Buradan Koalisyon Çıkmayacağını Söylemiştim

Seçim sonuçları belli olduktan sonra 9 Haziran 2015 günü bu blogda ‘Koalisyon Seçenekleri ve Erken Seçim’ başlıklı yazımda şunları yazmışım:

Seçim öncesi ve seçim sonrasında yapılan açıklamalara göre CHP, MHP ve HDP açısından koalisyonun bir takım ortak koşulları var: 17 – 25 Aralık olaylarının yargıya götürülmesi ve Erdoğan’ın anayasal yetkilerine geri dönmesi. MHP’nin bu ortak koşullara ek olarak olmazsa olmaz koşulu çözüm sürecinden vazgeçilmesi, HDP’nin ortak koşullara ek olarak öne sürdüğü olmazsa olmaz koşulu ise çözüm sürecine devam edilmesi şeklinde beliriyor.

Şimdi bu 4 koşul çerçevesinde oluşan görünümü bir tabloya dökelim.


17 – 25 Aralık Olaylarının Yeniden Yargılanması
Erdoğan’ın Anayasal Yetkilerine Geri Dönmesi
Çözüm Sürecine Devam Edilmesi
Diğer Konular
Toplam
AKP
X
X
√ X
2 √ 3 X
CHP
√ X
4 √ 1 X
MHP
X
√ X
3 √ 2 X
HDP
√ X
4 √ 1 X

Not: X konuya olumsuz yaklaşımı, √ olumlu yaklaşımı gösteriyor. Diğer konular birçok alanı kapsadığı için içinde olumlu bakış da olumsuz bakış da olacak diye düşünüyorum.

Tablodaki verilere bakıldığında AKP’nin bu üç partiyle tek tek ya da bir arada bir koalisyon kurma şansı görünmüyor. Ya da diğer konularda öyle büyük tavizler vermesi gerekiyor ki diğer partiler buna razı olsun. Böyle bir durum da şimdilik mümkün görünmüyor.

Tabloya göre koşulları itibariyle en uygun 2 parti CHP ile HDP görünmektedir. İkisinin milletvekili toplamı 212 etmekte ve yeterli sayı olan 276’ya ulaşamamaktadır. Bu ikiliye en yakın görünen MHP’dir. MHP, bu ikiyle eklenirse sayı 292’ye yükselmekte ve yeterli sayıyı geçmektedir. Ne var ki MHP’nin olmazsa olmaz koşulu çözüm sürecinin terk edilmesi, HDP’nin olmazsa olmaz koşulu ise çözüm sürecinin devam ettirilmesidir. Bu durumda bu üçlünün bir koalisyon kurma şansı bulunmuyor.

AKP’nin tek başına bir azınlık hükümeti kurma ve güvenoyu alma şansı da aynen hükümet kurma durumunda gibi imkan dahilinde görünmüyor. 

CHP’nin MHP ile birlikte bir azınlık hükümeti kurarak HDP’nin dışarıdan desteğini alması da pek mümkün görünmüyor. Çünkü bu olasılık da sonunda çözüm sürecinin devam edip etmeyeceği çıkmazına giriyor.

İşin bu yönüne ek olarak iktidara gelecek parti ya da partileri bekleyen sorunların durumu da çok önemli. Ekonomide mevcut durum hiç de parlak görünmüyor. Büyüme üç yıldır potansiyelin oldukça altında bulunuyor. İşsizlik ve enflasyon düşürülemiyor. İhracat son beş aydır geriliyor. Cari açık hala çok yüksek düzeyde seyrediyor. Faizler yükseliş içinde görünüyor. TL’nin değer kaybı devam ediyor. CDS primi yüksek düzeyde kalamaya devam ediyor. Dış borçları çevirmek ve cari açığı finanse edebilmek için yıllık 200 milyar dolar dış kaynağa ihtiyaç bulunuyor. Bütün bunlar yeni hükümetin çok ciddi bir ekonomi politikası uygulamasını gerektiren koşullar. Bu tür bir ekonomi politikası, muhtemelen uygulayan parti ya da partilere oy kaybettirecek bir politika olacak. Ekonomiye ek olarak son birkaç yılda demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı gibi konularda çok ciddi itibar kaybına uğradık. Eğitimdeki halimiz ise tam anlamıyla bir felaket. İş başına geçecek hükümetin karşısında yıllardır ihmal edilmiş yapısal reformlar dağ gibi duruyor.

Böyle bir ortamda 13 yıldır iktidarda kalmış olan AKP dışındaki partilerin, pamuk ipliğine bağlı koalisyonlarla iş başına gelip bozulmaya yüz tutmuş ekonomik ve sosyal yapının sorumluluğunu üstlenmeleri bana pek akıllıca gelmiyor. Erken seçimden farklı bir sonuç çıkar mı? Emin değilim. Farklı bir sonuç çıksa bile bu sorunları çözmek kolay değil. 

Bu açmaza düşerken hangi hataları yaptığımızı itiraf ederek, inatlarımızı, direnişlerimizi bir yana bırakarak, gerekiyorsa özür dileyerek, hep birlikte ve bütün içtenliğimizle konuşarak çıkış yolunu aramalıyız. Aksi takdirde içine düştüğümüz bu labirente, çıkışı iyice zorlaştıran yeni bölmeler eklenmeye devam edecek.

Seçimden sonra 2 ay geçti ve başladığımız yerdeyiz.  ‘Koalisyon yapıyormuş gibi yapalım, oyun bozan biz olmayalım’ oyununun sonuna geldik. Ve ülke çok önemli 2 ayı da böylece kaybetti. Bugün çok net olarak söyleyebilirim: Büyük olasılıkla 2016’yı da kaybettik.

Son olarak bundan tam 13 yıl önce yazdığım bir yazının son sözünü tekrarlamak istiyorum: Siyasetçiler ikiye ayrılır: Siyasetçiler ve siyasetçiler.

Yorumlar

  1. AKP iktdarsız yapamaz...Yapacakları şey de azınlık hükümeti ile bir süre gidip anketler lehlerine dönünce erken seçim kararı almak...

    MHP'nin ''HDP ile aynı paralelde durmamak bahanesi ile ürettiği örtülü destek'' olmasaydı AKP-CHP koalisyonu kurulmak zorunda kalacaktı, aksi takdirce geçici seçim hükümeti zorunluluğu doğuyordu ki bu HDPnin hükümete girmesi demektir...bu saatten sonra da HDP ve AKP aynı masaya oturamaz..

    AKP kaybettiği oyları seçimde geri almayı düşünüyorsa bunca insanımızı pırasa beyinli sanıyor demektir..: güncel anketler seçmen tercihlerinde oynama olmadığını gösteriyor...RTE kabullenemese de oylarındaki dramatik düşüşün nedeni bizzat kendisi ve kendine yaptırdığı saraydır...RTE siyaseten tasfiye olmadan da AKPnin toplum nezdinde güven bulması mümkün değildir, güvenden kastım oy oranlarındaki artıştır..

    RTE işgal ettiği resmi görevleri bırakmamak için elinden gelen herşeyi yapacaktır... zaten en başından beri amacı süre sınırlaması olmayan bir iktidar modelini ülkeye dayatıp rahat rahat ülkenin başında kalmaktı... Bunu nerden anlıyoruz? İran ABD ile anlaşınca AKPli bağzı çevrelerin ''vah vah tüh tüh yazık oluyor'' demesinden... Niye? çünkü bu arkadaşların Türkiyeye dayatmak istediği siyasi rejimin iskeleti İran'da canlı bir örnek olarak yaşıyor, ''İranda oluyor da biz de neden olmasın'' 1980lerin AKıncı gençlik örgütlenmelerinin de 1 numaralı siyasi propagandasıydı...Evet Türkiyede İran benzeri islami bir devrimi 1980lerden beri bu arkadaşlar hep savundular, çünkü eldeki iktidarı sınırsız kılmanın yolu oradan geçiyordu...

    RTE ve AKP hiçbir zaman şeffaf da olmadı, hep bir gizli ajandaları vardı... 2011 sonrası önlerinde engel kalmadığını düşünüp akıl almaz projelerini uygulamaya koydular ve fena halde çuvalladılar... bu saatten sonra iktidarsızlık diye bir alternatif olamaz.. ne yapıp edip o makamları işgal etmeleri lazım..

    Kimse de ADnun iyi polis olduğunu iddia etmemeli... Bu arkadaşların hepsi kötü polis... En basitinden Başbakan sıfatına sahip olan AD, kesinleşmiş mahkeme hükmüne rağmen kendisine bağlı gözüken TOKİ'nin Saray inşaatını engellemek için ne yapmıştır? Hiçbirşey! Anayasanın bariz hükmüne rağmen mahkeme kararını uygulayamayan bir başbakanın varacağı yer Yüce Divan ve anayasal düzeni fiilen kaldırmak nedeniyle müebbetle yargılanmadır...

    Mahkeme kararları yasamayı(TBMM) ve yürütmeyi(CB+Hükümet) bağladığından çıkartılacak bir kanunla o yapının şu veya bu amaçla kullanılmasını sağlamak da mümkün değildir... Yapılması gereken tek şey mahkeme hükmünü uygulamaktır... ama yapamazlar çünkü esas çöküş o anda başlar...

    Geri vites yok hep ileri... ileri de uçurum olsa bile!!!

    YanıtlaSil
  2. Ülke dışındaki gelişmeler de eklenince (FED'in ileride muhtemel faiz arttırımı, Çin'in devalüasyon hedefleri ve diğer ülkelerin buna verecekleri tepkiler vs.) derken iktisadi durumun değişmesi dengeleri çok değiştirebilir diye düşünüyorum hocam. Ne dersiniz? Bu gelişmelerden sonra hiç bir partinin ekonominin sorumluluğunu üstleneceğini de düşünmüyorum. Belki dürüst, vicdanlı biri gelir de önceki zamanlarda olduğu gibi sorumluluğu alırsa, belki kendi kariyeri biter ama ülke kurtulur.

    Risk primimiz de hem siyasi hem de iktisadi bilinmezlikler sebebiyle artacak gibi gözüküyor iyice. Bu da cari açığı daha da finanse edilemez bir boyuta getirebilir. Sürdürülebilirlik ortadan "kaybolabilir". Beklenti yönetimi zaten anlamını yitirmeye yüz tutmuş. Beklentiler daha da olumsuzlaşırsa, çok daha kötü bir olumsuzluk hava esebilir.

    2016'yı kaybettiğimize katılmakla beraber, biraz fazla iyimser olduğunuzu düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. BUnlar yeni gelişmeler değil. Ben burada son iki yıldır ekonomideki bozulmayı yazdım durdum. Bir çok iktisatçı da bu bozulmaya dikkat çekti. Büyüme oranı yüksekken birçok bozulmayı gizliyordu. Her şey halının altına süpürülüyordu. Şimdi halı gidince her şey açığa çıktı. Türkiye'nin işi zor artık.

      Sil
  3. Hocam secimden yine yaklasik sonuc cikarsa yine ayni seyler mi olacak (koalisyon calismalari-gorusmeler-kuramadik-erken secim)?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. diğer seçimin 3 ihtimali var (erken seçim bunlardan biri değil) 1- akp tek başına iktidar 2- akp-chp koalisyonu 3- akp-mhp kolisyonu. kendimi milletini seven biri olarak görürüm ama akp+mhp koalisyonu Türkiye için hayırlı olur mu emin değilim... Yeni seçimde yine bir şey değişmezse bu sefer tarflar biraz daha istekli olabilirler (bu durumda tabiki AKP biraz daha fazla ödün vermek zorunda kalabilir); birde seçim kasımda değil ekimde olabilir (buna imkan var), bu da zaman kaybı açısından çok kötü olmaz.Bu durumda fed eylülde arttırırsa 2-3 aylık bir kaybımız olur; eğer aralıkta arttırırsa gene yırttığımıza şahit olabiliriz...

      Sil
    2. Seçimden hangi sonuç çıkarsa çıksın Türkiye ekonomisi artık yokuştan aşağıya inmeye başladı. Bunu tersine çevirebilecek bir irade yok.

      Sil
  4. aslında en ideal koalisyon ortakları Erdoğan-Öcalan ikilisiydi. bunca senedir müzakere ettiler, bir yığın pazarlık yaptılar. belki seçimden iki gün önce Diyarbakır'da bomba patlamasaydı, ortam gerilmeseydi Öcalan'ın talimatıyla 15-20 kadar milletvekili AKP azınlık hükümetine destek verebilirdi. ne de olsa en yakın seçim 2019'daydı. ilk etapta kaybedilen milliyetçi oylar AKP açısından 2019'a kadar tekrar kazanılabilirdi.
    neyse ki yukarıda zikrettiğim berbat senaryo gerçekleşmedi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen cümle kurmak için dizgi bilim yeterli olmuyor anlam bilim de çok önemli...

      Sil
  5. AD'nun kaosa dur diyeceğini düşünmüştüm yanıldım. Hocam haklı çıktı. 2016 nın kaybedildiği konusunda da haklı tabi.

    Bilinç olmadan olmuyor.

    YanıtlaSil
  6. Sayın hocam doların tepkisi çok cılızdı. Üstelik 2.82 de düzeltme yaptı. Bist in tepkisi de öyleydi.
    Bu sizin doların yönü yukarı tezini bence çürüttü
    FED bir faiz artırsa, hukumet kurulsa dolar 2.30 seviyesine dönecek beklenti satılacak diye yorumluyorum.
    Sizden doların bu Cılız tepkisini yorumlamanızı rica ediyorum.
    Saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman gidin forex'te short'layin dolari ocak ayi 2.50 seviyelere. Hatta 2.30 felan tum mal varliginizi yatirin. Bu sayede ekonomi teorilerinden biraz uzak kalirsiniz karninizi doyurmak icin ugrasirken.

      Sil
    2. Cılız olmaması için seviyenin USD için 3 bir gün hareket bu sonuçta yıl sonu 3 olma ihtimali %51 artik

      Sil
    3. Yılbaşında 2,30 olan USD kuru bugün 2,83. TL 8 ayda yüzde 23 değer kaybetmiş. Ben yılbaşından beri USD'nin yönü yukarı diyorum. % 23 değer kaybı Doların yönünün yukarı olduğunu göstermiyor mu? Koalisyon olmayacağını zaten piyasa son bir haftadır satın alıyor.

      Sil
  7. Pazartesi günü 2 yıl önceki AKP'li eski ilbaşkanıyla yan şehirdeki üretim tesisindeki bir arızaya giderken(bir büyükşehirden diğer büyükşehire şehirlerin isimlerini bilinçli olarak vermiyorum)başkan ne olacak koalisyon diye sorunca bana 'onların tek derdi koltuk ve pozisyonları,sana ,bana,ekonomiye olanlar umurlarında değil,musibet geliyor mali yönden kendini emniyete al''dedi.Durum budur.Atatürk taa 90 sene önceden bu durumu görüp bize ve evlatlarımıza vazife vermiştir.

    YanıtlaSil
  8. 2016? Cok iyimsersiniz. Subprime Mortgage krizi ciktigi zaman yapilan genel yorum o kirizin once ABD. ABD'nin duzelmeye baslamasi ile Avrupa, Avrupa duzelince son olarak da Gelismekte olan ekonomileri dibe batiracagiydi. 2016 yili Avrupa'nin toparlanma yili olacak, su an etkilerini gordugumuz ekonomik problemler ise iste o zaman kriz olarak karsimiza cikacak.

    YanıtlaSil
  9. Siyasetçiler hakkında aklısınız. Hepsi aynı. Benim de bir tespitim var siyasetçilerle ilgili. Bilmem katılır mısınız...
    Örneğin XYZ partisinden siyasete atılmak istiyorsunuz.
    Partiye gidersiniz, seçim listesine girebilmek için daha önceden belirlenmiş bir hava parasını ödeyerek listeye girersiniz. Aday adayı olduktan sonra kesenin ağzını biraz daha açarsınız. XYZ seçim kurulu üyelerini yemeklere götürürsünüz, kendinizi aday seçtirmek için... XYZ partisine ödediğiniz para oranında, sıranız belirlenir. Yani en çok parayı bastıran 1. sıradan, diğerleri sırayla 2. ve 3... sıralardan aday olur.
    XYZ partisinden MV adayı olmayı bu şekilde başardıktan sonra, kesenizi bu sefer sonuna kadar açarsınız, kendinizi halka tanıtmak için gereken bütün seçim kampanyaları, reklam broşürleri, hepsini siz organize eder ve ödersiniz. Sanırım bugünün parasıyla en az 300-400 bin lira harcamak gerekiyor, milletvekili adayı olmak için... Bu rakam bir çok insan için çok ciddi bir bütçe. Üzülerek belirtmem gerekiyor ki, bu gerçek tüm partiler için geçerli... Yani paranın gücü, siyasette de kendini gösteriyor maalesef...
    Bakıyorum kabineye giren milletvekillerine, mühendis çok az, iktisatçı sayılı. Ama doktor ve avukat çok. Para kimdeyse, girmiş meclise. Böyle olunca yapılan siyasetin niteliği de düşüyor maalesef. Ben ülkeyi teknokratların yönetmesi taraftarıyım. Ülkeyi yönetmeye aday olanların mutlaka ekonomi ve iktisadi konulara hakim olması, sanayi yapıtaşlarını bilmesi, enerji, dış politika tarih vb gibi birçok konuda asgari bilgiye sahip olması gerekir. Doktor olmaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Avukat ve doktorları meclise dolduruyorlar adamlar memleket idaresinden bihaber... avukatlık zaten çok abartılan bir meslek üstüne üstlük hukuk sosyal bir bilim bile değil...

      Hukuk; normatif/ilkesel, statik/durumsal ve ekoloji-dışı/bağlamdam-dışı bir bilim dalı olduğu için tamamen matematik meselesidir.. Yani salt hukuk eğitimi kişiyi entellektüel yapmaz..

      Halbuki siyaset bilimi, ekonomi ve sosyoloji gibi sosyal bilimler devletin ve toplumu ilgi alanı olarak belirlemiş ampirik/olgusal, dinamik/tarihsel ve ekolojik/bağlam-içi disiplinler olarak geniş açılı bir kavrayış sağlayabilmektedir..

      Hukuk eğitimi alan bireyler içinden geçtikleri formasyonun kişiliklerine yaptığı narsistik deformasyon gereği herşeyi olur/olamaz ikileminde değerlendirerek hukukun kendilerine öğrettiği matematik ile hareket etmekte ve güncelin realitesinden giderek uzaklaşmaktadırlar...

      Bu durumun olumsuz yansımasını, TBMM çatısı altına doldurulan hukuk eğitimi almış milletvekillerinin belli bir siyasa üretilmesi aşamasında takındıkları; ''yasalar-anayasa izin veriyorsa bu politikayı neden yapamayalım... yasa açık ve net'' tarzı oportünist çıkışlarından gözlemlememiz mümkündür...

      Söz gelimi aynı hukukçu milletvekilleri sosyal bilimler açısından yetersiz olduklarından dar bir bakış açısı geliştirip; cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin parlamenter sisteme aykırı olduğunu, klasik parlamenterizmden ciddi bir sapma olduğunu kavrayamamakta ve politik tercihlerini buna göre üretebilmektedir...

      İktidar partisinin hukukçu milletvekilleri tarafından, ''hukuki değil siyasal bir belge olan anayasanın ruhuna aykırı'' onlarca yasanın TBMMden ''usulüne uygun'' geçirildiğini de görüyoruz...

      Netice itibariyle parlemantemonun hukukçularla ve doktorlarla doldurulması toplumsal algıya oynanan bir PR çalışmasıdır ve kanımca kalitesiz bir meclis yapısının göstergesidir..

      Sil
    2. Platonun erdemliler meclisi var o olur mu öyle olmazsa iranın velayet i fakıh sistemi var o olsun

      Sil
    3. Mesele doktor mühendis olmakta değil insan olmakta. Dürüst çocuklar yetiştirebilseydik dürüst politikacılarımız olurdu.

      Sil
    4. Evet gerçekten de mesele kişilerde değil sistemde. Parti disiplinini anlayabiliyorum. Yani milletvekili partisinin aldığı karar doğrultusunda hareket etmeli. Ama bu her konuda böyle olursa o milletvekilinin kendi kişiliği kalmıyor. Liderin her dediğini kabul edip hep onun dediği yönde oy kullanacksa 550 milletvekiline ihtiyaç yok ki. Komisyonları oluşturabilecek sayıda milletvekili (mesela 150 kişilik bir TBMM) bize yeterli. Zaten lider ne derse o oluyor bari 400 kişinin bütçeye yarattığı yükten kurtulalım.

      Sil
    5. Terminate Tor, benimle aynı gözlemde olan birine rastladığıma sevindim. yazdıklarınıza yüzde yüz katılıyorum.
      her mesleğe saygım sonsuz ama herkes mesleğini icra etsin. ülkeyi yönetmeye aday olmak herkesin harcı olmamalı. şu anki durum milletvekilleri, genel başkanın piyonu, mecliste oy elini kaldırıp oy verip vermemekten başka bir şey yapamıyorlar, (nitelikleri yok) böyle olacaksa o zaman sayıları indirilsin Mahfi Bey in dediği gibi. Onların maaşları hepimizin cebinden çıkıyor...

      Sil
    6. Çözüm; Partiler için önseçim sisteminin zorunlu anayasal müessese haline getirilmesi böylelikle atama yoluyla milletvekilliği dönemi kapanır... aynı anayasal zorunluluk partilerin merkez ve taşra yönetimleri oluşturulurken de yapılmalıdır....

      Şu an partiler resmen kooptasyonla yönetiliyor... tabandan tavana yayılan bir süreç yok... RTEnin ADnu getirip ''bunu seçeceksiniz'' diyip genel başkan yapması bunun en tipik örneği... tüm bunların demokrasi de yeri yok...

      Sil
    7. Bu konuya biraz genelden bakmak gerekir, meslek sınıflandırması yanlış olur.Berna hanımın dedigi gibi mesleğini veya hilelerini siyasete taşıması yanlış olur.
      Bu şekilde bakılınca mv oluşumunda kendinw has bir sinav sistemi oluşmalıdır.
      Aynen lise, universite, kpss öğrencilerine yapilan zulme benzer ama onun kadar değil.
      Deniyor ki o zaman biz bu zamana kadar hayatın sınavını verdik bir de burada mı sinav olacak evet olmalı...
      Buraya gelene kadar bile cok fırın ekmek yenmeli.
      Eğer bir lider diyorsa ki; siyasetçilere zimmet, irtikap konusunda müsamaha gostermezsek, siyaset yapacak adam bulamayız.
      Aslında bu kendisinin ayıbı değil toplumsal kalkınmışlık duzeyimizi ifade ettiğine inanıyorum, izin verdiğine değil...
      Bir çok kişi tarafindan bu şekilde eleştirildi.
      Önce ahlak açısından kendimizi degerlendirmemiz gerekir.
      Son okuduğum iki kitapla şu kanıya ulaştım;
      Bir toplumda rant olmalı, çıkar olmalı, ama ahlaksızlık asla olmamalı, bu yönden Abd örnek ama bunu nasıl anlatmak lazım.
      Deniyor ya bir şeyin Türkiye ye uyarlanması...
      Direkt abd den söze girerek benimsetmek imkânsız.
      Zemine çökmüş öyle sorunlar var ki hiç çözülmez.
      Çoğu zaman birşeyler yapmak için cok geç olduğu zamanlara şahit oluruz, ülke olarak bu belki binlerce kez söylendi.
      Artık devrim mi denir darbe mi denir, böyle şeyler gerekli ama onu yapacakların bile hesapları var.
      İşin gelip kilitlendigi nokta ahlak...

      Sil
  10. Davutoglunun secim sonrasi halkin verdigi mesaji anladik derken kastettigi neymis hayret dogrusu! Bu aksam 1 saate yakin konustu takip ettim koalisyonun nicin kurulamadigina dair en ufak bir cikarimda bulunamadim. Kendilerini bu kadar layusel zannetmelerinin toplumun ekserisinin atfettigi kutsiyetten kaynaklandini dusunuyorum. Secim calismalarinda bazilarinin gittigi yerlerde elini genc yasli demeden herkese opturdugunu gormustum. Ne kadar utanmistim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkes halkın verdiği mesajı kendisine göre anlamış.

      Sil
  11. Merhaba Hocam,bir şey sormak istiyorum:7 Haziran seçimlerinde sandıktan koalisyon çıktı,yani halk birbirinizle anlaşıp bir koalisyon hükümeti kurun dedi.Hani sandıktan halkın istediği çıkıyordu.Partilerin ben koalisyona girmicem,benim şu tavizlerim var,bu olursa şu olmazsa ben yokum gibi tavırları haklı mı sizce? Tamam partilerin çözüm süreci vb. kriterleri var ama halkın kararına uymayıp tekrar seçime gitmeleri doğru mu sizce?...

    Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Koalisyon için tekil çıkarlardan fedakarlık etmek ve demokrasiye uymak gerekiyor. Sizce bunlar mevcut muydu? Bence değildi.

      Sil
  12. 80 milyon insanın kaderi tek bir adamın ihtiraslarıyla şekilleniyor ne yazık ki.

    Hocam bir de Yordam Kitap'ın Almanca aslından çevirdik dediği ve hakkında tartışmalar bulunan üç ciltlik Marx'ın ''Kapital''i hakkında görüşünüz var mı? Almaya değer mi sizce?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapital'i okumak insanın bir anlamda kendisiyle sınavıdır. Zor bir uğraştır. İnsanı zorlar. Bence okunması gereken bir eserdir. 20. yy birçok birikimi içinde taşıyan bir yy dır. Bu birikimin temelinde Darwin, Freud ve Marx'ın eseri var.

      Sil
    2. Kesinlikle katılıyorum üstad...Dilinize sağlık...

      Sil
  13. Başbakan herşeyi denedik dedi sözlerinde bende o sözlerden çıkardığım hiç denemedik aslında zaman oynuyorduk gibi çok net halinden ve sözlerinden bu çıktı. Hocam siz tabiki de doğru tahmin yapacaksınız siyasetçilerimizden ne olduğun biliyorsunuz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Estağfurullah, ama daha ilk günden söylenen sözlerin bizi buraya getireceği belliydi.

      Sil
  14. Bence cok onemli bir konuya deginmissisniz. Siyasetin finansmani ve nitelikli genc insan gucunun siyasete ilgisinin saglanmasi en onemli konular bence. Nitelikli gencler siyasetle ilgilenmeyince yada korkunca sahne siyaseti devlette guc kazanmak,gucu paraya cevirmek amacli esnafa kaliyor. Nitelikli nicelerinin mevcut sisteme dahil olunca parti disiplini icinde mecliste parmak kaldiriciya donustugunu huzunle gorduk. Siyasi parti icinde demokrasiyi uygulamayanlarin ulkeye demokrasi vaad etmesi komik oluyor. baskanin delegeleri, delegelerin baskani sectigi bir kisirdongu degisimin onundeki en onemli engel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yüzde yüz doğru. 3 büyük partiye gittim, üçünde de durum aynı. maalesef. değişir mi, değiştirirler mi bilmem. çünkü bu işi kazanç (çıkar) kapısı haline getirmişler. Memlekete bir faydam olsun diye düşünen sayılı kişi var içlerinde. Nitelikli gençleri aralarına almıyorlar. Parası olan MV oluyor. durum bu.

      Sil
  15. AKP neden iktidarı bırakmak istemiyor? Örnekleyelim: Size büyük bir yanlış yapan arkadaşınıza nasıl karşılık verirsiniz? Çamur atana gül mü atarsınız? 17-25 Aralık bana göre post-modern darbeydi... Evet tam bir darbe.. kesinlikle adli bir süreç olarak görmüyorum...

    Çünkü tersinden bakar ve olağan adli bir süreç olduğunu varsayarsak buradan aynı zamanda şu anlam çıkıyor: ''2002den beri iktidarda olan AKP, soruşturmaların ve adli takibin başladığı 2012-2013 yıllarına kadarki olan 10 yıllık iktidarı döneminde hiç yolsuzluk yapmamıştır.. eğer yapmış olsaydı 17-25 aralıkdaki gibi türk polisi ve savcısından kaçamaz ve mutlaka yakalanırdı... eee 10 yıl boyunca Türk halkı olarak böyle bir adli süreç duymadığımıza göre demek ki AKP 10 yıl boyunca hiçbir yolsuzluğa bulaşmamıştır''.... Evet evet aynen bu anlam çıkıyor...

    AKPnin 2002den 2012lere kadar hiç yolsuzluk yapmadığına inanan varsa diyecek sözüm yok!; zira kamu ihalesi karşılığı şahsi vakıfına cebren bağış yaptırmak ya da İstanbul belediyesine rayiç bedelin üzerinde ihale bıraktırıp aradaki farkı paylaşmak bu arkadaşların 1990lardan beri yaptığı birşey... Tuncay Özkan ''bütün yollar İstanbul Büyükşehir Belediyesine ve Albayraklar Holdinge çıkıyor...Tayyip Erdoğanla beraber bütün ihaleler bu firmaya akıyor'' diyeli 10 yıldan fazla zaman oldu...

    2002den 2007 kadar olan dönemi hüsnü zan ile aklasak ve ''ANS varken AKP yolsuzluk yapmaktan çekinmiştir'' desek bile 2007den 2012ye 5 yıllık zaman ''gemisini yürüten kaptan'' olmak için fazlasıyla yeterli bir süre! Bu yüzden 17-25 Aralık İçişleri eski Bakanı Saadettin Tantanın kabine arkadaşı olan Enerji Bakanına yaptığı yolsuzluk operasyonu ile ASLA bir tutulamaz çünkü 17-25 aralıkta yolsuzluk operasyonu değil yani polis ve adli makamlar açısından tam bir muvazaa hali söz konusu...

    Bu durumunda en çok farkında olan, ama halka açık edemeyen AKPnin bizzat kendisi... o yüzden boksta kasığına tekme yemiş boksör gibi seyircilerin fair-play ile bağdaştıramadığı tavırlar sergiliyor... koalisyonu güçleştiriyor, hakimleri tutuklatıyor vs... bunu yapmadan hem hasmından intikam alması hem de güç gösterisi yapması mümkün değil.. çünkü olağan demokratik teamüller siyasette güç gösterisine izin vermez...

    Bir vatandaş olarak da beni ilgilendiren hasımların kavgası değil... ortalığa saçılan bilgi ve belgelerin gerçek olması... ettikleri bilek güreşi sadece kendilerini bağlar... her iki taraf da hukuk önünde hesap vermeden bu ülkede asla demokrasiye inanç yerleşemez...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tamamen zırva. içinde küçük doğrular lakin büyük yalanlar bulunan suçlamalar.

      Sil
  16. helal olsun terminate tor. yemin ediyorum nefes aldım. rahatladım.
    mahfi hocam, her ne kadar reelpolitik, ekonomik vd. durumlar bir hayli iç karartıcı olsa da, benzer fikir, duygu, düşünceye sahip insanların var olduğunu görebilmek ne güzel. bu blog, herşeye rağmen, uygar insanların da bu ülkede var olduğunu bana hatırlatıyor ve bende terapi etkisi yapıyor. ne diyordu şair: "bu memleket bizim, bu memleket bizim"

    YanıtlaSil
  17. hocam yaptığınız analiz bir çok yönden doğruluk gösterse de hdp ve mhp arasındaki zıtlığı sadece çözüm süreci bazında ele aldığından eksik kalmış.

    YanıtlaSil
  18. Koalisyon isteyen yok zaten. Hangi piskopat sandıktan koalisyon cıktı diye yorum yapabilir ki ?
    Ayrica mhp nin bu koalisyon surecinde resmen intihar ettigini dusunuyorum. Her seye hayir diyerek ufak hesaplar yaptilar millet bunu affetmez.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı