ve gecelik fonlama faizi) yükseltmekle piyasa faizlerini ve dolayısıyla mevduat ve kredi faizlerini yükseltmeyi ve bu yolla bir yandan tasarrufları artırmayı bir yandan da kredi kullanımını düşürmeyi hedefleyebilirdi. Faiz artırmanın bir başka amacı da cari açık finansmanı için gerekli olan yabancı kaynak çıkışını stabilize etmek olacaktı. TCMB, faiz artırmayı değil dövize satış yaparak müdahaleyi seçti. Bu müdahale başarılı olamadı. Buna karşılık TCMB faiz artırmamış olsa da piyasada faizler arttı. Yüzde 5'lere kadar inmiş olan gösterge faiz yüzde 9'un üzerine çıktı, bankaların mevduat ve kredi faizleri yükseldi. Yani piyasa TCMB yerine faizleri artırdı. Dolayısıyla TCMB'den bekleneni piyasa yaptı. Buna karşın döviz kurları pek değişmedi. Özetle söylemek gerekirse TCMB, piyasaya yanlış araçla müdahale etti ve dolayısıyla doğru araç olan faizi yükseltmekte geç kaldı. Üstelik bu geç kalış piyasalarda, siyasilerden izin alma süreci biçiminde algılandığı için bankanın bağımsızlığı konusunda zaten var olan tartışmaları doruk noktaya taşıdı.  

TCMB’nin bağımsızlığı
TCMB’nin yasada yer alan bağımsızlığı uygulamada var mı? Geç kalan faiz artışının gün yüzüne çıkardığı en önemli tartışmalardan birisi de bu. Bu sitede 11 Mart 2013 günü yayınlanan “Merkez Bankası Üzerine Görüşler” başlıklı yazımda (http://www.mahfiegilmez.com/2013/03/merkez-bankas-uzerine-gorusler.html) şöyle yazmıştım:  “Bağımsızlık meselesi: Günümüz merkez bankacılığında özellikle amacın yasayla belirlendiği bir ortamda, bağımsızlığın, araç bağımsızlığı olduğu genel kabul görüyor. Gerçekten de pek çok merkez bankası yasaları gereği fiyat istikrarını korumayı amaç edinmiş durumdalar. Bu durumda bu amaca ulaşmak için uygulanacak para politikası araçlarının seçimi konusunda serbest bırakılmaları gerekiyor. Günümüzde merkez bankası bağımsızlığı kavramı bu çerçeveye oturmuş görünüyor.

TCMB’nin durumunu da özetleyen böyle bir çerçeveden baktığımızda TCMB’nin tam anlamıyla bağımsız olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu aşamada bu sorunun yanıtını vermemiz çok zor. Çünkü faizlerin indirilmesi ya da en azından olduğu yerde bırakılması gereken bir aşamadayız. Faizlerin artırılması gerektiğinde TCMB faizleri artırabilecek mi? Bu sorunun yanıtı TCMB’nin bağımsız olup olmadığını bize gösterecek kadar önemli.”  

TCMB’nin faiz artırma yolundaki açıklamayı Başbakanın başkanlığında yapılan bir Ekonomi Yönetimi toplantısından hemen sonra yapması bankanın araç bağımsızlığının faizin artırılması parçasını kapsamadığı izlenimini ortaya çıkardı.

Son 2 aydaki gelişmelerin grafiklerle gösterimi
Yukarıda değindiğim açıklamalar, karar ve olay çerçevesinde 22 Mayıs ile 25 Temmuz arasını kapsayan döneme ilişkin olarak piyasa göstergelerindeki değişimleri grafikler halinde aşağıda sunuyorum.     


 Yukarıdaki grafikte bu tarihler arasında BIST 100 endeksi ile gösterge faizdeki değişimler yer alıyor. Bu grafiğe dikkat edilecek olursa Fed açıklaması borsada çöküş yaratırken gösterge faizde yükselişe neden olmuş bulunuyor. Ardından BIST 100’de gözlemlenen sert düşüş ve gösterge faizinde yaşanan sert yükseliş Gezi Parkı olaylarının etkisidir. TCMB’nin 15 Temmuz’da verdiği faiz artırma sinyalinin etkilerini de yine grafikte BIST 100’de yükseliş ve gösterge tahvilin faizindeki düşüş olarak gözlemlemek mümkün.

Türkiye’den yabancı yatırımcıların çıkışı, TCMB’nin dövize satış yönlü müdahalesi ve faiz kararlarının yansıması USD ve Euro kuru üzerinde de etkisini göstermeye başladı. Aşağıdaki grafikte bu etkiyi net bir biçimde görebiliyoruz. 22 Mayıs’taki Fed açıklamasının ardından her iki para biriminin TL’ye karşı hızla değer kazanmaya başladığı gözlemlenebiliyor. Gezi Parkı olaylarının kurlar üzerindeki etkisi BIST 100 ve gösterge faiz üzerindeki etkiye göre daha sınırlı kalmış ve zaman zaman gelen tansiyon düşürücü demeç ve açıklamalar (özellikle Temmuz ortalarında) olumlu etki yaratmış gibi duruyor. Öte yandan TCMB’nin 15 Temmuz’daki faiz artırma yönündeki sinyali de kurlar üzerinde düşüş etkisi yaratmış bulunuyor. Bunun nedeni yukarıda değindiğimiz gibi faiz artışının yabancı yatırım fonlarının bir bölümünün yeniden Türkiye’ye girmeye başlamaları sonucu bollaşan döviz miktarının kurlar üzerinde yarattığı aşağı yönlü etkidir.
  

23 Temmuz’da gelen PPK kararıyla TCMB’nin gecelik borç verme faizini artırmasının kurlar üzerindeki etkisi sınırlı kalmış görünüyor. Bunun nedeni bu kararın 15 Temmuz’daki açıklamayla satın alınmış olmasıdır (15 Temmuz haftası içinde 1 milyar dolarlık döviz girişi yaşandığına değinmiştik.) Ne var ki şimdilik yabancı fonlardaki geri dönüş, çıkışlarında olduğu boyutta olmadığı için fazla etkili görünmüyor.

Son birkaç söz
Ekonomi politikasını kim uygularsa uygulasın bilimin kuralları içinde uygulaması gerekiyor. Bu, ekonomi politikasının iki alt politikası olan maliye politikası için de para politikası için de geçerli. Faiz politikası gibi para politikasının en önemli alt politika aracını kullanamaz ya da kısıtlı esneklik ve limitle kullanabilir hale gelen bir merkez bankası, para politikasından istediği sonuçları elde etmekte zorlanıyor. Merkez bankalarının bağımsızlığı işte tam da burada anlam kazanıyor. Türkiye uygulaması, faiz konusunda geliştirilen bilim dışı yaklaşımlar ve bunların merkez bankasına etkileri incelendiğinde, merkez bankası bağımsızlığının niçin önemli olduğunun yanıtını oluşturuyor. Bu havadan hızla çıkılması ve amaç belirlemesiyle yönü çizilen Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığıyla hareket edebilmesinin sağlanması gerekiyor. Dünyaya “bak işte faize girmeden de ekonomiye yön verilebiliyormuş” mesajı vermek uğruna kaybedilenlerin maliyeti çok yüksek olabilir. 

Yorumlar

  1. Hocam elinize sağlık. ortaya çıkan tabloyu çok güzel anlatmışsınız. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Hocam öncelikle çok Guzel bir yazı olmuş teşekkür ederim size bizi aydınlattığınız icin benim size bir kaç sorum olcak
    1)bizim ülkemizde faizler ABD ye göre yene çok yüksek bu durumda yabancı yatırımcı daha fazla kar sağlamaz mı neden ülkeden çıkıyorlar?
    2) yabancı yatırımcının ülkeden çıkışını önlemek icin devlet döviz cinsinden tahvil yada bono çıkarmayı deneyemez mi?
    3) MB, FED in açıklamaları ve gezi parkı olaylarından sonra hic bir mudehale yapmasaydı ekonominin hali ne olurdu? ( bu soruyu müdahalelerin ne kadar etkili olduğunu görmek icin soruyorum normalde mudehale olmasına rağmen kurda çok fazla düşüş yaşanmadı)
    4) MB faiz artırmasının hükumete ne gibi bir zararı olur?
    5) yazınızdan MB sinin tam bağımsız olmadıgını anlıyorum doğru mu?
    6) TCMB diğer gelişen ekonomilerin MB dan geç faiz artırmasının bir risk olduğunu görmemiş mi görmüşse neden daha erken da davranmamış
    ABDULKADİR ÖZÇAM tekrar teşekkür ederim hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Acizane cevap vermek istiyorum. yine de hocamın yorumlarını bekliyoruz.

      1) çünkü risk daha yüksek ve nispi olarak getiri daha düşük.
      3) MB'ye güven azalırdı ayrıca müdahale etmek istediğinde daha yüksek faiz artırımına ve/veya daha fazla döviz satışına gitmek zorunda kalırdı.
      4) düşük faiz bir gösterge olarak övünç kaynağı (zira seçimler yaklaşıyor)
      diğer taraftan faize ve faiz lobisine karşı bir mücadele içinde,
      ve halkın faiz yükü altında ezilmemesini istediği için faizlerin artırılmasını istemiyor.

      Sil
    2. Teşekkürler.
      1) Çünkü kur yükseliyor. Bu durumda faizden kazandıklarını kurdan kaybediyorlar. Hatta kayıp daha fazla oluyor ve zarar ediyorlar.
      2) Bu dediğiniz zaten deniyorlar. Ama döviz açığı olan bir ekonomide bu pek de doğru bir yol değil. Sonunda bunları dövizle ödemek gerekiyor.
      3) Faizi artırmadığı için pek de bir şey değişmezmiş gibi görünüyor.
      4) Hükümet konuya seçmenlerinin faize karşı olduğu düşüncesiyle yaklaşıyor. O nedenle artırılmasını istemiyor. Bazen kendi sözlerimizin esiri oluruz.
      5) Evet doğru. Faiz aracını bağımsız olarak kullanamayan bir MB'nin bağımsızlığı tartışmalıdır.
      6) TCMB bunları görüyordur ama hükümete rağmen faizi artıramadı diye düşünüyorum.

      Sil
  3. MB bundan sonra ne yapabilir? yani döviz kurunu ve gösterge faizi düşürmek için düşük büyüme pahasına faizleri artırmaya devam mı etmelidir? ya da başka bir seçeneği var mıdır?

    kısaca nasıl bir çıkış stratejisi izlemelidir?

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki geç kaldı. Daha erken bir faiz artırımı yapsaydı olayların önüne geçebilirdi. Şu anda olayları izler bir havada bulunuyor. TCMB şu anda bir açmazla karşı karşıya: Faizi artırmasa yabancı kaynakları çekemiyoruz. Bu durumda cari açık finansmanı ve dış borç çevirme sorunu çıkıyor karşımıza. Faizi artırsa hükümetten tepki alıyor. İşi çok zor.

      Sil
  4. Hocam elinize sağlık, Mayıstan beri yasanan süreci eğrisiyle doğrusuyla anlatmıssınız.
    Bundan sonraki doviz ve BİST teki beklentiniz nedİr

    Cenk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tşkler.
      Faizin yükseldiği ortamda BIST fazla yukarı gidemez. Döviz sadece bize bağlı değil, dış piyasalara ve özellikle de Fed'in parasal gevşemeyle ilgili kararlarına bağlı bulunuyor.

      Sil
  5. Hocam iyi günler,

    Bir konuda görüşünüzü merak ediyorum. yazdıklarınızdan sonra oluşan algı şu yönde ülkemiz yabancı yatırımı çekebilmesi için (kısa vadeli sıcak para cinsinden) mutlaka gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere görece daha yüksek faiz vermeli. Ancak bu durumda şunu merak ediyorum. Ülkemize faiz getirisi dışında hiç mi kısa vadeli yabancı kaynak gelmiyor. Eğer cevap evet ise; faizlerin %60 larda gezdiği dönemlerde ülkemiz neden döviz cenneti değildi ve neden cari fazla vermiyordu. Tersi şekilde reel faizlerin sıfıra yakın olduğu mayıs öncesi dönemde gelen yabancı sermaye neden geliyordu?

    Tüm bu sorular sonucunda Başbakanın belirttiği faiz lobisi gerçekten kendi yatırım ortamını oluşturmak için finansal piyasaları manipüle mi ediyor?

    Sonuçta bir ülkeye yabancı yatırım doğrudan ve dolaylı olarak gelmekte. Konumuz dolaylı yatırımlar olduğuna göre bu fonların ülkenin gelecekteki ekonomik dinamiklerini fonladığı da bir gerçek. Belki sadece çok kısa süreli fonlar için faiz önemli bir gösterge olabilir.

    Kritik soru: Kısa vadeli yabancı fonları çekmek için faizi yükseltmenin toplam maliyeti ile ekonominin büyüme hızının düşmesine göz yumma arasında nasıl bir tercih yapılacak?

    Sanırım tüm yük Merkez Bankasının üzerinde olmamalı...

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle oluşan algı doğru değil. Yabancı yatırım, doğrudan yabancı sermaye yatırımı biçiminde de çekilebilir. Yani fabrika, işyeri kurmak ya da kurulu olanları satın almak üzere gelen yabancı sermaye. Türkiye AB ile ciddi müzakere içinde olduğu ilk üç yılda yıllık 20 milyar dolar dolayında doğrudan yabancı sermaye çekti. Sonra müzakereler tavsayınca bu miktar hızla düştü ve yerini sıcak paraya bıraktı.
      Faizin yüksek olması riskin de yüksek olması demektir. Bir ülkeye yabancı yatırım gelmesi için kazancın yüksekliği kadar riskin de düşüklüğü önemlidir. Faizler % 60'lardayken o nedenle yabancı yatırım gelmedi.
      Bizde reel faizin sıfır olması Türkler içindir. Yabancı için reel faiz hesabını onun ülkesindeki enflasyonla yapmanız gerekiyor. O durumda yabancılar için reel faiz yüksek çıkıyor. Bu konuda bu sitede yayınlanmış "Türke Başka Yabancıya Başka Reel Faiz" başlıklı yazıma göz atın: http://www.mahfiegilmez.com/2012/09/turke-baska-yabancya-baska-reel-faiz.html
      Faiz lobisi diye bir şey yoktur. Bu, faizi aşağılamak için bizimkilerin uydurduğu bir kavram. Tahvil faizinin artması demek tahvile para yatıranların zarar etmesi demektir. Bankaların ve yabancıların çoğu parası tahvilde olduğuna göre bunlar faizin artmasını değil düşmesini isterler. Bu konudaki yazım da bu sitede var.
      Kritik sorunun yanıtı çok kolay değil. Faizi artırırsanız ihtiyacınız olan yabancı kaynakları çekebilirsiniz. Bu yolla döviz kurları düşer ve enflasyonist baskılar azalır. Çünkü dövizin pahalılanması demek enflasyonun artması demek. Ne var ki faizlerin yükselmesi finansal maliyetleri yükselttiği için bir yandan da maliyet enflasyonu söz konusu olur.
      Terci şudur düşük faiz yüksek kur, yüksek enflasyon ve artan cari açıkla büyüme mi yoksa daha düşük bir büyümeye razı olup bunları kontrol altında tutma mı?
      Biz iktisatçılar genellikle bu seçenekleri siyasetçilere bir menü halinde sunarız. Seçim onlarındır. Çünkü sonuçta hesabı onlar verecekler.
      Burada bir başka kritik nokta MB'nın konumudur. MB'ye bağımsızlık verip de işine karışınca hesabı o vereceği için MB zor durumda bırakılmış olur.

      Sil
    2. hocam yapmayın nasıl faız lobısı yok helekı turkıye gıbı ülkelerde benım gorusum butun gelısmekte olan ülkelerde vardır. oncelıkle faız lobıs nedır bunu cevaplamak gerekiyor. bana gore cevabı paradan para kazanan kesımdır. helekı turkıyede faızlerınde yüksek seyır gostermesı bu faız lobısı denen olgunun ıstahını dahada arttırmıştır. gezı olayları dıyorsunuz ama gezı olaylarının arkasındaki olaylarla faız lobısını yöneten kısıler zaten aynı kısıler. sıyasete gırmek ıstemıyorum ama gezı olayları bızım sosyal meselemız ama ekonomik olgulara bu kadar mudahele etmesı sızce doğrumu. evet sımdı küresel bır dünyada yasıyoruz dıyebılırsınız ama gezı olayları nıye turkıyeden cok avrupanın gundemınde yer aldı nıye bu kadar cok avrupadan bu kadar destek oldu. pekı dıger sorum nıye bu kadar kışı mısırda olmuşken kımsenın yanı avrupanın sesı çıkmazken turkıyedekı olaylara bu kadar duyarlılar. cunku cevabı cok basıt. turkıyenın gelısmesını ıstemıyorlar bu yüzden gezı olaylarını oluşturdular ekonomıyı çıkmaza sürüklemek ıcın sözde turkıyede krız yaratıp bu faız lobısı dedıgınzı kısıler ellerındekı turk varlıklarını satıp tahvıl vs bahsedıyorum sattılar yada turkıyedekı paralarını yurtdışına çıkardılar borsa dustu ve 1 aylık zararı 5 mılyar dolar sevıyesınde olduğu soylenıyor. ayrıca gene bu faız lobısı dedıgınzı oldu mb baskı yaptımı yapmadımı faızlerı arttrın yoksa batarsınız dıye. pekı yukarıdada yazınzıda belırttınız turkıyede rısk var dıye kaçanlar nıye faız yukseldı dıye tekrar gerı geldı. hemde sız yukarıdaki yazınızda dedınız kı yabancı sermaye sadece faız ıcın gelmez rıskı dusuk olduğu ıcınde bır ulkeyı tercıh eder dıye. pekı bu tezatlık degılmı. ayrıca bu faız lobısı yada kaos lobısı olarak adlandırılan bu olgu mb ıcıne adam sokarak mb ust düzey yonetıcılerını parayla satın alıp mb ıcındekı dovız rezevlerını öğrenmek ıstedı mı ıstemedı bunları nasıl yorumluyorsunuz
      saygılarımla

      Sil
  6. Süper bir yazı... elinize sağlık...

    Hocam benim sorun; bu kadar değişken bir ortamda Factoring, Leasing, Forfaiting ve aracı kuruluşlar nasıl kendilerini finanse ediyorlar ? Sadece komisyon gelirleriyle mi ?

    YanıtlaSil
  7. Merhabalar Sayın Hocam,

    Para ve sermaye piyasalarında son dönemde yaşanan gelişmeler ancak bu kadar net açıklanabilirdi herhâlde. Teşekkür ederiz. Lakin, yazınızda tam olarak katılamadığım bir nokta var(ki o da Sayın Ali Babacan'dan bir alıntı).

    Daha önceki yazılarınızda "TCMB'nin faiz koridoru yoluyla ikincil piyasada oluşan kısa vadeli faiz oranlarını, döviz kurlarını ve kredilerin büyüme hızını etkileyebildiğini" yazmıştınız. Bu yazınızda da MB aslında faiz oranlarını artırmasa da piyasanın bu işlevi hâlihazırda yaptığını, piyasadaki katılımcıların buna göre pozisyon aldığını belirtiyorsunuz. Dolayısı ile "borç verme faiz oranı"nın artırılması neden yabancı kaynak girişine sebep olsun ki? Bu faiz bankaların gecelik hesap kapama işlemleri için fon ihtiyaçlarını karşılayacakları bir kanal. Yukarıda "kısa vadeli faiz oranları" ile kastedilenin de "gösterge faiz oranı" olmadığını düşünüyorum. Bu kapsamda borç verme faiz oranı ile yabancı kaynak girişi arasındaki korelasyon ne kadar kuvvetlidir ve artırılan "haftalık repo faizi" olsa belki bu "yabancı kaynak girişi" açıklaması daha anlamlı olmaz mıydı?

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada faiz artırımını sadece gelir getirici bir adım olarak görmemek gerekir. Bu adım, yabancılar nezdinde bir anlamda ön yargılardan kurtulma gibi algılanmış olabilir. Ki bu da risklerde azalma anlamına gelebilir.

      Sil
  8. merhabalar hocam,
    1) öncelikle sonuca bakarak değil de amaç adına MB faizde değişiklik yaparken üst bandı 0,75 değiştirmek yerine bunun bi kısmını alt bandda bir kısmını üst bandda yapsaydı teknik olarak aynı anlama mı gelecekti? madem koridor var neden yalnızca tek tarafı kullanılıyor.(bu genel bir soru)
    2) MB müdahale etmemesine rağmen piyasa gereken fazileri kendi buluyor. MB gerekli ortamı sağlama görevin sahip. Bu ortam olmamasına rağmen piyasa doğru faizleri nasıl buluyor. daha maliyetli bir şekilde mi?
    3) yazıda kurdaki yükselmenin enflasyonist baskısının yanında kredilerdeki hızlı genişlemenin fiyat istikrarını bozacağı için müdahale etti diyor. MB nin önceden FED,in bu açıklamasını tahmin ettiğini ve kurların bu vakitte böyle bir ivme kazanacağını bildiğini varsayalım. eğer bu sürece kadar olan kredi genişlemesini sıkı tutsaydı şu anda müdahale etmesi gereken durum daha mı kolay olurdu?
    4) aynı gün içinde eski konumuna döndüğü için faiz artırımından önceki satılan dövizler boşuna gitti diyebilir miyiz?
    5) son olarak bahsettiğiniz süreçte MB faiz artış sinyali vermesiyle yabancı fonlar yeniden içeri giriyorlar ve tahvile olan talep artıyor haliyle tahvilin faizi düşüyor. ancak sonraki adımda gerçekten faiz artışı geldiğinde-ki bu piyasadaki mevduatın çekilmesi demektir- haliyle tahvile olan talebin azalması ve nihayetinde bu faiz artışının gösterge faizinde de bir artışa neden olması gerekmiyor mu?
    efendim, çok uzun yazdığımın farkındayım sizi çok meşgul edecekse hiç cevap vermeseniz de olur. ilgilenirseniz çok sevinirim.
    iyi çalışmalar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1) Alt limiti değiştirmesi bankaların getirdiği paraya daha yüksek faiz vermesi anlamına geliyor. Bu durumda bankalar dışarıdan dövizle borçlanıp TCMB'ye borç verebilecek hal geliyorlar. Koridoru iki taraflı kullandığı da oldu MB'nin. Duruma göre.
      2) Tabii piyasada faizlerin artması demek bankaların mevduata daha çok faiz önermesi demek.
      3) Evet kredi genişlemesini sıkı tutsa müdahale daha kolay olacaktı. Ama o zaman da büyümeyi frenliyor diye eleştirilecekti.
      4) MB'nin son dönemde döviz satışları hemen hemen hiçbir işe yaramadı.
      5) İçeriye giren fonlar artıp da bunlar tahvil alımına yönelirse tahvil fiyatı artar (talep arzı geçtiği için) o zaman da tahvil faizi düşer.
      Tabii bunlar hep birbirine bağlı bir takım gelişmeler. Arada zincirin bir halkasında kopukluk olursa sistem böyle net çalışmaz.

      Sil
  9. Mahfi Hocam Vergi Müfettişliği mülakatı öncesi imdadımıza bu yazınızla yetiştiniz , ağzınıza sağlık..Mülakat ile ilgili yazınızı okudum ama mülakat hakkında kilit bir cümleniz varsa alabilirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kilit cümle kendine güveniyorsan bu saatten sonra maliyeden uzak dur olur.

      Sil
    2. Soru ne olursa olsun bildiğiniz konuya getirin.

      Sil
  10. Hocam teşekkür ederiz. 23 temmuz ppk kararını beklediniz sanırım böyle geniş bir durum değerlendirmesi yapmak için. Eminim okuyan herkes çok faydalanmıştır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, aslında yazımın önemli bölümü hazırdı 23 Temmuzu bekledim. Teşekkür ederim.

      Sil
  11. Merhaba Hocam;

    2000-2012 arası diğer gelişmekte olan ülkelerle Türkiye'yi GDP growth volatility açısından karşılaştırdığımızda; global olarak ekonomi iyiye gittiğinde Türkiye hep ortalamanın üstünde kötüye gittiğinde ise ortalamanın altında büyümüş. Siz ise son birkaç aydır süren bunalımdan Türkiye'nin diğer gelişmekte olan ülkelere nazaran daha fazla etkilenmesini Gezi Parkı'na bağladınız. Bence bu doğru bir tespit olmayabilir. Siz ne dersiniz?

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olabilir tabii. Birçok neden var. Cari açığın büyüklüğü, dış finansman zorunluluğunun büyüklüğü vb. Ama Gezi Parkı eskiden beri bilinen bu nedenlerin üzerine gelmiş ek bir olaydır. O nedenle etkisi de olduğunu düşünüyorum.

      Sil
  12. Hocam Paraya ihtiyacı olmayan örnegin Almanya nicin tahvil arz eder ? Tasarruf sorunu yok.Cari acıgı yok.Parası cok...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütçe açığı var. Sonuçta onu finanse etmek için özel kesimden yada dışarıdan borç istiyor.

      Sil
  13. Hocam Kolay Ekonomi kitabinizda diyorsunuz :Iki tur ekonomi ogrencisi vardir.Ìlki iktisatci olmak için bu bolumu girmis olan ogrencidir.Ikincisi o bölumu kazandigi için ekonomi okuyan ogrenci grubudur.Ben ilki olma yolunda devam ediyorum.Hani simitin yaninda cay olmazsa olmazdir yha (belki bazilarinizin ayrandir ) Ekonomide ise Mahfi Egilmezsiz olmaz. Hocam gercekten bu yazınız ise son 3 ay icinde yasanan ekonomik olaylara anlam vermeme yardimci oldu. Tesekkurler

    YanıtlaSil
  14. Hocam tahvilin bileşik faizi en son cnbce de gördüğüme göre % 9,15 idi.Önümüzdeki haftadan itibaren sizce faizler artmaya devam eder mi?Yoksa TCMB müdahale ederek faizler düşer mi acaba?Tahmininiz nasıl?Şimdiden teşekkürler..

    YanıtlaSil
  15. Hocam ppk koridorun üst bandını 0.75 puan artırmasıyla çıkan sonucu şöyle özetlesem yanılırmıyım ; borç verme faizinin yükselmesi demek merkez bankasının artık bankaları eskisine göre daha yüksek maliyetle fonlayacak olması anlamına geliyor tabi bu da bankalar açısından ihtiyaç duydukları likidite sıkışıklığını bankaların bir başka kaynağı olan mevduatlar karşılaması gerekecektir bu da ancak mevduat faizilerinin yükselmesiyle gerçekleşebilecektir. Hocam yabancılar mevduat faizinin yüksekliğinden dolayı mı Türkiye'ye para girişi oluyor yoksa başka bir sebebi var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz doğru yalnız en son cümle tam doğru değil. Çünkü yabancı çıkışı kadar giriş olmadı. Yani artık faizin yüksekliği yeterli değil. Yabancılar artık döviz kurlarında istikrar arıyorlar. Çünkü buraya faiz kazanmaya gelmiş yabancı bir anda TL'nin değer kaybetmesiyle bütün faiz getirisini hatta anaparasının bir bölümünü kaybedebiliyor.

      Sil
  16. Hocam kısa bir sorum olacak borç verme faizinin 7.25 yükseltilmesiyle yabancıların Türkiye ye para aktarması arasındaki mekanizma nedir ? Yani borç verme faizi yükselirse yabancı biri dövizini getirip 7.25 faizinden merkez bankasına satma hakkı varmıdır? Yani kısacası yabancı yatırımcılar borç verme faizinden yararlanmak için mi geliyorlar yoksa borç verme faizinin mevduat yansıması olan mevduat faizinin yüksekliğinden dolayı mı ülkeye geliyorlar ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. % 7,25 TCMB'nin aldığı paraya ödediği faiz değil, verdiği paraya aldığı faizdir. TCMB gecelik olarak aldığı paraya % 3,5 faiz ödüyor. Faizin artması demek bankaların maliyetinin yükselmesi demek.
      Şu anda yabancıların faizle fazla alakası yok. Yabancılar döviz kurlarının istikrarlı olup olmadığıyla ilgili. Çünkü yüksek faiz alacağım diye buraya gelip kur artışı nedeniyle anaparadan bile zarar etme tehlikesi söz konusu.

      Sil
  17. alınan politikalara karşı dolar düşmüyor hocam nolacak inmiş gibi görünüyor sanki insan gibi davranıyor fırsatını bulsa 2yi geçecek affetmicek. bunun nedenleri nedir hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'deki yabancı fonlar çıkmaya devam ediyor. TCMB'nin faiz artırımını kalmak için yeterli bulmadılar.

      Sil
  18. Hocam iyi günler, merkez bankası düşük kurdan aldığı dövizi daha yüksek kurdan satarak kar elde edebilir mi ve bunu bir politika olarak uygulayabilir mi? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merkez Bankalarının kar etme gibi bir amacı olamaz. Çünkü bastığı her kağıt paradan zaten kar eder. 1 TL'ye mal ettiği kağıda 100 TL yazdığı anda 99 TL kar elde etmiş olur.
      MB, çoğu döviz rezervini zaten bedava elde eder (zorunlu karşılıklar uygulamasıyla bankalardan topladığı dövizlere faiz ödemiyor.) MB'nin görevi istikrar sağlamaktır. Yoksa borsa spekülatörü gibi ucuza alıp pahalıya satmak değil.

      Sil
  19. Hocam iyi akşamlar.
    Bugünkü yorumların hepsini okudum.
    Herkes dövizin ve faizin artışından şikayetçi.
    Kimse son 10 yıldır üretmeden, borç para ile ithal ettiğimiz malları yiyerek buralara geldiğimizi sorgulamıyor.

    Bu ülkede enflasyon devam ederken,dövizin fiyatının yerinde sayması beklenebilir mi,hangi iktisat kanununa sığar?

    Dövizin artmaması sebebiyle,yurt dışından borç para bulunabildiği müddetçe,
    nispeten ucuz olan ithal malları yiyerek,dış borçlanmada nereye kadar devam edilebilecek ki?

    Borç verenler bir gün ,yeter artık çok yemişsiniz,aldığınız borçları bir ödemeye başlayın bakalım demeyecekler mi?Dediklerinde 1994 ve 2001 krizlerinin tekrarını yaşamayacak mıyız?

    Büyüme milli kaynaklar kullanılarak imal edilen ürünlerin ihracatı ile sağlanacak ise,
    son 4-5 yılda girdi maliyetleri %40-50 artmış olan Türk ihracatçısı,2003 yılında 1.75 tl yi görmüş olan ve bugün 1.95 lere gelen döviz kuru ile hangi ihracat artışını,ihracata dayalı imalat artışını,imalat artışına dayalı istihdam artışını,istihdam artışına dayalı büyük bir nüfus kesiminin iş,aş ve gelire kavuşmasını gerçekleştirebilecek ki?


    Enflasyona göre nispeten aşırı değerlenmiş olan milli paramızın,hak ettiği kadar değerinin düşürülmesi gerekmez mi?
    Milli hammadde ve kaynaklara dayalı imalat ve ihracatın yapılabilmesi,uzun vadede cari açığa çare değil midir?
    Bir ihracatçı olarak inandıklarım bunlar.
    Japon başbakanı da,amerikan devleti de ,çin devleti de milli paralarının değerini düşürmek,bu yolla imalat,ihracat ve istihdamlarını artırmak,işsizlerine iş bulabilmek peşinde koşarken,biz Türkler daha mı akıllıyız da,milli paramızın değerini aşırı değerli tutmaya çalışıyoruz.

    Değerli tuttuk da ne oldu.300 milyar doları aşan dış borç sahibi ve ithalat cenneti olmadık mı?
    İthalat demek, Türk işçisine iş ve aş yerine,yabancı ülkedeki işçiye iş ve aş demek değil midir?

    Hadi diyelim ki,ilacı ,röntgeni,uçağı ithal etmek zorunda idik.
    Ama; peyniri,fasulyeyi,nohutu,mercimeği,vs.'yi,baskı altına alınmış kurlar sebebi ile,,borç dövizle ithal edip yemek zorunda mı idik.

    Ekonomimizin dengesini bozan,bize borç verilen dövizlerin bankacılık sisteminden çıkışı değil mi?
    Adama yerken düşünse idiniz demezler mi?

    Yerli kaynaklara dayalı imalatçı ihracatçılar olarak dertlerimizi yazmaya devam etsem,bir kitap kalınlığına ulaşacak.
    Sizin değerli vaktinizi, zaten bildiğiniz bu konuları size okutarak çalmak istemedim.
    Affınıza sığınarak bu kadarlık dertleşmek ve sitenizin takipçilerinin yazdıkları arasında,35 senelik bir imalatçı ihracatçının penceresinden de ,meseleye bir bakış sunmak ,bir iz bırakmak istedim.
    Yayınlar iseniz,sevirim.
    Saygılarımı arz eder,
    ellerinizden öperim sayın hocam.


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet haklısınız. İşin özeti ne yazık ki bu. Buna benzer sıkıntıları geçmişte çok yaşadık. Hep aynı şeyleri tekrarlıyoruz.
      Geçmişte kamu kesimini borçlandırıp bütçe açıkları verir yer içer bütçe açığının finansmanı için borçlanırdık şimdi özel kesimi ve hanehalklarını borçlandırarak yiyip içiyoruz ve cari açığın finansmanı için borçlanıp duruyoruz.

      Sil
  20. hocam çok güzel bir yazı yazmışsınız çok sağolun.. hocam ben bir şey soracaktım, parasal iktisat alanında yüksek lisans yapmayı düşünüyorum ancak şuan yeterlilikl uğraştığım için biraz aksıyacak benim burada sormak istedeğim soru şu; kendimizi bu alanda iyi bir şekilde geliştirmek için acaba piyasadaki para teorisi tarzı kitapların çoğunu okumalı mıyız yoksa bir iki ane güzel kaynak seçip sonra sizin de yazmış olduğunuz finansal kriz tarzı iktisat hocaların yazdığı bu tür kitaplara mı ağırlık vermeliyiz kısacası kariyer yolculuğunda kendimizi geliştirirken akademik tarzı kitaplara mı ağırlık verelim yoksa nasıl yapalım. hocam bu konuda çoğu arkadaşımız muzdarip bizi aydınlatırsanız çook sevineceğiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Öncelikle şunu söyleyeyim parasal iktisat akademik bir konudur. Yani piyasadan çok akademik kariyer yapacak olanların uğraşacağı bir konudur. Konu olarak bunu seçmişseniz o zaman akademik kitapları okumanız gerekir. Bu konuda Fatih Özatay'ın Parasal İktisat kitabını gözden geçirmenizi öneririm.
      Eğer kendinizi piyasaya daha iyi hazırlamak için yüksek lisans yapacaksanız daha çok finansal iktisat tarzı konulara yönelin.

      Sil
  21. Hocam üniversite sınav sonuçları açıklandı öncelikle bizler için burada bir çok hocanın yapmadığı şeyi yaparak bilgilerinizi ve tecrübelerinizi bizlerle paylaştınız öncelikle bu yazınız tercihimi yaparken çok etkili olduğundan size olan teşekkür borcumu iletmek isterim benim size son bir sorum olacak ben uludağ Üniversitesi uluslararası işletmecilik ve ticaret bölümüne gitmeye hak kazandım benim merak ettiğim bu bölümle bankacılık ve finans bölümü arasındaki fark tam olarak nedir ? Bu bölümü nasıl görüyorsunuz ? bu bölümde kendimizi yetiştirerek ekonomist olabilirmiyiz ? sizden tavsiye almak beni son derece mutlu edecektir tekrar teşekkürlerimi iletiyorum sağolun hocam
    Batıkan Aygün

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle tebrikler.
      Bu iki bölüm arasında fark şudur: Bankacılık ve Finans bölümünde ağırlık daha çok bankacılık konularında olur. Buna karşılık uluslararası işletmecilik ve finans bölümünde ağırlık dışarıdan işletmecilikle finans bölümlerinin birleştirilmiş bilgilerinden oluşur. Bu bölümler arasında kendi çabanızla öteki bölümün bilgilerini tamamlamak çok zor değildir.
      Bu bölümlerden ekonomist olmaktan çok işletmeci olarak yetişmek söz konusudur. Eğer piyasada çalışmayı düşünüyorsanız bu bölümler iyidir. Ekonomistlik daha akademik bir iştir. Ama bu bölümlerde okurken yan taraftaki ekonomi bölümünün okuduğu kitapları okuyarak kendinizi ekonomi alanında geliştirmeniz pek ala mümkündür.

      Sil
  22. Merhabalar

    1)Bir vatandaşın 2013 ocak ayında tüketici kredisi aldığını düşürsek bu vatandaş için piyasadaki faizin yükselmesi ne yönde etkili olacaktır? Aslında şunu düşünüyorum tüketici kredisi alırken ödeyeceği faiz aynı kalmaz mı yoksa piyasa faizi ile ilişkili midir?

    2)Yerli vatandaş için düşünürsek piyasadaki faiz artışı sonucu vatandaşın borsadan çıkan cazip gelen bono ve tahvile yönelmesi faiz ile borsanın ters ilişki içerisinde olduğunu mu gösterir? yoksa bu ters ilişki söylediğim gibi değil midir?

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1) Tüketici kredileri genellikle sabit faiz biçimindedir. Yani vade boyunca değişmeden kalır. Buna karşılık değişken faiz olarak alınmışsa o zaman vade süresince değişebilir.
      2) Faiz ile borsa genellikle ters ilişkilidir. Çünkü aşağı yukarı aynı fonlara hitap ederler ve sizin de değindiğiniz gibi birinin getirisi yükselirken talep oraya yöneleceği için ötekinin kazancı düşer.

      Sil
  23. Hocam sorduğum soru için; Faizin yönü yukarı doğru görünüyor demişsiniz.Cevabınız için teşekkür ederim yalnız bir sorum daha olacak : Önümüzdeki günlerde faizler yükselirse, ağustos ya da eylül ayında mesela 1 yıllık devlet tahvili alabiliyor muyuz? Örneğin 6 aylık hazine bonosu ya da 1 yıllık devlet tahvilini yüksek giden faizden, ileriki aylarda almamız mümkün mü?Yoksa daha sonra bu kağıtları bankalarda bulamaz mıyız?Özetle sizce ne zaman tahvil alsak daha karlı olur?Saygılarımla..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hazinenin her yeni ihalesinden sonra çıkan kağıtları ikinci elden bulmak mümkün oluyor.
      Şu sıralar yatırım için bir şeyler söylemek pek mümkün değil. Çok değişken bir ortamdayız.

      Sil
  24. Harika bir makale, çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  25. Merhabalar. Son yasananlarin ve TCMB'nin faiz arttirim kararinin bankalar uzerinde nasil bir etkisi olacagini ongoruyorsunuz? Nitekim FED'in aciklamalariyla bankalarin dis finansman kaynaklarinin azaldigini dusunuyorum. Faizlerin artmasiyla da kredilerin artis hizinda bir yavaslama olabilir ve nitekim mevduatlarin onemi articaktir gibi geliyor bana. Sizinde degerli yorumlarinizi merak ediyorum. Tesekkurler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önümüzdeki dönemde mevduat faizlerinin ve kredi faizlerinin yönü doğru. Özellikle dış finansman bulmada sıkıntı yaşanırsa bu artış hızlı olabilir. Türkiye'nin önümüzdeki bir yılda dış finansman ihtiyacı kabaca 220 milyar dolar. Bunu bulmak kolay olmayabilir. O nedenle faizlerin yönü yukarı görünüyor.

      Sil
  26. Sayın hocam,
    TCMB'nin 2012 yılında uyguladığı yüksek faiz politikası sonucu, 2011 yılında yaşanan % 8,8'lik büyümenin 2012 yılında % 2'lere kadar düşmesi konusunda düşünceleriniz nelerdir??

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki dönem biraz farklı. 2011'de enflasyon yüksek, dolayısıyla faiz de yüksekti. 2012'de konu birden cari açığı düşürmeye yöneldi. Bugün ise konumuz dış finansman bulabilmek. Her üç yıl için de ortak takıntımız faizdi. 2011 ve 2012'de dışarıdan gelen fon bol olduğu için bu takıntıyla idare ettik. Bu yıl ise dış finansman sıkıntılı. O nedenle bu takıntıdan kurtulamazsak büyüme bir yana finansman bulmak da sorun olacak.

      Sil
  27. Merhabalar, konudan bagimsiz olarak, Hyman Minsky sever misiniz ? Tesekkurler, calismalarinizda basarilar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevmek değil ama görüşlerinden yararlandığım bir iktisatçı.

      Sil
  28. Hocam gerçekten bilgilendim ve feyz alarak okudum yazınızı, teşekkür ederim.
    Sormak istediğim soru;

    Tcmbnin işi zor diyoruz, son dönemde Tüpraş gibi Bist100de önde gelen kurumlarda yaşanan gelişmeler de dikkate alındığında yabancı sermayenin faiz yerine borsaya yatırım yapma ihtimaline ilişkin değerlendirmelerinizi alabilir miyim?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Her alanda yabancı girişi giderek zorlaşıyor.

      Sil
  29. Mahfi hocam elinize sağlık zevkle okudum yine.Hocam benim anlamadığım şu, Merkez bankasının kredi büyüme hızındaki yüzde 15lik hedefi,referans değeri sadece tl krediler için mi geçerli,yani benim anlamadığım merkez bankası döviz satıp tl çekerek nasıl kredi büyüme hızını azaltır??Rom uygulması kredi büyüme hızını azaltır Rokla uygulandığından dolayı ama döviz satım ihalesinin bunu nasıl yapcağını anlayamıyorum. Hocam bunu çoktandır düşünüyorum yani bankalar tl değilde dolar kredisi verirler, o halde döviz satım ihalesi nasıl kredi büyüme hızını azaltabilir ki?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Kişiler ve kuruluşlar dövizle borçlanmayı çok daha az arzu ediyorlar. Özellikle gelir ağırlıkları TL ile olan kuruluşlar artık dövizle borçlanmayı pek istemiyor. Çünkü bu tür bir kur artışında borçları TL cinsinden artıyor. O nedenle döviz satıp TL çekmek kredi hacmini düşürüyor.

      Sil
  30. böylesine zor bir konuda yorum yapacak kapasitem yok ama beni şaşırtan Asaf Hoca'nın yaklaşımı.O 0,50 yeterdi, 0,25 de neyin nesi diyor..anladığım kadarıyla Asaf Hoca yüksek kurdan yana..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Asaf hoca yüksek faizin büyümeyi olumsuz etkileyeceğini düşünüyor. Haklı da. Ama bazen büyümeden daha önemli konular olabilir. İçinde bulunduğumuz zaman öyle bir zaman. Büyümek değil sağlam kalabilmek önemli. O nedenle ben Asaf hocaya katılmıyorum.

      Sil
  31. Hocam, her zaman ki gibi çok açık bir yazı olmuş. Çok Teşekkürler. Sormak istediğim bir soru var ?

    Amerika da ne oldu da 10 yıllık tahvil faizleri birden Mayıs ayı sonrası %2 nin üzerine çıktı ? Yazınızda belirttiğiniz üzere Amerikada tahvil faizleri yükseldiği için Gelişmekte olan piyasalardaki borsa ve tahvil de olan fonlar ülkelerden çıkmaya başlıyor diyorsunuz ve bu gelişme üzerine Amerika Borsalarında çok büyük yükselişler gördük buraya kadar çok rasyonel ancak anlamadığım madem bu fonlar bizim piyasalardan çıkıyor ve Amerikaya geri dönüyorlar, Amerikan Borsaları yükseliyor iken Amerikan tahvilleri neden düşüşe geçmiyor ? Yani Amerikan tahvillerini satın alanlar fazlalaştıkça, tahvil faizinin düşmesi gerekmiyor mu ? Neden hala yükseliyor ? Aynı şey bizde olmamışmıydı, yabancı fonlar bizim tahvilleri satın aldıkça piyasadaki göster tahvil faizleri azalmamışmıydı ? Amerika Borç talebi benzer düzeyde kaldığını varsayarsak, borç veren fazlalığı yani arz fazlalığı var ise faiz düşmesi gerekmiyor mu ? Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dünyanın birçok yerinden yatırımcılar ellerindeki yabancı tahvillerini satıp ABD'ye dönüyorlar ve bunların bir bölümü ABD tahvillerine yöneliyor. Buna karşılık ABD'de ki fonların bir çoğu da faizlerin ileride daha da artacağını düşünerek eldeki ABD tahvillerini satıp borsaya yöneliyor. ABD'de tahvil faizlerinin artması bize tahvile olan talebin satıştan daha az olduğunu gösteriyor.

      Sil
  32. Hocam tahvil fiyatları ile faiz oranları arasında ters orantı olduğunu söylüyoruz ya örneğin yabancılar bugün piyasamızdan çıkarken 100 lira nominal değerinde olan tahvili 80 liradan satıp çıktı diyelim ( tahvili alan açısından faiz oranı %25 olacak) başka bir yabancı da diyelim ki 100 lira nominal değerinde ki tahvili 90 liraya satıp piyasadan çıkmak istedi diyelim ( tahvili alan açısından faiz de %10 olacak ) hocaM biri için faiz oranı %25 diğeri için ise %10 hangisi ekonomide gösterge olarak alınacak ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gösterge faiz belirli bir tahvilin faizi. Bu tahvil, vadesine iki yıl kalmış olan ve çok işlem gören bir tahvil olarak belirleniyor. Esas alınan budur. Bu tahvilin gün sonundaki kapanış faizi o günün faizi olarak alınıyor.

      Sil
  33. Hocam rok m.b rezervlerini artırmada olanak sağlamıştı. Piyasada yabancıların çıkışıyla yatırdıkları dolarları talep etmeleri bankaların rok dan dolayı merkez bankası rezervlerine koyduğu dolarları şimdi isteyenlere vereceğinden dolayı m. B rezervlerinde dövize müdahale de yaptığı satış haricinde azalma gördük mü yada görecekmiyiz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer bankaların mevduatında azalma olursa o zaman TCMB aldığı zorunlu karşılıkları (TL ya da döviz hangi cinsten almışsa) iade edecek. Ne var ki şimdiye kadar bankaların mevduatıonda düşüş yaşanmadı.

      Sil
  34. Merhaba Hocam benim kafama bir cümleniz takıldı, faiz lobisinin kesinlikle olmadığı ve bunu ''Tahvil faizinin artması demek tahvile para yatıranların zarar etmesi demektir.'' cümlenizle bağlamışsınız ama faizin artması bankaların ya da yabancıların yararına olmayacak mıdır? Yani faiz lobisi diye bir şey olduğunu düşünecek olursak faizlerin artması onlara yeni yatırım alanı oluşturmayacak mıdır?
    Şimdiden teşekkür ederim sayın hocam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faizdeki artış piyasaya yeni gelen yabancının ya da yeni tahvil alanın yararınadır. Eğer faiz artmaya devam ederse onlar da zarar görür.

      Sil
    2. Faiz artarsa onlarda zarar görür demenizin sebebi bu kişiler tahvilini satarken piyasa faizinin altında satacakları ıcın mı dusuk oluyor yanı sonucta kar elde etmıyoru mı

      Sil
    3. Faizi, paranın ödünç verilmesinin bedeli olarak düşünür de hariç tutarsanız 100 TL'ye aldığınız kağıdın ikinci el satış değerinin 98 TL'ye düşmüş olması zarar ettiğiniz anlamına gelir.

      Sil
    4. Tahvil faizinin artması, tahvil arz edenlerin zararına olur. Çünkü borçlanma maliyetleri artar.

      Sil
  35. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  36. Hocam öncelikle yazılarız için teşekkürler.Tam olarak anlayamadığım bir mevzu var TCMB'nın borç verme faizini arttırması sonucu banka kredi ve mevduat faizleri artıyor.Peki gösterge faizinin düşmesi ile bağlantısıı nedir.Yani borç verme faizinin artmasıı sonucu yabancı yatırımcıların banka mevduatları yerine tahvil alımına yönelmesindeki mantık nedir.Örneğinizi anladım ama ne diye tahvil alırlar onu anlamadım.Hocam cevaplarsanız çok sevinirim pazartesi mülakatım var.kafama takıldı burası

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yabancı yatıımcılar genel olarak tahvil veya hisse senedi almayı tercih ediyorlar.

      Sil
    2. rasyonel bir tercih sayılabilirmi hocam yada gösterge faizinin düşmesi kendileri açışımda olumlu birşeymi

      Sil
    3. Gösterge faiz düştükçe önceden tahvil alanlar kar ettiği için olumludur.

      Sil
  37. hocam parasal genislemeyi tam anlamadim. fed faizlerimi yukseltcek. belesten para olmucak diyorlardi. o kismi tam anlamadim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fed piyasadan tahvil alıp karşılığında para veriyor. Tahvi alımını keserse para vermeyi durdurur.

      Sil
  38. Merhaba Hocam,
    öyle yada boyle fed bilancolarını duzenlemek icin varlık genişlemesini er yada geç durduracak halen durdurmadıgında bu halde olan dolar/tl oranı faizlerin abd de artması ve fedin varlık alımlarını azaltması ile çok daha şiddetli bir şekildemi artacagını bize gösteriyor.
    Esenliklerle..

    YanıtlaSil
  39. merhaba hocam . yüksek enflasyon yüksek faize sebeb olur diye biliyorum. ancak yüksek faiz enflasyonu azaltır mı arttırır mı ? daha önce okuduğum bir yerde yumuşak para sert para ayrımını görmüştüm . yardımcı olabilir misiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer bir ekonomide talep enflasyonu varsa faizi yükseltmek tüketimi kısıp tasarrufu artıracağı için enflasyonun düşmesine yardımcı olur.
      Eğer bir ekonomide maliyet enflasyonu varsa o zaman yüksek faiz (bir maliyet unsuru olacağı için) enflasyonu artırır.
      Yani önce ekonomideki enflasyonun talep fazlasından mı yoksa maliyetlerden mi kaynaklandığına bakmak gerekir.
      ABD'de seçim kampanyalarına yapılan bağışlar eğer kurallara uygunsa bu tür alınan paraya sert para, eğer kural dışı bağış alınıyorsa o tür paraya da yumuşak para diyorlar. Bir de ingilizcede hard currency kavramı var. O da dolar, euro gibi bütün dünyada ödeme aracı olarak genel kabul gören paralara verilen ad.

      Sil
  40. Üstad,
    TCMB döviz pozisyonunda açık vermesi mümkün müdür?
    Böyle bir durum olması halinde ne tür riskler oluşur ve bu açık pozisyon nasıl kapatılır.
    Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir merkez bankası döviz varlıklarından daha çok döviz yükümlülüğü edinmişe o zaman döviz pozisyonu açığı verebilir. Çok görülen bir şey değildir. Kapatmanın yolu rezervleri artırmak ve döviz yükümlülüklerini azaltmaktan geçer.

      Sil
  41. Hocam, faizlerin yükseldigini NZZ Gazetesinden (Neue Zürcher Zeitung) Isvicre okudum ve sizin bu konudaki yazinizi merak ettim. Yine beni yaniltmadiniz. Bilgilendirdiginiz ve cok güzel özetiniz icin sagolun.

    Kalin sevgimle, hep

    Ozan Kaya

    YanıtlaSil
  42. Merhabalar Hocam

    Faizdeki artış piyasaya yeni gelen yabancının ya da yeni tahvil alanın yararınadır. Eğer faiz artmaya devam ederse onlar da zarar görür.

    Yukarıda yazmış olduğunuz cümleden aşagıdakşi çıkardığım sonuç yanlış mı hocam yardımcı olursanız sevinirim

    Faiz artarsa onlarda zarar görür demenizin sebebi bu kişiler tahvilini satarken piyasa faizinin altında satacakları ıcın mı dusuk oluyor yanı sonucta kar elde etmıyoru mı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet tabii sonuçta bir getiri elde ediyorlar. Buradaki zarar görür sözü kardan zarar anlamına.

      Sil
  43. ellerinize sağlık hocam çok aydınlatıcı bir yazı olmuş.
    benim sorum şu: faiz lobisinin olmadığını ve tahvil faizinin artışının tahvile para yatıranın zarar etmesi demek olduğunu belirtmişsiniz. belki ekstra bir düşünce olacak ama faiz lobisi denen bir yapı var da bu yapı daha önceden aldığı tahvilleri ikincil piyasaya vermiş ve tekrar daha yüksek orandan tahvil alabilmek için piyasa üzerinde baskı kurarak böyle bir işe girişmiş olamaz mı? bu sadece kafamda kurduğum bir senaryo. cevabınız için şimdiden teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani kusura bakmayın ama illa bir faiz lobisi icat etmek için bu kadar komplo teorisi size de fazla gelmiyor mu?

      Sil
  44. In 1936, Keynes wrote, “Practical men, who believe themselves to be quite
    exempt from any intellectual influence, are usually the slave of some defunct
    economist.” In 2008, no defunct economist is more prominent than Keynes
    himself.

    hocam burda mankiw ne demek istemiş anlamadım da

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maknkiw bu sözü Keynes'in ünlü Genel Teori kitabından alıntılamış.
      Keynes şunu diyor, "kendisini bağımsız düşüncelere sahip sanan pek çok insan, gerçekte, artık yaşamayan ekonomistlerin ortaya attığı (demode) düşüncelerin esiridir."

      Sil
  45. hocam, stagflasyon temelde maliyet enflasyonudur diyebilir miyiz?. saygılarımla.....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır. Stagflasyon GSYH'nın reel olarak büyümediği buna karşılık enflasyonun devam ettiği bir olgudur. Maliyet enflasyonu olabilir ama eğer GSYH reel olarak artmaya devam ediyorsa stagflasyon söz konusu olmaz. O zaman enflasyon içinde büyüme olur.

      Sil
  46. sayın hocam merkez bankası zorunlu karşılık oranlarını a bankasına farklı b bankasına farklı olacak biçimde belirleyebilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır belirleyemez. Çünkü öyle yaparsa ayırım yapmış olur. Hukuka uygun olmaz.

      Sil
  47. hocam ben şunu anlamadım, biz şu an faizi yükseltirsek sadece günü kurtarmış olmayacak mıyız? sıcak para olgusu zaten bu faiz oranları dolayısyla ülkemizde tehlike yaratmıyor muydu? Sizin yabancı yatırımcılar dedikleriniz sadece faiz dolayısyla ülkemizde duruyorsa ekonomimiz üzerinde balon bu sebeple değil midir? faiz arttırmanın reel büyüme üzerinde yaratacağı olumsuz etki sınırlı mı olur? Belkide yeni iktisadi argümanlara ihtiyacımız var. Şimdiden teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önce günü kurtarmak lazım. Sonra yeni argümanlara bakmak lazım. On yıldır günü kurtardık özelleştirmelerle ama bütçe için hala yeni argüman bakmadık.

      Sil
  48. Yillardir kafami kurcalayan bir husustu tahvil getirisi tahvil degeri. Orneklemenizle kafama cuk oturdu. Calismalarinizda basarilar dilerim.

    YanıtlaSil
  49. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  50. Hocam merhaba,
    Benim sorum döviz müdehalesiyle ilgili. uni-lateral currency intervention ve multi-lateral currency intervention arasındaki fark nedir. bu multilateral intervention currency war a yol açar mı? açtıysa bizim merkez bankasının bu savaştaki yeri nedir?
    İkinci olarka da bizim merkez bankası gerçektente quantitative easing uyguluyor mu? çünkü bizde faizle o kadar da düşük değil.
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  51. merhaba, bu süreçte merkez bankasının uyguladığı döviz satış ihaleleri ve en son faiz artırımı, hangi kur değişim teorilerine giriyor ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merkez Bankası, uygulamalarıyla teoriye katkı yaptığını söylüyor ama hangi teoriye olduğunu söylemiyor.

      Sil
    2. teşekkür ederim.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı