Türkiye 2015: Riskler ve Fırsatlar

2015 yılına girerken küresel sistemin görünümünü bir önceki yazımda anlatmaya çalıştım. Bu kez de Türkiye’nin önündeki riskleri ve fırsatları ortaya koymaya çalışacağım.

Riskler
2015 yılının herhangibir noktasında Fed’in faizi artırması ya da artıracağını açıklaması halinde Türkiye ve benzeri dış finansmana yüksek gereksinimi olan ekonomiler sıkıntıyla karşılaşabilir. Benzer bir durumu 22 Mayıs 2013 tarihinde Fed’in tahvil alımlarını kısmaya başlayacağını açıklamasından sonra yaşamıştık. O tarihten sonra döviz girişinde sıkıntılar ortaya çıkmış ve TL güç kaybetmeye başlamıştı. Bu kez bu etki daha güçlü hissedilebilir. Fed’in faiz artıracağını açıklaması Türkiye’yi dış finansman sağlama riskiyle karşı karşıya bırakabilir. Bu riski tam olarak ortaya koyabilmek için dış finansman gereksinimi ve karşılanma şekli özet tablosuna bir bakalım (kaynak: IMF, 2014 Türkiye IV. Madde Konsültasyon Raporu.) 

(Milyar USD)
2008
2014
2015
Dış Finansman Gereksinimi
122,7
218,5
225,0
   Dış borç geri ödemeleri
82,3
170,9
173,1
   Cari açık
40,4
47,6
51,9
Finansman Kaynakları
122,7
218,5
225,0
   Dış borçlanma
114,0
175,9
175,2
   Portföy yatırımları
-0,4
21,2
24,7
   Net yabancı sermaye girişi
17,2
9,1
14,9
   Diğer (rezerv hareketleri dahil)
-8,1
-12,3
-10,4

Tablo bize Türkiye’nin artan dış finansman gereksinimi gösteriyor. Özetle, 2015 yılında 170 milyar doların üzerinde vadesi gelecek dış borç ödemesine ek olarak 50 milyar doların üzerinde cari açık gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Demek ki Türkiye 225 milyar dolarlık bir dış finansman bulmak zorunda. Bu önemli bir risktir ve bizim kredi notumuzun artması veya not görünümünün değişmesinin önündeki en önemli engeldir.

Euro Bölgesinin toparlanamaması bizim açımızdan önemli risklerden birisidir. Türkiye’nin ihracatının yüzde 40’dan fazlası Avrupa Birliği ülkelerine (bunun önemli bölümü de Euro Bölgesi ülkelerine) yapılmaktadır. Bölgenin ekonomik sıkıntıdan kurtulamaması bizim açımızdan ihracatın gerilemesine yol açabilecek bir gelişmedir.

Jeopolitik riskler önümüzdeki ciddi risklerden bir başkasıdır. Her ne kadar bu risk zaten belirli ölçüde realize olmuş olsa da (Ortadoğu ve Rusya’daki gelişmeler) olayların daha kötüye gitme olasılığı bir risk olarak algılanmaktadır.

Ambargo ve petrol fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle Rusya’da yaşanan ekonomik sıkıntılar Türkiye açısından önemli bir potansiyel olan Rus turistlerin sayısında azalmaya yol açabilir. Bu da turizm gelirlerimiz açısından bir risk oluşturabilir.

Doların güçlenmesinin TL’nin dış değerinde, enflasyonun devam etmesinin de TL’nin iç değerinde yarattığı kayıplar Türk üreticisinin rekabet gücünü olumsuz şekilde etkiliyor. Bu, önümüzdeki dönem için ciddi bir risk oluşturuyor.

Cari açığı düşürmeye yönelik olarak atılan adımlara karşın cari açığın yüzde 5 düzeyine indirilememiş olması dış finansmana erişimin zorlaşacağı 2015 yılı için sorunlardan birisi olarak karşımızda duruyor.

Fırsatlar
Petrol fiyatında yaşanan ciddi düşüler Türkiye’nin önündeki en önemli fırsat gibi duruyor. Yılbaşında 108 USD/Varil düzeyinde olan Brent petrolün fiyatı bu yazıyı kalem aldığım sırada 69 USD/Varil idi. Yani yılbaşından bu yana Brent petrolün fiyatı 40 Dolara yakın düşüş göstermiş (% 36.) Bu çok önemli bir avantaj. Benzer bir durum doğalgazda yaşanıyor. Rusya ile yapılan görüşmelerde Rusya’nın doğalgaz fiyatlarında Türkiye’ye indirim yapacağı anlaşılıyor. Cari açığın oluşumunda en önemli unsur olan enerji ithalatı faturasında sağlanacak düşüşler belki de cari açığı yüzde 5’lere düşürmemizde en önemli itici güç olacak. Bu çerçevede IMF’nin dış finansman gereksinimi tablosunda yer alan cari açık miktarının 51,9 milyar dolardan düşük kalacağını düşünüyorum.

Petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki düşüşler nedeniyle enerji maliyetlerinde yaşanacak azalışın sadece cari dengemize değil aynı zamanda fiyatlara (dolayısıyla enflasyona) olumlu yansıyacağını söylemek mümkün. Dolayısıyla Dolardaki güçlenmenin yaratacağı olumsuz etkiyi petrol ve doğalgaz fiyatındaki düşüşün gidereceğini söyleyebiliriz. 

Ambargonun devam etmesi, petrol ve doğalgaz fiyatlarının düşmesi Rusya ekonomisini sıkıntıya sokmaya devam ederse turizm gelirleri açısından çıkabilecek olumsuz faturaya karşılık bazı olumlu gelişmeler de görülebilir. Yabancı fonlar açısından birbiri yerine ikame edilebilir pazarlar olarak görülen bu iki ülkeden Rusya’nın olumsuz görünümü oraya giden fonların Türkiye’ye yönelmesine yol açabilir.

Emtia fiyatlarında 2015 yılı için öngörülen düşüşlerin gerçekleşmesi de gelişme yolundaki ülkelerin çoğu gibi Türkiye için de yararlı sonuçlara verebilir.

Düşük bir olasılık olsa da Ortadoğu’daki karmaşanın sona ermesi Türkiye için önemli bir fırsat oluşturabilir. Türkiye, hem bölgenin yeniden imarında hem de ekonomik faaliyetler alanında ciddi rol üstlenebilir. 

Yorumlar

  1. Hocam yazıyı okuduğumda yine en belirgin olarak gözüme çarpan nokta Türkiye'nin yüksek dış finansman kaynağı olduğunu görüyorum.IMF bundan önce Türkiye ile ilgili yayımladığı raporda bu yüksek dış finansman ihtiyacının devam etmesi halinde Türkiye'nin sürdürülebilir bir büyüme yakalamasının şimdilik zor olduğunu öngörmekle kalmayıp Türkiye'nin RESESYONLA karşı karşıya kalabileceğini öngördü.Hocam sizce de durum bu kadar kritik mi gerçekten Türkiye'nin bırakın büyümeyi küçülme riski var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son yıllarda Türkiye'nin önünde duran en büyük tehlike dış finansman bulma zorluğu. 2015'de de aynı şeyi yaşayacağız. Bu sorunu çözemediğimiz sürece büyümeyi artırma şansımız yok. Petrol fiyatlarının düşmesi aslında 2015 için büyük bir şans yaratıyor ama bakalım bunu kullanabilecek miyiz?

      Sil
    2. Hocam burda vermiş olduğunuz cevaplarla sanki özel ders alıyoruz gibi.... Sağolun

      Sil
  2. Dolardaki yükselişin yaratacagı olumsuz etki? Doların yükselmesi ihtacatcı için iyi, dolayısıyla milli geliri artırıyor. Bir şey hem iyi hem kötü ancak iktisatta oluyor herhalde. Sırf bundan dolayı güvenmiyorum bu 'bilim' dalına..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanlış biliyorsunuz. Doların yükselmesi ihracatçı için iyi değil. İhracatçı için iyi olan doların düşüp euronun yükselmesi. Çünkü ihracatçı ağırlıklı olarak euro ile para kazanıyor ama girdi ve borçlanma maliyetleri ağırlıklı olarak dolarla. Bu durumda dolar değer kazandıkça ihracatçının maliyetleri artıyor.
      Doların yükselmesi milli geliri artırmıyor, tam tersine azaltıyor. Çünkü milli gelir TL ile hesaplanıyor ve sonra yıllık ortalama kur ile dolara çevriliyor. Dolayısıyla dolar arttıkça milli gelir küçülüyor.
      İktisat aslında doğruları söyleyen basit bir bilim dalıdır. Bütün mesele onu iyi çalışıp analiz yapacak yeteneğe sahip olmaktadır. Bunlar olmazsa iktisadı anlamak ve dolayısıyla güvenmek mümkün olmaz.

      Sil
  3. Hocam,petrol fiatlarındaki düşüş ne kadar devam edecek biliyormuyuz ? düşüş kısa süreli olursa bize çok yararı olmayabilir..2015 genel seçimi sonrasında koalisyon çıkarsa bunu da bir risk olarak görmemiz gerekmez mi?..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmiyoruz. Ama bir süre devam edecek gibi görünüyor. Düşüş kısa süreli olsa bile eskisi gibi 100 doların üzerindeki düzeylere gelmesi çok da kolay görünmüyor.
      Türk siyasal hayatında neyin risk yaratacağı neyin riskleri azaltacağı konusunda karar vermek için sanırım henüz oldukça erken.

      Sil
  4. Mahfi Hocam, IMF'nin dikkat çektiği diğer bir önemli nokta da özel sektörün döviz açık pozisyonu nedeniyle (Mart 2014 itibarıyla yaklaşık 170 milyar dolar) bankaların maruz kaldığı dolaylı kur riski. Bankalar kendi açık pozisyonlarını bilanço dışı işlemlerle bir şekilde "hedge" ediyorlar ancak müşterileri bu konuda bankalar gibi tedbirli mi acaba? Bu konuda risk görüyor musunuz? Görüyorsanız sizce otoriteler bu konuda ne gibi makroihtiyati tedbirler almalı? Bu konuda bir yazı yazarsanız çok güzel olur. Saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bu konuda risk görüyorum. Türkiye'de reel sektörde hedge etme olgusu yaygın değil.
      Bu yolda bir yazıyı düşüneyim.

      Sil
    2. Reel sektörde hedge etme olgusunun yaygın olmamasının sebeplerinden biri, ellerine güç-bela geçen dövizi üretimlerini devam ettirmek için kullanmak zorunda olmaları olabilir mi? Bu dövizi kendilerini, en azından birkaç ay veya yıl için, nakit ve kredi bulma yönünden sıkıntıya sokmayacak kadar kullanabilecek cesarete sahip olamıyorlar, çünkü mevcut ekonomi çok kırılgan, üretimi devam ettirmek zorundalar ve dövize ulaşmak eskisi gibi kolay değil.

      Daha anlaşılır ifade ile, hem yurtiçinde, hem yurtdışında istikrarlı iş bağlantıları olan çeşitli sektörlerden şirketler ve kurumsal yapısını pekiştirebilmiş olanlar, kendilerini hedge edebilecek dövize diğerlerine nazaran daha kolay ulaşabiliyor.

      Kalanlar ise ulaşamıyor, çünkü ellerine geçen dövizi, işletmelerinin üretimini devam ettirmek için, aramalı, hammadde ithalatı, acil borç ödemesi vb. kalemler için kullanmak zorunda kalıyorlar, diyebilir miyiz?

      Sil
  5. bizim tek eksiğimiz tek sorunumuz osmanlıcadır. osmanlıcaya geçtikmi uçacağız hocam bunlar hikaye :))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gereksiz Osmanlıca tartışmaları istismar alanlarının daraldığını gösteriyor..bu zırvaya akp tabanı bile inanmıyordur..13 senelik iktidar sonucu Osmanlıcayı yeniden keşfettiler..Umarım Mahfi Hocam siyasi yorum yazmamızı bağışlar

      Sil
    2. Ortaokul ve lisede 8 yıl boyunca ingilizce okuyup da "what is this?" "this is a pencil" demekten öteye gidememiş bir topluma Osmanlıca'yı nasıl öğreteceğiz o kısmını anlayamadım ben. Osmanlıca öğrenince bu insanlar bir buluş mu yapacak? teknolojiye katkıda mı bulunacak? Keşke fiziği, kimyayı, matematiği doğru dürüst öğretebilsek de bir buluş yapan bir Türk çıksa.

      Sil
    3. İyi de osmanlıca tartışması bir dil tartışması değil ki.
      Firsatını bulsa atına atlayıp tekrar Viyana kapılarına dayanacak akıl dışı mantık dışı bir özlemin sonucu.

      Sil
  6. Hocam tl değer kaybedince Türk üreticisinin rekabet gücü nasil düşer örnekle açıklar mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çünkü çift haneli enflasyonlu dönemlerden hatırlıyoruz ki enflasyon yükseldiğinde bir çok maliyet unsuru dolara endekslenmeye başlıyor. Ücret artış talepleri beklenen enflasyona değil geçmiş enflasyona endeksleniyor. Ve bunlar maliyetleri artırıyor. Bir sektörde maliyetler dünya maliyetlerini geçerse o sektörün rekabet gücü düşer.

      Sil
  7. Hocam bir de fırsatları ve riskleri bir teraziye koysak hangisi ağır basar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2015 için şimdilik fırsatlar ağır basıyor gibi görünüyor. Ama risklerin artması veya ağırlıklarının artması bu dengeyi bozabilir.

      Sil
  8. Mahfi hocam Fed'in faiz arttırımına kadar Bist100'e yatırım yapılabilirmi.Yazınıza istinanen Fed'in faiz arttırımına kadar Bist100te yükseliş olacağı görünüyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben BIST 100'ü bir gösterge olarak izliyorum ve içindeki kağıtlarla tek tek ilgilenmiyorum. Borsa yatırımı işinin uzmanı sayılmam.

      Sil
  9. gaz fiyatları Petrole endeksli yapılmıyormu?

    YanıtlaSil
  10. Hocam makroekonomi kitabi ya da bana yardimci olabilecek herhangi bir baska kaynak önerir misiniz ? İktisat 2. Sinifim ve makroekonomi de zorlaniyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim makroekonomi kitabımı okudunuz mu? Okumadınızsa yararı olacağını sanırım. Remzi yayınlarında.

      Sil
    2. Suan ekonomi politikasi kitabinizi okumaya basladim. E.P bittikten sonra makroekonomiye gecmeyi dusunuyorum. Sanirim artik daha erken alicagimi biliyorum .

      Sil
  11. Hocam selamlar, bir önceki yazınızda İngiltere'nin %3 büyüdüğünü belirtmişsiniz. Bununla ilgili bir yazınız oldu mu? Sonuçta kıta Avrupasından ayrı bir çok şeyi bu kadar büyüyebilmesinin nedeni nedir? Saygılarımlaç

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki nedeni var: (1) İngiltere Euro'ya ve Avrupa Merkez Bankası'na bağlı değil. Dolayısıyla kendi para ve kur politikasını kendisi belirliyor. Avrupa Merkez Bankası, Almanya'dan izin peşinde koşarken İngiltere Merkez Bankası kendi kararını verip uygulayabiliyor. (2) İngiltere bu sıkıntılar ortaya çıktığında hiç tereddüt etmeden parasal genişleme kararı aldı ve ilk uygulamaya koyan ülke oldu (tahvil alımı yaparak piyasaya para verme.) Avrupa MB bu konuda daha yeni adım attı biliyorsunuz.

      Sil
  12. Hocam , dolar da FED faiz artıracak beklentisi satın alındı ve ciddi anlamda yükseldi.Faizlerin yükselmesi ile 2,40 ları bulup tekrar dan 2,00 tl seviyesine 2015 sonu geleceğini düşünüyorum.Faiz yükselişinden sonra beklentiklerin bu sefer satılacağını ve doların değer kaybedeceğini düşünüyorum.
    Sizin bu konu da ki görüşünüzü çok merak ediyorum. Sizce 2.00 tl uzak ihtimal mi ?

    Bu konu daki görüşünüzü belirtirseniz çok sevinirim.
    Saygılarımla ,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1 USD = 2 TL bence artık uzak bir ihtimal. Fed'in faiz artırım beklentisi daha tam olarak satın alınmadı. 2015 başlarında ne zaman artırmayı planladığını açıklarsa yeni bir yükseliş dalgası gelebilir.
      Doların 2,40'ları bulup 2,00 lere gerilemesi için ABD ekonomisinde ciddi sorunların ortaya çıkması gerekiyor.

      Sil
  13. Merhaba hocam , Rusya indirim yaptı ama karşılığında bizden neler istedi ?mutlaka bir karşılığı hatta ağır bir karşılığı vardır diye düşünüyorum genelde öyle oluyor.

    YanıtlaSil
  14. hocam yazınız için teşşrkkür ederim. bakan bey doların 40 dolar cıvarına düşmesini istemiyoruz yatırımlar azalır dedi sizde tam tersini söyluyorsunuz arada nasıl bir görüş farklılığı vardır hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Petrol demek istediniz herhalde. Petrolün ucuzlaması halinde yatırımların niçin azalacağını pek anlamış değilim.

      Sil
  15. Hocam, yazılarınız için çok teşekkür ederim. Bizim için gerçekten çok faydalı oluyor. Size merak ettiğim bir hususu sormak isterim. İki para birimi arasındaki değeri belirleyen temel ekonomik faktör nedir? Bununla ilgili fikirleriniz ve kaynak önerilerinizi paylaşabilirseniz çok sevinirim.
    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      İki para birimi arasındaki değeri belirleyen temel faktör o iki paranın bulundukları ekonomilerin durumudur. Güçlü ekonominin parası güçlü olur.

      Sil
  16. petroldeki düşüşün Türkiye'ye faydadan çok zarar getireceğini düşünüyorum. böyle düşünmemin nedenleri şöyle:
    1. milli gelir sabit fiyatlarla hesaplandığı için nominal büyüklük olarak değil sabit büyüklük olarak yani miktar bazlı düşünmek gerekir. Türkiye petrolün nominal fiyatı düşse de aynı hatta belki daha fazla miktarda petrol alacak. petrol ve gaz ithalatı nominal olarak düşse de sabit fiyatlarla düşmeyecek. petrol fiyatındaki düşüş sabit fiyatlarla ithalatı azaltarak Türkiye'nin büyümesine katkı sağlamaz.
    2. petrol ürünlerinde çok fazla vergi olduğu için petroldeki her 10 dolarlık düşüş tüketici ve üreticiye sadece 4 dolar olarak yansıyacak. 4 dolarlık düşüş maliyetleri düşürebilir fakat maliyet düşüşü ihraç mallarının satış fiyatına yansır da ihraç ettiğimiz mal miktarında artış sağlar mı, orası şüpheli. çünkü petrol ve gaz ihraç eden ülkelerin dolar bazında gelirleri azalacağı için bunların dolar bazında ithalatları azalacak. biz ihraç mallarının fiyatını düşürsek bile ihracat miktarının artmaması daha büyük olasılık. petrol ihraç eden ülkeler sadece bizden mal almıyor. bizim mal ihraç ettiğimiz ülkelerden de mal alıyor. küresel sistemde herkes birbirine bağımlı. ayrıca bizim ihraç ettiğimiz malların gelir esnekliği yüksek. petrol ithal eden bir ülkenin gelirinde 10 dolarlık bir azalış o ülkenin petrol ithalatını belki sadece 1 dolar azaltır. ama petrol ihraç eden bir ülkenin gelirindeki 10 dolarlık azalış o ülkenin dış alımını muhtemelen 1 dolardan daha fazla azaltacaktır. petrol ihraç eden ülkelerde yerel para biriminin değer kaybetmesi, petrol ihracatçılarının dış alım gücünü daha da düşürecektir.
    sonuç olarak, petrol ithal eden ülkelerde petrol ürünleri üzerindeki vergilerin yüksekliği ve petrol ithal eden ülkelerin ihraç mallarının gelir esnekliğinin yüksek olması nedeniyle net etkinin petrol ithal eden ülkeler aleyhine olması beklenebilir.
    3. petrol fiyatları düşünce sadece Türkiye'nin değil diğer birçok gelişmekte olan ülkenin de cari dengesinde iyileşmeler olacak. cari açık düşünce Türkiye'nin riskleri düşer ve daha kolay dış finansman bulur deniyor. unutmayalım ki örneğin Polonya ve Macaristan gibi ülkelerin de cari açığı ve risk primi düşecek. Rusya gibi ülkelerden çıkan fonlar rekabetçi bir ortamda kendisine yön arayacaktır. Türkiye'nin riskleri düşse de diğer gelişmekte olan ülkeler bize kıyasla yine daha iyi durumda olabilir ve fonlar Türkiye değil de o ülkelere gidebilir.

    YanıtlaSil
  17. Hocam dolar seviyesi ne olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düzey tahmini çok zor ama yönü yukarı doğrudur.

      Sil
  18. Hocam petroldeki düşüş sadece Rusyay'a uygulanan ambargonun sonucu mu? (Talep azalışı da etkili diye düşünüyorum) ABD dışında toparlanan gelişmiş ekonomi yok gibi. 2008 de ABD dahil tüm dünyada büyüme sorunu vardı. Şimdi ise ABD düzlüğe çıkmış görünüyor. Avrupanın ve Japonyanın parasal genişlemeye yeni başladığını düşünürsek ciddi manada toparlanma için 2-3 yıl geçmesini öngörmek doğru olur mu?
    Sonuç olarak 2008 deki gibi küresel daralma kaynaklı bir sorun petroldeki düşüşün farklı bir senaryoya dönüşmesine yol açar mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Petrol fiyatındaki düşüş bir yandan arz artışı (ABD'nin kaya petrolünü üretmesiyle arz arttı) bir yandan da talep düşüşüyle ilgili (büyümeler düşünce enerji talebi de düştü.) 2 -3 yıldan aşağı bir toparlanma görülmüyor.

      Sil
    2. hocam, iyi akşamlar dilerim. naçizane olarak a.b Euro bölgesi ekonomisinin önümüzdeki 4-5 yıl daha deflasyonist baskıdan çıkamayacağını düşünmekle birlikte abd ekonomisinin 2008 krizi öncesi yaşadığı ortalama % 3-3,3,0 büyüme trendini bu yıldan itibaren yakalamasını bekliyorum. fed in faizleri artırmaya üçüncü çeyrekten itibaren başlamasını yüksek olasılıklar dahilinde görüyorum. küresel dış ticaret hacminin de 2016 dan itibaren yeniden keskin şekilde daralmaya başlayacağını düşünmekteyim.

      Sil
  19. Mahfi Hocam, halk harcamaları 0,2% artar iken devlet harcamalarının 6,6% artmasını nasıl yorumluyorsunuz ? ayrıca erdem başçı 2015'te ihracata dayalı büyüme gibi söylemlerde bulundu. asıl ihracat pazarlarımız ekonomik sıkıntıya girmeye çok yakınken erdem başçı'nın bu ifadesi ne kadar gerçekçi ? Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devlet harcamalarının artışı konusunu çevremize bakınca görmemiz mümkün. 2015'de ihracata dayalı büyüme pek gerçekçi görünmüyor.

      Sil
  20. Mahfi Bey,

    Saygı sınırları içinde kalmaya özen göstererek hem şahsınıza, hem genel manada eleştirilerimi bilmenizi istiyorum.

    İktisatçılarımızın büyük çoğunluğu (özellikle şöhretli olanların çoğu) ne şiş yansın ne kebap yaklaşımı ile görüşlerini aktarıyor.

    Optimist (iyimser) olmak ve/veya pesimist (kötümser) olmak ile yaşanmış (ve yaşanan) gerçekleri olduğu gibi aktarmak arasında fark var.

    Örneğin, şahsınızın, ülkemizin kaliteli bir vakıf üniversitesinde öğretim üyesi olması, bir dönem kamu sektöründe önemli bir göreve getirilmiş olması, televizyon & gazete vb.'lerinde görüşlerini aktarmış (veya aktarıyor) olması, kitap yayınlamış olması ve diğerleri şöhretinizin gerekçeleridir. Zaten kırılganlığı iyiden iyiye artmış bir ekonomi ortamında, size görüşlerinizi aktarma imkanını veren yönetim kurullarının (üniversitenin yönetim kurulu, televizyonun yönetim kurulu, yayınevinin yönetim kurulu vb.),

    "Mahfi Bey, rüzgar artık tersine döndü. Türkiye'de 2011'den itibaren küçük adımlarla ekonomide daralma başladı, bunu siz de biliyordunuz. 2014 yılı itibariyle ekonomideki kötüleşme artık toplumdaki diğer kesimlerce de hissedilmeye başlandı. Bundan sonra lütfen konuşmalarınızdaki kelimelerinizde, yazdığınız makalelerdeki ifadelerinizde, gönderdiğiniz tweetlerde, ünv.'de verdiğiniz derslerde anlattıklarınızda, televizyonda söylediklerinizde sürekli iyimser algı yaratmaya çalışın. Şu an ülkemiz ekonomik manada çok hassas bir dönemden geçiyor, sizler gibi sözleri takip edilen, kulak kabartılan, itibar edilen kişiler kötümser ifadeler kullanırsa ülkeye Yunanistan'da, İspanya'da yaşandığı gibi bir ekonomik kaosa sürüklenme yoluna taş döşeyen kişiler olarak anılırsınız. Eğer böyle anılmak istemiyorsanız, lütfen sürekli iyimser ifadeler kullanın."

    uyarısına benzer durumlar umarız yaşamıyorsunuzdur!

    Ülkemizde yıllarca şu söylenir,

    "Evet Türkiye uzunca bir süre iyi bir ekonomik büyüme ivmesi yakaladı. Bunu inkar edemeyiz. Fakat bu büyüme, hiçbir zaman istihdamın artmasına çok önemli katkılarda bulunmadı. Büyük bir başarı hikayesi olarak pazarlanan Türkiye'nin ekonomik büyümesi, istihdam yaratmadı ve bu tehlikenin yıllarca saklı tutulması başarıldı. Türkiye, genç nüfusa sahip bir ülke. Kadın nüfusun iş gücüne katılma potansiyelini saymazsak, her yıl yüzbinlerce genç, hangi eğitim seviyesinde olursa olsun farketmez, iş gücüne katılıyor, istihdam edilmeyi bekliyor. Hem hükümet, hem özel sektör, istihdam yaratma konusunda çok başarısız. TÜİK, 2014'ün 3. çeyrek büyüme oranının %1,7'ye düştüğünü açıkladı. Her yıl iş gücüne katılan, dağ gibi yükselen genç nüfusa, o meşhur 'ekonomimiz büyüyor' hikayesiyle, %4 & %5 büyümelerin yaşandığı dönemlerde istihdam yaratılmadıysa, şimdi büyüme %1,7'ye düştü, bırakın isihdam yaratmayı, artık istihdamda azalma başlayacak!"

    Bu hayıflanma çoğu kişi tarafından dile getirilir, çözüm önerileri sunulur, çözüm için takvim bile hazırlanır, iyi dilek temennileri karşılıklı olarak verilir ve konu orada kapanır. Ama çözüm için eyleme bir türlü geçilmez! Sonra sizinki gibi sitelerde, körler sağırlar birbirini ağırlar misali, yazışmalar sürer gider, sonra bu yazışmalar da unutulur...

    Şimdi yaşanma ihtimali yüksek olan vakaları ileteyim:

    ...BİR SONRAKİ SAYFAYA BAKINIZ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gerçekler acıdır!. özellikle de iktisatta çok daha acıdır. biz acı gerçeklerden kaçtıkça rasyonel değil duygusal yaklaştıkça; ne iktisadi yapımızdaki yapısal sıkıntıları çözebiliriz ne de iktisadi krizleri kader olmaktan çıkarabiliriz!. sayın hocam bu ülkenin bir vatandaşı olarak her zaman her şartta lütfen iktisadın gerçeklerinden uzaklaşmayarak bu halkı aydınlatınız!. zaten ne yazık ki iktisat kültürümüz yok!. aileler evlatları tıp okurken, mühendislik okurken övünürler de iktisat bölümünü kazandığında aynı sevinci göstermezler!. bu ülkede iktisat eğitimini maksimum derecede özendirmek gerekiyor bence!. çünkü; çağ her zaman ekonomi çağıdır!. ekonomi güçlü ve sağlıklı ise diğer konularda da güçlü olmak pekela mümkündür!.

      Sil
    2. akp iktidara geldiğinden beri türkiyemizi beton ekonomisi ve tamamen rant cenneti haline getirdi. bugün istanbulumuzun güzelim kuzey ormanları talan ediliyor ve millet olarak uyuyoruz!. açıkçası ben toplum olarak büyük ekonomik krizleri de sosyal krizleri de fazlasıyla hakettiğimizi düşünüyorum. bu coğrafyada yaşayan bir toplumun çok daha aklı başında olması ve takım tutar gibi adam ya da parti tutmaması gerekir!. biz bu kafa yapısıyla daha çokkkk çekeriz.

      Sil
  21. (Bu listenin, herhangi bir siyasi parti ile, geometrik yapı ile ve özellikle Türkiye'nin Güneydoğusunda yaşanan olaylarla ilişkisi yoktur. Ve lütfen yukarıda yazılan 'iyimser', 'kötümser' ve 'gerçekler' anlam ayrımları çerçevesinde aşağıdaki listeyi değerlendiriniz.)

    1) Halen devam etmekte olan (2008) küresel ekonomik kriz sebebiyle, Atlantik ötesinde (kaplumbağa hızıyla toparlanmaya başlayan) ABD'nin ve Latin Amerika ülkeleri içinde de en yıkıcı olarak Meksika, Arjantin, Şili ve Brezilya'nın yaşamaya devam ettiği ekonomik kaos ile birlikte Avrupa Birliği üyesi olan/olmayan ülkelerin çoğunda yaşanan ekonomik durgunluğa (En başta, Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya, Rusya ve Doğu Avrupa ülkelerinin çoğu) ek olarak AB kurucu üyelerden en güçlü ikisi olan Almanya ve Fransa'da ekonomide tekrar alarm zillerinin çalması, dünya genelinde talebin hala cılız seyretmesi sonucuyla 'dünyanın fabrikası' olarak adlandırılan Çin'de de üretim hızının yavaşlaması, ürettiğini satamamasının ve ekonomik büyümesinin düşüyor olması sebebi ile sermayenin nereye gideceğini şaşırmaya başlaması, (aynı anda) sıcak para ve sermayenin ekonomisi toparlanan ülkelere yönelmesine yol açacak. Artık güvenli liman olarak (yine, yeniden) ilk sırada ABD, fakat bu kez son sırada ise bir dönemin parlayan yıldızları 'gelişme yolundaki ülkeler' var.

    2) Önümüzdeki 3 yıl içinde, Türkiye, tarihinde hiç yaşamadığı yüksek işsizlik seviyelerini yaşamaya başlayacak.

    3) Hem kamu sektörü, hem özel sektörde toplu işten çıkarmalar hız kazanacak. İşsizlik tehlikesi üzerine hiçbir zaman ciddiyetle eğilmeyen basın & yayın kurumları bu konu üzerine geniş yayınlar yapmaya mecbur kalacak.

    4) Ekonomik kalkınma konusunda (potansiyeli olsun/olmasın faketmez) her zaman kadük bırakılmış Türkiye'deki bazı bölge ve şehirler, bu yıkıntı duruma bağışıklık kazandığı için muhalefet etmeye gönüllü olmayacak. Fakat metropol olarak adlandırılan, Türkiye'nin her bölgesindeki büyükşehirlerde, devasa protesto hareketleri, hak arama mücadeleleri, sokak çatışmaları, kamu binalarından daha çok özel sektör şirketlerinin binalarını işgal etmek başta olmak üzere toplu işgal vakaları yaşanacak.

    5) "Bu yaşananların beslendiği kaynak 'Taksim Gezi Parkı protestoları'dır. Suçlu yine bu protestocuların toplumun beynine akıttığı zehirdir." savunmasını yapan kişi ve kurumlar artık haksız duruma düşecek. Çünkü yığınsal olarak işten çıkarılanlar arasında, çok büyük sayılarda, önceki seçimlerde mevcut iktidar partisine oy veren seçmenler de olacak. Ülkede yaşanacaklar Gezi Parkı olayları sırasında ve 6/8 Ekim 2014 Doğu- Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanan olaylar sırasında ortaya çıkan etkiden daha büyük bir etkiyi meydana getirecek.

    6) Türkiye'de, tarihinde ilk kez, siyasi, dini, etnik vb. kaynaklardan beslenen değil ekonomik kaostan beslenen ve bir 'üst akıl' tarafından yönlendirilebilmesi mümkün olmayan birbirinden bağımsız yapılar nedeni ile, 35 yıl sonra kan gövdeyi bir kez daha götürecek!

    7) 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ne demek olduğunu çok iyi bilen, ve hatta darbeyi destekleyen kesimlerin geçen 34 yıl içinde ülkeye kaybettirdiklerini bizzat yaşadıktan sonra artık onların da orduya göz kırpmaktan vazgeçmesine ek olarak, yine geçen 34 yıl içinde toplumda da askerin kışlasında kalması gerektiği fikri haklı olarak yerleştiği için, ülkede hiçkimse ordudan son bir kez daha kurtuluş getirmesini beklemeyecek. (Bilgi notu: Türkiye'de hiçbir askeri müdahale, müdahale etmeden önce kendisini ekonomik yönden garanti altına almadan eyleme geçmemiştir. Önce ekonomi yönünden atacakları adımların şablonunu hem ülke içinde, hem ülke dışında çizdirmişler, sonra müdahale etmişlerdir. Bu konuyu en iyi gözlemleyenlerden birisi de sayın Mahfi Eğilmez'dir.)

    ...BİR SONRAKİ SAYFAYA BAKINIZ...

    YanıtlaSil
  22. 8) Türkiye, tarihinde ilk kez yaşayacağı bu 'ölümcül' ekonomik krizden kısa zamanda değil, ne yazık ki uzun zamanda kurtulacak. Özellikle özel sektör, rekabetçi konumlarını koruyabilmek için maliyetlerini kısacak, kalifiye personelleri içinde en iyilerini seçip diğerlerini işten çıkarmaya mecbur kalacak. Örneğin, bir fabrikada üretim müdürü olan tecrübeli bir mühendisin işten çıkarıldıktan sonra, bir özel okulda matematik öğretmenliği pozisyonunu kapabilmek için canını dişine takarak mülakatlara hazırlandığına şahit olacağız. Örneğin rekabetin diğer sektörler kadar yoğun olmadığı özel bir hastanede bile, işten çıkarılan bir doktorun, pazarda çarliston biber satmaya mecbur kaldığına şahit olacağız. Kalifiye olan her personel, şirketlerde maliyetlerin tavan yapmaya başlaması sebebiyle, bir alt pozisyonda çalışan diğer kişileri daha alta doğru itecek. Ülkedeki her sektör bu hiyerarşi ile, kalifiye olanın kalifiye olmayanı daha hızlı saf dışı bıraktığı bir döneme girecek.

    9) 'K.P.S.S. engelini aşamayanlar', 'Atanamayan Öğretmenler' ve 'İ.İ.B.F. mezunları mücadele ağı' şu an Türkiye'de patlamaya hazır bombalara sadece üç örnektir. Örgütlenmeler, diğer sektörlerde de tüm hızıyla devam etmektedir. Ve bu yapıların hiçbiri, herhangi bir terör örgütü, bir 'vandalizm' teşkilatı, gerilla örgütü, herhangi bir geometrik yapının kuklaları, iç veya dış mihrakların piyonları ve benzeri oluşumlarla ilişkili değildir. Bu yapılar tamamıyla, 'hak arama mücadelesi' amacıyla kendiliğinden biraraya gelmiş, bir yönetim mekanizmasının olmadığı, canını, ailesini, yakınlarını, malını, ekmek parası kazandığı işini, geleceğini korumaya çalışan sıradan insanlardır!

    10) Maddi birikim yapabilmiş olanlar, Türkiye dışında birçok ülkede yeni bir hayat kurmaya mecbur kalacak.

    11) Sabit gelirle geçinenler ve emekliler, istihdam edilmeye hiç başlayamamış genç nüfusla aynı kaderi yaşayacak. Elektrik, su, telefon, internet, doğalgaz, kömür, odun, tahtaparçası, akaryakıt vb. hayati ihtiyaçların karşılığını bile ödeyemeyecek kadar maaşları değersiz hale getirilecek bu kesimler, evlerini terketmeye mecbur kalacak. Maliyetleri en az düzeyde tutabilmek için birçok eş-dost-akraba toplu halde aynı mekanda yaşamaya mecbur kalacak. Birçoğu derme çatma barakalarda hayatta kalma mücadelesi verecek. Birçoğu sivil toplum kuruluşları, uluslararası yardım kuruluşları vb.'lerinin takviyesi ile inşa edilmiş sığınma birimlerine yerleşmeye, bu birimlerde karın tokluğuna, hiçbir sosyal sigorta güvencesi olmadan ve acı çekerek ömürlerini geçirmeye mecbur kalacak. Ve birçoğu da, tutunacak dal bırakılmadığı için intihar etmeye mecbur kalacak!

    12) Her yıkılan dönemin ardından, yeniden kuruluş dönemi vardır. Türkiye'de yaşanacak bu en büyük ekonomik krizin açacağı derin yaralar sebebiyle, yıkılış dönemi de, yeniden kuruluş dönemi de tahmin etmekte güçlük çekeceğimiz acı verici olaylar içinde gerçekleşecek. Yeniden kuruluş tamamlandıktan sonra bile uzun yıllar toplumsal travmalar kendini göstermeye devam edecek. ('Yıkılış / Kuruluş' derken kastedilen, 'Kurtuluş Savaşı' gibi bir bağımsızlık mücadelesi değil, ekonomi yönünden yeniden kuruluş mücadelesi olarak düşünülmelidir.)

    Bu 12 maddede özetlenen vakalar, son kez tekrar etmek gerekirse, önümüzdeki 3 yıl içinde yaşanmaya başlanacak, ne kadar süreceğini öngörebilmek mümkün olmayacak. Ve bu maddeleri, 'iyimser', 'kötümser' ve 'gerçekler' anlam ayrımları çerçevesinde değerlendirmeniz yine hatırlatılır!

    Mahfi Bey'i merkeze alarak bitirelim.

    ...BİR SONRAKİ SAYFAYA BAKINIZ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. iktisaden de siyaseten de önümüzdeki sürece ilişkin analizlerinize büyük ölçüde katılıyorum.

      Sil
  23. Kendisine şu cümleler sarfedilebilir,

    "Mahfi Bey, üniversite yönetim kurulumuzun aldığı karar sonucuna göre ne yazık ki sizle de yollarımızı ayırmaya mecbur kaldık. En başta bir vakıf üniversitesi olmamız sebebi ile, kurumumuzun yaşayabilmesi için temel gelir kaynağımız öğrencilerimizin velilerinin ödediği paralardır. Hem sizin gibi saygın öğretim üyelerimizin maaşlarını ve diğer tüm maliyetlerimizi öğrencilerimizin velilerinden gelen ödemelerle yaptığımızı, tabii ki bir iktisatçı olduğunuz için, çoğumuzdan iyi biliyorsunuz. Her ne kadar bir eğitim kurumu olsak da nihayetinde biz de bir işletmeyiz. Ekonomik kriz, en sonunda, bizim gibi vakıf üniversitelerini de vurdu. Sadece bizim kurumumuz değil, Türkiye'deki birçok vakıf üniversitesi personel çıkarmaya başladı ve mevcut öğretim üyeleri ile yaptıkları sözleşmeleri yenilememeye karar verdiler. Şahsınızın en azından emekli maaşı, iyi-kötü yaptığı bir maddi birikim var. Ununuzu elemiş, eleğinizi asmış nadide bir kişisiniz. Sizin gibi saygın bir kişiyi de kadromuzdan çıkarmaya mecbur kaldık, çünkü sizden daha çok bu işe muhtaç, görece daha genç ve ailesine bakmakla mükellef kadrolarımızı koruma yolunu seçtik. Aldığımız bu karar çok zordu, hem sizi, hem sizin gibileri kaybetmeyi kim ister. Artık Türkiye'deki milyonlarca kişi gibi siz de kendi yağınızla kavrulmaya alışacaksınız. En azından sağlık sorunları meydana gelmez de anılarınızla birlikte huzurlu bir hayat geçirirsiniz. Türkiye, tarihinin en buhranlı dönemine girdi. Bu ekonomik kriz, başka hiçbir krize benzemeyecek! O meşhur sitenizde, iş yoğunluğunuz nedeni ile haftada 3 yazı yayınlayabiliyordunuz, artık her gün bir yazı yayınlayabileceğiniz vaktiniz olacak. Sağlıcakla kalın, yolunuz açık olsun."

    Bir eleştiri de kendime: Bu sayfaya fikirlerimi yazarak ben de Mahfi Bey'in sayfasında körler sağırlar birbirini ağırlar kervanına dahil oldum!

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benimle ilgili belirttiğiniz durum benim için hiç bir anlam taşımıyor emin olun. Hayatımın hiçbir döneminde kimseden yönlendirme almadım. Bana böyle bir yönlendirmeyi yapacak ortamı yaratmadım. O dediğiniz aşamalara gelindiğinde kimsenin bir şey demesine gerek kalmadan ben giderim zaten. Gittim de. Herkesin el üstünde tuttuğu bir dönemde ekonomi için gerekli adımların atılmadığı gerekçesiyle Hazine Müsteşarlığından istifa edip gittim.
      Eğer o tür ünvanlarda şöhrette vb gözüm olsaydı bunlardan para kazanacak işlerle uğraşır bu blogta bedavadan yazı yaıp bildiğimi aktarmak gibi çoğu insana enayice gelebilecek bir uğraşın içinde olmazdım.
      Ayrıca ben öğretim üyesi değil öğretim görevlisiyim. Yılda 3 ay (bir sömestir) haftada 3 saat ders veririim. Karşılığında aldığım para da sözünü ettiğiniz şöhretle bağdaşır bir şey değildir.
      Yanlış anlamayın eleştirilerinize sevgiyle saygıyla bakıyorum. Ama ben dediğiniz şeylere aldıracak bir kişi değilim.

      Sil
    2. Samimiyetiniz için teşekkür ederim Mahfi Bey.

      Peki diğer yazılanlar hakkında neler söylemek istersiniz?

      Sil
    3. milli irade ile cumhuriyetimizin geleceğini sattık.. hayırlı uğurlu olsun. bu filmin devamı 2015 haziranında.. milli iradeye devam durmak yok.

      Sil
    4. maalesef ülke satılık, İstanbul satılık, Öcalan sayın, Öcalan itibarlı, üniter devlet federatif yapılıyor, şehitlerimiz hemen unutulmuş, düne kadar şehitlerimiz ölmez vatan bölünmez diyenler bugün türklüğünü unutmuş, bu ülkeyi bu hale getirenler ne İsrail ne abd ne de ingilteredir. bu güzel ülkeyi bu hale getirenler tıpkı lord curzonun m.kemal atatürke dediği gibi bu coğrafyaya layık olamayan bu millettir.!!!...

      Sil
  24. Bu maddeleri ardı ardına dizen arkadaş ! Bunları hangi ruh haliyle yazdınız bilmiyorum ama bence bir tatile ihtiyacınız var.Ulke ekonomisi belki sıkıntılı belki problemler var ama bu yazdıklarınıza kendiniz inaniyormusunuz bilmiyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben 39 yaşında, işletme fakültesi mezunu bir t.c vatandaşıyım. benim ruh halim gayet iyi!. o kadar iyi ki; türkiyenin iktisadi, siyasi, hukuki, sosyal olarak büyük bir çöküşün eşiğinde olduğunu görebilecek kadar rasyonelim. sizler gibi polyannacılık oynayamıyorum ne yazık ki!. elbette ki tüm umudum bitmedi. insan umutsuz asla yaşayamaz!. tatil ihtiyacıma gelince!. esasen sizin ve çok sayıda insanımızın da tatile ihtiyacı var. fakat ekonomimizde uygulanan politikaların sonucunda tatil halkımızın sanırım % 85 - 90 civarı için fazla lüks hale gelmiş durumda!... ancak; gerçekleri görebilmek ve rasyonel olmak için tatil şart değildir.

      Sil
  25. Ah hocam ''Meyva veren ağaç taşlanır'' diyen ne doğru söylemiş. Bu yorumları yayınlamaklada iyi yapıyorsunuz, eskiden farklı düşünüyordum, artık fikrim değişti. Hocam Petrol fiyatındaki düşüş Fed'in faiz arttırım hesaplarını nasıl etkilediğini anlayamadım, fed için olumlumu olumsuzmu (sizden öğrendiğim ifade ile artıları neler, eksileri nelerdir)yazınız için teşekkürler hocam elinize sağlık esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Petrol fiyatlarındaki düşüş bence Fed'in alması beklenen karar üzerinde çok etkili değil. Çünkü fiyat arttığında ABD'nin kaya petrolü üretimini artırarak fiyatı denetleme imkanı var artık. Fiyat düştüğünde ise kaya petrolü üretmek yerine ithalata ağırlık verebilir. Dolayısıyla petrolde ilginç olan tek şey bence iplerin artık önemli ölçüde ABD'nin eline geçmiş olması.

      Sil
  26. Hocam tekrar merhaba,
    Bir önceki sorumda iki ülke parasını belirleyen temel ekonomik faktörün ne olduğunu sormuştum, Siz de yanıt olarak ülkelerin ekonomilerinin durumu olduğunu, güçlü ekonominin parasının da güçlü olacağını yazmıştınız. Geri dönüşünüz için çok teşekkür ederim. Konu üzerinde biraz daha derinleşebilmemi teminen, bu veriyi destekleyebilecek, önerebileceğiniz kaynak veya bir yazınız var ise paylaşabilirseniz çok sevinirim.
    Saygılarımla,

    Erdinç

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda benim bir yazım yok. Kaynak da aklıma gelmiyor açıkçası. Ama bir örnek olarak son aylarda Dolar Euro arasında yaşanan ve Dolar lehine dönen gelişmeleri verebilirim. ABD ekonoımisi güçleniyor, Euro bölgesi ekonomisi ise zayıflıyor. Bunun sonucu olarak Dolar Euro paritesi Dolar lehine değişiyor. Son bir kaç aya ilişkin bir Euro Dolar paritesi günlük serisi çıkarabilirseniz (ki bunu merkez bankası sitesinde döviz kurlarından çıkarmak mümkün) net bir biçimde gözlemleyebilirsiniz.

      Sil
    2. Hocam yanıtınız için teşekkür ederim. İnanın benim için hayati öneme sahip bir konu ile ilgili kısıtlı zaman ve iş yoğunluğu içinde çalışma yapmak durumundayım.

      Yorumunuz üzerine aklıma gelen (karşı karşıya kalabileceğimi düşündüğüm.) bir karşı fikir ile ilgili görüşlerinizi almak isterim. 2010 yılından 2013 yılına kadar EUR USD karşısında değer kazandı ancak Avrupa ekonomisi bu süre zarfında ABD ekonomisinden daha güçlü değildi. FED'in yaptığı parasal genişleme nedeniyle EUR değer kazanmıştı. Bu görüşe nasıl bir kurgu ile yanıt verebilirim. Bir de iki para birimi arasındaki değeri belirleyen etmenler arasında ekonomi literarütlerinde Satın alma Gücü Paritesi (Big Mac Endeksi), yani enflasyon ile karşılaşıyorum.
      Sizin belirtmiş olduğunuz temel faktör ile bu yaklaşımlar arasındaki bağlantıyı (eğer ihtiyaç var ise) kurmaya yönelik değerli fikirlerinizi iletebilirseniz çok sevinirim.
      Saygılarımla,

      Sil
    3. hocam merhabalar ne zamandır size hep sormayı planlıyordum umarım cevaplarsınız;
      Uzun zamandır hep sizi okuyorum ta yıllar öncesinde kitaplarınızı ve yazılarınızı arkadaşlarıma tavsiye ediyorum. Hocam Türkiyede hep bir finansman sıkıntısı var ve siz de bunu her fırsatta dile getiriyorsunuz. Benim anlamadığı 33 milyar olan BES, 90 milyar olan İşsizlik Fonu, DASK fonunda biriken milyarlar ve mevduar hesaplarında 1 Trilyon seviyelerindeki paralar. Hocam nasıl oluyorda biz hala finansman sıkıntısı çekiyoruz.

      Sil
    4. Çünkü yatırım yapmak ve hızlı büyümek istiyoruz.

      Sil
    5. hocam, yatırım yapmış olmak için yatırım yapılmaz değil mi?. yani mesela; inşaata aşırı sermaye yığılımı yapmakla sadece balon ekonomisi olunurken katma değeri yüksek olabilecek ve dış piyasalardaki rekabet gücümüzü artırabilecek ve bu yolla döviz cinsi tasarruflarımızı artıracak sektörlere yönelik bir sermaye dağılım mobilizasyonu sağlanırsa daha stabilitel ve sağlıklı iktisadi büyüme tabanı oluşturulmuş olur değil mi hocam?. saygılar.....

      Sil
  27. Mahfi Bey, Suriyedeki süleyman şah kimdir, bir bilginiz var mı bu konuda.Saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hocam merhabalar ne zamandır size hep sormayı planlıyordum umarım cevaplarsınız;
      Uzun zamandır hep sizi okuyorum ta yıllar öncesinde kitaplarınızı ve yazılarınızı arkadaşlarıma tavsiye ediyorum. Hocam Türkiyede hep bir finansman sıkıntısı var ve siz de bunu her fırsatta dile getiriyorsunuz. Benim anlamadığı 33 milyar olan BES, 90 milyar olan İşsizlik Fonu, DASK fonunda biriken milyarlar ve mevduar hesaplarında 1 Trilyon seviyelerindeki paralar. Hocam nasıl oluyorda biz hala finansman sıkıntısı çekiyoruz.

      Sil
  28. Hocam selamlar, USA'nın bilenen kayagazı rezervinde lider olduğunu yazmıştınız ancak şuan kaya gazı çıkartıp çıkartmadığını anlayamadım. Önceki yazılarınızda birim maliyetiin 80 usd oduğundan bahsetmiştiniz. Şuan üretimi veya teknolojisi mevcut ve hazır mı? Demek istediğim 80 USD maliyetle istediği kadar çıkartabilir mi? Yoksa daha bunun teknolojisi ve altyapısı mevcut değil mi ? Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD şu anda bu üretimi yapıyor. Zaten o yüzden rahatlamış durumda. 80 doların altında maliyeti olan rezervler de var. Fiyat düşse bile üretime azaltarak da olsa devem edebilecek durumdalar. Yanılmıyorsam çıkarma maliyeti 45 dolara kadar düşen rezervleri var.
      Üç tür kaynak var: Kaya gazı, kaya petrolü ve petrol kayası. ABD ilk ikisini kullanıyor. Üçüncüsünden petrol elde etmek çok daha pahalı.

      Sil
  29. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  30. Merhaba Sayın Hocam
    Yolsuzluğu hak olarak görüp haberine yasak koyan siyasiler ve içinde bulunduğumuz durumu dile getirenlere kötümser davranıyo kriz çıkmasını istiyor diye düşünen insanlar olduğu sürece bu ülkede karşısına çıkacak risklerinde fırsatlarında pek bir anlamı olmayacaktır. Hele gündem değiştirme konusunda ülke tarihinin en başarılı hükümeti döneminde.
    Umarım iyi günler.

    YanıtlaSil
  31. Sayın Mahfi Bey,

    Euro 'nun 2015 yıl ortası için tahmininiz nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir ortamda kur tahmini yapmak ne yazık ki mümkün değil. Kendime göre bir tahminim var ama paylaşmaya değecek kadar ciddi değil.

      Sil
  32. Merhaba hocam merkez bankası neden faizlerde bir değişiklik yapmadı dolar 2,21 den 2,26 çıktı nedeni nedir Euro bölgesi için neler söylenebilir yardımlarınız için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. MB muhtemelen değişikliklerin kalıcı olduğunu görmeyi bekliyor. Dolardaki yükselişin temel nedeni ABD ekonomisinin iyiye gidişine karşılık Euro bölgesinin toparlanamıyor olması.
      Euro bölgesinde işler oldukça zor görünüyor.

      Sil
  33. Sayın Hocam,
    Öncelikle yazınız için diğer arkadaşlar gibi bende teşekkür ederim. Eğer cevaplama fırsatınız olursa bir sorum olacak:

    Ülkemizin 2014’e girerken ekonomisini etkileyecek en ağırlıklı konu olarak görünen (02.01.2014 tarihli ve “2013'ün Piyasalar Açısından Özeti” konulu yazınız) iç olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      İç olaylar 2014'de ciddi etki yaptı. Buna karşılık 2014'de en fazla etkileyici etki kur artışından geldi. Bu artışta dış gelişmeler iç olaylardan daha fazla etkili oldu.

      Sil
  34. Hocam, evvelce yazdığım yanıtın tarafınızdan görülmemiş olabileceği endişesi ile tekrar iletmek istedim. Görmüşseniz kusura bakmayın lütfen.

    Para biriminlerinin değerini etkiyelen temel faktöre ilişkin yanıtınızda belirtmiş olduğunuz EUR USD arasında bugünlerde gerçekleşen etkileşim örneği ile ilgili yorumunuz üzerine, aklıma gelen (karşı karşıya kalabileceğimi düşündüğüm.) bir karşı fikir ile ilgili görüşlerinizi almak isterim.

    2010 yılından 2013 yılına kadar EUR USD karşısında değer kazandı ancak Avrupa ekonomisi bu süre zarfında ABD ekonomisinden daha güçlü değildi. FED'in yaptığı parasal genişleme nedeniyle EUR değer kazanmıştı. Bu görüşe nasıl bir kurgu ile yanıt verebiliriz.

    Bir de iki para birimi arasındaki değeri belirleyen etmenler arasında ekonomi literarütlerinde Satın Alma Gücü Paritesi (PPP ve Big Mac Endeksi), yani enflasyon ile karşılaşıyorum.

    Sizin belirtmiş olduğunuz temel faktör ile bu yaklaşımlar arasındaki bağlantıyı (eğer ihtiyaç var ise) kurmaya yönelik değerli fikirlerinizi iletebilirseniz çok sevinirim.

    Yardımlarınız için size sonsuz teşekkür ederim.

    Saygılarımla

    Erdinç,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2010 - 2013 arasındaki dönemde ABD ekonomisi yaptığı parasal genişlemeye karşın bir toparlanma sergileyememişti. Ya da toparlanma o kadar ağır gidiyordu ki bunun bir sonuç vereceğine pek kimse ikna olmamıştı. Avrupa'nın parasal genişlemeye gitmemesi ise neredeyse daha akıllıca bir politika olarak görülüyor ve Eupr Dolara karşı değerini koruyordu. 2014'de işler tersine döndü. ABD ekonomisi hızla toparlanmaya başlarken enflasyon sıkıntısı ortaya çıkmadı. Buna karşılık Euro bölgesi sıkıntıya düştü ve çok geç kalmış bir adım olarak Fed'in yaptığı parasal genişlemeye başvurdu. Bu dönemde Dolar Euroya karşı değer kazanmaya başladı.
      PPP aslında iki para birimi arasında geçerli olan nominal kurun gerçeği yansıtıp yansıtmadığını ölçmeye yarıyor bildiğiniz gibi. Bu açıdan bakınca 1,24 dolayındaki bir paritenin gerçeğe oldukça yakın olduğu ortaya çıkıyor. Tabii BigMac Euro bölgesinde farklı fiyatlara satıldığı için Almanya fiyatını esas alıyorum. Ortalama alıp bakarsak farklı çıkabilir. Zaten Euro'nun bir sorunu da bu.

      Sil
  35. Hocam selamlar, Bankalar yeni yılda tüketici kredileri konusunda bir değişlik yaparlar mı ?

    YanıtlaSil
  36. Hocam selamlar belli miktar birikmişim var dolar veya altın almayı düşğnüyorum şu anda tl deyim ama yıl başında her şeye %10zam gelecek ve paramın değeri azalacak sizce ne yapmalıyım hocam

    YanıtlaSil
  37. Hocam öncelikle bu değerli bilgileri bizime paylaştığınız için teşekkürler;
    Sizce FED'in faiz artırımı yönünde yapacağı olası açıklamayla birlikte dolarda keskin bir artış daha bekliyor musunuz? Geçtiğimiz yılda keskin dolar artışıyla birlikte piyasalarda ciddi bir maliyet artışı gerçekleşti. Bu maliyet artışlarının da iç piyasada tepki görmesi zaman alıyor. Bu senede aynı senaryonun yaşanması mümkün müdür?
    Saygılar

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi