Öngörü ve Gerçekleşme

Bu blogda 16 Mart 2014 günü Türkiye’deki Değişimin Sosyo Ekonomik Analizi başlığı altında yayınlanmış olan uzun bir analiz yazım var. Bu yazım aslında 3 Kasım 2007 tarihinde Osmanlı Bankası Voyvoda Caddesi toplantıları çerçevesinde düzenlenen Yeni Türkiye'nin Değişkenleri başlıklı oturumun panel tartışması bölümünde yaptığım konuşma ile 13 Kasım 2009 tarihinde şimdi tarihe karışmış bulunan Maliye Teftiş Kurulu’nun 130’uncu kuruluş yıldönümünde yaptığım konuşmanın gözden geçirilip güncellenmesiyle yazılmıştı. Yani buradaki görüşlerim 2007 yılına kadar geri gidiyor. Bu yazımda Türkiye’nin Ortadoğu’daki Yeni Konumu adlı alt başlıktaki değerlendirmem aynen şöyleydi:

“Türkiye'nin Ortadoğu'daki Yeni Konumu:
Türkiye’nin öteden beri komşularıyla ilişkileri sıkıntılıdır. Suriye ile uzun yıllar düşmanlık yaşandı sonra ilişkiler düzeldi derken son dönemde tamamen bozuldu. İran ile ilişkiler hiçbir zaman iki tarafı da tatmin edecek düzeyde olmadı. Irak konusu başka sorunlar taşıyor. Rusya ile bazen iyi bazen kötü ilişkiler yaşadık. Balkanlar’daki komşularımızla ise hiçbir zaman kalıcı dostane ilişkiler içinde olmadık.

Son döneme girilirken sloganımız “komşularla sıfır sorun politikası” idi. Başlangıçta bu yolda biraz yol alınmış olsa da bugün, başladığımız noktadan bile daha geride bir yerde bulunuyoruz.

Ortadoğu, enerji kaynakları nedeniyle en önemli bölgelerden birisi konumunda bulunuyor. Bu bölgenin sorumluluğu başlangıçta Mısır ile İsrail arasındaki işbirliğinde arandı. Tutmayınca ABD burada liderliği doğrudan ele alarak Irak’a müdahale etti. Deneyimleri kötü sonuçlanınca yeni bir bölgesel lider aramaya başladı. Türkiye, Ortadoğu ve hatta Orta Asya bölgeleri için bölge lideri olabilirdi. Türkiye, bölgenin en güçlü ekonomisiydi. Orta Asya ülkeleri nezdinde yüksek bir kredibiliteye sahipti. İsrail ile pek bir sorunu yoktu. Bölgenin batıya en yakın sisteme sahip ülkesiydi. Demokrasi ve insan hakları konusunda bazı sıkıntıları olsa da bölgenin en ilerisi ve batıya en yakın olanıydı. Bu durumda Türkiye ile İsrail, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesini uygulamakta bölgesel taşeronları olabilirdi. ABD, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde bu stratejiyi uygulamaya koydu.
  
İlk aşamada Türkiye’nin batıyla ilişkileri sağlamlaştırılmaya başlandı. AB ile müzakerenin başlaması bu aşamadaki dönüm noktasıdır. İkinci önemli aşama Türkiye’ye, G 20 ülkeleri arasında yer verilmesidir. 

Sonra Türkiye’nin İslam kimliği öne çıkarılmaya başlandı. Böylece Ortadoğu halkları üzerindeki kredibilitesi geliştirildi. Ardından İsrail ile ilişkilerin bir parça soğutulması projesi devreye girdi. Bunun sonucunda Türkiye’nin Araplar nezdinde eskiden oldukça düşük olan kredibilitesi biraz yükseldi.

Böylece Türkiye, küresel sistemin Ortadoğu ve Orta Asya bölge sorumluluğunu ortaklaşa üstlenebilecek konuma taşınmış oldu. Bu rolün kazançlı görünen ama yüksek riskler taşıyan bir rol olduğu ve Türkiye’nin bu rolü iyi oynarsa küresel sistemde önemli bir oyuncu olabileceği ama iyi oynayamazsa çok sıkıntılı bir duruma düşebileceği görülüyordu. Türkiye bu risklere karşın bu rolü oynamaya girişti…Türkiye’nin Orta doğudaki yeni konumu biraz dışsal biraz da içsel bir gelişme olarak belirtilebilir. Dışsallığı bizi bu role ABD’nin itmiş olmasından, içselliği ise siyasal iktidarın bu role hiç itiraz etmeden soyunmasından kaynaklanıyor. Cumhuriyet’in kurulduğu tarihten itibaren uzun süre dış gelişmelere tarafsız kalmaya yönelmiş bir ülkenin birdenbire bu tür bir düzenlemede aktif rol alması da çok önemli değişimlerden birisi. Ne var ki Türkiye bu rolü iyi oynayamadı. Şu sıralarda Orta doğuda üstlenmeye uğraştığı ağabey – lider konumundan uzaklaşmış bulunuyor.”
An itibariyle Atatürk’ün  ‘yurtta barış dünyada barış’ ilkesine geri dönmüş görünüyoruz. Keşke tarihi biraz daha yansız incelemiş olsaydık.

Yorumlar

  1. Sayın Hocam,

    Güzel yazınız için teşekkür ederiz. Yazınıza ufak bir alıntı ile ek yapmak isterim.

    İsmail Cem genç yaşta yazdığı Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi kitabının giriş bölümünde Mevlana'dan şöyle bir alıntı yapıyor:

    "şu akıp giden kum seline bak;
    ne durması var, ne dinlenmesi
    bak birdenbire nasıl bozuluyor dünya.
    nasıl atıyor bir başka dünyanın temelini."

    Bakalım zaman neler getirecek.

    Saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet aynen hatırlıyorum, o kitabı okuduğumda 20 yaşındaydım.

      Sil
  2. Maalesef Türkiyenin ortadoğu politikası hayaller ve fanteziler üzerine kuruluydu ardımızda bıraktığımız dönemde. "Stratejik derinlik" gibi şaşalı sloganların büyüsüyle kapanan gerçeklerin tokat gibi suratımıza indiği bu günler kuşkusuz yaratıcılarını tarihimize kayıt etmiştir.

    YanıtlaSil
  3. Ulaş Demiegül1 Temmuz 2016 15:38

    Hocam ABD 10 yıllıklarının bugün için %1,43 seviyelerine gelmiş olmasının en büyük nedeni nedir sizce? Yaşadığımız krizin dolar ve altın fiyatlarında 2008 krizine benzer etkiler yaratacak şekilde derinleşiyor olduğu anlamına mı gelir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fed'in bu yıl faiz artırmayacağına olan inancın neredeyse kesinleşmiş olması anlamına geliyor.

      Sil
    2. Şimdilerde faiz indirimi ve hatta yeniden tahvil alım programının başlayabileceği konuşuluyor. Ben pek ihtimal vermiyorum ama tabii bu önümüzdeki dönem neler olacağına bağlı. Brexit gibi beklenmedik bir gelişme daha olursa bunlar da gündeme gelir.

      Sil
    3. indirim ve yeniden tahvil alımi karışıklığa daha çok neden olmaz mı. Faiz arttırı mı daha makul bir secenk değil mi ben mutlaka artış yapması gerektiğini düşünüyorum

      Sil
  4. O ilke gore Kibris tan da cikmamuz mi gerekiyor biraz zor soru oldu ama isin heyecani da burda ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zor bir soru değil. Yanıtlayayım. Atatürk'ün koyduğu yurtta barış dünyada barış ilkesi başkasının toprağını fethetmeye yönelik eylemlerden vaz geçilmesi anlamına geliyor. Kıbrıs, yüzyıllardır Türklerin yaşadığı, Türklerin üzerinde hakkı ve sözü olan bir topraktı. Orada Türkler öldürüldüğü için biz oraya girdik. Yani amacımız orayı işgal etmek değil, soydaşlarımızı korumaktı. Dolayısıyla Kıbrıstan çıkmamız gerekmiyor.

      Sil
    2. Böyle düşünüyorsanız fethedilmiş topraklardan çekip gidin. Niye oturuyorsunuz burada?
      Yurtta barışmış dünyada barışmış. Sevsinler.

      Sil
    3. Çok dusmanimiz var hocam çok ...

      Sil
    4. Düşman öok mu bilemiyorum ama işimiz çok zor. Adsız 02:02 gibi zeki ve yaratıcı insanlara analiz öğretmeye çalışıyoruz.
      Bir insanın analiz yapabilmesinin bir çok koşulu var ama ilk koşul biat kültürünü aşabilmesidir.

      Sil
    5. Hocam bu Adsız 2 Temmuz 2016 02:02 lar bizi ortaasyaya geri sürmek istiyor :)

      Sil
    6. Hocam bu Adsız 02:02 gibi herifleri eğitmenin bir yolu var mı?

      Sil
  5. Sayın Eğilmez, bir zamanlar Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk rolünü üstlenmeye başlamıştık. Daha sonra her ikisi ile düşman haline geldik. Bizim Hükümetlerimiz ve Halkımız "Devletler arasında dostluk veya düşmanlık olamayacağını, yalnız çıkar ilişkileri olacağını anlayamıyor. Türkün Türk'ten başka dostu yoktur diye saçma bir slogan söylüyoruz. Esasında Türk Türk'ün kurdudur, bizim düşmana ihtiyacımız yoktur, bizim kendi kendimize düşmanlığımız yeter. Biz genellikle en kolay yolu seçiyoruz, suçu hemen başkalarına atıyoruz. Kendimizi hep haklı, başkalarını (genellikle batı ülkelerini) haksız ve bizlere hep komplolar kuran, tuzaklar hazırlayan ülkeler olarak görüyoruz. Devamlı olarak oturup, ağlayıp sızlıyoruz, bizi çekemiyorlar diye mağdurları oynuyoruz. Ülkeler arasında her zaman rekabet vardır ve olacaktır. Devamlı olarak her ülke ile dostluk değil rekabetçilik kurmaya çalışmalıyız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısınız. Bütün bunların nedeni eleştiri olmaması. Eleştiriye tahammülümüz yok. Öyle olunca da doğruyu bulamıyoruz. Sürekli yalpalamalar içindeyiz. Dün A iyidir diyen lideri alkışlıyoruz bugün aynı lider A kötüdür diyor daha çok alkışlıyoruz. Adeta düşünce yeteneğimiz elimizden alınmış gibiyiz.

      Sil
  6. Yazınız için tşk. sayğılarımı sunuyorum.
    Türkiyenin kuruluşu dünyaya örnek olan bir destansı tarihe sahip, öyleydi ki kuruluşta yeni bir ulusu ortardoğu asya ve avrupada askeri ve siyasi dehasıyla kuran atatürk ün cumhurieti bir asra yakın uzun bir süre sonra neden abilik ya da rol model ülke yapılmaya çalışışıyor. Türkiye ye bir mankene elbise diker gibi modeller biçiliyor.
    iki dünya savaşını geçiren almanya berlin dümdüz olduktan sadece 15 yıl sonra dış ülkelerden işçi alabiecek hale getiren bir ekonomiye nasıl sahip oluyor .Japonya tarihini nasıl altın harflerle yazabiliyor.
    bayrakların yarıya indirilidiği günde onlarca vatandaşını kaybetmiş bir saldırı başından geçmiş güzel ülkemin kabine üyeleri açılışıyla övündükleri köprüde pişmiş kelle gibi sırıtan beyinlerden ne zmn kurtulacak bu ülke.doğu ve güneydoğudaki şehitleri, sadece trafikte günlük yaşamını kaybeden insanklarımızı, çocuğunu vuran babalar babasını vuran çocukları ölen annler ve daha bir sürü sosyal sorun varken neden hala bir bakan istifa etmez, içişleri bakanından kurtulmak için hepimizin mi ölmesi lazım.yeni yetme bir eeji baknaı şirket yöneticisi gibi demeçler verbiliyor.kimsin sen nesin nasıo bakan oldu damat bey? tüm bunların sebebini soracak kudrete sahip vatan evladı siyasileimiz ndn yok.ahalkı dinlendirmek yerine yapmayı ya da yapmamyı tercih etmek bu kadar mı zor .
    ya da daha sede bir soru sorayım halk ndn baş kadırmayı bilmiyor hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru sorular. Çocuk yaşta bilime, eleştirel düşünceyle yaklaşıma yöneltilmek yerine biat etmeye yöneltilen insanlar sanırım başkaldırma yeteneğini tümüyle kaybediyor.

      Sil
    2. Hocam, hala 100 yıllık anlaşma ile madenlerimizi çıkaramadığımıza inanlar çoğunlukta bu ülkede.

      Bor madeninin tek başına petrol gibi yakıt olduğuna inanan var.

      2023te süper güç olacağımıza inanan var, hem de çoğunluktalar.

      Dünyayı illuminati, yahudi masonları yönettiğine inanan var.

      Ve ilkokul çağındaki kız çocuklarına türban bağlamak isteyen bir kitle ve ona destek veren aktif siyasi parti var.

      Eleştirinin gelişmesi için, önce merak ve empatinin olması gerekiyor. Burda ise mahalle baskısı yükselişte.

      Sil
    3. Evet maalesef öyle. Lozan Antlaşması'nın 2023'de sona ereceğini ve ondan sonra çıkarılması engellenen petrolü ve madenleri çıkaracağımıza inandırılmış oldukça çok sayıda insan var.
      5 yaşındaki çocukları biat kültürüne yönelten bir toplumun şehir efsanelerine, safsatalara inanması kadar doğal bir şey olamaz tabii. Türkiye, okullarında bilimi egemen kılmadıkça bu girdaptan çıkamaz.

      Sil
  7. Bildiğin ikinci Pakistan oldu Türkiye. Şimdi uzun yıllar bu içimize işlemiş radikal islamdan kurtulmaya çalışırız. Tabi şu anki hükümet giderse.

    Yoksa her geçen gün Taliban politikaları meclisden takır takır geçiyor.

    Birde bir reiscik var, dün savunduğunu bugün satan. Türkiye hiç bu kadar eziklenmedi dış politikada.

    İsmail Cem gibi adamların kemikleri sızlıyor.

    YanıtlaSil
  8. Abdullah Gül'ün sizle temasa geçtiği bilgisi doğru mu?

    YanıtlaSil
  9. Yapılan köprüleri, savunma sanayisinde ki atılımları görmezden gelmemek gerekir. Öncekiler de yapsaydı aynı atılımları bu halk onlara da 15 sene kesintisiz iktidar sunardı. Herkesin şapkasını önüne koyarak düşünmesi lazım. Tayyip'in benimde bir çok beğenmediğim yönleri var fakat yaptıklarını da göz ardı etmemeliyiz. Bu hamleleriyle yıllardır halkın oyunu alıyor. Böylece hem kendi yandaşlarına para kazandırıp kendi tebaasını besliyor, hem de oylarını sağlama alıyor. Türkiye'nin temel problemi AKP değildir, Türkiye'nin temel problemi muhalefetsiz oluşudur. Malesef ki her alanda koltuk sevdalısı insanlar yüzünden gençlerin önü açılmıyor. Bu arada analizinizi başarılı buldum, elinize sağlık. BOP konusuna gelirsek bence çok tehlikeli bir oyun nitekim başkasının ipiyle kuyuya inerseniz işleri bittiği anda kendinizi düşerken bulursunuz. İpleri başkasının elinde olan bir oyunu oynamak bana hiç mantıklı gelmiyor.

    YanıtlaSil
  10. Hocam bu sene Rusyada müteahhitlik hizmetlerimizin akamete uğraması ödemeler dengemizi ne şekilde etkiler? Açığı artırır mı hangi kalemiyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlaka etkiler, açığı artırır. Finans Hesabını etkiler.

      Sil
    2. Finans hesabının doğrudan yatırımlar kalemi galiba.Rusyada daha az müteahhitlik hizmeti yaptıkça daha az döviz kazanırlar ve daha az döviz getirirler bu şekilde ödemelr açığı artar galiba.

      Sil
  11. Hocam yazınız için teşekkürler. Konunun dışında bir şey sormak istiyorum. İsrail ve Rusya ile aramızın iyileşmesi sonucu bu ülkelere olan tarım ürünleri ihracatımızın artacağını varsayarsak bu artış iç piyasadaki tarım ürünleri fiyatlarının artışına yol açar mı ? Böyle bir fiyat artışının nedeni iç piyasa için tarım ürünü üreten üreticinin ihracata yönelmesi sonucu arzın azalması mıdır ? Ya da bu iki ülke ile aramızın düzelmesi tarım ürünlerinin fiyatına etki etmez mi? Hocam bu konularda beni aydınlatabilirseniz çok mutlu olurum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsrail ile aramızın düzelmesi tarım ürünleri fiyatları konusunda pek fazla bir etki yaratmaz ama Rusya ile ilişkilerin düzelmesi önemli etki yaratır. Küçük bir örnek vereyim bizim buradaki markette cherry domates geçen hafta 3 TL/Kg idi bu hafta aynı yerde 6 TL/Kg olmuştu. Rusya'ya oldukça fazla tarım ürünü ihraç ediyoruz normal koşullarda. Aramız bozulunca bunlar
      ihraç edilemez olmuş içeride satılmaya başlanmıştı. Bu da içeride talep artışı oladığı halde arz artışı yarattığı için fiyatların düşmesine yol açmıştı.

      Sil
    2. Kusuruma bakmayın hocam mail yolu ile de atmıştım soruyu. İki kere yordum sizi.

      Sil
    3. enflasyonu nasıl etkiler ?

      Sil
    4. Şimdiye kadar olumlu etkiledi şimdiden sonra olumsuz etkiler.

      Sil
  12. Hocam marmaray yap islet devret modeliyle mi yapıldı. Internette baktım çok fazla argüman var bakanlık kredi çekti benzeri şeyler yazıyor tam olarak anlayamadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef haklısınız. Ben de tekrar baktım ve nasıl yapıldığını anlayamadım. Kimisi Yap işlet devret yazıyor kimisi vergi geliriyle yapıldı yazıyor. Burada resmi açıklamalar var ama yine de konuya açıklık getirilememiş. http://www.marmaray.gov.tr/icerik/marmaray/Tarih%C3%A7esi/1
      Sanki devlet yaptırmış gibi duruyor.

      Sil
    2. Tcdd yaptırdı sanki

      Sil
  13. Merhaba,
    Konu taze iken sormak istiyorum. Sizin de görev yapmış olduğunuz müsteşarlığa islami bankacılık kökenli bir isim atandı. Temmuz ayı içerisinde de hazine şu ana kadarki en uzun vadeli kira sertifikası ihracını ihracnı gerçekleştirecek. Konu ile iligi başka öngörüleriniz var mıdır ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda herhangi bir öngörüm olmadığı gibi songörüm de yok.

      Sil
  14. İnternete Bağlanan Tüm Cihazlara TRT Bandrolü ve Yeni Vergi Zammı Geliyor

    http://onedio.com/haber/internete-baglanan-tum-cihazlara-trt-bandrolu-geliyor-718884


    Twitter da görmüşsünüzdür: #TRTlağvedilsin

    Sayın Eğilmez Hocam, Sizce TRT LAĞVEDİLMELİ mi?

    Yoksa evdeki fert başına televizyon izleme + radyo dinleme paket vergisi de mi alınsın?

    Saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TRT lağvedilmeli mi bilmiyorum ama bir kere elektrik faturalarından TRT payı kesintisi çok yanlış. Adamın evinde belki tv yok. Öte yandan eğer TRT için bandrol parası alınacaksa bu TRT'nin kamu yararına yayın yapması nedeniyledir. BBC için de bandrol ücreti alınıyor ama BBC kamu yararına yayın yaptığı için öteki tv ler gibi reklam almıyor. Bandrol ücreti alacaksa TRT reklam almasın. Hem reklam al hem bandrol ücreti al nerede kaldı rekabet eşitliği? Öteki tvlere niçin bandroldan pay verilmiyor?
      Bu soruların yanıtı yok. Böyle hukuk devleti mi olur? Böyle rekabet hukuku mu olur? Rekabet Kurumu diye bir kurum var. Ne işe yaradığını ben bilmiyorum.

      Sil
    2. https://m.youtube.com/watch?v=vcEroqwGIbs

      trt 1 de yayınlanmış olan leyla ile mecnun dizisini izlemiş olanlar hatırlar. Erdal bakkal bir gün elektrik faturasını inceler ve trt nin kapısına dayanıp bu bedele itiraz eder ve olaylar gelişir.

      İzlemenizi tavsiye ederim hocam.

      Saygılar

      Sil
    3. Bu konuda çok haklısınız. Kesinlikle ortada büyük bir adaletsizlik var.

      Sil
  15. Hocam diyelim ben yeni işe girdim. 2 bin tl alıyorum. Bu gelirler yöntemiyle milli geliri 2000 tl mi artırır?
    Artırırsa eğer milli gelir üretim yapmak demektir. Ben üretim yapmadan alacağım 2000 tllik maaş üreyim yöntemiyle milli geliri artırır mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üretim yapmazsanız kimse size 2000 TL maaş vermez. Üretim mutlaka bir mal üreterek yapılmaz. Hizmet üretimi de üretimdir. Bir apartmana kapıcı da olsanız hizmet üretiyorsunuzdur.

      Sil
    2. O zaman hocam bir işe girip hiç çalışmadan bütüm gün bilgisayarın karşişinda okey atan bir adam milli gelirin resmi olmasa da reelde yanlış hesallanmasına neden olur.
      Peki bu durumla ilgili çalışmalar var mı, gizli işsizlik deniyor heralde?

      Sil
  16. Hocam bu sydv bütçe dışında bir fon mudur. Biliyorsunuz kaymakamliklar muhtaç durumdaki ailelere yardım ediyor. Bunlar bütçede yer alır mi hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelirler bütçeden (vergi gelirleri vb den ayrılan paralardan) ama harcamalar bütçe dışı. Yani bütçe dışı bir fon.

      Sil
  17. hocam önce kendime sonra çevredeki insanlara ve daha genele yani yazılı-görsel basına bakıyorum. Ve gördüğüm bir ağırlık var üstümüzde eskilerin "üstümüze ölü toprağı serpilmiş" tabiri gibi. Artık teröre kurban ettiğimiz insanlarımıza duyduğumuz acı eskisi gibi değil. Kanal değişince haber bitince duyulan acı da bitiyor. "kanıksama" fazlasıyla içimize yerleşti. Korkarım ki acılara alışacağız.
    Güzel şeyler oluyor mu? Evet günü birlik oluyor ama ona da tam sevinemiyoruz ki !

    Gördüğüm bir toplumsal cinnete mi sürükleniyoruz. Sizin bu konuya bakışınız nedir? Bu konuda toplumsal tepkilerimizi yansıtacak gözlemlerinizi bir yazıya dökerseniz sevinirim.

    Saygılarımla iyi çalışmalar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım bütün dünyada sıkıntılar var. Bu bizde biraz daha fazla. Ben de bunun üzerinde düşünüyorum. Bakalım belki bir sosyo ekonomik analiz daha yaparım.

      Sil
  18. Mahfi Bey, İslami bankacılık sistemi ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Sizce bu sistem uygulanabilir bir model midir? Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İslami bankacılık faizin yerine başka bir şey koyup adına faiz dememekten başka bir özgünlüğü olmayan bir model. İslam kültüründe çok yaygın olan hile-i şeriyenin yani kanuna (burada kanun Kuran oluyor) hile yapmanın bir şekli.
      Uygulanabilir olduğu kesin çünkü zaten uygulanıyor.
      İşin ilginci bazı yerlerde islami bankacılık derken konu islam ekonomisine dönüşüyor. İşte öyle bir şey söz konusu değil. Ekonomi bir bilimdir ve nasıl ki fizik ya da kimyanın olmuyorsa ekonomi biliminin de islamisi, hrıstiyanı, musevisi olmaz.

      Sil
    2. Kuru gürültü polemik yaratma niyetinde değilim.

      İslami hassasiyetleri yüksek olan insanlar, faiz konusunda çok katı davranıyorlar. RTE'nin de bunlardan biri olduğunu görüyoruz.

      Mahfi Bey, siz bir akademisyen olarak, faiz konusunu anlatırken araştırırken kafa yorarken, bunun İslami alandaki tezahürünü de araştırdınız mı? Başvurduğunuz kaynak doğrudan Kuran mı? Hem İngilizce hem Türkçe Kuran çevirilerinden mi takip ediyorsunuz? Kuran'dan işaret alıp yorumda bulunan 'alim' nam kişilerin yazdıklarını da okudunuz mu?

      Bir de son olarak, El-Ezher Üniversitesi'nde yayınlanan akademik dökümanlar raporlar, İslami camia arasında adeta genelde bir tür 'fetva' gibi de kabul görüyor, dikkat etmişsinizdir.

      El-Ezher'deki öğretim görevlilerinin, faiz konusu üzerine açıklamalarını hiç araştırdınız mı? Onlar nasıl yaklaşıyorlar?

      Sil
    3. Bendeniz faiz konusunu anlatırken faiz konusu olarak anlatırım. İşin dinsel yönünü hiç karıştırmam.
      4 tane üretim unsuru vardır: Emek, sermaye, toprak ve girişim gücü. Bunlar üretimden sırasıyla ücret, faiz, rant ve kâr adı altında pay alırlar. Sermaye olmazsa faiz de olmaz. O zaman üretim de olmaz. Sermayenin pay almaması düşünülemez. Bunun adını ister faiz koyalım ister kâr payı isterse başka şey hepsi aynı kapıya çıkar. El Ezher Üniversitesi ne derse desin bu olay budur. Adını kâr payı koymakla faiz faiz olmaktan çıkmaz. Mesele bu kadar basittir. Kendimizi kandırmanın anlamı yok.
      Öte yandan hiçbir bilim dalı dinsel fetvaya göre yürütülmez. O nedenle El Ezher ya da başka bir fetva makamının fetvası bilimi bağlamaz.

      Sil
    4. 2 sene içinde 6.5 Trilyon dolar büyüklüğe ulaşması beklenen İslami bir ekosistemden bahsediyoruz. Faiz ve enflasyon bu milletin senelerdir iliğini kemiğini kurutmuştur. Durum böyleyken sizin gibi objektif birinin bu sisteme bu kadar ön yargılı yaklaşmasını anlamıyorum. Bahsettiğinizden çok daha detaylı adil ve güvenilir bir sistemdir islami sistem.

      Sil
    5. Ben çok net anlatıyorum. Diyorum ki faizin adını değiştirmekle faiz kaldırılmış olmaz. Sadece durumu inancımıza uydurmuş oluruz. Bu son derecede objektif bir değerlendirme. Tersini söylemiş olsaydım objektiflikten ayrılmış olurdum. Faizi kaldırmanın tek yolu neolitik ekonomi sistemine yani takas ekonomisine geri dönmektir.
      Bu milletin iliğini kemiğini kurutan şey faiz değil enflasyondur. Esasen faiz de enflasyonun bir sonucudur. Bakın batıda faiz sıfırlara indi. Neden? Çünkü enflasyon sıfırlara indi.
      Bilime, inanç ve önyargılardan soyutlanarak bakamazsanız her şeyi birbirine karıştırırsınız. Yeni kitabımda bunları hep anlatıyorum.

      Sil
    6. Efendim konuyu bilime nasıl bağladınız hayretler içerisindeyim. Ekonomi sosyal bir bilimdir dolayısıyla toplumun hassasiyetleri de ekonomide göz önünde bulundurulmalıdır. Protestanların kapitalizmine şak şak yapalım, kendi ülkemizin en çok inanılan dini olan İslam'ın kurallarına uygun bir sistemi tümden reddedip hor görelim öyle mi? İçinde sadece İslam lafı geçtiği için bu konuya alerjisi olanlara bu sistem third way ya da third alternative diye sunulsaydı acaba yorumları yine aynı mı olurdu? İslami sisteminde eksileri var tabi fakat bunu tartışmak yerine basit bir benzetme ile tümden reddetmeyi seçiyorsunuz. Görüşünüze saygı duymakla beraber sizden daha detaylı bir analiz yapmanızı rica ederim. Saygı ve sevgilerimle.

      Sil
    7. Sanırım anlatamadım.
      Sosyal bilimde toplumun durumu, alışkanlıkları elbette önemlidir ve diğerlerine göre fark yaratır. Ben basit bir şey söylüyorum. 4 tane üretim faktörü var ve bunların üretimden aldıkları paylar var. Bunlardan birisi de sermaye ve aldığı paya ekonomi biliminde faiz deniyor.
      Siz sermayeyi mi kaldıracaksınız? Ben onu anlayamadım. Sermaye yerinde kalacaksa (ki sonuçta bu tasarruflardan oluştuğuna göre kaldırılacak bir şey değil) o zaman faiz mi olmayacak? Faiz olmayacaksa bunun yerinde biz tasarruf sahibinin tasarrufunu ödünç alıp kullanırken ona ne vereceğiz? Faizi kaldırınca terine bir şey konacak mı? Ben bu sorunun yanıtını arıyorum. Eğer varsa yanıtınız dinlemeye hazırım.

      Sil
    8. Sayın Eğilmez, sermaye yerinde kalacak fakat yöntem değişecek. Bu konuyu sizin gibi birinin bilmemesi mümkün değil zira Özal döneminden itibaren Türkiye'nin de gündemine girmiştir. Katılım bankacılığı yoluyla kâr ve zarara ortak olunacak şekilde uygulanan örnekleri mevcuttur. Citibank ve Barclays bunun en önemli örnekleridir. Varsa başka sorunuz yanıtlayabilirim.

      Sevgilerimle...

      Sil
    9. Başka bir sorum yok. Ben cevabı aldım. Sermayenin yerinde kaldığı yerde faiz de yerinde kalır. Sadece adı değişir. Bir şeyin adının değişmesi onun niteliğini değiştirmez. Sadece insanları kandırmaya yarar. Ki ben de onu söylüyorum zaten. Öteden beri benzer konularda hile-i şeriye yöntemleri uygulanmıştır. Faizin adının değiştirilerek uygulanması hile-i şeriyenin ilk örneği değildir. Son da olmayacak. Sevgiler benden.

      Sil
    10. Mahfi Bey, neden anlamamakta ısrar ediyorsunuz? Birinde duran paradan yattığı yerden para kazanmak var diğerinde katılım var risk var icraat var ve aldığı bu aksiyonlar neticesinde kârda da ve altını çizmek istiyorum zararda da ortaklık söz konusu. Ben bu sistemler arasında bir bağ kuramıyorum. Size göre sermayenin değerlendirilmesi sadece faiz ile mi mümkün? Katılım bankacılığını uygulayan bütün kuruluşlar boşa mı kuruldular zamnediyorsunuz? Lütfen ön yargılarınızdan bir an için kurtulup mantıklı cevap verin. Saygılarımla...

      Sil
    11. Her ne kadar faizsiz kazanç esasında çalışsalar da bu bankaların da gelir elde etme gereklilikleri vardır. Hiç kimse parasını karşılığında bir getiri olmadan riske atmaz. Katılım bankacılığında da diğer bankacılık türlerinde olduğu gibi verilen miktarın üstünde bir para geri talep edilmektedir fakat bu kazanç paraya değil bir mal alım satımına konu olduğu için islam din otoritelerinden alınan fetvalardan hareketle faizsiz kazanç olarak nitelendirilir. Yani Mahfi Beyin dedigi gibi ad faizden kar payina cevriliyor. Normal bankalarin yaptigi da budur aslinda. Musterilerden katilimlari toplarlar. Ve bu parayi kullandirmak uzere kredi olarak verirler. Sirket kar payini kazaninca da bunun bir bolumunu bankaya verir. Siz buna kar payi deyin, biz faiz diyelim. Piyasadaki faiz oranlarıyla da zaten genelde doğru orantılıdır bu oranlar.

      Sil
  19. Hocam iki mal tüketen bir tuketicinin denge noktası neden iki malın marjinal faydasının eşit olduğu noktada oluşur? Kitapta karşılaştım anlaması zor biraz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tüketicinin amacı tüketimden elde ettiği faydayı maksimum noktayı çıkarmaktır. Bu da en yüksek marjinal faydaya ulaştığı noktadır. Yani bir önce tükettiği birimden elde ettiği faydadan bir sonra tükettiği birimden o kadar fayda elde etmiyorsa o bir önceki birimden elde ettiği fayda onun için maksimum faydadır.
      Diyelim ki A ve B mallarını tüketen bir tüketici var. Bu iki malı da tüketerek fayda elde ediyor. Bu tüketici için maksimum faydayı elde ettiği nokta o iki maldan tükettiği birimlerde en yüksek marjinal faydayı elde ettiği noktadır. Diyelim ki A malından son tükettiği birimden bir önce tükettiği birime göre daha fazla fayda sağlamamış, buna karşılık B malından hala daha fazla fayda sağlayabilecek durumda ama elinde yeterince B malı kalmamışsa o zaman elindeki A malından bir kısmını v erip B malı almayı deneyecektir. Bu işlemi her iki maldan birbirine denk marjinal faydayı sağlayacağı noktaya kadar devam edecektir.
      Umarım anlaşılır olmuştur.

      Sil
  20. Hocam İktisat ve Jepolitik ilişkisine dair guzel bir yazı olmuş.Sanırım ABD planı Dijital çağın beklenmeyen etkileri ile başarısız oldu.İnsanlar iyi yaşamı internet ile anında görüyor ve istiyor.Mikrodevletler oluşturabilirsiniz..Rakip devletlerin Dünya Refah pastasından pay almasını belki bir sure geciktirebilirsiniz.Peki mobiletesi artmış insanı nasıl engeleyeceksiniz.Hadi 1/4 orandaki islam ülkelerini dini dinamiklari kullanarak kontrol ettiniz .Peki 3/4 orandaki insanlara bir lokma bir hırkayı nasıl anlatacaksınız.Bu hamur çok su götürür diye düşünüyorum hocam.Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet haklısınız. Arık insanlar pek çok şeyi anında fark ediyor.

      Sil
  21. Hocam bir sene önce yazdığınız Giffen yazısının yorum kısmında giffen malıyla düşük mal arasında fark yoktur diye yazmışsınız. Oysa aralarındaki tek fark gelir ve ikame etkilerinin birbirine üstünlüğü değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet kesinlikle öyle. Aslında Giffen malı düşük malların özel bir kategorisidir. Yani genel olarak bakarsak Giffen malı da düşük mallar kategorisine girer ama kendi içinde gelir ve ikame etkilerine göre ayrılırlar.

      Sil
    2. Her Giffen mal düşük maldır fakat her düşük mal Giffen malı değildir. Pozitif gelir etkisi negatif ikame etkisine göre büyük olan düşük mallar normal mallar kategorisine girer ki bu mallar için talep eğrisi negatif eğimlidir.

      Sil
  22. Bakiyorum brexit ten sonra ingiltere de faizler hale turkiye den daha dusuk seviyede seyrediyor bu pound un rezerv para olmasindan mi kaynaklaniyor ? cari aciklari ve butce aciklari da var

    YanıtlaSil
  23. Sizin şöyle bir listeniz vardı, hatırlıyor musunuz?

    Bunu, print'te veya photoshop'ta düzenleyip, twitter profilinizin tepesindeki geniş alana koyar mısınız?

    Temel Yanılgılarımız:

    Birinci yanılgı: Demokrasiyle seçimi karıştırmak.

    İkinci yanılgı: Hukukun yasa ile aynı şey olduğunu sanmak.

    Üçüncü yanılgı: Lise eğitiminin üniversiteyi kazanmak için alındığını düşünmek.

    Dördüncü yanılgı: Büyüklerimiz bizden daha iyi bilir diye düşünmek.

    Beşinci yanılgı: Cumhuriyetin, demokrasinin yanında önemsiz kaldığına inanmak.

    Altıncı yanılgı: Türkiye'nin üretmeden tükettiğini düşünmek.

    Yedinci yanılgı: Anayasayı değiştirdiğimizde işlerin düzeleceğini sanmak.

    http://www.mahfiegilmez.com/2014/05/temel-yanlglarmz.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel listeymiş, unutmuşum, iyi ki hatırlattınız.

      Sil
    2. adsız 14:41 İstediğin resim ;)

      http://i64.tinypic.com/2uqzo2e.jpg
      açılmazsa
      http://oi64.tinypic.com/2uqzo2e.jpg

      Sil
  24. hocam türkiye aktif dış poltikaya mecburdur akp herşeyi eline yüzüne bulaştırdı kabul savunacak değilim osmanlıcılık zaten ham hayaldi daha tutarlı ve farklı bir yol haritası olması gerekirdi ancak hem eski dışişleri yani monşerler tırt hemde yeni nesil aktrol-con cular tırt çıktı ancak artık bu coğrafya maalesef yurtta sulh cihanda sulh ilkesi ile yürümeyecek kaldıki tek başına türkiye herkesle dost olsada komşuları artık türkiyeyle dost olmayacaklardır.Rusya hiç bir zaman tarihsel amaçlarından vazgeçmez adamlar son 1000 yıldır türk topraklarında yayılıp genişlediler,iran P5+1 hamlesiyle kendine gelen dağıtılma sürecini türkiyenin kucağına bıraktı asla şüphem yokturki gelecek 15-20 sene içinde türkiye bugünkü sınırlarını muhafaza edemeyecektir çünkü türkiyenin askeri ekonomik ve politik ve demografik gücü artık bu kadar toprağı kontrol etmeye yetmez-yedirmeyeceklerdir- bugüne kadar hasbel kader devam eden süreç yeni bir safhaya girdi maalesef bizler her zaman kendimiz olduğumuzdan çok daha güçlü gördük ama yakında bunun böyle olmadığını fark edeceğiz.Ancak şunda ısrarcıyım yurtta sulh cihanda sulh poltikası türkiyeyi sadece daha edilgen kılar-bundan sonraki süreçte- ve dediğim gibi sadece türkiyenin herkesle dost olma çabası karşınızdaki de aynı zihniyette değilse hiç bir anlam ifade etmez.Not akpli chpli yada mhpli değilim sadece T.C. vatandaşıyım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. AKPli, CHPli MHPli veya sade bir TC vatandaşı da olsanız fark etmez benim için. Önemli olan doğruyu söylemeniz nereli olduğunuz değil. Bakın Rusya bizi en kritik zamanda, Kurtuluş Savaşında silah ve strateji desteği vererek desteklemiş bir ülkedir. Batılılar bizimle savaşırken bizi iki ülke destekledi: Rusya (silah ve strateji desteğiyle) ve Hint Müslümanları yani bugünkü Pakistan (altın yolladılar.)
      Taksim anıtında iki Rus generalinin (Frunze ve Voroşilov) heykeli de vardır. Biri İnönünün yanında öbürü Mareşal Fevzi Çakmak'ın hemen arkasında. Bu heykeller oraya Ruslara duyduğumuz şükran borcunun karşılığı olarak dikilmiştir. Bu ülkeyle düşman olmanın bir anlamı yok.

      Sil
  25. Hocam öncelikle iyi bayramlar. Hocam gerek eksi sözlük gerek twitter gerek facebook gerekse gazetelerin köşe yazarlarından turkiye gundemini takip ettiğim ölçüde sunu gozlemledigimi düşünüyorum. Biliyorsunuz kafası çalışan insanların çoğu ülkeden gitmek istiyor hatta gelişmiş ulkelerde garsonluk bile yapmak niyetindeler yeter ki bu ülkedeki saçma olarak nitelendirebilecegimiz olaylardan uzak kalmaya çalışsınlar. Tam da bu konuda sunu söylemek istiyorum bence turkiyede hemen hemen herkes ülkeyi yonetmek istiyor herkesin ülke yonetiminde bir fikri var. Oysa ki gelişmiş ülkelere gidilince bu konulara zaten yabancı kalinacagi için hayattan daha zevk alıp kendine daha fazla vakit ayrilabildigi zaman sanki insan daha mutlu yaşayacağını düşünüyor. Bizim ülkemizde ise nerdeyse kafası basan herkesin ülke yönetimiyle ilgili fikirleri var ve bu yaptıkları mesleklerden zevk almayı düşürüp sanki bir gun başbakan olursak sunu sunu yapacağım ya da şöyle olursa ülke daha refah olabilir diye düşünüyor. Bizim ülkemizde sizin gibi büyük devlet adamlarının yani sıra bizim gibi belki az bisey kafası çalışan insan hergün devlet hakkında o kadar cok şey dusunuyor ki bunun da yaptığımız ise konsantre olamayıp sürekli mutsuz olma eğilimi gosterdigimizi düşünüyorum. Yanlis anlasilmasin cahillik ya da sosyal sorunlardan uzak kalmak mutluluktur demiyorum ama nasıl diyeyim sanki kafası basan herkesin ülkede en iyi ben bilirim düşüncesinde olduğunu dusunuyorum. Örnek için uzaklara gitmeye gerek de yok hocam ben arkadaşlarım cevrem. Bu hastalık gibi insanlardan insanlara bulaşıyor sanırım. Bilirsiniz biraraya gelindiği zaman da sürekli siyaset konuşmak gibi birşey bu. Ben de birgün yurtdisina çıkarsam zaten bu konular bana yabancı kalacağı için hayattan daha bir zevk almaya kitaplar okumaya gezmeye sinemaya tiyatroya daha bunun gibi birsürü şey yapmayı planlıyorum. Siz hocam bu konuda neler düşünüyorsunuz hatali olarak düşündüğüm taraf var midir hocam

    YanıtlaSil
  26. Sayın Adsız ve Sayın hocam. İslami finans çalıştığından dolayı konuya müdahil olmak istedim. İslami finans piyasasının en hızlı büyüyen enstrümanı sukuk yani kira sertifikası. Buradan örnek vereyim. Sukuk geleneksel tahvil ve bonosu taklit eder. Şöyle, sukuk un kar paylarına gösterge olarak LIBOR yani faizkullanılır. Yani getiri garanti edilir. Ayrıca AAOIFI Şeriat Kurulu başkanı 2008 de piyasadaki sukuk lafın yüzde 80 inin İslama uygun olmadığını söyledi. Yani İslami finans tam olarak İslami değil. Ancak yinede geleneksel finansal alternatifler ve fon kaynaklarında çeşitlendirme sağlar. Bu nedenle İslami finansman var olmamak iyi olmaz

    YanıtlaSil
  27. İslami finans tam olarak İslami değildir. 2008 de BUNUAAOIFI Şeriat Kurulu başkanı Usman söyledi. Ama yine de alternatif fon sağlar

    YanıtlaSil
  28. Sayın hocam Cds verilerine uzun dönemli bir türlü erişemiyorum. Bloom ergen tesadüfe son ayınkivar. Lütfen yardım eder misiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef böyle bir kaynak yok. Eskiden Deutsche Bank verirdi şimdi o da vermiyor.

      Sil
  29. Sayın Adsız ve Sayın hocam. İslami finans çalıştığından dolayı konuya müdahil olmak istedim. İslami finans piyasasının en hızlı büyüyen enstrümanı sukuk yani kira sertifikası. Buradan örnek vereyim. Sukuk geleneksel tahvil ve bonosu taklit eder. Şöyle, sukuk un kar paylarına gösterge olarak LIBOR yani faizkullanılır. Yani getiri garanti edilir. Ayrıca AAOIFI Şeriat Kurulu başkanı 2008 de piyasadaki sukuk lafın yüzde 80 inin İslama uygun olmadığını söyledi. Yani İslami finans tam olarak İslami değil. Ancak yinede geleneksel finansal alternatifler ve fon kaynaklarında çeşitlendirme sağlar. Bu nedenle İslami finansman var olmamak iyi olmaz

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

GSYH’de Dünyada Kaçıncıyız?