Ekonomi İçin Ufukta Zor Günler
Koalisyon mu olur erken seçim mi yapılır diye tartışarak
geçen her gün ekonomi elimizden daha çok kayıyor. Öyle bir noktaya doğru
gidiyoruz ki iktidar olmak mı iyi muhalefette kalmak mı iyi yanıtlamak zorlaşıyor.
Eldeki verileri ve bilgileri sıralayalım ve buna göre durum
tespiti yapalım. Önce kısaca siyasal duruma, jeopolitik risklere, terör
meselesine ve dünya konjonktürüne bakalım.
Siyasal durum karışıklığını koruyor. Diyelim ki erken seçim
oldu ve AKP 280 milletvekiliyle tek başına iktidar oldu. Bu kadar zayıf bir
iktidar yapısal reformları yapabilir mi? Bana olası görünmüyor. Jeopolitik
riskler ve terör tehdidi en yüksek düzeye çıkmış durumda. Sınırda çatışma devam
ediyor, ayrıca terör tırmanıyor. Düne kadar çözüm süreci bu olayların panzehiri
gibi takdim ediliyordu, bugün işler tersine döndü çözüm sürecinden vazgeçilmesi
bu gidişin panzehiri gibi sunulur oldu. Yani Türkiye’nin bu konularda kafası
karışık, net bir çözümü ve yaklaşımı yok.
Dünyada konjonktür iniş yolunda devam ediyor. Risk iştahı
giderek azalıyor, likidite bolluğuna karşın gelişme yolundaki ülkelere ilgi
azalıyor, tam tersine bu ülkelerden para çıkışı oluyor. Bunun temel nedeni de
Fed’in faiz artıracağına ilişkin beklenti. Son 15 gün içinde Eylül ayında faz
artırımı bekleyenlerin sayısı ikiye katlandı. Yıl bitmeden faiz artırımı
olacağı konusunda görüş belirtenlerin oranı ise yüzde 80’in üzerine çıktı. Fed,
faiz artırdığında “kusursuz fırtına” başlayacak gibi görünüyor. Çünkü bu
artırım bir defalık bir artırım olmayacak. İlk artırım, olayın artık devam
edeceğinin de sinyali olacak. Hatta şimdi asıl merak konusu; Fed’in ikinci faiz
artırımını ne zaman yapacağı oldu.
Şimdi de Türkiye ekonomisiyle
ilgili eldeki veri ve bilgileri sıralayalım.
1. Büyüme art arda üçüncü yıldır potansiyel büyüme oranının
altında kalıyor. İşsizliğin yüksek olduğu bir ekonomide bunun bedeli giderek
ağırlaşıyor. Her ne kadar Haziran ayı sanayi üretimi verisi umut yaratmış
görünse de bu gelişmenin kalıcı olması beklenmiyor.
2. Büyümede yapılan büyük fedakârlığa karşın cari açık hala
yüzde 5’in üzerinde kalmaya devam ediyor. Bunun temel nedenlerinden birisi
GSYH’nın da dolar cinsinden düşmüş olması.
3. Enflasyon, yaz aylarının etkisiyle düşme eğilimi gösterse
de yılsonu beklentisinin yüzde 8 dolayında olduğu ortada.
4. Türkiye’nin dış
finansman bağımlılığı devam ediyor. Önümüzdeki bir yıl için yaklaşık 165 milyar
doları ödeme zamanı gelen dış borç, 35 – 40 milyar doları da cari açık olmak
üzere toplam 200 milyar dolar dolayında dış finansman gereksinimi var. Bu büyük
finansman ihtiyacı Türkiye ekonomisini kırılgan hale getiriyor.
5. İhracat peş peşe 7 aydır düşüyor. Temmuz ayında, çok uzun
süredir ilk kez görülen bir durum ortaya çıktı: İhracattaki gerileme oranı
ithalattaki gerileme oranını geçti.
6. İhracattaki kadar vahim olmasa da turizm gelirlerimizde
de düşüş var.
7. Bütün bunlara paralel olarak TL, yabancı paralar
karşısında değer kaybediyor. İşin kötüsü bu kayıp ihracat artışı getirmiyor,
maliyet artışı getiriyor ve enflasyonu yükseltiyor.
8. Türkiye, son 6 yıldır orta gelir tuzağına takılmış kalmış
durumda. Kişi başına geliri, dolayısıyla refahı artıramıyor.
9. Türkiye’nin risk primi yükselmiş durumda. CDS primi 240’ın
üzerine çıktı (bu yıla girerken 184 idi.) Yabancı yatırımcıların raporlarında
Türkiye, riskleri giderek artan bir ekonomi olarak değerlendiriliyor. Böyle bir
ortamda inşaat dışında yeni yatırım yapılmıyor.
10. Türkiye, tasarruf oranını artıramıyor. 2000’ler
öncesindeki kaos ortamında bile tasarruf oranı yüzde 20’lerde olan Türkiye
bugün yüzde 14 dolayındaki tasarruf oranıyla, dışa bağımlı, sıkıntılı bir durum
yaşıyor.
Siyasal durum, jeopolitik durum, dış dünyanın durumu ve
Türkiye’nin ekonomik durumu kabaca böyle görünüyor. Bu durum son derecede
sıkıntılı bir görünüm ortaya koyuyor. Bu sıkıntılı durumu aşabilmek için iç siyasetten
dış politikaya, çözüm sürecinden yapısal reformlara kadar pek çok konuda
kararlı ve net adımlar atılması gerekiyor. Bu aşamada artık kimin, nasıl, ne
zaman ve niçin iktidar olacağının hiçbir anlamı yok. Böyle bir ortamda iktidar
olmak da iyi bir şey midir orası da net değil. Kimsenin birbirini yenerek
kazanç sağlayamayacağı bir noktadayız. Bir Çin Atasözü diyor ki: ‘Kör, körü
yenerse birlikte suya düşerler.’
2001 krizinden bu yana göreli olarak ileri gitmiş
göründüğümüz tek alan ekonomi. Orada da şu anda elimizde devasa bir sorunlar
yumağı var. Her geçen gün hastalık ilerliyor. Müdahale geciktikçe hastalık
iyileştirilmesi çok zor bir mecraya giriyor. Her geçen gün yaşananlar, her
gecikilen müdahale adımı Merkez Bankası’nın faizi daha fazla artırmasına yol
açacak şekilde gelişiyor. Merkez Bankası’na sürekli faiz düşürme çağrısı
yapanlar, Fed faizi artırdığında bu kez faiz artırmada geç kaldığı için Merkez
Bankası’nı eleştirmeye başlayacaklar.
Ağustos ayındayız. Kusursuz fırtına artık çok yakınımızda
bulunuyor. Bir Çin Atasözü diyor ki: ‘Uçurumun kenarında atın yularını çeksen
de yararı olmaz.’
Elinize sağlık burada da bir değerlendirme var. Müsadenizle paylaşıyorum. http://biyiklibanker.blogspot.com.tr/
YanıtlaSilTeşekkürler. Aklın yolu bir.
SilKüresel ekonomi çok kafamı karıştırıyor.
SilHerkes altın çok ucuzladı 2000 dolara kıyasla 1100 dolarlar neredeyse % 50 iskonto demek. Aynı şeyi petrol hatta tüm emtia lar için söyleyebiliriz.
Ama geçen gün altının son yüz senelik grafiğini incelediğimde 1100 doların çok yüksek bir değer olduğunu farkettim. Özellikle 2000 lerden sonra altında anormal bir değer artışı olmuş.
1970 ile 2000 yılları arasında 30 sene 300-400 dolar arasında gezen altına ne olduysa 2000 yılından sonra 10 sene içinde neredeyse 2000 doları gördü.
http://www.5yearcharts.com/2015/04/historical-gold-price-chart-how-much-is-gold-worth/
1 hafta öncesine kadar altın fiyatı çok uygun olmaya başladı yavaş yavaş almalıyım diyen ben şuanda kafam öyle karışık ki.
Sırf altına bakmak yeterli değil, Bond, Stock marketlerin toplam değerine ve emlak stoğununun toplam değerine bakmak da gerek, sonuçta varlık değerleri hakkında bilgi verir.
SilDoğru söylüyorsunuz. Söylediğinize benzer bir fiyatlama kriteri olarak Tüfe ele alınmış. Amerika tüfe (US CPI) oranına göre değerleme yapıldığında olması gereken değerin 800 dolar civarında olduğu söyleniyor.
SilBenim kafamı karıştıran günümüzde değerleme ne kadar sağlıklı olduğu. Örn: petrol düşerken herkes kaya gazı maliyetinin 60-70 dolarlar olduğunu bunun altına inmeyeceğini savundu. sonra nasıl olduysa maliyet 50 dolar olarak dile getirildi. Ardından 40 ve hatta 30 dolar. Şu aralar petrolün çıkarma maliyetinin 6 dolarlar olduğu ve hatta İŞİD in 15 dolardan petrol sattığı dillendiriliyor. Tüm bu değerlemeleri 1 yıl içinde duyduk. Bu kadar yalancı ve kaypak bir sistemde hangi meta gerçek değerinde bunu nasıl anlayabiliriz ki?
Tüfe ye göre değerle = tüfe ne kadar gerçeği yansıtıyor
Stock markete göre değerle = stock market gerçek değerinde mi?
Yada konut fiyatlarına göre değerle = konut fiyatları ne kadar sağlıklı (altının onsu dolarla alınıp satılırken hangi ülkenin konut fiyatına göre değerliyeceğiz. Amerikan konut piyasası mı? hele hele 2009 da tüm dünyaya neler yaptıkları hatırlanırsa sen gel de o fiyatlara güven)
Hele kaldıraçlı işlemlerle ticarette (1/100 - 1/500) neyin gerçek fiyatını yada değerini tespit edebiliriz.
Kendi kuyumuzu kazıyor gibiyiz. Önümüzdeki 10 sene ne olacak çok merak ediyorum.
Merhaba hocam, Federal Reserve faiz arttıracaksa, TCMB'nin faizi arttırıp arttırmaması neyi değiştirir anlamadım. FED faizi arttırdıktan sonra zaten merkezin faizi arttırması bir işe yaramaz onu anladım da , arttıracağını biliyorsak biz arttırdığımızda sadece kısa vadede çözüm olmaz mı?FED faizi arttırdıktan sonra bizdeki yüksek faizler ne ifade edecek acaba?...
YanıtlaSilTeşekkürler...
Fed faizi artırırsa MB'nin daha çok döviz çekebilmek için faizi artırması gerekecek. Fed faiz artıorduıktan sonra yapılacak artış biraz daha yüksek olacak. Onu diyorum.
SilNe ifade edeceğini sormuşsunuz:
SilŞu iki adreste çok öz ifade edilmiş tablolar mevcut.
Herhangi bir ülkenin merkez bankası PPK faizini arttırdığında veya indirdiğinde, o ülkenin ekonomisine olan etkilerini okuyacaksınız:
Şu adresteki 2 tablo:
http://www.mahfiegilmez.com/2014/01/faizi-artrmak-gerekir-miydi.html
Şu adresteki tek tablo:
http://www.mahfiegilmez.com/2014/02/kur-arts-m-faiz-arts-m-daha-zararldr.html
Mahfi Hocam'a not:
Hocam, eğer zamanınız varsa, bu tabloları JPG veya PNG formatında çabucak hazırlayıp, şu anki yazınızın altına ekleyebilirsiniz.
Çünkü bundan sonra size böyle sorular çok gelecek! Malum Eylül'de FED'in ne yapacağı hakkında kuşkular bir yönde toplaşıyor: Faizi 0,25 baz puan arttırırlarsa, TCMB gibileri ne yapacak? Yaptıklarında ülke ekonomilerine etkileri ne olacak? gibi...
Çok teşekkürler. İnsan bazen kendi yazdığını bile unutuyor. Aslında iyi yazılarmış yani :)
SilMerkezin faizi gerçekçi bir faiz oranı değil - son beş yıldır bu böyle. Reel faizi sıfırlarsanız tasarruf dibe gider - hane halkı borcu artar - yerli sanayi ithal mala teslim olur - işsizlik artar - reel ücret artışı sınırlanır.
SilTüm bunlara bir de patlayacak emlak balonunu ekleyin. Faizler, riskler ve dolar arttığı için eskisi gibi ev satılamıyor. Sonbahara doğru iflas eden inşaat firmalarını ve yarım kalan inşaatları duyarız.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilAslında daha ekleyecek çok şey var ama emin olun insan yazdıkça kötümserlikten sıkılıyor ve iyi bir şeyler aramaya başlıyor. Ne çare ki bugünlerde iyi bir şeyler bulmak bizim sokakta petrol bulmaktan daha kolay değil.
SilEmlak olayında başka dinamikler de var. Genç ve evlenme çağındaki nüfusun büyüklüğünü, devletin nüfus artışını ve kente göçü destekleyen politikalarını atlamayalım.
SilSayin Hocam,
SilEmlak ve araba satislarinda gozuken yuksek rakamlari iyi sayamaz miyiz? Yoksa bunlar da mi ufuktaki zorluklara isaret?
Otomotiv sektöründeki artışlarda istihdam sağlaması ve ihracata katkısı açısından bir artı olduğu düşünülebilir ama ben emlakta aynı şeyi geçerli bulmuyorum çünkü ranta dayalı arkadaşların ve hocamızın bahsettiği gibi ihracatsız bir çalışma. Ranta dayalı olması aıp daha üstüne satma sürekli olarak fiyatların şişmesine sebep oluyor. Tek artısı piyasa da sıcak paranın dolaşması ve insanların şu ana kadar buna faizli kredi(mecburi) çekerek yatırım yapabiliyor olması ama Türkiye'deki kredi borçlarının durumunu da görüyoruz. Kaç tane yazı görmüşsünüzdür Dünya'ya gelen bebekler, çocuklar borçla beraber geliyorlar başlıklı.
SilGenç ve evlenme nüfusundaki büyüklük çok fazla etkilediğini düşünmyorum inşaat sektörünün devletin nüfus artışı eskiden de bu düzeydeydi şimdilerde artışa geçmedi ki nüfus. Kente göç etkenlerden biri olabilir.
Türkiye'nin yapması gereken AR-GE'ye yatırım yapmasıdır. Dış finansmanın yüzde olarak daha büyük kısmını yüksek teknolojili ürünleri üretmek için kullanması gerekmelidir. Ama bu işinde bug'ı uzun vadede elde edilebilecek bir strateji Türkiye'nin o kadar zamanlık bir kredisi olmadığından inşaat sektörüne (TOKİ) yatırım yapılması tercih edildi hükümet açısından.
Elinize sağlık hocam. Durumu çok net ortaya koymuşsunuz. İktidarda olmak mı iyi muhalefette kalmak mı sorusu kritik. Mhp galiba bu sorunun yanıtını muhalefet olarak belirlemiş. Belki de Durmuş Yılmaz' ın bu kararda katkısı olmuştur.
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilMHP'nin tek sorunu çözüm. Ekonomiyle ilgili değil. AKP, bugün çözüm sorunundan tümüyle vazgeçtiğini söylesin MHP koalisyona girer diye tahmin ediyorum.
Peki hocam sizce hangisi doğru, çözümd en vazgecmek mi yoksa devam etmek mi ? Yazilarinizi hep takip ediyor ve cok begeniyorum hem kisiliginiizi hem de yazdiklariniz cok guzel. Gorus olarak dogu ve guneydogu bolgesine gereken politikalarin uygulanmadigini yazdiginizi gormustum kendinizdn bahsettiginiz bolumde ama bu konu hakkinda bi yazi yazmadiniz sanirim o yuzden sizce ne yapilmali diye merak ediyorum?
Silİnşaat olacak. Her zaman olacak. Bizim gibi genç nüfusu olan, bu kadar kente göç yaşayan bir ülkede, üstelik depreme açık kentlerde inşaat her zaman ihtiyaç. Benim dediğim büyüme modelini inşaata göre kurgulamanın yanlışlığı. Oysa biz büyüme modelimizi imalat sanayi ve elektroniğe kurgulasaydık kısa dönemde belki iyi sonuç alamazdık ama uzun dönemde alırdık. Şimdi yine başa dönüyoruz. Elde inşaatlar ama büyüyemiyoruz.
SilBence tam da giriş cümlesindeki nedenden dolayı MHP iktidardan uzak duruyor başka hiçbir şey değil...HDP bir bahane olamaz, geçen dönem MHP ve HDP aynı safta çok yer aldı.. aynı yasalara imza attı..
YanıtlaSilYani ''HDP varsa ben yokum'' işin bahanesi...HDP ile geçici bakanlar kurulunda yer almayı bile reddeden MHPliler aynı parti ile TBMM başkanlık divanında yer alıyor ve sorun olmuyor!!
MHPnin iktidardan cüzzamlı görmüş gibi kaçması MHPde yer alan ekonomist A takımı ile de alakalı...Bahçeli ekonomist, Oktay Vural ekonomist..eee ilk dönemler AKPnin çok övündüğü Durmuş Yılmaz bile orada... MHPnin ekonomiden anlayan kadrosu bayağı güçlü..
Benim tahminim o ki onlar ekonominin kaçınılmaz bir felakete doğru gittiğini gördükleri için olası sonuçların 2000lerin başındaki gibi kendi üzerlerine yıkılmasını istemiyorlar... bunun için de ''koltuk sevdamız yok'' gibi nedenlerle iktidar ortaklığından uzak duruyorlar...
MHPnin temel mantığı şu ''ekonomiyi bu içinden çıkılmaz hale biz sokmadık ki iktidara ortak olup sorumları biz çözmeye çalışalım.. nasıl bozdularsa öyle düzeltsinler''
Ben aynı kanıda değilim. Ama tabii ben haklıyım diye bir iddiam yok. Sonuçta bunlar birer kanaat.
SilKemal Derviş 222000lerdeki gibi bir kriz olmayacak; daha yüksek enflasyon ve işsizlik, düşük büyüme gibi sorunlarla karşılacağız'' demişiti..
YanıtlaSilsiz ne bekliyorsunuz??? mevcut durumun varacağı en uç nokta neresidir?
Ben Kemal Derviş kadar iyimser değilim. Konu yalınızca ekonomi değil çünkü. Toplumsal barış bozuldu. Herkes her konuda birbirinden farklı düşünüyor. Toplumda asgari müşterek diye bir şey kalmadı. Onun için varılacak uç nokta 2001'den farklı bir yer olabilir. Ekonomi dışı konular çok daha ciddi görünüyor.
SilÜstat,
SilEllerinize sağlık.
7 Haziran seçim sonuçlarının toplumsal barışı daha fazla destekleyen bir sonuç ortaya koyduğunu düşünmüyor musunuz?
İyi Pazarlar,
Cafer Demir
Düşünüyorum ama siyasetçilerin bizimle aynı düşüncede olduğunu düşünmüyorum.
SilHocam, ümitsiz olmayın,
Siltakkenin düştüğü kelin göründüğü bir zamanın arifesindeyiz, vakit vaktini tüketen için çok geç, vaktini bekleyen için vakit.
Süleyman Yaşar, ''yabancı sermayenin bir anda kaçmasının nedeni seçimle düşmüş bir hükümetin icraat yapmaya devam etmes'' diye yazdı... sadece bu yabancı sermayenin kaçması için bir neden midir? yani seçmen iradesini tam anlamıyla yansıtmayan bir hükümetin görevde olması parayı kaçıracak kadar ciddi bir neden midir??
SilBeyler ne içtiniz?
SilKaleminize sağlık hocam. Görünen o ki bunlar iyi günlerimiz.
YanıtlaSilMaalesef öyle.
SilKatılıyorum. Uzun süreli bir düşük büyüme dönemi bizleri bekler. 6000 - 7000 dolar bandına inen bir kişi başı gelir beklentisi mevcut. İç dinamiklerle milli geliri artırma becerisi kaybedildiği için dış konjonktür değişimini beklememiz gerekecek maalesef.
SilHocam merhaba,
YanıtlaSilÖncelikle paylaşımınız için teşekkürler. Benim aklıma takılan soru şu:
Merkez bankası diyelim faizi hatırı sayılır bir oranda artırdı. O zaman bu yabancı yatırımcı (portföy) için cazip olacak ve ihtiyacımız olan sıcak para ülkeye girecek. Ancak bunun yanında yapılacak bu aşırı faiz artırımının birtakım sektörlere (konut gibi) olumsuz etkisi olmayacak mı? Ekonomi bir denge problemi ve satranç hamlesi. Faiz artırımının olası etkisinden çok kısa bahsedebilir misiniz?
İyi çalışmalar.
Evet tabii ki faiz artışı yatırımları etkileyecek. Yatırım düşük faiz ortamını sever. İnşaatı hiçbir zaman doğru yatırım olarak görmediğim için onu kastetmiyorum. Öte yandan faizi artırmazsak yabancı kaynak gelmeyecek. Bizim yatırımların oranı % 20. Tasarruflar da % 14. Aradaki fark yabancı kaynak. O gelmezse yatırımlar yüzde 14'e düşecek demektir. O durumda büyüme sıfıra belki eksiye düşecek demektir. İşsizlik artacak. Yani 40 katır mı 40 satır mı? Ekonomik dengemiz böyle bir denge. Siz olsanız hangisini seçerdiniz? .
Sil80'lerde 90'larda değiliz. Dışarıdan gelen taze ve sıcak para ile nefes alıyoruz. İç kaynaklarla harcamalarımızı finanse etmemiz artık mümkün değil.
SilMerhaba, eğer FED faiz 0,25 den mesela 2,00 a çıkarırsa MB nin faizleri sizce ne gibi bi orana çıkarması gerekiyor? Çünkü ABD'de verilen faiz dolar cinsinde buradaysa TL cinsinden.Kurlardaki ciddi artışı da göz önünde bulundurursak TL deki değer kaybı da fazla olacağından bizdeki yüksek faize(FED faiz artırmışken tabii) rağbet olur mu sizce?...
YanıtlaSilFed faizi 0,25'den 2'ye çıkarmaz. ABD ekonomisi ve Fed'in koyduğu hedefler bu artışın ancak 2 yılda olacağını gösteriyor. Fed, muhtemelen faizi 0,50'ye çıkarır. Bir süre sonra 0,75'e çıkarır ve öyle yavaş yavaş devam eder.
SilTCMB'nin Fedin 0,50'ye çıkarma durumunu dikkate alarak faizi artırması gerekiyor. Şu anda TCMB'nin haftalık faizi 10,75 gecelik faizi de 7,5. Bunun ikisi arasında oluşan ortalama faiz de 8,5 dolayında (asıl olan bu.) Bu durumda TCMB nin haftalık borç verme faizini % 7,5'dan % 10'a çekmesi uygun olur. Buna göre ortalama da 10,5 dolayına çıkar. İlerleyen aylarda da gecelik faizi 11,5'a yükseltmesi ve ortlamayı 11'lere getirmesi gerekebilir.
Hocam merhaba,
YanıtlaSilMerkez bankası tarafından yapılacak olan hatrı sayılır faiz artırımının yabancı yatırımcıyı (portföy) çekmesi ve ülkenin ihtiyaç duyduğu sıcak parayı getirmesini bekliyoruz. Ancak bu faiz artırımının birtakım sektörlere (konut gibi) olumsuz etkisi olmayacak mı? İnsanların kredi ile gayrimenkul edindiğini düşünerek.
Faiz artırımının etkilerinden kısaca bahsedebilir misiniz? İyi çalışmalar.
Kesinlikle olacak.
SilBizim yatırımların oranı % 20. Tasarruflar da % 14. Aradaki fark yabancı kaynak. O gelmezse yatırımlar yüzde 14'e düşecek demektir. O durumda büyüme sıfıra belki eksiye düşecek demektir. İşsizlik artacak. Yani 40 katır mı 40 satır mı? Ekonomik dengemiz böyle bir denge. Siz olsanız hangisini seçerdiniz? .
faizlerin yükselmesi durumunda konut kredi maliyetleri artıyor evet fakat ev fiyatları da genel olarak artışı dengeleyecek kadar azalıyor. emlak sektöründeki firmalar bunu ayarlıyorlar ve genelde konut satışları aman aman etkilenmiyor.benim fikrim ve izlenimim
Silakp'nin yanlış (aslında aptalca demek gerek) dış politikası Ortadoğu'ya yönelik tüm ihracat pazarlarını, yurtdışı müteahhitlik hizmetlerini ve nakliyeciyi derinden vurdu..bu nokta nedense basında da yeterince dillendirilmiyor..korkudan olsa gerek..aslında bu ülkede partileri eleştirmenin de bir faydası yok..bütün ''suç'' seçmende..oda.tv'de de yazdım..Bu yazıdan çıkardığım sonuç daha fazla gecikmeden tasarruf edenlerin dövize geçmesi gerektiğidir..
YanıtlaSilZaten geçiyorlar merak etmeyin. 2012'de gerçek kişilerin yabancı para mevduatının toplam mevduattaki payı % 17 idi. Bugün bu oran yüzde 23.
SilHocam %8 enflasyon olduğu yerde merkezin faiz politikasını dürdürmesi zaten abes değilmiydi, merkez enflasyona odaklanmak yerine siyasetin arka bahçesi oldu,ve siyaseti çok uzun süredir sadece bir kişi yapıyor oda malum.yani merkez bankasını rahat bırakmayan zifniyet mesela madenlerde yaşam odasına razı olur mu olmuyor.allah yardımcımız olsun
YanıtlaSilEvet durum ne yazık ki böyle.
SilBankalar bedavaya topladılar mevduatı piyasadan merkez sayesinde. Enflasyonun üzerine sekiz puan koyup kredi olarak sattılar. Çok iyi iş !! Gün gelir devran döner. Elbette sürdürülebilir bir durum değildi bu. Sonuna geliniyor. Normalleşme diyelim buna biz.
SilBu dediğiniz doğru ama emin olun bankalardan çok reel kesimi vuracak bir gelişme.
SilHocam konu merkez bankasından açılmışken uzun süredir sormak istediğim ama konuyla ilgisiz olacağını düşündüğüm için soramadığım bir soru var. MB REK hesaplamasını yaparken neden klasik olarak kitaplarda oldugu gibi ilgili ülkenin fiyatlar genel düzeyini pay kısmına TC nin fiyatlar genel düzeyini payda kısmına yazmak yerine tam tersine yapıyor. Nominal kurun artmasının ithal girdi yapısıyla üretim yapan Türkiyenin rekabetçi gücünü arttıracagı değil de azaltacağı düşüncesi bunun sebebi olabilir mi. Hocam çok kısaca olarak açıklasanız da çok memnun olurum. Saygılarımla.
YanıtlaSilMerhaba hocam, bu yıl üniversiteden mezun oldum derste hocanın sorduğu bir soru vardı: Bir ekonomide hem işsizlik hem de yüksek enflasyon varsa kısa dönemde çözüm nedir diye.Uzun dönemde faizleri düşürüp yatırımları artırarak üretimi arttırıp hem enflasyonu hem de işsizliği düşürebiliriz faka kısa dönemde cevap nedir acaba sizden öğrenmek istiyorum...
YanıtlaSil'Kısa dönem için çözüm ne olabilir?' cevabını ben de merak ediyorum! (Öğrenci değilim, kurum sınavlarına da hazırlanmıyorum.)
SilMahfi Hoca'dan, yine 'asgari ücretin miktari bir miktar arttırılmalı, emeklilere ödenen ücretin miktarı bir miktar arttırılmalı. Çünkü bu arttırım sonucunda harcamalar artacak ve piyasalarda kısa süreli bir canlanma olacaktır.' benzeri bir yanıt gelirse şaşırmayacağım. Çünkü anladığım kadarıyla, ülkemizin ekonomik altyapısı 'teknoloji ihracatı'na dayanmadığı için, eğitim seviyemiz yerlerde süründüğü için, inşaata abanarak büyümeyi seçtiğimiz için, Mahfi Hocamız, kısa vadede çözüm olarak sadece ücret arttırımını görüyor olabilir.
Bakalım ne cevap verecek...
Konuyu Türkiye'den soyutlayarak bakarsak (yani kur sorunu olmayan bir ekonomi olarak bakarsak) sizin yanıtınız doğru. Kısa dönemde faizleri düşürüp yatırımları artırarak işsizlik düşürülebilir ve ayrıca yatırım artışı üretim artışı da getireceği için enflasyonu frenleyebilir. .
SilYalnız böyle bir soruyu soyut olarak (yani herhangi bir ülkeyle ilişkilendirmeden) sormak için kur sorunu olmadığı, enflasyonun nasıl bir enflasyon olduğu (talep enflasyonu mu maliyet enflasyonu mu?) gibi bazı ön açıklamalar yaptıktan sonra sormak lazım. Aksi takdirde bu sorunun cevabı koşullara göre farklı olabilir. Yani soruya başlarken 'şöyle şöyle koşulları olan bir ekonoımide...' diye başlamak gerekir.
Öte yandan soruya yorum yapan arkadaşımızın dedikleri de doğrudur.
Fed son 40-45 yıla baktığımızda ilk defa Avrupa parasal genişleme yaparken faiz artırmış olacak. onlar için "uncharted waters" Yellen'ın tabiriyle "policy uncertainty" diğer ifadeyle "Almanların QE'ye razı geleceğine pek ihtimal vermiyorduk"
YanıtlaSil- ha öyle ahım şahım bir enflasyon baskısı da yok. ikinci çeyrek özel sektör ECI (employment cost index) bir önceki çeyreğe göre değişmedi (http://www.bls.gov/news.release/eci.nr0.htm)
- insanlara gönderilen anketlere göre istihdam artışı mayıs-temmuz arası 45 bin (https://research.stlouisfed.org/fred2/data/CE16OV.txt) kesinlikle yüksek bir rakam sayılmaz
- güçlü doların dezavantajlarını yaşıyorlar zaten. fabrika siparişleri son 8 aydır YoY gerileme içinde (https://research.stlouisfed.org/fred2/data/AMTMNO.txt) sanayi üretimi canlı değil
- yine tüketicinin gözünün içine bakıyorlar ithal malları alsın tüketsin diye. kendisine biçilen tüketim görevini layıkıyla yerine getiremese de (https://research.stlouisfed.org/fred2/data/PCEC96.txt)
- konut satın alma fonksiyonunu başarıyla yerine getirmekte (https://research.stlouisfed.org/fred2/data/EXHOSLUSM495N.txt)
hocam merkez bankası faizi yıl sonuna kadar yukarı çekerse sizce büyüme şuandakinden daha mı çok artar yoksa daha mı çok azalır?
YanıtlaSilBence konu artık büyüme değil. O terni kaçırdık. Bence konu ekonominin ihtiyacı olan yabancı kaynağı çekebilmek. Eğer Fed faizi artırdığında biz artırmazsak dış finansman sorunlarıyla karşı karşıya kalacağız.
Silhocam merkez bankası faizi yukarı çekerse enflasyon için tedbir alırsa bu durumda büyüme daha da küçülmez mi?
YanıtlaSilBir üstte benzeri bir soruyu yanıtladım.
SilSizce ödemeler dengesinde 94 benzeri bir kriz olmama ihtimali var mı, bir de yapısal reform nedir mevcut egitim sistemimiz ile bunu gerceklestirebilir miyiz
YanıtlaSilBu ihtimal var.
SilYapısal reformlar için şu yazıma bakınız: http://www.mahfiegilmez.com/2014/03/yapsal-reformlar-rehberi.html
Türkiye default olmadan bu durumdan kurtulur mu sizce
YanıtlaSilHerhangi bir ekonomi doğru politikalar izler ve yapısal reformları yaparsa bu durumdan kurtulabilir. Ama Türkiye kurtulur mu onu bilemem.
Silhocam bütçe açığı yılsonu hedefi 21 milyardı.
YanıtlaSildün hazine müsteşarlığından yapılan açıklamaya göre; Hazine nakit dengesi temmuz ayında 23 milyar 760 milyon, ocak-temmuz döneminde ise 23 milyar 147 milyon lira açık verdi. bütçe açığında bir patlama mı oldu, nedir yorumunuz ?
Hazinenin nakit dengesinin altında şu açıklama var:
Sil'Temmuz ayı vergilerinin yaklaşık 20 milyar TL’lik kısmı mali tatil nedeniyle Ağustos ayında Hazine hesaplarına girmiştir.'
Sanırım bundan kaynaklanan bir açık ortaya çıktı Temmuzda.
dün hazine müsteşarlığı alttaki açıklamayı yapmış; Hazine nakit dengesi temmuz ayında 23 milyar 760 milyon, ocak-temmuz döneminde ise 23 milyar 147 milyon lira açık verdi. Yılsonu bütçe açığı hedefi 21 milyardı. Bütçe açığında patlama mı oldu ?
YanıtlaSilHocam ekonomik bozulma bankacilik sektorunu etkiler mi 2000 li yillardaki gibi bir bankacilik krizi yasama durumu olur mu ?
YanıtlaSilEğer reel sektör aşırı bir bozulma yaşarsa bankacılık sektörü de bundan ciddi biçimde etkilenir tabii.
SilZaten bankalar çalışan cikarmaya basladilar. Gecen hafta Turkiye Finans'ın haberi internet medyasında vardi. Şimdilik 200, devaminda 300 daha çıkardılar. Bende bir bankada calisiyorum. Bir cok bankada benzer rakamlar var. Yalniz bunlar saklaniyor. Reel sektörde de ozellikle çekler icin hapis kalktiktan sonra işin cılkı çıkmış durumda . Istihbarati iyi görünen çekler bir anda karsiliksiz cikabiliyor. Firmaların yasadigi satis dalgalanmalari ve tahsilat problemlerine hic girmiyorum bile. Durum cok acı. Ülkemiz bol para donemini avantaja ceviremedi. Biz de vatandas olarak bir bardak su icecegiz artik. Tasarrufu yapan biz, vergi de kaynakta kesim zaten. Hepsi siyasetin cebine giriyor. Ortada hukumet yok ama vekillerin maasi her ay tıkır tıkır yatiyor.....
Silfedin 22 mayıs 2013te ilk kez taper talk yaptığı gün 10 yıllık kağıdın faizi %2,03 tcmb ağırlıklı ortalama fonlama faizi %4,62 aradaki fark %2,6
YanıtlaSil7 ağustos 2015te 10 yıllık faiz %2,18 merkezin fonlama faizi %8,44 aradki fark %6,3
merkez aradaki farkı 3,7 puan artırmış ama kur tüm dünyada olduğu gibi hala yüksek. özellikle meksika çok dikkat çekiyor. amerikanın en büyük 2.ticaret ortağıki amerikanın toparlanmasından istifade ediyor mesela amerikaya ihracatını artırmasına,her yıl dha fazla amerikalı turist çekmesine rağmen peso son 1 yılda %25 değer yitirmiş. veya ihracat artsın diye değr kaybına göz yumuyorlar. gerçekten enteresan şeyler oluyor dünyada
hocam birde abd 10 yıllık faizleri mayıs 2013le neredeyse aynı seviyede sanki euro bölgesi,japonya,çinde işler parlak değil fed bir süre daha bekler fiyatlaması var.
Hocam peki kriz geldi. Sonrasi icin somut onerileriniz neler olacak. Cunku anladigim kadariyla bunu engelleyebilecek gucumuz yok. En az zararla nasil atlatiriz. Bi receteniz var mu?
YanıtlaSilHer durum için reçete yazılabilir. Ama eğer bizim krizi önleyebilecek gücümüz yoksa sonrasını da aynı adamlarla toparlama gücümüz olmayacak demektir. 2001 krizini yeni bir adam, yeni bir model ve bazı yapısal reformlarla geçtiğimizi hatırlayın.
SilMahfi Bey bir reçete yazamaz! Çünkü bir ekonomik kriz gelirse, iktisatçılar hariç herkesin etkileneceğini sanıyorlar!
SilEkrem Bey lütfen dikkat ediniz, Mahfi Bey ve benzerlerinin tuzu kuru! Ekonomik kriz geldiğinde onların kılına zarar gelmeyecek, olan yine sizin bizim gibi sıradan vatandaşlara olacak!
Bu yazdıklarıma belki kızarsınız ama gerçekler böyle Ekrem Bey!
Not: Herhangi bir siyasi partiye veya ideolojiye angaje değilim.
Mahfi bey ve benzerleri kim bilmiyorum ama benim tuzum kuru filan değil. Olsaydı burada sabahtan akşama bir şeyler yazıp doğruyu arayıp göstermeye çabalamaz, köşemde oturur keyfime bakardım.
SilSiyasi partiye veya ideolojiye belki angaje değilsiniz ama ne yazık ki en tehlikeli şeye angajesiniz: Ön yargılarınıza.
Peki Hocam tuzunuz kuru değil, anladık.
SilO zaman şekeriniz ıslak mı?
O zaman limonunuz ekşi mi?
O zaman patlıcanınız acı mı?
O zaman pekmeziniz tahinli mi?
O zaman leblebiniz kavrulmuş mu?
O zaman yoğurdunuz kaymaklı mı?
O zaman yeni aldığınız arabanız LPG'li mi yoksa uçak benzini ile mi gidiyor?
Ve bahçenizdeki patatesten n'aber?
Popülizm kayığına binip, "3. Havalimanı metro inşaatı başladı" tweeti atmak yerine, rasyonel değerlendirmeler yapan yazılarınız için teşekkürler. Sayınız malesef çok azaldı.. Hocam bir de bir sorum olacak, FED in faiz artışının satın alınmaya başlandığı, dövizdeki artışın çok ta dramatik olmayacağı yönündeki görüşlere ne diyorsunuz?
YanıtlaSilBen teşekkür ederim.
SilBu değindiğiniz görüşler piyasa yorumcularının bir bölümünün görüşleri. Piyasa yorumcuları iyimserlik kurgusuna odaklıdırlar. Çünkü piyasa kötümserlikten daha az, iyimserlikten daha çok para kazanır. Ama gerçek şu. Fed faiz artırımının bir bölümünün satın alındığı doğrudur. Ne var ki bu bir seferlik bir artırım değil. Bu bir süreç Yani artırımlar devam edecek. Birinciyi satın alsanız ikinci var. Onu da satın alsanız üçüncü dördüncü beşinci artırımlar var. Hangi birini satın alacaksınız. İlk artış fazla dramatik etkiler yaratmayabilir ama ikincisi üçüncüsü derken tamamı ciddi bir travma yaratacak. Ben piyasa yorumcusu değilim o nedenle daha objektif baktığımı düşünüyorum. Benim görüşüm böyle.
FED dünya piyasasına bunca zaman para ponpaladıktan sonra niye paranın yönünü ABDye çevirmeye karar verdi? ABDnin likiditeye çok mu ihtiyacı var... O ABD ki, doğrudan ve dolaylı kalemlerle dünya ekonomisinin %60ını ifade ediyor...
SilTeşekkürler Hocam. Saygılar.
Sil2010 Amerika'nın yaşadığı krizde kendi piyasasını canlandırabilmek için sürekli yardım fonları dağıtıp faizini düşürdü. Buradaki amaç krizden etkilenen halkı silkelemek uyandırmak ve iç talebi canlandırmaktı. Faizlerdeki düşüş yatırımcıyı da daha fazla para nerede kazanabilirim sorusuna cevap olarak başka ülkere götürdü ve parasını Amerika'dan çekti ve getirdi Türkiye, Brezilya gibi ülkere. Amerika faizi tekrar arttırarark 5-6 sene once kendinden çıkan parayı fazlasıyla geri alacak şimdi. Senin harcayak paran olsa da verdiğin borcu br gün geri almak istersin. (Umarım yazdıklarım faydalı olmuştur)
SilTeşekkürler.
YanıtlaSilIMF Başkanının da bu yönde bir ricası var Fed'e. Ben Fed'in bunu daha fazla erteleyeceğini sanmıyorum. Bilemediniz 1 - 2 daha.
Sayın Hocam bazı yorumcular bu sene yüzde 3-4 büyüme gelir diyor. bu kadar büyüme kötümüdür ? odd bir rakam açıkladı bu yıl 500 binden fazla araba satılmış millet çekirdek çerez misali ev araba alıyor. euro düşünce satışlar yükseldi deniliyor. ev fiyatlarına bakıyorsunuz onlarda uçuşa geçmiş. bu gidişat geçicimidir ? teşekkürler
YanıtlaSilSatılan arabaların çoğu ithal araba. Yani ortada bir üretim yok. Arabayı ithal edip satıyoruz. Büyüme sizin dediğiniz gibi yüzde 4 olursa büyük başarı olur. Benim tahminin yüzde 2 - 2,5 arası.
SilHocam,
YanıtlaSilBu konjonktürde yapılabilecek en iyi hamle, CHP ve AKP'nin terörü kısa vadede durduracak, orta vadede de belirli ölçülerde çözüm sürecine destek olacak bir anayasa "revizyonu" görevi ile sınırlı bir süre için koalisyon kurmayı denemeleri olabilir. Bu hamle pekçok açıdan sıkıntıları rahat aşmamızı sağlar. Pek kaybedeni de olmaz...
Ben sizin kadar iyimser değilim. Bu yeni Anayasa meselesini bence fazla büyütüyoruz. Konu yeni Anayasa yapmak değil, Anayasayı ve diğer yasaları uygulamak. Mevcut Anayasa'nın kendine göre oldukça iyi maddeleri var. Mesela 'Basın hürdür sansür edilemez' diyor Anayasa. Bunda bir eksiklik var mı? Yok. Ama bu madde yerine bambaşka şeyler uyguluyoruz. Cumhurbaşkanının Anayasal görevleri belli. Ama uygulamada Anayasayı dinlemiyor. Değiştirsek dinleyecek mi? Bence sorun bu.
Silcumhurbaşkanı sadece vatana ihanetten yargılanır maddesini değiştirip yüz kızartan suçlardanda yargılanır şeklinde bir anayasa değişikliği olacakki kangrenli uzvu kesip atalım. başka türlü ülke rahat etmeyecek.gönül arzu ederki mhp yine akpnin yanında yer almaz ve yolsuzluk dosyaları açılır.
SilUzlaşma her zaman paşa gönlümüzün istediği şekilde gerçekleşmiyor. Uzlaşılmadığı zaman ülke ne kadar "kan kaybedecek" buna da bakmak lazım.
SilYuh hocam yuh basın özgür değil mi ? Türkiye de. Yuh yuh cumhurbaşkanı na küfreden yazarlar, pkk propaganda sı yapan tv kanaları yok mu ? Yuh hocam size bunları nasıl görüyorsunuz daha nasıl basın özgürlüğü istiyorsunuz. Hadi sizde basın özgürlüğü yapın da bu yorumu yayınlayın...
SilBu sizin dediğiniz basın özgürlüğü değil terbiyesizlik. İkisi arasındaki farkı göremiyorsanız ben ne diyebilirim ki. Mesela sizin burada, herkese açık bir ortamda yuh yazmanız da terbiyesizlik. Ama benim bunu yayınlamam basın özgürlüğü değil. Sadece sizin terbiyesizliğinize aldırmamam.
SilAnayasa 1982'deki ilk halinden çok uzak..:hem 90larda hemde 2000lerde büyük oranda da ABye uyum çerçevesinde değişiklikler yapıldı ve darbe anayasası diyebileceğimiz hemen hiçbir maddesi kalmadı..
SilAncak, 1982 anayasası temel olarak 1961'den intikam almak üzerine yazılmıştı::. O yüzden oradaki özgürlükçü maddelerin hepsini budadılar...
Mesela 1961 anayasası her düzeyden hakime nispi muhakeme yetkisi vermişti.. bu yetki çerçevesinde bir hakim önüne gelen olaya uygulayacağı kanun maddesi eğer anayasaya aykırı ise o maddeyi uygulamayıp anayasaya göre hüküm verebiliyor, bir nevi anayasaya uygunluk denetimi yapıp anayasanın savunuculuğunu üstleniyordu...
1982 darbesini yapanlar bu ''çok sakıncalı'' yetkiyi kaldırıp anayasaya uygunluk denetiminin sadece AYM tarafından yapılabileceğini hükme bağladılar...bundan sonra hakim önüne bir dava geldiğinde uygulaması gereken kanunun(mesela İç Güvenlik Yasası) anayasaya aykırı olduğunu görse bile, kararını anayasayının Temel Hak ve Hürriyetlerini göz önüne alarak değil, İç Güvenlik yasasına göre karar verecektir..hakim konuyu AYMye götürüp maddelerin iptalini isteyebilir, AYM 5 ay içinde karar alamazsa hakim yine anayasayı değil kanuna göre karar alacaktır...
Buradan vardığımız nokta şudur: 1961 anayasası hakimlere anayasanın savunuculuğu görevini vermişti, 1982 anayasası ise ''sen bırak anayasası savunmayı, sen siyasi iradenin TBMMden çıkardığı yasaları tatbik et yeter'' diyerek hakimlik mesleğini özünden kopararak hakimleri siyasi iktidarın taşra memuru haline getirmiştir...
Bunun dışında anayasanın mutlaka değişmesi gereken bir maddesi daha var: Kanunsuz Emir... Pekçok insan farkında değil ama memleketi cehenneme çeviren otoriter siyaset buradan yakıt alıyor.. 657'nin disiplin hükümleri de çorbaya tuz biber ekiyor...
Osmanlı anayasası diyor ki, ''hukuka aykırı emri amirin vermiş olması beni ilgilendirmez, sen o emre uyduğun anda sen de gidersin o yüzden ayağını denk al''
1924 Anayasası: Amirinin yasaya aykırı emrine itaat eden memur sorumluluktan kurtulamaz...
Yani 1961 anayasası şunu diyor aslında ''Darbeyi yapan generallerin kurucu meclisten ricası üzerine askeriyedeki kesin itaate dayalı yönetim mantelitesini sivil bürokrasiye taşıyoruz... bundan sonra emir demiri keser, sen işin içini çok kurcamala ve ne deniyorsa onu yap.. merak etme sana birşey olmayacak''
Yani 1982 anayasası diyor ki ''1961 döneminde bir hata ettik, ceza kanunlarına aykırı emirlerin de yazılı olarak verilebileceğine dair dolaylı bir hüküm koyduk, şimdi bunu düzeltmek için ceza kanunlarına aykırı emir vermeyin diyoruz, ancak ulusal çıkarlar söz konusu ise ben devlet olarak yolumu yine bulur, Roboski'de köylüleri füze ile imha eder yine de işin içinden sıyrılırım siz bana takılmayın''
Kanunsuz emirin özellikle 1961'den sonraki dönüşümü ve nihayet aldığı son şekil ile bugünkü otoriter rejime geldik...Artık banka batırması için BDDKya baskı yapan başbakanlarımız, mahkeme kararlarını uygulamayan ÖİBmız, yetkisi olmasına rağmen ''bizim yetkimizi aşıyor'' diyen valilerimiz var...
Kanunsuz Emir yetkisi budanup adam edilmedikçe bu ülkede memurlar müsteşarından kaymakamına kadar siyasetçinin elinde kul-köle olmaya namzettir... Herkesin siyasi ahlak ve etik ilkelerine sahip olmadığını, anayasayı ve yasaları sonuna kadar zorlamak bir yana gerekirse uygulamadıklarını uygulanmayan mahkeme kararlarından, düşük hükümetin çatır çatır atama kararnamasi çıkarmasından görüyoruz zaten...
Bir de ilk 3 madde var tabii... her kötülüğün başı onlar, o yüzden mutlaka değiştirilmeli!!
TBMM cumhurbaşkanını istediği bir zaman azledebilir... halk tarafından seçilmiş olması 5 yıl boyunca kimsenin ona dokunamayacağı anlamına gelmez..bu ülkenin anayasası parlamenter sisteme göre yazılmıştır ve halkın cumhurbaşkanını seçmiş olması onu başkan yapmaz...
Sildevlet başkanının azledilememesi sadece başkanlık sistemi ile yönetilen anayasal düzende mümkün.. yani yarı başkanlık sisteminde bile ulusal meclis halkın seçtiği devlet başkanını azledebiliyorken parlamenter bir sistemde azledilebilir mi diye sormak abesle iştigaldir..
Cumhurbaşkanı anayasayı ve yasaları hiçe sayıyor.. bunlar vatana ihanetten yargılanma kapsamında değil o çok farklı bir olay...yani bu eylemlerinden ötürü yargılanabilmesi için Yüce Divana falan gerek yok görevi bitip sıradan vatandaş olduğunda hakkında anayasayı ihlalden dava açılabilir, suç duyurusunda bulunulabilir çünkü bu eylemler cumhurbaşkanının görevi ile alakalı değil, kimse cumhurbaşkanının yasaları isterse görmezden gelme gibi bir yetkisi olduğunu söyleyemez...
Cumhurbaşkanının siyasi, hukuki ve cezai sorumsuzluğu Bakanlar Kurulu ile beraber yaptığı işlemleri kapsıyor ki azılı AKPlilerin anlamak istemediği bu... Yani hükümet bir icraat yapmıştır ve bunun siyaseten bir bedeli meydana gelmiştir bunun hesabını Cumhurbaşkanına da soramazsın.. ya da bir bakan yanlış bir kararı ile dolaylı yoldan onlarca insanın ölümüne neden olan bir faaliyeti yaptırırsa bu yüzden kararın karşısında imzası bulunan cumhurbaşkanını suçlayamazsın... vb... anayasa sadece burdan koruma sağlıyor...
Anayasa cumhurbaşkanına yasaları ve anayasayı çiğneme hakkı vermiyor... ki bu fiileri işlediği takdirde 5 yıl sonra olağan yollardan hakkında dava açılabileceği gibi, 413 milletvekili ile yüce divan süreci de işletilebilir, çünkü anayasanın emrettiği düzeni kaldırmak zaten TCK gereği müebbet hapsi gerektiren bir durum, bir cumhurbaşkanı ulusu utanç içersinde bırakabilecek böyle bir fiili işliyorsa vatana ihanetle de suçlanmasında hiçbir engel yoktur... hatta tarafıszlığını açıkça ihlal etmesi bile vatana ihanetten yargılanması için yeterli bir sebeptir, çünkü 550 tane adamın ve TV karşısındaki milyonlarca insanın huzurunda ettiğin namus ve şeref sözünü bizzat kendin rafa kaldırıyorsun... seni vatana ihanetten yargılamayacağım da kimi yargılayacağım?? çünkü çok basit ettiğin yemine ihanet ettin, bize söz vermiştin tutmadın yani millete ihanet ettin... bu kadar basit!
Anayasada yapılması gereken bir değişiklik varsa tarafsızlığını alenen ihlal eden cumhurbaşkanının hangi toplantı ve karar yeter sayısı ile azledilbileceğini ve buna ilişkin sürecin başlatılması ve işletilmesinin usul ve esaslarının anayasaya açıkça yazılmasıdır... öyle görünüyor ki bazı şeyleri açık açık yazmadan birileri anayasanın etrafından dolanmaya, açığını yakalamaya devam edecek...
Hocam anayasa konusu sanki;
SilBaşkasının çocuğundan nefret eden bir ebeveyn durumuna geldi. Neredeyse bu anayasayı ben yapmadım benim prensiplerime ters ben buna uymam denilecek.
Bu dillendirilmese bile uygulama bu. Bu durum da adet şeklini alırsa o zaman eğlence başladı demektir.
Neyse ki daha direniyoruz.
hocam Türkiye (hükümet) neden yüksek faiz düşük kur politikasından sonra son birkaç yıldır düşük faiz yüksek kur politikasına geçti? bunun esas sebebi nedir hocam?
YanıtlaSilİnşaat yoluyla büyüme.
Silharika cevap bravo hocam
SilAçık açık söylüyoruz zaten inşaat yoluyla büyümeyi seçtiğimizi bu bilinen bir şey çok büyük bir ekonomik keşif yapmadınız yani
SilBen keşif yaptığımı söylemedim ki siz öyle gördünüz. Ben sadece gerçeği söyledim.
Sil7 hazirandan önce İlhan Kesici ''son yılların büyüme ve seçim istatistiklerini karşılaştırdım ekonomi durgunlaştığı yada küçüldüğü zaman hükümetler de genellikle tepetaklak gitmiş'' dedi... bunu duyan bir AKP yandaşı yazar da, ''kendisine katılmıyorum, seçmen tercihlerini belirleyen en önemli faktör tarihsel ideolojik ve teolojik bağlardır.. 7 haziran seçimleri İlhan Kesicinin iddiasının test edildiği bir deneme olacak'' diye karşı çıkışta bulundu...
YanıtlaSilAKP yandaşına göre seçmen AKPye, kendi tarihsel ideolojik ve dinsel duygularını sahiplendiği ya da en azından o duyguları temsil ettiğini düşündüğü için oy veriyormuş... yani seçmen ve parti arasında bir duygudaşlık varmış...seçmen AKPnin tarihsel bir misyonu(artık ne ise o?) gerçekleştirme vazifesine sahip olduğunu düşündüğünden 2002den beri gidip oyunu AKPye atmış...
bunu diyerek ayrıca ''bizim millet ekonomiden anlamaz, ekonomiye de bakmaz'' demiş oluyor... siz ne düşünüyor sunuz?, Türk seçmeni gerçekten soyut değer ve kavramlara manipüle olup mu oy veriyor, yoksa ilk öncelik cepteki para mı?
Ben bu konudaki görüşlerimi seçimden bir ay önce yazdığımı iktidarın oy oranıyla büyüme oranı arasındaki ilişki yazımda belirtmiş ve AKP'nin bu büyüme oranıyla yüzde 40 (+/- 2 puan) oy alacağını yazmıştım. Haklı çıktım. Demek ki vatandaşın öncelikleri arasında ekonomi ön sıralarda yer alıyor.
SilSanki akp liler bilmiyor bu kolerasyonu
SilKolerasyon değil korelasyon.
SilBir de şu aklıma geldi.. hem 17-25 aralık dosyaları hem de ekonominin kötü gidişi 2-3 yıl önce de vardı, ama AKP yerel seçimlerden 1. çıktı, üstüne %50 üzerinde oyla CB seçimini de kazandı...
Silseçmen tepki vermek için niye genel seçimi bekledi? yoksa mart ve ağustosdaki seçimlerde halinden memnunmuydu?
mart ve ağustosda halinden memnun olan seçmen ne olmuştur da haziranda aynı partiden 5 milyon oyunu çekmiştir?
bazı yerlerde AOÇdeki saray inşaatının seçmenin gözünü açtığı yazılıyor... esas neden oymuş...
HDP' NİN çaldığı oylar ve bazı hainler kardeşim . Ak Parti nin tabanı sapa sağlam yerinde
Silİstihdam ile üretim arasındaki ilişki karşılıklı değil tek yönlüdür. İstihdam artışı mutlaka üretimi de arttırırken, üretimi arttırmak için mutlaka istihdamı arttırmak gerekmez. Bu bakımdan ekonomik büyüme ve istihdamın bir birinden ayrı hedefler olarak ele alınmas gerekir..
YanıtlaSilİstihdamın artması ile işsizliğin azalması aynı şeyler değildir...Çünkü ülke içindeki istihdam hacmindeki artışın işsizlerin iş sahibi olması yoluyla gerçekleştirilmesi zorunlu değildir...Yani hali hazırda eldeki adamların anlaşılan saaten daha fazla çalıştırılmaları yoluyla da istihdam artmış olur.. ve genellikle işverenler 2.sini tercih eder, böylelikle de maliyetlerden tasarruf sağlar..
Elindeki adamı fazla çalıştırarak ödeyeceği fazla mesai ücreti yeni bir işçiye ödeyeceği ücrete eşit olsa bile işverenler yeni iş gücü almamayı tercih edecektir... Böylelikle hem sigorta primlerinden, hem çocuk yardımlarından, ücretli izinlerin maliyetlerinden de kurtulunmuş olur...
Yani AKPnin yıllardır ülkeyi yüzde bilmem kaçlarda büyütmüş olması zorunlu olarak istihdam artışını da beraberinde getirmiştir diyemeyiz, çünkü teknolojik imkanlar da bu arada gelişmektedir... istihdamın mutlaka arttırılması gerektiği hallerde de işveren 2. paragraftaki gibi davranacaktır...bu da işsizliği gerçek anlamda azaltmayacaktır...
Tüm bu nedenlerle ülkemizde istihdam ve işsizlik sorunları birbirinden bağımsız olarak ele alınıp çözülmek zorundadır... çünkü bu ülkede işsizlik TÜİK rakamlarındaki gibi değil... gerçek işsizliğin %20-22 arasında olduğunu tahmin ediyorum.. Böyle bir ekonomi şelaleden aşağı düşüp boğulmaya mahkumdur...
Elinize emeğinize sağlık üstad, yüksek müsaadelerinize sığınarak face sayfamda paylaşıyorum.
YanıtlaSilİsmet Ahlatcı
Teşekkürler. Estağfurullah.
SilMahfi bey TCMB başkanının konuşmuş olduğu bir konu var Fed faiz arttırımına karşı hazırız. Tamam güzel konuşuyor da burası Türkiye?
YanıtlaSilEvet ben de izledim o konuşmayı. Nasıl bir hazırlık olduğunu bilmiyorum. Göreceğiz bakalım.
Silslm.. hocam krizler konut fiyatlarını nasıl etkiler.. yani kriz = enflasyon = konut fiyatı artışı mı veya kriz = talep daralması ve fiyat düşülmesi mi.. tşk..
YanıtlaSilKrizler genellikle konut fiyatlarını düşürür.
SilHocam, yazınızı okuyunca çıkış yolu olmadığını gördüm. Yarın Davudoğlu AKP+CHP koalisyonunu açıklayacak diye bir tahminde bulunuyorum.
YanıtlaSilÇünkü başka bir çare yok. Hiç yok. Davudoğlu bunu biliyor.
Davutoğlu'nun bunu bilmesi yetmeyebilir.
SilBaşka çıkış yokmuş peh ! Ekonomik vesayet böyle oluyor işte siyaseti yönlendirme ye çalışıyorlar
SilBu ekonomik vesayet değil eleştirel tavsiye. Ekonomik vesayet siyaseti her şey iyiymiş gibi doldurup yönlendirmektir.
SilEvet bu bir tavsiye, ve hatta bir temenni. Benim göremediğim başka bir yol varsa öğrenmek isterim tabi ki. Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp.
SilKişisel görüşüm AKP'nin artık bu ülkeyi yönetemeyeceği yönünde. Yönetemeyeceği için olmayacak işlere girişiyor.
Olmadık işler, insanın başına olmadık işler açar. Çıkmaz sokak bu, veya türküde geçtiği gibi ".. Evlerinin önü yoldur, yolun sonu karakol.." Yanılıyor olabilirim, yanlış biliyor olabilirim. Bilmediğim işler olabilir ve hatta vardır da. Ben de zaten sadece bir tahminde bulundum.
Kendimce, herkesin akıllı, zeki, olayları iyi görebildiği ve amaçları doğrultusunda aksiyon aldığı varsayımıyla hareket ediyorum.
Tarih bilen kişi için tarihsellik önemlidir diye düşünüyorum. Davudoğlu bence benden ve hatta 'başkalarından' daha iyi biliyordur tarihi. Olaylara tarihsel bir açıdan bakıyordur ve hatta bakıyormuş gibi geliyor bana. Neyse, Cuma'ya öğreneceğiz.
Naçizane fikrim, başka bir alternatif olsa çoktan devreye girerdi ama elde başka senaryo yok gibi görünüyor.
Ben bu yazılanları söylediğimde 'sen çok karamsarsın ,bak millet ev araba alıyor,demekki para var' deniyor.Ben çevremdeki insanlara karamsarlıkla , gerçekler arasındaki farkı bir türlü anlatamıyorum.Ama galiba 'gerçeklerin zaman içinde ortaya çıkma gibi bir huyu vardır' deyimi en acı bir şekilde tekrar kafamıza dank edecek ne yazıkki.....
YanıtlaSilSize "herkes ev ve araba alıyor" dendiğinde siz de "sorun zaten orada" deyin.
SilHocam ABD veriler ile dünyayı kendi belirlediği denge yi gözeterek yönlendirir olabilirmi? Sanki ENRON un resmi versiyonu gibi..verilere güvenmiyorum şahsen. Bence usd 2016 ortasından sonra ciddi değer kaybedecek ve parasal genişleme yeniden gündeme gelebilir.ve usd ye olan güvensizlik ile Çin sorunları birleşince altın için güzel yıllar başlar diye düşünüyorum. Syg
YanıtlaSilBunu bu aşamada bilemeyiz. Yani Çin eğer hızla bir düşüşe giderse bu dünyayı ve giderek ABD'yi olumsuz etkileyebilir. Ben yıllar önce krizin gelişen ekonomileri vuracak olan üçüncü aşaması en kötüsü olacak diye yazmıştım.
SilHocam bu ifadelerinize katilmakla birlikte katilmama istegini umuyorum icimden. Olmama ihtimali; 3. asamasinin olmamasi icin sizce ne gibi gelismeler olmali ki 3. asama olmaya gorsun. Yani sizin elinize bir degnek versek sirf su 3. en kotu asamayi gormeden 2008 surecinden nasil kurtarirdiniz dunyayi?
SilÇok Güzel Bir Yazı Olmuş Emeğinize Sağlık Mahfi Bey
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilTurizm gelirleri düşüyor demişsiniz.
YanıtlaSilKemer ve Side tesislerinde kişi-gece fiyatları 300-400 tl civarında.
Lüks yerlerden bahsetmiyorum. Onlar zaten 600-700 tl civarında.
(2 kişilik odada kişi başı HD konaklama fiyatı)
Kimin fiyatları bunlar ??
Öldük , bittik, battık, mahvolduk , bu sene işler çok kötü diyen turizm sektörünün fiyatları.
Bu hafta , Bodrum'daki pansiyon fiyatları (OK):
Pansiyon-A : 200 tl
Pansiyon-B : 230 tl
Pansiyon-C : 200 tl
Bu fiyatlar ,2 sene öncesine göre % 80 zamlı.
Yani konaklama fiyatları, resmi otorite tarafından açıklanan genel enflasyonun çok üzerinde artıyor.
Tıpkı gıda fiyatları gibi.
Fiyatlar artabilir. Önemli olan ne kadarı satılabiliyor. Bizim buralarda siteler var. Fiyatları sürekli artıyor ama satılan daire sayısı çok az.
SilBir emlakçı tanığım var haziran dan bu güne 15 daire sattı. Ortalama fiyatları 300 bin - 500 bin arası
Sil15 çok büyük bir rakam
İnsanların parasını yatıracak başka yeri olmayınca böyle oluyor. Borsa berbat, reel faiz negatif, altın zaten çökmüş, geriye kalıyor gayrimenkul ve dolar. İnsanlar da buraya koşuyor.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilSayın Eğilmez, Daha önce NTV'de daha sonra da CNBCE'de yorumlarınızı ilgiyle ve dikkatle takip ediyorum. Üsteki yazınızı da merakla okudum, ancak sizden bazı basit gözlemlerimi paylaşarak yorumlamanızı rica ediyorum.
YanıtlaSila- Oturduğum bina çevresindeki otoparklara bakıyorum, bu sene 0 km araç sayısı çok arttı. Şöyle bir hesap yaptım, 40 araçlık otoparkta 5 yeni araç, 3 tanesi 2.araç olarak , 2 adette 2. el fakat daha üst model olarak yenilendi. Eski yıllarda yılda ortalama 1 veya 2 araç yenilenirdi.
b- Bulunduğum Kadıköy ilçesinde, takip ettiğim bir çevrede aynı standartlarda olarak 2012 yılında 310 bin liraya, 2013 yılında 420 bin liraya, 2015 yılı ocak ayında 530 bin liraya daire satışı gerçekleşti. En son geçtiğimiz günlerde tam bilemiyorum ama 600 - 650 bin liraya bir daire satışı gerçekleşti. Alanların hepside Türk.
c- Markasını vermek istemiyorum ama bir yabancı ürün satan bir TV Markasının mağazasını ziyaret ettim. Yine Kadıköyde, satıcı ile muhabbetimde 4K televizyonların çok tuttuğunu hala 4K yayın olmamasına rağmen en çok ortalama 5000 TL bedellli 55 inch televizyonları sattıklarını söyledi.
d- Yine aynı alışveriş merkezinde ziyaret ettiğim meşhur bir giyim mağazasında indirimli ürünlerin hemen hemn tükendiğimi gördüm. Satıcıyla konuştuğumda ise satıcı her sene satışlar eylül ortasına kadar devam ederdi bu sene Ağustos başında tükendi dedi. Hani ekonomi kötü felan diye sorduğumda ise öyle diyorlar ama herkezde para bol diye cevap verdi.
Yukarıdan bakınca genel ekonomi konusunda ben de sizle aynı görüşteyim ama şu yukarıda yazdıklarıma bir yorum getiriseniz de sevinirim. Saygılarımla Mehmet Kaymak
Belli bir grup ekonomist hep bunları söylüyor ağız birliği yapmışlar. Yukardaki yazı kesinlikle özgün değil. Inanmayın arkadaşlar pek pek gerçekleri yansıtmıyor.
SilKusura bakmayın Mahfi bey ama, bu yazı son derece özgün. Kendim oturdum yazdım. Bütün bunlar benim yaşadıklarım ve gördüklerim. Açıkcası böyle değerlendirmenize üzüldüm. Mehmet Kaymak
Sil13.14 de adsız olarak yorum yapan arkadaşın gözlemlerine katılıyorum. Ben de arabamı yeniledim. Nedeni Euro kurunun geçen yılki düzeyinin altında olmasındandı. Geçen yıl 40 bin Euroya gelen bir Avrupa arabası 3,05 TL den işlem görüyordu bu yıl da aynı kurdan işlem görüyor. Yani her konuda fiyatlar arttığı halde urada artmadı. Hatta yılın ilk 5 ayında düşüşler bile oldu. Yani Euronun değer kaybının yarattığı sabit fiyat insanları tüketime yöneltti. Benim açımdan bunlar çok önemli göstergeler değil. Asıl olan büyüme, enflasyon ve işsizlik. Buralarda ciddi bozulmalar var.
Sil14.44 saatinde yorum yapan arkadaş sanırım bütün yorumların altına her şeyin iyiye gittiğini yazan aynı kişi. Yazıma katılmayabilirsiniz. Siz bana saygı duymasanız da ben sizin görüşünüze saygı duyarım. Ama bir yazının özgün olmadığını iddia etmek başka bir şeydir. Özgün değil demek bir yerden alıntılanmış demektir. Bu iddianızı kanıtlamaya çağırıyorum sizi. Aksi takdirde sizin bir yalancı olduğunuzu buradan ilan etmiş olacağım.
Ben sizin için söylemedim bunu: yoruma yanıtımı dikkatle okursanız benim o sözü, bemnim yorumuma sizden sonra (bir altta) yorum yapan kişiye söylediğimi göreceksiniz.
SilYanıtımın ilk paragrafı size yanıttır, ikinci paragrafı ikinci kişiye yanıttır. Yanlış anlama olduysa kusura bakmayın.
Mahfi bey, siz asıl benim kusuruma bakmayın, ben ilk defa yazıyorum, acemiliğime verin lütfen, saygılarımla
SilHoca nasıl eleştiri yapacağını düşünüyor. Kardeşim sana gelince yukarıda yazdıkların da ne gibi anormal durum gördün de bilgi almak istiyorsun?
YanıtlaSilEkonomi de kriz miriz yok siz inanmayın böyle şeyler e
Yazmayı öğrenmeden eleştiri yapınca insan böyle komik durumlara düşüyor. Diyeceksiniz ki yayınlamayın böyle yorumları. O zaman da kalitemiz hakkında bilgi edinmek mümkün olmuyor. Eğitim şart.
SilHürriyet Gazetesi ekonomi bölümünden alıntı bir yazı pek dikkate almayın arkadaşlar
YanıtlaSilAynı kişi.
SilEvet aynı kişi. Aynı zamanda yazı yazmayı da beceremez. Aynı zamanda kendi fikirlerine bilim kılıfı giydirip pazarlayamacak kadar eğitimsiz.
SilEee işte zihniyet bu kendinizi herkes üstün görmek, herhangi farklı fikre teamül edemek bunları zaten biliyorduk şimde de görmüş olduk
Hadi eyvallah
Herhangi farklı bir fikre tahammül ederim ama sizin dediğiniz gibi herhangi bir farklı fikre teamül edemem.
SilEğitim şart. Önce Türkçeyi öğrenmek gerek.
Hocam arkadas da bu guzel yazinin mizah boyutu sanirim. Farkinda olmadan guzel katkisi olmus :)
SilEvet şaka gibi.
SilHocam bu yıl üniversiteye başlıyorum isletme bölümüne çoğunluğun dediği bosuna okuyacaksin lütfen yardımcı olun ben dilimi gelistirmeyi derslerimi yüksek tutmayi hedefliyorum baslamadan icimi karartiyorlar. Diğer iktisadi idari bilimcilerden beni ne ayırır ne iş bulmami kolaylastirir yardimci olur musunuz
YanıtlaSilBir tek şey sizi herkesten farklı kılar: Herkesin çalıştığının 2 - 3 katı çalışmak. Mesela mikroekonomi dersiniz olacak. Size okutulan kitabı okuyun. Sınava bundan hazırlanın ama yaz aylarında mutlaka bir veya iki tane daha farklı mikroekonomi kitabı alıp okuyun. Ben öğrenciyken öyle yaptım. Herkes aynı kitabı ezberleyip not peşinde koşarken ben farklı 3 kitabı okuyup çok daha yaygın ve derin bilgi edindim. Ve meslek sınavlarında öne geçtim.
SilBunlara ek olarak bir ingilizceyi olabildiğince üst düzeye çıkarmaya çalışın.
Teşekkür ederim hocam gösterdiğiniz yolları izleyeceğim, allah razı olsun sizden benim bu konuda içimi aydınlattığınız için
YanıtlaSilSevgiler, başarılar.
SilHem bu kadar başarılı hem alçakgönüllüsünüz hocam teşekkür ederim
Silhocam, ben yaşanan iktisadi sıkıntıların küresel boyutta olduğunu düşünüyorum. yani: önce sanayi kapitalizmi doğdu ,büyüdü, olgunlaştı ve şu an yaşlılık yani verimsizlik dönemini yaşıyor ve yerini finans kapitalizmine bıraktı bilhassa da son 30 yıldır!. esasen dünya bunun sıkıntılarını yaşıyor!. çünkü çok sancılı ve sorunlu iktisadi yapı stoku oluştu artık dünyanın!. galibe yepyeni bir iktisat teoremi bulmak ve bu teorem üzerine bir iktisat tabanı kurmak gerekiyor hocam!. ne dersiniz?. ayrıca; yoğun finansal genleşmelerin sonucunda küresel boyutta büyük bir borç stoku meydana geldi. bunun yeni bir ekonomik model kurulmasına engel olduğunu düşünüyor musunuz?. mesela bilgi ekonomisine geçiş konusunda sıkıntılar yaratır mı?. saygılar.....
YanıtlaSil