Yabancı Yatırımcı Niçin Tedirgin?

Gün geçmiyor ki reyting kuruluşlarından birisi Türkiye hakkında bir uyarıda bulunmasın ya da önde gelen ekonomi gazete veya dergilerinde Türkiye’deki risklere dikkat çeken bir makale yayınlanmasın. Bunları okuyunca kimimiz eleştirilere hak veriyoruz kimimiz ise bu eleştirileri yapanları suçlamayı tercih ediyoruz. Pek çok kişi şu soruyu soruyor: “Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir sürpriz yaşanmadı. O halde niçin Türkiye hakkında böyle bir endişe söz konusu?”

Merkez Bankası Haziran ayı Uluslararası Yatırım Pozisyonu verilerini yayınladı. Uluslararası Yatırım Pozisyonu, bir ekonomideki yerleşik kişilerin yurtdışında yerleşik kişilerden olan finansal alacakları ile altın varlıklarını ve yurtdışında yerleşik kişilere olan finansal yükümlülüklerini stok olarak gösteren tablodur. Uluslararası Yatırım Pozisyonu tablosunda toplam finansal varlıklar ile toplam finansal yükümlülüklerin farkı net uluslararası yatırım pozisyonu olarak adlandırılmaktadır. Başka bir deyişle, net uluslararası yatırım pozisyonu, Türkiye’nin yurtdışından alacaklarıyla, Türkiye’nin yurtdışına borçlarının netleştirilmiş şeklini göstermektedir. Net pozisyon pozitif veya negatif olabilir.

Aşağıdaki tabloda Türkiye’nin uluslararası net yatırım pozisyonu verileri yıllar itibariyle karşılaştırmalı olarak yer alıyor.

Gösterge
2002
2011
2012
2013
2014/6
Varlıklar
62,3
179,1
214
225,5
230
Yurtdışında doğrudan yatırımlar
5,8
27,7
31
33,4
35,5
Portföy yatırımları
0,8
1,8
1,3
0,9
1
Diğer yatırımlar
27,5
61,3
62,6
60,3
59,9
Rezerv varlıklar
28,1
88,3
119,2
131
133,5
Yükümlülükler
147,8
493,4
634,2
615,8
652,9
Yurtiçinde doğrudan yatırımlar
18,8
139,5
187,6
145,5
159,5
Portföy yatırımları
23,9
109,4
179
167,8
188,8
Diğer yatırımlar
105,1
247,5
267,6
302,6
304,6
Uluslararası Net Yatırım Pozisyonu
-85,5
-314,3
-420,2
-390,3
-423

(Not: Tablodaki başlıkların içeriklerini yazının sonundaki kutuda açıkladım.)  

2002 yılsonundan 2014 yılının ortasına kadar geçen 12 yıllık sürede Türkiye’de yerleşik özel ve tüzel kişilerin yurtdışında sahip oldukları varlıklar yaklaşık 3,7 kat artmış görünüyor. Buna karşılık yurt dışında yerleşik kişilerin Türkiye’de sahip oldukları varlıklar, ya da Türkiye’deki yerleşik kişilerin yurtdışında yerleşik kişilere olan yükümlülükleri 4,4 kat artmış bulunuyor. Bunun sonucunda Türkiye’de yerleşik kişilerin uluslararası net yatırım pozisyonu yaklaşık 5 kat daha bozularak -85,5 milyar dolardan -423 milyar dolara yükselmiş oluyor.

Bu tablonun özeti şudur: Bugün yurtdışında sahip olduğumuz varlıklarla yabancıların burada sahip olduğu varlıkları (yani bizim yükümlülüklerimizi) karşılıklı olarak ödemeye kalksak bizim bu varlıkları verdikten sonra üste 423 milyar dolar daha vermemiz gerekiyor. Tablodaki en önemli karşılaştırma doğrudan yatırımları dışarıda tutmak suretiyle yapılacak karşılaştırmadır. Çünkü doğrudan yatırımlar kolay kolay çıkıp gidemez. Doğrudan yatırımları karşılıklı olarak hem varlıklardan hem de yükümlülüklerden çıkarıp bakarsak doğrudan yatırımlar hariç uluslararası net yatırım pozisyonu -299 milyar dolar olarak karşımıza çıkar. Aynı büyüklük 2002 sonunda -72,5, 2013 sonunda ise -278 milyar dolarak hesaplanıyor. Son altı ayda doğrudan yatırımlar hariç net pozisyon 21 milyar dolar daha bozulmuş görünüyor. Net uluslararası yatırım pozisyonu böyle olan bir ekonomiye yatırım yapan herkes tedirgin olur. Diyelim ki yatırım amaçlı olarak elinizdeki paranın bir bölümüyle 2 yıl sonra teslim edilecek bir daire aldınız. Binayı yapan müteahhitlik şirketi oldukça borçlu bir şirket. Üstelik ikide birde kendisine kredi veren bankalarla kavga ediyor. Buna karşılık binanın ileride size iyi kira getireceğini düşündüğünüz bir yerde yapılıyor olması nedeniyle bu yatırıma girmiş bulunuyorsunuz. Bu durumda yaptığınız yatırımdan dolayı tedirgin olmaz mıydınız? Acaba müteahhit binayı bitirebilecek mi? Benim dairemi zamanında teslim edebilecek mi? Şeklinde sorular kafanızı kurcalamaz mıydı? Bu sorulara muhtemelen evet yanıtı veriyorsanız bu uluslararası yatırım tablosuna bakınca varlığına buraya yatırım yapan yabancıların tedirginliğini anlıyorsunuz demektir.   

Türkiye’nin kırılgan beşli arasında gösterilmesinin en temel dayanaklarından birisi budur. Aslında tablo böyle olmakla birlikte bunun farkında olarak yapısal reformlara başlamanın sinyallerini veren bir yönetim olsa tedirginlik yine de azalabilir. Ne var ki sinyaller tam tersi yönde geliyor. Durumu tam olarak anlamadığımızı gösteren açıklamalar çıkıyor. Örneğin faizi indirerek enflasyonu çözeceğimizi söylediğimizde yabancı yatırımcı sorunu anlamadığımızın yanı sıra bilgimizin de yetersiz olduğunu düşünmeye ve yatırımı konusunda tedirgin olmaya başlıyor. Yabancı yatırımcının tedirginliği ister istemez reyting şirketlerini de tedirgin ediyor. Bir şey olursa yatırımcıların onlara “bizi neden uyarmadın” diye sorması ve hatta dava açması muhtemel. Onlar da bu argümanları önlemek için not indirimine gitmeseler bile yavaş yavaş uyarı niteliğinde açıklamalar yapıyorlar.


Ek: Uluslararası Yatırım Pozisyonu Tablosu neleri kapsıyor?

Varlıklar Bölümü: 
Yurtdışında doğrudan yatırımlar: Türkiye’de yerleşik kişilerin başka bir ülkede yerleşik şirketlerde sürekli bir pay elde ettiği ve dolayısıyla yönetimde söz sahibi olduğunu gösteren yatırım kategorisidir. Portföy yatırımları: Portföy yatırımları, Türkiye’de yerleşik kişilerin yurtdışında yerleşik şirketlerin hisse senedi ve borç senetlerine yaptıkları yatırımları içeren yatırım kategorisidir. Doğrudan yatırımların aksine, bu senetlere yatırım yapanlar, bu senetleri ihraç eden kuruluşun yönetiminde etkin değildir.
Diğer Yatırımlar: Türkiye’de yerleşik kişilerin başka ülkelerde yerleşik kişilere açtığı ticari krediler ve diğer kredilerin yer aldığı kategoridir.
Rezerv varlıklar: Para ve kur politikalarını desteklemek, piyasalara güven vermek, devletin döviz cinsinden iç ve dış borç servisini gerçekleştirmek, dışsal şoklara karsı gerekli döviz likiditesini bulundurmak gibi amaçlara yönelik olarak TCMB tarafından denetlenen, kullanıma hazır dış varlıklardır.

Yükümlülükler Bölümü: 
Yurtiçinde doğrudan yatırımlar: Yurtdışında yerleşik kişilerin Türkiye’de yerleşik şirketlerde sürekli bir pay elde ettiği ve dolayısıyla yönetimde söz sahibi olduğu kategoridir.
Portföy yatırımları: Portföy yatırımları, Türkiye’deki hisse senedi ve borç senetlerine yurtdışında yerleşik kişilerin yaptığı yatırımları içeren kategoridir. Doğrudan yatırımların aksine, bu senetlere yatırım yapanlar, bu senetleri ihraç eden kuruluşun yönetiminde etkin değildir.
Diğer Yatırımlar: Yurtdışında yerleşik kişilerin Türkiye’de yerleşik kişilere açtığı ticari kredilerin yer alıyor.


Yorumlar

  1. yabancı yatırımcının jetonu ali babacanla jölelinin bank asya konusunda birbiriyle zıt açıklamalar yapmasından sonra düştü. beyefendi babacanı defterden sildi gibi yorumlandı. babacan bir sonraki hükümette kabinede yok, memet şimşek zaten vetolu. babacan muhtemelen köşk danışmanı olacak. akpnin anayasayı değiştirecek çoğunluk için %50 üzeri oy alması da çok zor olduğuna göre kabinedeki üç dönem kuralına takılmayan isimler önemini koruyacak. numan ve jöleli gibi yabancı yatırımcıya hitap etmeyen isimler riskleri artırıyor.

    YanıtlaSil
  2. Sayın Hocam,
    Değerlendirmede "yükümlülük" olarak görünen ve sorunun kaynağı niteliğinde anlaşılan bir başka ifade ile Türkiye’nin uluslararası net yatırım pozisyonu 5 kat bozan kısma baktığımda temel değişimin yaklaşık 8,5 kat artışla "Yurtiçinde doğrudan yatırımlar" ardından yaklaşık 7,9 kat artışla "Portföy yatırımları" olduğu görülmektedir. Bildiğim kadarıyla ilki fiziki ikincisi finansal yatırımlar... Bunun artmasının şimdiye kadar hep olumlu olduğu yönünde bir kanaatim vardı. Hatta tabloyu böyle gören yabancı ekonomideki sürü (Bandwagon) etkisi ile daha çok yatırım yapmak istemez mi? Ama siz bu yorumu yapınca bu kanaatim biraz sarsıldı. Değerlendirmeniz için şimdiden teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında ülkedeki doğrudan yabancı sermaye yatırımları cari açığın finansmanı için en sağlıklı yol haklısınız. Ne var ki net açığın giderek büyüyor olması da negatif bir etki yaratıyor. Yine de asıl sorun siyasal istikrarın zedelenmemiş olması. Eğer öyle olmasa bunu lehte kullanmak bile mümkün olabilirdi.

      Sil
    2. 9 seçim üstüste kazanmış bir siyasi parti bir lider var hala siyasi istikrarsızlıktan bahsetmek sizcede abes kaçmıyor mu?

      Ayrıca hocam bu nasıl bir karşılaştırma bizim yatırımlarımızın az olması neden yabancı yatırımcıları tedirgin etsin? Zaten doğrudan yatırım oranları diğerlerine oranla az. Bu durumdan olsa olsa anca doğrudan yatırım yapanlar tedirgin olabilir.

      Borsanın ve kurun hareketli olması yatırımcıların işine yaramaz mı ? Mesela 17 ve 25 Aralık'tan itibaren düşmeye başlayan HALKB hisseleri Mart ayında 10 TL ye kadar geriledi. 10 liraya orta doğunun en büyük bankasına ortak olma fırsatını kim istemez?

      Not: HALKB hissesi temmuzda 17 lirayı görmüştü.
      Özet: Yazı bana hiç makul gelmedi.

      Sil
    3. Bizim yatırımlarımızın az olması değil yükümlülüklerimizin çok olması yabancı yatırımcıyı tedirgin ediyor. Borsanın ve kurun hareketli olması düzgün yatırımcın değil kapkaç yatırımcının işine yarıyor. İstediğimiz bu tip yatırımcı mı?
      Ayrıca siyasal istikrarsızlıktan söz eden ben değilim yabancılar. Yabancı medyayı ve kredi kuruluşlarını izlerseniz göreceksiniz. Yabancı yatırımcı da onları izliyor. Eğer siyasal istikrar sağlanmış olsa tamamen piyasada belirlenen CDS primleri eski düzeylerine gerilerdi.

      Sil
    4. o borçları bir ödeyememeye başla bakalım ne oluyor yazı sana makul gelmemiş olabilir ama diğer yüzde 48,21 e çok makul geldi bu yazı zaten başımıza ne geldiyse ben kazandım ve her zaman kazanıyorum istediğimi yaparım kimseye hesap vermek zorunda değilim mantığıyla hareket etmekten geldi eleştiriye bu kadar da kapalı olunmaz ki hocamız sorunu ortaya koyuyor önceden uyarıyor ve çözümünü de söylüyor yapısal reformlar daha ne yapsın ekonomiden anlayan anlamayan herkes yorum yapıyor işi ehline vermek gerekmez mi? şimdiye kadar yetkililer bu blogu takip etselerdi şu an çok farklı yerde olurduk farklı şeyler konuşuyor olabilirdik

      Sil
  3. Mahfi hocam, yine güzel bir yazı, çok teşekkür ederiz.

    Konusu geçmişken, size daha evvelden soruldu mu bilmiyorum ancak kredi derecelendirme kurumlarının Türkiye'ye karşı kısmi de olsa bir önyargıları olduğunu düşünüyor musunuz? Örnek olak S&P yabancı para cinsinden notumuzu yatırım yapılabilir seviyenin altında değerlendiriyor. Diğer yandan Romanya, Güney Afrika, Rusya, Endonezya, Hindistan, Meksika, Peru, Kolombiya gibi benzer risk profiline sahip olduğumuz ülkelerin hepsinin notu istisnasız yatırım yapılabilir seviyede.

    Geçmiş olumsuz tecrübelerimiz, bugünün Türkiye ekonomisi hakkında çekinceleri daha üst seviyeye taşıyor olabilir mi?

    Cevabınız için şimdiden teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Önyargılı olduğunu düşünmemiz için tümüyle piyasada şekillenen CDS primleriyle aralarında ciddi farklar oluşması gerekir diye düşünüyorum. Oysa CDS primi de yüksek.
      Saydığınız ülkelerin bazısının doğal kaynakları var, bazısı AB üyesi ve hiçbiri bizdeki gibi bilinen ekonomik yaklaşımlara tersten yorumlar getirmiyor. Bazen bu tür açıklamalar, siyasal gerginlikler ekonomiden daha çok etkiliyor notu.

      Sil
  4. Merhabalar

    Değerli yazınız için teşekkürler. İzninizle bir sorum olacaktı.

    Sizce Türkiye Neoliberal politika uygulamaya geçmesi gereken dönemden daha önce mi geçti? Bunu sormamın nedeni ise daha kurumlarında belirgin temelleri oluşturamamış, rekabet koşulları adil düzenlenmemiş, tüketici korunmamış vb. sorunların olması bu politikaları benimsemiş olması. Eğer bunlar gibi gerekli alt yapıları 1990'larda olustursaydık (ki bu koalisyon hükümetleri için çok zor bir atılım olurdu.) sizce şuan ki ülkemizden daha sağlıklı olmaz mıydı? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Bu konu çok tartışılmış ve kesin sonuca varılamamış bir konudur. Kimileri sizin dediğiniz gibi her türlü hazırlık yapıldıktan sonra neoliberal uygulamalara geçilmesinin doğru olacağını savunuyor. Özellikle sermaye hareketlerinin önlem alınmadan serbest bırakılmasının sıkıntılar yarattığını öne sürüyor. Benim fikrim bu tür bir geçişin ideal olarak hazırlıklar yapılmasından sonra olması gerektiği ama bunun da hiçbir zaman yapılamayacağı şekildedir. Yani eğer herşeyi tamamlayıp da bu politikalara geçiş yapmaya karar versek o geçişi hiçbir zaman yapamazdık. Çünkü bugünkü uygulamalardan da görüyoruz ki Türkiye, yapısal reformları zorunluluk olmadan (yani bir kriz yaşamadan) yapamıyor.
      Eğer bu altyapıyı oluşturabilecek yeteneğimiz olsaydı hiç kuşkusuz çok daha sağlıklı bir ekonomik yapıya sahip olur, neoliberal politikalar uygulamaya başladıktan 30 yıl sonra hala bırakın ekonomide gerekli olanları eğitim, yargı gibi en temel konulardaki yapısal reformları tartışmıyor olurduk.

      Sil
  5. Hocam bu gibi kredi derecelendirme kurumların ülkedeki siyasal belirsizlikler bir yana komşu ülkelerdeki belirsizliklerin ülkemize yaşattığı durumla alakası olabilir mi ? Özellikle Suriye içinde yaşanan olaylar ve kuzey ırakta yaşanan ışıd sardırıları ukranuada yaşanan syrılık hareketleri vb. Dış ticaret olumsuz etkilenmesi gibi nedenler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elbette. Bir ülkenin kredi durumu değerlendirilirken dış dünyadan ve tabii ki komşularındaki gelişmelerden hem ekonomik hem de siyasal açıdan nasıl etkilendiği de dikkate alınıyor.

      Sil
  6. hocam saygilar , dovin yukselmesi bu yatirimlari yabancilar icin tesvik etmez mi ? sizce doviz daha ne kadar yukselir ? eger yatirmlar bu ortamda devam etmezse , ekonomi sicak para ile ne zmana kadar donebilir ? kriz kapimizdami .kisa zamanda bi apple ya da samsung uretemeyecegimize gore herseye hazirlikli mi olmak lazim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TL'nin yabancı paralar karşısındaki oynaklığı yabancı yatırımcıyı tedirgin eder. Diyelim ki yabancı yatırımcı buraya kur 1,85 iken 100 USD getirmiş ve ve yüzde 10 faizle 185 TL olarak tahvile yatırmış olsun. Bir yıl sonunda anapara + faiz 203,5 TLsi olacak Diyelim ki kur o arada 2,17'ye yükselmiş olsun. Şimdi bu yabancı 203,5 TL'sini Dolara çevirirse eline 93,8 dolar geçecek. 100 dolar getirmişti. Demek ki faiz almasına karşın zarar etmiş oluyor. Bu yatırımcının kar etmesi için kurun değişmemesi ya da değişecekse de doların değil TL'nin değer kazanması gerekiyor.
      Türkiye'nin içinde bulunduğu durumdan çıkabilmesi için iki koşul gerekli: (1) Dünyada yeniden bir büyüme hareketi başlaması, likidite bolluğu doğması ve Türkiye'ye yabancı kaynak girişinin artması, (2) Yapısal reformların hızla başlatılıp yürütülmesi.
      İkisi de uzak görünüyor.

      Sil
  7. Hocam merkez bankasinin sahibi devlet midir.saniorum fed ozel banka.bizim merkez bankasinda hissedarlar var midir.saygilar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merkez Bankası bir anonim şirkettir. Sermayesinin % 51'i Hazine'ya aittir. Kalan sermaye miktarı içinde yerli bankalar, şirketler, şahıslar ve yabancı banka ve şirketler vardır. Hazine'nin hissesi yüzde 51'in altına düşemez.

      Sil
  8. hocam gelen sıcak para portföy yatırımları içinde sayılıyor değil mi bu da milli geliri oluşturan y=c+ı+g+x-m denklemınde ı nın içinde yer alıyor değil mi. iyi akşamlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bu sınıflandırmada sıcak para portföy yatırımları içinde yer alıyor. Kimileri portföy yatırımlarının tamamını sıcak para olarak kabul ederken kimileri de borsa yatırımlarını farklı değerlendiriyor.
      Y = C + I + G + (X - M) reel yani fiziki bir denklemdir. Sadece toplama yapılabilmesi için o fiziki değerlerin karşılığı parayla ifade ediliyor. Portföy yatırımlarının içindeki sıcak paranın bu denkleme girebilmesi için o parayı alanların bu parayla bir yatırım yapması gerekir.

      Sil
  9. Mahfi bey yazınız için teşekkürler. Faiz konusunda atılan yanlış adımlar popülist siyasete kurban ediliyor. Derecelendirme kuruluşlarının eleştirilerini sürekli komplo teorisiyle yorumlamak. Insanlari yurtdışına borcu sadece IMF den ibaret gibi gösterip borcumuz yok demek her açıdan ekonomik olarak yanlış yola donmus gibi görünüyoruz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet gerçekten de durumun en iyi özetini siz yapmışsınız. Bu tıpkı futbolda hatayı sürekli hakemde, saha veya hava koşullarında aramak gibi bir şey. Bu tür bahaneler üreteceğimize son on yılda yapısal reformlara girişseydik şimdi çok daha sağlam bir durumda olurduk.

      Sil
  10. Hocam Türkiye'nin ödemeler dengesi kriziy yasayıp-yaşamayacağını öngermek isteyen bir yatırımcı öncelikli olarak TCMB'nin yayınladığı hangi veri setini takip etnelidir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir tek veri seti yeterli bilgiyi vermez. Ödemeler dengesini, uluslararası yatırım pozisyonunu, cds primlerini ve faizleri izlemek gerekir.

      Sil
    2. Teşekkür ederim hocam. Öncül gösterge olarak ilk yükselen faizler akabinde cds' ler olur diye düşünüyorum. Bu yükselişlerin temelini büyük resmi ise aylık yayınlanan ödemeler dengesi ve uluslararası yatırım pozisyonu verileri şekillendirir desek doğru olur mu?

      Sil
    3. Kesinlikle. Çünkü CDS'ler hergün belirleniyor.

      Sil
  11. Hocam, yabancilarin aldigi hazine bonalari ve tahvilleri de yükümlülüklere dahil etmemiz gerekmiyormu? Sonuçta yabancı ülkeden çıkarken tavili satip dolari alip gidecek?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tahvil ve bonolar da portföy yatırımlarının içinde

      Sil
  12. yabancı yatırımcı demişken piyasalarda 2000 yılından bu yana ilk 8 ay itibarıyla en düşük volatilite yaşanıyor. zaten bunu varlık fiyatlarındaki yatay seyirden de anlayabiliyoruz. sene başından bu yana getiriler:
    DOW +%2,6
    DAX -%2,2
    altın +%6,4
    dolar endeksi +%2,6
    petrol(WTI) -%5,4
    bakır -%5,9
    gümüş -%0,2
    bazı fon yöneticileri volatilitedeki bu düşüşü fırtına öncesi sessizlik olarak yorumluyor ve senenin sonlarına doğru sert fiyat hareketleri bekliyor. siz ne düşünüyorsunuz? fiyatlarda bir kırılma olabilir mi? olursa ne yönde olabilir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim gelecek yıl beklentim olumsuz. Balonların patlamaya başlayacağı kanısındayım.

      Sil
  13. Ne kadar doğru bilmiyorum ama benim bir gazetede gördüğüm rakamlar şöyle. Son 10 yılda doğrudan yatırım 120 milyar, portföy 140 milyar dolar. Eğer bu rakamlar doğruysa ülkeye çok büyük para girmiş. Biz de işleri bu parayla (borç , kredi hariç) çevirmişiz. Merak ettiğim şu : ortadoğu ve Türkiye'nin hali ortadayken, nasıl oluyor da bu insanlar paralarını alıp çıkmıyorlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çünkü getiri yüksek. Riskin yükseldiği yerlerde getiri de yükselir. Türkiye'de faiz % 9,5 - 10 dolayında. Bizim için anlamsız çünkü enflasyon beklentimiz de o civarda. Ama ABD'li veya Avrupalı yatırımcı için çok anlamlı. Oralarda faiz sıfıra yakın, enflasyon da % 2 - 2,5 dolayında. Dolayısıyla onlar açısından Türkiye'den elde edilecek reel faiz 6 - 7 dolayında. Bu tür faiz Brezilya, Rusya ve Türkiye'de var. Bu üç ülkede de risk yüksek ama getiri de yüksek. Riskler hızlı artınca birinden çıkıp ötekine gidiyor yatırımcılar. Rusya'da riskler arttı. Oradan çıkan paralar Brezilya ve Türkiye'ye geldi.

      Sil
    2. İlginç bir mekanizma.
      Bu ülkedeki mevduatların sahiplerinden yerli olanlar kaybediyor, yabancı olanlar kazanıyor.
      Bir başka ilginçlik de yerli mevduat sahiplerinin paralarının erimesini sadece seyredip çözüm bulamamaları.

      Sil
    3. Evet ne çare ki öyle. Yerli tasarruf sahibinin tasarrufunu bir anlamda yabancılara aktaran bir mekanizma bu. Her faiz indirimi bu mekanizmayı yerlilerin daha da aleyhine çeviriyor.

      Sil
  14. sayın hocam anlamakta zorluk çektim. şimdi doğrudan yatırıma gitmeyen pörtföy harcamaları milli gelir hanesine yazılmıyor degıl mı. yanı turkıyenın bir ara uyguladığı yüksek faiz düşük kurla çok fazla çektiği sıcak para milli gelirimizi artırmadı mı? bu sıcak para sadece bizim döviz rezervımızı mı artırıyor. saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Milli gelir reel akımlarla ölçülür. Yani ne kadar üretim yapmışız, ne kadar gelir elde etmişiz veya ne kadar harcama yapmışız gibi. Para akımı doğrudan bunu etkilemez. Ama o gelen para yatırıma, harcamaya dönüşürse o zaman milli gelir hesaplarını ilgilendirir. Diyelim ki Hazine dışarıdan 1 milyar dolar borç aldı. Bu, o aşamada milli gelire girmez. Ama Hazine bunu maaş ödemesi, yatırım harcaması biçiminde kullanırsa o zaman milli gelir hesaplarına girer.

      Sil
  15. Hocam merhaba birkaç gün önce haberlerde hazine 4 bankayı Yen piyasasından tahvil ihracı için yetkilendirmış bunu yeni bir borç kaynağı olarak mı algılamalıyiz?Teşekkürler ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında 1980'lerde Japonya iyi durumdayken Hazine ve bazı yatırım bankaları Japonya'dan yoğun biçimde borçlanırlardı. Sonra Japonya ekonomik sıkıntıya girince bu kapı bir anlamda kapandı. Japonya baktı ki bastığı ve dağıttığı paraları içeride hala talep eden yok başladı dışarıya borç vermeye. Sanırım bu gelişmenin sonucunda bizim bankalara da Japonya'ya yönelmek kaldı.

      Sil
  16. hocam işsizlik fonundaki paralar hazinenin borcundan düşülebilir mi. yani kamu borcunu daha alt seviyeye çekebilir mi. sonuçta orda sürekli biriken bir para var. bu ne amaçla kullanılıyor hocam. saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşsizlik Fonunun esas amacı işsiz kalanlara yapılacak işsizlik sigortası ödemelerini karşılamak.
      Buradaki miktar kamu brüt borcundan düşülerek kamu net borcu hesaplanıyor.

      Sil
  17. hocam kamu net borcu yüzdesel olarak yüzde 37.5 den daha düşük değil mi. sanıyorum sizin de göstergelerde yer verdiğiniz hazine borcu brüt değil mi. ocak ayında 70 milyar türk lirası birikmiş bu arada.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kamu kesimi brüt borç stoku 2013 sonu itibariyle yüzde 37,5. Benim verdiğim sayı bu. Netleştirirlirse çok daha düşük çıkıyor. Ama dünya karşılaştırmalarında net değil brüt borç stokları esas alınıyor.

      Sil
  18. Hocam merhaba, yabanci özel ya da tüzel kişilerin türkiye'de bulundurduklari döviz ya da tl mevduatlari yükümlülüklere dahil mi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yabancıların döviz mevduatları yükümlülüklere, Türkiyede yerleşiklerin yurtdışında bulundurduğu mevduatlar da varlıklara dahil.

      Sil
  19. mahfi hocam milli gelir artarsa ihracat da artar ya da azalır mı yoksa bununla bir ilişki kurulamaz mı. saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Diğer şeyler sabit tutulduğunda ithalat GSYH'nın bir fonksiyonu kabul edilir. M = f (Y) Yani gelir arttıkça ithalat da artar. Benzer bir ilişki ihracat için bu kadar net biçimde kurulamaz. İhracat artışı gelir artışından başka şeylere (ucuz emek, teknolojik gelişme, girişimcilik vb) çok daha fazla bağımlıdır.

      Sil
  20. Mahfi hocam iyi günler. Uzun süredir kafama takılan bir soruyu size sormak istedim.
    Bugun spor,sanat,medya ve buna benzer bir çok sektörde çok büyük paralar dönüyor. Eskiden, filmlerde başrol oyuncularının bile çok az para aldıkları söylenir. Futbolculara bile kız vermezlermiş. Medya da buna benzer bir durum hakimmiş. Günümüzde durum çok farklı. Kameradan kafası geçene bile biseyler veriyorlar. Burda sormak istediğim: Bu para nerden geliyor? Reklam bu işin temel taşı belkide, o şekilde bir aktarım vardır ana yinede tam bir cevap bulamıyorum. Binlerce kişi nasıl oluyorda bir fabrikadan daha çok kazanıyor.
    Geçmiş yıllara göre de, devrim niteliğinde, ekonomik olarak, bir sıçrama yaşadığımızı düşünmüyorum.
    Nasıl oluyor acaba :) saygılar hocam.

    YanıtlaSil
  21. Hocam
    Kredi değerlendirme kuruluşları not kırarken en çok hangi kriterlere bakarlar? Bir tek noktada problem gördükleri için yatırım yapılamaz diyecek kadar katı prensipleri var mıdır?

    YanıtlaSil
  22. Hocam bu tablo odemeler bilancosu ile ayni seyi ifade etmiyor mu

    YanıtlaSil
  23. Hocam yapısal reformlardan her yazınızda bahsediyorsunuz. Acaba bunlara örnek verebilir misiniz?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!