Yabancı Fonlar Niçin Çıkar?
Aşağıdaki tablo Türkiye
ve ABD’nin Fed açıklamasının hemen öncesinde ve bugünkü gösterge tahvil
faizlerini, kredi derecelerini (reyting) ve CDS primlerini gösteriyor.
Türkiye 22 Mayıs 2013 öncesi
|
Türkiye Bugün
|
ABD 22 Mayıs 2013 öncesi
|
ABD Bugün
|
|
Gösterge Faiz
|
5,5
|
8,8
|
1,5
|
2,6
|
Reyting Notu
|
BBB
|
BBB
|
AA
|
AA
|
CDS Primi
|
117
|
214
|
30
|
22
|
USD TL Kuru
|
1,85
|
1,93
|
Yukarıdaki tabloya baktığımızda
iki şey görüyoruz: (1) Getiri (2) Risk. Getiri, Türkiye için 2 yıllık, ABD için
10 yıllık Devlet Tahvilinin faiziyle hesaplanıyor. Risk ise kredi derecelendirme
kuruluşlarının ülke için yaptığı kredi değerlemesi (sovereign rating) ve
ülkenin cds primiyle ölçülüyor (reyting ve cds hakkında ek bilgi edinmek
isteyenler şu yazıma bakabilirler:
http://www.mahfiegilmez.com/2013/07/kur-faiz-dibs-bist-reyting-cds-hepsi.html.)
http://www.mahfiegilmez.com/2013/07/kur-faiz-dibs-bist-reyting-cds-hepsi.html.)
Tabloya göre Türkiye, 22
Mayıs’taki Fed açıklaması öncesinde getirisi yüksek (% 5,5 faiz batıya göre oldukça
yüksek) yatırım eşiğinde yani BBB notuna sahip, cds primi ABD’ye göre değilse
de diğer ülkelere göre makul sayılabilecek düzeyde bir ülke. Türkiye’nin
sunduğu getiri bir Amerikalı yatırımcı için oldukça çekici. Yabancı yatırımcı
açısından reel faiz hesabına girince, ABD’li yatırımcıyı bizdeki enflasyon
değil kendi ülkesindeki yıllık % 1,7 dolayındaki enflasyon ilgilendiriyor. Bu
durumda ABD’li yatırımcı Fed açıklaması öncesi Türkiye’den % 3,7 reel faiz elde
ediyor (reel faizin nasıl hesaplandığını görmek isteyenler şu yazıma
bakabilirler:
http://www.mahfiegilmez.com/2013/07/guncellenmis-faiz-dersi.html.)
Bu aşamada ABD’li yatırımcıyı ilgilendiren asıl konu kur değişimi. Eğer kurlar geldiği güne göre yükselmiş yani TL değer kaybetmişse o zaman yatırımcı faizden kazandığını kur artışıyla kaybederek zarar edebilir. Riskleri kredi derecesi, cds puanları ve kurlardaki değişimle ölçebiliyoruz. Eğer parasını Türkiye’ye getirdiği USD kuru bir yıl boyunca değişmeden kalmışsa ABD’li yatırımcının elde edeceği reel faiz getirisi % 3,7 olacaktır.
http://www.mahfiegilmez.com/2013/07/guncellenmis-faiz-dersi.html.)
Bu aşamada ABD’li yatırımcıyı ilgilendiren asıl konu kur değişimi. Eğer kurlar geldiği güne göre yükselmiş yani TL değer kaybetmişse o zaman yatırımcı faizden kazandığını kur artışıyla kaybederek zarar edebilir. Riskleri kredi derecesi, cds puanları ve kurlardaki değişimle ölçebiliyoruz. Eğer parasını Türkiye’ye getirdiği USD kuru bir yıl boyunca değişmeden kalmışsa ABD’li yatırımcının elde edeceği reel faiz getirisi % 3,7 olacaktır.
Türkiye’nin durumu Fed
açıklaması sonrasında değişti. Bugünkü durumda gösterge tahvilin faizi % 8,8
dolayında bulunuyor. Yukarıdaki hesaba dönersek bu durum ABD’li yatırımcı
açısından çok daha yüksek bir getiriyi (reel faiz % 7 olarak hesaplanıyor) gösteriyor.
Ne var ki riskler de getiri gibi yükselmiş, reyting notu hızlı değişim
göstermese de cds primleri 117’den 214’e çıkmış, üstelik kur 1,85’den 1,93’e
yükselerek getiriyi olumsuz yönde ciddi biçimde etkilemiş durumda.
Tablodaki ABD bölümüne
baktığımızda şunları görüyoruz: ABD, en üst kredi notu düzeyinin bir altındaki
AA notuna ve cds primi olarak da 30 puana sahip riski çok düşük sayılan bir
ülke. Bu nedenle de 22 Mayıs Fed açıklaması öncesinde gösterge tahvilin faizi %
1,5 düzeyinde düşük bir faiz oranıydı. Fed açıklamasından sonraki gelişmede dünyanın
çeşitli yerlerine dağılmış olan yatırım fonlarının bir bölümü ABD’de faizlerin
artacağını, borsa getirilerinin yükseleceğini düşünerek ABD’ye dönmeye
başladılar. ABD’de faizler yüzde 1,5’dan yüzde 2,6’ya yükselirken yani getiri
artarken riskler de düşmeye başladı (cds prim puanı 22’ye geriledi.)
ABD’de gösterge faizin
oranı bugün itibariyle % 2,6 düzeyinde, enflasyon ise % 1,7 dolayında
bulunuyor. Bu durumda parasını ABD tahviline yatıran bir yatırımcı bir yılın
sonunda % 0,9 oranında reel faiz elde etmiş olur.
ABD’li yatırımcının
parasını hangi ülkeye yatıracağı kararını verirken bakacağı tablo şöyle bir
tablodur:
Faiz düşükken reel faiz
|
Faiz yükselince reel faiz
|
Ülke riski kredi notu (reyting)
|
Ülke riski CDS prim puanı
önceki
|
Ülke riski CDS prim puanı
bugün
|
|
Türkiye
|
% 3,7
|
% 7,0
|
BBB
|
117
|
214
|
ABD
|
% - 0,2
|
% 0,9
|
AA
|
30
|
22
|
YanıtlaSilhocam ben iktisat ogrencisiyim ikinci sinifa gectim. yazinin gayet acik anlasilir. ve bizleri cok guzel egitiyor.
hocam anladigim sudur. bizim gibi gelismekte olan ulkelerde faiz reel getirisi olmalidir. cunku fonlar gelmeli yatirim yapilmali. ABD de ise faizler yuksek degildi. suan yukseltip fonlari tekrar geri cekmeye calisiyolar.
istikrar gercekten onemli. gezi olaylarinin ne kadar etkisini gorduk.
peki hocam kuresel guc amerika evet. ondaki en ufak sikinti kuresel piyasalarda calkalanma olarak geri donuyor.
bizim gibi gelismekte ulan ulkeler boyle durumlarda ne yapmali ?
merkez bankasinin rolu ne olmali ?
faizleri artmali ise karli mi oluruz?
tesekkurler hocam.
Teşekkürler
SilSorularnızın yanıtları daha önceki yazılarımda var.
hocam öncelikle iktisatta biraz yeniyim söylediklerim mantıklı mı bilemiyorum. Burda bahsettiğimiz risk kur ise bizim kurun biraz daha artmasını istememiz gerekmez mi? Çünkü iktisatın temeli denge ne kadar yukselirse dengeye daha erken gelecektir. Ayrıca bu donemde yabancı yatırımcının uzun vade için bizi tercih etmesi daha mantıklı değil mi? Bu dolar onumuzdeki seneye mutlaka dusecektir doları 1.95'ten bozdurup hem yuksek faizden hem de onumuzdeki yıl kurdan daha fazla para kazanmazlar mı?
YanıtlaSilDoların seneye düşeceği tahmini yapıyorsunuz ama Amerikalılar sizinle aynı düşüncede değil galiba.
SilYazı için teşekkürler hocam. Bir soru; Grafiklerde "borç verilebilir fonların arzı" doğruları, ABD'de birbirine daha paralel iken Türkiye'de farklı eğimde, bunun sebebi nedir? Tekrar teşekkürler.
YanıtlaSilÇünkü Türkiyeden fon çıkışı hızlanatak devam etti onu göstermeyi amaçladım.
SilPeki bu varsayımla, aynı grafiği kredi notu daha düşük, bizden daha istikrarsız(aklıma hemen örnek gelemedi :)) ülkeler için düşündüğümde (AB üyelerini € birliği ve güveni nedeniyle hariç tutuyorum) borç verilebilir fon arzı doğruları arasındaki paralelliğin daha az olmasını beklemeli miyiz?
SilElinize sağlık hocam, güzel bir yazı olmuş. Iyi akşamlar.
YanıtlaSilHocam konuyla pek ilgisi olmayan bir soru sormak istiyorum.Siz de şimdilerde bu konularda tavsiyelerde bulunuyorsunuz. Hocam banka müfettiş yardımcılığı ve sonrasında müfettişliği nasıl bir meslektir? Özellikle şimdilerde A.Ş olan devlet bankalarında( vakıf,ziraat,halk vs) sınavını kazanıp göreve atanmak zor mudur? Girdikten sonrası için parasav ve sosyal imkanları nasıldır? Kısaca yaptıkları işin zorluk derecesi nasıldır? Tavsiye eder misiniz? Şimdiden teşekkürler ve saygılar hocam.
YanıtlaSilBanka müfettişliği iyi bir meslektir. Parası nispeten iyidir ama zahmeti çoktur Yaz aylarında Anadolu turnesi vardır. Evinizden 4 - 5 ay ayrı kalırsınız.
Silözel bankaları tercih etmende fayda var.iş ve garantiyi saymazsan hem daha az şubeleri var hem daha rahat bir ortam. ziraatten istifa edenlerin sayısı oldukça fazladır mesela. hatta şu anda verilen para ile müfettişliğin zahmetini kıyaslarsan finansbank 1 numaradır aklında olsun. başarılar.
SilBen hiç ekonomi egitimi almadım ama gayet açık anlatmışsınız hocam.Teşekkürler
YanıtlaSilhocam sürekli faizler ve enflasyon konusunda şöyle sözler söyleniyor.10 yıl önce böyleydi şimdi böyle yapıldı.2000 yılına bakıyorum fed faiz oranı 5 ler 6 lar düzeyinde. daha sonra küçük bir dönem hariç sürekli aşağıya doğru hareket etmiş 0 0,25 e kadar gelmiş üzerine bir de tahvil alımları başlamış. sadece tahvil alımlarını azaltma sinyalinde bile çok zorluk yaşamışken.acaba faiz oranları 0,5 e çıkar mı diye hop oturup hop kalkıyorken şu anki sıfır faiz ortamında 10 yıl önce şöyleydi bugün böyle düzelttik faizleri böyle indirdik demek ne kadar doğru. hocam 2 nci sorum 2001 yılında yüksek faiz ortamında bile krizi çözüp borcunu çevirebilen türkiye ekonomisi o dönemdeki gibi 5-6 fed faiz oranını telaffuz bile etmek istemiyorum ama bu kadar cari açıkla yüzde 2-3 lere sizce dayanıklımı
YanıtlaSilPek çok konuda geçmişle kıyaslamalar yapılırken dönemin koşulları ihmal ediliyor. Her dönemin kendi koşulları var. On yıl önce faizler yüksekti ama büyüme hızları da yüksekti. Dolayısıyla kıyaslamaları dönemin koşullarına bakarak yapmak çok daha doğru yargılara götürür bizi.
Sil2001 yılındaki krizi Türkiye tek başına çözmedi. Unutmamak gerekir ki o lanetlediğimiz IMF, kriz boyunca Türkiye'ye 45 milyar dolarlık destek verdi. Türkiye'nin en önemli ihtiyaçlarından birisi tasarruf oranlarını yükseltmek ve dış borçlanmayı düşürmek. Bunun üç yolu var: (1) Enflasyonu % 2 - 3 düzeyine düşürmek, (2) Reel faizin enflasyonun en az 1 - 2 puan üzerinde olmasına izin vermek, (3) Dış borçlanmaya devam etmek. Türkiye şimdilik 3. yöntemi seçmiş bulunuyor. Enflasyon yüzde 2 - 3 düzeyine inmeden faizin % 4 - 5 düzeyine inmesi sürdürülebilir bir gelişme olarak görünmüyor.
Hocam söyle bir algı yarattı bende; bir kısır döngüye gireceğiz ve bu da kisa vadeli global fonlar tarafından kullanılacak. Merkezin bu döngüyü kırması icin ne yapması gerekir? Önceki yazılarınızda bahsettiyseniz kusuruma bakmayın.
YanıtlaSilİ tasarrufların bu kadar düşük olduğu bir ekonomide eğer faiz takıntısı da varsa yapılacak şeyler bugün yapılanlardan fazla değil.
Silmahfi bey,
YanıtlaSilSonuc paragrafinda problem goruyorum: halen Turkiye de reel faiz amerikadan cok daha yuksek, dolayisiyla fonlarin cikmasi degil girmesi gerekiyor. reel faizlerin kac kere arttigi "irrelevant" bir istatistiktir' sadece demogoji icin kullanilabilir. Ha yabanci yatirimci kur riskini almak istemiyor ve risk de yaklasik su kadarlik bir faiz farkina denk gelir gibi bir istatistik belirtseydiniz belki argumaniniz dogru olabilirdi...
Saygilar
Eren
Sadece reel faiz farkına bakmayın risk farkına da bakın. ABD AAA, Türkiye BBB. Riskin ne kadarlık faiz farkına denk geleceğini ölçmek çok zor. ABD'de reel faizin eksiden artıya geçmiş olması ve bu faizin daha artacağına ilişkin beklenti bu hareket için yeterli görünüyor.
SilHocam çok merak ettiğimden konuyla alakası olmayan bir kaç sorum olacaktı 1) Gsyh 3 şekilde ölçülüyor ve teorik olarak hepsinin sonucunda birbirinin aynı çıkması gerekiyor acaba TÜİK hesaplama yaparken hangi yöntemi seçiyor ?
YanıtlaSil2) üretim yöntemi ile hesaplama yapılırken ülkede üretilen bütün mal ve hizmetler dikkate alınarak ölçüm yapıldığından bu yöntem tercih edilmemektemidir ? Gerçekten bu yöntemi kullanarak bizim mahalle arasındaki fırının ürettiği ekmek te hesaba katılıyor mu yoksa bu yöntemi kullanarak üretilen bütün mal ve hizmetlere ulaşmak zor olduğundan kullanılmıyor mu?
3) örneğin ufak bir köprü yapılırken kullanılan girdilerden bazılarının fiyatı şöyle olsun ;işçilere 10.000 tl demire 5.000 tl çimentoya 2.000 tl tahtaya 1.000 tl çeliğe 2.000 v.b harcama yapılarak bir köprü yapılmış olsun hocam burada köprü yaparken 10.000+5.000+2.000+1.000+2.000=20.000 gelir aktarılmış olsun şimdi bu 20.000 Gsyh da yer alacağına göre biz bunu hangi yönteme göre hesaplamış olduk ? Üretim mi gelir mi harcamalar mı?
4)günlük hayatta gelirler yaklaşımı ve harcamalar yaklaşımı ile hesaplama yapılırken neden birbirinden farklı sonuçlar çıkmaktadır ? Teoride olan olay gerçekte niye olmamaktadır ?
Hocam zaman ayırıp cevaplayabillir senız çok memnun olurum
1) TÜİK üç yöntemle de ölçüyor. Üretim ve harcamalar yöntemini sürekli kullanıyor ama gelir yöntemi çok arkadan geliyor. Eldeki en son gelir yöntemiyle ölçüm 2006 yılına ait.
Sil2) Üretilen nihai mallar ve hizmetler hesaba katılıyor. Ve bunlar tahminlerle yapılıyor. Örneğin buğday üretimi ölçülüyor. Sonra bunun ne kadarının un ne kadarının ekmek olduğu tahmin ediliyor. Ve buğday hesaba katılmıyor sadece un olarak satılan ile ekmek olarak satılan fiyat olarak hesaba katılıyor. Buğday da sayılırsa çifte sayma sorunu çıkacağı için sayılmıyor.
3) Her üçüne de girer. Çimento, tahta vb üretim olarak üretim hesabına, bunlara yapılan harcamalar (köprü yapımıunda kullanıldığı için) yatırım harcaması olarak harcamalara, bunları üretip yerine takanlara yapılan kar, rant, faiz ve ücret ödemeleri de gelir yönünden GSYH'ya girer. Onun için bunların hepsi birbirine eşit çıkar.
4) Çünkü ölçme ve tahmin çok kolay değildir. O nedenle bu farklar "istatistiksel hata" başlığında gösterilir.
Yukarıdakine paralel son bir soru 5) Türkiye'nin Gsyh sı 780 milyar $ deyince bunu hangi yönteme göre ölçtük ? Örneğin harcamalar yaklaşımıyla ölçtüğümüzde gelirler yaklaşımına göre daha küçük ise gelirler yaklaşımı harcamalar yaklaşımından daha büyük diye onu mu Gsyh büyüklüğü olarak esas alırız yani her zaman hangi yöntem büyük çıkarsa o mu esas alınır ?
YanıtlaSilGSYH'lar ölçme yöntemine göre farklılık gösterse de aradaki farklar "istatistik hata" olarak yazılıp düzeltilir ve hepsi birbirine eşitlenir. Dolayısıyla hangisini esas alırsak alalım aynı şeyi konuşmuş oluruz.
SilSonuçta risk deyince ülkedeki gerginlikten bahsetsek yanlış olmaz. Siyasi duruşumuz önemli olan. Yatırımcıya güven verebilmek. Lakin kendi şirketlerine bile vergi uzmanı yollayıp alenen aba altından sopa gösteren bir devlet yapısı görünüyor sanki. Hani olayları takip edemeyen vatandaşlarımız olsa da elin adamı boş değildir illa ki. Parasını hangi risklere yatırdığını çok iyi biliyor olmalı. Grafiği ilk defa gördüm ama anlamakta Zorlanmadım hocam. Elinize sağlık.
YanıtlaSilDoğal olarak risk sadece reyting kuruluşlarının verdiği derecelere sığmayacak bir kavram. Örneğin Türkiye'nin kredi notunda Gezi Parkı olayları ve devamı yok. Ama buna karşılık buraya yatırım yapan fonlar Türkiye'yi reyting şirketlerinin dışında buradan yerinden izliyorlar. Ve bu tür olaylar onlara ülke riskinin artmaya başladığını ve buradan çıkmak gerektiğini anlattığı anda çıkıyorlar. Ben yazıda reyting notunu risk ölçümü için bir sembol olarak kullandım. Bir de CDS'ler var.
SilHocam konuyla alakasız olacak ama Reinhart ve Rogoff yaklaşımının ne olduğuna ve neden çöktüğüne dair kısa bir bilgi paylaşırsanız ya da bana araştırmam için yol gösterirseniz çok minnettar olurum.
YanıtlaSilReinhart ve Rogoff ortak bir kitap yazdılar adı Bu Defa Farklı. Bu kitapta finansal krizlerin tarihini incelediler. Kitapta kullandıkları verileri işlerine geldiği gibi kullandıkları öne sürüldü. Öyle olunca da ortaya attıkları finansal krizlerin nedenleri ve çözüm önerileri çöktü.
SilMahfi bey konuyla alakasız ama Türkiye'deki emlak piyasası hakkında düşünceniz nedir?
YanıtlaSilBu bir balon mudur?
Daha önce yazılmış bir makaleniz varmı bilmiyorum bu konu hakkında.
Teşekkür ederim.
Türkiye'de konutta balon var. Ama bu balon öteki ülkelerdekinden biraz farklı. Bizde deprem riski nedeniyle yenilenmesi gereken çok bina olması bu balon işini biraz dengeliyor.
SilHocam Gsyh ile alakalı son sorum işin mantığını tam olarak kavramam için kendimce bir örnek vermiştim örneğim diğer mallar gibi satımından kar sağlamayan köprü örneğiydi örneğin bir köprünün yapımında çimentocuya :5.000 tl. Demire:3.000 tl tahtaya :2.000 asfalta :5.000 5.000 de diğer girdilere ödenmiş olsun işçilere de :20.000 tl gelir aktarılmış olsun bu köprünün Gsyh ya katkısını gelirler yöntemi ile ölçersek 5.000+3.000+2.000+5.000+5.000+20.000= 40.000 tl oluyor yani bu köprünün yapımında kişilere 40.000 tl gelir aktarımında bulunulduğundan gelirler yöntemi ile harcama yaklaşımına göre mili hasılaya katkısı 40.000 lira olduğunu görüyorum
YanıtlaSilHocam sıkıntım bunu harcamalar yaklaşımı ile hesaplamada harcamalar yaklaşımı ile ölçerken işçilere ödenen 20.000 lira tüketim yatırım yada kamu harcaması gibi bir harcama olmadığına göre bunu harcamalara katmıyorum ve harcamalar yaklaşımı ile ölçtüğümüzde 20.000 tl buluyorum hocam nerede hata yapıyorum neden harcamalar yaklaşımı ile ölçerken köprünün Gsyh ya katkısını 40.000 tl olarak bulamıyorum
Harcamalar yöntemiyle ölçüldüğünde Köprü için yapılan harcamanın tamamı yatırım harcamasıdır. Buna işçiye ödenen ücret de dahildir.
SilHocam. futbol endüstrisi bildiğim kadarıyla Gsyh nın en büyük bileşenlerinden olan hizmetler kesiminde yer alıyor elinizde Gsyh dan futbola aktara gelirin ne kadar olduğu ile ilgili bir bilgi var mı? Futbola aktarılan derkenle kastettiğim televizyonlarda ki futbol proğramlarıda dahil her türlü futbol proğramı dahilinde gelirden ne kadar pay alıyor ?eğer elinizde böyle bir bilgi varsa paylaşırsanız sevinirim iyi günler
YanıtlaSilBöyle hesaplar var ama benim elimde net bir bilgi yok.
SilHocam Amerika'dan ve Avrupa'dan iyi veriler gelmeye devam ediyor.Belki erken ama sanki krizden çıkış başladı.Bu bizim için bir avantaj olabilir çünkü biz Avrupa Birliği ülkelerine çok ciddi ihracat yapan bir ülkeyiz.Son yıllarda ki büyümemiz de ihracatımızla doğru orantılı olduğu için ülkeden çıkan paraya odaklanmak yerine nasıl ihracatımızı artırırızı düşünsek bizim için daha faydalı olmaz mı? Eğer ihracatı artırabilirsek büyüme,işsizlikte düşüş,kurda da belli bir dengeyi yakalayabileceğimizi düşünüyorum.Kurdaki aşırı dalgalanma olmazsa bu da enflasyonu makul seviyelere düşürmez mi?
YanıtlaSilABD ve AB'den gelen iyi haberlerin bizim gibi yüksek finansman ihtiyacı olan ekonomiler için iyi mi kötü mü olacağı henüz tam belli değil. İhracatı artırmak kadar dış finansman bulmak da önemli.
SilHocam yıllık tüketici enflasyonu 8.9 oldu deniyor benim anlamadığım daha 1 yıl olmadı amaz yıllık tüketici enflasyonu nasıl deniyor ? Fiyatlar genel düzeyi hangi yıldan başlayarak 8.9 oranında artmış ?
YanıtlaSilHocam 2.sorumda ) aylık enflasyon denince de örneğin Temmuz'u değerlendiriyorsak Temmuz'un endeks değerinin Haziran'ın endeks değerine göre ne kadar arttığı bize aylık enflasyonu mu verir yoksa aylık enflasyonun ölçüm şekli farklımıdır?
Her ayın enflasyonu açıklandığında 12 ay geriye gidilerek birikimli enflasyon bulunuyor ve ona yıllık enflasyon deniyor. Örneğin Temmuz ayında Ağustos 2012 ile Temmuz 2013 arası alınıyor.
SilTemmuz ayı endeks değerinden Haziran ayı endeks değerini düşüp Haziran ayı endeksine bölerek Temmuz ayı enflasyonunu buluyoruz.
Merhaba Hocam,
YanıtlaSilKonuyla alakasız olacak ama, ben İstanbul Üniversitesi uzaktan eğitim programı kapsamında ekonometri okumak istiyorum. Normalde işletme mezunuyum ve sizin de bildiğiniz gibi bölümümüz ağırlıklı olarak muhasebe dersleri içeriyor. Ayrıca özel bir bankada çalışıyorum ve ileride borsa veya aracı kuruluşlarda çalışma planlarım var.
Sizce bana yararı olur mu ? Hem iktisat alanında uzmanlaşmış olacağım hem de ekonometri lisans mezunu olmuş olacağım. Çünkü normal fakülte diploması veriyorlar.
Görüşleriniz için şimdiden teşekkür ederim.
Ekonometri oldukça ağır bir daldır. Uzaktan eğitimle yapabilir misiniz bilemem. O bölümde okuyanlardan okulu 4 yılda bitirenler parmakla gösterilir genellikle. Ama siz bilirsiniz tabii.
SilHocam ABD fon ardındaki numaralirin yerinin değişmesi gerekmezmi (1 in 2, 2 nin 1 olması) Çünkü denge fon arzı 1 ile fon talebi 2 de oluşmuş gibi gözüküyor
YanıtlaSilHayır aslında gidiş gelişler var. Yani sadece fon arzları değil likidite beklentileri de etkin. O nedenle arz çok kısa sürede eski yerine döndüğü halde talep yükseliyor.
SilTabii aslında bu gidiş gelişleri uzun uzun anlatmam gerekirdi ama yazı zaten teknik bir yazı oldu bir de o işe girişirsem okuyanlardan pek de hayır dua almam diye kısa kestim.
SilHocam bilindiği gibi 3 şekilde arz eğrisi var birisi eksik istihdamın olduğu toplam talep artsada fiyatın artmadığı üretimin artığı bölge olan keynesyen bölge var bir de ekonominin tam istihdamda olduğu talep artışlarına karşı üretimin değilde fiyatların arttığı klasik bölge var son olarak ta talebin arttığında hem üretimin Hemde fiyatların arttığı monetarist bölge var buraya da ara. Bölge deniyor hocam sizce Türkiye hangi bölgede yer almaktadır ? Eksik isdihtamın olduğu ve talebin arttığında buna üretimin artarak cevap verdiği bölgede mi ? Yoksa tam istihdamın olduğu artan talebe karşılık fiyatların cevap verdiği bölgede mi yoksa ara bölgede mi?
YanıtlaSilTürkiye ara bölgede. Yani tam istihdam konumunda değil, dolayısıyla talebin arttığı ortamda hem üretim hem de fiyatlar artıyor.
SilHocam dünyanın şu an hiçbir ülkesinde saf haliyle uygulanan serbest piyasa ekonomisi mevcut değil hocam sizce serbest piyasa ekonomisinin önündeki engeller kaldırılsa devlet güvenlikten adaletten sağlıktan başka hiçbir şeye ( taban fiyata tavan fiyata asgari ücrete) karışmasa ülkenin refahı artarmı ? Yoksa bazı kesimlerin zarar gördüğü bir yapılanmamı meydana gelir ? Piyasa ekonomisi rekabeti getirmez mi rekabetin olduğu her yer ise tüketiciye fayda sağlamaz mı Ve tüketicinin elindeki sınırlı kaynaklarla eskisine nazaran daha fazla mal ve hizmete kavuşmaz mı?
YanıtlaSilHocam bu konudaki görüşlerinizi merak ediyorum mümkünse serbest piyasa ekonomisi ile sosyalist ekonomi arasındaki farklılıklara değinebilirmisiniz ?
Bu oldukça uzun bir konu. Buraya sığmaz. Ama şu kadarını söyleyebilirim. Bence gerçek anlamda tarafsız yargısıyla, gerçek anlamda bağımsız kurumlarıyla ve popülizme sapmayan siyasetiyle kamu otoritesinin objektif denetiminde yürüyen bir serbest piyasa ekonomisi ideal bir modeldir.
SilMahfi Bey, sizce yeni bir ekonomik krizden ne kadar uzağız? Likidite sıkıntısına girersek, faizleri arttırıp var olan sistemle devam edebilir miyiz, yoksa mutlaka radikal yapısal değişimler mi gerekir?
YanıtlaSilBir de eğer içinde bulundugumuz koşullarda bir kriz gerçekleşirse, yaşanacaklar 2001 krizine benzerlik gösterebilir mi?
Çok yakınındayız diyebilirim. Bunun nedeni yalnızca ekonomik koşullarımız değil. Bir takım ön yargılarla ekonomi politikası esnekliğimizi yitirmiş olmamız.
SilHayır. Bu kez tam tersi olabilir. Yani reel kesimden mali kesime sıçrayan bir sıkıntı.
Hocam bu zamana kadar bir çok uluslararası para sistemi denendi altın standardı, Bretton woods vb. Önümüzdeki 10 15 yıl içinde yeni bir sistem denenmesini öngörüyor musunuz? Bunu sormamın nedeni evet Amerika avrupa birliğinin kurulmasıyla dalgalı kurda kendine güzel bir ihracat limanı buldu ve bundan memnun gorunuyor. Ancak ortada bir Çin problemi var ki yanlış bilmiyorsam Amerikadaki işsizliğin temel nedenlerinden olarak yuan'ın dolar karşısındaki düşük değeri gösteriliyor. Ben bunun ilerleyen yıllarda Amerika adına daha ciddi bir problem olacağını düşünüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz önümüzdeki yıllarda bir sistem değişikliği görür müyüz ve bunun tetikleyicisi ne olur sizce?
YanıtlaSilOrtak para çok zor görünüyor. Bence Euro deneyimi bu atılımların önünü kesti.
Silhocam iyi bayramlar...sn.hocam türkiye de ki yabancı paranın %50 si siyasi destek amaclı tutulan para değil midir.2002 yılında birden girdi bu para .bu para sanırım çıkmayacak gibi.
YanıtlaSilİyi bayramlar.
SilÇıkmayacak para yoktur. Erken çıkacak ve geç çıkacak paralar vardır.
sn.hocam peki ABD dış açık verirken tahvil alımını azalmaya gitmesi $ a deger kazandırmaz mıdır.
YanıtlaSilbu da cari açığı arttırmayacak mıdır.fed heralde avrupaya destek vermek için yani pariteye destek için mi alımları azaltacak acaba ?
Fed'in tahvil alımlarını sonsuza kadar sürdürmesi söz konusu değil. Aslına bakarsanız bunun etkisi de azalmaya başladı. Ayrıca ekonomide toparlanma işaretleri arttı. Yani bu tür desteklere ihtiyaç azalıyor. O nedenle tahvil alımlarını azaltacak.
Silmerhaba hocam, cds primi ile reyting notu arasında birebir bir korelasyon var mıdır?
YanıtlaSilHayır çünkü cds primleri anlık olarak belirleniyor oysa reyting uzun aralıklarla belirleniyor.
SilTesekkurler hocam. Daha kısa ve öz bir yazı olmuş. İtiraf etmeliyim, şimdi farkediyorum, önceki yazıyı çok da iyi anlamamışım. Bu yazıyı doģru anladYabanci fonların elde edebileceği reel getiriyi cds ile sigortalatacağını kabul edersek reel getiri oranindan 217 yani % 2,17 düşmemiz gerekir. Geriye kalan %4.83 getiri % 0,9 kıyasla çok yüksek. Bu durumda bile yabanci fonlar çıkabiliyorsa kurda % 4 ve üzeri bir artış ihtimali görüyor olmalılar.
YanıtlaSilBir sarmala girmiş gibiyiz. Temel problem cari açık sanki; devasa turizm gelirleri bile yetmiyor...
Çok doğru bir saptama. Temel sorun cari açık ve onun finansmanı.
SilHocam özel ders veriyormusunuz ? sizden ekonomide ki bazı eksiklerimi kapatmak adına sizin de zamanınız varda bire bir ders almak isterim
YanıtlaSilÖzel ders vermiyorum. İlginize teşekkür ederim ama böyle bir ders vermiyorum.
SilHocam ekonomi politikası kitabınızın yeni baskısının çıkmasına ne kadar kaldı ?
YanıtlaSilŞu anda editör tarafından okunması yapılıyor. Az kaldı sanırım.
Silsiz nasıl Türkiye'de reel faizi hesaplamak için 3-6 ay vadeli mevduat faizine göre hesap yapıyorsanız amerikalı iktisatçılar da ülkelerindeki reel faizi kısa vadeli banka mevduatına göre hesaplıyorlar. akademik camiada 10 yıl vadeli hazine kağıdının faizine göre hesaplama yapılmıyor çünkü tahvil, sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, sadece ödenen kupon faizinden ibaret değil. faiz artışları veya azalışları neticesinde tahvil değerinde ciddi sermaye kayıp yada kazançları meydana geldiği için uzun vadeli tahvil faizleri reel faiz hesabında pek kullanılmazlar.
YanıtlaSilülkemizde 6 ay vadeli mevduatın faizi 22 Mayıs öncesine göre 1,4 puan artarken, ABD'de 6 ay vadeli mevduat faizinde hiçbir değişiklik olmamış. yabancı fonların Türkiye'den çıkmaları büyüme tahminlerinin düşmesi kaynaklı. bir de piyasalar merkez bankası'ndan ilave faiz artırımı bekliyorlar çünkü kısa vadeli mevduat faizi faiz koridorunun üst bandı olan %7,25'in neredeyse 1 puan üzerinde! gösterde tahvilin faizi ise 1,5 puan yukarıda. enflasyon ise %9'larda. yabancı yatırımcı "tamamdır. TCMB faizi artıracağı kadar artırdı, artık faiz artırmaz. bundan sonra ancak faiz indirimi olur" dediği anda Türkiye'ye döner diye düşünüyorum.
Yabancılar bu tür yatırımları çoğunlukla tahvil ve bono ile borsaya yapıyorlar. O nedenle iki ülkede de tahvil faizlerini almak yanlış olmaz.
SilMahfi Bey merhaba,
YanıtlaSilAmerikan hazine bonosu faizi yükseldiğine göre bu bonoları alandan daha çok satan var demek ki. Bu satışı yapanlar eğer bu bonoları çok uzun yıllar önce almadılarsa zararına satıyorlar. Neden sattıklarını merak ediyorum; faizin daha da yükseleceğini mi düşünüyorlar? Sattıkları bonoların parasını ne yapıyorlar; daha kazançlı olacağını düşündükleri araçlara mı giriyorlar (borsa, diğer ülke bonoları gibi)?
Bunlar on yıllık tahviller. Dolayısıyla 2003'den bu yana alınmış bonolar söz konusu. O zaman faizler çok yüksek tahvillerin değeri düşüktü. Tahviller değer kazanınca satmak akıllıca oluyor. Şimdi borsa daha kazançlı. Dolayısıyla satıp borsaya giriyorlar.
Silhocam, 2001 krizinde yabancı fonlar;1-enflasyon - faiz makasının hızla daralması sonucu reel faiz marjının fazla düşmesi, 2- küresel likidite hacminde azalma başlaması ve bu nedenle sermaye akımlarında yavaşlama beklentisi ve buna paralel cari açığın finanse edilemeyeceği algısı, 3-sabit kur sisteminin iktisadi yapıya uygun olmayışı,4-kamu borç stoğunun çevirilebilme özelliğinde azalma ya da hedeflenen ölçüde iyileşme sağlanamaması gibi nedenlerin hangisi ya da hangileri nedeniyle ülkemizden kaçarak ekonomimize kur şoku yaşatmışlardır?. saygılar....
YanıtlaSil2001 krizinin çıkış nedenleri çok fazladır. En başta kamu açıklarının yüksekliği, bunun neden olduğu enflasyon ve yüksek faiz geliyor. Bunların yarattığı borç çevirme sıkıntıları sonunda kurun bant içinde tutulamayacağı endişesini getirince yabancı fonlar ülkeyi terketmeye yöneldi ve bankalar büyük açık pozisyonlarını kapatamayınca sistem çökmeye başladı.
Silhocam, finansal sermaye hareketlerinin küreselleşerek ciddi derecede deregülatif hale gelmesi sonucunda; reel ekonomik sorunların daha da artmış olduğu kanaatindeyim. zira: günümüzde temel mal-emtia para olmaktadır. ve finansal spekülatif piyasa hareketleriyle finansal kar maximizasyonları güden rantçı kesimler, maalesef tek amacı üretim,istihdam,ihracat,rekabet,inovasyon yoluyla büyümek olan reel ekonomiyi kursal dalgalanmalara maruz bırakarak adeta darbe indirmektedir. hocam, reel ekonominin bu negatif döngüden biraz olsun korumak için bugüne nazaran daha regülatif bir mali piyasalar oluşumu sağlanamaz mı?. daha stabil ve istikrarlı bir reel ekonomi için bu şart değil midir?. saygılar....
YanıtlaSilSorun küreselleşmenin getirdiği sermaye hareketleri serbestliğinin yarattığı ortama uymayan ekonomik yapıların varlığıdır. Bu, sel sularına karşı altyapıyı yapmadan baraj kapaklarını açmak gibi bir etki yaratmıştır.
Silhocam, dikkatimi çeken iktisadi hususlardan bir tanesi de; bazı sanayicilerin aynı zamanda bankacılık işletmelerinin de olması durumudur.zira: bazı sanayiciler, iştirakleri olan bu bankalardan kendi sınai işletmelerine piyasanın altında faiz ile finansman sağlama imkanına sahip olurken başta kobilerimiz olmak üzere birçok reel kesim maalesef bu sanayicilerin bankalarından çok daha yüksek faiz ile finansman kullanmak zorunda kalabiliyor. ve bu durum ciddi derecede dengesiz bir rekabet piyasası oluşmasına sebep olabiliyor. hocam, bu olumsuzluğun önüne geçilemez mi?. mesela: sanayici kesimlerin banka kurmalarına sınırlamalar getirilmesi ya da sadece ya sanayide ya da finans da faaliyet göstermesinin yasalarla zorunlu kılınması v.b gibi hocam. saygılar....
YanıtlaSilBu dediğiniz eskiden böyleydi. 2001 krizinden sonra bankacılık sistem ve kurallarında yapılan değişiklikle önüne geçildi. Artık bankaların bağlı olduğu holdingdeki kuruluşlara ayrıcalıklı kredi vermesi söz konusu olamıyor.
SilHocam öncelikle yine yazınız çok öğretici elinize sağlık! Hocam biliyorsunuz bugün Agustos ayı rakamları açıklandı ve oran %0.1, diyelim ki TCMB tahmin ettiği enflasyon rakamlarda yanıldı ve yıllık %12 oldu ve aylık ortalama enflasyon %1 olsun. Asıl sorum şudur, Türkiye'de memur ve işçi ücret zam oranlarında yaklaşık olarak 6 aylık %4 veriliyor. Yıllık toplamda %8 ediyor. Bu zamlarla birlikte her ay insanlar ücretlerini %4 oranında zamlı alıyorlar. 1000TL ücret alan birisi almış olduğu zamla birlikte ilk 6 ay boyunca her ay %4 zamdan artı 40 TL fazla alıyor. Aylık enflasyonun %1 civarı olmasına rağmen ücretlerdeki %4 bir artış anormal bir artış değil midir? Hocam sizce arada bu kadar fark olması normal midir? Ben kendi kendime herhalde ücret zamları hesaplanırken insanların sadece zorunlu harcamalarının bir enflasyonu çıkartılıp öyle hesaplanıyor diyorum, acaba böyle mi yapılıyor? Yoksa zaten bu aradaki makas normal bir oran mıdır? Yani aylık %1 enflasyona zaten aylık %4 oranını da zam mı yapılır? Şimdiden çok teşekkür ederim, iyi çalışmalar hocam.
YanıtlaSilÜcret zamları aylık yapılmıyor. İlk altı ay için % 4 deniyor. Yani örneğin 1000 TL maaş alan bir kişi Ocak ayında % 4 enflasyon zammı almışsa Temmuz ayına kadar her ay 1,040 TL alıyor. Temmuz ayında yeniden % 4 zam yapılmışsa bu kez de Temmuz - Aralık arası her ay 1,082 TL alıyor.
SilHocam aylık enflasyon zammı denilen oran her ay için 1000 TL maaşı olan kişinin maaşına %4'ten artı 40 TL artış sağlıyorsa, aylık enflasyon oranına %1 dersek, kişinin maaşında 10 TL lik bir azalma gerçekleştirmiş olmuyor mu?
SilYani benim hesabıma göre 6 aylık %4 zamdan kişi her ay 1040 TL alırsa toplamda 6 aylık, 6240 TL alıyor. Ancak enflasyona aylık %1 dersek her ay kişinin 1010 TL den 6 aylık, 6060 TL alması gerekiyor. Benim bu hesabıma göre bir yanlışlık var ama işte ben onu bulamıyorum hocam:)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilEvet ben yanlış anlamışım.
SilYıllık enflasyon % 10 olsun. Kişinin yılbaşındaki maaşı da 1000 TL olsun. Bu kişinin zamsız yıllık maaşı 12.000 TL eder.
Eğer bu kişiye aylık % 1 zam yapılsa o yılda eline geçecek ücret tutarı 12,894 TL olurdu.
Bu kişiye baştan % 10 yıllık zam verseniz (enflasyon kadar) yıllık geliri 13.200 TL olur.
Bu kişiye ilk altı ay için yüzde 5, ikinci altı ay için de % 5 zam verseniz ilk altı ayın ücretler toplamı (1.050 x 6=) 6.300 TL ikinci altı ayın ücretler toplamı (1.103 x 6=) 6.618 TL ve yıllık ücretler toplamı (6.300 + 6.618=) 12.918 TL olur.
Birbirine oldukça yakın hesaplar.
Tamam hocam şuan net şekilde anladım. Çok teşekkür ederim tekrardan hocam, vakit ayırmanız dahi bize vermiş olduğunuz değerin göstergesi, saygılarımla iyi çalışmalar.
SilHocam bir sorum var size;ABD'de ki tanınmış şirketlerden bir tanesi yüklü yatırım için Türkiye'ye gelecekler.Bunun sonucunda Doların düşme ihtimali nedir? teşekkürler...
YanıtlaSilsaygıdeğer hocam bugün bütçe görüşmeleri başladı ve mecliste gezi olaylarından önce faizlerin 4 küsürlerden gezi snrası 9 lara çıktığı ve hazinenin 18 milyar tl daha fazla borçlandığına değinildi.szin görüşleriniz benim için çok önemli bu konuda.18 milyar tl 1 ay bile sürmeyen bir süreçte kaybedilen para.bu parayla 4 boğaz köprüsü yapılır.bu faiz kaganlığı bizemi özgü sadece yada biizm gbi ülkeleremi.siz bir zamanlar bana göre Türkiyenin ekonomi alanındaki en önemli iki bürokratından biriydiniz diğri tcmb.hazinenin başında idiniz.benim bu sorularımı sizden iyi kimse yanıtlayamaz.Saygılarımla...
YanıtlaSilİş sahibi bir bankacı olarak hükümetin saçma politikaları yüzünden direnen halkın suçu yoktur. Faizlerdeki artış hükümetin -daha doğrusu Başbakan'ın- saçma söylemleridir.
SilZerre kadar EGO davası gütmeden finansal okur/okumaz , bilgili/bilgisiz, kifayetli/kifayetsiz herkese cevap vermişsiniz helal olsun hocam. Ben de işletme mezunu 50 yaşında bir emekli olarak herkese bir tavsiyede bulunmak isterim .Dünya finans piyasası dolar üzerine kurulmuştur . Altından, emtiaya, herşeye hatta gökten düşen göktaşına bile değer dolar üzerinden verilir ! Herkes ABD nin finansal piyasalara müdahalelerini takip etsin .ABD doların aşırı değerli olmasını istemez .Bunun alt ve üst sınırları var !
YanıtlaSil