İşsizlikten Yola Çıkarsak

Küresel işsizlik
Küresel krizle birlikte birçok şey değişti. Bunlardan birisi de istihdam sorunu. Kriz dünyanın her yanında işsizlik oranlarının yükselmesine yol açtı. Bu durumu 187 ülke için yapılan bir tablonun özeti olarak çıkardığım aşağıdaki tablodan izleyebiliriz (en yüksek işsizlik oranından en düşüğe doğru, kaynak: http://www.tradingeconomics.com/country-list/unemployment-rate):

Ülke Sıralaması
Ülkeler
İşsizlik oranı (%)
Genç İşsizlik Oranı (%)
19
Japonya
2,8
4,9
33
Almanya
3,9
6,6
35
Çin
4,0
Veri yok
47
ABD
4,5
9,1
50
İngiltere
4,7
11,9
53
Hindistan
4,9
12,9
60
Rusya
5,4
Veri yok
65
Endonezya
5,6
Veri yok
119
Fransa
10,0
23,6
133
Türkiye
13,0
24,0
139
Brezilya
13,7
Veri yok
166
Yunanistan
23,5
48,0
170
Güney Afrika
26,5
50,9

Milton Friedman, geçici ve yapısal işsizlik biçiminde ortaya çıkan işsizliğe ‘doğal işsizlik’ ve bunun oranına da ‘doğal işsizlik oranı’ adını veriyor. Doğal işsizlik oranı her ekonomi için kendi yapısına göre oluşmuş farklı bir oran. Bu tür hesaplamalar genellikle uzun yıllar ortalaması alınarak yapılıyor. Mesela bu oran ABD ekonomisi için yüzde 4 – 5 aralığı olarak hesaplanıyor. İspanya’da işsizlik oranı her zaman yüksekti. Buna karşılık Yunanistan, küresel kriz sonrası girdiği bunalımla birlikte bu kadar yüksek bir orana sıçramış bulunuyor. Mesela Fransa için yüzde 10’luk oran çok yüksek sayılabilecek bir orandır. Türkiye’de 2001 krizinden önce uzun yıllar ortalaması yüzde 8 dolayındaydı. 2001 krizi sonrasında hızla artan işsizlik oranı sonrasında düşürülmekle birlikte son dönemde yine ciddi bir artış içine girdi. 2005 yılından bu yana yıllık ortalama işsizlik oranı yüzde 10 oldu. Bu yeni oranın doğal işsizlik oranı haline gelmesi için ekonominin bu ortalamayla daha uzun bir zaman yaşaması gerekiyor. O nedenle son on yılda ortaya çıkan bu yeni işsizlik oranlarına ‘doğal işsizlik oranı’ yerine ‘yerleşik işsizlik oranı’ adının verilmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum. İleride, küresel krizin etkileri tamamen atlatıldıktan sonra yeniden doğal işsizlik oranlarına dönüş söz konusu olabilir.

Yukarıdaki tablonun en çarpıcı yanı genç işsizlik oranlarının (15 – 24 yaş arasındaki nüfusta işsizlik oranı) genel işsizlik oranlarına göre oldukça yüksek olmasıdır. Tabloya göre Güney Afrika ve Yunanistan’da her iki gençten birisi, Türkiye ve Fransa’da her dört gençten birisi işsiz durumda görünüyor.   

İşsizliğin Artış Nedeni
İşsizliğin artışının birçok nedeni var kuşkusuz. Bunlar arasında en bilineni büyüme oranlarındaki gerilemeler. Bu bağlantıyı basit bir şemayla ortaya koyalım. Normal koşullarda ekonomik ilişkiler bağlantısı şöyle yürüyor:


Küresel kriz sonrasında bütün dünyada talep düştü. Bunun nedeni insanların gelecek kaygısına kapılmasıydı. Talep düşüşü yatırımlarda düşüşe neden oldu. Çünkü hiçbir yatırımcı talep olmayan malı üretmek için yatırım yapmaz. Bu gelişmenin sonucunda birçok mal ve hizmetin üretimi düştü ve sonuçta büyüme oranları geriledi. Büyümeyen hatta duraklamaya ve küçülmeye başlayan işyerleri istihdamı artırmak bir yana azaltmaya yöneldiler. Bunun sonucu olarak da işsizlikte artış ortaya çıktı.

Buna karşılık nüfus artışında uzun yıllardır fazlaca bir değişiklik yaşanmadı. Dünya Bankası’nın hesaplamalarına göre 1961’de dünya nüfusunun artış hızı ortalama yüzde 1,3 iken 2015 yılında bu oran yüzde 1,2 oldu.

Bir yandan nüfus artmaya devam ederken bir yandan büyüme düşünce istihdamda gerileme olması yani işsizlik oranlarının artması da kaçınılmaz oluyor.

Buna göre küresel kriz sonrasında yukarıdaki döngü şöyle bir görünüm aldı:


Döngüyü Tersine Çevirebilmek İçin
Kısır döngüye dönüşen bu döngüyü yeniden verimli döngü haline çevirebilmek için yatırımları artırmak gerekiyor. Bunun da yolu talebi artırmak. Talebi artırabilmenin bilinen iki yolu var: (1) Geleceğe ilişkin belirsizlikleri gidermek, riskleri düşürmek, (2) Keynesyen politikalar izleyip piyasada parasal ve mali gevşeme yaratmak. Aslında bu ikinci yol bir anlamda ilkinin de oluşmasına başlangıç oluşturan bir yol.  ABD’de Fed’in uygulamasıyla başlayan ardından İngiltere Merkez Bankası’nca uygulamaya konulan sonra da sırasıyla Avrupa Merkez Bankası ve Japon Merkez Bankası’nın izlediği parasal gevşeme (quantitative easing) bu ikinci yolun para politikası aracılığıyla işletilmiş şekliydi. Bu politikaya bazı ülkeler, vergi indirimleri, harcama teşvikleri gibi mali politika önlemleriyle destek verdiler.

Bu çabaların sonucunda ABD ve İngiltere büyük ölçüde büyümeye dönüş ve işsizliği azaltma başarısını yakalamış bulunuyorlar. Euro Bölgesi de benzer bir başarıya doğru ilerliyor. Japonya henüz tam olarak bu başarıyı yakalayabileceğine ilişkin bir işaret ortaya koymuş görünmüyor.    

Türkiye, bu uygulamaya bu yılın başlarında girdi. Merkez Bankası para politikasını, ABD, İngiltere, Avrupa veya Japonya’da olduğu gibi gevşetemedi çünkü Türkiye’de enflasyon bu ülkelerle karşılaştırılamayacak kadar yüksek bir düzeyde bulunuyor. Para politikasını gevşetmek, enflasyonu daha da artıracak bir sonuç yaratabilir. Buna karşılık Türkiye’de bütçe açıkları, bu sayılan ülkelerin bütçe açıklarına göre düşük bir düzeyde görünüyor. O nedenle Türkiye, kredileri teşvik ederek, kamu harcamalarını artırarak, vergi indirimleri yaparak daha çok maliye politikası ağırlıklı bir uygulama yürüterek bu kervana katılmayı seçti.

Asıl Mesele Nüfus Artışında
Dünya Nüfus Enstitüsü’ne göre 1900 yılında 1,5 milyar olan dünya nüfusu bugün 7.493 milyona yükselmiş bulunuyor. Bu sayı her yıl 80 milyon kişi artıyor ve eğer bugünkü eğilimler sürerse 2050 yılında dünya nüfusu 9,2 milyara yükselecek.

İktisatçı ve siyasetçilerin büyük çoğunluğu yukarıda sunduğum basit ekonomik ilişkiler şemasındaki kilit noktayı talep artışı ve yatırım artışı gibi takdim ederler. Çünkü istihdamı sağlayacak olan bunların yaratacağı büyümedir. Oysa bu şemaya biraz daha dikkatle bakılacak olursa buradaki kilit noktanın nüfus artışı olduğu fark edilebilir. Eğer nüfus artışı düşürülebilirse o zaman bütün ilişkiler ona göre şekil alacak demektir. Bu kadar yatırıma, bu kadar hızlı büyümeye, bu kadar üretim artışına ve dolayısıyla bu kadar istihdam yaratmaya gerek kalmayacak.

Büyüme, bir yandan birçok sorunu çözerek yaşam kalitesini artırır görünürken bir yandan da çevreyi bozarak yaşam kalitesini düşürücü etki yaratan bir olgudur. 

Yorumlar

  1. Yahu Mahfi Bey siz hiç bıkmaz mısınız?

    İşsizlik diye bir şey yoktur, iş beğenmemek diye bir şey vardır. Türkiye'nin sorunu budur.

    Nihayet anladınız mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru. Nihayet anladım.
      Aslında sadece işsizlik değil, enflasyon da yok, var diyenler fiyatları beğenmeyenler.
      Cari açık zaten hiç yok. Var diyenler ihracatı bilmeyenler.
      Turizmde de gerileme yok. Var diyenler Otel işletmeyi bilmeyenler.

      Sil
    2. Oğlun, kızın en kral üniversiteleri bitirsin sabah akşam kpss çalışsın torpili yok diye kamuya giremesin. Özel sektör asgari ücret teklif etsin. Günde on saat asgari ücrete çalışsın ağzını açarsan ağzına kürekle vursun. Erkek adamsan delikanlı adamsan kabul edersin tamam mı birader? Etmezsen de haddini aşan cümleler kurma yedirirler o cümleleri sana

      Sil
    3. adamdaki egoya bakar mısınız :))

      Sil
    4. Bundan sonraki cümlesini biliyorum .Yıllardır duyduğumuz tatava. "Sen asgari ücretle işe gir zamanla artar."

      Sil
    5. Kusura bakmayın, kimseye bedava yemek yok.

      Kim söyledi, KPSS'nin bir istihdam yuvası olduğunu?

      Kim söyledi, her üniversite mezunu iş bulacak diye?

      Kim söyledi, asgari ücretle çalışanın ağzını açması gerektiğini?

      Kim kandırıyor sizleri?

      Torpil meselesinde haklısınız, her tür kayırmacaya ben de karşıyım.

      Sizlere söylediğim şu: Kapitalist sistemde önemli olan rekabettir. Eğer rekabet edemezsen, seni ezer geçerler. Kural budur.

      Eğer asgari ücretle çalışıyorsan, devam edeceksin, ağlamak-sızlanmak yok. Daha çok maaş istiyorsan, kendini geliştirip, üst segmentlere yükseleceksin ki maaşın da artsın. Kendini geliştirmiyorsan (eğitim, yabancı dil, teknolojiyi aktif kullanmak, problem çözme yeteneği vb.), asgari ücret alıyorum diye hayıflanmayacaksın.

      KPSS, tamamıyla "hayal satıcılığı"na dönüştü. Bir yere kadar, kamuda istihdamın da bir limiti var. Devlet, herkesi istihdam edecek kadar kuvvetli bir yapı değil.

      Niçin üniversitede okumaya yöneltiyoruz çocuklarımızı? Mezun olunca işsiz kalacaklarını bile bile niçin gönderiyoruz üniversiteye? Keriz miyiz?

      Çocuklarımızı daha küçüklükten meslek sahibi olmaya teşvik etsek, meslek orta-okullarını, meslek liselerini sistemin merkezine koysak, daha rasyonel bir sistem kurmuş olmaz mıyız?

      Nereye kadar ağlayabiliriz? Herkes "işsizim" diye ağlasa, iş kendiliğinden mi gelecek? Var mı böyle bir saçmalık?

      Fabrikalar sürekli ilan veriyor "1000 işçi alınacak" diye? Üniversite mezunları oturup ağlayacağına gidip başvursa ya? Makine operatörü olmak çok mu zor geliyor üniversitelilere?

      Peki pazarcılık yapmak çok mu zor? Kendi malını satamasan bile, pazarcı esnafı, fıldır fıldır hamal arıyor. Kasa kasa domates taşı, çuval çuval bakliyat taşı, çok mu zor? Üniversite mezunlarının eli ayağı tutmuyor mu? Ağır yük taşımak zor mu geliyor?

      Maden ocakları sürekli ilan veriyor "1000 işçi alınacak" diye? Üniversite mezunları, eli-yüzü kapkara olacağından ürktüğü için mi maden ocaklarında istihdam edilmeyi istemiyor?

      Kusura bakmayın, çocuklarımızı rahata alıştırıyoruz, sonra işsiz kalınca da dizimizi dövüp ağlıyoruz.

      Kapitalist sistemde herkese iş vardır, yeter ki egonuzu yenip, işçi arayan sektörleri ve iş istemesini bilin.

      Sil
    6. Enflasyonda yok.Var diyenler para kazanamayanlar.

      Sil
    7. Aslında beyinsizlik de yoktur, beyni kullanmamak vardır.

      Sil
    8. Bir Kamu kurumunda kırılan bir kapı için pazarlık usulü ihale açılır.Mehmet ustaya söz verilir.-Beyim Malzemesi 400 Lira tutar 100 Lira işçilik alır,500 Liraya yaparım.

      Ahmet Bey'e söz verilir.Ahmet Bey 2.500 Lira der.Şaşıran ihale yöneticisi sorar Ahmet Beye -Eminmisiniz Ahmet Bey.

      Ahmet Bey "Yaklaşın Beyefendi" der ve kulağına fısıldar "1.000 sana 1.000 de bana.500 de bu eşşeğe verip yaptıracağım.İhalenin kazananını hepimiz tahmin ediyoruz.

      Tabiiki istisnaları vardır fakat genel gözlemim;Para kazanmak için teknoloji-tasarım-Arge-Ürge-Knowhow la alakası olmadan binecek eşşek arayanların ortak söylemi oluyor bu "iş çok beğenen yok".

      Sil
    9. Mesela ben 13 yaşında çalışmaya başladım. Sabah 8.30 akşam 19.30 şuanki çalışma saatlerim. Sabahın 7 sinde evden çıkıp akşam 9 da evde oluyorum ki bu diğer çalıştığım yerlere göre en düzenlisi. Haftada sadece 1 gün ve yılda sadece 1 hafta izin hakkım var(aynı işyerinde 12 yıldır çalışıyor olmama rağmen.) Şuan 42 yaşındayım ve bu kadar çalışmaya yapabildiğim sadece bir ev. Hiçbir zaman kendi işimi açabileceğim param olmadı. Olsaydı bile tüccar olabileceğimi sanmıyorum. İşimde olabilecek en üst nokta ustalık ben de ustayım ama ne iş yerimde ne de zanaatimle ilgili diğer işyerlerinde daha iyi çalışma şartları yahut ücret yok.
      Ben bir aile sahibi olduğum için tüm bunlara katlanıyorum. Ancak çoğu zaman çocuklarımla bile ilgilenemeyen, kendime ayırdığım vakitleri her zaman çok yorgun olduğum için uykuyla değerlendiren tüm hayatını yollarda ve işte harcadığını düşünen biri olarak son sözüm şu olacak.
      Bizlere hergün para yok diye ağlayarak şikayet eden patronum her resmi tatilde bizi çalıştırırken kendisi yurtdışına tatile gider. Yediğinde içtiğinde gözümüz yok ama "en büyük maliyet eleman maliyeti, bu yüzden rekabet edemiyoruz" diye ağlayan patronlar elemanlarını köle gibi görmekten vazgeçmedikçe gençlerin bu tür işlere girmeyip benim gibi hem kendi hem de büyüdüklerini bile doğru dürüst göremedikleri çocuklarının hayatlarını mahvetmemelerine sonuna kadar hak veriyorum.

      Sil
    10. Kapitalist sistem kara parayı aklayan kültür emperyalizmidir.

      Sil
    11. Bundan 10-15 sene önce iş aramaya başladım. O kadar çok özel kuruma başvurdumki sayısını bende hatırlamıyorum. Üstelik üniversite mezunu biri için oldukça fazla vasfımda vardı (yabancı dil, çok sayıda sertifika vs..) Herşeye rağmen özel sektörden (hizmetler yani bankalar hariç) sadece 1 tanesini bana geri dönüş yaptı. O da olmadı. İş bulmam çok sayıda sertifikaya, yüksek lisansa, yabancı dile rağmen 1,5 sene sürdü, o da bankaların birinde oldu...
      Maden işeri 1000 kişilik ilan veriyor, o ilana 100.000 kişi başvuruyor.
      Fabrikalarda hiçbir zaman öyle 1000 işçi alınacak diye bir ilan çıkmıyor...
      Kısaca bazıları kendini kandırsada, hükümetin dahi kabul ettiği şekilde ciddi düzeyde işsizlik var.
      Bu işsizliğin nedeni de bir işyerinde 5 kişinin yapması gereken işi, mesai vb. vermeden tek kişiye yaptırılması. Patronlar daha çok kar etsin diye. Bu yüzden ortalama bir kişinin günlük çalışma saati yasada belirtildiği gibi 8 değil, 12'den de az değil...
      İşsizlik olmasa, o kişi daha iyi şartlarda çalışmak için başka iş aramaz mı ? Elbette rasyonel bir bakış açısıyla arar. Ama başka bir iş olmadığı için o işde mecburen kalıyor...
      Bu arada pazarcılık yapmak çok mu zor demişsin. Evet, çok zor. Pazarda yer kiralamak için ne kadar masraf yapman lazım, haberin var mı ? Peki ya halden mal alamk için ne kadar sermayeye ihtiyacın var, ondan haberin var mı ? Bunun birde yasadışı başka bir faktörleri de var...
      Ayrıca Pazarcılık yapanlarda kimsenin sigortası vs. yok. Niye insan böyle bir iş istesin ? Yapmak zorunda kalsın ?
      Pazarcılıktaki amacın seyyar satıcılıksa, yasaya aykırı. İnsanlar para kazanmak için o ülkenin yasalarına karşı gelmek mi zorunda ?
      Ayrıca üniversite insanın kendisine olan yatırımdır. Neden bir insan kendisine o kadar yatırım yaptıktan sonra seyyar satıcı olsun ?
      Onun için işkembeden atmak bedava. Bu ülkede çok ciddi bir işsizlik sorunu var. Patronların kar iştahları törpülenmeden bu işsizlik sorunu da bitmez...

      Sil
    12. adsız bey ,siz ne yer içersiniz mahsuru yoksa benim için bir liste yaparmısınız.45 yaşındayım daha bir gün sizin bu kafaya ulaşamadım

      Sil
    13. Mahfi hocam en güzel cevabı siz vermişsiniz helal olsun.Belli ki adsız ya kıskançlıkta önde ya da tuzu kuru ya da sarhoş..

      Sil
    14. Tabi iş beğenmiyoruz. Hiç düşündünüz mü bu çocuklar neden iş beğenmiyor.
      Zaten işçiye gerekli değer verilse kimse üniversite okumaya çalışmaz daha iyi bir işe girmek için uğraşmaz.
      Asgari ücret veriyorsunuz ev fiyatları 200binden başlıyor ömrünün sonuna kadar sadece yaşıyorsun.
      Herkes ise girer girmesine de hayattan zevk alır mı istediğini alabilir mi şüpheli.

      Sil
    15. Şu internet aleminde o kadar çok saçma yorum gördüm ama yukarıdaki adsız kadar sıvayanına denk gelmedim. Zahmet olacak ama torbacısının numarasını yazsın buraya,sayesinde hepimiz aynı güzelliğe erişelim.

      Sil
    16. Adsız 1 Mayıs 2017 17:37.....Doğru söylüyorsun. Mesela bir tekstilci "iş iştir" diyerek gitsin inşaat yapsın. Sonra da o daireyi git sen al. İlk depremde bina tepene yıkılsın. Sonra da televizyona çık ve "herkes kendi işini yapsın" diye feryat et. Nasıl? İyi mi ?

      Sil
    17. adsız şu sağ taraftan ağrı bi siktir git ya

      Sil
  2. dünya da 7,5 milyar insanın ne işe yaradığını halen çözemedim. Bu sebepten dolayı yeni bir cocuğun dünyaya gelmemesinde etkin rol almayacağıma kendi kendime söz verdim. Benim etkin rol oynayıp dünyaya gelecek çocuğa dünyanın hiç mi hiç ihtiyacı yok. En azından benim yüzünden doğa ana biraz nefes alsın. Sana sonsuz teşekkürler doğa ana. Hala kahrımızı çekiyorsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginç bir bakış açısı..İnsanlar çocuk konusunda küresel değil bireysel düşünüp karar veriyor..Türkiye koşullarında,bence her şeyi düşünen hesaba katan birisi çocuk yapmaya cesaret edemez..daha doğrusu etmemeli..Ama kadınlar öyle değil,mutlaka isterler çocuk sahibi olmayı

      Sil
    2. 17:49 daki yorumumda düzeltme: gelmemesinde yerine gelmesinde olmalı idi.

      Sil
    3. Ne salak adamlar var dunyada yds 85 kpss p35 92 p40 89 olsun 7 mulakattan elen sonra is begenmiyor desinler arkandan ama arkadasin aciktan atamayla memur olsun kusura bakmayın ahbap cavus kapitalizmi yapanlar gidin ötede havlayin

      Sil
  3. Hocam teşekkürler güzel bir kıyaslama.
    Hocam WB sitesinde ülkelerin "manufacture product/GDP" verileri var. İşin ilginç yanı Türkiye bu veride ABD dahil Almanya hariç bütün gelişmiş Avrupa ülkelerinden daha iyi %17-%18 oranı ile. İşin daha ilginç yanı gelişmekte olan ülkelerin verileri bütün gelişmiş ülkelerden daha iyi dahil. Burada bir çelişki var gibi duruyor çünkü gelişmiş ülkeleri gelişmiş yapan imalat sanayi üretimleridir, teknolojileridir. Ama veriler de yanlış değildir. Bu garip durumun nedeni nedir hocam? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada değer esas alındığı için gelişme yolundaki ülkelerdeki düşük ücret dolayısıyla bir üstünlük ortaya çıkıyor.

      Sil
    2. Gelişmiş ülkeler üretimi gelişmekte olan ülkelerde yapıyor diye olabilir mi?

      Sil
    3. Bu durum aslinda gelismekte ulke ekonomilerinde para birimlerinin uretim disi problemlerden yani hukuk, yonetim ve ekonomik yapi ile ilgili sorunlardan kaynakli olarak surekli deger kaybi ile ilgili. Bu problemler para biriminin deger kaybina yol acarak bu ulkelerin ne kadar uretim yaparlarsa yapsinlar gelismekte ulke olarak kalmalarina neden oluyor. Yani ulkedeki diger hukuk ve yonetim problemlerini cozmeden yabanci parayi ulkeye cekemeyiz buda ne kadar uretim yapilirsa yapilsin para biriminin deger kaybina neden olur ve GDP per capita degeri son 8 yilda Turkiye icin oldugu gibi sikisip ayni yerde kalir.

      Sil
    4. Hocam teşekkürler cevabınız için ama tam anlamadım. Düşük ücret üretimi daha düşük göstermez mi?

      Sil
  4. Hocam bir de Endustri 4.0 ile gelen otomasyon var. Bu gelişme rakamlara ne kadar etkiler bilemiyorum ama Türkiye gibi iş hayatında hala kas gücünun agırlıkta olduğu ülkelerde otomasyon önemli bir sorun. Bu tarz bir veri yoktur muhtemelen ama dikkate almak gerekiyor diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız. Ben de baktım analize dahil etmek için ama veri bulamadım.

      Sil
    2. Evet Türkiye'de bu tarz rakamları bulmak zor. Ya da zor olmasa da bu etkiyi ölçmek zor. Fakat bir şekilde bu rakamları etkilediği de bir gerçek.

      Sil
    3. Trump'in sirketleri fabrikalari ABD'ye geri getirebilmesinin tek yolunun uretimde tamamen makine agirlikli (4.0 vs..) calisma olabilecegini dusunuyorum. Makineleri yoneten teknik kadro ve binlerce kisinin kas gucu ile yaptigi isi yapan bir grup cihaz.. Hem egitimli ve az sayida personel, hem Cin ile ekonomik anlamda rekabet edebilecek is gucu (makine) hem de yuksek teknolojiyi dunyaya pazarlayabilme avantaji hepsi mumkun. Ote yandan bu politika Turkiye gibi ulkelerin ise su an icin korkulu ruyasi gibi duruyor.

      Sil
  5. Aslında balonlar arasında en uzun süreli olanı gayrimenkul (GM) balonudur, patladığında en zarar vereni de tabi. Stok ve sermaye yatırımı balonlarına göre GM balonu artan fiyatlarla (teminatı kuvvetlendiğinden)banka kredisinin yüksek kaldıraçla sağlandığı ekonomi resesyona girse dahi düşen faizden daha fazla faydalanan yapısı ile sonunda daha fazla hasara sebep olur.Ayrıca artan fiyatların yarattığı "zenginleşme etkisi" ZE tüketicilerin harcamalarda gaza basmasına da neden olur.İnşaat harcamaları genelde ekonominin %10-12 civarı büyüklükde iken gelişmiş ülkelerdeki toplam bina değeri gsmh' nın %200-250'si kadar olup( Türkiyedeki değeri bilmiyorum ama gsmh' ın %120 kadar diye düşünüyorum) balonun patlaması ile diyelim bina degerleri yarı yarıya düşse banka kredi teminatları yetersiz kalacağından kredi geri çağırma başlar bu ise fiyatları daha da düşürebilir, halk gayrimenkul fiyatlarındaki düşüş ve ZE'nin negatife dönmesi ile harcamaları keser yani düşen GM, geri çağrılan krediler ve bankaların kredileri kesmesi, harcamaların kesilmesi ekonomiyi durma noktasına getirir.
    Bu GM balon süreçi genelde 18-22 yıl arası olup son 4-5 yıl çöküş zamanıdır.

    YanıtlaSil
  6. Hocam keynes sadece maliye politikasını mı savundu yoksa para ve maliye politikalarıyla devlete müdahale etmeyi mi. Bize okulda maliye diye öğretildi. Diğer yandan keynesyen politikalarla stagflasyon krizine girildiğine göre işin içinde para da olmalı sanki

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keynes, ağırlıklı olarak maliye politikasını savundu ama zaman içinde konu para politikasına da geldi. Bu açıdan bakınca bu da Keynesyen maliye politikasının para politikasına uygulanmış versiyonu oluyor.

      Sil
    2. Hocam, Ben Aziz Nesin'in işsizliğe bulmuş olduğu çözümü çok beğendim. ''Herkes kendine bir iş bulsun'' Güzel değil mi?

      Sil
    3. Sayın Adsız 18 24 evet haklısınız Keynes maliye politikasını ağırlıklı savunmuştur bunun nedeni kendisinin genel teori kitabını yazdığı sırada ( bütün dünyayı etkileyen büyük buhran ) para politikasının likidite tuzağı olarak adlandırılan bir durum nedeniyle etkisiz kalmasıdır yani para politikası ne kadar gevşetilirse gevşetilsin büyümeyi canlandırmak imkansız hale gelir . Likidite tuzağı ise şöyle açıklanabilir faizlerin sıfır seviyesine geldiği noktada para politikası etkinliği kaybeder faizleri sıfırın altına çekmek mümkün olmadığından ve enflasyon da sıfıra yakın seyrettiğinden ( ya da deflasyon görüldüğünden ) reel faizler negatif olamaz ve canlanma sağlanamaz . Hatırlarsanız Avrupa merkez bankası da kendisine gelen fonlara negatif faiz uygulama kararı almıştı bir dönem yatırıma döndürmek için atıl fonları hatta saçma bulunmuştu kim negatif faizle bankada tutar parasını diye . İşte Keynes büyük buhrana çözüm olarak para politikasının etkili olamayacağı bir konjonktürde olduğu için dünya ekonomisi maliye politikasını savunmuştur

      Sil
    4. Keynes kim.?

      Sil
    5. wikipedia ya bakabilirsiniz; ama tüh dün yasaklandı. kişi başına gelir 20000 dolar olunca açarlar belki; yoksa siteyi erişime açarlarsa mı kişi başına gelirin 20000 dolara çıkma ihtimali artar bilemedim

      Sil
    6. Wikipedia'dan bakın diyeceğim ama kapalı maalesef.

      Sil
  7. Nüfusun artışını problem olarak göstermişsiniz de, ne yapalım?

    İnsanları mı öldürelim?

    Birbirimizi öldürüp, işsizliği mi azaltalım?

    İşsizliği azaltacağız diye insan öldürmek, cinayet değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dünyada önce aile planlaması uygulanıyor.

      Sil
    2. Ne saçma bir mantık bu, başka çözüm gelmiyor mu aklınıza? Çin tek çocuk politikası devreye soktu nüfus artışını durdurdu. Üç çocuk diyeni dinlemeyin, herkes bakabileceği kadar çocuk yapsın yeter, sorun bir günde çözülmez ama uzun vadede çözülür.

      Sil
    3. Adsız 18:25
      Bu yazıdan bu sonucu çıkarmak ayrı bir beceri.

      Sil
    4. Mahfi bey.
      Cok guzel bir konuya isabet ettiniz ama kaba tabir kullanacaksam eger CATTINIZ! O da nufus...Iddia ederim size Faiz konusundan daha cok spekulasyon ideolojik hezeyan bulunduran hatta ve hatta icinde turlu komplo teroilerinde barindiran birolgu NUFUS ve sosyal bilimcilarin de nedense hep es gectigi konudur buna cevreciler de dahildir.

      BU konuyu ben hangi ortamda acsam karsima dikilen iki ideolojik yaklasimi karsit bulurum
      Bunlardan biri Islamcilar bir digeri de her turden stalinist trockist Solcular
      Bu iki kesime bu nufus planlamasini az insani acligin ve issizligin nufus artisi ve dogum artisindan kaynaklandigini analatamazsiniz.Halbuki Biyolojide habitat konusu bakteriler bunu cok iyi aciklar. Ama nafile bu iki kesimden biri nasip der bir digeri kapitalizm. Nato mermer Nato kafa kissaca

      Siz bir cesatret ornegi gosterip yaziya konu etmissiniz takdir ediyorum sizi.Ama risk almisisniz bunu da soylemeden edemeyecegim.

      Sil
    5. Bu konuda çok haklısınız. Türkiye'de bu iki konu tabular arasında. Ama doğruları dile getirmek bazen risk almayı gerektirir. Birileri kızacak diye doğruları söylemeye söylemeye yanlışlar doğru gibi olmaya başlıyor.

      Sil
    6. Valla insan nufusu bu kadar mesele ediyorsa isi yarida birakmamasi lazim, insanlarin icme suyuna zehir karistirsin ya da toplu katliam yapsin, daha da olmuyor kafasina sikar gecer. Gerisi bos lakirdiya giriyor. Once insan hayatinin kiymetini ogrenin sonra ekonomiye sira gelir. Gelmese de olur zaten.

      Sil
    7. müthiş bir bakış açısı.sizi tebrik eder saygı ve sevgilerimi sunarım.aile planlaması ve dogum kontrol şekillerinide bilmemeniz takdire şayan bir durum.örnek bir vatandaşsınız

      Sil
  8. Adsız 17:49 benim uzun süredir düşündüğüm ama ismini koyamadığım, mantıklı bir açıklamasını yapamadığım durumu çok iyi özetlemişsin. Düşüncelerine %100 katılıyorum. Bende bu dünya için soyumun son üyesi olmalıyım.

    YanıtlaSil
  9. Hocam tebrik ediyorum çok güzel cevap vermişsiniz arkadaşa

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keike böyle ders verir gibi bir yanıt vermek zorunda kalmasaydım.

      Sil
  10. Yazılarınız çok ilham verici Hocam

    YanıtlaSil
  11. yazı için teşekkürler. peki hocam ülkeler karşılaştırmasında
    - nerde saatlik işgücü ücreti karşılaştırması
    - nerde işçilerin ücretlerinde yapılan kesintiler ve bunların parasal toplamı
    - nerde işçilere sağlanan sosyal hakların karşılaştırması ...

    Bugün 1 mayıs bunları karşılaştırmadan iş-emek yazısı eksik kalır hocam.
    - nerde işçi ölümlerine ilişkin istatistikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben gazeteci değilim., siyasal içerikli yazılar da yazmıyorum. Dikkat ederseniz ben farklı bir iş yapıyorum. Benim yazılarım herkesin anlayabileceği akademik yazı niteliğinde yazılar. Bu sizin sorduklarınızı yazan çok kişi var. Ama benim yazdığım türde yazan sayısı oldukça az.

      Sil
    2. evet haklısınız hocam:
      - genç nüfus işsizlik oranı vermek iktisadi
      saatlik işgücü ücreti karşılaştırmak siyasi
      - çalışan nüfusun ne kadar çalışmayan nüfusa baktığı yorumu iktisadi
      İşçi ücretinden yapılan kesintilerin ülkelerce karşılaştırması siyasi
      Evet haklısınız hocam...

      Sil
  12. Hocam cari açıklı büyümeden yine eskisi gibi bütçe açıklı büyümeye dönüş yapar miyiz sizce?

    YanıtlaSil
  13. Hocam,
    1961 yılından bu yana dünyada ortalama yıllık gdp artışı %2.72 (worldbank) neredeyse nüfus artışının iki katı. Bu durumda refahın artması işsizliğin azalması gerekmiyor mu? Sorun arz, talep veya nüfus artışı değil gibi! Zenginliğin hakkaniyetli bölüşümünde sorun var gibi görünüyor. Bence dünya, tüm dünyada ortaklaşa uygulanacak asgari ücret ve sosyal politikaların maliyetini rahatlıkla karşılayabilecek düzeyde.

    YanıtlaSil
  14. Hocam ne yapsın bu işsiz gençlik?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke bir yanıtım olsa.

      Sil
    2. Gönüllü çalışmalı,kendini pazarlamayı öğrenmesi lazım.

      Sil
    3. Ne mi yapsin.?

      Yapacagini yapti zaten.

      15 yildir tek parti iktidari.. ve Tek Adam anayasasina Evet diyen Babaannem mi.?

      Anladik..is yok calisamiyor..

      Kafasi da mi calismiyor.?

      Sil
  15. İş beğenmemek lisans mezunu olmayan ve büyükşehirlerde yaşayan insanlar için bir ihtimal gerçek olabilir fakat şuan başta İİBF mezunları olmak üzere lisans mezunlarını fabrikalara işçi olarak bile almıyorlar. 23 yasında mezun olmuş insanlardan en fazla 25 yaş ve en az 3 yıl tecrübe isteyen firmalar var. Bir şekilde eğitim sistemi ile özel sektör arasında uyumsuzluk devam ediyor. Artırılan üniversite kontenjanlarının şuan yaşanılan işsizlik artışına etkisinin olduğu aşikar. Bu kontenjanlar işsizlik oranını düşük gösterme, eğitim seviyesini yüksek gösterme, esnaf kalkındırma v.s nedenlerle artırılmamalıydı. Şuan genişletici maliye politikasına başlandığını belirtmişsiniz sanırım bu kamu personel alımlarının artacağı anlamına da geliyor 26 yasında issiz bir lisans mezunu olarak inanın umut buldum sayenizde. Kısaca nüfus konusunda kesinlikle katılmakla beraber bizim ülkemizde işsizlik olgusunda eğitim sistemi ve özel sektör arasındaki uyumsuzluğun devlet tarafindan giderilememesinin etkili olduğunu düşünüyorum. Yazdığınız tüm yazılar için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Şimşek yanlış anlamayın ama bu ülkede akıl dağıtanlar çok olur.

      Umarım size, "Gizem hanım, zengin bir koca bulun ve evlenin" diyen birileri yoktur. Eğer bunu diyenler varsa, bu ülkede, işsizlik sorununa kafa yormaya başlamadan önce çözmemiz gereken pek çok sorun var demektir.

      Saygılarımı sunar, en kısa zamanda iş bulmanızı dilerim...

      Bilgi notu:

      Vakit bulabilirseniz, şu kitapları okumanızı tavsiye ederim:

      "Boşuna mı Okuduk?" Türkiye'de Beyaz Yakalı İşsizliği
      Necmi Erdoğan, Tanıl Bora, Aksu Bora, İlknur Üstün
      İletişim Yayınları

      "Ne Ders Olsa Veririz" Akademisyenin Vasıfsız İşçiye Dönüşümü
      Aslı Vatansever, Meral Gezici Yalçın
      İletişim Yayınları

      "İşsiz Yaşam" İşsizliğin ve İş Güvencesizliğinin Birey ve Aile Üzerindeki Etkileri
      Nevin Solak, Nebi Sümer, Mehmet Harma
      Koç Üniversitesi Yayınları

      Sil
  16. kapitalizmde; çalışan pirzola, çalışmayan patates yer. komünizmde ise herkes patates yer. seçim sizin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim bildiğim tek bir kural var ve her sistemde ve her yerde geçerli: Çalışmayan ayvayı yer.

      Sil
    2. Hangi seçimden bahsediyorsunuz,komünizm mevcut değil ki?

      Sil
    3. adsız 21 04 çalısan pirzola yiyemiyor ne yazık ki 1500 tl ye günde 12 saat çalışan insan var bu ülkede hem de milyonlarca sorun eşit paylaşım sorunu , ezilen ezen sorunu, sömüren söümürülen surunu siz hangi taraftasınız onu bilemiyorum

      Sil
    4. Yanlış bir benzetme olmuş. Kapitalizm de pirzola yiyenler çalışan değil. Toplam Nüfusun sadece %1'i pirzola yer. %20'si köfte yer, %30'u patates yer. Kalan %49 ise bildiğin ot yer...
      Komünizme gelince, dünyada şu an gerçek komünizm sadece kübada. Onlar patates yiyor belki ama yemekten sonro püro keyfi yapıyorlar. Oradaki yaşantıyı bilmediğim için yoprum yapmıycam...

      Sil
  17. Hocam bu işsizlerxlu marks'ın bahsettigi işsizler yedek ordusu olabilir mi?llll Ayrica 2000 li yillardan itibaren sadece benim mi tuketim aliskanliklarim degisti. Hangi urunu alıcaksak sadece 2 yada 3 marka dusunuyoruz. Eskiden ulasabildigimiz satici ne satiyorsa onu alabiliyorduk. Günümüzde küçük firmaların hayatta kalma sanşlarinin olmadigini düşünüyorum. Ne yaparsak yapalim keynesyen politikalirin belirledigi transfer harcamalari yolu ile degil temel ihtiyaclar ve gelir adaletsizligi daraltici onlemler alinmali. Uygulanan genisleyici politikalar sonucu olusan para bir telefon ureticisinin bir araba ureticisinin bir televizyon ureticisinin kasasina gidiyorsa onun adi ekonomik genisleme degil dunyada ilk yuze giren siketlerin aldigi payi arttirma operasyonu denir.Sanayi 4 icsellestirildiginde bu sirketler insansiz para kazanarak, dunyada issizligin dahada derinlestigini gorecegiz.

    YanıtlaSil
  18. değerli hocam belki konu dışı olcak ama bir sıradan vatandaş olarak(iktisat eğitimim yok) şunu çok merak ediyorum 1980-2003 arası altının ons fiyatı dolar bazında hemen hemen sabit kalırken 2003 ten sonra ne olduda ons fırlayıp gitti

    YanıtlaSil
  19. 1 mayıs'a yakışır güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık hocam.
    Yıllarca özel sektörde çalışıp 2 yıldır kpss'ye hazırlanan işsiz biri olarak şunu söyleyebilirim ki ülkedeki işsizliğin en büyük sebeplerinden biri işçi ile memur maaşları arasındaki koca uçurumdur. Ayrıca kamuda gizli işsizlerin sayısı azımsanamayacak fazlalıkta, bunları kontrol ve denetim için mutlaka sistem geliştirilmesi lazım.

    YanıtlaSil
  20. Hocam 3.köprüyü, Osmangazi köprüsünü, sarayı ve ülkeye yapılan duble yolları halka arz etsek bunlar bir şekilde yatırım aracı olarak kullanılabilir mi, yabancı fonlar Türkiye'yi paraya boğar mı?

    Bunlardan gelen para ile belki teknoloji üreten fabrikalar kurabilir, katma değeri yüksek ürünler üretip pazarlayabilir, belki istihdam yaratılıp işsizlik düşürülebilir, ne düşünüyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cok sacma, aslinda zarar eden koprulerin hissesini kim alir? Sarayi nasil arz edeceksin ayrica, ne geliri var ki sadece masraf kapisi. Sarayi kapatip otel yaparsan belki

      Sil
    2. Köprüden gececek arabanin parasi ile zenginlesen tek ülke. La git.

      Sil
    3. Adsız arkadaş, buradaki ironiyi görmediğin için bu şekilde yazdığını düşünüyorum.

      İktidarın ve seçmenlerinin çoğu bu projeleri bahane ederek bak ekonomi çok iyi dev projeler dev yatırımlar var diyorlardı. Ben bu projelerin bir rant ve masraf kapısı olduğunu ve ekonomiye katkıdan çok zarar verdiğini düşünüyorum.

      Benim göremediğim iktidara destek veren arkadaşların bu projelerde gördüğü "pırlanta" nedir merak ediyorum açıkçası. Bu projeler ne kadar devmiş, ne kadar süpermiş hep beraber görelim istiyorum. Halka arz edelim, piyasa fiyatlasın, bakalım yabancı fonların kaçı bu dev projeleri dev olarak görecek ve paralarını gömecek bunlara!

      Siz yabancı fon yöneticisi olsanız; acaba Apple, Samsung, Facebook, Twitter, General Electric gibi şirketlerin hissesini mi alırsınız, yoksa bizim dev(!) projelerin hisselerini mi alırsınız?

      Belki piyasanın acı gerçekleri suratlara bir şevkat tokadı olarak iner ve insanımız bu gaflet uykusundan uyanır.

      Sil
    4. Gördüm, gördüm.

      Ben de görmeyen azimsanmayacak Kadar cok kisilerin var oldugunu anlatmak icin yazdim.
      Zira, köprü ve tüneller sayesinde zenginlestigini sanan milyonlar var bu ülkede. Hem de O köprü ve tünelleri hic kullanmayacak olanlar...

      Sil
  21. Hocam, robotlaşma sebebiyle, kümülatif bazda dünya işsizlik oranının sürekli yükseliş eğiliminde olacağını söyleyebilirmişiz.

    YanıtlaSil
  22. Küresel krizle ortaya çıkan "yeni normallerden" biri de, Merkez Bankaları’nın "quantitative easing" gibi yakışıklı bir ad altında, kumarbaz bankerlere para dağıtmasına “Keynesyen politika” denilip, Keynes’in kemiklerini sızlatmaktır.

    Kumarbaz bankerlerin zararlarını karşılayıp, daha çok kumar oynayabilmeleri için onlara trilyonlar bağışlamanın Keynes ile bir ilgisi yoktur. O iş, bugün dünyaya egemen olan mali sermayenin, sınır tanımaz açgözlülüğünden ve pervasızlığından doğmuş bir garabettir.

    Keynes Talebi canlandırmak için, bireylere gelir sağlamayı öneriyordu. Çok bilinen örnekteki gibi, gerekirse çukur kazdırın, sonra çukuru kapattırın ve o işi yapana ücret verin diyordu. O işçiye verilen ücret alım gücü olarak, piyasaya gelecek, talebi artıracaktı.

    Merkez Bankaları’nın yıllardır bankerlerin eteğine saçtığı paranın, talebi artırdığı falan yok. O parayla borsalarda kumar oynayanlar besleniyor, borsalar rekorlar kırıyor ama krizin sekizinci yılında hâlâ ekonomilerde anlamlı bir gelişme yok. Borsanın kumarbazları, kazandıklarını yeni kumar partilerine yatırıyorlar. Nasılsa küresel kumar masası her gün açık.

    Derde deva yerine, bir yeni normal var: Dünyada düşük büyüme yeni normaldir diyor, çok bilmiş ekonomistler. Bir yeni normal de ben ekleyeyim: Dünyada yüksek işsizlik, yaygın sefalet, ABD’de bile, geniş kitlelerin sadakayla, yemek kuponlarıyla karnını doyurması da artık yeni normaldir.

    Sahibinin sesi, çok bilmiş ekonomistler diyebilir ki, quantitative easing işe yaradı, ABD ekonomisi toparlanıyor. Onlara şunu hatırlatırım: Sekiz yıl sonra bugün ABD ve dünya ekonomisi hâlâ yoğun bakımdadır. ABD Merkez Bankası, bilançosunu 5 trilyon dolardan, kriz öncesindeki gibi 800 milyon dolara indirsin bakalım neler oluyor? Ne yeni normaller çıkıyor ortaya.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fed bilançosu için, 800 milyar dolar yazacağıma yanlışlıkla 800 milyon dolar yazmışım.

      Sil
    2. Kaya bey çok yerinde tespitler. Birebir katılıyorum. Benim beklentim bu saatten sonra belki 30-40 yıl sürecek ve ara sıra kıpırdanmaşar dışında hep daha kötüye gidecek bir sosyal/ekonomik/ahlaki çöküntü dönemidir.

      Sil
    3. Kaya Bey`in yorumunu cok begendim. Aklimdakileri yaziya dokmus kendisi.

      Sil
  23. Haydar Bey saray ve yollar para getirmiyor, köprüler de özel sektörün, yani bunlar halka arz edilemez, edilse bile yabancı fonlar bizi paraya boğmaz, oldu da boğdu diyelim gelen para önerdiğiniz üzere fabrikalara-teknolojiye vb kullanılmaz çünkü şimdiye kadar gelen paralar kullanılmadı bu niye kullanılsın, öncekiler nereye harcandıysa bu da öyle harcanır.

    YanıtlaSil
  24. Hocam eski yazılarınızdaki yorumcular sorularıyla yazınıza katkıda bulunurdu. Ufkumu genişletmek için yorumları da okurdum. Şimdi ise gülmek için yorumları okuyorum. Yeni yorumcuların nasıl hayatta kalabildiğine inanamıyorum :)

    YanıtlaSil
  25. İşsizliği ekonomik sistem sorunu olarak görmemek gerekir. İyi bir eğitim altyapısıyla orta ve uzun vadede sorunları çözebiliriz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanlış ekonomik tercihlerle hiçbir sorunu çözemezsiniz.

      Sil
    2. İşsizlik ne tek başına bir ekonomik sistem sorunudur, ne de tek başına siyaset veya yönetim planlama sorunudur. Olguları ille de tek bir konuya bağlamak gerekmez. İktisadi araçlarla probleme bir tanı koyarsanız, yönetim kararları ile de problemi çözmeye çalışırsınız. İktisadi politikanızı büyüme üzerine kurarsanız işsizlik göreceli olarak düşer ama bunun yine iktisadi olarak farklı yan etkileri ortaya çıkabilir. İktisadın amacı optimum çözümü kısa vadeli ve uzun vadeli olarak karar vericinin önüne koymaktır.

      Sil
  26. Bu yazıya 2 (özet) yorumla katkıda bulunmak istiyorum:

    1.
    Nüfus artışı kurulu düzen açısından artık bir problem olarak ele alınması gereken bir durumdadır. Geçtiğimiz yüzyıllarda beden gücü ağırlıklı ekonomik işler dolayısıyla üretim ve artan yaşam kalitesi nüfusla daha alakalıydı, bu süreç giderek azalmaktadır. İhtiyaç duyulan yoğunluğun kat be kat üzerine çıkıyoruz. Nüfus maalesef ki bir yük olarak karşımıza çıkacaktır bundan sonra. Özellikle plansız ve eğitim kaynaklarının karşılayabileceğinin ötesinde olduğu sürece... Bunu yeterli bir stratejik derinlikle yakalayabilmenin mümkün olduğunu düşünüyorum. Çeşitli ideolojilere ya da kuruntulara saplanıp kalınmadığı sürece.

    2.
    Türkiye'deki işsizlik sorunun bir kısmını iş beğenmeyenler oluşturuyordur doğrudur. Fakat bu durumun ortaya çıkışına bakmak lazım. Dünyada ve tarihsel süreç içerisinde biriken bir servet mevcut. Aileden kalan eşyalar, kurumlar kuruluşlar vb. Bu birikimlerin mevcudiyeti özellikle sakat eğitim sistemimiz ve uyumsuz toplumsal kültürümüz içerisinde bize efektif faydayı sağlayarak üretime dönüşmüyor. Özellikle de çeşitli sosyal dinamikler dolayısıyla oluşan kültürle harmanlanarak iş beğenmemeyi ortaya çıkarıyor. Bunu bir miktar kişisel deneyimlerimden yola çıkarak açmak istiyorum. İlk iş deneyimi sürecimdeyim-stajyer olarak- ve günlük 12 saatimi (iş yerine ulaşım ve yemek molası dahil-sabah 7 akşam 7) kapsayan bir zaman harcıyorum. İş çoğu yere göre rahat belki çoğu yere kıyasla istenilecek bir yer fakat 12 saat benim için çok uzun bir süre. Hala daha okumak istediğim kitaplar, sosyalleşmek istediğim arkadaşlarım ve yaratıcılığımı kullanmak istediğim aktiviteler var. Özetle benim en azından günlük ihtiyacım olan 3-4 saate daha ihtiyacım var. Stajın bitmesini 4 gözle bekliyorum bir süre daha işsiz kalacağım. Bu süreçte görece eli sıkı olduğum ve ailem orta sınıfın -son- temsilcilerinden olduğundan bir süre beni idare edebilecek bir birikimim mevcut. Dolayısıyla sizin gözünüzde iş beğenmiyorum ve işsizliğe katkıda bulunuyorum belki de. Ve biliyorum ki yalnız değilim. İşsiz insanlar hala bir şekilde hayatta kalıyorlar. Alternatifler geliştiriyorlar. Bu alternatiflerin istenirliği ya da toplumsal düzene uygunluğu (suç vb.) tartışmalı fakat bir şekilde devam ediyorlar özetle.

    Artık 30 sene bile öncesine kıyasla bambaşka bir kültür mevcut insan hayatında. Beklentiler ve istekler değişiyor. Sıkıntı bu beklenti ve isteklerin değişme hızına -ve değişimine- ayak uyduramayan bir sistemin ve görece geniş bir kitlenin bulunması. Tam anlamıyla bizim zamanımızda biz çuval taşıdık o yüzden siz de taşıyın mentalitesi hakim. Fakat biriken servetle beraber uygun yönlendirmeyle gelişmiş ülkedekiler yüksek teknoloji ürünleriyle haşır neşir olurken. Bizde "ben çektim o da çeksin" algısı fazlasıyla yaygın bir kesimde. Türkiye'de bu sosyal inatlaşmayı sürdürebilmek için yeterince de kaynak ve sosyal destek ağı mevcut bir bakıma. Dolayısıyla bu anlamda gidecek maalesef ki yolumuz var gibi duruyor.

    Bunun haricinde gerçekten çalışmak istemeyen hazır-yiyiciler de mevcuttur fakat bu da toplumsal kültürümüzün bir sakatlığıdır. Bu insanların nasıl kazanılacağı bulunmalıdır. Ya da toplumsal sistemden iki tarafın da zarar görmeden nasıl uzaklaştırılacakları. Fakat bu arada kalmışlığın kimseyi memnun etmediği ortadadır.

    YanıtlaSil
  27. Hocam bu ösym sizin yorumlarinizi mi takip ediyor sizi okudukça iktisat sorularını yanlıs yapmadan cozuyorum 😊

    YanıtlaSil
  28. Hocam,
    Fransa'nın ithalat ihracat dengesi ve bütçe açığı Türkiye'den fazla olmasına hatta sermaye akışı eksi olmasına rağmen durumları pek de fena gözükmüyor. Ülkenin aldığı doğrudan yatırımlar ticaret açığını kapatacak düzeyde. Dışarıda yatırım yapmak için döviz bulma ihtiyacı yok çünkü zaten Euro nun kendisi rezerv para.
    Türkiye aynı koşullara sahip olsa ne olurdu diye düşünmekten kendimi alamadım.
    Türkiye'nin AB'ye tam üye olması; ticari, sosyal, refah düzeyi açılarından Türkiye'nin çıkarına gibi görünüyor. Sizin bu konudaki düşüncenizi öğrenebilir miyim?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Enflasyonla mücadele için olumlu olur. Ama para politikası bağımsızlığımızı kaybederiz.

      Sil
  29. mahfi bey iyi ki varsınız. devlet arsasının veya devlet malının yabancılara satımları oluyor ya. mesela duyuyoruz falanca yer katarlılaara satılmış. bunun nesi kötü. yerliye satılsaydı da kötü mü olurdu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yerliye deyince insanlar merak eder, mum yanmayabilir, Katar'liya diyince kimse kontrol edemedigi icin sallamasi serbest oluyor. Birakin yuzlerce milyon dolari, 1 milyon dolarlik satis olsa zaten kim satti, hangi sirket aldi ortaya cikar, ama boyle, Arap seyhleri felan daha egzotik, insanlar kafasinda rahat canlandirabilsin diye.

      Sil
  30. İş çok işi beğenen yok diyorlar ya çıldırasım geliyor.
    Şehir ve Bölge planlama lisans mezunuyum. 4 senede hiç takılmadan 3.04 not ortalaması ile bitirdim.
    Doğu Karadenizin en büyük şehrinde yaşıyorum.
    10 aydır işsizim.
    Kpss yoluyla zaten alım yok denecek kadar az.
    Belediyelere sözleşmeli olarak girmeyi denedim ancak malesef Ankarada bir dayım olmadığı için başaramadım.
    Serbest çalışan şehir planlama bürolarına asgari ücretin altındaki fiyatlarda çalışmayı göze alarak başvurdum ancak kimse kabul etmiyor.
    Hatta ücret almayayım sadece gelip burada işi öğreneyim bana iş tecrübesi olsun,size çay kahve taşıyayım dedim,sigorta yatırmanın sorun olacağı söylenerek bu teklifim dahi kabul edilmedi.
    Diğer şehirlerde sadece İzmir,Ankara ve istanbulda bir elin parmaklarını geçmeyen iş ilanları var onlarda en az 10 sene tecrübe ve nerdeyse bütün konularda uzman köle arayan cinsten ilanlar zaten o kadar tecrübem yok yeni mezun olarak,bu tecrübeyi edineceğim bir yer de yok.

    Yine de kendimi geliştirmek, geri kalmamak adına bu süre zarfında kendime sertifika edinmeye çalıştım.
    Memur bir ailenin çocuğuyum. Şehir plancılarının en çok kullandığı bilgisayar programının sertifikasını almak için sadece 900 tl kurs parası verdim.
    5 gün boyunca Ankarada ikamet ettim.yemek konaklama ulaşım maralarını dahil etmiyorum bile.Memur bir aile için bu masraflar oldukça fazla.

    İş-kur'a başvurdum 1 hafta sonra aradılar ümitlendim,belediye çay lokalinde çaycılık gelince yine yıkıldım.

    Allah aşkına ben 4 sene gurbette hiç takılmadan kısıtlı imkanlarla gecemi gündüzüme katarak bu oldukça masraflı bölümü iyi sayılabilecek bir not ortalamasıyla ve kendimi aldığım okul eğitimin haricinde geliştirerek mezun oldum.

    2017 senesindeyiz sadece bu yaptığım şeyler karşılığında kendi işimi yapabilmek istiyorum. Artık psikolojim bozuldu kendimi vasıfsız hissetmeye başladım. Bu anlattıklarım karşısında Çok mu şey istiyorum ?

    Biraz uzun oldu kusura bakmayın. Mahfi hocam en üstte adsız kullanıcıya verdiğiniz cevap biraz olsun içimi soğuttu sizlere çok ama çok teşekkür ederim iyi ki varsınız..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başka hiçbir yol gözükmüyorsa, çaycılık yapmanızda bir sakınca var mı?

      İşsiz kalmaktansa, çaycılık yapıp, hem masraflarınızı karşılamanız hem ailenize mali anlamda daha az yük olmanız, doğru bir karar olmaz mı sizce?

      Çaycılık yaparken, aynı anda iş aramaya da devam edebilirsiniz. Ömrünüz boyunca çaycılık yapmazsınız, endişelenmeyin.

      İlk önce kendinize şu soruyu sorsanız, "şehir ve bölge planlama lisans mezunu" olmanız, çaycılık yapmanıza engel mi? Değil. Niçin denemiyorsunuz?

      Sizi istihdam edecek olan bir çay ocağı, biliyor ki, siz orada sürekli çalışmayacaksınız, uzman olduğunuz alanda iş bulunca ayrılacaksınız. Çaycılık yapmayı deneseniz ne olur? Bir sorun teşkil eder mi sizin için?

      Sil
    2. halbuki ihtiyaç kadar o bölümü açsa sende zamanında ya o bölümü kazanabilirdin yada puanın yetmezdi gitmezdin üniversiteye liseden sonra bir meslek öğrenip hayatına bakardın dimi. onca emekten sonra gel çaycı ol diyor sonrada insanları aşağılarcasına iş beğenmiyolar diyorlar.daha bu neki şöyle bi 6-7 sene daha geçsin dağa taşa fakülte açmanın ceremesini asıl 6-7 sene sonra gelecek olan nesiller çekecek.elini sallasan mühendise öğretmene değcek ama bu çöpleri kim toplucak barajı geçeni mühendis yaparsan çöpleri kime toplatcan kim berber olcak kim çaycı olcak kim inşaat ustası olcak. bu işleri kim yapacak.deniyorki mühendis oldun ama gel çay dağıt insanın aklıyla alay etmektir bu.oyüzden üniversite mezunları içinde akparti desteği gün geçtikçe azalıyor.

      Sil
    3. Dogu Karadenizin büyük sehrindeki issiz kardesim,

      15 yildir Tüm Karadeniz Bögesinin siyasi tercihi belli.. son referandumda da %70 lerin üzerinde nerede oldugunu gördük. bu oranlar senin söylediklerinle celisiyor. Her 4 karadenizlinin 3 ü halinden memnun olduguna göre sorun sende galiba.

      Sil
  31. Hocam küresel kriz talepten önce yatırımları olumsuz etkilemedi mi?
    Bir de büyüme mi istihamı artırır, istihdam mı büyümeyi artırır?

    YanıtlaSil
  32. Mrblar,
    Hocam kredi kullanımının teşvik edilmesi ve MB nin faiz artırımı/ları arasındaki ilişki bankaları ne düzeyde etkiler. Tsk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kredi faizi artar ama verilen kredi miktarı da artar KGF kefaleti nedeniyle. Kredi miktarının artması biraz da mevduat artışına bağlı bu yüzden krediler de bir yere kadar artar.

      Sil
  33. Sayın Hocam; Dönemin Başbakanı TOBB’nin bir kongresinde demişti ki... “TOBB’nin 1 milyon üyesi var. Üyesi olan her oda 1 kişi alsa 1 milyon kişinin işsizlik sorunu çözülür.” 2017 başında ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile TOBB; ‘’ Milli Seferberlik ‘’ adı altında kampanyalar yaptılar. Üyesi olan her oda 1 kişi işe almadığından mı yoksa Milli Seferberlik kampanyası tutmadığından mı işsizlik artmaya devam ediyor? Gerçekten her patron 1 kişi işe alsa sorun çözülür mü, çözüm bu kadar da basit mi? Ekonomistlerin bile öngöremediği bu denli basit bir çözüm var ise , sizin gibi aydın ekonomistlere ihtiyaç var mı? Bu dahiyane çözümü bulanların Nobel Ekonomi ödülüne layık görülmeleri de gerekmez mi Eyy Nobel !!


    YanıtlaSil
  34. Hocam mevduatın stopaj vergisi sadece faiz üzerinden mi alınıyor,anaparadan bağımsız?

    YanıtlaSil
  35. Hocam devletten maaş alan yada özelden ücret alan kişilerin banka hesabına yatan para toplam mevduatın içinde gözüküyor mu? Yani yaklaşık 1 trilyon 500'lük toplam mevduat var bunun içinde yer alıyor mu yoksa işverenin veya devletin değil de çalışanın kendisinin mi yatırması gerekir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bankalardaki hesapta bulunan toplam paradır bu, kimin yatırdığı filan önemli değil.

      Sil
  36. Hocam bu Qe programlarinin hic bir seye faydasi yok bence cunku tabana hic bi faydasi olmadi buyumede bundan dolayi gecikti taban yeniden borclandirilarak borc stoklari daha da artirildi gibi geliyor mevcut borclari odeyemeyen taban yeniden yapilandirilan borclarida odeyemeyecektir bence kriz daha da genisletildi gibi geliyor bence buyuk buhran daha yeni basliyor gibi 800 milyar dolarlik bir ekonomiyi 5 trilyon dolar gibi bir rakama cikarip yuzde 2 bile buyumeyi elde edememek dusundurucu yani ekonomiyi 5-6 kat buyutuyorsunuz ama buyume yok bu para tepede kaldi tek yol kemer sikmak baska care yok yada tabanin orcunu odemek

    YanıtlaSil
  37. Hocam neden Avrupa ülkelerinde bile üniversitede eğitim dili anadilken biz İngilizce yi tercih ediyoruz?Sizce de bu durumdan zarar görmüyor muyuz?

    YanıtlaSil
  38. Hocam size bir de şöyle sorsam?James Rickards ekonomik sistemin çökeceğini ve tekrar altın standardına dönüleceğini söylüyor.Sizin yorumunuzu bilmek isterim.Ekonomik sistemimiz çöküşün eşiğinde mi?

    YanıtlaSil
  39. Hocam bankalar gün sonunda açık verdiğinde kasalarındaki parayı mı kullanır yoksa direkt MB'den borçlanır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kasa da para varsa açık nerden gelecek?

      Sil
  40. Hocam yazı için teşekkürler. Ülkelerin kişi başı milli geliri ile nüfus artışını kıyaslayan bir çalışma var mı? Yüksek nüfus artışı olan gelişmiş ülke var mı? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çin varya hacı gardaş. Başka örneğe gerek var mı?

      Sil
    2. Olmaz olur mu, teorisi bile var var. Demografik Gecis Teorisi/Modeli. Bilimsel olarak deniyor ki "nufus az artsin da ekonomi iyilessin" demek bilimsel degil, "ekonomi iyiliesinde nufus artisi azaliyor" bilimsel. Bilimsellik de boyle bir sey iste. Aklima bir sey geldi koyvereyim, bilimsellik olmuyor.

      Sil
  41. her ne önlem alırsanız alın (nüfus artışının kontrolü hariç) hiç bir anlam ifade etmeyecek işsizliğe daimi bir çözüm olmayacaktır
    çünkü gelecek hatta yakın gelecek bile otomasyonla şekillenecek örneğin abd de 2021 yılında yapılan tüm işlerin %6'sı otamasyonla
    gerçekleşecek siz bakmayın trump delisine,gelişmiş ülkeler bunun farkında yeni ekonomik sistemler geliştirmek üzerine kafa patlatıyor
    isviçrede yapılan herkese maaş bağlanması ile ilgili referandum bu gibi arayışların bir yansımasıdır.

    yani teknolojik gelişme istisnasız her sektörde işsizliği arttıracak,insan gücü ile otomasyonla rekabet (ilk otomasyon yatırımlarının
    ardından ki bunlar da zamanla düşecek) imkansız hale gelecek.bir de müslüman dünyaya bakalım petrolden gelen para 50-100 sene belki
    de daha yakın bir tarihte tamamen bitecek kaldı ki dünyanın benzin istasyonu konumundaki suudi arabistan bile topraktan fışkıran bu
    gelire rağmen (petrol fiyatlarının düşük seyri sebebiyle) 67 yıl sonra ilk defa vergi almaya başladı.

    müslüman dünya gücün nicelikte değil nitelikte olduğunu gözardı ederek şuursuzca üremeye devam(Dünyada en hızlı nüfus artışı Müslümanlarda)
    edip sadece kendi köküne kibrit suyu dökmüyor tüm dünyaya zarar veriyor.geleceğin dünyasının bir parçası olarak nitelendirilebilecek
    ne bir ürün ne bir vizyon ne de bu yönde bir çaba görmüyorum günü kurtararak yarınları kaybetmekle meşgulüz.bundan 15 yıl önce dokunmatik
    teknoloji oldukça fütüristik geliyordu bu gün hayatın doğal akışının bir parçası almanların yakın zamanda ürettiği lilium'a bir bakın
    gelecek çok hızlı geliyor ve hiç bir ulus bunun önünde direnerek ayakta kalamaz.

    batının gözünde coğrafi olarak üreten pazarlara olan yakınlığımız ve 80 milyonluk sömürülecek muazzam bir pazar olan tampon bir
    ülkeden fazlası değiliz ne yazık ki.umarım kimse yazdıklarımı aşağılama hakir görme veya kendi kültürü ile barışık olamama bağlamında
    değerlendirmez amacım kimseyi kırmak üzmek sinirlendirmek değil yalnızca bir durum tespiti yapmak.

    YanıtlaSil
  42. MAHFİ BEY DOLAR ALIP ATALIM MI BANKAYA?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabi tabii. hemen alip atin Bankaya..

      Sanayilesmis ve refah düzeyi yüksek, zengin Bati ülkelerindeki yüzmilyonlarca insan aynen senin yapmak istedigini yaparak zenginlestiler.

      Para alip sattilar.. Bankaya balya balya paralari attilar.. Yastik altlarinda yer kalmadi..

      Haa.. üretim.. istihdam mi dedin.. Bilimsel gelismeler..teknolojik düzey..sanayi devrimleri.. Meslek egitimleri..

      onlar kendi kendine gelisti..

      bir rivayete göre de Uzaydan gelen varliklar yaptilar. bunlar da üstüne oturdular.

      Sil
  43. The Obama Foundation'a başdanışman olmanız için,

    Barack Obama'nın da, blog'unuzda haftada bir yazı yazması için karar alacağınızı söylemiştiniz.

    Sonuç?

    YanıtlaSil
  44. Hocam bizde ve ABD'de bankalar birbirleri arasında borçlanırlarken devlet tahvili mi kullanıyorlar? Özel sektör tahvili de kullanılabilir mi?

    YanıtlaSil
  45. Hocam merabalar
    Işsizligin atmasinda bir anda asgari ucretin artmasi beraberinde de diger calisanlarin ucret artisini getirmedi mi
    bu da isveren icin maliyet artisi olmadi mi
    Uretim olamadan buyume olur mu
    ucretler i bir anda arttirmak ne kadar dogru
    saygilar


    YanıtlaSil
  46. Hocam cari açık rakamları aydan aya birbirine yakın gelirken bütçe rakamlarında aydan aya ciddi farklılıklar var bu durumun nedeni nedir?

    YanıtlaSil
  47. Buyur burdan Yak
    http://iktisat.biz/2015/11/16/nufus-gida-iliskisine-tarihsel-bir-bakis-ve-iktisatcilar/

    YanıtlaSil
  48. uyuz oluyorum bunlara sonra çıkıp zırlıyorlar, yok geçinemiyoruz bilmem ne diye arkada bir ton çocuk. birde bir laf öğrenmişler onu söyleyip duruyorlar. yok çocuğu veren rızkını da verirmiş. Gecinemiyorsa KAPITALIZMmis Cok cocuk yapana laf soylersen kufure ayeti inkara saparmisin hatta irkcilik olurmussun yav he he...

    YanıtlaSil
  49. Konuyu bilmeyen bir kişi olarak soruyorum, lütfen dalga geçtiğimi sanmayınız.

    Çin ve Hindistan, en çok nüfusa sahip ülkeler olarak, dünyanın kalanına fark atıyorlar.

    Sizin inceleme yapıp yapmadığınızı bilmiyorum ama tecrübeli bir ekonomist olarak mutlaka tespitleriniz vardır:

    Sizce, özellikle bu iki ülkede, işsizlik sorunu konuşulduğunda nüfus olgusu ilk sıraya geliyor mudur? Bu kadar çok nüfusa sahip olduklarına göre ve kısa sürede çözüm üretmek mümkün gözükmediğine göre, nüfus olgusu ilk sırada değildir diye düşünüyorum, yanılıyor muyum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çin ve Hindistan'da işsizlik problemi yok %4-5-6 civarlarında. Çünkü bu ülkelerde emek çok ucuz ve çok sayıda yabancı yatırımcı geliyor.

      Sil
    2. Hindistanda milyonlarca insanın kanalizasyonu olmayan ortamlarda yaşadığından veba vb. ortaçağ hastalıklarının görülmeye devam ettiğinden haberinizde yok anlaşılan.

      Sil
    3. Hindistanda okuyan ITci okumayan Tekstilci oluyor. Okuyan Itci olarak basta hindistadaki firmalar olmak uzere dubai uzakdogu ve avrupa amerika avusturalyada cok rahat is buluyor ingilizceleri de anadil seviyesinde sorun yaratacak tiplerde degil kabadayilik hak getire... Okumayanda tekstilci oluyor onunda is bulma sorunu yok hatta yukselme imakni bile atolyesinde...

      Bizim 90li yillardaki duruma benziyor 90larda okuyan iktisadci isletmeci olurdu girerdi bankaya bir sirkete ya da y.disina okumayanda tekstilci olurdu.

      Sil
    4. Adsiz 22:31 bu saydiginiz ulkeler ve onlarin yanina ekleyebileceginiz bircok bu tur ulke bize ornek olmaz, olmasinda zaten. Ac acina calisan, acliktan olen, sagliksiz sartlarda yasama mucadelesi veren insanlardan olusan ulkeler bunlar. Birde gelismis ulkelere bakin, birgun gitme imkaniniz olur insallah kendiniz gorursunuz.

      Sil
    5. Hem Çin hem de Hindistan nüfus yoğunluğunun bedellerini fazlası ile ödüyorlar merak etmeyin. Ben her iki ülkede de bulundum, çok iyi biliyorum. Çin şu an 1 çocuktan fazlasını yasakladı.Hindistan'da da sanırım Kerala eyaletine bağlı güney bölgelerinde aynı tür bir yasak var. Ekonomide kölelik sisteminin en iyi iki örneği var karşımızda. Çin zor kullanarak halkı ile başedebiliyor ama Hindistan dünya üzerinden silinse hiçbir şekilde özlenecek bir yer değil. Ekonomik göstergeler sizi yanıltmasın.

      Sil
  50. Hocam klasiklere göre enflasyonun artması para talebini artırır mı?

    YanıtlaSil
  51. eğitimli işsiz sayısı ilerde sosyal sorun haline gelecek kimse farkında değil.dağa taşa iki sıra koyup fakülte açmayla ordaki esnafa gelir kapısı sağlama mantığı ile hareket edildiğinden daha çok bu işsizlik problemi ile uğraşırız.hep şunu derler iş beğendiremiyoruz beğenirmi fakülte bitirmiş adama git inşaatta kum kar denmez.beşer net yaparak bir çok mühendisliğe gitme şansı var.matematikten beş net yapan adamdan ne kadar mühendis olur.okulu bitirmesi bile mucize olur.ortalık fakülte mezunundan geçilmiyor ve o sayının içinde de nitelikli bilgili fakülte mezunu sayısıda çok az.bir çoğu ara elaman olması gerekirken sistemin dağa taşa fakülte açmasıyla bir sürü mühendis öğretmen iktisatçı oldu şimdi bu insanlara deniyorki benim mühendise ihtiyacım yok ara elaman olarak çalışmak istiyorsan buyur gel deniyor.bu kadar öğretmene ihtiyacım yok çöp toplamak istiyorsan gel.yazık günah değilmi bu vatanın evlatlarına.dağa taşa fakülte açmasalar belki adam liseden sonra kendine bir rota belirlicek ama sistem adamın hayatını karartmasına sebep oluyor sonrada dalga geçer gibi bizim bukadar öğretmene ihtiyacımız yok gidin ne haliniz varsa görün deniyor yazık günah değilmi o insana. 25 yaşından sonra o insan ne meslek öğrenip hayatını idame ettirecek.bakan bağırıyor herkes üniversiteli olacak halk elleri koparcasına alkışlıyor çocuğum üni.li olacak diye.noldu mezun oldu geldi evde kös kös oturuyor dimi

    YanıtlaSil
  52. Şöminesinin başında şarabını yudumlarken işsizlik yorumlayanlar bana samimi gelmiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. işsiz birinin yorumlaması daha mı doğru olur?
      doktorlar da hasta değiller ama hastalıklar üzerine yorum yapıyorlar, bu da çok samimi değil sizce aslında değil mi?
      konuyu bilen yorumlasın.

      Sil
    2. Okuma o Zaman..

      Sil
    3. Hoşt saldırma hemen çomar.

      Sil
  53. Mahfi hocam yazınız için teşekkür ederiz. İibf muzunu olarak kpss ye çalışırken bir iktisat kitabında asgari ücrete değiniyordu emek piyasası akışkan olmazsa asgari ücretler yüksek olur diye. Almanya'nın asgari ücreti ile Türkiye arasında 4 kat fark var. Bizde sorun olan şey şu; nüfus ciddi manada çok fazla, plansız programsız açılan üniversite -özellikle iibf ve eğitim fakültesi- , meslek liselerini düzenleme, güçlendirme ve yeniden kat sayıları getirip üniversiteye girişi engelleme,aöf bölümünü tamamen kapatma, nüfus artışını önleme, mültecilerin gelişiyle de asgari ücretleri düşmüş durumda,ceza kanunlarını sertleştirip yağmacılık-dolandırıcılığın önüne geçme vs vs çok sorunlar var bu konuda ama bizim tek derdimiz sandık,parti,dizi,surviver, yok şort giydi yok başörtüsü taktı yok sakal uzaattı,yırtık pantolon giydi vs. diyeceğimize daha çok çalışıp gelişmek gerekirken hala tembelliğe alışmış durumdayız şirketler fabrikalar kurmak kolaylaştırılsa memurlara da boş zamanda kazanç getirecek şirket arsa alım satım vs işleri ile uğraşsa, en azından diğer gelişmiş ülkelerden örnekler alınsa, ünv mezun olma yaşı düşürülse ve teoride değil pratikte eğitim, oryantasyon ve girişimcilik dersleri verilse olmaz mı..Bu arada bazı kişileri gereğinden fazla ücret veriliyor mesela torpille girilen vekil ebe hemşireler köyde fazla çalışmadan 3 bin lira maaşını alıyorlar ne güzel bankacı ise 1800 tlye tabiri caizse eşşek gibi çalışıyor.Neyse bunlar hep emek piyasası umarım adalet bu ülkeye gelir bir gün..

    YanıtlaSil
  54. Milli istihdam seferberliği, işsizlik sigortasının fonunun boşaltılmasıyla devam ediyor ama... işsizlik sorunu yok diyenler reel ücretlerin daha da düşmesini istiyor. iradi işsizlik varsayımı ile yapılan bu değerlendirmeler Türkiye için asıldır artık. Asgari ücrete bile iş bulamayan milyonlarca kişi var. Ayrıca iş aramakatan bıkan ama çalışmaya hazır milyonlar da tablodaki oranlara dahil değil... İş beğenmeme her zaman olur ama 2012'den sonra Türkiye'nin yaşadığı bu değil...
    http://sendika39.org/2017/04/bir-referandum-illuzyonu-milli-istihdam-seferberligi-sinan-ok/

    YanıtlaSil
  55. Gençler neden işsiz? http://bianet.org/bianet/siyaset/184572-gencleri-issiz-birakan-egitim-ve-istihdam-politikalari-arasindaki-uyumsuzluk

    YanıtlaSil
  56. Saygideger Hocam,

    Kisa ve net bir soru soracagim..

    Kisa ve net cevap rica ediyorum.

    %13 genel, %24 Genc issizlik oranlarini gercekci buluyormusunuz..?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında %23 genel %45 genç işsiz oranları çevrey bakınca daha gerçekci görünüyor.

      Sil
  57. Mahfi Hocam,

    Öncelikle merhabalar. Yazılarınızı bir mühendis olarak ekonomiden çok fazla anlamayan biri olarak takip etmeye çalışıyorum. Yazmadığınız günler eskilere dönük yazılarınızı okumaya devam ediyorum. Değerli yazılarınız için teşekkürü borç biliyorum.

    Yazılarınız günümüz para değerleri ve istatistikleri üzerine geçmişe ve geleceğe dönük oluyor. Benim merak ettiğim konu ise sanal para (bitcoin, blockchain vb.) hakkında fikirleriniz. Belki daha önce yazdınız ve ben görmedim, bilemiyorum.

    Sorum kısaca sanal para birimi ne zaman ve ne şekilde kullanıma dahil olacağı ile ilgili öngörünüzü öğrenmek? Bu konu hakkında yazdığınız makaleniz mevcut mu veya yazmayı düşünüyor musunuz?

    Saygılarımla,
    Iyi çalışmalar.
    Fatih Tekin

    YanıtlaSil
  58. Verilen ücretler reel bir yaşam kurmaya yeterli değil, hem asgari ücret hem ortalama ücret için böyle.Bu nedenle insanlar uzun süreler iş aramak, bazen iş kabul etmemek durumunda kalıyorlar.Nitelikli, deneyimli insanlara asgari ücret talebiyle gelen işverenler var.
    Devletin uygulamaya çalıştığı istihdam tipi bile bunun ipuçlarını veriyor. Bir tür stajyerlik formatında insanları istihdama katmaya çalışıyorlar. Bu reel ücretleri düşüren bir uygulamaya destek vermeleri anlamına geliyor.
    Neticede bu işsizlik seviyesine getirilmemiz ulusal istihdam stratejisinin sonucudur.Bu strateji de 2014’te başlamış bir stratejidir. ‘Kiralık işçilik’ yasası da OHAL’de çıkarılabildi. 2003’te iş kanunuyla getirilmek istenmiş ama toplumsal tepki nedeniyle getirilememişti.
    Rekabet gücümüzü ucuz işgücü üzerinden kurmak istiyorlar.Bunu ülkenin rekabet gücü artsın, reel ücretler düşsün diye, ikinci bir Çin olalım diye Ortadoğu’nun Çin’i biz olalım, diye yapıyorlar.
    Halbuki bu orta ve uzun vadede derin bir yoksullaşma ve gelir dağılımı adaletsizliğinden başka bir şey değil.

    YanıtlaSil
  59. Bu oranlar gerçekçidir. Sebebi alınan bazın diğer ülkelerden farklı olmasıdır. Eğer Yunanistan ın kriterini Türkiyeye uygularsanız bizdeki işsizliğin daha yüksek olduğunu görürsünüz. ( Yunanistanda olduğu gibi çalışabilir nüfusun % 70 ini tam istihdam olarak alırsanız)

    YanıtlaSil
  60. Hocam,
    Enflasyon 11,87 olmuş. Fiili borç verme faizinin üst limiti 12,25. Bu faizle enflasyonu durdurmak mümkün mü?
    Dolar 3.50 küsurlara düştü ama niçin düştüğünü pek anlayamadım. Net faiz hala negatif. Tencereye su katılmış ama ocağın ateşi yanmaya devam ediyor.

    YanıtlaSil
  61. Hocam merhabalar.
    1) ABD'de büyüme yıllıklandırılmış şekilde hesaplanıyor. ((Q2/Q1)^4-1)*100 diye bir formülü var. Bu oranı sadece ABD mi kullanıyor yoksa dünya genelinde yaygın olup biz mi kullanmıyoruz? Mesela Avrupa ülkeleri bunu mu kullanıyor?
    2) ABD de milli gelirde baz yılı olarak 2009 yılını seçmiş ve o yıl küçülmüştü. Biz de küçüldüğümüz 2009 yılını seçtiğimiz için eleştirilmişti. Aynı hatayı ABD de mi yaptı acaba?

    YanıtlaSil
  62. Hocam merhaba lar :
    Mb rezervlerini satıyor dolar o yüzden düşüyor demissiniz tvitinizde ! ...mb bütün kartlarını öne mı sürüyor yoksa global sebeblerden dolayı zaten düşen dövize müdahale etmesini şartları zorlamasini anlamadım !

    YanıtlaSil
  63. Yine her şey Adem ile Havva hikayesine geri dönüyor. Aşk neydi ?

    YanıtlaSil
  64. Arkadaslar neyi tartisiyorsunuz? Issizligin tek cozumu vardir o da uretim. Yok KPSS, yok ben devlete girecektim... Birakin bunlari. Devletin gorevi halka istihdam saglayacak is piyasasinin olusmasi icin gereken ekonomik ve siyasi ortami hazirlamak ve dengede tutmaktir. Yoksa kadro accin herkes devlette calissin diye birsey olamaz. Uretim ise bu iktidarin umrunda degil. Yolu, kopruyu uretim saniyorlar. Imalattir insaat sektorude ama size getirisi dolayli olarak ve kisitli olur. O paralara cok iyi yatirimlar yapilabilirdi, ama ranti dusuk islerde gozleri yok malum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yüksek teknoloji ihraç edemeiğin sürece içi boş bu üretim lafının,arz fazlası var zaten dünyada neyi üreteceksin,hadi ürettin çin kadar ucuza mal edemeyeceksen nasıl rekabet edeceksin?

      Sil
  65. Hocam emeğinize sağlık. Türkiye'de "iş beğenmeme" kafasından ne zaman kurtulacak bilmiyorum. Genç nüfusumuz var deyip her yerde böbürlenen devlet büyüklerine her 4 gençten birinin işsiz olduğunu sanırım sık sık hatırlatmak gerek. Bu jeopolitik konumumuz çok önemli deyip de bu konumu bir türlü kullanamamız ile aynı şey. Potansiyel var, icraat yok. 4 senelik üniversite bitir, üzerine yurt dışına git, yüksek lisans yap, KPSS veya SPK lisanslarına hazırlanıp başarılı ol, sonra bir - iki işi beğenmeyince "aza tamah etmeyen çoğu bulamaz" misali iş beğenmeyen sıfatı yapıştırıyorlar. bırakın da beğenmeyelim yahu! doğru düzgün iş vardı da biz mi çalışmadık? lise mezunu vatandaşla aynı işte çalışacaksam neden yıllarımı ve emeğimi harcadım ki? kimseyi aşağılamak gibi bir niyetim yok ama gerçekler bu...

    YanıtlaSil
  66. Doğa (bazılarına göre tanrı) bazen yüzbinlerce insanı tek kalemde siliyor bizim kadar vicdan yapmıyor. Dünya nüfusuna her yıl bir Türkiye kadar insan eklenmesi korkunç bir durum. En kötü şartlarda yaşayanların en fazla nüfus artışı göstermesi ise ayrı bir dram.

    Eğitimli insan tek çocuk yapma kararı almakta zorlanırken vatandaş Somali'de 8 tane çıkarıveriyor. Hayır insanlar ölmesin yaşasın ama kendi şartları içerisinde ölecekse onları kurtarmak bahsedilen eğitimli insanın bir sorumluluğu mudur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arkadaş, Somali'ye gelen vuruyor giden vuruyor be arkadaş! Ne çilesi varmış be şu Somali'nin!

      Somali'ye saldıran UN kostümlü ABD askerlerine kızacağımıza Somali'ye kızarız! Yardım eli uzatmak isteyenler de yine Somali'ye kızar! Şamaroğlanına döndü memleket! (RTE ve etrafındakileri hariç tutarak söylüyorum. Çünkü onlar, Türkiye'deki oy deposunu sağlam tutmak için Somali'ye yardım ediyormuş gibi gözüküyorlar!)

      "Somali'de 8 tane çıkarıveriyor."

      Yahu Somali'de ilk önce açlık ve EBOLA gibi sorunlara çözüm bulunamadı ki eğitime geliyorsunuz, 8 tane çocuk çıkarmasının sorgulanmaya başlanmasından önce çözülmesi gereken sorunlar var! O "eğitimli insanlar" ilk olarak, Somali'nin açlık sorunu, ekonomisi ve ölümcül hastalıklarına kafa yorsun, 8 çocuk meselesi kendiliğinden çözülür! Problemin kendisi vahşi kapitalizmin oyun alanı olan Somali ekonomisiyken, problemin ötesindeki " 8 çocuk doğurmasınlar! " a kafa yormaya alışmış o "eğitimli insanlar"!

      Suriye'den Türkiye'ye 3 milyonu geçen mülteci akını oldu. Bu insanları kısırlaştıralım mı! Böyle saçmalık olur mu! Aynı şey, Somali için de geçerli!

      Kapitalizmin vahşiliği dizginlenmediği sürece, nüfus kontrolü yapmak sadece palyatif bir çözümdür!

      Sil
  67. Hocam Merhaba,
    Öncelikle bu blogda bizlere sunmuş olduğunuz emekleriniz için teşekkür ederim.
    Genç işsiz rakamı hesaplanırken eğitim sürecinde olan bireyler de işsiz kategorisine sokuluyor mu?

    YanıtlaSil
  68. ihracatı sadece nicelik olarak artırabilen fakat nitelik olarak artıramayan, ciddi yapısal sorunlar nedeniyle cari işlemler açığı veren, işletmeler üzerinde ciddi stopaj ve vergi yükü bindirilen, kayıt dışı ekonomiye bile çare üretemeyen, liyakatlığın ayak altına alınarak yandaşlığın baş üstünde tutulduğu ve üretimsizliğin sistem haline gelmiş olduğu bir ülkede ne bekleniyordu acaba?. işsizliğin %4 -5 lerde seyretmesini mi bekleyecektik?. iktisat hayallerle değil gerçeklerle yaşamayı öğrenir isek; bizlere yardımcı olabilecek bir bilim dalıdır. günübirlik yaşayan ve bunu hayat felsefesi olarak benimsemiş hiçbir toplum iktisatta güçlü olamaz. sonuçta bizi yönetenler de bu toplumun içinden çıkıyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı