Tabula Rasa
17. yüzyılın en
önemli düşünürlerinden John Locke'a göre insan zihni doğuşta boş bir levha
gibidir. John Locke bu levha için Latincede boş levha anlamına gelen ‘tabula
rasa’ deyimini kullanıyor. Zaman
geçtikçe bu boş levha deneyimlerle, öğrenilenlerle dolar.
Locke, insanın
yaşamındaki tek yol göstericinin akıl olduğunu savunur. İnsanın, yol
göstericisi olan aklını kullanıp, her
türlü gelenek ve otorite baskısından kurtularak özgür düşünceyi seçmesi
gerektiğini öne sürer. İnsanı ve toplumu ileri götürecek şeylerin başında özgür
düşünce gelir.
John Locke bu
görüşleriyle otoriteye boyun eğmeyi öneren mutlak egemenlik düşüncesini sarsan
ve oradan giderek liberalizmin öncülüğünü yapan ilk düşünür olarak tarihe geçti.
Locke, savunduğu özgürlük, eşitlik ve güçlerin paylaşımı görüşleriyle
İngiltere’nin siyasal yapılanmasına yaptığı etki kadar Fransız ve Amerikan
devrimlerinin alt yapısını hazırlayan filozof olarak kabul ediliyor. 1215
tarihli Magna Carta Libertatum’a karşın yetkilerini kısıtlamaya yanaşmayan
kralın yetkilerinin kısıtlanmasına yol açan 1689 tarihli Haklar Yasası (Bill of
Rights) John Locke’un düşüncelerine dayanan bir düzenlemedir.
Tabula rasa görüşü Locke’u, her
şeyin doğuştan belli olduğunu savunan kaderci filozoflardan ayırır. İnsan, her
şeyi doğduktan sonra dünyayı gözleyerek öğrenir. Dogmaların bu sistemde yeri
yoktur. Locke, insan haklarını yaşam, özgürlük ve mülkiyet temellerinde toplar.
Yasalar ve kurumlar bu hakların korunmasını sağlamaya yönelik olmalıdır. O
nedenle de bağımsız bir yargı sistemi her şeyden daha önemlidir. Locke,
özgürlüğün sınırını da çok bilinen bir tanımla çizmiştir: “Bir kişinin özgürlüğünün
alanı, başkasının özgürlük alanının sınırında biter.”
Hakların korunmasının bağımsız
yargıya bırakılması ne kadar önemliyse yasaların hazırlanmasının halkın seçtiği
temsilcilerden oluşan yasama organına yani parlamentoya bırakılması da o kadar
önemlidir. Bu iki organın yanında yer alacak olan yürütme erki yani hükümet, parlamentonun
çıkardığı yasaları uygulamanın yanı sıra uluslararası antlaşmaların
yapılmasından, savaşa ve barışa karar verilmesinden de sorumlu olmalıdır. Özetle
parlamento yasaları yapmalı, hükümet bu yasalara dayanarak uygulamayı
yürütmeli, yargı organı da hükümetin uygulamalarının parlamentonun çıkardığı
yasalara uygun olup olmadığını denetlemelidir. Bu anlatımıyla Locke, uygar
dünyanın yaşamına yön veren güçler ayrımı ilkesinin adeta resmini çizmiştir.
Thomas Hobbes, yasama, yürütme ve
yargı güçlerinin tek elde toplanmasının (Leviathan) ülke için iyi olacağını
savunmuş buna karşılık çağdaşı John Locke, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin
birbirinden ayrılmasının yani mutlak gücün sınırlanmasının yararlı olacağını
öne sürmüştü.
İki İngiliz filozofu John Locke
ve Thomas Hobbes’un ortaya attığı görüşler o günden bugüne kadar hep gündemde
kalmıştır. Aradan 300 yıldan uzun bir süre geçmiş ve dünyada mutlakiyet ile güç
paylaşımı pek çok yerde pek çok kez denenmiştir.
Batı dünyası ağırlıklı olarak
John Locke’un güçler ayrımı ilkesi çerçevesinde düzenlemeler içindeyken doğu
dünyası her iki görüşe uygun deneyimler arasında gidip geliyor.
En ilginç ülkeler ise görünürde
güçler ayrımı ilkesine uygun düzenlemeler içinde olduğu halde uygulamada
güçlerin birliği sistemiyle yönetilenler. Bu ülkeler, tabula rasayı doldursalar
da silip temizliyorlar. İkide bir beyaz sayfa açma çağrıları da muhtemelen
bundan kaynaklanıyor.
Son satırdan; "beyaz sayfa açma çağrıları"
YanıtlaSilBen bunu bilir bunu söylerim kim temiz sayfa açmaktan bahsediyorsa ondan uzak durun. Olay ben yazdım ilerde de ben bozarıma gelir. En tehlikeliside budur.
Sizi tebrik ediyorum Adsiz "18:49" Ak ile Karanin bu Kadar acik bir dille anlatildigi bu yazida ilgini ceken hicbir sey olmadigi anlasiliyor ki "beyaz sayfa açma çağrıları" kismini adeta bir cimbizla ayiklayip bir sonuc ve hüküm üretmissin ya pes diyorum baska da birsey demiyorum. cok sey yazilabilir tabii fakat ne gerek var. yukarida hersey acik.. Bir de yuh diyorum kapatiyorum.
SilNe ayaksın sen ?
Silhocam merkezi yönetim borcu yani hazinenin borcu direkt halkın borcu, sgk kit gibi işletmelerin borcu da dolaylı olarak yine halkın borcu dersek doğru olur mu?
YanıtlaSilTabikide halkın borcudur. Sonuçta devlet gelirleri halkın vergileri ile elde edilmekte ve o kamu kurumlarının borçları devletin(halkın) parasıyla ödenmektedir.(hocamızın yerine lafa atladım şimdiden özür dilerim :))
SilYanıt doğrudur, teşekkürler.
SilYazınızın sonunda en ilgincinin görünürde güçler ayrılığına uygun düzenlemeler içinde olduğu halde güçlerin birliği sistemiyle yönetilenler olduğunu söylüyorsunuz peki görünürde güçler birliğine uygun düzenlemeler içinde olduğu halde bir ülkenin güçler ayrılığı sistemi baz alınarak yönetilmesi söz konusu mu?
SilTabula rasa ne kadar boşsa kişi kendini o kadar alim zanneder. Buna da Dunning-Kruger yasası deniyor. Halk arasında "cahil cesareti" olarak tanımlanan bu durumun örneklerini ülkemizde bol miktarda görüyoruz ne yazık ki.
YanıtlaSilÇok güzel bir katkı.
SilBunun bir de iş dünyası versiyonu vardır; kifayetsiz muhterisler... Bilgili kişiler kapasitelerini tartıp, işi yapıp yapamayacaklarını sorgulayarak temkinli ilerlerken, bu arkadaşlar bilgisiz olduklarının farkında bile olmadıklarından, yapamayacakları pozisyonlara, ben yaparım diye atlayıp daha hızlı yükselirler.
SilHocam, Platon devlet yönetimini, asillerin yönetimi, zenginlerin yönetimi, demokrası ve tiranlık olarak sınıflandırmış. Teknolojinin gelişmesi ile otoriterlik artacak gibi..Ne dersiniz?
Silsüpersin Adsiz"19:08" Sanirim bir önceki yorumcuya mükemmel bir kapak. 1 tane 10 tane degil ki. hangisini kapatasin.
SilSanırım sayın Eğilmez'in başlattığı tartışma farklı bir yorumla farklı bir yöne ilerliyor. Tabula Rasa kavramı insan doğası ile ilgilidir. Yani temelde "insan boş bir sayfa gibi doğar ve tüm kazanımlar sonradandır" görüşü ile "insan doğduğunda belli bazı yönelim ve birikimler ile gelir, sonradan bunlar şekil değiştirir" görüşü arasındaki farklılık üzerine kurulu bir tartışmadır bu. Oysa şu anda "eğitim almamış insanların kafasındaki boşluk" kavramı yerine kullanılır hale gelmiş ve bizlerin kendi toplumumuzdaki bazı nefret ve haset söylemlerinin dışa vurumuna dönmüş. Sayın Eğilmez'in bu "taraf olma" yönündeki yoruma katılmasını ben biraz yadırgadım.
SilYine de teşekkürler.
yerinde bir söz bu olsa gerek
SilDefter aynı olduğu sürece beyaz sayfa açmak hiçbir işe yaramaz hocam işin özeti p
YanıtlaSildefter, sayfa, tabela hikaye işin özü kalemde kalemde ;)
SilYok, aslında işin özü kafanın içinde.
Silhangi kafa kimin kafası? Kaç kişi kendi "kafa(sı)nı kullan"ıyor ? Kafalar başka kafalara teslim oldukça doldur boşalt çok olur.
SilYerli ucagimizi gordunuz mu.
YanıtlaSilGörmedim, hangi hatta uçuyor?
SilHenuz hangarda duruyor cunku motoru yok.
Sil😂😂😂😂
SilMerhabalar Mahfi hocam, görüşlerinize ve düşüncelerinize çok önem veriyorum Küçük bir sorum olacaktı cevaplamazsanızda anlayışla karşılarım.
YanıtlaSilTelevizyonlarda çıkan ekonomistlerin görüşlerine göre referandum sonucunun olumlu çıkmasını piyasalar pozitif yönde fiyatlandırdıklarını söylüyorlar, olumsuz olması halinde yeniden volatilitenin başlayacağını ve karamsar bir tablonun oluşacağından bahsediliyor.
bu yorumlardan yola çıkarak kapitalizmin iyi bir poker oyuncusu olduğu söylenebilir mi?
herkes Mahfi hoca mı ki tvde de eğmeden bükeden kimseye yaranma derdi olmadan doğruları dillendirsin ?? O yüzden inanma evet çıkmazsa diye başlayan kurgulara. Sen #hayır ver, gerisini koy ver.
SilEkonomistler ikiye ayrılır: (1) Bir portföyle ilgisi olmayanlar (2) Bir portföyle ilgisi olanlar. İlk grubu dinlerseniz daha tarafsız yorumlar alabilirsiniz.
SilHocam demokratik görünümlü otokratik yönetimli toplumlarda dincilik veya ırkçılık halkın sağduyusunu köreltiyor ve bıçağın kemiğe dayanmasına karşı verilen tepki gecikiyor ama yinede seçim yoluyla bir tepki geliyor diye bir umudum var. Sizce bu umudumu korumalı mıyım ? Birde hızla artan işsizlik mesleksizlik ve yetersiz diplomayla çok ilişkili gibi gözlüyorum? Bunun insanlarda yarattığı çaresizlik hissi insanları kurtarıcı baba peşinde koşar hale getirir mi diye de korkuyorum siz nasıl yorumlarsınız merak ediyorum. Uzatıyorum ama yıkıcı bir yaratıcılığın mı yaratıcı bir yıkıcılığın mı arifesindeyiz bir türlü karar veremiyorum ve gelecek için kaygılanıyorum
YanıtlaSilHocam inanılmaz güzel bir yazı olmuş. Sağolun.
YanıtlaSilGüçler ayrılığını sağlasak bile öz adaletimizin olmadığını düşünüyorum. En demokratik yasalar altında dahi haksızlıkların, yobazlığın ve zorbalığın hüküm sürdüğü bir hayatımız olacağına eminim.
Çok teşekkürler
SilÖz adalet, vicdan , insana ve fikirlere saygı....
SilHocam, yeni olusturulan varlik fonu ile meb politikalari cakisabilir mi? Cakisirsa sonucu ne olur?
YanıtlaSilUygulamayı bir görelim bakalım
SilBaşkan Mehmet Bostan'la yaptığınız ntv'deki sohbet'te Varlık fonu'nun uygulanması ve kapsamı ile ilgili kendisinin de çok net olmadığı izlenimi aldık doğrusu.
Silhocam bu yazinizla iktisadi düsünce tarihi dersini özlettiniz bana.hürmetlerr.fn
YanıtlaSilDaha ziyade siyasal düşünceler tarihi.
SilHocam leviathancılar batidada çoğalacak gibi gözüküyor.Global ölçekte orta vadede kötü bir gelecek bizleri bekliyor diye düşünüyorum.büyük bir savaş öngörüyormusunuz? Saygılar.
YanıtlaSilSavaş değil ama sıkıntı
Silİyi akşamlar Hocam;Zaten bu gidişle bir zaman sonra 17.yy ulaşacağız.Belki o zaman bu bilgiler özümseniz ve uygulanır.
YanıtlaSilHocam arbitraj yapabilir miyiz..buradan. Para kazanabilir miyiz?
YanıtlaSilSaygilar
Kendi bankanızdan bile yapabilirsiniz. Ama para kazanıp kazanamayacağınızı bilemem. O sizin yeteneğinize, öngörünüze kalmış bir konu.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilHocan Merhaba,
YanıtlaSilBugun issizlik rakami aciklandi, malum epey zamandir ekonomiyle direk ilgili yazilarinizdan mahrum kaldik, sizden bu konuyla ilgili dusuncelerinizi bekliyoruz. Lutfen bizi yazilarinizdan yoksun birakmayin.
Bu konuda yazı hazırlıyorum.
SilSayin yorumcuya katki anlaminda soruyorum. Hocam ben bu issizlik rakamlarinin asla Dogru pldugunu düsünmüyorum. mümkün degil. genel görüntü itibariyle kendi tahminim en az 6-7 puan daha yüksektir. ayrica bilmek isterim. Türkiyede bu konuda bir istatistik varmidir.? Kadinlardaki issizlik orani nedir. ? ülke nüfusunun yarisini kadinlar olusturduguna göre ben diyorum ki Türkiyede kadin issizlik orani %50-60
Sil'TÜİK'in kullandığı uluslararası standarda göre istihdam edilmeyen, son 1 ayda iş aramış olan ve 15 gün içinde bir işte istihdam edilebilecek durumda olan kişiler işsiz olarak sınıflandırılıyor ve oran bu sayıya göre hesaplanıyor.bu hesaplamaya ev kadını,emekli,irat sahibi,öğrenci ya da özürlü, yaşlı ve hasta olduğu için iş aramayan ama bulsa çalışmaya hazır olanlar, diğer nedenlerle iş aramayan ama olsa işbaşı yapmaya hazır olanlar dahil edilmiyor. işsizlik oranı= son 1 ayda iş arayan ve 15 gün içinde işe başlayabilecek durumda olanlar/toplam işgücü.'
Sil(alıntıdır)
(Ekonomide Analiz Örnek Olaylar ve Çözümler- Mahfi Eğilmez)
işsizlik oranları açıklanırken son 1 ayda iş aramış olan ve 15 gün içinde istihdam edilebilecek olanlar işsiz olarak sınıflandırılıyor.Ev hanımı,öğrenci,emekli, yaşlı ve hasta olduğu için iş aramayan ama bulsa çalışmaya hazır olanlar ve diğer nedenlerle iş aramayan ama iş olursa çalışacak olanlar dahil edilmiyor.
Silişsizlik oranı= son 1 ayda iş arayan ve 15 günde işe başlayabilecek olanlar/toplam işgücü
(saygıdeğer hocamızın 'Ekonomide Analiz Örnek Olaylar ve Çözümler' isimli kitabından alıntıdır.
Hocam dünyada petrol fiyatlarını her ülke aynı fiyattan satıyor (brent-ham farklı)? Ama doğalgaz fiyatları niye petrol gibi tek bir gösterge değil niye ülkeler farklı farklı fiyattan satıyor? Türkiye İrandan,Rusyadan,Azerbaycandan farklı fiyatlara alıyor.
YanıtlaSilTeşekkürler..
Bildiğim kadarıyla petrolün taşınması çok daha az maliyetle yapılabildiğinden spot piyasalar ve fiyatların ağırlığı yüksek. Doğalgazda ise boru hattı veya LNG yatırımları maliyetleri belirliyor. Boru hattı tercih ederseniz uzun vadeli anlaşmalar gerekiyor ve bu fiyatları orta ve uzun vadeli sabit tutuyor. Bu da her doğalgaz hattında çeşitlilik arzediyor. LNG isterseniz de spot satan madem spot satıyorum uzun vadeli garanti gelirim yok düşüncesiyle daha pahalıya satıyor. Yanlış bildiklerimi hocam veya diğer değerli okurlar düzeltirse müteşekkir olurum.
SilAdsiz 23:52, ayni fiyattan satilmiyor ama yakin fiyattan satiliyor.
SilPetrol cok stratejik bir yakittir. Ucaklar, tanklar, is makineleri gibi yuksek guc ihtiyaci duyan, ve ulkelere endustriyel ve militer guc kazandiran mobil araclar icin en ideal yakit petrol turevleridir.
Zaten bu stratejik ozelliginden dolayi, petrolun ABD dolari disinda bir karsilikla satisi 'yasaktir'. Diger emtialarda petrolde oldugu kadar stratejik bir onem yoktur.
"Türkiye'deki Değişimin Sosyo-Ekonomik Analizi" sosyolojik analizlerinizin ağırlıkta olduğu bir kitap mı olacak?
YanıtlaSilBenim gibi metametik cahillerinin de anlayabileceği kıvamda mı olacak?
Estağfurullah, merak etmeyin anlaşılması kolay bir kitap olacak.
Siltarihten örnekler vererek, esasında üstü kapalı biçimde bizi ilgilendiren konulara deginmenizi ve yorumu okuyucuya bırakan tarzınızı çok seviyorum :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Bu tarzı herkes sevmiyor. Çünkü okuru düşünüp kendi analizini yapmaya zorlayan bir tarz.
SilAslında her ikisinde de önemli olan toplumun yapısı-modeli- ile ilgili bence.. Örneğin demokratik denilen ülkeler tv,medya aracılığıyla çoğunluğun kandırılması ve bu -tabiri caizse- miyop seçmenin vasat kararlarının egemen olmasına yol açması demokrasinin çöküşünü getiriyor..
YanıtlaSilKarşılıksız tüm yazılarınız için çok teşekkür ederim. Hocam 3 yıldır mezun ve işsiz biri için allah yardım etsin demekten başka bir şey söyleyebilir misiniz
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilBaşka bir şey denemenizi önerebilir miyim? Hangi konuya merakınız, hevesiniz varsa o konuya yönelseniz acaba başarılı bir sonuç çıkar mı? Mesela benim bir tanıdığım işletme okudu ama o alanda iş bulamadı. Sonra oturup aşçılık üzerine kafa yordu, eğitim aldı. Şimdi iyi bir otelde aşçı ve çok mutlu.
Teşekkür ederim hocam bu tavsiyeniz için. Mutlaka düşüneceğim
SilBen de işsizim hocam...
SilFen-Edebiyat Fakültesi mezunuyum. İş bulamadım, bir özel güvenlik firmasında çalışıyorum.
Sigara molası verdiğimde ilk yaptığım şey, paramı biriktirerek aldığım telefonda sizin sitenizi kontrol etmek, acaba yeni yazılarınız yeni cevaplarınız var mı diye...
Şu an vardiyam bitti, eve dönüş yolunda yazıyorum bu satırları size. Yarın akşam yine işbaşı...
Sizi seviyoruz hocam...
Bizde seni seviyoruz güvenlik firmasında çalışan işşiz.
Sil1) Hocam bizde maalesef levha kirlenmesin, ilk günkü gibi pasparlak dursun diye insanlar üzerine yazmaktan çekiniyor herhalde.
YanıtlaSil2) Hocam birde ben Mart'ta FED faiz arttırırsa Yellen'ın bu söylediklerinden ve açıklanan verilerden sonra pek şaşırmam artık. Sizde böyle mi düşünüyorsunuz? Müsade ederseniz neden şaşırmayacağımı kısaca özetleyim; Yellen ekonomide toparlanma ve enflasyonda yükseliş öngörüyor ve bu arkadan bir anda gelirse seri ve sık faiz arttırımı ülke için zararlı ve önceden faiz artışı ile tedbir alıp bunun negatif etkilerini minimize etmek gerektiğini söylüyor. Eğer böyle bir durum varsa son açıklanan veriler özellikle "perakende satışlar ve üfe" bu konuda FED'in erken davranması stratejisi ile tamamen örtüşüyor. Çünkü perakende satışlar arttı ise demek ki halk Trump ile harcamasını arttırdı, ÜFE beklenenden çok arttı ise bu fiyatlara yansıyacak demektir. Her iki durumda TÜFE'yi zamanla tetikleyici sağlam iki unsur olarak karşımızda. Perakende satışlar arttı ise firmalar daha çok kazanacak ve buda şirketlerin çalışanlarına saatlik ücretlerde daha yüksek ücretler ödeme fırsatını sunacak ve buda enflasyona etki edecek. Böyle olacak ise eğer FED Mart ayında önlem alıp faiz arttıracaktır diye düşünüyorum. En içten saygı ve selamlarımla hocam, iyi geceler.
Sizin gibi Mart'ta faiz artışı bekleyenler giderek artıyor. Oran yüzde 50'ye yaklaşmaya başladı. Oysa üç gün önce yüzde 30 idi.
SilMerhaba Hocam,
YanıtlaSilVergi kanunundaki degisiklik hakkinda ne dusunuyorunuz? Ozellikle ybancilara kdv muafiyeti gelmis konut satislarinda bu pozitif ayrimcilik ne kadar adil sizce?
Son derecede yanlış bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Bir ülkenin yabancıya tanıyacağı en büyük ayrıcalık kendi vatandaşına tanıdığı ayrıcalığı tanımaktır. Kendi vatandaşınıza tanımadığınız ayrıcalığı yabancıya tanırsanız onun adı kapitülasyon olur.
SilProtagoras ve Platon arasındaki tartışmanın modern tarihe yansıması. Ne gariptir ki devlet ve toplumla ilgili gündeme ne gelirse gelsin kökleri Eski Yunan'da oluyor.
YanıtlaSilHocam her şeyden önce çok zeki birisiniz yazılarınızı okurken aklıma hep bu gelir. Siz sahip olduğunuz bilgi birikiminiz ve aklınızla öyle güzel yorumluyorsunuz ki siyaseti bile hiçbir ideoloji, nefret aşılamadan anlatmak istediğinizi anlatıyorsunuz. Sizin gibi daha çok kişiye ihtiyacımız var. Saygılarımla
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Bu şekilde anlaşılabilmek benim için çok önemli. Çünkü gerçekten bu dediğinizi yapmaya uğraşıyorum.
SilKaleminize sağlık sayın hocam!
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilHocam size İrlanda'dan yazıyorum programınızı izlemek için sabah 5:45'te kalkmak zorunda kalıyorum, ancak programda Servet Yıldırım o kadar çok konuşuyor ki, siz sessiz kalıyorsunuz, sizi yalnız dinlemek istiyorum. Bunun mümkün olabildiği bir program yok mu? Servet yıldırım gibi kişiler neden yorum yapıyor?
YanıtlaSilServet Yıldırım'ın programa katkısı çok büyük.
SilSayın adsız, ben de size katılıyorum.. Mahfi bey'i dinlemek daha zevkli ama kendisi daha az katılıyor. Sayın Mahfi bey, programınızı çoğu kez kaçırıyorum iş nedeniyle, tekrar izleme şansımız var mıdır, teşkkrler....
SilHocam merhaba,
YanıtlaSilYazınız kafanızdaki konsepte göre tutarlı görülmekle birlikte, bence, ciddi bir ıskalama içeriyor. Müsaadenizle açıklayayım.
John Locke; özgürlük yanlısı düşünceleriyle ün yapmış bir düşünce adamı olmakla birlikte; Amerikan kölelik sisteminin en önemli itekleyicilerinden biri olmuştur. Bırakın, içinde yaşadığı toplumun bu çirkin alışkanlığını eleştirme ihtiyacını hissetmeyi; kendisi bizzat köle alıp satmıştır!
Dolayısıyla, John Locke'un 'Özgürlükçü' fikirlerinde ciddi bir aksaklık ve tenakuz bulunmaktadır. Fikri ve mülki özgürlüğe sevdalı bir kalbin, insan alıp satması, akılcılıkla bağdaşmayacak bir olgudur. Tabi akılcılığı nasıl tanımladığımız burada önemli. Locke'un, akılcılığa, bencillik ve fayda ençoklama penceresinden baktığı bariz gibi. Diğer tarafta ise, akılcılığın, toplumsal faydanın ençoklaması olması gerektiği yönünde bir argümanı var Klasikçilerin. Yani senin için faydalı olan toplum için de faydalıdır hipotezi. Peki, bir insanı köleliğe mecbur etmenin toplumsal fayda ile çelişmemesini nasıl bir düşünce sağlar? Ona insan olarak bakmamak...Ne acı!
Çok uzattım ama Locke güzellemelerine dayanmak elde olmuyor..
Her kişiyi ve konuyu dönemin koşullarıyla birlikte düşünün ve değerlendirin derim. İnsanlar bazen dönemlerinin ötesine geçseler de bazen dönemlerinin koşullandırmasına takılabikiyor.
SilBu da klasik bahanedir. Tecavuzculeri, katilleri, fasistleri donemin kosullarina gore degerlendiremezsiniz, cunku bunlar degil yuzlerce yil once, binlerce yil once insanlik adina en basta dinlerce yasaklanmistir. Bir gunahi ovmek de, gunah kadar gunahtir.
SilKölelik-cariyelik islâma göre günah değildir, Kur'an'da bile vardır. Bu nedenle John Locke'un yaptığı islâm dinine göre günah sayılmaz.
SilAdsiz 21:49, bilmediginiz konularda yorum yapmazsaniz daha az utanilacak duruma dusersiniz. Kuran tefsirlerinde birileri 'cariye' gormus siz de onlardan duymussunuz belli. Ama 'cariyelik serbestti' gibi ulemalasmak yerine biraz acip arastirin neyin ne oldugunu. Bilgi bulamadiysaniz soyleyin paylasalim.
SilMahfi bey (16:45)
SilSüleyman Demirel'i öven bir yazı yazmıştınız, bu yazıyı savunduğunuzu halen söylüyorsunuz.
Umarız ömrünüz uzun olur. Eğer RTE'nin ve AKP'nin siyaset arenasından eriyip gitmesinden yıllar sonra, bambaşka bir dünya ve bambaşka bir Turkiye konjonktüründe, eski yılları hatırlayıp, bu kez RTE'yi ve AKP'yi güzelleyici yazı(lar) yazacak mısınız, tıpkı Demirel yazınızla yaptığınız gibi?
caglarsubas (10:00) arkadaşımızın tespitlerine katılıyorum. "Tabula rasa" yazınız her ne kadar kıymetli olsa da, konu hakkında (okuyucularınızın hepsi olmasa da önemli bir kısmı) derinlemesine bilgisi olmayanlar, sadece sizin yazdıklarınız sonucunda Locke ve benzerleri hakkında kanaat ediniyor.
Locke'u sadece, Türkiye'nin mevcut durumuna eleştiri getirmek amacıyla, seçmece yaparak yazmışsınız. Locke'un da eleştiriye (hem de çok keskin, caglarsubas özünü zaten yazmış!) açık yönlerini pas geçmişsiniz, bu nedenle, yanlış değil ama eksik bir yazı olmuş sizinkisi.
Okuyucularınızı kandırdığınızı SÖYLEMİYORUM, lütfen kızmayınız. Ama sizin gibi tecrübeli biri, lütfen, referans mahiyetinde yazılar yazarken, seçmeci yaklaşımla değil, bütünlüklü yaklaşımla yazmanızı öneririz.
Locke, özünde, "özel mülkiyet" teriminin akademik ve pratik temelini atan ilk kişilerden biridir. "Özel mülkiyet" terimi (farklı kelimelerle) ilk insan dönemine kadar gitse de, bugünkü dünyada, Locke'un terime son halini verdiği pınardan beslenir.
Locke, "bencilliğin" en keskin savunucularındandır.
Hobbes "mutlak devlet" savunuculuğu yaptı, Locke "mutlak bencillik" savunuculuğunu yaptı!
İkisi de kazamanadı, kazanamayacak! Çünkü hayat, siyah ve beyazdan ibaret değil!
Sayın Eğilmez, Ülkemiz için hep Cennet gibi deriz, bence doğrudur(başka daha güzel Cennet gibi yerler olmasına rağmen) ama acaba halkımız Cennetlik mi? Bizim ve Ortadoğu'nun halkı genellikle aklını, mantığını kullanamayan, kullanmasını bilemeyen, çoğunlukla inat, nispet, kıskançlık, kin, öfke ile yaşayan insanlardır. Böyle insanlar acaba Cennetlik olabilir mi? Böyle insanlardan Özgürlük, Eşitlik, Adalet istekleri çıkabilir mi? Bu coğrafyadan tek - tük istisnalar çıkmıştır, bu da doğal dır , ama çok azdır. Konu eğitim seviyemizin ve kalitemizin arttırılmasına dayanmaktadır. Bence bu da en az 3 nesil gerektirecektir. Köy Enstitülerini kapattıranlar hakkında hala sorgulamıyoruz. Referandum propagandalarına bakarsak hep eğitim seviyesi düşük insanlarımıza hitap edildiğini görürüz.
YanıtlaSilİsrailde Mustafa Kemal Atatürk meydanı varmış... İarailliler neden böyle bir meydan kursunlar anlamadım... çok mu sevmişler bir zamanlar. Atatürkün iyiliği mi dokunmuş acaba israillilere de böyle bir meydan yapmışlar . fikrinizi merak ediyorum Mahfi Bey...
YanıtlaSilBaşka birçok ülkede Atatürk meydanı, caddesi, büstü, anıtı var. Atatürk hiçbirine bir iyilik yapmamış olsa da bütün dünyaya bir direniş, başkaldırı, bir ulusal gurur örneği olmuş kişidir. O nedenle bu büstler, anıtlar, meydanlar, caddeler vardır.
SilAşağıdaki linkte Atatürk'ün heykellerinin, büstlerinin bulunduğu yerler, caddeler, sokaklar, paklar vb yi bulabilirsiniz.
https://www.neredekal.com/blog/ataturkun-izine-dunyada-rastlayabileceginiz-yerler/
Adsiz 10:50, Ankara'da Ataturk Bulvari'ni kesen caddenin ismi GMK Bulvari, yani Gazi Mustafa Kemal Bulvari. Soyadi kanundan once birisi, sonra digeri cadde ismi olarak verilmis.
SilAtatürk batı emperyalizmine karşı zafer kazanabilmiş tek lider olmuştur,o yüzden.
SilHocam ben iyi bir okulda mülkiye de kamu yönetimi okumuş biriyim.Şimdi iyi bir mesleğimde var. Kuzenim ise cumhuriyet üniversitesinde oluyor.Derslerine baktım şöyle bir siyasal düşünceler makro mikro ekonomi dersleri AA düşmüş ama görüyorum ki daha arz talep ilişkisini kuramıyor GSYIH tanımlayamıyor.J.Locke T.Hobbes hakkında iki kelam edemiyor. Doğrusu bu duruma çok üzüldüm. AA ile verdiği dersler hakkında neredeyse hiçbir fikri yok. Galiba sonumuz yakın. Bu ülke hiç iyi yerlere gitmiyor.
YanıtlaSilkendi üniversitenin adını niye söylemiyorsun da kuzenin okulunu söylüyorsun...
SilRoma imparatorluğu yıkıldıktan sonra hali hazırda geriye kalan tek örgütülü yapı olan kilise batıya egemen oldu. Kilisenin yüzyıllar süren egemenliğine haklı itirazlar yükseltildi. Locke de bunlardan biri. Bilgiyi sadece kilisenin ürettiği, geliştirdiği, sınırladığı kısaca kontrol ettiği bir dünyada bilgiyi kilisenin elinden kurtarmak için salt aklın bilgiye ulaşacağı düşüncesi ortaya atıldı ve kabul gördü. Aynı şekilde Royal Society'nin kuruluş metninde bunu çok net görebilirsiniz.
YanıtlaSilBizler de batıda gerçekleşen bu iç kavgayı sanki aynı problemleri yaşıyormuşuz gibi şarka taşıdık. Şarkta bilgi üretimini ve dönüşümünü kontrol eden merkezi bir yapı hiç bir zaman olmadı. Kimi yapıların kimi zamanlar etkin olduğu ve daha çok kabul gördüğü durumlar ortaya çıkmıştır ama bu kilisenin hegemonyasıyla aynı şekilde değerlendirilemez. Bilme meselesini salt akla dayandırmak Türklerin yapabileceği/yapmak isteyeceği birşey değil.
Son tahlilde lafı şuraya getirmek istiyorum. Eğer bir yönetim tarzından, kuvvetlerden, ayrılışlarından birleşmelerinden, hangi kuvvetlerin olacağından vs. konuşuyorsak önümüze konulmuş hazır "bilgi paketlerinden" ve "bilme şekillerinden" de sıyrılabilmeli ve meseleyi öyle değerlendirmeliyiz. Aksi taktirde karar vereceğimiz sistem ne olursa olsun çokta bize ait bizi taşıyan ve bizim hayrımıza işleyen bir sistem olmayacağını düşünüyorum.
Peki, hazırcılık yapmayalım; bin yıldır üretemediğimiz fikirleri 21. yy'da üretip, doğru mu tatbik edelim. Kuvvetleri yarı birleşik hale getirelim; bakalım hayrımıza mı değil mi. Ha olmadığını görürsek 10 sene sonra tekrar parlamentercilik oynarız ne olacak! Hatta daha radikal ve yenilikçi davranıp mutlak monarşiye geçeriz. Tabi geriye üzerinde monarklık taslanacak bir ülke-ekonomi-halk kalırsa.
SilAllah aşkına, hazır uygulanmış ve başarılı olmuşu varken neden deneyler yaparak oyalanmaya devam ediyoruz. Geri kaldığımız kocaman bir ilim alemi var. Oraya kanalize olsak da içinizdeki yenilikçi ruhu orada kullansanız? Kazan-kazan durumu olur herkes için?
Uygulanmış ve başarılı olmuş dediğiniz modellerin uygulandıkları ülkeler, vatandaşlar, sosyal yapı, inanç vs. çok değişken var. Ayrıca Avrupa dışında başarılı olmuş bir model yok. Ne bizde ne Afrika'da ne Arap çoğrafyasın da ne de asya devletlerinde bu model başarı göstermedi. Salt avrupaya bakarak başarılı oldu bizde de olacaktır, olmuştur demek yeterli değil. 100 yıldır yaşadığımız problemleri görmezden gelemeyiz.
SilHali hazırda yürürlükte olan bu model bizim için ancak "gereklilik" olabilir. İmparatorluğumuz yıkıldı ve elimizde olanlarla hayatta kalabilmek adına pekde seçeneğimizin olmadığı bir dünyada Atatürk önderliğinde ve onun sayesinde bu modeli uyguladık. Bugün bu model artık gerekli mi diye sormakta bir behis yoktur.
İsmet Özel'in de dediği gibi "Düşerken tutunduğum dalı Rab bellemeyeceğim."
Fikir üretme konusunda size katılıyorum. Birden olacak bir iş değil ama başlamadan olacak bir işte değil.
Degerli hocam,
YanıtlaSilYaziniz icin tesekkurler. 17 milyon ziyaretciye ulasmis olmak, cok fazla okumayan bir toplumda buyuk basari. Benim gibi bircok insana ornek oluyorsunuz. Sosyal medya ile toplum yavas da olsa gercegi goruyor. Gercegi kabul edip, buna reaksiyon gostermek zaman aliyor. Bu asamada umarim sabrinizi kaybetmezsiniz. Kaleminize saglik.
Çok teşekkür ederim, gücüm yettiğince burada olacağım.
SilHocam emeginize sağlık
YanıtlaSilTam rekabet piyasasinda hic rekabet olmamasına karşın adina neden tam rekabet piyasası denilmektedir
Teşekkür ederim
Aslında tam rekabet piyasası diye bir piyasa gerçek yaşamda yoktur. Bu konuda benim Mikroekonomi kitabıma bakabilirsiniz.
Silhocam hükümetle işadamlari o kadar birlikte ülke gezdileri sonucunun ne oldugu yok madem öylese neden devletin parasini çarcur ediyorlar? işadami tek başina iş yapmamiyorsa o iş degil yalakaliga girmiyormu
YanıtlaSilBazı ülkelerde hükümetler çok yetkili o nedenle o ülkelerde işadamları ancak bizim hükümet yetkilileriyle birlikte gittiklerinde en üst düzey kişilerle görüşebiliyor.
SilHocam bu konuda aslında modern kognitiv bilim John Lockeun fikirleriyle uyuşmuyor. Ünlü bilim adamı Stiven Pinkerin de " Boş Sayfa" kitapı var. Orada insanların doğuşdan boş sayfa olarak doğmadığını savunuyor. Okumanızı tavsiye ederim.
YanıtlaSilHocam yeni mezun alan bir bankanın mulakatinda ekonomi yazarlarından kimi takip ediyorsunuz soruna ek olarak ; Mahfi eğilmez dışında birisi varmıdiye soruyorlarmis. İsminiz bir marka. Paylaşmak istedim... selamlar
YanıtlaSilÇok teşekkürler, gurur duydum.
SilBankacilar sever Mahfi beyin ekonomik goruslerini. Her ne kadar yuksek faiz israri bankalari zarar ettirse de, severler.
SilBenimki yüksek faiz ısrarı değil, düşük enflasyon ısrarı.
Silhocam size ayda 163.8 milyon TL versek bir yılda Türkiye'nin hangi sorununa çözüm bulabilirsiniz?
YanıtlaSilBu 163,8 milyon TL'yi nereden buldunuz bilemiyorum ama bana ayda 163,8 milyar TL de verseniz Türkiye'nin sorunlarına çözüm bulamam. Çünkü Türkiye'nin en temel sorunu şartlanmışlıklardan kurtulamamak sorunu. O da eğitimin değiştirilmesini gerektiriyor. Bu da parayla çözülebilecek bir şey değil.
SilO nedenle paranızı size iade ederdim.
Hocam AOFM; bankalararası piyasada oluşan faiz, Bist-repo faizi vs içerir mi yoksa sadece MB'nin gecelik,haftalık ve geç likitide penceresinden verdiği borçları mı kapsar?
YanıtlaSilGecelik Borç verme + GLP
SilHocam türkiyede ev hanımları neden işgücüne dahil değil. Avrupada da böyle mi. Yoksa karar siyasi mi işsizlik oranı daha çok gözükmesin diye mi.
YanıtlaSilHer yerde böyle.
SilHocam işsizlik oranı 12.1 çıkmış fiili işsizlik ise 18.1 yazmış esfender korkmaz. Tüikin sitesine baktım 18.1 oranını göremedim bu veriye nasıl ulaşılıyor yani iş aramayıp işsiz insan sayısına. İlgili haber http://www.esfenderkorkmaz.com/yenicag/issizlik-dizboyu.html
YanıtlaSilİşsiz oranı yüzde 12,1. Bunlara eğer iş aramayan ama iş var dediğiniz anda işbaşı yapmaya hazır olanları da (ki yaklaşık oranı yüzde 6) eklediğinizde yüzde 18,1 çıkıyor.
SilIssizligin bir cok nedeni var. Turkiye boyle bir issizlikle su ana kadar kriz donemlerinde bile karsilasmadi. 2009bir iki ayi istisna sayarsak.Ki o zaman buyuk depresyon vardi ve eksi buyuyorduk.
SilKi suanda ekonomi iyi kotu buyuyor bir kriz durumu en azindan resmi olarak soz konusu degil olsa olsa bir durgunluktan bahsedilebilir belki bunu ululsalrasi kurumlarda teyit ediyor Turkiye ekonomisinde kriz yok ama siyasi risklerin dogurdugu ekonomik kirilganlik var. yapisal sorunlar var. Kisaca bir kriz soz konusu degil eksi buyume soz konusu degil resesyon yok.
Ancak issizligin bu seviyeye gelmesinde tek buyuk neden nufuslari 3.5 milyonu asan Suriyelilerdir. Suriyeliler, bizim insanimizin ekmegini elinden aliyor isini tutuyor iflas eden esnafimizin yerini uc otuz paraya zapt ediyor. BKNZ BEYOGLU.
Kurdugu isletmelerde kendi insdanini calistitriyor. Bizim insanimizin alin terini emegini goz nurunu bir hic fiyatina kapiyor. kendi isletmelrini kuruyorlar.
Sattiklari urunler ithal suriye mali kazandiklari paralar vergisiz kayit disi hic bir sekilde de reel ekonomiye girmiyor direk suriyeye gonderiliyor.
Hocam şu verileri anlamakta zorlanıyorum. Çünkü matematiğe uymuyor.
YanıtlaSilMB 3/2 ort fonlama faizi %10.37
Banka 3/2 ort. mevduat faizi %10.75
Banka 3/2 ort kredi faizi %10.02
Banka 10.75den para alıp 10.02 ile nasıl kredi verebiliyor? Mevduata nasıl 10.75 faiz uygulayabiliyor? Mevduat ile topladığı parayı zararına kredi olarak mı veriyor? Bunun cevabı evet ise bu olay Banker Kas... dönemine benzemiyor mu? Siz cevaben ''bankalara baskı var'' diyeceksiniz herhalde. İyide kırmızı telefon gibi bir durum mu bu? Telefonun diğer ucundaki biri banka sahiplerine uygulayacakları faizimi dikte ettiriyor yani? Bankalar bu durumda nasıl ayakta duruyor? Buradan zarar ediyorlarsa bir yerden kar etmeleri lazım. eft/havale masrafları bu zararı kapatmaz herhalde. Demek ki bankalar yavaş yavaş önce karlılıklarında azalış, zamanla zarar mı açıklayacaklar? Banka zarar açıklayabilir mi? Bankacılık faaliyetine devam edebilmesi için bir takım kriterler var. O sınıra geldiğinde ne olacak? 1- Ve size asıl sorum bu sınıra yaklaşıyorlar mı?
2- Biz bunu bireysel olarak banka bilançolarından takip edebilir miyiz? Bilançoda hangi kalemlere dikkat etmemiz lazım?
Saygılar
Bankaların tek kaynağı MB fonları değil. Bunlara ek olarak faiz ödemedikleri vadesiz paralar var, yüzde 10 ile topladıkları mevduat var ve ayrıca yurt dışı borçlanmalar var. Öte yandan ben o ortalama kredi faizini tam anlayamadım. Ortalama yüzde 15 olması lazım.
SilAyrıca faizler düştükleri bankalar kazanıyor.
Banka bilançolarından bunları izlemek mümkün.
Hocam işsizlik maaşı alanlar da işsizlik sayısına dahil oluyor mu
YanıtlaSilEvet
Sil(önceki yorumum yollandı mı anlayamadığım için tekrardan yazıyorum.)
YanıtlaSilHocam bir de bu beyaz sayfa açma isteği Melanezya gibi çeşitli güneydoğu asya memleketlerinde kriz zamanları, çıkşın zor görüldüğü zamanlarda bir karizmatik lider eşliğinde "KArgo Kültü" denen "deus ex machina"cı yani altın çağa dönüşü sağlayacak bir her şeye kadir lider inancıyla hareket edilerek oluşuyor.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kargo_k%C3%BClt%C3%BC
Güzelmiş.
SilFatih'in kapattığı ortaçağın yerine,Batının kollektif bilince yönelip akıl çağına yürümesini ıskalayıp,güç zehirlenmesiyle ortaçağda kaldık.Cumhuriyet Akıl çağına adım atma projesi olarak başlamış olsada;ilk yıllarından sonra,bir elitler bürokrasisine dönüşmekten kurtulamamıştır.Arkasından Sam amcanın "Aklı" ile Zenginler teknokrasisine ve şimdide koştura koştura Göklerden gelen karar teolojisine doğru gidiyoruz.Ve bunlar hep "Tabula Rasa"yı "en iyi biz bilir,biz yazarız"cılarla gerçekleşiyor.Nerden bakarsak aynı yere geliyoruz;Aklıevveliğin yerine Aklı koymadıkça,aynı duvara kafayı vurmaya ve her kazadan sonra"Tabula Rasa"yı yeniden programlayacak bir Kahraman aramaya devam edicez gibi görünüyor.
YanıtlaSilyani hayır dıyorsunuz
YanıtlaSilHocam pek muhterem advocat ve fenerbahçe hakkında fikirleriniz hala aynı mı?
YanıtlaSilDüşük faiz oranları bu refahın sebebi değil sadece bir belirtisi idi.
YanıtlaSilFakat, çok sayıda İngiliz teorisyen refah üretmek için gerekli
sözüm ona nedensellik bağını bulmuş olmaktan ötürü
büyülenmiş bir ruh halindeydi. Bulunan çare faiz oranının
hükümet eylemleri vasıtasıyla zorla baskı altına alınarak
düşürülmesiydi: faiz oranlarının insanların zaman tercihlerince belirlenen “doğal” ya da serbest piyasa oranının altına
iteklenmesi suretiyle. Fakat, faiz oranını hükümet zorlaması ile
düşürmek onu ancak hakiki, “zaman tercihi” oranının altına
indirir. Ve bu suretle, piyasalarda kaynakların büyük boyutta
hatalı tahsislerine ve israfına sebep olunur. (Making Ekonomic
Sense, Murray N. Rothbard, p. 170-171. Türkçesi; Ekonomiyi Anlamak, Liberte Yayınevi, s. 156, https://liberte.com.tr/ ekonomiyi-anlamak-murray%20n.-rothbard).
Hocam büyümenin artması ithalatı artırır peki ithalatın artması büyümeyi artırır mı?
YanıtlaSilbelirlenmiş, ilan edilmiş amaçlar ne ise hak ehliyeti de onlarla sınırlıdır...günümüze geliyorum, AKP ultra viresi sadece ticari hayattan değil, devlet felsefesinden de çıkarmışa benziyor...
YanıtlaSilhiçbir şeye bağlı olmadan her türlü önlem ve tedbiri alma hakkını kendilerinde gördüklerine göre...ülkeyi bir şirket gibi yönetmek istedikleri ortada...tek kişilik AŞ, tek kişilik YK..şimdi de tek kişilik devlet...
Profesyoneller ve liyakatli kişiler tarafından yönetilmeyen tek kişilik aile şirketleri, o tek kişiden sonra batar ve maalesef miras ve kardeş kavgaları çıkar.
SilHocam çok öğretici bir yazı olmuş teşekkürler size bi soru mail attım galiba görmediniz 3 gün oldu cevap yazabilirsiniz şimdiden teşekkürler saygılar Ozan güney
YanıtlaSilHocam ellerinize sağlık müthiş bir yazı olmuş hem tarifi perspektiften hemde günümüzde içinde bulunduğumuz durum açısından.
YanıtlaSilMahfi hocam gerçek işsizlik oranı tespitiniz çok önemli.işsizlik hesaplama kriterleri bana hep saçma gelmişti.benimde tahminim 20 25 arasıydı.ama yapmış olduğunuz bu çalışma ile noktayı koymuşsunuz.hocam bide şunu eklermisiniz gerçek genç işsizler oranı.
YanıtlaSilMerhaba, tabula rasa’yı kabul ettiğimizi varsayalım. Bizler, bize gösterilen, yapmamızı istenilen eylemleri-doğal olarak gözlemleyerek- yaparız, yani bilgisiz birey genel de hayatın karşısına çıkattıklarını “salt tanıklık”la kavrar ve bunu öğrenir, buna da “zorunlu deneyim” diyelim. Yani aslında birey istemsiz bir şekilde, hayatın yolunda, kendisine dayatılan zorunlu deneyimleri tatmak zorundadır da bir açıdan. Mesela bebeğin acıktığını, bebek kendisi hissetmez, vücudun bir uyarısıdır(hayatın ilk zorunlu öğretisi) ve bu ondan rahatsız olur; ağlar. Anne kıyafetini çıkartıp memesini (boş bir lavha olan bebek) bebeğin ağzına doğru yaklaştırır ve bebek (tahminimce) açlığın yarartığı rahatsızlıktan dolayı annesinin memesini açlığını gidermek amacıyla yemek ister diyelim. Bu da tıpkı: hayatın karşımıza çıkardığı ilk zorunlu deneyimdir denilebilir. Çünkü açlık dürtüsel bir durumdur, birey bunu bilir ve bir şeyler yeme gereksinimi hisseder. Tamam kabul edelim ki burada bebeğe “salt tenıklık”la açken annesinin memesiyle, vücudunundaki onu rahatsız eden ve ağlamasını sebep olan rahatsızlığı-acıyı- giderebileceğini annesi ona “zorunlu deneyimle” öğretmiştir ve bebek buna tanıklık edip, kendi levhasına ilk bilgisini yazar diyelim.. Fakat kafamı kurcalayan şeyse: bebek neden açken ona sunulan memeyi ısırarak değilde, emerek, yani daha zor ve anlamsız bir yöntemi seçer. Yada neden bebek “salt tanıklık” yapar, yani memeyi gördünde onun karnını doyuracak bir şey olduğunu bilebilir. Çünkü bebek boş levhaysa, ona ilk açlık hissi geldiğinde kendi elini doğrultsak onu yemeye çalışması lazımdır fakat böyle olmaz, hangi bebek kendini yemeye çalışır ki :) Bu da bana bebeğin yaşamı öncesi bir bilincin varlığına kanıt olarak geliyor. Burada araştırmanızı istediğim kavram “morfik alanlar teorisi” yani ortak şuursal bellek. Burada, canlının, kendisinden öncesinde bir bilincin olduğunu savunan bir düşünce vardır. Bir diğer deneyde (yanlış hatırlamıyorsam) bir ışık hüzmesinin binlerce defa aynı yolda, tamamen aynı yönde aynı çizgide gidip gelmesi, o yolda diğer ortamlardan farklı olarak bir enerji oluşmasını yada bir bilinç oluşmasını ışığın o yolda işerlemesinin daha kolay olduğunu keşfetmişler. Bu da bize yaşam ötesinde bir bilginin varlığını gösteriyor diyebiliriz belki de.
YanıtlaSil