Büyüme İllüzyonu

Büyüme nasıl hesaplanır?
GSYH büyümesi denilen olgu bir ekonominin bir dönemden ötekine üretim miktarındaki artış demektir. Basitleştirerek anlatmaya çalışayım. Yalnızca ekmek üreten bir ekonomide 2012 yılında piyasa fiyatı 1 TL olan 100 adet ekmek üretilmişse o ekonominin GSYH’sı şöyle hesaplanıyor: GSYH 2012 = 100 x 1 = 100 TL. 2013 yılında 2012 yılındaki üretimle aynı standart ve kalitede 105 ekmek üretilmişse o ekonomi 2013 yılında 2012 yılına göre yüzde 5 büyümüş sayılıyor.

Dikkat edilecek olursa büyüme hesabını üretilen miktar üzerinden yaptık. Bunu nihai malların satış fiyatları üzerinden de yapabiliriz (çok sayıda mal ve hizmetin üretilip satıldığı bir ekonomide bu hesap ancak fiyatlar üzerinden yapılabilir.) 2012 yılında 100 adet ekmek ve 10 kg peynir üreten bir ekonomide ekmeğin adedi 1 TL ve peynirin kg’ı 15 TL ise GSYH (= (100 x 1) + (10 x 15)=) 250 TL olarak bulunur. 2013 yılında ekmek adedinin 110’a çıktığını, fiyatının değişmediğini buna karşılık peynir üretimin aynı kaldığını ama kg’ının 20 TL’ye çıktığını düşünelim. Bu durumda 2013 GSYH’sı (= (110 x 1) + (10 x 20) =) 310 TL olarak hesaplanır. Bu durumda ekonomi 2012’ye göre yüzde kaç oranında büyümüştür? Bu görünüşe göre ((310 – 250) / (250) =) % 24 büyümüş görünmektedir. Bu, nominal büyümedir. Nominal büyüme fiyat artışlarını içinde barındırır ve gerçek refah artışını göstermez. Gerçek refah artışını bulabilmek için reel büyümeyi hesaplamamız, bu hesabı yapabilmemiz için de fiyat artışlarını arındırmamız gerekir. Bunun için de fiyatları 2012 fiyatlarına indirgeyerek hesabı yeniden yapmamız gerekir. Buna göre GSYH 2013 (= (110 x 1) + (10 x 15) =)  260 TL olarak hesaplanır. Bu durumda ekonomi 2013 yılında 2012 yılına göre reel olarak; ((260 – 250) / 250 =) % 4 oranında büyümüştür. 

İşin İçine Dolar Girince
Şimdi diyelim ki 2012 yılında da da 2013 yılında da ortalama kur 1 USD = 1 TL olsun. Bu durumda 2012 yılı GSYH’sı dolar cinsinden 250 USD ve 2013 yılının GSYH’sı yine dolar cinsinden 310 USD olmuş görünür. Bu durumda dolar cinsinden büyüme % 24 olarak hesaplanır. Oysa gerçek bu değildir. Gerçeğin hesaplanmasında fiyatların sabit tutulması söz konusudur. Diyelim ki bu ekonomide on kişi yaşıyor ve 2013 yılında nüfus değişmemiş olsun. Bu durumda kişi başına gelir dolar cinsinden 2012 yılında 25 USD, 2012 yılında ise 31 USD olmuş görünmektedir. Yani kişi başına refah % 24 oranında yükselmiş görünmektedir. Oysa kişi başına düşen peynir miktarında artış olmamış, ekmek miktarı ise 1 adet artmıştır.    

Türkiye’nin 2002’den bu yana büyümesini farklı yaklaşımlarla hesaplarken cari fiyatlarla GSYH’nın yanına dolar cinsinden GSYH’yı ve 1998 yılına göre sabitleştirilmiş yani enflasyondan arındırılmış fiyatlarla GSYH serisini ekleyip 2002 – 2012 arasındaki görünüme bakalım.

Yıllar
Cari Fiyatlarla GSYH (milyar TL)
Dolar Cinsinden GSYH (milyar USD)
Sabit Fiyatlarla GSYH (milyar TL)
YO Nüfusu (milyon)
KB GSYH (TL)
KB GSYH (USD)
KB GSYH (Sabit TL)
2002
351
231
73
66
5.311
3.500
110
2003
455
305
76
67
6.798
4.559
114
2004
559
390
84
68
8.257
5.761
123
2005
649
482
91
69
9.459
7.019
132
2006
758
526
97
69
10.928
7.585
139
2007
843
649
101
70
12.011
9.242
144
2008
951
742
102
71
13.368
10.437
143
2009
953
618
97
72
13.212
8.566
135
2010
1099
732
106
73
15.052
10.079
145
2011
1298
774
115
74
17.513
10.444
155
2012
1417
786
118
75
18.929
10.497
157
2013
1565
823
123
76
20.590
10.807
162
Artış
4,5 kat
3,6 kat
% 68
% 15
3,9 kat
3,1 kat
% 47

Not: GSYH: Gayrısafi Yurtiçi Hasıla, YO Nüfusu: Yıl ortası nüfusu, KB GSYH: Kişi başına GSYH (ya da kısaca kişi başına gelir.)

Cari fiyatlarla GSYH’yı Dolara Çevirmenin Dayanılmaz Çekiciliği
GSYH cari fiyatlarla, yani o yıl içinde geçerli olan fiyatlarla, hesaplanıyor. Bu durumda o yılın fiyat artışlarını da içinde barındırıyor. Sonra bulunan bu tutar o yılın ortalama dolar kuruna bölünüyor ve dolar cinsinden GSYH bulunuyor. 2013 yılında GSYH cari fiyatlarla 1.565 milyar TL hesaplanmış. Bu tutarı 2013 yılının ortalama dolar kuruna bölersek karşımıza dolar cinsinden 823 milyar dolarlık bir GSYH çıkıyor. Cari fiyatlarla TL cinsinden ekonomi 2002 sonundan 2013 sonuna kadar 4,5 kat, dolar cinsinden ise 3,6 kat büyümüş görünüyor.

Oysa hesaplamada gerçek büyümeyi bulmak için bu hesapları fiyat artışlarını arındırarak yapmak gerekiyor. 1998 yılını baz alarak yapılan sabit fiyatlarla GSYH serisine bakarsak GSYH’nın 2002 sonundan 2013 sonuna kadar olan büyümesi yüzde 68 olarak karşımıza çıkıyor. GSYH'daki gerçek artış budur. Buna göre kişi başına GSYH’sı 2002 yılsonu ile  – 2013 yılsonu arasında yüzde 47 artmıştır. Gerisi Dolar cinsinden hesaplama yapılırken nominal değerlerin alınmasından yani fiyat artışlarının giderilmemesinden kaynaklanan bir illüzyondur.   

Gerçekte Refahımız Ne Kadar Arttı?
Bu hesapları bir kenara bırakıp çevremize baktığımızda ekonominin son 12 yılda büyüdüğünü görebiliyoruz. İnsanlar daha iyi arabalar, daha iyi konutlar talep ediyorlar, daha fazla sayıda insan beyaz eşya kullanıyor. Yani refah artışı gözle görülebiliyor. Buna karşılık bu refah artışı dolar ya da TL cinsinden cari fiyatlarla GSYH büyümesinin gösterdiği gibi 4,5 katlık ya da Dolarla ifade edildiği şekildeki 3,6 katlık bir artışı işaret etmiyor. Olsa olsa sabit fiyatlarla artışın gösterdiği yüzde 68'lik bir artışı gösteriyor. Kişi başına gelir de aynı görünüm içinde. Hatta kişi başına gelirdeki artış GSYH toplamındaki yüzde 68'lik artıştan daha düşük (yüzde 47) görünüyor. Çünkü orada işin içine nüfus artışı da giriyor. 

Ekonomik gelişmeyi ve refah artışını bu şekilde sunmak bize özgü değil. İnsanlık son 15 – 20 yıldır hep birlikte kendisini aldatmaya karar vermiş ve sanal büyümeyle reel büyümeyi birbirine katarak konuyu böyle sunmayı tercih etmiş bulunuyor. Bu, gelişme yolundaki ekonomilerin hızla büyüdüğü ve gelişmişlerle arayı kapattıkları gibi bir sanal durum yaratarak gelişme yolundaki ekonomilerin siyasetçilerine itibar kazandırırken aynı zamanda gelişmiş ekonomilere yönelik eleştirilerin de azalmasına yol açıyor. O nedenle de herkes tarafından destekleniyor.


Not: Bu yazı, bu blogda 1 Nisan 2013 tarihinde “Gerçekte Ne Kadar Büyüdük?” başlığıyla yayınlanan yazımın güncellenerek yeniden yazılmış halidir.
http://www.mahfiegilmez.com/2013/04/gercekte-ne-kadar-buyuduk.html

Yorumlar

  1. Hocam merhabalar.izninizle sormak istiyorum.Türkiyenin gelirini(GSYH)A firmasının ürettiğini ve bu Tl cinsinden geliri dolara çevirip Abd de harcadığını varsaysak önemli bir refah artışı elde etmezmi?Doğru yaklaşım dolar cinsinden gelir artışını Abd enflasyonundan arındırmak değilmidir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında doğru yaklaşım gelir artışını TL cinsinden sabit fiyatlarla hesaplayıp sonra dolara çevirmektir. Sizin dediğiniz parayı ABD'den getirip burada faiz kazanıp kendi ülkesindeki düşük enflasyona göre yüksek reel getiri elde etmiş Amerikalının durumunu özetliyor. Oradaki tek risk TL'nin değer kaybetmesidir.

      Sil
    2. hocam yazınız için teşekkürler.. yazmam gereken yer burası değil ama size en kısa buradan ulaşabilirim diye düşündüm.. ekonometri yüksek lisans tezi için bi ön araştırma yapmam gerekiyor fakat karar veremiyorum :) güncel olabilecek ,mikro ekonomik veriler kullanarak bi çalışma yapmam gerek.. bana mikro ekonomik olarak verilerine kolay ulaşabileceğim bir konu, bir finansal enstrüman söyleyebilir misiniz? eğer çok vaktinizi almazsa cem.isik1@gmail.com adresime de mail olarak atabilirsiniz..iyi bayramlar diler teşekkür ederim şimdiden hocam :)

      Sil
  2. Tum ekonomiler bu işi kendilerini kandirarak yapiyorsa sorun yok..çünkü hepsi birbirleriyle kıyaslaniyor. :)
    yazi icin tsekurler hocam,alah sizimbasimizdan eksik etmesin..aydinlatiyorsunuz bizi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet hepsi hesabı böyle yapıyor. Sadece ABD'li siyasetçiler, ABD'nin parası dolar olduğu için, bu kandırmacadan yararlanamıyor.

      Sil
  3. Neden 98 yılı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TÜİK'in sabit fiyatlarla GSYH hesabı için seçtiği son yıl 1998 yılı. Böyle bir yıl seçilirken genellikle kriz yılı olmaması, anormal gelişmelerin yaşanmaması dikkate alınıyor.

      Sil
    2. Merhaba hocam. GSYH'nın 1980 den itibaren verilerini arıyorum TUİK'te ama bulamıyorum.Nereden bulabileceğim hakkında yardımcı olabilir misiniz?

      Sil
  4. eğer kriter daha iyi arabalara binmek, daha iyi konutlarda oturmak, daha çok beyaz eşya ise biz bazılarının "siyasi istikrarsızlıkla geçen kayıp 10 yıl" dediği 90'larda da 80'lere kıyasla daha iyi arabalara bindik ve daha iyi konutlarda oturduk. bu teknolojinin ilerlemesiyle ilgili bir şey. önümüzdeki 10 yıl boyunca hiç büyüme olmasa bile teknolojinin olağan ilerlemesi sayesinde 10 yıl sonra daha yüksek hayat standartlarına sahip olacağız. büyüme, nüfus arttığı için insanların işsiz kalmaması için istenen bir şey. ama 12 yıl öncesine göre işsizlikte bir azalma olmamış. o zaman da %10'du şimdi de %10. demek ki bu ekonomi illüzyonun da ötesine geçmiş.
    benzer bir illüzyon ihracatta var. 40 milyar dolarlık ihracat 170 milyara çıkmış gibi görünüyor (ödemeler dengesindeki toplam mal ihracatı kalemine göre) %325 artış var gibi görünüyor. sabit fiyatlarla baktığımızda artış %92, yıllık ortalama artış %5,8. bazılarının "siyasi istikrarsızlıkla geçen kayıp yıllar" dediği 1989-2002 arasında sabit fiyatlarla ihracat artışı ortalama yüzde kaçtı biliyor musunuz? %9,8'di. inanmayan arkadaşlar olursa evds.tcmb.gov.tr sitesinin Arşiv kısmından dataya bakabilirler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum için teşekkürler

      Sil
    2. Herkesi ev, araba sahibi yapacak teknoloji mi gelişmiş son 10 yılda ? Yani nu teknoloji sayesin de hiç bişey yapılmasa da Demirelin vaadi gecikmeyle gerçek olacaktı.

      Sil
  5. Hocam sade vatandaş olarak ben çok net anladım.Varolun

    YanıtlaSil
  6. Mükemmel açıklama için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  7. Benim gibi iktisat bilgisi sınırlı olan birisi için çok anlamlı bir yazı olmuş, çok teşekkürler. Yalnız anladığım kadarıyla, 'refah arttı' diyebilmek için gelir dağılımını da işin içine katmamız gerekmez mi? -- Emre Çolak

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Burada konu ettiğimiz toplumun toplam refahındaki artış. Konuyu gelirin nasıl paylaşıldığına getirdiğimizde ise sizin konu ettiğiniz gelir dağılımı işin içine giriyor. O konuyla ilgili daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi bu süre içinde Türkiye'de gelir dağılımıyla ilgili bir düzelme söz konusu değil. Gelir dağılımını ölçmekte kullandığımız Gini katsayısı 0,40 dolayında bir yerde pek değişmeden duruyor. Yani toplam refah artmış ama gelirin dağılımında eskiye göre bir düzelme olmamış.

      Sil
  8. Özellikle son paragraf çok aydınlatıcı.

    YanıtlaSil
  9. Sayın hocam
    siyaset =yalan söyleme sanatı, siyasetci=gerçek yalancı ve ne yazıkki ÜLKEMİZİN acı gerçekleri azcık makarna ,biraz kömür ve betonla büyüdük , ihracat rekorları kırdık , ımf ye borcumuz yok ama CUMHURİYET döneminde kazandığımız herşeyi sattılar ,satacak birşey kalmadı vs. vs. hala ihracat rekoru kırdık diye bağrıp duruyolar acaba ithalat rekorundan, bütçe açıklarından hiç bahsettiklerini duydunuzmu?Bu güne kadar faizi kendileri düşürdü ,dercelendirme kuruluşlarından kendileri puan aldıda ,bugünmü bu kuruluşlar siyasi oldu ?Global dünyadaki gelişmeler ülke ekonomisine etkisini yenimi anladılar.Bu faiz indirimindeki ısrarları sakın devlet bankalarının bu cılgın proje dedikleri hava alanı vs.vs. dedikleri projeleri ucuz faizle finans etmeleri içinmi ? yoksa sokaktaki en cahil insana anlatsan faizi indirin demez .Bundan benim anladığım çok çekeceğimiz var çoook.....Saygılar

    YanıtlaSil
  10. Doğkan Aygün2 Ekim 2014 01:29

    bilgileri tazeleyici bir yazı olmuş kendi adıma teşekkür ederim. Hocam faizleri düşürerek ekonominin kalkınamayacağını grafikler yardımıyla analiz etmeye çalıştım fakat içinden çıkamadığım bir nokta var.
    belki çok doğru değil ama ekonomi teorik olarak tam istihdama yakın bir düzeyde ise ve böyle bir durumda faizlerin düşmesi iç ve dış talebin etkisi ile talep eğrisini sağa kaydıracaktır ve fiyatlar genel düzeyi yükselmiş olacaktır böyle bir durumda kitapların çoğu fiyatlar genel düzeyinin yükselmesi başta girdi fiyatları olmak üzere işçi ücretlerinide artırarak arz şokuna sebep olacağını ve arz eğrisinin sola kayacağını ve ekonominin daha yüksek bir fiyat düzeyinde dengeye geleceğini söylüyor (yani ilk durumda ki talep şoku zamanla arz şokuna dönüşüyor )
    Benim bu konuda ki analizim ise yanlışım varsa düzeltin lütfen kitaptan biraz farklı olarak işin içine dışarıya katmak oldu örneğin; İlk durumda düşen faizler talep eğrisini sağa kaydırarak enflasyonun yükselmesine sebeb olmuştu enflasyondan dolayı da düşüncem şudur ki içerde fiyat rekabetini kaybeden ürünler dışardan ithal edilmeye başlanacak ve enflasyonun yükselmeside zamanla piyasa faizlerini de yükselteceğinden bu iki etki ilk durumda sağa kayan toplam talep eğrisini tekrar sola kayacaktır ve fiyatlar eski seviyesine gelir diye düşündüm. Kitaplar faizin düşmesinden dolayı meydana gelen ilk talep şokuna arz şokuyla cevap vererek fiyatlar daha yüksek bir düzeyde dengeye geleceğini söylüyor. Benim düşüncem ise ilk durumda sağa Kayan toplam talep zamanla sola kaçacaktır diye düşündüm yanlışım yada ihmal ettiğim husus nedir?izah ederseniz sevinirim
    kısacası talep eğrisi sağa kaydığında buna zamanla arz eğriside sola kayarak mı eşlik eder yoksa sağa kayan talep eğrisi zamanla sola mı kayar ? Iyi günler diliyorum esenlikte kalın

    iPad'imden gönderildi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Evet yaptığınız yorum doğru görünüyor. Kitap diye konu ettiğiniz açıklamanın kapalı ekonomiye özgü olup olmadığını bir kontrol edin isterseniz. Açık ekonomi işin içine girince belki kitap da sizin dediğinizi anlatıyordur.

      Sil
  11. Hocam bu konudan farklı olarak bir sorum vardı;
    şu an belki hiç bir ülkede gözlenen bir durum değil belki ama bir ülkenin serbest değişken kur sisteminde olduğunu varsayarak ödemeler dengesinin kur üzerinde ki etkisini incelersek; kitaplarda anlatılan ,bir ülke cari açık verdiğinde döviz talep Eğrisi sağa kayarak kur yükselir demekte. Benim anlamadığım nokta bir ülke ne kadar cari açık veriyorsa sonuç olarak bu tutarı sermaye hesabında cari açık kadar fazlalık ile tamamlayacağından ilk durumda cari açıktan dolayı sağa kayan döviz talep Eğrisi, sermaye hesabında ki fazlalığın etkisi ile bu kez döviz arz Eğrisini sağa kaydırmaz mı? böyle olduğunda kur eski düzeyine gelmiş olmuyor mu? halbu ki kitaplar cari açığın kuru yükselttiğini söylüyor? Bu kısmını izah ederseniz sevinirim.(burada işin içine beklentileri yada dış borç anapara yada faiz ödemelerini katmadan sadece ödemeler dengesinin kur üzerinde ki etkisiyle alakalıdır sorum)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer bir ülke sadece bir yıl cari açık veriyorsa ve bunu finanse etmek için borçlanıyorsa o zaman sizin dediğiniz doğru. Ama sürekli açık veriyor ve her yıl bir önceki yıl aldığı dış borcu ödeyip yeniden daha büyük dış borç alıyorsa o zaman kitapların dediği doğru.

      Sil
  12. hocam örneğin ülkemizde Doların tl karşısında yada Euro'nun tl karşısında bir değeri vardır.şunu sormak istiyorum Amerika'ya yada Avrupa'ya gittiğimizde Doların yada Euro'nun tl karşısında ki değeri aynı bizim ülkede ki kur düzeyinde midir? Yoksa o piyasalar da ki tl ye olan arz ve talebe göre Doların yada Euro'nun bir değeri vardır ve bu değerde bizim ülkemizde ki kurla aynı olmayabilir mi?
    2)hocam altın para standardında her ülke kendi parasını altına göre sabitlemiş ve bundan dolayı dolaylı olarakta ülkelerin Paralarının birbirleri karşısında değeri belirlenmiş oluyordu.acaba ülkeler kendi paralarını altına göre belirlerken hangi düzeyden belirleneceği neye bağlıydı paralarının içinde ki altın saflığına mı,altın rezervlerine mi Yoksa başka bir şeye mi ? Örneğin bir ülke parasını altına bağlarken rekabet açısından yüksek belirlemek ister yada bazı ülkeler dışarının malları ucuza mal olsun diye düşük kurdan altına bağlamak ister dediğim gibi ülkelerin paralarını hangi düzeyden altına bağlayacağı isteklerine mi bağlıydı yoksa başka bir şeye mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Aynı olmayabiliyor. TL, genellikle bizdeki değerinden daha düşük kurla alınıyor ve daha yüksek kurla satılıyor. Bunun nedeni bizim kurumuzun gerçekçi olup olmamasından çok oralarda TL talebinin ve arzının düşük olması.
      (2) Biraz uzun bir konu burada anlatmam zor. Ama sistemde her ülkenin altın giriş ve çıkış noktaları söz konusuydu.

      Sil
  13. Hocam 1,5 kat artmıştır demek yerine (162-110)-1 = %47 artarak 1,5 katına çıkmıştır demek daha doğru değil mi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğrusu sizin yaptığınız gibi göstermek. Düzelttim teşekkürler.

      Sil
    2. Hocam yukarda bir yorumunuzda eğer bir ülke sadece bir yıl açık vermeyip geçmişten gelen borçlarını da cari açığa ilave olarak ödüyorsa kurlar yükselir dediniz.aklıma yatmayan husus bir ülke cari açık +dış borç ödemeleri için eğer dışardan borç bulabiliyorsa döviz talebi kadar döviz arz edilmiş olmayacak mı bu yüzden eğer böyle bir durum olursa kur aynı kalır diye düşündüm
      Ancak cari açığa ilave olarak dış borç ödemeleri için dışardan kaynak bulamassa bu durumda iç piyasada talep yüksek olacağı için kur yükseleceği kanısındayım ama. Emin olmadım size danışmak istedim

      Sil
    3. Hocam bir ülke hızla büyümek için faizleri olması gerekenden aşağı düşürse kur yükselmesinden dolayı dış talep artacak ayrıca. Faizin uyardığı tüketim harcamalarıda artacağından enflasyon yükselecektir ve zamanla bankalar bu enflasyon ortamında mevduat çekmek için faizleri yükseltecek bu da bankaların kredi faizlerine yansıyacaktır .ayrıca enflasyondan dolayı içerde rekabeti kaybeden malları tüketiciler dışardan ithal etmek durumunda kalacak ve dış ticaret makası açılacaktır . Burada ikilemde kaldığım nokta;
      1)gerek enflasyondan dolayı fiyat açısından rekabetini kaybeden mallar ithal edilmeye başlanacak gereksede zamanla bankaların kredi faizlerini yükseltmesi talebi daraltıcı bir uygulamadır .
      ancak şuda olmaz mı hocam iç fiyatlardan dolayı dışardan ithalatın artması kurları yükseltecek bu da aramaların yatırım mallarının kısaca üretimi artırmada kullanılan girdilerin fiyatını artıracak ayrıca yukarda dediğim gibi zamanla bankaların kredi faizlerini yükseltmesi üretimde maliyetleri artıracak bu iki etkinin birleşmesi ile arz şoku meydana gelecek ve fiyatlar daha Yüksek bir düzeyde dengeye gelecektir diye düşündüm
      Bu yazdığım senaryodan hangisi gerçekleşir emin olamadım arz şoku mu yoksa talep şoku mu ?

      Sil
  14. Teşekkürler Mahfi Bey, Benim merak ettiğim, artan dış borçlarımız bu hesaplamada yer alıyor mu? Ülke olarak borçlarımız ne kadar artsa da refahımız arttı diyebiliyor muyuz? Bireysel olarak bakınca artan borcun stresi bile huzuru kaçırmaya yetiyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır yer almıyor. O, büyümenin maliyetidir. Büyüme sadece refahın ne kadar arttığına bakar, nasıl arttığına bakmaz. Ona bakmak yorumcuların işi. Mesela yüzde 6 büyüdük denildiğinde büyüdük ama nasıl sorusuna cevap arandığında sizin sorunuz devreye girer. Ve eğer borçlanarak büyümüşsek ve bu büyüme o borçları da ödeyerek büyümeye devam edecek bir şekilde sağlanmamışsa borçları ödediğimizde artık büyüyemeyeceğiz demektir. Türkiye bugün aşağı yukarı bu döngüye gelip dayanmış bulunuyor.

      Sil
  15. Etrafımızdaki insanların daha çok ve daha lüks beyaz eşyaya sahip olabilmelerine (akıllı telefonlar, Led tv.ler vs..) imkan veren unsur; şüphesizki teknolojideki gelişmelere paralel olarak bu ürünlerin üretiminin daha ucuz hale gelmesi ve tabii olarak bu ucuzlamanında da rekabetle birlikte tüketici fiyatlarına yansıtılmasıdır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet tabii bunun da çok etkisi var. Ne var ki beyaz eşya geçmişle göre daha ileri teknolojiyle üretilse de daha ucuz değil. Eskiden 300 liraya aldığımız telefon bize yetiyordu ama şi,mdi akıllı telefonlara daha fazla para veriyoruz. Zaman içinde bunların fiyatı düşüyor ama yeni çıkanlar hep daha pahalı oluyor.

      Sil
    2. 2004 yılında bir fırın ve buzdolabı almıştım. az önce faturalara baktım fırını 500 TL'ye, buzdolabını 750 TL'ye almışım. aynı markaların benzer hacim ve özellikteki ürünlerinin 2014 fiyatları fırında 600 TL, buzdolabında 1200 TL. 2004 ile 2014 arasında TÜFE %127 artmış. demek ki beyaz eşya görece ucuzlamış. üstelik şimdiki modeller daha kaliteli ve daha az elektrik harcıyor.
      ilk cep telefonumu 1999'da almıştım. fiyatı 200 TL (400 dolar) idi. telefonu aldığım 1999'dan bu yana TÜFE %750 artmış. o telefonun bugünkü teknolojiyle muadili şu an 1000 TL civarı. demek ki cep telefonu da görece ucuzlamış.
      fiyatı görece düşen ürünlerden daha fazla tüketilmesi illa ki büyüme gerektirmez. nüfus artışının %15 olduğu bir ekonomi %68 büyüyor gözükmesine rağmen işsizlik aynı kalıyorsa orada ciddi bir problem var demektir ki bence en büyük illüzyon bu.

      Sil
    3. Güzel hesaplamalar. Teşekkürler. katkı için.

      Sil
  16. Evet aynen böyle oluyor. Bu yıl ortalama kur yüksek olacağı için GSYH'mız dolar cinsinden fazla artmazken cari açık dolarla hesaplandığı için cari açık / GSYH oranı beklenenden yüksek çıkabilir.

    YanıtlaSil
  17. Mahfi bey yazınız için teşekkürler. Büyüme ilizyonunda ben acikcasi kimin büyüdüğüne bakıyorum. Isci emekli vb. Grup insanlar hala ayni şartlarda yaşıyorlar. Tamam büyüdük ama yine zenginlikler belli bir gruba kaldı alt kesim ise eskisine göre çok daha borçlu bir hayat sürüyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Bu dediğiniz büyümeden ziyade gelir dağılımının ne ölçüde değiştiği meselesi. Haklısınız gelir dağılımında bir düzelme yok. Gini katsayısı hep 0,40 dolayında duruyor. Yani gelir artıyor ama gelir dağılımı düzelmiyor.

      Sil
  18. Hocam harika analiz için çok teşekkürler. Bu GSYH hesplamalarını yaparken, 2000'li yılalrın başında (2004?) hesaplama metodolojisi değiştiği için, 1 gecede %40 zenginleştiğimiz (!) de hesaba katılıyor mu? Çünkü 2002-2013 karşılaştırması yapılırken bu da ekstra bir illüzyona sebep oluyor olabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ama hesaplama eskiye doğru gidilerek revize edildi.

      Sil
  19. Üretimin olmadığı bir ekonomide % 47 büyümüşük daha ne istiyorsunuz. Bugüne kadar hep askerler ve mühendisler yönetti ne oldu? Yönetim ekonomistlerin elinde olunca bakın neler oluyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 11 yılda yüzde 47 büyüme pek bir başarı değil. Hele bu kadar özelleştirme ve bu kadar borçlanma artışı olmuşsa hiç değil. Yani diyeceğim o ki, Atatürk dönemi hariç tutulursa, önceki dönemlerde bu ekonomi ne kadar büyümüşse bu dönemde de o kadar büyümüş.

      Sil
  20. Hocam elinize sağlık, grafikte dolar cinsinden GSYH 3.6 kat artmıştır diye belirtiliyor. Acaba toplam net yatırım pozisyon açığını düştüğümüzde ne kadarlık bir artış var ve çıkan sonuç % 68 lik reel büyümenin ne kadarı ediyor ?
    Hocam bir de özel sektör ya da kamu dışarıdan borçlandığında dış borç stoku oluyor değil mi ? buna yabancıların ülkemize dolar getirip tl ye çevirdikten sonra tahvil bono alması dahil olmuyor değil mi ? iç borç stokundaki yabancıların payını nasıl hesaplıyabiliriz?
    Türkiye de bugün bir kriz çıksa yabancılar hadi biz gidiyoruz dese pılını pırtını toplasa ekonomi tahminen ne kadar küçülür ?
    Hocam işin özü biz yerli kaynaklarla aslında ne kadar büyüdük acaba ?

    YanıtlaSil
  21. mükemmelsiniz ve iyi ki varsınız...
    enerjiye zam gelecek.
    bu enerjinin maliyeti ve enerji satış fiyatını karşılaştırsak. hiç kimse bilmiyor....
    saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seçilmiş hükümete darbe yapmaya calışıp $ fırlatırsanız (fed sağolsun) tıpış tıpış ödersiniz %9 zammı hahaha ne kadar faiz o kadar zam Ahhaaha.
      Tabi izmirde havalar soğuk değil... olan biz garibanlara olacak olacak hocam. Siz bunlardan hiç bahsetmiyorsunuz...

      Sil
    2. Zammın sorumlusu muhalefettir. Ne kadar faiz o kadar zam ahhaha seviyorum hükümeti yaa çok zekiler hocam yaa
      Etrafta gezi gezi dolaşırken iyiydi şimdi mi aklınız başınıza geldi.

      Sil
  22. çevreye bakıyor arkadaşım heryer araba , park edecek yer yok.. "bir de paramız yok fakiriz diyorlar, herkesde araba var" diyor. ben "tabi kredi çekip alıyorlar" diyorum... "benzine de para buluyorlar" diyor. cevap veremiyorum... ne demem gerek hocam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ahhaaha millette para çok hocam.utanmadan bir de nankörlük ediyorlar.

      Sil
    2. Bence bir şey demeyin. Fanatik olanla tartışmak mümkün değildir, haklı olduğunuzu kabul ettirmek şansınız ise sıfıra yakın. Gülüp geçin.

      Sil
    3. Araba sahiplerinin birçoğu benzine para bulamadıkları için yolların kenarları her saat park etmiş arabalarla dolu.

      Çoğu araba sevdalısı, arabalarını ancak özel ve acil durumlarda kullanabiliyorlar.

      Genellikle pencereden bakıp kapılarının önünde duran arabalarının görüntüsüyle avunuyorlar.

      Sil
  23. mevcut dünya sisteminde son 300 yıldır, japonya hariç, gelişmekte olan ülke statüsünden gelişmiş ülke statüsüne geçen kaç tane ülke var? 300 yıl önce ingiltere zengindi bugün de zengin. sanki zengin, gelişmiş ülkeler ve az gelişmiş, gelişmekte olan ülkeler arasındaki makas kapanmıyor, hatta tam aksine açılıyormuş gibi görünüyor. misal, türkiye, gelecekte bir gün almanya kadar gelişmiş, zengin bir ülke olabilir mi? bana bu imkansızmış gibi görünüyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hedef 2023 hedef G8 hoca bunları hiç yazmaz...

      Sil
    2. Japonya, Kore, İrlanda bu işi başardılar. 300 yıl önce ABD yoktu, bugün dünyanın en zengini.
      Türkiye böyle olabilir mi? Eğer bilim dışı eğitimde ısrar ederse olamaz. Hatta bugünkünden de geriye gider. Son 2 yılda GSYH büyüklüğünde 16'ncılıktan 18'nciliğie gerilemiş bulunuyoruz. 2023'de, muhtemelen bugün bulunduğumuz yerden geride olacağız.

      Sil
    3. Bilim dışı eğitim den kastınız nedir? Cok merak ettim

      Sil
  24. Adı üstünde illüzyon.

    Bir arkadaşınızı ziyarete evine gittiniz.
    Birbirinden lüks eşyalar, paha biçilmez mücevherler.....
    Bu arkadaşınız büyümüş oluyor, siz de bravo diyorsunuz.

    Peki bu arkadaşınız , senelerdir çalışarak biriktirip aldığı yazlığını satmışsa ;
    Babasından kendisine kalan evi satmışsa ;
    Eşinin tarlasını da satmışsa ;
    Bütün bunlar da yetmemiş, bir de üstüne büyük miktarda ve uzun vadeli borç almışsa ;
    ...
    O zaman görünürde ulaştığı bu gösterişli durumla büyümüş mü oluyor ????

    Türkiye'nin bugünkü durumu budur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşağı yukarı işin özeti budur. Teşekkürler.

      Sil
  25. HOcam para politikasi araclarindan en onemlisi ve merkez bankamizin avrups merkez bankasi ve fedin en onemli para politikasi araci faiz midir.saniyorum reeskont oranlari zorunlu karsiliklar fazla kullanilmiyor

    YanıtlaSil
  26. Hocam api islemleri faiz kanaliyla mi yapilir

    YanıtlaSil
  27. Hocam elinize sağlık yine çok güzel bir yazı kaleme almışsınız. Hocam 2008 krizinin Türkiye'deki mali piyasaları nasıl etkilediği ve MB para politikasında ne tür degişikliklere gidildiğine dair bir çalışma hazırlıyorum da, acaba bu konuda bildiğiniz kaynaklar var mı. kitap, makale, blog yazıları olabilir . Şimdiden teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. MB sitesinde yazılar, çalışma notları var. Oradan yararlanabilirsiniz.

      Sil
  28. sayın hocam avrupa birliği toparlanbılecekmi ? nasıl bu hale geldi ?Sizce bu işten kurtulması için ne yapması gerekiyor ? Eğer zaman bulabılırsenız bunun ile ilgili bir yazı yazabilirmisiniz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. AB'nin toparlanması çok zor görünüyor. Bakalım belki bir şeyler yazarım.

      Sil
  29. Hocam iktisat politikadi araclarindan gelirler politkikasi enflasyon oraninda zam politikasini ornek olarak verebilirmiyiz enflasyonu onlemek icin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelirler politikası (incomes policy) fiyatların, faizlerin, kiraların, ücretlerin dondurulması demek. Uzun süreli uygulanabilir bir politika değil.

      Sil
    2. İllüzyonlardan söz etmeye başlamışken belki "ihracat başarıları" illüzyonundan ve "2023 hedefleri" illüzyonundan söz etmek de uygun olabilir.

      Tantanayla ilan edilen ihracat rakamlarıyla yaratılan illüzyonun ötesinde, ihracattaki gerçek durumu görmek, bir birim ihracat için ne kadar ithalat yapıldığını, ihraç edilen bir üründeki yerli katma değerin ne kadar olduğunu, yabancı şirketlerin Türkiye'de üretip ihraç ettiği mallardan dolayı, sonradan dışarı transfer edilecek olan yabancı şirket kârlarının miktarını hesaba katmakla mümkündür,

      "2023 Hedefleri " ne gelince: Bu aslında seçmenlerin en cahil kesimlerinin gözlerini boyayıp onları uzak bir tarihte gerçekleşecek parlak başarıların hayalleriyle avutmayı amaçlayan ve yalnızca kısa vadeli politik çıkar sağlamaya yönelik bir laf ve rakam salatasıdır. Ama birçok kimse, her biri kendine özgü küçük hesaplarla buna inanıyormuş gibi yapmış, bu komedide rol almıştır.

      Aklı başında herkes, % 3 -% 4 gibi yıllık büyümelerle bu bol keseden sallama yöntemiyle belirlenmiş hayali hedeflere ulaşmak şöyle dursun, yaklaşılamayacağını bile görebilir. Aslında bu masalı uyduranlar da gerçekleşeceğini falan düşünmemişlerdir zaten.

      Umarım yetkin üslubunuzla benim kısaca değindiğim bu iki illüzyonu da sergilersiniz.

      Saygılarımla

      Sil
    3. Çok teşekkür ederim.
      Aslında 2013 konusunu yazmıştım.
      "2023 Hedeflerine Ulaşılabilir mi?"http://www.mahfiegilmez.com/2014/07/2023-hedeflerine-ulaslabilir-mi.html
      İhracat meselesi konusunda ayrıca bir yazı yazmam gerekiyor. Onu biraz daha ilerde yapacağım.

      Sil
  30. Hocam dogal gaz ve elektrik zamminin nedeni kurdaki yukselme midir yoksa enflasyonun artisimidir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğal gazı ithal ettiğimiz için kurdaki yükselme ister istemez ithal fiyatının TL cinsinden artmasına yol açıyor. Elektrik üretiminin bir bölümü de doğalgazdan yapıldığı için kur artışı onu da dolaylı olarak etkiliyor. Burada asıl karışık olan şey doğalgaz ile elektriğe niçin aynı oranda (% 9) zam geldiğidir. Çünkü elektriğin bir bölümü doğalgaz santrallerinden üretiliyor olsa da bir bölümü de hidroelektrik santrallardan ve termik (kömürle çalışan) santrallerden elde ediliyor. Yani mesela doğalgaza % 9 zam yapılacaksa elektriğe % 5 zam yeterli olurdu diye düşünüyorum.

      Sil
  31. Devletin kasasından bir gece de çıkan 50 milyar TL ye sayın. Hani şu faiz artırımından sonra olan. Kısasa kısas..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz artırımı kur artışı nedeniyle devletin cebinden daha fazla para çıkmasını önlemiştir.
      Kısas meselesine gelince: Kısas, ilkel hukuk anlayışının sonucudur. İlk kez Asur Kralı Hammurabi tarafından yazılı hale getirilmiştir (M.Ö. 1760). Hititler tazminat hukukuna geçerek bu yasaları ileri götürmüşlerdir. Bu blogdaki Hititler başlığı altında bu konuda detaylı bilgi vardır.

      Sil
  32. Hocam hukumet neden memura genel olarak enflasyon oraninda zam yapiyor bunun amaci nedir hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amacı enflasyonun artışını memur üzerinden frenlemek.

      Sil
  33. Hocam istanbulda emlak fiyatlarnda balon var midir sizce

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir miktar şişkinlik olduğu kanısındayım.

      Sil
  34. Sayın Eğilmez , yazılarınız ve verdiğiniz tarafsız bilgilerinize çok teşekkür ederim. GSYH 'yı üretim miktarı ve bunların satış fiyatları ile hesaplıyoruz. Yani üretilen her malın belirtilen satış fiyatından tamamen satıldığını, tüketildiğini mi kast ediyoruz? Her yıl, mesela bir çok bina yapılıyor, bir çok araba , beyaz eşya üretiliyor, acaba bunların kaçı belirtilen fiyatlardan satılıyor, kaçı ise satılamayıp elde kalıyor, bunlar da gelişme, refah artışı olarak mı görülüyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      GSYH'yı eğer üretim üzerinden hesaplıyorsak üretilen nihai malların satış fiyatlarıyla hesaplamamız gerekiyor. Satılamayan mal varsa bunları da GSYH hesabına bu kez stok artışı olarak (artı işaretle) eklememiz gerekiyor. Çünkü GSYH, satılmasa da bir yıl içinde yapılan üretimin tümünü kapsar. Eğer bu mallardan stoka gidenler bir sonraki yıl satılıyorsa bu kez onları GSYH'dan stok azalışı olarak düşüyoruz (eksi işaretle.)

      Sil
  35. hocam dolar neden çıkıyor? merkez bankasının daha da artırması mı lazım faizi sizce

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD istihdam verisi beklenenden iyi geldi. İşsizlik yüzde 6,1'den 5,9'a geriledi. Bu veriler Fed'in faiz artırımını beklenenden erken yapabileceği işaretini veriyor. O nedenle Dolara ilgi artıyor ve Dolar bütün paralar karşısında değer kazanıyor. Faizi sonsuza kadar artıramayız.

      Sil
  36. Hocam abd de fed issizlik artinca faizi dusuruyor, issizlik azalinca faizi artiriyor bunun nedeni enflasyondan korunmak icin midir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam tersine işsizlik düşünce faizi artıracak. Çünkü işsizlik düşünce büyüme toparlanıyor düşük faizle devam etmeye gerek kalmıyor demektir.

      Sil
  37. Hocam issizlik dusunce faizi neden arttiriliyor dusuk faize devam edilse buyume daha fazla olmaz mi yoksa enflasyon mu artar

    YanıtlaSil
  38. Hocam merak ettigum bir husus var. Turkiye bildiginiz uzere cok fazla ithalat yapiyor. ornegin bir miktar ithalat yaptik bu ithalat y=c+i+g+x-m milli gelir denjlemi geregi millii geliri azaltio ama ayni zamanda o mal iceride tuketildigi icin c artiyor. Bunlar esit duzeyde gerceklesince milli gelur aslinda degismiyor cikiyor bu dogru mudur hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğkan Aygün4 Ekim 2014 12:41

      Ilk bakışta denklem gereği ithalatın artması milli geliri azaltır gibi görünüyor lakin dediğiniz gibi eğer ithalat artıp ve bu da aynı oranda tüketim harcamalarına yansıyorsa milli gelir değişmiyor gibi görünebilir. Yalnız burada ki önemli nokta ithalatı yapılan malın Türkiye'de üretilip üretilmediği eğer ithali yapılan mal Türkiye'de üretiliyor ise ithalatın yapılması içerde o ürünü üreten sektörün üretimini azaltması sonucunu doğur. Eğer ithali yapılan mal Türkiye'de üretilen bir mal değilse milli gelirde değişiklik yapmaz ve hatta ithali yapılan Mal verimliliği artıracak bir mal ise de zamanla milli gelirin artmasını bile sağlayabilir .örneğin; petrol ithalatı arttı diye bizim milli gelirimiz azalmaz çünkü ülkede üretimi olan bir ürün değil.

      Sil
  39. Hocam iyi bayramlar...

    YanıtlaSil
  40. Hocam abdde ekonomi fazla isindigi zaman issizlik de fazla dustugu zaman fed faizi artiriyor , boylece dolar degerlenip daha fazla ithalatla enflasyon baskisi kiriliyor degil mi hocam

    YanıtlaSil
  41. Hocam benim anlamadigum husus su : 2008 krizinden sonra abd neden karsiliksiz paralari piyasaya surdu insanlara alum gucu yaratabilmek icin mi 1929 krizinde oldugu gibi mi

    YanıtlaSil
  42. hocam 2008 krizinden sonra yunanistanın borçları sildi mi avrupa ? bir ara gündemdeydi sonuç ne oldu hocam

    YanıtlaSil
  43. Hocam, sevgili ekonomi bakaninin gecen gunku toplantida "yapisal reformlarin oncelikler arasinda oldugundan "bahsettigini duydum. Sanirim yavas yavas yola geliyorlar, ama biraz gec kelinmadi mi? Simdiden sonra boyle bir ortamda yapisal reforma yonelmeyi sizce nasil basarabilecekler, boyle bir sey suanki sartlarda mumkun mu? Yani hem enflasyonla hem kur baskisiyla mucadele verilmeye calisilan bu ortamda yapisal reformu nasil uygulamaya gecirebilirler? Belki onlar da bu forumu caktirmadan takip ediyorlardir, buradan hem onlara da bi fikir vermis olalim..

    Saygilarimla,

    YanıtlaSil
  44. mehfi bey, en sevdiğiniz ve en güvendiğiniz tarih yazarı kim acaba... kitaplarını hemen almaya hazırım.. saygılar...

    YanıtlaSil
  45. Hocam, kısa bir sorum olacak. Malum, birkaç sene önce TÜİK GSYH hesaplamasında hesap yöntemi değişikliğine gitti ve bunun bir sonucu olarak da GSYH eski ölçüm tekniğine nazaran 30-35% arttı. TÜİK bu düzenlemeyi geriye doğru işleterek önceki senelerin GSYH miktarlarını da yukarıya doğru güncelledi mi? Çünkü eğer güncelleme yapmadı ise 2002'den bugüne 30-35% "hesap yöntemi değişimi büyüme yanılsaması" durumu ile karşı karşıya kalıyoruz (çünkü 2002 GSYH'si eski, 2013 GSYH'si yeni yöntem ile hesaplanmış oluyor). Ben üni'de ekonomi dersi veriyorum; bu sorunun cevabını çok merak ediyorum, lütfen kısaca cevaplandırınız.

    YanıtlaSil
  46. hocam, paranın değerini gerçekte üretim belirler değil mi?. son 12 yılda bizim bilhassa da katma değer yaratan üretim hacmimiz yeterince artmadığına göre TL nin de başta dolar olmak üzere döviz karşısında uzun süre değerlenme yaşaması bir nevi uluslar arası sermaye akımlarının yoğunluğunun getirmiş olduğu sanal bir değerlenmeydi diyebiliriz o halde değil mi hocam?. bana göre esasında daha yeni yeni TL konusunda gerçek reel değer ortaya çıkmaya başladı yani sıcak para akımlarının yavaşlamasıyla ülke ekonomisinin gerçek makro durumu su yüzüne çıkmaya başladı. spekülatif sermaye bolca geldiğinde; ucuz ithalata dayalı olarak enflasyon düşürülüyor, faizler de düşürülebiliyor, arz açığı kapatılabiliyor ,iç piyasa canlılığı hızla artırılıyor ve böylece kamunun vergi gelirleri de artarak kamu bütçe dengesizliğinde de azalma yaşanıyor ama buna karşın cari işlemler dengesi hızla bozuluyor ve bunun finansmanı da bu açığı tetikleyen sıcak para akımlarının üzerine kuruluyor ve de maalesef verimli olan kamu işletmeleri de satılarak saplanabiliyor!. suni biçimde değerli olan TL ile büyüme yaşamış gibi görünüyoruz ve üstelik de suni olsa da değerli TL üzerinden yüksek reel faiz vererek ki ;oysa değerli para düşük faizle dağıtılır, spekülatörlere büyük gelir transferleri sağlayarak kendimizi ekonomik bir zenginlik illüzyonuna kaptırıyoruz!. ve daha da vahimi: büyüme ki sanal büyüme oranımızın da çok üzerinde hacimle borç stoku üreterek bunları yapıyoruz ve maalesef borç gerçek bir borçtur!. sanal büyüme için fazlasıyla geleceğimizi satıyoruz ne yazık ki!. ve gerçek borçlanmayı da taşa toprağa ve betonlara yaptık, buna karşın sanayi ve tarımı ve hayvancılığı iyice zayıflatarak konut balonlarıyla ekonomiyi uçurmaya çalıştık ama artık uçuşun sonuna geliyoruz!. çünkü: borçlanma ekonomisi artık duvara toslamaya başladı hocam bence!. ne dersin hocam?. saygılar....

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı