Yüksek Faiz - Düşük Kur
2020 yılında sosyal medyada bir paylaşım yapmışım: “Bir dönem yüksek faiz düşük kur vardı. Sonra düşük faiz yüksek kur dönemi geldi. Şimdi yüksek faiz yüksek kur var. Bütün bu dönemlerde riskler hep yüksekti. Riskleri düşüremediğimiz sürece faiz ve kurla oynayarak bir yere varamayız.”
Sanırım Türkiye’nin son 30 – 40 yılına
ilişkin ekonomik durumunu bundan daha iyi özetleyecek bir yorum olamaz. 2020’den
bu yana değişen tek şey yüksek faiz yüksek kurdan düşük faiz yüksek kura oradan
da yüksek faiz düşük kura geçmiş olmamızdır. Yani aslında değişen hiçbir şey
yok aynı döngüyü tekrarlayıp duruyoruz. Çünkü asıl değişmeyen şey risk
yaratmaya devam ediyor olmamız.
Kur ve faiz arasındaki ilişki faizin
ulusal paranın iç değerini, kurun ulusal paranın dış değerini belirlemesinden
kaynaklanıyor. Faizi enflasyonun, kuru da paranın deş değer kaybının yansıması
olarak kabul edersek iç ve dış değer kayıplarının eşitlenmesi gerektiğini de
kabul etmiş oluruz. Her ikisini de belirleyen unsur ülkenin siyasal, sosyal ve
ekonomik alanlarda karşılaştığı veya kendi başına yarattığı risklerin
boyutudur. Eğer bir ülke büyük risklerle karşı karşıyaysa o zaman ulusal
parasının iç değer kaybı da dış değer kaybı da yüksek olur. Normal koşullarda,
risk yaratmayan ve mevcut riskleri düşürmeye çaba gösteren bir ekonomide ulusal
paranın iç değer kaybı (enflasyon) ve dış değer kaybı[i]
birbirine yakındır. O nedenle de faizler de kurlar da ne yüksek ne de düşük
olur, normal olur.
Bizde koşullar normal olmadığı,
ülke sürekli risk yaratan bir durumda olduğu için bu dengeler şaşar. Bunlara ek
olarak yapılan ölçümlemeler de tartışmalıdır. Böyle bir durumda kurun ya da
faizin yüksek mi düşük mü olduğu tam olarak bilinemez. Mayıs ayı itibarıyla ENAG,
enflasyonu, TÜİK’in açıkladığının iki katı olarak buluyor. Bunların hangisi
doğru? İkisini bir arada faiz ve kuru da alarak karşılaştırmalı olarak bir
tabloda gösterelim:
Bu duruma göre eğer TÜİK’in
ölçtüğü (TÜFE) enflasyon hesabı doğruysa TCMB’nin faizi düşürerek mevduat
faizinin ve kredi faizinin düşürülmesinin önünü açması gerekiyor. Faizler
düşerse kur da yükselir. Çünkü yüksek faiz özellikle sıcak parayı yurda çekerek
kurun baskılanmasına yol açıyor. Bu durum işimize gelebilir çünkü ihracatçı
kurun düşük kalmasından çok şikâyetçi, sanayici ve tüccar da faizin yüksek
olmasından ve maliyetlerini bozmasından şikâyetçi. Böylece bir taşla iki kuş
birden vurulabilir. Buna karşılık ENAG’ın yaptığı (e-TÜFE) enflasyon hesabı doğruysa
faizler yeterince düşük, kurun yükselmesini sağlamak gerekiyor. O da faizi
düşürmeden pek olacak bir şey değil. Öte yandan kurun tahminlerden hızlı yükselmesi
demek GSYH’nin ve dolayısıyla kişi başına gelirin hesaplandığı düzeyin altına gelmesi
anlamına gelir ki bu da bizi düşündüğümüz üst sıralara gitmekten alıkoyar.
Bu aşamada sorulması gereken ilk
soru şudur: Biz enflasyonu doğru ölçüyor ve doğru açıklıyor muyuz? Bu soruya
vereceğimiz yanıt çok önemli.
Yalnızca ekonomi açısından değil
her açıdan yapılması gereken en önemli şey gerçeği görmek ve paylaşmaktır. Bunu
yapmadığımız anda sorunlara çözüm bulamayız, yukarıda yazdığım gibi kendimizi
çözümsüzlük kısır döngüsünün içinde buluruz. Boyuna göre 20 kilo fazlası olan
ve sağlığı için doktorlar tarafından diyet ve yürüyüş yaparak kilo vermesi önerilen
bir insan düşünün. Her sabah kalkıp tartılması ve ona göre diyetini ve sporunu
ayarlaması gerektiği söylenmiş olan bu kişi tartıyı on kilo düşük ayarladığında
sorun çözülmüş gibi görünür. Oysa gerçek öyle değildir, kişi yalnızca kendisini
kandırmış olur.
[i] Buna devalüasyon (hatta kısaltarak
deval) diyenler olmakla birlikte bu ifade doğru değildir. Çünkü devalüasyon
idari bir kararla yapılan bir değer kaybıdır ve sabit kur rejimlerinin geçerli
olduğu dönemlere özgüdür. Kurun dalgalı olduğu günümüz dünyasında ulusal
paraların yabancı paralara karşı değer değişimi anlık olarak piyasada gerçekleşir.
O nedenle buna devalüasyon denmesi doğru değildir.
Sn Eğilmez, faiz bu şekilde sonsuza dek yüksek tutulabilir mi? Zamana karşı da bir yarışımız yok mu, reel sektör yavaşladığında mecburen düşürmemiz gerekmeyecek mi?
YanıtlaSilEnflasyon yüksekse faiz de yüksek kalacak demektir. Sorun faiz değil enflasyon.
SilYazınız için teşekkür ederim.
YanıtlaSil🙏
SilSayın hocam şu halde malum kişiler kendilerini değil, koskoca bir ülkeyi kandırmaya çalışıyorlar; iyi-kötü başarılı da oluyorlar…
YanıtlaSilKandırılmaya uygun insanları kandırmak kolaydır.
SilSn.Hocam benim bir türlü kabul edemediğim şey şu ; Çok iyi eğitim almış Merkez Bankası yöneticileri yanlış enflasyon oranını nasıl kabul ediyor ve çözüm üreteceğiz diyor . Bu insanların nasıl bir meslek etiği var . Merkez Bankası nın politikalarını yorumlayan ve hatta destekleyen üniversite hocaları var . Bunlar öğrencilerine ne öğretiyorlar ?
YanıtlaSilİyi eğitim ile etik farklı şeyler.
SilYanlış değerlendirme değerleri ve teraziyi düşük değere ayarlama bizi bu günlere getirdi , artık hiçbir kriterin önemi kalmadı.Görünen o ki bu resmi ekonomik veriler daha da gerçeklerden uzak sürecek. Kötü günler bitecek , daha kötüleri başlayacak. Hiçbir uyarı ve toplum tepkileri artık etkili olamıyor. Yazınız için sağolunuz....
YanıtlaSilSağ olun.
Silhem Sanayicinin istediği gibi faizi düşmek, hem ihracatçının isteğine uyup dövizi serbest bırakıp dövizin yükselmesine karışmamak, hem de halkın istediğini karşılayıp enflasyonu (gerçek olanı) gerçekten düşürmek mümkün mü?
YanıtlaSilEğer enflasyonu doğru ölçer, gerçekleri söyler, kamu israfını önler ve her gün yeni riskler yaratmayı bir yana bırakırsak mümkün.
SilAdaletten sapmış kötü yönetimler olduğu sürece Türkiye'deki riskler hiç bitmez. Taşıyıcı kolonlarımız çatlamış durumda. Sadece birkaç değişiklik yapıp, sıva ve yamayla işleri düzeltemeyiz. Binayı komple yıkıp, sağlam temeller üzerine yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Bizi kaosa sürükleyen tüm sistem ve yapılara son vermeliyiz.
YanıtlaSilKomple yıktığımızda altında kalma riskimiz çok yüksek.
SilBizi kaosa sürükleyen tüm sistem ve yapılara son vermediğimiz taktirde taşıyıcı kolonlarımız yine çatlayacak. Adalet ve iyi yönetimden yoksun bu sistem ve yapılara son verip, adalet ve iyi yönetimi esas alan güçlü sistem ve yapıları inşa etmeliyiz. Binayı komple yıkmak derken, anlatmaya çalıştığım buydu, saygılar.
SilO açıdan haklısınız, sevgiler.
SilO zaman yapılacaklar listesi:
YanıtlaSil- Enflasyon düşürülecek,
- Faiz düşürülecek,
- ihracatçının elini rahatlatmak için döviz serbest bırakılacak,
- İşsizlik düşürülecek,
- Asgari ücret, memur ve emekli maaşına zam yapılacak,
- Büyüme sağlanacak,
- hukukun üstünlüğü sağlanacak,
... ödev çok.
Peki bunlar nasıl yapılacak?
Çok basit:
SilYeni risk yaratılmayacak
Mevcut riskler tek tek ortadan kaldırılacak
hepsinden önce hukukun tarafsızlığı, bağımsızlığı ve üstünlüğü sağlanacak.
Bunlar yapılırsa ötekilerin çoğu kendiliğinden olur.