2014 Tahminleri

2013 yılında Türkiye’de uygulanan ekonomi politikasını anlayabilirsek 2014’de neler olacağını da tahmin etme imkanımız olur. Ekonomi politikasını iki başlıkta ele almak en doğru yol olacak: maliye politikası ve para politikası.

Maliye politikası
2013 yılında uygulanan maliye politikası, hükümetin geçmiş yıllarda uyguladığı politikadan farklı değildi. Bu politikanın temel taşlarını şöyle sıralayabiliriz:
1.  Gelir politikası: Emlak vergileri yükseltildi ve belediyelere ek gelir imkanları sağlandı. Emlak vergisi yüksek gelirlilerin oturduğu semtlerde çok yüksek, düşük gelirlilerin oturduğu semtlerde düşük olduğu için toplumdan fazla itiraz çekmiyor. Yüksek olan ÖTV aracılığıyla yine yüksek gelirlilerden daha yüksek vergi tahsilatı yapıldı. Cari açık yüksek kaldığı için yüksek ithalattan yüksek ithalde alınan KDV tahsilatı yapıldı ve bu da vergi gelirlerini yüksek düzeyde tuttu. Vergi gelirleri, enflasyonun iki katından fazla artış gösterdi. Özelleştirme, varlık barışı gibi bir seferlik gelirlerden yüksek tahsilat yapıldı.
2.   Harcama politikası: Faizlerin geçen iki yıl düşük kalmış olması bu yıla yansıyan faiz giderlerinin düşük kalmasını ve toplam içindeki oranının düşmesini sağladı. Buna karşılık faiz dışı harcamalar enflasyonun iki katı oranında artış gösterdi.
3.    Borçlanma politikası: Bütçe açığının beklenenden düşük düzeyde kalması sonucu Hazine’nin borçlanması oldukça rahat bir tempoda gerçekleşti. Kamu borç yükünde (Kamu borç stoku / GSYH oranı) gerileme ortaya çıktı.
4.    Teşvik politikası: Çeşitli vergi indirimlerine dayanan yeni teşvik politikasıyla cari açığı da düşürmek hedef alınmıştı. Bu hedef doğrultusunda kısmi ve geçici ithal ikamesi yoluyla ithal edilen ara malları ve sermaye mallarının bir bölümünün yurtiçinde üretilmesi hedeflenmişti. 

Maliye politikasına ilişkin değerlendirme
2013 yılında uygulanan maliye politikasının gelir, harcama ve borçlanmadan oluşan alt politikaları geçmiş 7 – 8 yılda uygulanan politikadan farklı olmadı. 2013 yılında uygulanan maliye politikasının başarılı olup olmadığını ölçmek için bakılacak yer bütçe açığı ve faiz dışı fazla miktarıdır. GSYH’nın yüzde 1’i dolayında kalması beklenen bütçe açığı oranı ve GSYH’nın yüzde 3’ü dolayında çıkması beklenen faiz dışı fazla oranı maliye politikasının 2013 yılı için başarılı olduğunu ortaya koymaktadır.

Cari açığa ve bir seferlik gelirlere bağlı finansmana dayalı olarak artırılan harcamalar, bugün için değilse bile yakın gelecek için sorun yaratacak nitelikte görünmektedir. thalatın düşmesi ve bir seferlik gelirlerin azalması halinde yerleşmiş harcama kalıplarının kırılamaması ileride bütçe için ciddi sorunlar doğurabilir.

Cari açık geçen yılki açıktan daha yukarıda oluştuğuna göre maliye politikasının bir başka alt politikası olan teşvik politikasının en azından cari açığı düşürme konusunda herhangi bir başarı sağlayamadığını söylemek mümkün.  

Para ve kur politikası:
2013 yılında uygulanan para politikası, son dönemlerde yaratılan geleneğe uygun olarak,  konvansiyonel sistemin dışında bir politika uygulaması oldu. Faizin büyük ölçüde dışlandığı, zorunlu karşılıklara, likiditeyi sıkılaştırmaya, dövize müdahaleye dayalı bir politika geçerli oldu.
1.    Faiz politikası: Merkez Bankası, yıl boyunca politika faizi olarak haftalık repo ihalesi faizini gösterdi. Bu faizin oranı yıla girerken yüzde 5,5 idi. Merkez Bankası bu faizi 17 Nisan’da yüzde 5’e, 17 Mayıs’ta yüzde 4,5’e indirdi ve yılın geri kalan döneminde bu oranda değişiklik yapmadı. Yılsonuna iki ay kala bu oranı politika faizi olarak tanımlamaktan vazgeçti. Gecelik fonlama faizleri ise yıla başlarken borçlanma faizi yüzde 5, borç verme faizi yüzde 9 oranlarındaydı. Yıl içinde bu faizlerde inişler ve çıkışlar yaşandı. Yıl biterken Merkez Bankası’nın gecelik borçlanma faizi yüzde 3,5, gecelik borç verme faizi ise yüzde 7,75 düzeyinde bulunuyor. Piyasa yapıcı bankalara daha düşük (yüzde 6,75) oranında borç verme faizi uygulayan Merkez Bankası bazı günleri ek sıkılaştırma yapacağı günler olarak açıkladı ve piyasa yapıcı bankalara o günlerde istisnai faiz uygulamayacağını duyurdu. Böylece fonlama maliyetlerini yukarı çekerek örtülü faiz artışlarına gitti. Yılın sonuna doğru da politika faizinin çoklu faiz olduğunu ve gecelik fonlama faizleriyle (yüzde 3,5 ve 7,75) haftalık repo faizinin (yüzde 4,5) üçünün de politika faizi olduğunu açıkladı.    
2.   Zorunlu karşılıklar politikası: Merkez Bankası zorunlu karşılıkları 2013 yılında da etki bir politika aracı olarak uyguladı. Yıl içinde zorunlu karşılık oranlarında değişikliler yapılmasına ek olarak TL karşılıkların yabancı para ve altınla ödenmesine olanak sağlayan rezerv opsiyon mekanizmasında (ROM) uygulanan rezerv opsiyon katsayılarında da (ROK) artırım yönünde değişiklikler yapıldı. Merkez Bankası bu yolla bir yandan bankaların açabilecekleri kredilerin kaynağını azaltmaya çalışırken bir yandan da kendi döviz ve altın rezervlerini artırmaya devam etti.
3.    Kur politikası: Merkez Bankası, döviz kurlarının önemli oynaklık gösterdiği günlerde (kurlar yukarı yönlü oynaklık gösterdiği için) döviz satarak döviz piyasasına müdahale etti. Son dönemde iyice artan oynaklığı denetleyebilmek için döviz satış ihalelerinde satacağı miktarı da artırdı.
4.   Enflasyon hedeflemesi: Merkez Bankası 2013 yılı için hedef alınan yüzde 5’lik enflasyon hedefini tutturabilmek için para politikasını bu yönde kullanmaya çalıştı. Bunu yaparken açık piyasa işlemleriyle likiditeyi düzenlemeye, TL üzerinde sıkılaştırmaya gitme yoluyla talebi denetlemeye, zorunlu karşılıkları artırma yoluyla bankaların kredi açma yeteneğini azaltmaya çabaladı.

Para ve kur politikasına ilişkin değerlendirme
Merkez Bankası’nın faizi görünür olarak artırmaktan uzak durduğu ve sürekli yan araçları denediği para politikasının başarılı olup olmadığını bize gösterecek iki ölçüt var: Enflasyon ve kur. Merkez Bankası’nın açıkladığı enflasyon hedefi yüzde 5 idi. Yılsonu enflasyonu için beklenen oran yüzde 7,5. Bu durumda Merkez Bankası, enflasyon hedefinden yüzde 50 oranında uzak kalmış olacak.

Merkez Bankası, adı para ve kur politikası olan bir politika demeti açıklamakla birlikte bir kur hedefi olmadığını sürekli açıklar. Kur politikasından kastettiği şey kurdaki aşırı oynaklığın giderilmesidir. Belirli bir kuru yakalama hedefi yoktur. Buna karşılık kurun enflasyon üzerindeki önemli etkisi Merkez Bankası’nın örtülü de olsa bir kur hedefi olduğunu anlatır bize. Bu çerçevede Merkez Bankası yıl boyunca kurlara müdahale amaçlı döviz satışları yapmış bulunuyor. Yıla başlarken sepet kur ((1 USD + 1 EURO) / 2) 2,07 idi. Yılın sonuna gelirken sepet kur 2,58 olmuştu. Sepet kurda artış yüzde 25’e yakın olmuştur. Üstelik kurdaki oynaklık özellikle yılın son döneminde son derecede yüksek olmuştur.  

2014’e ilişkin tahminler
2014 yılında maliye politikasının artmaya devam eden kamu harcamalarını karşılayabilmek için ithalattan elde edilen vergilere ve bir seferlik gelirlere dayanmaya devam edeceğini tahmin ediyorum. Bunu sağlayabilmek için başta emlak vergileri, motorlu taşıt vergileri gibi orta ve yüksek gelirlilerden daha yüksek oranda alınan vergilerin artırılmasını, bir seferlik yeni düzenlemeler yapılmasını bekliyorum. Cari açığın yüksek düzeyde kalmaya ve dolayısıyla yüksek miktarda ithalde alınan KDV geliri tahsil edilmeye devam edileceğini tahmin ediyorum. 2013 yılında yükselen faizlerin faiz giderlerini bir miktar artıracağını, ancak bunun etkisinin, ortalama iç borçlanma vadesinin iki yıldan uzun olduğuna bakarak, 2014 yılından ziyade izleyen yıllarda olacağını düşünüyorum.  

2013 yılında başarısız olduğu açıkça görülen para politikasında 2014 yılından başlayarak konvansiyonel araçlara geri dönüş yapılması aklın yolu gibi görünse de, başta faiz politikası olmak üzere bir takım ekonomi politikası araçları ekonomi dışı faktörlerin etkisi altında kaldığı için, konvansiyonel olmayan araçlarla mücadeleye devam edileceğini tahmin ediyorum.

Bu çerçevede cari açığın yine yüksek düzeyde kalacağını, enflasyonun hedefi yine aşacağını, kurların bugünkü düzeyinin üzerinde oluşacağını bekliyorum. Bu beklentileri değiştirecek tek şey Merkez Bankası’nın ekonominin gereklerine geri dönüş kararı olabilir. Ben mevcut gidişata ve koşullara bakınca böyle bir tavır değişikliğinin olmasını beklemiyorum. 

2014 yılı için tahminlerimi aşağıdaki tabloda paylaşıyorum.

Gösterge
2013
2014
GSYH (milyar USD)
820
835
Büyüme (%)
3,9
3,0
TÜFE (yılsonu, %)
7,2
7,3
İşsizlik (%)
10,0
10,2
Bütçe Açığı / GSYH (%)
1,5
2,5
Cari Açık / GSYH (%)
7,5
7,5
USD Kuru (yılsonu)
2,15
2,30


Not:
2013 yılı sayı ve oranları benim tahminlerimi değil mevcut durumda oluşan beklentileri yansıtıyor.
2014 tahminleri bana ait olup bu tahminler mevcut koşulların devam edeceği ve yukarıda öngördüğüm politika uygulamalarının sürdürüleceği varsayımıyla yapılmış tahminlerdir. Mevcut koşullarda ya da uygulanan ekonomi politikasında ciddi değişiklikler olduğu takdirde yıl içinde tahminlerimi revize edeceğim. 

Yorumlar

  1. Günaydın hocam.
    Tüm insanlar borç batagında. Eskiden kemer sıkıldığında hanehalkı tüketimlerinden vazgecerlerdi, yaşamını sürdürecek imkanı kalmadığında ise bir tepki gösterirlerdi.Şimdi ise tüketime yönlendirilmiş bir millet olarak borclanmaya sarılıyoruz her fırsatta. İmf ye borcu 70 milyonu borc batagına sürükleyerek ödeyenler; sürdürdükleri bu başarılı maliye politakasını (Türk halkı ağır vergiler ödeyerek yaşamayı) ne kadar sürdürebilecek?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet haklısınız, sürdürülmesi çok zor bir politika bu. Özelleştirilecek alan kalmıyor, varlık barışı artık yeni bir şey getiremiyor. Bir seferlik gelirlerde sona geliyoruz. Bundan sonrası daha zor görünüyor.

      Sil
  2. teşekkürler hocam günaydın.
    bu merkez bankası rezervleri aslında yurtici yerlesik bankaların merkez bankasına zorunlu karşılık olarak yatırdığı paralar değil mi? bu durumu bi açıklar misiniz? çok teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TCMB rezervlerinin önemli bir bölümü dediğiniz gibi bankaların zorunlu karşılıkları. Ben bunların rezerv olarak sayılmasına karşılık bir illüzyon yarattığını yazmıştım. Ödünç Rezerv Olur mu? başlıklı yazım bu blogda yer alıyor.

      Sil
  3. Yazılarınızı takip ediyorum ve bizlerin geleceğe yönelik planlamarımızdaki katkılarınız dolayısı ile teşekkür ediyorum

    YanıtlaSil
  4. 2013 deki tabloya bakarak, paranın nasıl kazanıldığı değil nasıl harcandığı önemlidir diyebilirmiyiz hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel söz. Aslında bunu o tabloya bakmadan da söyleyebiliriz.

      Sil
  5. Günaydın Sayın Hocam
    Akıcı,yalın ve anlaşılır bir Türkçeniz var ve bu nedenle yazılarınızı severek okuyor, takip ediyorum. TCMB Başkanı "Gelecek yıl daha hareketli (oynak) bir döviz kuru öngörüyoruz" derken bizlere hangi mesajı vermek istemiş olabilir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      TCMB Başkanı 1,92 lik kur tahmini yaptığından beri ben mesajlarını artık fazlaca ciddiye alamıyorum ne yazık ki.

      Sil
    2. Ben 2001'de MB gün gün dövizin ne kadar oldacağını açıklayıp, daha bitmesine yıllar kala vazgeçtim deyip devaluasyon yaptığından beri MB'yi ciddiye alamıyorum.

      Sil
  6. hocam elinize sağlık çok güzel özetlemişsiniz.2014 tahminlerini yaparken 17 aralık sürecini dikkate aldınız mı acaba ?teşekkür ediyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Bu tahminler 17 Aralık sürecinin bugünkü konumunu hesaba katarak yapıldı. Ama yazının sonuna koyduğum not bu sürecin devam biçimine göre tahminlerimi revize edeceğimi kapsıyor.

      Sil
  7. ''yerleşmiş harcama kalıplarının kırılamaması'' hocam kurduğunuz bu cümlenin bir benzerini yaklaşık 3 ay önce 5.İzmir İktisat Kongresinde yaptığı sunumda Kalkınma Bakanlığı Müsteşar yar. sn. Erhan Usta ''faiz dışı harcamalarda katılaşma olduğunu ve esnekliğin kaybolmaya başladığını bunun da politika yapıcıları için önümüzdeki dönemlerde ciddi sorun oluşturacağını vurgulamıştı.Siz de sanıyorum bu görüşe katılırsınız. İktisadi akıl ve bilimsellik referans noktası olunca öngörü ve tahminlerde birbirine yakın oluyor. İyi seneler...

    YanıtlaSil
  8. Hocam cnbce de ''türkiye 2014 yılına GSYH’sının yüzde 25’i oranında (yaklaşık 220 milyar dolarlık) bir dış finansman ihtiyacıyla giriyor. Geçmişte böyle bir ihtiyacı karşılayabilmesinden pek tereddüt edilmezdi. Ne var ki gerek dış dünya koşullarının değişmesi gerekse bizde artan riskler bu finansmanın bulunmasının eskisi kadar kolay olmadığını gösteriyor''
    Hocam ben şunu merak ediyorum Türkiye'nin artan riski ile beraber 220 milyar$ I bulamama gibi bir durumu var mı? Eğer 220 milyar $ I bulamassa ne olur ? IMF den yardım mı alır ? Yoksa riskimiz artmış olsada bir kısmını borçlanırız bir kısmınıda rezervlerimizden mi karşılarız? Burasını açıklarsanız çok sevinirim ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 220 milyar dolarlık bir finansman ihtiyacı GSYH'sı 800 milyar dolayında olan bir ekonomi için ciddi bir miktar. Bunu bulmak risklerin arttığı bir ortamda o kadar kolay değil. Bunun bir bölümü doğrudan sermaye girişi çok daha büyük bir bölümü borç olarak gelecek. Bir bölümü de rezervlerden karşılanabilir. Ne var ki bu şekilde karşılanan finansmanda borçlar bir yıl vadeli olursa aynı sorun gelecek yıl da yaşanacak demektir.
      IMF kapısını bu hükümet kapattı. Yakın zamanda IMF olmaz sanıyorum.

      Sil
  9. Hocam maliye politikaları başarılı oldu demişsiniz lakin bütçe açığımız tek seferlik gelirler sayesinde iyi gözüküyor. Bu sizce bir başarı mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu sorunun başarının önündeki en önemli engel olduğunu da yazıda belirttim. Yani bir başarı var ama bu başarıyı destekleyen güçler kalıcı değil, geçici. Bu da başarıya gölge düşüren en önemli husus.

      Sil
  10. Merhaba hocam,
    2014 yılı için tahminlerinizde inşaat/emlak, turizm, otomotiv gibi belli başlı sektörlerle ilgili beklentilerinize de yer verirseniz çok sevinirim..
    şimdiden teşekkür ederim, iyi seneler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün bu sektörleri tek tek ayrıntılı olarak ele almak mümkün değil. Bunları büyüme içinde özetliyoruz.

      Sil
  11. Hocam Türkiye 60 milyar $ civarında cari açık veriyor sizin de tahminlerinize bakacak olursak milli gelirin %7.5 U civarımda bir cari açık bekliyorsunuz 2014 yılında . Hocam kurlar şu an aşırı yükselmiş durumda ileride sermaye akımları olup yada döviz arzı artıp kurları düşürür mü bilmiyorum ama kurun yıl boyunca böyle olacağını (2 nin üzerinde ) varsayarsak bu maliyet artırıcı bir unsur olduğundan yine aynı cari açığı verirmiyiz ? Kur yükselipte maliyetler arttığından bireylerde bu maliyet artışında fazla ithalat yapmaya gönüllü olmayacağını düşünürsek daha az cari açık vermemiz beklenmez mi ? ( tabi kurların bu şekilde devam edeceği varsayımı altında ) ?
    2) sizin deyiminizle dışarda ''bedava paranın'' sonuna yaklaştığımızı düşünürsek ve Türkiye'de ki risklerin artması bir sonra ki sene hem cari açığın finansmanı için borçlanırken hemde vadesi gelecek olan borçların çevrilmesi için borçlanırken dışarının bize yüksek faiz uygulaması kaçınılmazmıdır ?
    3) s hocam bir çok yerde duyuyorum Türkiye'nin önümüzde ki dönemde vadesi gelen 160 milyar$ borcu olduğu söyleniyor . Hocam dışarda eski likidite bolluğunun olmayacağını birde bunların üstüne bizim riskimizi de eklersek borçlanmamzın maliyeti olan faizlerin yükseldiğini düşünürsek dışardan bulacağımız 160 milyar$ ın maliyeti çok Yüksek oluyor bu maliyete katlanmama gibi bir durumumuz olabilir mi ?
    4)son olarak vadesi gelen bu 160 milyar$ borcu çevirebilmek için hepsini tekrar biz dışardan mı borçlanacağız yoksa bir kısmını içeriden bulacağız bir kısmını dışardan yani duruma göre mi davranacağız ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Türkiye, kur artışlarını çabuk tolere ediyor. Bunu kurlar 1,50'den 1,80'e ve 1,80'den 2'nin üzerine çıkarken yaşadık. Aynı olguyu yaşamaya devam edeceğimizi düşünüyorum. Kur artışı şimdiye kadar ithalatın hızını pek fazla kesemedi. Bunun nedeni ithalatımızın ağırlıklı olarak hammadde, ara malı ve sermaye malına dayanması.
      (2) Evet dış borçlanmamızın maliyetinin 2014'de daha yüksek olacağını tahmin ediyorum. Eğer içeride de faizler yükselirse ki öyle bekliyorum o zaman bu artış katlanılabilir olur.
      (3) 2 ile aynı
      (4) İkisi de geçerli. Bir bölümü rezervlerden kullanılabilir.

      Sil
  12. Hocam konuyla alakalı değil ama bir bilgi vermek istiyorum. bugün attığınız bir tweet'te "ABD'li altın yatırımcısının altından zarar ettiğini" yazdınız ancak zarar etme değil de "ABD'li altın yatırımcısının karı azaldı" demenin daha doğru olacağını düşünüyorum. dünyanın en büyük altın fonu olan SPDR Gold'un pay sahiplerinin önemli bir kısmı Amerikalı yatırımcılardan oluşuyor. SPDR Gold fonunun şu an elinde tuttuğu altının ortalama maliyeti ons başına 860 dolar. bu fonun tipik bir Amerikalı altın yatırımcısını temsil ettiğini düşünürsek Amerikalı yatırımcının "kağıt üzerinde realize etmediği karında azalma" olduğunu söylemek daha doğru olur gibi. mesela benim de elimde bir miktar altın var ve benim maliyetim gram başına 52 TL. altından zarar etmedim ama kağıt üzerindeki kar azaldı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genellikle bu tür kar zarar karşılaştırmaları yılbaşındaki fiyatla alınmış bir malın yıl sonundaki fiyatıyla karşılaştırılması yoluyla yapılıyor. Daha eski maliyetlerle alınmış altınlarda durum kardan zarar olabilir. Yılbaşında altın alan bir Türk TL olarak zarar etmedi ama Amerikalı zarar etti. Türk ise altın alacağına dolar alsaydı kazançlı çıkardı.

      Sil
  13. Hocam 11 yıllık bir hükümetin ekonomi politikalarını konuşuyoruz, değerlendiriyoruz eksik ve güzel yönleriyle. Ancak bugüne kadar sık hükümet değişikliklerinin dışında Türkiye için uzun diyebileceğimiz bir hükümet istikrarı söz konusuyken ortadaki vahim denilecek yolsuzluk ve güveni zedeleyecek iddiaların olası bir hükümet değişikliği durumunda ya da ciddi bir oy kaybı neticesinde sizce ülkemizde ekonomik olarak nasıl bir etki meydana getirir? Hükümetin AB ile olan ilişkileri çerçevesinde sanki uyarılara bir kulak tıkama durumu var. Bu durumun böyle devam etmesi reformlara ya da ekonomik güven anlamında bir geriye dönüş olarak sonuç verir mi yoksa Türkiye'nin kazanımları kalıcıdır kişilerin ya da hükümetlerin değişmesi şuandaki duruma etki etmez diyebilir miyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'nin bu dönemdeki kazanımlarının bazıları kalıcı bazıları geçici görünüyor. Örneğin bütçedeki kazanımlar geçici gelirlere ve cari açığa dayalı kazanımlar olduğu için kalıcı değil ama kamu borç yükünün azaltılması kalıcı görünüyor. Ne yazık ki Türkiye, AB üyeliği konusunda samimi değil. Bunu iç politika malzemesi olarak kullanıyoruz. AB yönetimi de bunun farkında. Eğer tersi olsaydı yargı bağımsızlığını tersine çevirmeye uğraşmazdık herhalde.

      Sil
  14. Selamlar Hocam, Piyasaları domine eden ana piyasa USA olduğu açık, bunda en çok dikkat edilen verilerden bir 10 yıllık tahvil faizi,
    Burada Amerika polika faizini sıfır civarında tutmasına rağman mayıstan beri çok hızlı bir yükseliş görüldü şu anda %3 oldu. Bu faizlerin marjının bu şekilde açılması sürdürülebilir bir durum mu? Bu piyasanın kırılganlığını ve gerginliğini mi gösteriyor? FEd in tahvil alımını azaltabilirim demesi ve 6 ay sonra %12 falan azalması bile bu derece etki yapması ilerde tamamen kesilirce çok daha gergin bir piyasa olacağını göster miyor mu? Herhalde birde kavga edenler yarın kolkola girip barışsa bile bu sorun hala baki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 10 yıllık tahvil faizleri Temmuz 2012'den beri artıyor. çünkü ABD ekonomisi canlandıkça vergi gelirleri arttı, ayrıca harcama kesintileri devreye girdi, kişisel gelir vergileri arttı ve bütçe açığı düştü (ABD hükümeti 2011'de 1,4 trilyon, 2012'de 1,2 trilyon, 2013'te ise 850 milyar dolar açık verdi) bütçe açığının düşmesi "ekonomik toparlanma" algısı yarattı, para ABD hazine kağıtlarından çıkmaya başladı ve faizler arttı. diğer taraftan Fed, federal hükümet borç tavanı ve Cumhuriyetçilerle Demokratlar arsındaki diğer siyasi belirsizlikler nedeniyle 2009-10 yıllarındaki gibi ilave hazine kağıdı alım programı açıklayamıyor. Fed salt ekonomik bir kurum değildir, siyasi dengeleri ve gelişmeleri de gözetir. borç tavanı belirsizliği olmasaydı Fed çok büyük ihtimalle varlığa dayalı menkul kıymet değil hazine kağıdı alırdı çünkü hazine kağıdı alımlarının ekonomi üzerindeki etkisi çok daha fazladır. dolayısıyla 10 yıllık faizlerin yükselmesinin 2 ana nedeni var: 1- ekonomik toparlanma algısı 2- borç tavanı ve diğer siyasi belirsizlikler nedeniyle Fed'in hazine kağıtları yerine varlığa dayalı menkul kıymetlere yönelmesi.
      eğer global anlamda hisse senedi piyasaları düşüşe geçerse, ekonomik zayıflık algısı oluşursa ABD 10 yıllık tahvil faizleri hızlı bir şekilde düşecektir. Fed ister alım yapsın ister yapmasın.

      Sil
    2. Adsız olarak yorum yapan çok ilginç bir açıdan yaklaşmış, teşekkür ederim, yeni bir pencere açtı. Şimdiye kadar hep FED in alımının azaltması dolayısıyla alıcının azalması 10 yıllık faiz artışının sebebi gibi düşünülüyordu. Yorumcu ekonominin düzelmesi, borçlanma ihtiyacının azalmasını göstermiş. Eğer bu etki doğruysa, 10 yıllıklar bir "safe haven" enstrumanı ve bu piyasayı bile bu kadar etkiyelecek çok daha büyük boyutta bir riskli enstrumanlar var ve çoğu kimse spekülatif kazanç pesinde bu piyasaya akmaya başlamış anlamına geliyor. Borcu milli gelire yaklaşmış Amerika nın hazine tahvillerini bile gölgede birakacak bir riskli asset piyasası var sonucu çıkıyor bu durumda. Şimdi bu piyasaların ne olduğunu araştırcam. Teşekkürler...

      Sil
    3. Fed varlığa dayalı menkul kıymet yerine hazine kağıdı alsaydı 10 yıllık tahvil faizleri bu kadar artmazdı. Fed'in alım yapmamasının hiçbir etkisi olmazdı diyemeyiz. Obama 2009-11 arasında olduğu gibi bol keseden para harcayıp, istediği kadar borçlanabilseydi Fed hazine kağıdı alırdı ancak bütçe-borç tavanı meseleleri nihai bir çözüme kavuşturulmadığı için 2009-10 yılındakilere benzer bir şekilde hazine kağıdı alım programı açıklamadı. açıklasaydı siyasi çekişmenin tarafı olmakla suçlanabilirdi. operation twist denilen göstermelik bir uygulamayla yetindi.
      ABD hazine kağıtları bir nevi "güvenli liman" olarak algılanıyor. ABD dışındaki ülkelerin bütçe açığı azaldıkça tahvil faizleri düşerken ABD'de tam tersi oluyor. bütçe açığının düşmesi "ekonomik toparlanma" olarak algılanıyor ve yatırımcılar ABD hazine kağıtlarından çıkarak hisse senetleri ve gelişmekte olan ülkeler gibi riskli piyasalara yönelebiliyor.

      Sil
  15. bu yıl stok değişimleri dahil yatırımların GSYH'ye oranı %21 olarak gerçekleşti. kabaca, kamu yatırımları 4,5 puan, özel yatırımlar 16,5 puan. %7,5 cari açıkla; (özel kesim tasarrufları/GSYH) oranı %10,5 (kamu yatırımları hariç kamu tasarrufu/GSYH) oranı ise %3.
    1. 2014 siyasi belirsizliğin yüksek olduğu bir yıl olacaksa; özel tasarruflar 2012 düzeyi olan %12'ye rahatlıkla çıkabilir çünkü siyasi belirsizlikler Türkiye'de geçmiş yıllarda özel tasarrufları hep artırmış (mesela 2001'de özel tasarruflar 2000 yılına göre 4 puan artmış). sizin 2014 tahmininizde özel kesim dengesi (cari denge - bütçe dengesi = -%7,5 - (-%2,5) =) -%5 gelirse o zaman %12'lik özel kesim tasarrufuyla (özel yatırım/GSYH) oranı %17 olur ki 2013'ün bile üzerinde. siyasi belirsizliğin ve 2 seçimin olduğu bir ortamda özel yatırımlar artabilir mi?
    2. kamu yatırımları/GSYH oranı seçimler dolayısıyla %4,5'in üzerine çıkarsa, ki çıkma ihtimali az değil, (toplam yatırım/GSYH) oranı 2013'e kıyasla artabilir. 2014 tahmininizde işsizliğin artacağını ve büyümenin düşeceğini öngörüyorsunuz. eğer yatırımlar artarsa bu öngörünüz özel tüketimde azalmayla mümkün olabilir. yatırımların arttığı ancak tüketimin azaldığı bir ekonomi enteresan değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediklerinizin hepsi doğru ama bunlar bire bir aynı zamanlarda ortaya çıkan gelişmeler değil. Örneğin büyümenin yüzde 2,2'ye düştüğü 2012 yılında işsizlik yüzde 9,2 iken büyümenin tekrar yüzde 4'lere yükseldiği 2013 yılında işsizlik yüzde 10'lara geldi.

      Sil
    2. Hocam ama işsizlik "geriden gelen" bir göstergedir. ekonomideki yavaşlığın işsizliğe yansıması zaman alır. yatırımlar ise tam tersi önden gider, gelecek döneme dair beklentiler bozulduğu anda yatırımlar azalır. sizin tahmininize göre özel kesim dengesi (S-I) %5 açık veriyor. bence 2014'te özel kesim en az 2012'deki kadar yani %12 tasarruf eder. o zaman %17'lik bir özel yatırım/GSYH oranı bana pek olası gelmiyor.

      Sil
  16. Hocam kafama takılan bir husus var. USD olarak GSYH 2013'te 820 milyar dolar. 2013'te ortalama kur 1.9 ise nominal GSYH 820X1,9=1558 milyar TL. 2013'te GSYH deflatörü %5,6 yükselmiş. 2014 enflasyon tahmininiz 2013'ten farklı değil o halde 2014 deflatör değişimi %6 olsa üzerine de %3 büyümeyi ekleyin nominal GSYH %9 artar 1558X1,09=1698 milyar. 1698 milyarı USD bazında 2014 tahmini 835 milyar dolara bölersek 1698/835=2,03 gibi bir ortalama dolar kuru çıkıyor. 2014 ortalama kur tahmininiz 2,03 iken sene sonu beklentiniz 2,30 demek ki gelecek yılın sonlarında yeni bir kriz dalgası ve overshooting bekliyorsunuz. doğru mudur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet asıl sorunların yine bu yıldaki gibi yılsonuna doğru ortaya çıkmasını bekliyorum.

      Sil
  17. Hocam, Merkez Bankası sanki trendlere geç yanıt veriyor, çok tutucu davranıyor gibi geliyor bana. Siz ne dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. MB'nin sorunu faize dokunamamasında. O nedenle geç kalıyor gibi görünüyor.

      Sil
  18. Merhabalar Hocam

    haddim olmayarak bir öneride bulunacağım;

    siteniz çok güzel ve yararlı biligiler içeriyor çağımız teknoloji çağı olduğundan keşke apple ,android uygulaması şeklinde yapsanız..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba ben hocamızı twitter üzerinden takip ediyorum, bildirimleri açtım, bir şey paylaştığında hemen bildirim geliyor girip siteye ulaşabiliyorum rahatça. tavsiye ederim. iyi günler :)

      Sil
  19. Sn Eğilmez,
    benim sorum kamu ve özel borçlar hakkında.
    özel sektörün borcu kamudan fazla. Turkiye'nin ozel sektor de genelde emlak -konut sektorune baglı oldugunu düsünyorum. bana gore emlak sektoru asıır şişmiştir. sonunda da satıs - yeni yatırım dongusunun azalacagını ve tek seferlik veri kaleminin etkileceğini düşünüyoum. 2014 de bunlar için olası bir yıl . yukarıdaki değerlendirme hakkında görüşünüz nedir?

    herkese iy yıllar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerlendirmenize katılıyorum ama bu işin bir parçası bunun dışında en büyük sorun yüksek cari açığın nasıl finanse edileceği meselesi.

      Sil
  20. Mahfi bey yazınız için çok teşekkür ederim.Söyledikleriniz çok net ve anlaşılır ayrıca tarafsız.Basında sizin gibi tarafsız ve net insanları görmek pek mümkün değil malesef.
    Özelleştimeler gözüme takıldı.Malum hükümet özelleştirme gelirleriyle carkın bir kısmını ceviriyor.Peki bu özelleştirmeler bakıldığı zaman faydalı mıdır?
    Atıyorum özelleştirmeler sonunda hizmetler halka daha kaliteli ve ucuz fiyattan ulaşıp daha çok iş alanlarımı yaratıyor?Yoksa tam tersi özelleştirmelerden sonra halk daha vasat hizmeti pahalı mı alıyor?
    Tabi birde bu kurumların kar edip etmediği yani acaba günü kurtarmak adına mı biz bu altın yumurtlayan tavukları kesiyoruz.
    Özelleştirme Türkiye'de çok populer ama bugün birçok sosyal demokrasi bu kurumlarını sağlıklı bir şekilde işletiyor.
    Sizin görüşünüz nedir Türkiye'de yapılan özelleştirmelerle alakalı?
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben özelleştirmeden yanayım. Benim düşüncem devletin üretim faaliyetinde yer almaması, işin politikaıyla uğraşmasıdır. Ne var ki özelleştirme gelirleri sonsuza kadar elde edilemeyeceğine göre bu fırsatı iyi değerlendirip maliyeyi güçlendirmek gerekirdi. Biz bunu yapamadık. Ne yazık ki kamu maliyemizi geçici gelirlerle çevirip yapısal reformları yapamadık. Bu açıdan bakınca özelleştirme boşa gitmiş görünüyor.

      Sil
  21. Hocam biz üniversite öğrencilerine büyük katkılarda bulunuyorsunuz ve hocalarımız da okumamız için bizi sizi öneriyor. Yani verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. Geçen seneye kadar merkez bankası başkanının bir sözüne dövizde ciddi değişmeler oluyordu yani son açıklamalarında döviz yönünde konuşması da pek etkili olmadı bu durumda erdem başçının izlediği politikalara kimse neredeyse inanmıyor, sonuç olarak güven kalmadı. Son olarak başkanlıkta bir değişiklik sizce para politikalarında olumlu bir etki yaratır mı ? Teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Bence konu başkanda değil. Konu TCMB nin en önemli politika aracı olan faiz politikasını bağımsız olarak uygulayamamasında.

      Sil

  22. Hocam, ekodiyalog oldu da kaçırdım mı yoksa olacak mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekodiyalog ayın 7 sinde saat 4 de cnbce de olacak, kaçırmadınız.

      Sil
  23. Sevgili hocam, emeğinize sağlık. İyi yıllar diliyorum.

    YanıtlaSil
  24. 2013 tahminlerinizde dolar kuru(yıl ortalaması) ve ham petrol varil fiyatı da vardı. 2014'e ilişkin ortalama kur ve petrol fiyatı beklentiniz nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ortalama kur tahminim 2,225, petrol varil fiyatı tahminim 100 USD.

      Sil
  25. Hocam şuna katılırmısınız kamu sektörü dışardan aldığı borçları ya dışardan aldığı mal alımları için kullanarak ödemeler dengesi açığını finanse edecek yada dışardan aldığı borcu içeride daha fazla yatırım harcamasında kullanarak bütçe açığını finanse edecektir . Katılırmısınız .kısacası dışardan alınan borçlar ya içeride mal ve hizmet harcamalarında kullanılacak yada dışardan mal alımında kullanılacak ( örneğin baraj yapımı için bazı parçalar alınacaksa , v.s gibi)

    YanıtlaSil
  26. Sn. Hocam;

    Elinde dolara müdahale imkanı bulunan merkez bankası başkanının bile, üç ay sonraki dolar tahminlerinde %12 yanıldığı bir ülkede, özelikle bir yıl sonrası için dışarıdan yapılan ekonomik tahminler ne kadar gerçekçi olabilir?

    Bu güzel yazınız için teşekkür ediyorum. Volkan.

    YanıtlaSil
  27. Merhaba, 2013 yılı GSMH,dış ticaret,cari açık,bütçe açıgı,,büyüme konularında özet bir yazı hazırlayabilirseniz faydalı olur..

    YanıtlaSil
  28. Hocam Merkez Bankasının faize dokunamamasında yakınılıyor. Eğer dokunsaydı kur artışı sınırlanabilir , enflasyon daha düşük çıkardı. Bundan başka gerekçeleriniz var mı faizle ilgili olarak . Birde faiz piyasaca belirleniyor diye biliyorum. Merkez bankası gecelik borç verme ve gecelik borç alma oranlarıyla yani faiz koridoruyla mı faizleri etkiliyor ? Teşekkür ederim .. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet MB'nin faizleri bankların fonlama maliyetini ve dolayısıyla faizlerini etkiliyor.
      Ben Türkiye'deki enflasyonun ağırlıklı olarak maliyet enflasyonu olduğunu o nedenle faiz artırmanın enflasyonla mücadeleye yaramayacağını düşünüyorum. Ama konu döviz girişini artırmaksa o zaman faiz artışının yararı olabilir.

      Sil
  29. Merhaba hocam,
    2014 için faiz ve kur sorununa MB'nin pekte çözüm bulabileceğine inanmıyorum. Ne yazıkki Doç.Dr. Erdem Başçı, MB başkanlığı görevine geldiği ilk günden bu yana piyasalar için inandırıcı ve güven verici olamadı. Üzülerek söylüyorum ki. MB başkanı istifa etmeden de kurdaki bu yükselişin (oynaklığın) durulacağını sanmıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konu Erdem Başçı konusu olmaktan çok hükümetin MB bağımsızlığını ne kadar sindirebildiği konusu sanırım. Kişiler değişse de tavır değişmediği sürece aynı sonuçlarla karşılaşmak kaçınılmazdır.

      Sil
  30. Sayın Erdem Başçı yılsonu dolar kuru tahmininde, kendi kariyerini ortaya koyarak, bence bir devlet adamlığı duruşunu göstermiştir. O günlerin insanlara verdiği şok nedeniyle herkes döviz alımına yönelebilirdi. Tabii ki, Türkiye'de her an herşey olabileceği için 17 aralık gününü tahmin edemedi. Tabi ölçemeyiz, 1,92 kur tahmini piyasaya verilmeseydi dolar/Euro kuru şimdi ne olurdu? Ölçebilseydik, diyebilirdik iyi oldu kötü oldu. Benimki de bir tahmin, iyi oldu.

    FED tahvil alımlarını azaltacağını söylemeden çok önce bu durumu görmüş olacak ki 2012 yılında yumuşak iniş yaptırdı. 2013 yılına yüksek büyümeyle girdiğimizi düşünün. Ve MB yayınladığı raporlarda hep şu ifade vardı, bankaların uzun vade kredi ödeyicisi, kısa vade kredi kullanıcı durumunda olduğu dikkat çekmektedir. Yine tahminim yurtdışı piyasaları da FED in tahvil programında değişikliğe gideceği öngörüyorlardı ve bu yüzden zarar etmemek adına uzun vadeli kredi açmıyorlardı piyasalara.
    Doğru ya da yanlış düşünüyor olabilirim. Ama Erdem Bey'e de haksızlık yapmamak gerekir.
    Yani bizler FED in tahvil azaltacağını yıl ortasında öğrendik. Peki bu belli değil miydi?
    Biz de özeleştiri yapalım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı kanıda değilim. Zaten Başçı da hata ettiğini kabul etti.

      Sil
    2. Hürriyetten bir alıntı.

      Başkan Başçı, yılsonunda doların 1.92 olacağını tahmin etmesine karşın bugün 2.1 liraya yaklaştığının anımsatılması üzerine, “Arızi gelişmeler bu sapmalara yol açabilir. 1.92’yi orta ve uzun vadeli projeksiyon olarak almaya devam edebilirsiniz”

      Başkan Başçı, 2014 yılında izlenecek Para ve Kur Politikasına ilişkin düzenlediği basın toplantısına, "2013 yılının sakin olacağını söylemiştim. Yanılmışım. Erken konuşmamak lazımmış" sözleriyle başladı.

      Dediğim gibi, 17 Aralığı tahmin edemedi. Yoksa kur belli bir sapma aralığında, ortalama bu seviyelerde olurdu. Belki 31.12.2013 olmayabilirdi ama bugün 2,2 lere de gelmezdi.

      2013 ün sakin geçeceği hususunda yanıldığını kabul etti. 17 aralığı tahmin edemezdi ağustos ayından.

      Sil
  31. Taperin muslukları kısma nedenleri nedir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonsuza kadar para basmak mümkün olmadığı için musluklar kısılıyor.

      Sil
  32. Hocam merhaba, 2014 yılı için bi yorumu sizinle paylaşmak istedim: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25502345.asp?yazarid=44
    Yazının bir kısmında İTO başkanı İbrahim Çağlar "Gezi ve 17 Aralık süreci olmasaydı 2014 sonunda dünyanın ilk 15 ekonomisi arasına girebilirdik".
    Şu an 17. büyük ekonomi olduğumuz, 2012 sonunda 790 milyar $ GSMH'ya sahip olduğumuz ve 15. sıradaki G. Kore'nin 1.129 milyar $ GSMH'ya sahip olduğunu düşünürsek 2014 sonunda 15. olabilmemiz için 2013 ve 2014 yıllarında yaklaşık %20 ortalamayla büyümemiz gerektiğini hesapladım. 2013 o kadar (!) parlak geçmediği için (en iyimser tahmin olan %4'ü ele aldım) sizce sayın başkan 2014'te %37 büyüyeceğimizi mi tahmin ediyor (o da diğer 2 ülkenin hiç büyümediği varsayımıyla)?
    İTO başkanı olabildiğine göre eknomi bilgisi olması lazım, sizce neden böyle fazlasıyla iyimser bir tahminde bulunuyor?
    Kimsenin bu kadarını düşünmeyip araştırmadan, düşünmeden kabul edeceğini mi düşünüyor acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'nin bu demokrasi, bu eğitim ve bu hukuk sistemiyle 2023'de bugünkü yerini koruması başarı olur.

      Sil
  33. Hocam merhaba,

    Son haftalarda yaşanan ve anlayamadığım bir ekonomik durum var.
    Faizler yükselmekte ve aynı zamanda döviz kurları da artmakta.
    Bu iki etkinin birlikte görülmesi neyin götergesidir?
    Bizim ekeonomik teoriden bildiği üzere faizler artarken tam sermaye hareketliliği olan ülkelerde dövizin bollaşması ve döviz kurunun düşmesi gerekir.Bu etki bir krizin habercisi midir?
    Teşekkürler hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisi de aynı şeyi gösteriyor. Döviz ihtiyacı var. O nedenle kurlar artıyor ve döviz çekebilmek için de faizler artıyor.

      Sil
  34. Hocam bu yazınızı atlamışım, çok faydalı oldu paylaştığınız için teşekkür ederim.

    Bildiğim kadarıyla her ay 12 milyar $ kadar borç ödemesi, 6 milyar kadar da cari açıktan kaynaklanan döviz ihtiyacımız var. Merkez Bankası talimat gereği faiz silahını kullanamıyor olsa da buna mecbur kalınacağını ve faizlerin artacağını düşünüyorum. Siyasi ortamı da hesaba katarsak hem faiz arttıracağımız hem de borçlanma maliyetinin artmasına rağmen yeterli kaynak bulamayacağımız bir döneme giriyoruz diyebilir miyiz?

    Öyle ise; 90'ların ekonomik ortamına benzeyen bir süreçten geçeceğiz, hem de o dönemin 3 katı fazla borçla demek midir? Bu şartlarda faizin, ve yükselmesi kaçınılmaz kurun etkisiyle TÜFE'nin iki haneli rakamlara tırmanması ihtimaline ne dersiniz?

    Cari açığı azaltıcı önlemler (ÖTV artışları gibi) işe yararsa ne ala.. Ama işe yaramazsa, fon çıkışı devam ederse, 18 milyar $'lık aylık yükü kaldıramazsak, $ kurunun çok ekstrem noktalara ulaşması gibi bğir senaryo mümkün müdür?

    Gösterge 2014
    GSYH (milyar USD) 800
    Büyüme (%) -
    TÜFE (yılsonu, %) 10+
    İşsizlik (%) 11+
    Bütçe Açığı / GSYH (%) 2,5+
    Cari Açık / GSYH (%) 7+
    USD Kuru (yılsonu 2,50+

    "Gibi bir senaryodan çekinmenin gereği yok" diyebilir miyiz?

    Saygılarımla Hocam..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu senaryo gerçekleşmesi olası bir senaryodur.

      Sil
  35. Hocam bende dovuz madurlarindan biriyim.dovizimi yaz basinda bozdum tr yaptim.faize yatirdim.simdi bays zarsr ettim.tekrar doviz alsammi diye dusunuyorum.dogru bir karsr icin dogru guvenilir bi agizdan yani sizden bir karar istiyorim.hocam ne yapmaliyim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda söyleyebileceğim çok bir şey yok açıkçası. BU tür kararlarda uygulamayı daima yarı yarıya yapmak gere. Yani bozdururken yarısını bozdursaydınız şimdi zararınızı tolere edebilirdiniz. Eğer imdi almak istiyorsanız da yarı yarıya yapın derim.

      Sil
  36. Hocam cok tesekkurler ilginiz icin.faizlerde bir artis gozleniyormu.belki oyleliklede olsa zarari uzun surelide olsa duzelte bilirmiyim.

    YanıtlaSil
  37. Hocam, "MB'nın ekonominin gereklerine geri dönüş kararı"ndan kastınız nedir? Daha doğru bir söylemle Merkez Bankası şu anda ne yapmalıdır?

    YanıtlaSil
  38. Değerli hocalarım 2014 yılı için BES hesabımızdaki fon seçimlerini nasıl yapacağımız ile ilgili bilgi verebilirseniz sevinirim

    YanıtlaSil
  39. Hocam Türkiye'de 2013 itibariyle ve 2014'ün ilk 3 aylık döneminde ödemeler dengesini yorumlar mısınız?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı