Merkez Bankası Faizi Hızla İndirse

Merkez Bankası’nın haftalık repo faizini (politika faizi) yüzde 4,50’den yüzde 10’a çıkarması sonrasında bir söylem gelişti. Bu söylem, Merkez Bankası’nın bu faizi derhal yeniden eski düzeyine indirmesine yönelik bir söylem. Bu sadece siyasetçiler ve konuya uzak vatandaşlar arasında kalmış bir söylem olsaydı fazla üstelemeden geçip gidiyordum. Ama son zamanlarda bu söylem ekonomi öğrencilerini, derken doktora öğrencilerini ve giderek meslekten iktisatçıları da etkisi altına almaya başladı. Bazı iktisatçılar “ne olacak yani düşürsek?” demeye başladılar. Önce şaka mı yapıyorlar diye bakıyordum ama bakarken fark ettim ki ciddiler. O zaman iş değişti. Bu işi bir kez daha bıkmadan usanmadan anlatmak gerekir diye düşündüm.  

Önce eldeki konuyla ilgili verilere bir göz atalım: (1) 12 aylık enflasyon yüzde 9,54. (2) TCMB Beklenti Anketi sonuçlarına göre 2014 sonu enflasyon beklentisi yüzde 8,89, 12 ay sonrası için enflasyon beklentisi yüzde 7,44. (3) 2014 için tahminlere göre yatırımların GSYH’ya oranı yüzde 20, tasarrufların GSYH’ya oranı yüzde 14, tasarruf açığı (aynı zamanda cari açık ve aynı zamanda dışarıdan bulmamız gereken finansman) yüzde 6. (4) 12 ay vadeli yatırılan tasarruf mevduatına verilen nominal faiz yüzde 9,5, tasarruf mevduatından kesilen gelir vergisi oranı yüzde 15, net nominal tasarruf mevduatı faizi yüzde 8. (5) Reel faiz yüzde 0,5[1] (yani yüzde yarım.) (6) Merkez Bankası’nın politika faizi (haftalık repo karşılığı borç verme faizi) yüzde 8,25, gecelik borç verme faizi yüzde 11,25.

Şimdi diyelim ki Merkez Bankası eski uygulamasına döndü ve politika faizini yüzde 4,5’e indirdi. Bu durumda bankalar Merkez Bankası’ndan yüzde 8,25 yerine yüzde 4,5 ile yani daha ucuza borçlanacaklar ve bir süre sonra yüzde 8 – 9 faizli mevduatı istemeyecekleri için mevduat faizlerini düşürecekler demektir. Daha ucuza borçlanacakları ve kaynak maliyetleri düşeceği için onlar da kredi faizlerini düşürebilecekler demektir. Ne var ki mevduatın ortalama vadesi 1,5 ay iken kredinin ortalama vadesi 1,5 yıl olduğu için bankalar mevduat faizlerini düşürdükleri hızla kredi faizlerini düşüremeyecekler.  

Diyelim ki bankalar da Merkez Bankası gibi yapıp mevduat faizlerini yüzde 4,5’e düşürmüş olsun. Bu durumda tasarruf sahibinin parasını TL olarak mevduatta tutmasının hiçbir anlamı kalmayacaktır. Çünkü reel faiz eksi 2,73[2] olmaktadır. Yani parasını bankada tutanlar bırakın faiz almayı anaparalarının satın alma gücünü kaybedecekler demektir. Bu durumda çoğu insan ya parasını bankadan çekecek ve farklı kaynaklara yönelecek ya da hiç değilse anaparasını korumak için mevduatını dolara ya da euroya döndürmek için bankasına talimat verecektir. Böyle bir gelişme sonucunda TL değer kaybedecek, kurlar yükselecek, yükselen kurlar enflasyonu artıracak demektir. Bu, devam ederse TL’den kaçış hızlanacak, TL mevduat azalmaya, dolarizasyon (para ikamesi) yerleşmeye başlayacak demektir. Kurların yükselmesini ve dolarizasyonu önlemek için faizleri yeniden artırmak gerekecektir. Ne var ki faizi bu şekilde indirip yükseltmek, yatırımcıların kafasında “bunlar ne yaptığını bilmiyor” biçiminde bir izlenim uyandıracağı için bu yükseltmenin o riski de kapsaması için daha da fazla olması zorunluluğu doğabilecektir.   

Tartışmanın bir yönü gelip Türkiye’deki enflasyonun türüne dayanıyor. Türkiye’de talep enflasyonu mu var maliyet enflasyonu mu? İç tüketim ve dolayısıyla iç talep düşük olduğu için enflasyonun altında yatan temel itici gücün maliyetlerdeki artışlar olduğu düşüncesi son derecede makul. Ne var ki maliyetler içinde faizin payı konusu karışık. Daha doğrusu faizin payının sanıldığı kadar yüksek olmadığı araştırmalarla kanıtlanmış bulunuyor. Bu durumda faizi düşürerek maliyetleri düşürmek ve dolayısıyla enflasyonu düşürme düşüncesi pek anlamlı değil. Maliyetleri asıl artıran şey kurlarda yaşanan artışlar. Dolar kuru 14 ayda 1,84’den 2,23’e geldi. Bu artış yüzde 21’den fazla bir artışı işaret ediyor. Faizler yüksek olduğu halde kurdaki artış bu durumda. Faizi düşürsek kurlar yükselir mi düşer mi? Bu koşullar altında yükseleceği kuşkusuz. Çünkü risklerin, jeopolitik nedenler başta olmak üzere, yükseldiği bir yerde getiri de düşerse o yere döviz girişi azalır ve dolayısıyla kurlar yükselir.

Ekonomik konulara futbol takımı tutar gibi bakılmaz. Ekonomi, çeşitli çelişkileri, sorunları olsa da bir bilimdir. Bilimsel konulara, bilimsel bakılmaz ve ona göre davranılmazsa sonuçları acı olabilir.  



[1] Reel faiz = ((1 + Net Nominal Faiz) / (1 + Beklenen Enflasyon) – 1) * 100
Reel faiz = ((1,08) / (1,0744) – 1) * 100  = % 0,5 (artı)
[2] Reel faiz = ((1,045 ) / (1,0744) – 1) * 100 = % 2,73 (eksi)

Yorumlar

  1. Ekonomik konulara bilimsel davranmaya çalışırken bile farkında olmadan ve bilinçaltınızla siyasi davrandığınızı keşke görebilseydiniz hocam ama zaman herşeye ilaç.. Saygılarımla....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son paragrafın ilk cümlesinden kastettiğim buydu. Örnek olduğunuz için teşekkürler.

      Sil
    2. Son cümlenize sonuna kadar katılıyorum hocam ve zamanla o cümlenin ne kadar anlamlı olduğunu hepimiz göreceğiz. Saygılarımla...

      Sil
    3. Mahfi bey yanınızda arkadasa verdiğiniz cevapta muazzam.

      Sil
    4. Bugüne kadar tüm secimlerde mevcut siyasi iktidara oy vermis (ve hala destekleyen) biri olarak sizin bu konudaki görüsünüze destek olmak isterim hocam. Faizi mevcut makroekonomik sartlarda indirmek belki ihracatimizi arttirir ve ithalatimizi düsürür. Ama unutmamak gerek ki ithalatimizin %60i enerji ve disardan enerjiye bagimliligimizi azaltmadikca TL'nin deger kaybetmesi enerji masraflarimizin daha da artmasi anlamina gelir. Yüksek enflasyon disaridan gelecek yatirimcilarin da gözünü korkutur. Faiz sistemine karsi olanlara da saygi duymak gerekir, lakin mevcut ekonomik sistemi degismedikce faiz isine ideolojik bakmak sknti yaratiyor.

      Sil
    5. Bilimsel bakıştan ne kastettiğimin net bir örneğini verdiniz. Dediklerinize katılmamak mümkün değil.

      Sil
    6. Hocam nerden biliyorsunuz mevcut iktidarın faize ideolojik baktığını ??????????????? Ekonomi den bir tek siz mi anlıyorsunuz????????

      Sil
    7. Enflasyonun yüzde 9,54 olduğu bir ekonomide faiz (bankaların verdiği vergi sonrası faiz) yüzde 8 ise yani negatif reel faiz varsa ve birisi bu faizi düşürmek gerektiğini söylerse konuya ideolojik baktığını anlamak için ekonomi bilmeye gerek yok. Mantık sahibi olmak yeterli. Ekonomiden önce mantık çalışın.

      Sil
  2. Hocam,Cahil insanlarla girişeceğiniz hiçbir tartışmayı kazanamayacaksınız,o sebeple bırakın tercihlerinin sonucunu tatsınlar.Niteliksiz insanlar nitelikli insanların fikirlerini kavrayamazlar.Keşke Türkiye'nin ekonomik yönetiminde şu anda bulunabilseydiniz :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru diyorsunuz ama yine de Israrla doğruyu anlatmaya çalışmak gerek.

      Sil
  3. Ben tam tersini sorayım, kurun bu seviyeleri enflasyona zarar veriyor ayrıca etrafımızdaki gelişmeler belirsizliği artıyor diye bir açıklama yapılarak faizler artırılırsa ne olur? Bence ekonomimiz fiyat istikrarı açısından rahat bir nefes alırken büyüme bir miktar daha aşağı gelir. Yani Merkez Bankası asli işini yapmış olur. Peki hükümet buna nasıl bir tepki verir? Büyümeyi artırmak adına ekonomik önlemler alacağına koro halinde Merkez Bankası'nı suçlamaya başlarlar ve milli iradeye darbe girişimi olarak nitelerler. Oysa bizim ülkemizi orta gelir seviyesinden kurtaracak büyüme politikaları üretecek hükümetlere ihtiyacımız var, bağımsız kurumlarla didişen değil...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru ama bu takıntısız düşünce yapısına sahip olmayı gerektirir.

      Sil
  4. son bir haftada gecelik repo faizi ortalama %9,6 oldu. "merkez bankası faizi indirirse?" diye bir mesele şu an masada yok çünkü bırakın faizi hızlı indirmeyi bir milim bile indirmeyecek. belki koridorun üstünü bir miktar kırpar ve zorunlu karşılıkları azaltır.
    bir de "faiz düşerse enflasyon da düşer" tezini savunanların dayanağı faiz maliyetlerinin enflasyon içindeki payı değil. bu blog'da haftalardır hep faiz artışının maliyet enflasyonuna katkısından bahsedip duruyorsunuz. mesele bu değil. onlar paranın miktar teorisine göre böyle bir tezi savunuyor. mevduat faizleri düşerse para arzı artış hızı yavaşlar o da enflasyona aşağı çeker gibi önemli bir tarafı eksik düşünceleri var. para arzı sadece mevduatlara ödenen faizle artmıyor bir de kredilerin büyümesi sonucu artıyor. işin ikinci kısmını es geçip ilk kısmına odaklanıyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani düşünce yapısı sandığımızdan da Zayıf ve eksik diyorsunuz.

      Sil
  5. Hocam, elinize saglik. 12 ay sonrasi beklenti enflasyonlarin ne kadar gercege yakin oldugu (yani anketin guvenilirligi) konusunda bir yorumda bulunabilir misiniz? hukumetin acikladigi enflasyon tahminleri ile gerceklesme oranlari arasinda ciddi fark oluyor cunku. tabii anketi yapan kurum TCMB oldugu icin daha guvenilir de denilebilir. sormamin sebebi beklenti enflasyonunun dogrulugunun, belirttiginiz %0.5'e onemli etkisi olmasi.

    bu arada bankamin verdigi oranlara baktim, ve butun kesintilerden sonra faiz oranlari %7'lere (USD icin ise %1.7) daha yakin gibi goruyorum (%8 yaziyor fakat vade sonu parayi yatirdiginiz paraya boldugunuz zaman farkli sonuc cikiyor). gerek USD, gerek TRY turkiye'de para kaybettiriyor gibi gozukuyor (eurobond almadiginiz surece, ki onu da riskli buluyorum). o yuzden tasarruf edenin aptal yerine kondugu bir duzende yasiyoruz gibi bir sonuc cikariyorum, bilmem hatali miyim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. MB bu anketleri gayet düzgün yapıyor. Ama insanlar beklentilerini tam ve doğru açıklıyor mu bilemeyiz. Ben faiz olarak en yüksek verenlerin ortalamasını alıyorum ki faizi olduğundan düşük göstermekle suçlanmayayım diye.
      Çıkardığınız sonuçta yanılmadığınızı düşünüyorum.

      Sil
  6. Mahfi bey yazınız için teşekkürler. Ülkemiz ekonomi konusunda hep deneme Tahtası olmuştur. Daha önce sabit kur denemesi vb. Sonuçları acı ve öğretici olmuştur. Yeni konjonktür de bize enflasyon artarken faizi düşürmenin sonucunu öğretecek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet hayat eninde sonunda doğrunun ne olduğunu gösteriyor.

      Sil
  7. Mahfi hocam konjonktürel olarak çok önemli bir makale kaleme almışsınız teşekkür ederiz. Kesinlikle size katılıyorum. Küreselleştiğini ifade ettiğimiz dünya ile ekonomik olarak entegre olduğumuzu bilip -istesek de istemesek de-, dünyadaki gelişmeleri nazar-ı itibare almaksızın, sadece iç politik kaygılarla para ve maliye politikalarını belirleyebilmek bence mümkün değil. Bu manada faiz oranlarını da çok ince planlayıp doğru ve tam zamanında alınacak kararlarla yönlendirmesi gereken Merkez Bankası'nın omuzlarında büyük bir yük olduğunu düşünüyorum. İşletmecilikte kısıtlar ve fırsatlar vardır. Dövizi basıp, emisyon hacmini ve tedavüle çıkarılması kararını veren biz olmadığımıza göre elimizdeki döviz rezervleri bence bizim açımızdan kısıt. Fırsat ise konjonktürel olarak oluşabilecek ve anında istifade edilmesi gereken, belirli oranda risk de ihtiva edebilen alınması gereken kararlar. Bu durumda elbette ki Sayın Hocam uzman olarak daha iyi bilirler ama elimizdeki imkanın (Döviz Rezervi, faiz vb) tamamını birden sonuna kadar kullanmamız uygun olmadığı gibi, çoklu maliye-para politikaları ile berber kullanılması gelecek muhtemel krizi daha az hasarla atlatıp belki de fırsata dönüştürebilmemiz için en elzem husustur diye düşünüyorum.

    Faiz indirelim diyenlerin bu ekonomik şartlarda kararlara fazla tesir edemeyeceğini, ekonominin kendine özgü mantığı olduğunu -sizin de belirttiğiniz gibi- düşünmekteyim. Faiz oranlarını indirmek şu anda sadece TL'den kaçışı fevkalade hızlandıracaktır. Her durumda FED'in faiz arttırımına gitme kararı kısa ve orta vadede gelişmekte olan ekonomilere (Türkiye, Brezilya vb) büyük darbedir. Bu şartlarda Merkez Bankamınızın, FED'in bu değişen politikası ve dünyadaki diğer gelişmekte olan ekonomilerin yaşadığı sıkıntılara karşı aldığı tedbirleri bence incelikle değerlendirip karşı tedbirleri tedricen geliştirmesi, siyasi kararlardan -genel seçimlere gidilen bir dönemde olduğumuzdan radikal birşey beklenmemeli- asgari etkilenecek ortamı tesis edebilmesi en önemli hususlardır diye düşünüyorum. Saygılarımı sunarım hocam.

    YanıtlaSil
  8. Hocam piyasalarda talep ve yatırım darlığını çözmek için TCMB nin faiz indirimi önemli ancak dediğiniz gibi yüksek enflasyon faiz indirimini engelliyor?
    Soru 1) TCMB 'bekle ve gör' politikasından başka ne yapabilir? Talep yetersizliğinin hangi polotikalrla önüne geçilebilir?
    Soru 2) Sn Ali Babacan'ın 'tasarrufları arttırmalıyız' sözünden, yatırımlara fon aktarımı için tasarrufları arttırmalıyız ya da cari açık için mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) TCMB'nin yapabileceği fazla bir şey yok. Çünkü onun tek hedefi var enflasyonu düşürmek.
      (2) Her ikisi de aynı kapıya çıkıyor.

      Sil
  9. MB bankası faizleri 4,5 seviyesine indirirse bankalar neden mevduat faizlerini düşürmek isteyecekler ? Sadece bu konuda takıldım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. MB'dan % 4.5 faizle para alabilecek olan bankalar, neden halktan para almak için mevduata çok daha yüksek bir faiz versin? Doğaldır ki mevduat faizleri MB' nın faizleri seviyesine doğru çekilecektir.

      Sil
  10. Hocam elinize sağlık yine. Merkez Bankası'nın asıl amacı fiyat istikrarı olduğuna göre alacağı kararları buna göre vermesi gerekir. Yani enflasyonun uygun seviyede olması birincil amaçtır. Büyümenin düşeceği öne sürülerek Merkez Bankası'na faiz indir baskısı yapmak ne kadar doğru?

    YanıtlaSil
  11. Hocam,
    Japonlar YEN'in değeri düşsün diye ellerinden geleni yapıyorken biz TL'nin değerinin düşmesine neden bu kadar üzülüyoruz.

    Japon YENin değeri düşünce borsası yükseliyor.
    TL'nin değeri düşünce BİST düşüyor.

    Bu ters durumun sebebi nedir acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Japonların dışarıya sattığı mallar kaliteli. AB ve ABD'nin ürettiği malların kalitesine çok yakın. dolayısıyla paritedeki değişimler (japon yeninin değerinin düşmesi) ihracatlarına epey olumlu katkı yapıyor. hemen hemen aynı kalitedeki bir malı euro veya dolar cinsi olarak Japonlar daha ucuza sattığı zaman Japon mallarına talep artıyor. bir adam çok rahat bir şekilde Mercedes yerine Lexus alabiliyor. bizim sattığımız malların birçoğu gelişmiş ülkelerdeki mallarla kalite olarak yarışamıyor ve TL'nin değerindeki düşüşlerin olumlu etkisi çok daha sınırlı oluyor.
      ayrıca Japonya'da yatırım açığı söz konusu. normal olarak %25-30 düzeyinde yatırım yapabilecek bir ülke ama GSYH'nin %20-22'si arası yatırım var. talep yetersizliği söz konusu olunca, Japon yeninin değerinin düşmesi pek bir enflasyon yaratmıyor. bundan dolayı da rahatlar.

      Sil
    2. TL USD paritesi diyelim ki 2,50 oldu. O zaman bizim GSYH 780 milyar dolara geriler ve kişi başına gelir de 19 bin doların altına düşer. Hükümet sizce bunu ister mi?
      Türkiye'nin sorunlarıyla Japonya'nın sorunları aynı değil, dolayısıyla aynı tepkilerin oluşması da beklenmemeli.

      Sil
    3. 1 Dolar 2.5 TL olursa, "GSYH 780 milyar dolara geriler ve kişi başına gelir de 19 bin doların altına düşer" cümlesinde 10 bin dolar yerine yanlışlıkla 19 bin dolar yazılmış.

      Saygılar

      Sil
    4. Evet yukarıdaki yorumda 19 bin dolar değil 10 bin dolar olacak, yanlış yazmışım. Düzeltme için teşekkürler.

      Sil
  12. Yorumlarınız için teşekkür ederim hocam

    YanıtlaSil
  13. Sayın hocam değerli bilgileriniz ve yorumlarınız bizim gelişimimize büyük bir katkı sağlıyor.Teşekkür ederiz. Müsade ederseniz bende bu konuda bir fikir beyan etmek istiyorum. Psikolojik etki , insan doğası gereği sürekli acıdan kaçıp zevke yönelme eğilimi içindedir, toplumsal piskolojide de aynı döngü söz konusu. Avrupa uzun bir süre enginizasyon mahkemeleri , kilise ,papazlar,savaşlar , kralların etkilerinden oluşan akıl ve mantık ışığını reddeden bir yaklaşımla karanlık dönemlerden geçti .Bu sürenin uzun olması yaşanan acının nesilden nesile aktarılmasına sebeb oldu.Uzun süre yaşanan acı toplumsal hafızada birikme ve birdaha aynı acıyı yaşamamak için kuvvetli dercede acıdan kaçma eğilimi yarattı.Aynı örnek israil içinde verilebilir uzun yıllar zulum görmüş göçebe topluluklar halinde yaşamaya zorlanmış bir toplumun acıdan bıkarak , devlet haline gelir gelmez aynı acıyı yaşamamak için geçirdiği değişim " israilin ekonomik mucizesi " kitabını okumanızı tavsiye ederim .

    Aynı şekilde 2002 yılına kadar çok partili istikrarsız bir hükümetten bıkan Türk milletinin gösterdiği tepki gibi . Fakat burada en önemli değişken acının uzun süre yaşanıp nesilden nesile aktarılması ,bu noktada Türk milletinin çok uzun süre acı yaşadığını düşünmüyorum.

    Uzun dönem osmanlı hakimiyeti , akabinde çöküşe giden bir millet , talihimiz mi desem Allahın Bize lütfü mu desem Kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde kısa sürede hızlı bir yükseliş .Tekrar etmekte fayda var acının miktarı değil yaşanma süresi bu sebepten nesilden nesile aktarılmayan acı çabuk unutuluyor .
    Çabuk unutulan şeylerin yaşanma ihtimalıde doğal olarak sık oluyor .Bu sebebten biz millet olarak hep günü kurtarmanın derdine düşüyoruz , akıl mantık ve bilimi ikinci plana atıyoruz bize bişey olmaz , biz neler gördük neler ,biz kimin torunuyuz felsefesi uzun vadeli bakış açımızı kırarak tehlikeli bir özgüven içerisine sokuyor.
    Siyaset denilen olgu toplumun degerlerinden beslendiği için aslında bir nevi toplumun aynası vazifesi görüyor eğer toplum uzun vadeli acıdan kaçışı kısa vadeli acıdan kaçışa değişiyorsa siyasetin yönüde bu şekilde oluyor .Siyaset ayakta kalabilmek için beslendiği toplumun isteklerine göre şekil alıyor .
    Çocuğu olan herkez aynı şeyi söyler herşey çocuklarımız için sırf onlar için çalışıyoruz der, fakat toplum olarak baktığımızda azınlık bir çocuğun geleceği coğunluk olan çocugun geleceğinden bağımsız hareket edemez . Eğer bir gün bütün çabamız bütün çocukların geleceği için dersek ve buna kalpten inanırsak ve de inandığımız şekilde hareket edersek toplumun bütün mekanizmaları bu değişime pozitif yönde ayak uyduracaktır ki dinimzde bunu emreder .
    İşte o zaman uzun soluklu acılar yaşamadan akıl bilim ve mantığın Işığında yükseliriz aksi taktirde uzun soluklu acıların bizi terbiye etmesini bekleriz . Nacizane fikirlerim hata noksan haddini aşan cümlem olduysa affola .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2002'den önce işsizlik ortalama %7-8 arasıydı. 2002 sonrası %10 civarı. 2002 öncesi borçsuz bir toplumduk, şimdi borçlu bir toplum haline geldik. 2002 sonrası daha çok acı çekmeye başladık gibi görünüyor. eğer çok partili istikrarsız hükümetler bir ıstırap kaynağıysa, istikrarlı tek parti hükümetleri daha çok ıstıraba neden olmuş gibi. yalnız bu ıstıraplar psikolojik olarak reddediliyor.

      Sil
  14. Sayın Eğilmez, ben hurafelere, rivayetlere , komplo teorilerine önem vermem, ancak son 6 aydır hükümetin ekonomi ve maliye sorumluları haricindeki yetkilileri hep Merkez Bankamıza faiz indirmesi için baskıda bulunuyorlar. Saygın ekonomistlerimiz ise tam tersini söylüyorlar. Bu durumda aklıma, acaba hükümet ekonomimizin geleceğini hiç parlak görmüyor ve bir çıkış yolu da olmadığının da farkında, dolayısıyla Merkez Bankamızı günah keçisi olarak mı seçtiler düşüncesi geliyor. Bir süre sonra ekonomimizden imdat çığlıkları geldiğinde, kendilerini kurtarmak için sorumlu olarak Merkez Bankamızı mı gösterecekler, buna zemin mi hazırlıyorlar, ne dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuzu katiliyorum.hükümet kisa vadede oy kaygisi ile günah keçisi ariyor olabilir.ilave olarak faiz orani inşaat sektörünü direkt etkilemekte olasi konut kredisi faiz oranlarindaki artis sektordeki satislari ve sektöre krediler yoluyla para akisini etkiler.. Bu durum inşaat sektörünü ve ona bagli sektörlerde zincirleme etki yaratir. İnsaat sektörünü büyümenin itici gücü gören hukumetin bundan cekindigini.faizdeki hükümet yaklasiminda bununda etkili olabileceğini düşünüyorum. Hocam katilirmisiniz? Tsklerr

      Sil
    2. Sanki seçmene mesaj verip MB'nin ne yaptığına pek aldırmıyorlar gibi görünüyor. İyi polis kötü polis.

      Sil
  15. TL arzı 30 Mart seçimlerinden öncesine göre son 6 ayda %8'in üzerinde artmış. yıllık olarak %16-17 artış ediyor. merkez bankası sürekli "sıkı duruş" filan diyor. bu nasıl "sıkı duruş"tur anlamadım. yoksa "sıkı durun, size bir sürpriz yapacağım" mı demek istiyor acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet TL arzındaki artış benim de dikkatimi çekiyor. MV = PQ da M artarsa Q kısa sürede artamayacağına göre P artıyor demektir.

      Sil
  16. Hocam söylediklerinize katılıyorum.Ancak MB nin belirttiği fiyatlama davranışlarını (ben etik olmadığını, baloncuk olduğunu anlıyorum) açıklayabilirseniz sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her zamanki fiyatlama davranışlarından farklı bir şey yoksa eğer sorun da yok demektir. Bu yıla özel bir farklılık varsa da MB bunun ne olduğunu açıklamalıdır.

      Sil
  17. Hocam elinize sağlık, sizi okumak büyük keyif... Bize hocalarımız para ve maliye politikaları beraber işlemeli derlerdi. Uzun zamandır ise işin sadece para politikası tarafından bahsediliyor. Merkez Bankasıyla yatıp, onunla kalkıyoruz. Maliye politikaları neredeyse hiç gündeme gelmiyor. Bu durum ekonominin sıkıntıda olmasının bir nedeni değil mi? Siz de katılır mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Evet, maliye politikalarını gündeme getirmeyip sorumluluğu MB'larına yıkmak hükümetlerin de işine geliyor. İşler düzelmezse günah keçisi MB olacak.

      Sil
  18. Merhaba Hocam, bence bir banka olarak mevduati her 1.5 ayda bir yeniliyorsan ve faizini dusuruyorsan bu demek ki kredine kaynak olusturan havuzun ortalama faizini dusuruosun demektir. Belki hali hazirdaki eski kredilerin faizi dusmeyecek ama yeni verecegin kredilerinin faizi dusmesi gerekir. Dolayisiyla ayni olmasa da benzer hizlar olmasi gerekir. Su noktaya katiliyorum tabi ki; mevduat faiziyle bankalar kaynak bulamayabilir cunku mevduat sahibi o faize parasini bankaya yatirmayabilir. Boyle bir durumda zaten bankalar Merkez Bankasindan borclanir, acigi ordan kapatirlar. Diyelim ki Merkez Bankasi da o kadar cok para vermek istemiyor. O halde, Mekez Bankasi faizleri istedigi kadar dusursun, bankalrin mevduat faizleri kredi talebini karsilamak icin yukselecektir. Cunku piyasada TL kalmamis olacak. Ne dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuzun ilk kismi çok doğru.bankaların en önemli faiz geliri kisa vadeli kaynak ile uzun vadeli fonlamadan oluşmaktadır. Yani mevduat faizlerinin artmasi kisaa vadede banka karlarini olumsuz etkiler. Sanildiginin tam tersine. Saygı.

      Sil
    2. Bankaların MB'den borçlanma imkanı hem miktar olarak sınırlı hem de vadesi en çok 1 hafta. Yani MB borçlanması bir alternatif değil sadece bir destek olarak görülmeli.

      Sil
  19. Belki de faiz oranı ve enflasyon doğru orantılıdır ve bu hipoteze Nobel Ekonomi Ödülü vermeyen komite bilimsel bir cahiliye sergilemektedir. Bilimsel bilginin en önemli özelliği empirik ve yanlışlanabilr olmasıdır öyle değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki dünya da yuvarlak değil düzdür.

      Sil
    2. Bilimsel bilgi yanlışlanabilir ama, bilimsel bilgi, belki de diye başlayan bir laf salatasıyla değil, bilimsel yöntemlerle, bilimsel deneylerle yanlışlanabilir ve bu yapılmadıkça da doğru kabul edilir.

      Sil
    3. Arın Bey, yerleşik bilimsel bilgileri altüst edecek "teoriler"! ortaya atarken önce kullanılan kavramları bilmek gerekir.
      Ben, kullandığınız kimi kavramların aslında ne anlama geldiğini açıklayıp kimilerinin de doğrularını yazacağım.

      Herhangi bir konuda belki de şöyledir diye söyleyebileceğiniz bir söz "hipotez" değil yalnızca boş bir laftır. Eğer o "belki de" nin gerçek olup olmadığını bilimsel yöntemlerle incelemeye karar verirseniz ve bunu yapabilecek bilgiye sahipseniz o zaman ona "hipotez" denebilir.

      Bilimsel yöntemlerle kanıtlanıp bilimsel deney sonuçlarıyla doğrulanana kadar, bir hipotezin hiç bir değeri yoktur. Bir hipotez, ne Nobel' ne de başka bir ödüle aday bile olamaz,

      Bilimin en önemli özelliği dediğiniz "empirik", empirik değil "ampirik"tir, deneysel anlamına gelir,

      Nobel Komitesi'ne bilgisizlik yakıştırırken kullandığınız "cahiliye" sözcüğü herhalde dinsel kimi söylencelerden aklınızda kalmış ama, sizin kullandığınız bağlamda kullanılmaz. Sizin kurmaya çalıştığınız cümlenin o bölümü " ... bilimsel bir cahillik sergilemektedir." biçiminde söylenir.

      Özetle; Hayat sandığınız kadar kolay değildir.

      Bir takım tuşlara basarak bir şeyler yazıp internet yoluyla yayınlamak kolaydır. Ama bunu yaparak kimileri bilgilerini ortaya koyarken, kimileri de cehaletlerini sergilemiş olur ve gülünç duruma düşer

      Sil
    4. hocam süpersiniz:)))))

      Sil
    5. Sayın Kaya bey,
      Anıl bey bir fikrini beyan etmiş ve cevabı kısaca verilmiş.
      Sizin Anıl beyi küçük düşürücü uzun bir yazı yazmanızın amacı nedir acaba.
      Ben de sizin yazınızda bir kaç tane imla ve bir kaç tane de anlam hatası gördüm.
      Hepsini buraya yazsam ne anlamı olacak ki.

      Hayat belki de o kadar zor değildir ama hayatı zorlaştırmaktan çıkar sağlayanların oyunudur bu zorluklar belki de.

      Sil
    6. “Bilim”in sınırları içinde kalmaya yüksek çaba sarfederek hatırlatmalarda bulunmak başka;

      Fikir beyan ederken (bilerek veya bilmeyerek) küçümseyici ifadeler kullanmak başka.

      Sayın Ersoy’un, yorum yazan kişinin/kişilerin bazı kelimeleri üzerinde hassasiyetle durarak biraz ağır kaçan bir tonla kendi yorumunu bu blog sayfasına yazması tansiyonun bir nebze yükselmesine yol açabilir/açmayabilir.

      Fakat sayın Ersoy’un burada önemle altını çizmeye çalıştığı durum: “Lütfen bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayınız.” cümlesini hatırlatmaktır. Eğer bu cümle unutulmaya yüz tuttuysa bir kez daha hatırlatmaktır, unutulmaya yüz tuttuysa bir kez daha hatırlatmaktır, unutulmaya yüz tuttuysa bir kez daha hatırlatmaktır…

      Sayın Eğilmez’in yorum pencerelerine görüşlerini yazan onlarca/yüzlerce kişide de imlâ hatalarını görüyoruz. Şuna emin olabiliriz: Sayın Eğilmez bu şahsi blog sitesini yıllar önce açtığında, ve gelen yorumları okuyup değerlendirmeye aldığında imlâ hatalarının ne kadar çok olduğunun farkına tabii ki varmış ve/fakat sayfayı ziyaret eden onca kişinin yazım şekillerini düzeltmeye yeltenmenin çok ağır bir yük getireceğini üzülerek kabul etmek zorunda kalarak; sadece iktisat, Hitit tarihi, sosyolojik saptamalar vs. konulara odaklanmayı tercih etmiş olabilir.

      Aynı zamanda üniversitede ders veren sayın Eğilmez; öğrencileri arasında ne kadar çok imlâ hatası yapıldığını en iyi kendisi gözlemler. İster ders salonunda olsun, ister bu blog sitesinde olsun, ister twitter da olsun, ister kendisine e-posta gönderildiğinde olsun…farketmez; sayın Eğilmez’in bu hataları gördüğünde isyanla karışık derin bir hayal kırıklığı yaşadığına emin olabiliriz! Ve hemen ardından Fuzûlî’nin şu sözü aklına geliyor olabilir: “Söylesem tesiri yok, sussam gönül râzı değil.”

      Yapılan hataları göstermenin, eğer unutulan değerler, durumlar, “bilgi”ler vs. var ise bunları hatırlatmanın bir zararı yoktur. Bir uyarıda, bir hatırlatmada bulunurken kendi üslubumuzu biraz daha yumuşak tutmak; hem muhatap kabul ettiğimiz kişiyi/kişileri kazanacak, hem de sayfayı takip eden diğer katılımcıların bu yazılanları okuyarak; (eğer unutulduysa) bu değerleri tekrar tekrar hatırlamalarına vesile olacaktır.

      Sayın Eğilmez’in, özellikle son 1,5 yıldır, niçin “Enflasyon” ve “Faiz” konuları ile ilgili defalarca blog yazısı yazdığını lütfen unutmayınız! “İmlâ hataları” vb. konulara lütfen bir önceki cümlede ifade edilen “defalarca blog yazısı yazmak = hatırlatmak” penceresinden de bakınız.

      Yukarıdaki sekiz paragraf ile aktarılanlar, bunların yazarı “Adsız” kişiyi de kapsar!

      “Bilimsel bilgi” ye bir destek daha:

      LİSELİ: Komünizmin neresi iyi abi?
      O zaman birisi hiç çalışmasın,
      Ötekisi çok çalışsın;
      Sonra ikisi de aynı parayı kazansınlar!
      Bu iyi bi şey mi yani?

      KARL MARKS: Haklısın liseli dostum!
      Bütün teorilerimi çürüttün bu cümlenle!
      Yarından itibaren komünizmi bırakıyorum;
      Belki ben de ülkücü olurum...

      Kaynak:

      Eser: “Komünizmin neresi iyi abi?”
      Çizer: İltem Dilek
      Yayın: “Uykusuz” dergi, Mürekkep Basın Yayın
      Adres:
      https://fbcdn-sphotos-h-a.akamaihd.net/hphotos-ak-prn2/1459292_724384784240813_1744894843_n.jpg

      Sil
    7. Adsız bey, Anıl Bey bilmediği konularda ahkâm kesmeye kalkışarak kendisini küçük düşürüyor.

      Türkiye'de en yaygın dayanışma, cahiller arasındaki dayanışmadır. Cehalete karşı söylenen her sözü, eğer anlayabilirlerse, bütün cahiller kendilerine yapılmış bir saldırı gibi görür ve tepki gösterirler.

      Benim yazımın amacı kolayca anlaşılabileceği gibi, bilmediği konularda konuşmak alışkanlığının yanlışlığına dikkat çekmektir.

      Yazımla ilgili görüş bildirmek zahmetine katlandığınız için teşekkür ederim. Ama benim yazımdaki, sözünü ettiğiniz "imla ve anlam yanlışlarını" lütfedip yazarsanız, benim yanlışlarımı düzeltmeme yardımcı olacağınız gibi yazınıza da bir anlam kazandırmış olursunuz.

      Yazınızdaki, bilgi eksikliğinden kaynaklandığı tekrarlanışından anlaşılan iki yazım hatasını, Türkiye'de çok yaygın olan yazım kuralları cehaleti düşünülürse, fazla önem taşımadığı için burada belirtmiyorum. Eğer öğrenmek isterseniz size yazarım.

      Sil
    8. Bloga gelen yorumları, küfür, hakaret ve aşağılama içermedikçe yayınlıyorum. O nedenle bu konudaki tartışmayı da hiç dokunmadan bloga koydum. Ama bana sorarsanız bu konuyu daha fazla uzatmanın anlamı yok.

      Sil
    9. İlk arkadaşa katılıyorum. Diğer arkadaşlar hocaya yataklık yapmışlar.

      "FAİZ DÜŞERSE ENFLASYON DÜŞER" artıı öğrenin bunu RTE İLE NOBEli alacaz..

      Sil
    10. Yataklık değil yalakalık olacak. Diğer arkadaşların hocaya yalakalık yapmasının hiç bir anlamı yok çünkü benim öğrencim değiler, tanışmıyoruz da. Dolayısıyla bana yalakalık yapmaktan bir çıkarları yok. Şimdi çuvaldızı kendinize batırın. Acaba siz birilerine yalakalık yapıyor olmayasınız?

      Sil
    11. Sayın hocam, bayanlar ve beyler,

      Yukarıdaki yorumum istihza içeren birçok yorumdan sadece birisiydi. Bazılarınız bu konuların dalga geçilemeyecek kadar ciddi olduğunu düşünüyor olabilirler lakin 2014 türkiyesinde bile(tarımın icadından 11yy. sonra) hakikatlerin tartışılıyor olmasının devasa bir şaka olmadığını söyleyebilir misiniz? Sen kendini eğlendir diyebilirsiniz ama kalkınmak istiyorsak şayet, ben bu ülkede doğruları anlatmaktan ötesinde bir değişim olması gerektiğini düşünüyorum.

      Gerçeklerin pek de bir karşılığı olmadığı şu günlerde bir şakanın gerçekten öte bir yararı olamaz mı pekala? İkincisi de olmazsa en azından stres atarak sağlığımıza faydası olur!

      Özel hayatımda çok komik olmasam da ilhamımı önce Allah'tan sonra amerikalı hicivci Stephen Colbert'ten aldım. Mizahı biraz sert gelebilir ama izlemenizi tavsiye ederim:

      Colbert Roasts Bush - 2006 White House Correspondents' Dinner
      https://www.youtube.com/watch?v=U7FTF4Oz4dI

      Gerçekten yaşanmış bir olaydır ve bu kişi halen hayattadır, hiç hapse girmemiştir.

      Ne olursa olsun bu forumu çok değerli buluyorum ve takip ediyorum...

      Sil
  20. Ne zaman faiz konusu açılsa tez danışman hocamın söylediği fisher etkisi gelir. Türkiye için çok uygun bence. Son paragrafı beynime yazdım teşekkurler

    YanıtlaSil
  21. Hocam,

    Bir danışmanlık şirketinde koordinatör olarak çalışıyorum.

    Geride bıraktığımız iki hafta boyunca Orta Anadolu'da 3, Marmara'da 1 organize sanayi bölgesini ve yine Marmara'da 1 serbest bölgeyi dönemsel raporlamalarımız için ziyaret ettik.

    Gözlemimi teknik detaya boğmadan kısaca aktarayım.

    Raporlarımızın altyapısını oluşturan hat mülakatlarımızda özellikle üretim müdürleri ve ustabaşılar sigaralarını düşünceli şekilde yakıp derin çekişlerle içtiler! Ve büyük bir çoğunluğunun yüzünde 1 saat sonra ne olacağı ile ilgili belirsizlik nedeni ile hiçbir duygu şeklini ifade etmeyen gözler ile endişeli gözler arasında değişen bakışlar vardı! Sorduğumuz soruların bazıları arasında uzun duraksamalardan sonra endişeyle karışık ifadelerle fikirlerini aktardılar. Ziyaret ettiklerimiz arasında küçük bir tebessüm gösterenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmedi!

    Daha fazla doneyi yazmama gerek yok sanırım!

    Sizin samimiyetinize, objektifliğinize güvendiğim için 2 sorumu doğrudan soruyorum:

    Self-fulfilling crisis kavramı ile bilimsel indikatörleri birbirine mi karıştırıyoruz? Şahsım bu indikatörleri görmezden geldiğimiz fikrine sahip!

    Bir iktisatçı gözüyle, bir ekonomik krizin yaklaşmakta olduğunu düşünüyor musunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben sadece kötüye gidişi görebiliyorum ve elimden geldiğince uyarı yapmaya çabalıyorum. Ama sizin bu anlattıklarınız oldukça dikkat çekici.

      Sil
  22. Hocam mesela faizler dusuk olursa herkes bankadan daha kolay kredi cekip konut sahibi olur. Biz yeterince uretemedigimizin acisini yuksek faiz vererek en azindan yaraya tuz biber ekleyerek saglayabiliriz degil mi hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim sorunumuz enflasyonun yüksekliği. Faiz onun için yüksek. Bu durumda faizi düşürürsek kur yükselir enflasyon daha da artar.

      Sil
    2. Hocam tam tersi değil mi yaa bu söylediğiniz hiç mantıklı değil.. fiyatlar yüksek olduğu için faiz oranları yüksek olabilir ama faiz oranları yüksek olduğu içinde fiyatlar % 100 yüksek olur. Olmaz mı

      Sil
    3. Olur olur bilim gözlüğünü çıkarıp inanç gözlüğüyle hayata bakarsanız her şey olur.

      Sil
    4. Ahhh cevabı kendim vermişim... piyasalar pahalı olduğu için krediler pahalı yani faiz oranı yüksek. Hocam çok özür dilerim.

      Yüksek piyasada ucuz kredi verirsek maliyetler azalır. Arz artar taleb doğar fiyatlar uçar.
      Oh be sonunda ne demek istediğinizü anladım. Hatam varsa düzeltiniz lütfen.

      Sil
    5. Hata yok. Belki bir ekleme yapılabilir. Ucuz kredi, kredilerin ödeme gücü düşük olanlarca da talep edilmesine ve sonunda batmasına neden olabilir. ABD'de yaşanan subprime mortgage krizinin altında bu yatıyordu.

      Sil
  23. Hocam teşekkür ederiz yazı için. Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendsiliği bölümünde 3. sınıf öğrencisiyim. Yazılarınızı keyifle takip ediyorum. Müsade ederseniz konuyla alakasız bir sorum olucak. Zaman zaman Son Baskı programını Sertan Kargın Hocayla beraber yapıyor ve onun yazılarından bahsediyorusunuz. Sertan Kargın Hocanın yazılarına bizim de internetten ulaşma şansımız var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim.
      Sertan Kargın, günlük raporlarını çalıştığı finans kuruluşunun müşterileri için hazırlıyor. Eski dostluğumuz nedeniyle bana da yolluyor. Bunlar kamuya açık raporlar değil.

      Sil
    2. Hocam mühendislere yardımcı olmayın hatta muhatap bile olmayın... ne anlar bunlar ekonomiden yaşasın iktisatçılar...

      Sil
    3. Ekonomiden kimin anladığı alınan formel eğitim kadar insanın kendisine, merakına ve kendi çalışmasına da kalmış bir konudur.

      Sil
  24. Hocam ülkemizde faiz kazancına karşı olan birikimini konut ya da yastık altı olarak tutan ciddi bir kesim var.devlet faizsiz katılım fonu oluşturarak bu fonu üretime yönettse. yani yeni techizatlar alsa GAP projesini bitirse TANAP için kullansa.RÜZGAR santrali tedariki ile enerji bağımlılığını azaltsa ve elde edilen kazanctan kar ortaklığı şeklinde fona yatırımda bulunanlara pay verse.Ben eminim ki bu pay tatmin edici düzeyde olur.Bu fona hiçbir türlü faiz karıştırılmasa ve sadece üretime konu olsa...
    Çok mu hayalciyim acaba?? ve bu fona büyük aktörler değil halk dahil olsa örnek olarak kişi başı maximum katılım payı 100000 tl olsa alt limit olmasa.Herkes bu vatana ait olduğunu ve üretilen herbir parça da kendi payı da olduğunu bilse bu vatanı daha çok sahiplense.. ütopya mı acaba ??

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yastık altı paraların o kadar büyük olduğunu sanmıyorum. Sonuçta katılım bankaları var sizin dediğiniz yöntemi kullanan ve faiz almak istemeyenler paralarını oralara yatırıyor (bana sorarsanız onların katılım payı olarak verdiğinin faizden pek farkı yok ya o da başka bir konu.)

      Sil
  25. Hocam,
    Çabanıza, sabrınıza hayranım. Ama halinize üzülmemek mümkün değil;
    Dr. Johausen gibisiniz.
    Umarım gelecekte bir gün bu çabalarınızın karşılığını alırsınız.

    Levent D.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim çabam bildiklerimi veya görebildiklerimi paylaşmaktan ibaret. Bir tek kişi bile bundan yararlanıyorsa ben çabamın karşılığını almış sayarım kendimi.

      Sil
    2. elinize sağlık hocam, bir değil bir çok kişi emin olun yararlanıyor. öncelikle bu ülkenin aynen sizin gibi bilim adamlarına ihtiyacı var, Allah ilminizi ve ömrünüzü artırsın cahillere karşı ezdirmesin sizi.

      Hasan

      Sil
    3. Teşekkür ederim.
      Son temenniniz tutmaz. Cahiller daima kazanır çünkü doğrunun ne olduğunu bilmez hep kendi dediklerinin doğru olduğunu sanmaya devam ederler.

      Sil
    4. Hocam çabalarınızdan son derece faydalanmaktayım. Çok teşekkürler. Fakat ülkemin geleceği için son derece umutsuz.

      Sil
    5. Umut her zaman kenarda köşede bir yerlerde olsa da canlı tutulmalıdır.

      Sil
  26. Hocam bankalar nasil para kazaniyor cok merak ediyorum. Mevduatlari alip vatandaslara kredi verip aradaki farktan kazandiklarini biliyorum. Doviz kurundaki degisikliklerden kazanirlar mi. Artik komisyon dosya masrafndan da kazanamicaklar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Komisyon masrafından kaybedeceklerini kredi faizine eklerler hiç üzülmeyin. Asıl kazançları kaynak maliyetleriyle kullandırma gelirleri arasındaki farktır. Mevduat ve diğer kaynaklara ödedikleri faiz ile kredi faizleri araındaki pozitif fark bankaların temel kazancıdır. Döviz kurundaki artışlardan kazanabilmeleri için döviz varlıklarının döviz yükümlülüklerinden fazla olması gerekir. Oysa bankalarda durum genellikle tersidir. Yani döviz varlıkları döviz yükümlülüklerinden düşüktür. O nedenle kurlar arttıkça bankalar kaybeder TL değer kazandıkça onlar da kazanır.

      Sil
  27. hocam iyi polis kötü polis kapsamında merkez bankası faizin yükseltilmesini istediği için iyi polis hükümet kanadı da faizlerin yüksek olduğunu bildiği fakat durumu çaktırmayıp oy toplamak için faizleri indirelim derken kötü polisi mi oynamaktadır

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam tersi. Hükümet faizin düşürülmesini istediği dolayısıyla kredi borcu, kredi kartı borcu olanları, yatırım yapmak isteyenleri kolladığı için iyi polisi oynuyor. MB ise enflasyonla mücadele açısından faizi yüksek tutmayı savunduğu için kötü polis rolünü oynamak zorunda kalıyor. Diyeceksiniz ki enflasyonu düşürmeye çalışmak kötü bir şey değil. Doğru ama insanlar borçlarının faizinin düşmesini mi ister enflasyonun düşmesini mi diye sorsanız eminim ilkine verilecek destek çok daha yüksek olacaktır.

      Sil
  28. Hocam borsa yılsonu 80 bin üzeri kapatır demiştiniz sanırım.Sizce yılsonu 80 bini bulur mu ? Bu düşüncenizi hala koruyormusunuz ?
    teşekkürler.

    YanıtlaSil
  29. Hocam siz gerçek misiniz ?

    YanıtlaSil
  30. Hocam gerçekten bize verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. Küresel finans krizi kitabınızı okudum. Yeni bir maliye mezunu olarak anlatımınız için teşekkürler kaleminize sağlık. Merkez bankasının temel görevi fiyat istikrarı ve enflasyon konusunda politikalar bağımsız olmalıdır. Son yazınızda dediğiniz gibi şu an faizi indirme gibi bir baskı yok çünkü işin içine kur girdi. Merkez bankasının baskı altında olmaması gerekir.
    CEM ARAR

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Evet aynen dediğiniz gibi. MB bağımsız olmalı ve gerekiyorsa faizi artırmasına da ses çıkarılmamalı.

      Sil
    2. Hocam küresel finans krizi kitabınızı okudum. Şimdi Makro ekonomiye başlayacağım başka önerebileceğiz kitap var mı. ? Teşekkürler

      Sil
  31. Mahfi Hocam,

    Bugün Merkez bankası doların yükselişinin önüne geçmek için dolar satışı yaptı. Fakat Dolar gün içinde tekrar eski pozisyonuna yakın seviyelere geldi. Sonuç olarak Merkez Bankası Dolar kaybetti, borcunu daha da zor ödeyebilecek duruma geldi.

    Bu gibi durumlarda dolar satışı yerine Merkez Bankası'nın piyasaya hızlı müdahale anlamında başka hangi seçenekleri olabilir?

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında sadece dolar satışıyla yetinmedi. Bugün 25 milyar TL'lik repo dönüşü vardı onu aldı ve buna karşılık 20 milyar TL'lik repo ihalesi açtı. Yani piyasaya 5 milyar TL daha az likidite verdi ve bu yolla TL sıkılaştırması yaptı. Piyasada TL azalınca, TL ihtiyacı olanlar dolarlarını sattılar. MB hem piyasaya dolar vererek hem de ellerinde dolar olanları bunları satmaya zorlayarak dövizi bollaştırıp kuru düşürmeyi denedi. Kur düşmedi ama demek ki MB bu hamleleri yapmasa daha da yukarı gidecekti.

      Sil
  32. TCMB demiş ki ;
    Enflasyondaki iyileşmeyi gıda fiyatlarındaki artış geciktiriyor.
    Bu cümleden bir şey anlayan var mı ?? ☺☺

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. I endeksi (çekirdek enflasyon) düşüşe geçti ama TÜFE endeksi (manşet enflasyon) hala yükseliyor, nedeni de gıda fiyatlarındaki artış.

      Sil
  33. Şu din tüccarı yorumları görünce, hemen bu sözü hatırlarım.

    "En tehlikeli insan tipi, az anlayan çok inanandır."
    Anton Çehov

    YanıtlaSil
  34. Gericimisiniz Hocam bir kere faiz ile enflasyonun birlikte düştüğünü gördük.. o zaman neden hala aksini anlatıyorsunuz gericilik yapmayın siz öğrendiğiniz teoriler çoktan geçerliliğini yitirdi. Yeni Türkiye'nin Yeni bir ekonomisi olacak...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet faiz ile enflasyon birlikte düşer veya birlikte yükselir. Ama bu faiz düştüğü veya yükseldiği için enflasyon düştüğü veya yükseldiği için olur. Keşke ilericilik ve gericilik bu kadar basit bir ölçüyle ölçülebiliyor olsaydı. Doğru bizim öğrendiğimiz teoriler geçerliğini yitirdi. Bundan böyle sizin öğrendiğiniz teoriler geçerli olacak ve faizi düşürünce enflasyon düşecek.
      Bu yorumu yazan arkadaşın dalga geçmek için yazdığını biliyorum ama yine de cevaplıyorum çünkü dalga geçmeyip buna inanan arkadaşlar var.

      Sil
  35. Saçmaladığım için özür dilerim hocam. Ben savunduğum fikri siyasal olmayan bir ortamda çok benzer bir şekilde gözlemlediğim. Çok bilim dışı bir ortam olduğu için buraya yazmıyorum ama bu konuda bir çalışma yapıcam. Aslında hükümetin söylemleri yeni fikirlere ön yargılı bakılmasını sağlıyor.

    YanıtlaSil
  36. Hocam, yazilarinizi bir iktisat meraklisi olarak severek takip ediyorum. Enflasyonun bir sonuc degil asil neden oldugunu cok iyi anladim.
    Peki acaba, dunyada tam tersinin oldugu durumlar var midir? Yani yuksek faiz yuzunden, yuksek enflasyonu olan bir ulke var mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tek başına yüksek faizin yüksek enflasyon yarattığını görmedim. Ama maliyet enflasyonu diye bir olgu var. Mesela kurlar yükselirse ve ülke ağırlıklı olarak ithalat yapan bir ülkeyse o zaman kurlardaki artışın ithalatı pahalılandırması ve onun da enflasyonu artırması söz konusu olabilir. Ya da büyük ücret zamları olursa bunların maliyet artışları nedeniyle enflasyon yaratması söz konusu olabilir. Ama hiç bir ülkede durup dururken faizler artmaz. Yani önce enflasyon olması lazım ki ona yetişmek için faizler artsın.

      Sil
    2. Geçen sene Türkiye de durup dururken artılılan faiz neyin nesi hocam???

      Sil
    3. Yılbaşındaki artışı kastediyorsanız USD kuru 2,50'ye gittiği için artırıldı. Hiç bir şey durup dururken yani nedensiz değildir.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı