Türkiye Ekonomisinin 2000'lerdeki En Önemli Sorunu
Öncelikle Türkiye ile aralarında yer aldığı gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) 1980’den bu yana ekonomik büyümelerine
bir bakalım.
Şekildeki
siyah kırıklı çizgi 1980’lerden bu yana GOÜ’lerin büyüme eğilimini, siyah noktalı
çizgi ise aynı dönem için Türkiye’nin büyüme eğilimini gösteriyor. GOÜ’ler 1980’lerde
ortalama yüzde 3 dolayında bir büyüme oranıyla başlayıp 2014’de yüzde 6’lara
ulaşırken, Türkiye 1980’lerde yüzde 4’ün biraz üzerinde bir büyüme oranıyla
başlayıp 2014’deaynı düzeyde kalmış görünüyor.
Şimdi
de tasarruflar ve yatırımlara bakalım.
Aşağıdaki grafik 1980’lerden bu yana Türkiye ekonomisinde ve aralarında yer aldığı gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) tasarrufların GSYH içindeki payının (%) gelişimini gösteriyor.
Aşağıdaki grafik 1980’lerden bu yana Türkiye ve GOÜlerde yatırımların GSYH
içindeki payının (%) gelişimi gösteriyor.
2000’lere kadar Türkiye, yatırım/GSYH oranında, içinde yer
aldığı GOÜler kategorisinin ortalama yatırım/GSYH oranıyla
aşağı yukarı aynı düzeyde bulunuyormuş. 2000’lerle birlikte Türkiye geride
kalmaya başlamış. Bunun iki nedeni var: (1) GOÜler ülkelerin tasarruf/GSYH
oranı sürekli artış içinde olduğu için dış kaynağa fazlaca muhtaç olmadan
yatırımlarını da artırmışlar. (2) Türkiye’nin tasarruf/GSYH oranı sürekli düşüş
içinde olduğu için yatırımlarını artıramamış, hatta düşürmek zorunda kalmış.
Grafikler bize 2000’li yılların Türkiye açısından tam
anlamıyla bir tasarruf-yatırım faciası yaşadığını gösteriyor.Bu facianın ilk sonucu yüksek cari açıktır. Çünkü cari açık
dediğimiz olgu iç tasarruflarla yatırımlar arasındaki farktan oluşuyor. İkinci
sonuç ise cari açık kadar dış borçlanmanın artmış olmasıdır. Aşağıdaki grafik 1997 - 2014 dönemine ilişkin cari açık gelişmesini Türkiye ve gelişmekte olan ülkeler
açısından gösteriyor (IMF veri setinde gelişmekte olan ülkelerin cari denge/GSYH verisi 1997 yılından başladığı için bu grafiği 1997 - 2014 arası olarak hazırladım.)
2000'lerin Türkiye ve GOÜ'ler açısından özeti şudur: GOÜler grubu tasarruf fazlası vererek cari fazla elde eder ve kamu ve özel kesim dış borçlanmasını düşürürken, Türkiye tasarruf açığı
vererek cari açık sorunu yaşamış ve özel kesim dış borçlanmasını artırmış bulunmaktadır.
Not: Bu yazıdaki
grafiklerde kullanılan veriler linki aşağıda yer alan IMF, World Economic
Outlook Database, April 2015’den derlenmiştir.
Hocam, takriben kaç gün sonra İstanbul'a dönmüş olacaksınız? Ve gittiğiniz yerde yazmaya devam edecek misiniz?
YanıtlaSilMalum biz sürekli çalıştığımız için bir sandalyeye oturup dinlenecek vaktimiz olamıyor... (Şaşırabilirsiniz ama gerçeği bilmelisiniz: 2014 Ağustos'ta iktisat bölümünden mezun oldum, hem de Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birinden, ders bırakmadan, yaz dönemlerinde tecrübe de kazanarak. Askerliği yaptım. Ve sivile döndüğümden beri işsizim! Babam boyacılık yapıyor. Bir evden başka eve boya işlerine giderken ona yardımcı oluyorum. Ona yük mü oluyorum yoksa onu destekliyor muyum, bilmiyorum! İkimiz de cevap veremiyoruz: Ben mi istedim işsiz olmayı yoksa ülkece sistemik bir sorunumuz mu var!)
Saygılarımı sunarım Hocam, gittiğiniz yerde iyi dinlenin lütfen. Çünkü FOMC hamleleri ağır ve sağlam adımlarla yaklaşıyor!
Yazdıklarınız beni şaşırtmak bir yana şoke etti. Umarım ve dilerim en kısa zamanda istediğiniz gibi bir işe girersiniz. Şu anda Türkiye'de çok büyük boyutta bir işsizlik sorunu var ne yazık ki. Göründüğünden çok daha büyük.
SilBen bir hafta tatil yapacağım. Bir sonraki hafta üç gün buradayım sonra yeniden bir hafta (bayram + 2 gün) gideceğim. Sonra buralardayım. Önümüzdeki hafta yazmayacağım. Sonrasına bakacağız.
Dediğiniz gibi Fed'in faiz artırımı yaklaşıyor.
SEN DE Mİ İŞSİZSİN ARKADAŞIM!
SilÖYLEYSE "GSS PRİM BORCU" HASTALIĞINA HOŞ GELDİN!
İŞSİZLERİN,
LİSE MEZUNU OLUP İŞ ARAYANLARIN ve ÜNİVERSİTE SINAVLARINA HAZIRLANANLARIN,
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN,
ASKERDEN YENİ DÖNMÜŞ OLUP İŞ ARAYANLARIN,
UZUN SÜRE YURTIŞINDA YAŞAYIP T.C.'DEKİ SGK PROSEDÜRLERİNİ TAKİP ETMEYENLERİN
Sağlık hizmetlerinden faydalanabilmesi ve ilaç yazdırabilmesi için devlete ödemesi mecbur olan "Genel Sağlık Sigortası (GSS)" hesaplamaları, asgari ücrette yapılan yenileme sebebi ile güncellendi:
Dönem I (1 Ocak 2015 - 30 Haziran 2015): Brüt asgari ücret (BAÜ): 1.201,50 TL
Dönem I (1 Ocak 2015 - 30 Haziran 2015): Net asgari ücret: 949,07 TL
Dönem II (1 Temmuz 2015 - 31 Aralık 2015): Brüt asgari ücret (BAÜ): 1.273,50 TL
Dönem II (1 Temmuz 2015 - 31 Aralık 2015): Net asgari ücret: 1.000,54 TL
__________
Güncellenmiş "Genel Sağlık Sigortası (GSS)" hesaplamaları:
Tespit edilen aile içindeki toplam gelirin, kişi başına düşen aylık tutarı
Örnek:
SGK tarafından 4 kişilik bir ailenin aylık toplam gelir tespiti 4000 TL hesaplandı ise,
Evin kız çocuğu ve/veya erkek çocuğu GSS kapsamına göre (4000/4 = 1000 TL) şeklinde hesaplanıyor.
Ocak 2015 itibariyle, "Dönem I brüt asgari ücret (BAÜ): 1201 TL" yürürlükte olduğundan:
*** BRÜT ASGARİ ÜCRETİN 1/3'ÜNDEN (1201/3 = 400,33 TL'DEN) AZ İSE; PRİM BORCU YOK. ***
Yani: 0 TL ile 400,33 TL arasında ise
Tespit Edilen Gelir Seviyesi (veya "gelir tespit raporu"): "60 c-1" kapsamında
Aylık Prim Hesaplama Formülü: (1201/3x12/100) [BAÜ'den hesaplanıyor: (1201/3) TL'nin %12'si = 48,04 TL]
Aylık Prim Tutarı: 48,04 TL para devlet tarafından ödeniyor.
*** 400,33 TL İLE 1201 TL ARASINDA İSE: ***
Tespit Edilen Gelir Seviyesi (veya "gelir tespit raporu"): "60 g-1" kapsamında
Aylık Prim Hesaplama Formülü: (1201/3x12/100) [BAÜ'den hesaplanıyor: (1201/3) TL'nin %12'si = 48,04 TL]
Aylık Prim Tutarı: 48,04 TL parayı şahsın kendisi devlete ödeyecek.
*** 1201 TL İLE 2402 TL ARASINDA İSE: ***
Tespit Edilen Gelir Seviyesi (veya "gelir tespit raporu"): "60 g-2" kapsamında
Aylık Prim Hesaplama Formülü: (1201x12/100) [BAÜ'den hesaplanıyor: 1201 TL'nin %12'si = 144,18 TL]
Aylık Prim Tutarı: 144,18 TL parayı şahsın kendisi devlete ödeyecek.
*** 2402 TL'DEN FAZLA İSE: ***
Tespit Edilen Gelir Seviyesi (veya "gelir tespit raporu"): "60 g-3" kapsamında
Aylık Prim Hesaplama Formülü: (1201x2x12/100) [BAÜ'den hesaplanıyor: (1201x2) TL'nin %12'si = 288,24 TL]
Aylık Prim Tutarı: 288,24 TL parayı şahsın kendisi devlete ödeyecek.
__________
"Faiziyle birikmiş GSS prim borcu"nuz var mı, yok mu; öğrenmek için resmi adres:
https://onlinetahsilat.sgk.gov.tr/WebTahsilat/index.jsf
Sorgu Türü: DİĞER ÖDEMELER
Sorgu Tipi: GSS PRİM
T.C. Kimlik No: aaaaaaaaaaaa
Güvenlik Kodu: aaaaaaaaaaaa
issizlikmi ben calistimda ne oldu maas vermiyen isyeri yari yamalak para almalar 9saat caliscaksin dediler 12saatin altina dustugunu gormedim .izinmi hic yok iki uc kisinin isini bir kisiye yuklemeler
SilBen o borcumu sildirdim arkadaslar bir an once en yakın sosyal dayanisma ve yardimlasma vakfina basvurun ve gelir testi yaptırın yaptirdiktan 2 hafta sonra da sgk ya basvurun hemen siliyorlar 2 bin lira borcum vardi silindi
Silonlinetahsilat.sgk.gov.tr sistesi bana aldatmaca bir site olarak göründü. bu siteden ödeme yapmamanızı tavsiye ederim.
Silonlinetahsilat.sgk.gov.tr sitenin adını eksik yazmışsınız.
SilTam isim şu:
https://onlinetahsilat.sgk.gov.tr/WebTahsilat/index.jsf
Sitenin başında 'https' var. Sondaki 's' harfi sitenin 'güvenli (secure)' olduğunu gösterir. Ve bu 's' harfini edinmek kolay bir süreç değildir. Devlet kurumları ve kurumsallaşmış özel sektör şirketleri bu 's' harfini kendi sitelerinin başına ekletmek için bazı teknik prosedürleri (ve ödenmesi gereken parayı) yerine getirmek zorundadır. Yani 'https' sahibi olmak öyle kolay bir iş değildir, bazı uluslararası sertifikaları edinebilecek güçte ve güvenilirlikte olmanız gerekir!
Eğer yukarıda yazan resmi siteye hala güvenmiyorsanız, aşağıdaki resmi siteye girerek niçin güvenmeniz gerektiğini anlarsınız:
https://www.turkiye.gov.tr/sgk-gss-borc-dokumu
İsimdeki 'tahsilat' kelimesine takılıp endişe etmenize de gerek yok. Bu siteye girdiğiniz andan itibaren SİZDEN PARA ÇEKİLMEYECEK! İlk önce ne kadar GSS prim borcunuz olduğunu (ya da olmadığını) kendiniz bu siteye girerek kontrol edeceksiniz. Ekrana çıkan meblağ ne ise hemen ardından size şu soru sorulacak 'bu meblağı Ziraat Bankası aracılığıyla ödemek istiyor musunuz?' işte bu sorudan itibaren yapacağınız işlem size kalmış: İster ödeyin, ister ödemeyin.
Klavyenizde 'PrintScreen' tuşuna basarak üzerinde meblağ olan bu ekran görüntüsünü yazıcıdan kağıda basıp, en yakın 'Sosyal Güvenlik Kurumu şubesi'ne gidip, oradaki yetkili memurlara bu meblağı gösterin. Öderseniz ne olur? Ödemezseniz ne olur? diye sorun ve cevabınızı alın.
Memurlar size şunu anlatacak: Eğer 'gelir testi' denen uygulamaya girmezseniz, GSS prim borcunuz en yüksek primden hesaplanacak ve her ay borcunuz birikecek.
'Gelir testi' yaptırmazsanız size her ay şu parayı ödemeniz gerektiği söylenecek:
Dönem II (1 Temmuz 2015 - 31 Aralık 2015): Brüt asgari ücret (BAÜ): 1.273,50 TL
Aylık Prim Hesaplama Formülü: (1273,50 x 2 x 12/100)
[BAÜ'den hesaplanıyor: (1273,50 x 2) TL'nin %12'si = 305,64 TL]
Aylık Prim Tutarı: 305,64 TL parayı şahsın kendisi devlete ödeyecek.
EĞER HER AY '305,64 TL'NİN BİRİKMESİNİ İSTEMİYORSANIZ, 'GELİR TESTİ'NİZİ YAPTIRACAKSINIZ. TEST'TEN ÇIKAN SONUCA GÖRE ÖDEMENİZ GEREKEN GERÇEK MEBLAĞI SİZE BİLDİRECEKLER.
Test'in sonucuna göre 4 (dört) tane kategoriden bir tanesine devlet sizi dahil edecek:
Aylık geliriniz (424,50 TL)den az ise GSS prim borcunuz yok.
Aylık geliriniz (424,50 TL) ile (1.273,50 TL) arasında ise = (50,94 TL)yi her ay siz devlete ödeyeceksiniz.
Aylık geliriniz (1.273,50 TL) ile (2.547 TL) arasında ise = (152,82 TL)yi her ay siz devlete ödeyeceksiniz.
Aylık geliriniz (2.547 TL)nin üzerinde ise = (305,64 TL)yi her ay siz devlete ödeyeceksiniz.
Bu 'gelir testi'ni bir kez yaptırmanız yeterli. Eğer evinizde 1 (bir) den fazla 'işsiz' varsa, gelir testi ailedeki herkesi kapsıyor. Yani aynı ailedeki her işsiz için ayrı ayrı gelir testi yaptırmanız gerekmiyor.
18 YAŞINDAN GÜN ALMIŞ HER 'ERKEK' T.C. VATANDAŞI, 'GSS PRİM BORCU' DENEN ŞEY İLE KARŞI KARŞIYA!
Bayanların durumu baylara göre daha avantajlı. Henüz netleşmedi ama 25 veya 27 yaş sınırına kadar bayanların GSS prim borcu gibi bir durumla karşılaşması şimdilik yok. Gelecekte bu konuda da bir yasa tasarısı hazırlığı mevcut.
İşsizlik mi ben çalıştım da ne oldu... diye soran arkadaşımıza gelsin:
Sil1965 ve öncesinde doğan kuşaklar ile 1965 ve sonrasında doğan kuşakların arasında, karpuzun ortasından ikiye bölmek gibi, bir uçurum 1970'li yıllardan itibaren büyüyor! 2008'de başlayan küresel ekonomik kriz, bu uçurumun en dip noktasına ulaşılmasına az kaldığının bir işaretiydi sadece! Şu an Yunanistan'da yaşananlar; çok yakında peşi sıra gelen diğer ülkelerde de yaşanacakların habercisi! Buna 'gelişmiş ülkeler' de dahil!
Özellikle 1975'ten sonra doğmuş her kişi, ebeveynlerinin yakalamaya çabaladıkları hayatın 10'da 1'ine bile yaklaşamadan ölüp gidecek!
Yazdıklarım çok mu ağır geldi! Açayım:
Bizim anamız, babamız, eğer mühim bir kaza geçirmezlerse, eğer ciddi bir hastalığa yakalanmazlarsa, 80-90'lı yaşlarını görüp bu dünyayı eceliyle terkedebilcek şansa sahip olacak!
Ama 1975'ten sonra doğmuş her kişi, 'rekabet' denen arenada, ya beyin kanamasından, ya damar yağlanmasından, ya iş yerine çabuk varmak için gaza basıp kaza yapmaktan, ya kalp krizinden bu dünyayı analarından babalarından daha erken terkedecek!
Siz 9 saat - 12 saat çalışarak karpuz çekirdeği satın almaya bile yetmeyecek maaşa talim ettiğinizi söylüyorsunuz! Ve 'çalışmak - istihdam edilmek' ile 'işsiz olmak' arasında pek fark olmadığını dile getiriyorsunuz!
Unutmayınız:
Biz işsizler, vücudumuzun zinde kalması için o karpuz çekirdeğini bile yemeye hazırız! Eğer zinde kalmazsak, hiçbir zaman istihdam edilemeyeceğimizi (unemployable), bırakın 9 saat - 12 saati, 1 mikrosaniye için bile olsa istihdam edilemeyeceğimizi gayet iyi biliyoruz!
Ne devletten, ne de özel sektör kodamanlarımızdan bir kurtuluş reçetesi beklentimiz var!
Sadece daha adil bölüşümün olduğu bir dünyanın, herkesin ama herkesin yararına olacağına inanıyoruz!
Ve bu inancımızın gerçekleştiğini görmemize ömrümüzün yetmeyeceğini de gayet iyi biliyoruz!
Kapitalizme karşı çıktığımızı sadece yazıp, koltuklarımızda oturmaya devam etmek yetmiyor!
Bir zahmet rahatımızı biraz erteleyip, koltuklarımızdan bir zıpkın fırlayıp, bütün ofisleri, bütün mağazaları, bütün A.V.M.'leri, bütün O.S.B.'leri, bütün serbest bölgeleri, bütün okulları, bütün hastaneleri, bütün parkları, bütün üniversiteleri, bütün televizyon & radyo stüdyolarını, bütün fabrikaları...işgal etmemiz gerekiyor!
Kurtuluşun ve adil bölüşümün tek yolu: Toplu halde doğrudan ve kesintisiz eylemler!
ÜZERİNDE TAŞIT VEYA GAYRİMENKUL BULUNAN KİŞİLER YAZMIŞ OLDUĞUNUZ MİKTARI MI ÖDEYECEK? DAHA FAZLA ÖDEYEBİLİR Mİ?
Sil'Gelir testi' denen uygulama herkese yapılıyor. Ama tarzda biraz farklılık var.
SilTakip ediyorsanız duymuşsunuzdur: Türkiye'de muhtaç durumda olan bazı kişi ve ailelerin ihtiyaçlarını karşılamak için SGK'nın 'yeşil kart' sistemi var. Mesela 4 kişilik muhtaç durumda bir aile bu 'yeşil kart' sisteminden faydalanmak için en yakın SGK şubesine uğrayıp 'gelir testi'ne giriyor. Bazen, yetkili memurlar bu aileyi ziyaret edip, gerçekten muhtaç durumda olduklarını saptayıp 'yeşil kart'ı onlara veriyor. Bazen ise, SGK'nın 'yeşil kart' sistemi için ayırdığı bir fon olduğundan, bu aileleri yerinde ziyaret etmeyip, ailede istihdam edilen kişilerin (mesela anne veya baba) gelir miktarlarını 'brüt asgari ücret' üzerinden hesaplayarak, onların aylık yapabilecekleri asgari harcamaları tahminen saptıyor ve 'yeşil kart'ı ona göre veriyor. (Örneğin sonbahar & kış mevsimlerinde, her ayın belli günlerinde, bu aileler yeşil kartlarını yanlarına alıp SGK şubelerine gidiyor, kartlarını gösteriyor ve evlerine kömür getirilmesini isteyebiliyorlar. SGK, böyle bir hakkı onlara tanımış.)
Genel Sağlık Sigortası (GSS) sistemini bütün Türkiye'ye yaymaktaki bir başka amaç, 'yeşil kart' sisteminden haksız yere faydalanan kişi ve ailelerin daha kolay belirlenip, kaçakların önüne bir nebze geçebilmek.
Her ne kadar ilk duyduğumuzda GSS yararlı bir uygulama gibi gözükse de, 18 yaşından gün almış bir 'erkek' T.C. vatandaşının, sorgusuz/sualsiz 'GSS prim borcu' diye bir yükle karşılaşması büyük sorunlar yaratıyor! Eğer bir işe başlayamamışlarsa, prim borcunu kendi kazançlarından ödeyemedikleri için sağlık hizmetlerinden faydalanamıyorlar! Kısacası: Ceplerinde bu borcu ödeyecek paraları olmadığı için, anne, babalarından veya yakınlarından bulup/buluşturup ödüyorlar!
Üzerinde taşıt, gayrimenkul vb. olanların ne yapacağını sormuşsunuz:
Adı üzerinde, demek ki bu tür materyallere sahip olan kişilerin ceplerinde parası var ki, istedikleri sağlık hizmetinden faydalanabilecekler. Şöyle düşünün: Eğer cebinizde paranız varsa 'bedelli askerlik'ten faydalanabilirsiniz, eğer paranız yoksa 12 ay er statüsünde askerlik yapmak zorundasınız! Türkiye'deki GSS uygulaması da buna benziyor!
(...)
(...)
SilEğer üzerinizde taşıt, gayrimenkul vb. varsa, zaten bunların hepsi 'devlet'in bilgisayar sistemlerinde kayıtlı! Mesela her sene ödediğiniz 'taşıt vergisi' var! Siz aracınızı garajınızdan hiç çıkarmasanız, saklasanız bile 'devlet' bu aracın mülkiyetinin sizde olduğunu biliyor! Aracınızın yaşını, CC'sini, motor tarihini biliyor ve size ona göre vergi kesiyor, siz de bu vergiyi paşa paşa ödüyorsunuz!
Yani SGK şubesine 'gelir testi' yaptırmak için gittiğinizde, üzerinizdeki malvarlığınızı istediğiniz kadar saklamaya çalışın, 'devlet' sizin neye sahip olduğunuzu, neye sahip olmadığınızı, maaş bordronuzu, kısacası herşeyinizi biliyor!
Zaten sizin üzerinizde bu tür mülkiyetler varsa SGK doğrudan bilgisayar ekranından size gösteriyor, illa gelir testi yaptırmanıza gerek yok! Böylece sizin aşağıdaki 2 (iki) kategoriden birine girdiğiniz ortaya çıkıyor:
Aylık geliriniz (1.273,50 TL) ile (2.547 TL) arasında ise = (152,82 TL)yi her ay siz devlete ödeyeceksiniz.
Aylık geliriniz (2.547 TL)nin üzerinde ise = (305,64 TL)yi her ay siz devlete ödeyeceksiniz.
Sonuç olarak:
İster 'Koç'un malvarlığına, ister 'Sabancı'nın malvarlığına sahip olun, gelirinize göre (152,82 TL)yi veya (305,64 TL)yi EĞER 18 YAŞINDAN GÜN ALMIŞ 'ERKEK' T.C. VATANDAŞIYSANIZ ve EĞER İŞSİZSENİZ DEVLETE ÖDEYECEKSİNİZ!
Eğer işsiz değilseniz, normal sigortalılık sistemi uygulanıyor. Çalıştığınız şirketinizin 'İnsan Kaynakları' veya 'Muhasebe' birimine uğrarsanız size ne tür sağlık sistemi içinde olduğunu anlatacaklar. (Eğer bir gün işten ayrılırsanız veya işten atılırsanız, 15 ila 30 gün süresince normal sigortalılık haliniz devam ediyor. 30 gün dolduğunda, devlet sizi doğrudan GSS'ye kaydediyor. 'Gelir testi' yaptırmazsanız, en yüksek primden her ay borcunuz birikmeye başlıyor. Yani dikkat edilmesi gereken durum, işten ayrıldıktan veya atıldıktan sonra geçen sürede parayı nereden bulacağınız veya yeni bir işi ne kadar çabuk bulacağınız!)
ASIL PROBLEM:
HEM 18 YAŞINDAN BÜYÜK 'ERKEK' OLUP, HEM İŞSİZ OLUP, HEM DE 'GSS PRİM BORCU'NU ÖDEYECEK PARASI OLMAYAN KİŞİLERDE BAŞLIYOR!
Hocam yazının tam olması için sanki tr ve goü lerin GSYH değişimini de vermek gerek . Çünkü payda da meydana gelen değişimi grafiği bu şekilde etkilemiş olur. Onuda değerlendirebilir misiniz
YanıtlaSilÖneriniz bana da doğru geldi. Ekledim. Teşekkürler.
SilBen teşekkür ederim hocam. Yazı şimdi daha net ve mesajı ulaştırmış.
SilHocam bu verilere gore durum vahim gozukuyor. Yapilmasini kisa vadede beklemedigim yapisal reformlar yapilmadan da pek bir degisim olacak gibi gozukmuyor.
YanıtlaSilCin haric gou veri setlerini incelersek aslinda yaris halinde oldugumuz ulkelere gore hangi konumda oldugumuzu daha iyi degerlendirebilecegimiz kanaatindeyim. Yine de bu aydinlatici yorumunuz icin tesekkur ederim
Hocam aciklanan enflasyon rakamlari hakkında ne düşünüyorsunuz? İnadirici geliyor mu size? Tam da maaşlara enflasyon farki verilmesinden önce böyle düşük bir enflasyon..
YanıtlaSilbu sonuçlara inanmak mı? pazardaki sebze fiyatlarını dinliyorum enflasyon sepetim kapalı.............
SilEğer sürekli aynı hata veya yanlışlar yapılıyorsa eğilim doğrudur diyerek bakıyorum ben seriye.
Silkurbaga misali yavas yavas haslaniyoruz sicak suyun icinde ve farkinda degiliz...
YanıtlaSilHocam ilk grafik ülkemizin ekonomik anlamda ne kadar yüksek volatilite içerdiğini gösteriyor. Yatırımcı da risk göstergesi olarak buna bakıyor.
YanıtlaSilKesinlikle öyle.
SilTürkiye haricindeki 37 GOÜ'nün mal-hizmet ihracatı/GDP oranı 2001 yılında %38 iken 2014'te %44 olmuş.
YanıtlaSilTürkiye ise 2001'de %27 ihracat/GDP oranına sahipmiş. 2014'e gelindiğinde yerinde saymış ve yine %27 olmuş
bizim tasarruf ve cari açık probleminin arkasında yatan neden üretkenlikteki düşüşün ihracata, ithalata ve gelirlere yansıması. neticede tasarruf dediğimiz şey gelirden türüyor. üretkenlik, rekabet gücü ve akabinde gelirde diğer GOÜ'lere göre düşüş (ihracat yerinde sayarken, ithal mal alımı artıyor çünkü yatırım yapmak için ihtiyacım olan birçok şeyi üretemiyorum veya eskiden üretsem bile üretiminden vazgeçmek zorunda kalmışım) tasarruflara yansıyor, cari açığa neden oluyor.
Hocam, 11 milyon emekli+ 11 milyon ilk ve orta öğretim öğrencisi+ 5,5 milyon üniversite öğrencisi+ en az 5 milyon işsiz+ 5 milyon asgari ücretli+ 2,3 milyon devlet memuru+ 3 milyon tarım sektöründe çalışanlar+ 5 milyon (yaklaşık) 0-7 yaş grubu çocuk= 47,8 milyon kişinin bence tasarruf edebilme şansı yok.( Rakamlar gazete haberlerinden alınmıştır ) En azından genişlemeci maliye politikası uygulanmadığı sürece. iyi tatiller
YanıtlaSil2000'ler öncesinde durum bu sayılan kişiler açısından daha iyi değildi ama grafiğe bakarsanız o zamanki tasarruf oranı daha yüksek.
Sileskiden ne zaman tasarrufların düşüklüğünden bahsetseniz meseleyi hemen reel faize bağlardınız. şimdilerde pek reel faiz falan demiyorsunuz. görüşünüzde bir değişiklik mi oldu ?
SilArtık herkes bu gerçeği gördüğü için tekrar tekrar yazmaya gerek kalmadı.
SilHalk dünyayı izlediğinden tüketme eğilimi zirve yapıyor,be hem seçmen davranışını hem de ekonomik gelişmeyi etkiliyor,kumaş bu,terzi kapışması yerine kumaşın kalitesini artırmak lazım bu da sizin Çokça değindiniz üzere eğitimden geçiyor. Memur-ücretli çalışan yetiştiren yaratıcılığı ve girişimciliği körelten eğitim sistemi ile zor.
YanıtlaSilHocam merhaba
YanıtlaSilBanka şube müdürleri ile görüşmelerime istinaden kredi kartlarında,tüketici kredileri ve ödenmeyen çeklerde bu yılbaşında %2 lerde olan bozulma daha sonraki 6 aylık süreçte %4 lere tırmanmış durumda ve daha çok şaşırılan hiç çeki yazılmayan firmalarında çeklerinin yazılması, piyasada firmaların birbirlerini yüzdürmek içinde uzun vadeli hatır çekleri kesmeye başlamamışlar ,artık işlerin tıkanma noktasına geldiğini işareti gibi..
şimdi ben 100 liralık gelirimin 90 lirasını değilde 80 lirsasını harcayıp tasarrufumu arttırsam yani 10 lira daha az tüketsem mesela 5 lira daha az mal alsam dışarıdada 5 liralık daha az yemek yesem biz bu benim tüketmediğim şeyleri dışa satabilirmiyizi? yada ymeke sektöründe çalışanları imalata kaydırabilirmiyiz? bence bütün mesele bu. eğer satamıyorsak ne bileyim insan kaynağını vesaire dışsatıma yönlendiremiyorsak tasarrufu arttırmak çok iyi birley olmayabilir. bunun bir araştırması yapılmalı ondan sonra konuşmalı.
YanıtlaSilDüşüncenizde, doğru bir yol üzerindesiniz. Bu süreçte bir kaç şeyi de hesaba katarsanız, düşüncenizi geliştirmiş olursunuz.
SilÜlke pastasını büyütmemiz, bununla beraber gelir dağılımında olumlu ilerleme sağlamamız gerekiyor. Bu ancak, net ihracatı pozitif yönde arttırmayı başarmakla mümkün. Bu aşamaya girdiğimizde, insanlarımızın gelirleri artıyor demektir. Gelir artmaya başladığında, tüketim de artar. Demek istediğim yemek sektöründe çalışanları imalata kaydırmaya gerek yok. Hatta bu yolda ilerliyorsak, daha fazla arttırmamız gerekecek. Ve istihdama doygun bir ülke değiliz ki, bir sektördeki çalışanları azaltıp, diğer sektörlere yönlendirelim.
Ve bu süreci biz paranın bol olduğu dönemlerde yaşamadık mı? Yaşadık. Ama bu sürecin bir bacağı eksik kaldı. Net ihracatı pozitif yönde arttıracağımıza, negatif yönde arttırdık. Gelirin yerini borçlanma aldı. Ve bu durum bizi kırılgan ekonomiler arasına soktu.
Tasarufun dusme nedeni icin bir gorusum var. Gelir dagilimindaki degisim. Aslinda iyi bir sey olan alt gelir seviyesindeki kisilerin gelirlerinin gorece artmis bence tasaruf orani acisindan olumsuz netice yaratti. Soyle ki, onceden daha fazla pay alan ust gelir seviyesi bunu harcayamayacagi icin, tasarufa kaydiriyordu. Oysa ihtiyaclari jenuz karsilanmamis alt gelir sahipleri, ellerine gecen (gorece) fazla parayi tasaruf yerine tuketime yonlendirdiler. Ni konuda bir arastirma var mi bilmiyorum, ama ben rastlamadim.
YanıtlaSilDüşüncenizde haklısınız Sayın Pinto. "Oysa ihtiyaçları henüz karşılanmamış alt gelir sahipleri, ellerine geçen (görece) fazla parayı tasarruf yerine tüketime yönlendirdiler" cümlenize bir ekleme yapmak istiyorum. Tasarruflarımızın düşme nedeni, evet GSYH içindeki tüketimin payı artarsa tasarruflar düşer, ama asıl düşme nedeni bu ülkenin bu tüketimi yurt içinden karşılayamama nedeniyledir. Bir üstte izah ettiğim gibi, gelir arttıkça tüketim de artacak. Bundan kaçış yok. Tüketimi ilelebet baskılayamazsınız, ancak gelirlerini düşürerek bunu başarabilirsiniz. Ya tüketim alışkanlıklarını değiştireceksiniz, şu küreselleşme furyasında bu zor gözüküyor, ya da bu ihtiyacı kendi yarattığınız markalarınızla gidereceksiniz.
SilBu dediğiniz çok iyi bir şey ama ne yazık ki Türkiye'de gelir dağılımı iyileşmiyor. Hep aynı yerde duruyor. Gini katsayısı 0,40 ve değişmiyor.
SilHocam çok azda olasa bir değişim görünüyor ancak seviye dediğiniz gibi 0,40 seviyelerinde
SilBakış açınız biraz eksik, mesela günlük 1 doların altında 10 doların altında vs gibi çok alt gelir gruplarının sayısında artış olmuş olabilir bu inanlar zaten isteseler de tasarruf yapamazlar daha insanca yaşayabilirler ancak. Bu da ister istemez tasarrufu azaltır, zenginler daha zengin olmuştur elbet ama alt gelir gruplarının dünyaya kıyasla tüketim yapması kolaylaşmıştır. (aylık geliri 1500 lira olaran adamın elinde 2000 liralık 1500 liralık cep telefonu var mesela, tabi taksitle almış ancak 750 lira kazansaydı kesinlikle alamazdı...). yani bazen offset dağılım değişmemiş bile olsa etkili olabilir.
SilKAPİTALİZM 'METALLICA'YI DA VURDU!
YanıtlaSilGRUBUN MENAJERİ PETER MENSCH:
'ALBÜM SATIŞLARINDAN PARA KAZANAMIYORUZ! VE KONSER TURUNA BAŞLAYACAK MALİ GÜCÜMÜZ DE ARTIK YOK! BİZİM DURUMUMUZDA OLAN BİRÇOK GRUP VAR!'
DEMEK Kİ NEYMİŞ:
PİYASA KOŞULLARINA UYGUN, KAPİTALİZMİ ELEŞTİREN DEĞİL, KAPİTALİZMİ ÖVEN MÜZİKLER YAPARSAN, SEN HER ZAMAN EN İYİSİN, EN ÜNLÜSÜN, EN ZENGİNSİN!
'KÂR MAKSİMİZASYONU' DENEN SAÇMALIK NEDEN ACABA YUKARIDA BAHSEDİLEN ALANLARA DA UĞRAMIYOR!
BOB DYLAN, JOHN LENNON VEYA JOAN BAEZ GİBİ 1960'LI YILLARIN PROTEST GELENEĞİNDE PARLAMIŞ KİŞİLER, BUGÜN YA ARTIK HAYATTA DEĞİL YA DA YAŞLANDI. BU KİŞİLER 50 YILDAN FAZLA SÜRE KAPİTALİZMİ ELEŞTİREREK KARİYERLERİNİ SÜRDÜRDÜLER VE BİRİKTİRDİKLERİ PARALAR İLE BİR ÖMÜR GEÇİRDİLER!
FAKAT:
YENİ NESİL MÜZİK GRUPLARININ AYNI PROTEST ÇİZGİDE İLERLEMESİ MÜMKÜN DEĞİL!
YENİ NESİL MÜZİK GRUPLARI, EĞER HAYATTA KALMAK İSTİYORSA, KAPİTALİZMİ ELEŞTİRMEYİ BEYİNLERİNDEN SİLİP, ONU ÖVE ÖVE YÜCELTMEK ZORUNDA!
Kaynaklar:
Menajerleri açıklama yaptı: "Artık para kazanamıyoruz"
http://www.haberturk.com/magazin/muzik/haber/1098663-metallica-batti
Metallica's manager said there's only one way bands make money – and it isn't from music
http://read.bi/1LZ9OAK
METALLICA Co-Manager PETER MENSCH Says There Is A Lack Of Quality New Hard Rock Bands
http://bit.ly/1eryPcz
Hocam merhabalar. İstanbul Üniversitesinde İktisat okuyorum. Üçüncü sınıfı bitirmeme rağmen henüz ekonomiyi yorumlamada çok yetersizim. Bunda en büyük etken okullarda yalnızca teorik eğitimin veriliyor olması. Benim size sorum şu; ekonomi alanında uzmanlaşmak ve akademik kariyer yapmak istiyorum fakat beni neyin beklediğini bilmiyorum. Yani acaba gerçekten akademik kariyer hedeflemekle reel ekonomide uzman olabilmek hayalim birbiriyle tutarlı mı yoksa önümde de arkamdaki gibi yalnızca teorik bir eğitim mi var? Bir diğer sorum ise teorik olarak aldığım eğitimi destekleyecek nitelikte kaynak tavsiyesinde bulunabilir misiniz ?
YanıtlaSilBu blogda bu tür tavsiyelerde bulundum, eski yazılarımda var. Yalnızca ekonomi okuyarak ekonomiyi yorumlamak kolay bir iş değil. Tarih, felsefe, matematik, sosyoloji, siyaset bilimi gibi alanlarda da okumanız gerekiyor. Size Alaeddin Şenel'in İlkel Topluluktan Uygar Topluma adlı kitabını önereceğim. Bu kitabı alıp okuyun. Eğer düşünceniz ve analiz yeteneğinizde bir değişiklik hissediyorsanız o zaman dediğim alanlardan kitaplar okuyun.
SilÜniversite terorik eğitim verir. Elektronik mühendisliği okuyan bir kişi televizyon tamiri yapacak diye bir şey yoktur. O yeteneği geliştirmek size kalmış bir şeydir.
GSYH yı hata artırır. normal (hak) olmayan artışları ne sandık. (yanlış alınan gömlek gardırobu şişirir)
YanıtlaSilMaalesef bu analiz yanlis.
YanıtlaSilOncelikle tasarruflar yatirimi finanse etmez, bu neoklasik iktisadin sacmaliklarindan biridir. Bankalar musterilerinin tasarruflarini borc almak isteyen yatirimcilara aktaran araci kurumlar degillerdir. Yani kredi vermek icin bankalarin tasarruf toplamasina gerek yoktur, once krediler verilir, sonra harcanan kredilerin bir kismi tasarrufa donusur. Yani bankalar havadan para yaratirlar. Yatirim yapmak icin tasarrufa gerek yoktur.Tasarruflar kredilerin sonucudur, sebebi degil.
Sacmaliyorsun diyecekler icin onden linki veriyim. Bana degil ingiltere merkez bankasina yazin yani hicbirseyden anlamiyorsunuz diye.
http://www.bankofengland.co.uk/publications/Documents/quarterlybulletin/2014/qb14q1prereleasemoneycreation.pdf
Bu yuzden tasarruflarimiz yatirimlarimizdan az oldugu icin sorun cikmiyor. Uretemedigimiz icin, yatirim yaptigimiz zaman yapisal olarak disardan ara mali ve sermaye mali ithal etmek zorunda oldugumuz icin dovize ihtiyacimiz var, o yuzden sorun cikiyor. Orta gelir tuzaginda olan butun ulkeler icin oldugu gibi. Yoksa istedigimiz kadar yatirim yapabiliriz, cunku bankalar istedikleri kadar kredi verebilirler.
Gerci daha BDDK'nin bunu bilmedigi, ve hala tasarruflarin yatirima donusme orani gibi tamamen sacmaliktan ibaret bir istatistik yayinladigi dusunuldugunde cok normal. BDDK'nin konudan o kadar haberi yok ki kredilere nester vurmak icin karsilik orani arttiriyorlar, bankalar da gidip merkez bankasindan borc alip geri merkez bankasina koyuyor ayni parayi. Tabi bu rezerv opsiyon mekanizmasi denen sacmalik uygulanmadan onceydi. Artik yurtdisindan ucuz ucuz alip bizim merkez bankasina karsilik olarak yatiriyorlar parayi. Sonra da herkes merak ediyor krediler neden hala buyumeye devam ediyor diye. Bu kadar cehalete bu ulke iyi bile dayaniyor.
Bankaların para yaratma mekanizmasını ilk kez okuyup öğrenen her öğrencide bu tür şaşkınlıklar yaşanır. Merak etmeyin ekonomi bilginiz arttıkça bu şaşkınlıklar geçer ve tasarrufların yatırımlarla olan ilintisini kavramaya başlarsınız. Sadece biraz daha zamana ve okumaya ihtiyacınız var.
SilBelki de anlatmak istediğinizi tam yazamadınız, ya da bankalar üzerinden açıklamanıza gerek yoktu. "Yatırım yapmak için tasarrufa gerek yoktur" fikriniz çok genel bir yaklaşım. Daha dar kapsamda izah etmeniz gerekiyor. Bu genel yaklaşımda bir soru ortaya çıkıyor. İnsanların geliri artmazsa, dolayısıyla tasarrufları artmazsa, yeni bir yatırım neden yapılsın? Mevcut, önceden yapılmış yatırımlarla yola devam edilir.
SilEvet, bankaların kredi verebilmek için sadece mevduat toplamasına ihtiyaç yok. Nakit ihtiyaçlarını Merkez Bankalarından da karşılayabiliyorlar. Ama MB' nin bankalara verdiği paranın karşılığının bir kısmı bankaların zorunlu karşılık olarak MB'ye yatırdıkları mevduat değil midir? Yurtdışından getirdikleri ucuz dövizlerin karşılığı da mevduat değil midir? Bize ait bir mevduat değildir sadece. Ama zaten bunu takip etmeye gerek yok. Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan gibi bir şey bu.
Bu sarmaldan çıkmanın tek yolu, farklı bir yaklaşım sergilemek. Kişisel bazda düşünelim. Gelirim artarsa, tasarruf tutarım da artar. Tasarruf, gelirimin tüketmediğim kısmı demek. Tasarrufum yoksa yatırım da yapamam, ya da yapacağım yatırım tasarruflarımı artırmayacaksa.
Ayrıca ilelebet sadece MB'lerden yada yurtdışından borçlanarak yatırımları finanse etmek, sürdürülemez bir tutumdur.
Saygılarımla,
Nedense hemen her alanda bir çeşit erke dönergeci peşindeyiz. Verdiğimizden çok enerji aldığınız makinalar, tasarruf etmeden yatırım yapabileceğiniz sistemler. Köşe dönme zihniyetinin birer yansıması gibi.
SilAllah sonumuzu hayretsin.
Merhaba bu konuyla tamamen bağımsız bir şey danışmak istiyorum... Haftaya üniversite tercihimi yapacağım sizce ODTÜ iktisat mı daha mantıklı bir seçim olur yoksa İTÜ ekonomi mi? Bilgilerinize ve tecrübelerinize güveniyorum lütfen fikrinizi belirtir misiniz
YanıtlaSilHer ikisi de çok iyi okullar ve bölümler. ODTÜ iktisat daha uzun geçmişi ve geleneği olan bir okul. Eğer ikisine de girme imkanınız varsa puanı yüksek olanı tercih edin.
SilAnladım, çok teşekkür ederim. Peki bu yaz ve hazırlık senesi boyunca iktisat adına ne yapmamı, nasıl bir hazırlık yapmamı önerirsiniz?
SilHocam merhaba ODTÜ işletme bölümünü mü tercih etmeliyim ODTÜ iktisat mı? İşletme puanı daha yüksek ama bunun sebebi iktisata oranla daha kolay olmasından dolayı daha çok tercih edilmesiymiş. Hangi bölümden mezun olmak bana daha çok avantaj sağlar acaba?
Sil11.00 de yazan adsız için: Bu yaz benim Örneklerle Kolay Ekonomi adlı kitabımı okuyun. Bu kitap size ekonomide hangi konuların ele alınıp incelendiğini basit yoldan öğretecektir. Bir de analiz tekniğinizi geliştirmek için Alaeddin Şenel'in İlkel Topluluktan Uygar Topluma adlı kitabını bulup okuyun. Bulunmuyor ama arayın. Bulamazsanız google'a yazın orada eski bir versiyonu var oradan okuyun.
Sil12:14 de yazan adsız için: İleride ne yapmak istediğinize bağlı olarak değişir. Eğer akademisyen veya araştırmacı olmak veya devlet kurumlarındaki görevlere talip olmak istiyorsanız iktisat seçin. Yok eğer benim akademisyenlikle, devletle işim olmaz ben özel sektör adamıyım diyorsanız işletme seçin. Eğer ben daha bunlara karar verebilecek noktada değilim diyorsanız iktisata gidin ve seçimlik derlsrde işletme, muhasebe seçerek her ikisini de tapmaya çalışın. Çünkü iktisat, bu bilimlerin anasıdır. İktisat okuyarak işletmeci olmak, işletme okuyarak iktisatçı olmaya göre daha kolaydır.
Türkiye'nin potansiyelinin üzerinde büyüme hevesi cari açık sorununa ve bunun borçlanma ile finansmanı iç tasarrufların erimesine yol açmış görünüyor. Şimdi çözümü zor bir sorunla karşı karşıyayız tasarruf oranlarımızı arttırmak.
YanıtlaSilEvet durum budur.
SilHocam şu sözü çok duyuyorum, herşey para değildir ama para herşeydir.
YanıtlaSilBu sözü ne zaman duysam şöyle sakin kafayla düşünemiyorum, darmadağınık oluyorum. Siz nasıl yaklaşıyorsunuz böyle bir soruya hocam?
İlk bakışta çarpıcı gelse de çok anlamı olan bir söz değil. İlk kısmı doğru: Her şey para değildir.
SilHocam cevabınızı öyle bir noktada bitirmişsiniz ki, para herşeydir açıkta kalmış gibi.
SilAcaba bilerek mi cevabınızı o noktada bıraktınız? Yani günümüzde paranın algılanışının ne boyutlara ulaştığını göstermek ve belki de biraz kızmak için mi o noktada bıraktınız?
Hersey para degildir ama parasiz hicbirsey olmaz. (money is not everything but everything needs money)
SilHocam
YanıtlaSil10. Karaburun Bilim Kongresi 2-6 Eylül'de İzmir'de düzenlenecek.
Hakem kuruluna baktığımda sizin isminizi göremedim. Sebebi nedir?
http://www.kongrekaraburun.org/images/2015/KBK2015_Hakemler_29Haziran2015.pdf
Ben zaman sorunlarım nedeniyle bu toplantılara katılamıyorum. O nedenle de kurullarında da yer almıyorum.
SilHocam ithal elektronik ürünlere ek vergi getirilmesi uygulaması hakkında ne düşünüyorsunuz? Kısa vadeli çözüm mü, yanlış mı, başarısız politikalar sonucu mecbur mu kalındı ne dersiniz?
YanıtlaSilMaalesef kısa vadeli çözüm. Bu tür uygulamaların teşvik sistemi değişirken ele alınıp uygulanması gerekirdi.
SilNetice ortaya çıkan tüm veriler bir sonucu gösteriyor.Nedenler nedir beki .Nacizane görüşlerim aşağıdadır.
Sil1-Temel sorun eğitim sorunudur .Bilinçli insan yetiştirimiyoruz.(Bilgili demiyorum dikkat ediniz.Bu sorunun ikinci ayağı)
2-Ülkenin orta gelir tuzağında olduğu söyleniyor. Bence Orta gelir tuzağında değiliz .Çünkü o seviyede kazanmıyoruz.Ama orta gelir düzeyinde harcama yapıyoruz. Yaptığımız harcama genellikle ülkede üretilmeyen ürün gamlarında .Borç alarak akıllı cep telefonu veya otomobil alıyoruz.Yani para geliyor ve gidiyor.
3-Hala işadamlarımız geleneksel gruba dahil.İş Ahlakları yetersiz ve öğrenme eğilimleri zayıf.Özellikle finansal okuryazarlık konusunda .(Herşeyi çok iyi biliyorlar) Eğitimli yeni nesil işadamlarını veya yatırımcıları sisteme dahil edemiyoruz.Çünkü yapısal olarak dönüşemiyoruz.Bunda statükoyu koruma eğilimi ve rekabeti engelleyen bir zihniyet var.
4-Kaliteli insan gücü yetiştiremiyoruz.İnsanın fıtratında olan girişimcilik malesef okullarda ve iş hayatında öldürülüyor.
5-Yukarıda saydığım sorunlar Katma değerli ürünler üretememize neden oluyor.
6-Bilgiye değer verilmiyor.Bilgi değersiz ise üretim sonucu ortaya çıkan ürün de değersizdir.(Veya bugünkü kadar değerlidir)
7-Neticede tasarruf yetersiz olsa bile aldığımız yutdışı tasarruflardan daha fazla katma değer üretmemiz gerekiyor.Bunun içinde uygun yasal ortam ,kaliteli işadamı ve girişimci ,Kaliteli danışman,kaliteli çalışan ,kaliteli eğitmen,Kaliteli insan'a ih
Prof. Daron Acemoğlu'na göre Türkiye ekonomisi niçin yavaşladı?
YanıtlaSilhttp://www.businessht.com.tr/piyasalar/haber/1098542-daron-acemoglu-konustu
Hocam, videonun sonunda Daron Hoca diyor ki, Türkiye finansal yönden Yunanistan'a çok bağlı. Niye o kadar bağlı bilmiyorum ama Yunanistan'daki referandumdan çıkacak sonuç Türkiye'yi mutlaka etkileyecektir.
YanıtlaSilFinansal yönden çok bağlı olup olmamamızla neyi kastediyor ve niye şaşırıyor Hocam?
Hocam tatile gidiyormuşsunuz. Lütfen ara kere twittera bi şeyler yazın da sizi okumaya devam edelim. Siz gidersiniz, bi şeyler olur Dolar/TL fırlar 3,75'e, sonra tırım tırım Mahfi Hoca ne diyecek, ne zaman diyecek ara bulabilirsen!
YanıtlaSilHocam merhabalar :) Bildiğiniz üzere üniversite tercih dönemi tekrardan geldi çattı ve benim de aklıma siz geldiniz. Gecen yil tercih döneminde blog uzerinden size üniversite ve bölüm tercihlerimi sunup yorumunuzu istemistim :) Önerileriniz ile Marmara Üniversitesi Maliye deyim ve 2. Sinifa geçtim hocam. Bos durma demistiniz seminerlere katildim ve hatta maliye kulup baskan yarcimcisi oldum. Aslinda bunlari sizin yönlendirmelerinize borcluyum. Sağolasın ki hocalarimiz sizi cok övdü ve kitaplarınızı önerdi. Her sey icin sağolun hocam sağlıcakla kalin :)
YanıtlaSilHocam su Yunanistanda ne olur ne olmaz gibi bir detayli analiz yapsaniz da biz de birseyler ogrensek ne guzel olur. Avrupa ne kaybeder, Yunanistan ne kaybeder, Yunanlilarin hayir demesi mantikli midir, Avrupanin borc silmemesi mantikli midir?
YanıtlaSilDiyelim ki bir vatandaş çalışıyor kazanıyor ve zorunlu ihtiyaçları dışında harcama yapmıyor.
YanıtlaSilGelirinin % 90' ını harcamıyor.
Bu kişi harcamadığı parayı bankaya faiz ile YATIRMIYOR.
İktisatçılar ne diyor bu durumda. Bu adamın tasarrufu SIFIR.
Ama gerçekte adam tasarruf abidesi.
Bankaya yatırılmayan ya da borsada hisse senedine dönüşmeyen para, tanım olarak tasarruf değildir. Değildir, çünkü yatırıma dönüşeceği bir yola girmemiş, yastık-altı diye adlandırılan gayrı-resmi bir konumda durmaktadır. Her an harcanabilir ya da çalınabilir ya da mala dönüşebilir. Bu nedenle yatırım konusunda dikkate alınmaz. Buradaki tasarruf sözcüğünün anlamı parasının %90'ını bir kenara yığan kişinin yaptığı eylem değil; o parayı kendi ya da başkalarınca kullanılabilir bir şekilde tutma olayıdır tasarruf.
SilHisse senedine dönüşen para da tasarruf kabul edilmiyor. Sadece bankaya yatanı kabul ediyor iktisatçılar.
SilBankadaki para da her an çekilebilir sonuçta.
TDK daki tanımı
"tasarruf İng. saving
1. Bir ekonomide belirli bir dönemde yaratılan gelirin tüketilmeyen, yani harcanmayan kısmı.
2. Cari gelirin bir kısmının tüketilmeden gelecekte kullanılmak üzere ayrılması."
Tasarruf eşittir harcamamadır esasında.
Düşüncenizi açıklama metodunuzu sevdim, Sayın Adsız 15:40. Fikrinizin neye dayandığını açıkça ortaya koyuyorsunuz. Sadece sonucu söylemekle yetinmiyorsunuz. Herkes sizin gibi düşüncelerini açıklasa, anlaşmazlıklar olmaz diye düşünüyorum.
SilFormülünüz üzerinden gidelim. Tasarruf eşittir harcamama. Peki ne olmazsa tasarruf olmaz? Gelir olmazsa tasarruf olur mu? Olmaz. Peki ne olmazsa gelir olmaz? Harcama olmazsa gelir olur mu? Olur diyorsanız, eşitliğiniz doğru, olmaz diyorsanız eşitliğiniz yanlış demektir.
Sadece bankaya yatanı tasarruf/yatırım kabul görmesi, konunun ülke bazında ele alınmasındandır. Ama kişi açısından ele alınırsa, bankaya yatan para da, alınan gayrimenkul de, hisse senedi de, cepte/kasada öylece duran parada bir tasarruf/yatırımdır.
Ama ülke açısından ele alındığında, toplam tasarrufumuz nedir sorusunda, mevduat ile gayrimenkulü toplarsak mükerrerlik yapmış oluruz. O yüzden sadece tasarruf/yatırım olarak mevduat kabul görür. Şu açıdan da düşünebilirsiniz. Gayrimenkul örneğinden gidersek; Gayrimenkul aktif, onu ne şekilde aldığınız yani finansmanı pasif bir hesaptır. Aktifle, pasifi toplayamazsınız. Aktifle pasif eşit olur. Eşitlik belli bir vadede sağlanamazsa balon olur, kriz olur.
Pasifin sadece mevduattan oluşması kendi aralarında mükerrerliği önlemek içindir. Düşündüğünüzde de, herşey mevduata dönüşür. Altın alırsınız mevduatınızdan çekersiniz, altın satarsınız mevduatınıza eklersiniz. Altın, gayrimenkul, hisse senedi, vb.gibi herşeyin alımında satımında karşılık hesabı mevduattır. Bu aşamada yanılgıya düşmemek için, kişi bazında değil ülke bazında ele aldığımızı dikkatlerden kaçırmayalım. Bankadan/mevduatından para çeken kişi her ne alıyorsa, satın aldığı kişi bu parayı bankaya/mevduatına yatıracaktır. Bu aşamada artık ülke bazında mevduatın seyrine bakılır Artıyor mu, azalıyor mu? Bu mevduatın karşılığını, hangi aktiflere yatırmışız. Aktifle pasif tutuyor mu?
Saygılarımla,
Merhaba Mahfi bey,
YanıtlaSilElinize sağlık çok güzel bir yazı. Zirve gibi birşey yapmayı düşünüyor musunuz? Blog takipçilerinizle yüzyüze panel yemek veya söyleşi gibi birşey. aslında çok faydalı olur diye düşünüyoruz.
Hocam Turkiye'de tasarrufların azalmasına karşın yatırımların da azalması ve cari açığın artması dışardan gelen sermayenin yatırıma yonlendirilmediginin en büyük kanıtıdır.Turkiye'nin 2000 sonrası dönemde tüketim harcamaları yükselen bir trend sergilemektedir.Özellikle 2008 krizinden sonra ABD nin başlattığı genişlemeyle gelen sıcak para maalesef Türkiye de tüketici kredileri şeklinde Hanehalkı tarafından tüketimin finansmanında kullanılmıştır, bence en büyük sorun budur.Saygılarımla.
YanıtlaSilYunanistan: borcunun yarısına yakını silinmiş, geri kalan yarısıda 2020'den başlayarak 30 yılda ödensin denmiş bir ülke. hala yunanistanı destekleyen ağızla konuşanları anlamak güç, borçlular Türklere göstermedikleri insafı onlara zaten göstermişler ama yunanistan genede ben böyle devam ederim arkadaş havasında, ortalama bir yunan emekli almandan daha fazla maaş alıyorsa, yunanistan hayır dedi heyooo demek ahlaksızlıktır. Bence merkel yunanistan ne sunarsa sunsun almanyada referandum yapmalıdır, bu geri kalan ülkelere ve radikallere iyi bir ders olacaktır. Tasarruf yapanın vergi ödeyenin verimli çalışanın malı deniz hüpletmeyen öküz öylemi... Bu arada bu kreditörlere bir ders olsun maliyesi bozulmuş varlıklara yatırım yapmasınlar 10 milyonluk ülke neredeyse 70 milyonluk bir ülkeyle aynı borçta ve de sanayisi 10'da bir, işte olunca böyle oluyor... Bize ders ise verimsizliğimizi ve yapısalları bir an önce gelecekte sıkıntı çekmemek için bastıra bastıra yapmak, birileri kemal derviş gibi bu işin sonunda şeytanlaştırılacaksa varsın olsun, ülkesini seven bir allahın kulu yok mudur "yaw"...
YanıtlaSilhocam aklıma takılan bir soruyu müsadenizle sormak istiyorum; Türkiye ekonomisi akp hükümeti döneminde hazinesinin dolup taştığını ve milyonlarca lira tasarruf edildiği söyleniyor. hatta seçim döneminde kaynak sorunu tartışması olduğunda hazinenin dolu kasası gösteriliyordu.siyasi açıdan değilde ekonomik açıdan şunu öğrenmek istiyorum türkiye akp hükümeti döneminde son yıllarda büyük oranda azalmış olsada benim bildiğim 13 yıldır bütçe açığı veren bir ekonomi görünümünde.bütçe açığıda devletin gelirleriyle giderleri arasında fark olduğuna göre, bu farkta sürekli negatif olduğuna göre nasıl oluyorda hazinenin kasası doluyor ve taşıyor?
YanıtlaSil2)hazinenin kasasının dolup taşmasının ölçütünü bütçe açığına bakarak mı anlıyoruz yoksa başka bir göstergeye mi bakmamız gerekiyor? eğer bütçe açığına bakıyorsak devletin kendi gelirini harcamasının yanında bütçe açığını aldığı borçlarla kapatan bir ekonomi görünümü sergiliyor.açıkçası hazinenin kasası son 13 yılda doldu denirken hangi göstergeye bakılarak bunun söylendiğini anlayamadım
saygılarımla
Bir ülkenin ekonomisi hem bütçe açığı hem de cari açık veriyorsa ve üstelik özel kesimin borcu da sürekli artış içindeyse ve birileri hazinenin kasası doldu da taştı diyorsa bir tek şeyden emin olun ki o hazine devlet hazinesi degildir.
SilSayın hocam aslında bir konuyu doğru anlayıp anlamadığımı teyit etmeniz açısından ve olaya doğru yaklaşıp yaklaşmadığımı bilmem açısından şunu sormak istiyorum;
YanıtlaSilörneğin türkiye kamu sektörünün dış borçlarını öderken bunu hazine vasıtası ile yaptığını biliyorum. hazine merkez bankasındaki döviz hesabından borcu olduğu tutardaki parayı, merkez bankasını aracı kullanarak yurt dışına transfer ettiriyor.
tam emin olamadım ama bu süreç şu şekilde mi işliyor; hazine merkez bankasına kendi hesabındaki döviz transferini yaptırmadan önce,bu döviz transferinin karşılığı olacak kadar tl yi merkez bankasına yatırıp döviz transferini bu şekilde yaptırıyor değil mi?yani döviz transferi yapılmadan bu döviz transferinin tl karşılığı piyasadan çekilip merkeze yatırılıyor merkezde bunun karşılığı döviz transferini gerçekleştiriyor.bu süreçin işleyiş mekanizmasını merak ettiğim için sorma gereği duydum.
2)burdan şu sonucu çıkarıyorum;hazine yurtdışıdan borçlandığında eğer bu parayı içerde harcamak istiyorsa,bu borcu merkez bankasına yatırarak bunun karşılığı tl yi piyasaya sürecek ve neticede yurtdışından alınan borç neticesinde parasal genişleme olmuş olacak. fakat bu borç yurtdışına geri ödenirken hazine, borç+borcun faizine denk gelecek tl tutarını piyasadan çekerek hazineye yatıracak.bu durumun etkiside piyasada eskisine nazaran tl bazlı bir parasal daralma olacaktır sonucuna ulaşıyorum.
bu mekanizma bu şekilde mi işler ? eksik yada yanlış gördüğünüz yer varsa düzeltirseniz sevinirim.
saygılarımla Doğkan Aygün
İyi tatiller mahfi hocam. Kafanı dağıtıp gelmeni bekliyoruz hocam :). Alper D.
YanıtlaSilHocam konu olarak geç oldu ama Yunanistanın durumunu özetleyen güzel bir video hazırlamışlar. https://www.youtube.com/watch?v=C8xAXJx9WJ8
YanıtlaSilTÜRKİYE'YE ESRARENGİZ PARA AKIŞI!
YanıtlaSil8 Temmuz 2015
Avrupa Birliği Polis Teşkilatı EUROPOL’ün bugün yayınlanan bir raporunda kuzey ülkelerinden Türkiye’ye yönelen sır para trafiğinden söz edildi. Başlangıcı 2010’a giden olayda Ukrayna’da aynı kasabadan kuryelerin Türkiye’ye esrarengiz biçimde yarım milyar dolardan fazla para kaçırdıkları iddia edildi.
ANKA’dan Orhan Aysezen’in haberine göre; Avrupa Birliği Polis Teşkilatı EUROPOL’ün “Nakit Paranın Suç Örgütlerince Kara Para Aklamada Bir Kolaylaştırıcı Olarak Kullanımı Hakkında Stratejik Raporu” yayınlandı. “Nakit Hala Neden Kral?” başlıklı raporun eğilimler bölümünde şöyle denildi.
“İsviçre, her ne kadar kayıtlar hala İsviçre’ye hareket eden paranın gidenden fazla olduğunu gösterse de, hem içeri hem de dışarı her anlamda nakit hareketlilikleriyle ilgili en önemli ülkedir. Çin de; AB’den Orta Doğu’ya nakit hareketlerinde de önemli rol oynayan Türkiye gibi, en tepedeki destinasyon ülkedir. Rusya, büyük ölçüde Baltık ülkeleriyle (Letonya, Litvanya ve Estonya) fakat aynı zamanda Polonya ve Romanya ile de ilgili olmak üzere Avrupa’dan ve Avrupa’ya olan nakit akışında hem bir kaynak hem de bir hedef ülkedir. Nakit kaçırılsa da, Rus ve Ukraynalı kuryelerin fonları açıkça beyan etmeleri gibi bir eğilim de görünüyor.”
SIR PARA TRAFİĞİ!
Raporda yer verilen bir örnek olayda Türkiye’den de söz edilirken şöyle denildi:
“2010 başlarında EUROPOL açıkça beyana konu olan büyük miktarda nakit paranın Ukrayna’dan çıkıp Romanya ve Bulgaristan üzerinden fiziki olarak Türkiye’ye nakledildiğine yönelik sınır geçiş hareketleriyle ilgili bilgi almaya başladı.
Büyük miktarda nakit, düzenli aralıklarla Ukrayna’da, aynı kasabadan çıkan kişilerden oluşan küçük bir grup tarafından AB üzerinden taşındı.
Bu kişiler kiraladıkları küçük minibüslerde birlikte seyahat ediyor ve sınırdayken bir kişi, parayı, gerçi hemen hemen kesinlikle paranın sahibi olmasalar da diğer yolcular adına beyan ediyor. Meblağ 0.5 – 1 milyon dolar ve daha küçük miktarlarda avrodan oluşuyor.
AB yetkilileri açıkça beyan edilmelerine karşın nakit hareketlerinin şüpheli göründüğüne dikkati çekiyorlar: Fonların kaynağı şüpheli ve büyük nakit toplam kuryelerin hayat standartlarıyla orantılı değil.
Kullanılmaya devam edilirken belirlenen rotada beyan edilen meblağlar giderek artıyor ve büyük ölçüde şüpheli: 2008’den bu yana 550 milyon doların ve 14 milyon avronun üzerinde nakit, aynı küçük kurye grubu tarafından fiziksel olarak nakledildi.
Yasal beyana konu olan meblağ, (her ne kadar beyan unsurları, örneğin gerçek lehdar ve konuyla ilgili diğer bilgi kısmen tamamlanmış veya eksik olsa da) AB Nakit Kontrol Düzenlemesi 1889/2005 ile uyumlu. Gümrük Servisleri, şüpheli nakit hareketlerine karşı harekete geçmelerini önleyen mevzuat engellerine karşı cesaretlendirilse de herhangi bir ferdi suçla bağlantılandırmayı onaylamak mümkün olmamıştır: İlgili ülkelerde herhangi bir gümrük, para birimi ya da ceza kanunu ihlali olmamış, nakdin beyanı olarak kalmıştır.”
KARA PARA AKLAMADA NAKİT KULLANIMI!
Raporda kara para aklama yöntemlerinin gelişen teknolojiye oranla hala nakit üzerinden gerçekleştiği, tüketiciler parayı terketse de suç unsurlarının nakit kullanmayı sürdürdüklerine dikkat çekildi.
Rapora göre AB’de finansal sistem içinde şüpheli işlem araştırmalarını tetikleyen ana unsur tüm raporların yüzde 30’undan fazlasında nakit kullanımı oldu.
EUROPOL Direktörü Rob Wainwright, Avrupa polisi için kara para aklamada nakit kullanımının suçla mücadelede önemli engel oluşturduğunu bildirdi. Kurum, muhafazakar bir tahminle AB Üye Devletlerinde nakit yoluyla aklanan kara paranın her yıl 1.5 milyar avro dolayında olduğunu tahmin ediyor.
http://odatv.com/n.php?n=turkiyeye-esrarengiz-para-akisi--0807151200
Aynı sorunu maalesef bende yaşıyorum sayın hocam. Bende Türkiye'nin önde gelen üniversitelerinden birinin iktisat bölümünden 'onur öğrencisi' olarak mezun oldum. Çok iyi derecede ingilizce biliyorum ama işsizim. Bana gelen iş teklifleri ise çağrı merkezi veya sekreterlik... Bu işleri asla küçümsemiyorum ama madem benim kapasitem bu işlere yetecek kadar ben neden okudum? Neden dereceyle mezun oldum?
YanıtlaSiltürkiye ekonomisinde bana göre değişen en önemli olgu finansal yükümlülüklerin sert biçimde yön değiştirmesi olmuştur. 2002 öncesinde iktisadi yükün büyük kısmını kamu iktisadi tabanı sırtlıyordu. kamu ekonomisi kötü yönetildiği içinde bütçe açığı büyüyordu ve giderek makro iktisadi dengesizliği yaratıyordu. oysa 2001 sonrasında iktisaden yük özel sektör tabanına bırakıldı... büyümenin koç başı olarak özel sektör seçildi ve özelleştirmeler palazlandırılarak da bu modele çanak tutuldu. fakat bu model düşük kur-yüksek reel faiz politikasıyla az üret çok borçlan gibi bir paradoksallık yarattı ekonomimizde! kısacası ekonomimizde tıpkı siyasetimiz gibi!.. sadece yüzler değişiyor fakat temel sorunlar asla değişmiyor!... zaten değişseydi: işletme fakültesini iyi bir derece ile bitirmiş birisi olarak özel güvenlik görevlisi pozisyonundan daha iyi bir pozisyonda iş piyasasında yer alabilirdim keza çok sayıda iktisadi ve idari bilimci arkadaşım gibi!...
YanıtlaSilhocam iyi tatiller!.. hocam, 1997 güney doğu asya krizinden önce bu coğrafyadaki ekonomilerde yüksek düzeyde sıcak para girişleri olmuş ve hatırladığım kadarıyla da uzun süre bu akımlar devam etmişti. fakat bu süreçte bu ekonomiler bu sermayenin büyük kısmını ticarete konu olan sektörlere değil tıpkı bizim son 12 yıldır yaptığımız gibi ağırlıklı olarak gayrimenkul v.b gibi katma değeri düşük , döviz yaratma kapasitesi zayıf dar iktisadi tabana yönelik aşırı sermaye yığılımı yaptığını gördük. bir nevi çok çarpık bir sermaye dağılım mobilizasyonları zaafiyeti yaşanmıştı. hocam bana göre biz de ne yazık ki benzer bir krizi ve hane halkları borç stokunu eklediğimizde belki de daha uzun vadeli olabilecek bir finansal krizi yaşayabileceğimizi düşünüyorum!.. sayın hocam bu konudaki düşünceniz nedir?. saygılar sunarım hocam...
YanıtlaSilhocam, hem türkiye ekonomisinde hem de gördüğüm kadarıyla küresel ekonomideki sorunlardan birisi de tasarruf- harcama ve/veya yeni tasarruf yaratan harcama-yeni tasarruf yaratmayan harcama stabilitesinin sağlanamaması durumudur!. sayın hocam, global boyutta makro iktisadi olarak sizce tasarruf-harcama parametresinde optimal denge neden kurulamıyor?. saygılar....
YanıtlaSil