Zeytin Dosyası

Zeytin
Zeytin (Olea Europea), Akdeniz iklimine sahip bölgelerde yetişen, zeytingiller familyasına mensup, meyvesi yenen bir ağaçtır. Geniş, kıvrımlı ve düzgün olmayan bir gövdeye sahip olan zeytin ağacı on metreye kadar uzayabiliyor. Yaşam süresi oldukça uzun olan zeytin ağacının 2000 yıldan yaşlı olanları var. Ağacın meyve verir hale gelmesi normal koşullarda ortalama 25 yılı alıyor. Buna karşılık fidandan yetiştirilen zeytin ağaçları çok daha erken (3 – 4 yılda) meyve verebiliyor.

Yüzden fazla madde içeren zeytin yaprağı da ayrı bir değer. Yaprakta yer alan oleuropein, zeytin ağacını zararlılara ve hastalıklara karşı koruyan ve zeytin ağacının yüzlerce yıl ayakta kalmasını sağlayan en önemli maddelerden birisi. Zeytin yaprağının zengin içeriğini oluşturan bu uçucu yağlar ve maddeler ilaç sanayiinde kullanılıyor. 

Dünyada en fazla bilinen zeytin türleri şunlar: Mazanilla (İspanyol, yeşil), picholine (Fransız, yeşil), kalamata (Yunan, siyah), niçoise (Fransız, siyah), liguria (İtalyan, siyah), ponentine (İtalyan, siyah), gaeta (İtalyan siyah), lugano (İtalyan, siyah), sevillano (Kaliforniya, yeşil.)

Zeytin ve Zeytinyağı Üretimi
Dünyada yaklaşık olarak 900 milyon zeytin ağacı olduğu tahmin ediliyor. Bu ağaçların yüzde 98’i Akdeniz çanağı içinde bulunuyor. 2016 yılı itibariyle Türkiye’deki zeytin ağacı sayısı 174 milyon adet. Türkiye’de Ege, Marmara, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu Bölgeleri zeytin üretimindeki en önemli bölgeler. Türkiye’ de yaklaşık 320 bin zeytinci aile işletmesi var.

Aşağıdaki tablo dünyada en fazla zeytin üreten on ülkeyi sırayla gösteriyor (Kaynak: http://www.worldatlas.com/articles/leading-olive-producing-countries.html)

Ülke
Zeytin (bin ton)
İspanya
5.277
İtalya
3.221
Yunanistan
2.232
Türkiye
1.292
Tunus
846
Fas
745
Suriye
731
Mısır
332
Portekiz
326
Cezayir
299

Tablodan görüleceği üzere İspanya 5,2 milyon tonla dünyada en fazla zeytin üreten ülke konumunda bulunuyor. Onu izleyen İtalya ve Yunanistan’ın ardından dördüncü sırada yaklaşık 1,3 milyon tonla Türkiye geliyor.

Aşağıdaki tablo dünyada en fazla zeytinyağı üretimi yapan on ülkeyi gösteriyor (Kaynak: http://www.countrydetail.com/top-ten-olive-oil-producing-countries-in-the-world/)

Ülke
Zeytinyağı (bin ton)
İspanya
1.359
İtalya
598
Yunanistan
353
Suriye
168
Tunus
150
Türkiye
144
Fas
95
Cezayir
56
Portekiz
53
Arjantin
23

Zeytinde olduğu gibi zeytinyağı üretiminde de ilk üç sıra değişmiyor: İspanya, İtalya ve Yunanistan. Buna karşılık Türkiye, zeytin üretiminde dördüncü sırada olan yerini konu zeytinyağı üretimine gelince Suriye’ye kaptırıyor ve 144 bin tonla altıncı sıraya geriliyor.

Türkiye’de Zeytin ve Zeytinyağı
Türkiye’de yetişen zeytinler arasında birçok çeşit var: Antalya Beylik ve Tavşan Yüreği zeytini, Gemlik zeytini, Ayvalık Zeytini, Edincik Su zeytini, Kilis yağlık zeytini, İznik çıkışlı Çelebi zeytini, İzmir Memecik zeytini, Nizip Tapan zeytini, Akhisar Domat zeytini, Ege Erkence zeytini, Kuru Sele zeytini ve diğerleri.

Aşağıdaki tablo yıllar itibariyle zeytin ağacı sayısı ve zeytin üretimindeki gelişmeyi sergiliyor (Kaynak: TÜİK)

 Yıl
Ağaç sayısı (Bin)
            Üretim (Ton)        

Toplam
Meyve veren
Meyve vermeyen
Toplam
Sofralık
Yağlık
1990
86.560
80.600
5.960
1.100.000
337.000
763.000
1995
87.581
81.437
6.144
515.000
206.000
309.000
2000
97.770
89.200
8.570
1.800.000
490.000
1.310.000
2005
113.180
96.625
16.555
1.200.000
400.000
800.000
2010
156.448
111.398
45.050
1.415.000
375.000
1.040.000
2013
167.030
129.161
37.869
1.676.000
390.000
1.286.000
2014
168.997
140.712
28.285
1.768.000
438.000
1.330.000
2015
171.992
144.760
27.232
1.700.000
400.000
1.300.000
2016
173.785
147.430
26.355
1.730.000
430.000
1.300.000

Görüleceği gibi 1990’dan bu yana zeytin ağacı sayısı tam iki kat artış göstermiş bulunuyor. Buna karşılık üretimdeki artış 1,6 katla sınırlı kalmış. Bunu kısmen meyve vermeyen ağaçların da sayısında artış olmasıyla ama asıl olarak üretimdeki dalgalanmayla açıklayabiliriz. Örneğin karşılaştırmaya başlangıç olarak 1990 yılı yerine 1995 yılını alsak üretimde 3,4 kat artış olduğu görülecek. Üretimdeki asıl artış, yağlık zeytin üretiminde ortaya çıkmış bulunuyor. Sofralık zeytin üretimi yüzde 28 oranında artarken yağlık zeytin yüzde 70 oranında artıyor. Son yıllarda zeytinyağı kullanımının çeşitli nedenlerle (sağlıklı olduğu düşüncesinin giderek kabul görmesi önemli bir etken) artması bu gelişmede etkili olmuş olabilir.  

Her iki gelişmeyi biraz daha geriden (1988 yılından) başlayarak grafiklerle gösterelim.


İlk grafik 1988 – 2016 arasındaki 29 yıllık sürede zeytin ağacı sayısındaki artışı ortaya koyarken ikinci grafik üretimdeki asıl artışın yağlık zeytin üretiminde olduğunu gösteriyor. İkinci grafik ayrıca üretimdeki dalgalı yapıyı da gösteriyor. Zeytin yetiştiriciliğinde karşılaşılan en önemli sorunlardan birisi zeytin ağaçlarının bir yıl meyve verirken, ertesi yıl meyve vermemesi ya da çok az meyve vermesi olarak ortaya çıkıyor. Bu durum genetik olduğu kadar iklim koşulları ve kültürel uygulamaların etkisiyle de ortaya çıkabiliyor. İkinci grafik bize üretimin bir yıldan ötekine 1,3 milyon tonla 500 bin ton arasında gidip geldiğini gösteriyor. Zeytinde yaşanan bu dalgalanmaya ‘periyodisite’ ya da halk arasındaki deyim ‘var yılı yok yılı’ adı veriliyor.

Türkiye’nin zeytinyağı ihracatı da, zeytinyağı üretiminde meydana gelen dalgalanmalar nedeniyle yıldan yıla keskin değişimler gösteriyor. İşleme teknolojisi, pazarlama politikaları ve diğer üretici ülkelerin zeytinyağı rekoltelerinde ortaya çıkan değişimler ihracatımızı etkileyen diğer faktörler arasında sayılıyor.  

Aşağıdaki grafik Türkiye’nin 2000 ile 2016 yılları arasında zeytin ve zeytinyağı ihracatından elde ettiği gelirleri gösteriyor (Kaynak: Türkiye İhracatçılar Meclisi – TİM verileri.)


Grafik bize yine üretimdeki periyodisite dalgalanmasının ihracata nasıl yansıdığını gösteriyor. Bununla birlikte mavi kırıklı eğilim çizgisi ihracatın eğiliminin yukarıya doğru olduğunu ortaya koyuyor.

1939 Tarihli 3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun (Kaynak: http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.3573.pdf)

Türkiye Cumhuriyeti, zeytin ağaçları varlığını korumak ve geliştirmek için 1939 yılında bir yasa çıkarmış. Bu yasada özetle şunlar yer alıyor:

“Orman sınırları dışında bulunan ve Devletin hüküm ve tasarrufunda olan yabani zeytinlik, Antep fıstığı ve harnupluklar ve her nevi sakız nevileri...ağaçlarını aşılayıp yetiştirecekler ile zeytin yetiştirmeye elverişli fundalık ve makilik alanlarda gerekli temizlemeyi yapıp zeytin dikim alanları meydana getirecekler... arasında Bakanlıkça belirlenecek esas ve öncelik sırasına göre seçilen kişilerden, bu işlemleri yerine getireceklerine dair bir yükümlülük belgesi alınır. Fidan dikecek olanlara devletçe maliyet bedeli üzerinden zeytin fidanı sağlanır. Beş yıl süre ile taşınmazın gayesine uygun olarak kullanıldığı Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca tespit edilenlere mahallin en büyük mülki amiri tarafından tapuları devredilir. Bu yolla verilen taşınmazlar hiç bir şekilde veriliş amacı dışında kullanılamaz. Bu taşınmazlar; miras dahil hiç bir şekilde bölünemez, veriliş tarihindeki yüzölçümü hiç bir şekilde küçültülemez. Aksi takdirde Hazinece geri alınır.”

“Dekar başına on beş ağaçtan fazla ve on ağaçtan aşağı olmamak üzere yabani zeytinlikleri aşılı bir hale getirmeyi taahhüt edenlere Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca, mevzuatı dairesinde ve kanunun 10, 28 inci maddeleri hükümlerine göre, ağaç başına bir liraya kadar kredi verilir.”

“Aşılı zeytinliklerin bakım işleri için zeytin müstahsillerine mahsulün satış mevsiminde ödenmek üzere Ziraat Bankasınca kısa vadeli ikraz yapılır.”

“Zeytinliklere her çeşit hayvan sokulması, yerleşim sahaları hariç, zeytin sahalarına en az bir kilometre yakınlıkta koyun ve keçi ağılı yapılması yasaktır. Ancak çift sürme ve nakliyatta kullanılan hayvanlara ağızlık takılması şartıyla müsaade edilir.”

“Beş yüz ağaçtan aşağı olmamak üzere yabani zeytin aşılıyanlara veya aşılı zeytinlerinin bakım işlerini en iyi yapanlara Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca takdir edilecek miktarda nakti mükafat verilir.”

“Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır. Zeytincilik sahaları daraltılamaz...Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü alınır. Bu hâlde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez. İzinsiz kesenler veya sökenlere ağaç başına altmış Türk Lirası idarî para cezası verilir.

Sonuç Yerine
Bugün maden arama ya da sanayi tesisleri kurmak için zeytinliklerin elden çıkarılabilmesine olanak sağlayan bir düzenlemenin yasalaşması aşamasında bulunuyoruz. Yüzlerce yıldır bu ülkede yerleşik bu ağaçların burada bizden fazla söz hakkı var. Yüz yıl sonra bugün kuracağımız sanayi tesisi bir işe yaramayacak muhtemelen, ama yüzlerce yıldır orada duran zeytin ağaçları orada durmaya devam ederse bugün yaradığı kadar işe yarayacak. Hatta geleceği giderek kararan dünyada belki bugünkünden bile çok ihtiyaç karşılayacak. Bir toplumun en değerli varlığı çocuklarıdır. Onlara bırakacağımız zeytin ağacı sayısı bugünkünden az olursa onların geleceğinden harcamışız demektir.

1939 tarihli 3573 sayılı yasayı buraya almamın nedeni Cumhuriyetin ilk kuşaklarının zeytinlikleri ne kadar önemsediğini vurgulamak içindi. Bundan 82 yıl önce zeytin ağaçlarının değerini anlamış ve onların korunması gereğini kavramış bir toplumun bugün buradan geri dönüş yapması hiç bir nedenle açıklanamaz.  

Reform bazen eldekileri korumak ve onları geliştirmek demektir. Zeytin ağaçları konusunda bir reform yapacaksak onların sayısını artırıp periyodisitenin etkisini minimum düzeye indirmeye çalışmamız gerekir.  

“Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” Kızılderili atasözü 

Yorumlar

  1. Çok açıklayıcı temiz bir yazı olmuş,son noktayı da kızılderili atasözü ile koymuşsunuz Hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu film gerçekten insana insanlığı öğretiyor?
      http://unutulmazfilmler.co/into-the-wild-ozgurluk-yolu.html

      Sil
  2. Hocam merhaba, yabancı, matematik ağırlıklı mikro kitabını önerir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu ben de rica ediyorum. Biz okulda şu kitaptan görmüştük ama o dönem tabi az çalışınca bilgiler kalıcı olmadı.
      [Karl E. Case, Ray C. Fair, Sharon E Oster] Principles of Microeconomics.

      Sil
    2. https://ugess3.files.wordpress.com/2016/01/microeconomics-perloff-jeffrey.pdf

      Sil
  3. elinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Thomas Jefferson, "Her neslin, oluşturduğu borcunu yok etmesi görevidir. Bu, eğer uyulursa, dünyadaki savaşların yarısını engelleyecek bir prensiptir" derken sanırım değişim değeri olarak "para"dan bahsediyordu (sanırsam kimsenin yaşadığı doğayı yok edecek kadar düşüncesiz olacağını öngörmemiştir).

    Şimdi daha büyük ve dönüşü daha da zor olan bir borç oluşturulmak isteniyor. Ekonomik rahatlık için çıkartılan savaşlardaki ölümler gibi, nefes alınamayacak ve insanların "barış yaparak" kurtulamayacağı bir gelecek oluşturmak sanırım "vatan hainliği" ile "insanlığa karşı suç" arasında bir noktada değerlendirilmeli.

    Siz ne düşünüyorsunuz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. zeytin yerine 5000 fidanı harcadık şimdide...

      Sil
    2. Aynı şeyi düşünüyorum.

      Sil
    3. Vatan namustur. Anlamak istemeyen nelerini vermiştir de biz bilmiyoruz(!)

      Sil
  5. Bahçemde kendi diktiğim 4 zeytin ağacı var. 2'si 12, 2'si 5 yıllık. 4'ü de o kadar çok ürün veriyor ki bütün kış eş-dost, konu-komşu, akrabalar dahil hepimize yetiyor. Bu sene bir bölümünü yağlık olarak kullanmayı bile düşünüyorum. 4 tane genç ağaçtan bu kadar ürün alınıyorsa ve 150.000'e yakın yetişkin ağaç ile dünya lideri olamıyorsak, uluslararası bir marka yaratamıyorsak bunun tek izahı var, beceriksizlik, iş bilmemek. Konuşmaya gelince "dikili ağaçları yok" diye ahkâm keserler, sonra paranın kokusunu alınca dikili onbinlerce yetişkin ağacı kesmeye kalkarlar. Buna da siyaset deniyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. edit:150.000 değil 150 milyon olacaktı.

      Sil
    2. Çok doğru 4-5 kök bakımlı zettin ağacı 4 kişilik bir ailenin yıllık yağ ve zeytin ihtiyacını karşılar...hade hade herekes bahcasina zeytin eksin....boş durmayan...

      Sil
    3. İstanbul'da yetişse bir dakika durmam. Küçücük bir bahçem var ama hemen bir yanına bir zeytin ağacı dikerdim.

      Sil
    4. Hocam Egeye yerleşin. İstanbul'da yaşamayı nasıl başarıyorsunuz?

      Sil
    5. Hocam deneyin, çok dayanıklı bir ağaç. Toprak seçmiyor, soğuğa-sıcağa dayanıyor, fazla su istemiyor, bakımı çok kolay. Adeta kendi kendine büyüyor. Gemlik'de oluyor da İstanbul'da neden olmasın?

      Sil
    6. Bizim burası çok rüzgar alıyor ama yine de bir deneyelim bakarsınız tuttururuz.

      Sil
    7. Olur hocam, olur. Bizim 4 fidan ne fırtınalar atlattı Babadağ eteklerinde. Kışın dona da dayandılar, yazın 50 derece sıcağa da. Diktiğim diğer meyve fidanlarının yarısı ya dondu, ya yandı ama zeytinler dayanıyorlar.

      Sil
    8. Hocam bir de aklınızda bulunsun, dikerseniz tek fidan değil 1,5-2 metre arayla 2 fidan dikin. Ben ilk diktiğimde buranın bir yerlisi söylemişti, birbirlerinin tozundan yararlanıp daha hızlı büyürlermiş. Ne kadar bilimseldir bilmem ama bizde işe yaradı gibi :))

      Sil
    9. Ege de rüzgarlıdır ve rüzgar alan yerlerde zeytin kalitesi çok daha iyidir..Tuttuktan sonra zeytin rüzgardan etkilenmez.

      Sil
    10. Hoca, hiç kalkışma istersen.

      Bahçeye derin bir çukur kazıp patatesi atıp sulayınca oradan patates çıktığını söylemiştiniz. Sonuç, hüsran!

      Zeytin ağacında da aynı hüsran olmasın sakın bahçenizde?

      Mustafa Kemal Atatürk inat edip Ankara'daki orman çiftliğini kurmayı ve yaşatmayı becerdi ama bu konu farklı.

      Sil
    11. 22:08 sizin derdiniz ne Allah aşkına? Hocaya mı sataşıyorsunuz ne yapmak niyetindesiniz? Boş zamanlarınızda kadir kıymet bilmeyi öğreniniz.

      Sil
    12. Değil patates,patatesin kabuğunu bile atsanız o çukura patates yetişir.sizin attığınız cukur ve civarında muhtemel patatesi seven canlılar vardirda ondan ürün alamamissinizdir...

      Sil
  6. Hocam merhaba, Turkiye'de bulunan zeytin agaci sayisini 173 bin adet olarak belirtmissiniz. Bu sayinin sanirim 173 milyon olmasi gerekiyor. Bilgi vermek istedim. Iyi gunler

    YanıtlaSil
  7. elinize sağlık hocam, umarım kanun tasarısı, sektör temsilcilerinden, zeytin üreticileri birliğinden vb. görüş alınarak, yazınızın sonunda belirttiğiniz gibi güncellenir ve çocuklarımıza daha yeşil daha verimli bir ülke bırakırız. syg.

    YanıtlaSil
  8. Ben bunu da anlamıyorum. Açıklayabilecek olan var mı? Fındık borsada işlem görünce ne oluyor yani?
    http://www.findikborsasi.net

    YanıtlaSil
  9. Asgari ücret 1300 liranın altına inmeyecek demiş Sayın Başbakanımız. Enflasyon kaç oldu Sayın Başbakan ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asgari ücret 1404 lira değil mi?

      Sil
    2. Hocam başbakanımız hele bir hangi G'nin üzerine çizgi konunca yumuşuyor öğrensin, sıra asgari ücrete de gelir. Vaktimiz bol, bekleriz. Kimleri beklemedik ki?

      Sil
    3. 25 yaşın üzerindekilere ailesinden doğru gss borcu çıkıyordu, bir de hasta olduysanız yandınız. Ben ayda 153 lira gss ödemek zorunda kaldım, hiçbir gelirim yokken. Referandumdan önce 50 liraya sabitlediler de biraz rahatladık.

      Sil
    4. Piyasada işverenler 1300 tl veriyor.

      Sil
    5. Adsız 19:13

      Gelmiyorsa bırakın gitsin. Kimse beklemeye değmez. Tükenmişlik sendromuna yakalanmayın diye size kitap öneriyorum.
      http://www.kitapyurdu.com/kitap/ciftlerde-tukenmislik-sebepleri-ve-cozumleri/428271.html

      Sil
    6. Adsız 10 Haziran 19:11

      Şimdi o kitabı kim ısmarlıyacak, kim okuyacak, ohooo. Boşverin, ben beklerim :)

      Sil
    7. Adsız 13:42 demek piyasa bizim "laissez faire"ın ne demek olduğunu bilmediğimizi sanıyor. Bırakmıyoruz yapamazsınız!

      Sil
    8. Adsız10 Haziran 2017 21:29

      Anlaşılan sizin muhabbetinize de doyum olmuyor. Siz beklemeyi niye bu kadar çok seviyorsunuz? Demek ki o gelemiyor, siz gidiverseniz olmaz mı yani?

      Sil
  10. Gidin Datca'ya o zeytinliklerin arasinda kimler evler yapmis, siteler yaptirmis AKP portakalda vitaminken bir gorun arkadaslar herkese Turkiye Cumhuriyeti'i siyasi odevi olsun bu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne oldu simdi? Akpyi aklamıs mı oldun? daha öncekiler yaptıysa bunlarda yapsın mantığına sahipsin gerçi

      Sil
    2. Türkiye Cumhuriyetinin siyasi ödevi son 20 yıldır ne hale geldiğine bakmak olsun siyasi,sosyal,ekonomik açıdan hersey bir adamın agzından çıkacak sözle ilerliyor artk bu ülkede

      Sil
    3. Adsiz 01:15, bundan bu anlami niye cikarttiniz. Burada genel bir olgudan bahsediyorum, yani simdi muhalefet bir seye sarildi diye sublimal bilimsellik kasarsaniz, once bir sizin gibi bilimsel olan fikirdaslariniz neler yapmis onu da bilmeniz lazim degil mi? Demek ki sorun siyasette felan degil. Kaldi ki AKP'nin yaptigi seyde ben yanlislik gormuyorum, olayi manzarasi bozuluyor, tatil keyifleri kaciyor diye "zeytinlikler katlediliyor" noktasina getirenlerdir mesele. Her zamanki iki yuzluluk.

      Adsiz 01:18, tabi ki baksinlar mesela su rezalet grafiklere baksinlar;
      https://goo.gl/bpdNir

      https://goo.gl/q5UpVl

      https://goo.gl/j3Zv3J

      Bir adamin lafiyla yonetmek eski diktatorluklerde, iletisimin zayif oldugu, nufusun az oldugu zamanlarda mumkun olabilir, 80 milyonluk, milisaniyeler icerisinde iletisimin mumkun oldugu bir cagda hicbir yeri tek adam yonetemez. Cok merakliysaniz alinan kararlar oncesi donen tartismalari da takip edin durumu gorursunuz, anladigim kadariyla siz sadece tek bir kisinin soyledigi ne ona bakiyor ona inaniyorsunuz problem orada.

      Sil
    4. 1. Geçmişte yapılan -yanlış bugün de yanlış yapılmasını haklı kılmaz. Medeni Kanından önce yürürlükte olan Osmanlı şeri yasası Mecelle'de "sui misal emsal olmaz" hükmü vardır. Yani kötü bir örnek, örnek olarak alınmaz.
      2. Devlet varsa eğer yasaya uygun olmadan yapılmış her şeyin cezasını keser.

      Sil
    5. Doğru olanlara bir şey demiyoruz. Bizim belediye başkanı da meyve ormanı yaptı ama maşallah göbeği benden büyük.

      Sil
  11. Peki Hocam zeytinlik sahalarına 3 km'den yakın mesafelere kurulmuş, hali hazırda işleyen sanayi tesisleri yıkılmalı mıdır, yoksa fiili durum yasal hâle mı getirilmelidir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence yıkılmalıdır. Çünkü bir istisna tanıdığınızda derhal o istisna kural hale geliyor. Ne diyor Sherlock Holmes "Ben istisna yapman çünkü istisna kuralı çürütür."

      Sil
    2. hali hazırdakiler dursun ama birdaha yapılmamıs diye kanun çıksa daha doğru olmaz mı hocam...

      Sil
    3. O binaları yaparken birilerini zengin eden hükümetler yeri geldiğinde yeni binaları yeni yerlere bizzat o zengin ettiklerine yaptırabilir:)

      Sil
  12. Eldeki kaynağımızı kendimiz değersizleştiriyoruz ithal tohum tarım alanlarını inşaatlara açmak gibi işlemlerle sonra ithalat'ı arttırıyoruz dövizle alıyoruz buğdayı çay'ı ileride zeytin'i belkide , bu da o baş edilemeyen enflasyon faiz ilişkisinden cebimize giren paraya kadar herşeyi allak bullak edip çıkıveriyor cüzdanlardan. İğneden İneğe kadar ithalat bağımlısı haldeyiz, doğru denilip yapılan yanlışlarda bizleri sürekli başka açmazlara ve sorunlara sürüklemekte.

    YanıtlaSil
  13. Bir musevi olarak Zeytin agacini cok seviyorum. Mumkun mertebe her yere dikiyorum. Cocuklugum zeytin agaclari arasinda gecti. Babam dedem hep zeytin dikerdi. Zeytin agaci bizim inancimizda kulturumuzde kutsal bir agactir. Kurtulusu korunmayi kotuluklere karsi siperi simgeler.Kiyamet gununde bizi kotulerden koruyacak bize siper olacak bir agactir.
    Zeytin meyvesinin sofralarda olmasi kadar saglikli sihhatli bir sey yok. Dahasi zeytin yagiyla da faideli bir meyvedir. Yahudilik geleneginde zeytin agaci kesmek hic hos karsilanmaz. Hukumetin bir an once bu turlu girisimlerden uzak durmasi lazim. Zeytin agaci olmayan hicbir cografyada uzun sure kalamam. Bu benim geldigim kulturun bir motifi. Ekonomiyede katkisi olan bir agaci nasil keserler anlayamiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunun insan olmakla ilgili olduğunu düşünüyorum. Ağacı kesen, o bölgeyi imara açacak demektir. Yalan derlerse çarpılırlar.

      Sil
  14. Hocam zeytin çiftçisi bir ailenin çocuğuyum. Babam hala bu işle uğraşıyor. Babam çocukken dedemle birlikte diktikleri ağaçlar şimdi yaklaşık 55 yaşında. 100 yaşın üstünde Daha yaşlı olan ağaçlarımız da var. Benim çocukluğumda babamla diktiğimiz ağaçlar şu an 25 yaşlarında. Daha eskiye gittiğimizde rumlardan öğrenmişiz zeytinciliği, rumlar veya dedelerim zeytini en az 10 adım arayla dikermiş, 20-25 adıma kadar da çıkabilirmiş bu. 20 adım veya metre arayla dikilmiş ağaçların dönümünde 5 ağaç var sadece. Şimdilerde ise bu işe merak salan yeni nesil dönümüne 50 ağaca kadar dikiyor. Dekar başına düşen ağaç sayısının düşmesi zeytinliğin niteliğini değiştirmez. Son yıllarda ortaya çıkan bir hastalık 55 yaşında olanları da 25 yaşında olanları da 150 yaşında olanları da 1000 yaşında olanları da kurutuyor. Sebebini çözebilen yok henüz. Yukarıda paylaştığınız 3573 sayılı kanunun hiçbir uygulanırlığını görmedim. Her çeşit sanayi, fabrika tesisi zeytinliklerin içine kuruluyor.
    Son 15 yılda görülen zeytin ağacı sayısındaki artışın sebeplerinden birisi, sulu tarım yapılan arazilerdeki değersizleşen ürünlerin yerine zeytin ağacı dikilmesidir. Bununla birlikte endemik ve yerel türler terk edilerek her yerde tekdüze bir üretime geçiliyor. Gaziantepte de hatayda da Antalyada da aydında da manisada da gemlik/trilye zeytini dikiliyor. Zeytin ve zeytinyağı tıpkı şarap ve üzüm gibi iklim koşulları, toprak yapısı, sıcaklık, rüzgar, hasat dönemi, birim alan başına alınan ürün miktarı gibi bir sürü etken sebebiyle kalitesi, lezzeti ve aroması değişen ürünler. Teşvik ederken bunları dikkate almak gerekiyor, her yerde aynı ağacın yetişmesi normal değil.
    Öte yandan periyodisite etkisini azaltmak için ağaca iyi bakmak, hasat ederken zarar vermemek gerekiyor. sopalarla ağacı döverek yapılan hasatta taze olan dalları hep kırılıyor ve bir sonraki yıl ağaç kendini toparlamak için üretime kapatıyor. Ayrıca zeytin hem yavaş büyüyen bir ağaç, hem mineral seviyesi alüvyonlu topraklar kadar zengin olmayan arazilerde yayılmış durumda dolayısıyla ağacın zeytin üretebilir taze filizler sürmesi uzun sürüyor bunun için ağacı rahatsız etmemek, su/gubre gibi katkılarla desteklemek lazım. Böylece yok yılı etkisi en aza indirilebilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle. Teşekkürler.

      Sil
    2. Değerli uygulama bilgilerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim.

      Sil
    3. Ağaçları kurutan hastalık için Mücahit Taha Özkaya'ya bir danışsanız iyi olur.

      Sil
    4. Sn Adsız ne kadar güzel anlatmışsınız zeytini ve zeytinciligi. Teşekkürler. Hocam size de teşekkür ederim detaylı yazınız ve araştırmacı kişiliğinizden dolayı.

      Hocam 2000 yılı ile 2016 yılını karşılaştırdığımızda, ağaç sayısı yaklaşık iki katına çıkmasına karşın üretim 2000 den daha az. Bunun sebebini Sn Adsızın yorumunda bahsettiği dekar başına çok fazla ağaç dikilmesi ancak rekoltenin aksine düşmüş olması şeklinde mi aciklayabiliriz sizce de?

      Sil
    5. Engin bey, zeytin ağacının 20 metre ya da 5 metre ara ile dikilmesi rekolteyi etkilemiyor. Eskiler sonuçta kendilerinin ve yakın çevrelerinin ihtiyaçları için dikiyorlardı, seyrek olması işçilikte kolaylık sağladığı için böyle bir uygulama yapıyorlardı muhtemelen. Endüstriyel üretim yapıyorsanız bir dönüme 5-10 ağaç kurtarmaz, daha sık dikmeniz lâzım. Bence rekolte düşüklüğünün asıl nedeni zeytin para etmediği için özellikle genç ağaçlarda gerekli bakım, gübreleme, sulama gibi işlemlerin yapılamaması. Sonuçta kendi haline de bıraksanız zeytin meyve veriyor ama rekolte düşüyor.

      Sil
    6. Sn. Adsız yorumunuzdan anladığım kadarıyla bizim ülke olarak üretim sıkıntımız yok. Meyve vermeyen ağaçları da rehabilite ettiğimizde Mahfi hocamın paylaştığı ülke sıralamasında en üstlere yerleşeceğimiz aşikar. Üretim sorunumuz olmadığına göre sorunumuz ATIL KAPASİTE. Yani aslında zeytin ağaçlarımızda sorun yok sorun bizde. Sorun ürettiklerimize gereken saygı ve ehemmiyeti göstermememizde. Ürün kalitesi, satış ve pazarlaması, gerek iç gerekse dış piyasada tanıtımı, coğrafi işaret alarak tescillenmesi, üretim maliyetlerinin düşürülerek rekabetçi fiyatların sağlanması vb. problemleri çözmemiz gerekiyor. Zeytin üzerinden konuşuyoruz ama gıda üretiminin %40 nın çöpe gittiği ülkemizde bu bahsetiklerim genel sorunlar.

      Bu sorunları senin benim gibi insanların, küçük çiftçinin tek başına çözmesi elbette mümkün değil. Bu konuda reformlar yapılıp ön ayak olunmalı. Üretim ve ticaret yeniden dizayn edilmeli. Küçük işletmeler birleştirilip daha güçlü ve yenilikçi yapıya kavuşturulmalı. TİRE SÜT KOOPERATİFİ gibi örnekler acilen çoğaltılmalı.

      Devlet evleri gayrimenkul sertifikası ile pazarlayacağı yerde örneğin zeytin sertifikası çıkartmalı. Bu şekilde küçük tasarruflar bile faiz, döviz, altın gayrimenkul vb. ölü yatırımlar yerine üretime yönlendirilmeli. Bu konuda şeffaflık, hesap verebilirlik, adalet ve güven ortamı sağlanmalı. Kimse hak ettiğinden ne fazlasını ne de azını kazanmamalı.

      Bu gibi reformları acilen hayata geçiremezsek sofradaki ekmeğimiz gittikçe küçülür, biz de birbirimizi yer dururuz.

      Not: OHAL le yönetildiğimiz şu günlerde hükümet zeytinliklerle ilgili kanunu bir gecede KHK ile geçirme imkanı varken TBMM ye getirmiştir. Bu usulü tercih etmesinin mutlaka bir sebebi var !

      Hocam saygılar.

      Sil
    7. Hukuk zemininde de sıkıntılar var. Parası olan üsküdarı geçiyor.

      Sil
  15. Zeytin ve dali, barisi insanlar arasindaki barisi simgeler hatta bazi bazi tibbi sihhati sagligi uzun yasamayi simgelemistir. Simdi boylesi bir nama sahip agaclar kesilir mi

    YanıtlaSil
  16. Zeytinligi kesip Katara gidiyoruz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zeytin dalı barış simgesi olduğuna ve biz zeytinleri kesmeye niyetlendiğimize göre bu ilişki normal gibi.

      Sil
    2. Valla hocam yazan benim. Yazarken espri olsun diye yazmadim. Oylesine yazdim. Ama gelin gorunki her defasinda sebeb sonuc ve analiz diyalektigine odaklanan siz, bu yorumunuzda zekaya iltifat gibi geldi bana

      Sil
    3. Hangi düzene tepkilisiniz zeki arkadaş?

      Sil
  17. Ellerinize, emeğinize sağlık hocam

    YanıtlaSil
  18. hocam sizde sadettin teksoy gibi her gün farklı bir dosyayı açıyorsunuz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir sonraki dosyam "Canavar Dosyası" olabilir bu durumda.

      Sil
    2. enflasyon canavarı mı?

      Sil
    3. hayir uzun boylu olani

      Sil
  19. zeytin üretiminde ege bölgesi birinci, ama sofralık zeytinde güney marmara en önde...egedeki üretimden daha çok yağ elde ediliyor..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilgilerinizi guncellemenizde fayda var. Sofralık zeytinin en çok uretildiği yer manisa 100bin ton civarı uretim söz konusu. 2. Sırada aydın var 50bin ton civarı. Bursa, Bilecik, yalova, Balıkesir ve çanakkalenin toplam sofralık uretimi 95-100bin ton civarı ki Çanakkale ve balıkesirin bir kısmının ege sınırları içinde yer aldığını da dikkate almak lazım.

      Sil
  20. Hocam,sizin gibi bilim ozanları (kendi duygularımdan sizin için oluşturdum bu terimi) Türkiye için ne büyük şans.beyninize,emeğimize,ellerinize sağlık.hüseyin Turhan.huseyinturhan60@hotmail.com.05446150007

    YanıtlaSil
  21. Kizilderili atasozu zaten anlamli olan yazinizi daha da guclu kilmis Mahfi Bey.

    Tesekkur ederiz...

    YanıtlaSil
  22. Nazım Hikmet “Akdeniz’in tümü, dişlerin arasındaki siyah zeytinlerin acı tadından yükseliyor sanki. Etten ve şaraptan daha eski bir tat; serin su kadar eski bir tat. Bölgede zeytin ve zeytin yağı kadar eski olan tek şey var: deniz; en eski antik toplumlardan bugüne kadar, hiçbir tabiat ürünü uygarlıklar üzerinde zeytin kadar biçimlendirici bir etkiye sahip olmadı.”

    YanıtlaSil
  23. #BenBirZeytinAgacıyım9 Haziran 2017 00:31

    Hocam zeytin sevmeyenler için;
    Dün: ağzının tadını bilmiyor derdim
    Bugün: bu sene gördüğü zam sonrası parası yok diyorum
    Yarınsa: vicdanı yok demek istemiyorum.

    #BenBirZeytinAgacıyım

    YanıtlaSil
  24. Hocam çok güzel özetlemişsiniz bir ekonomist olarak, konuya sosyo ekonomik olarak yaklaşmışsınız tebrik ediyorum..

    YanıtlaSil
  25. Çok ağır olacak ama "para için kendisini satabilecek insanlar bu dünyada." :(

    http://www.diken.com.tr/kargo-aracinda-nesli-tukenmekte-olan-hayvanlara-ait-yuzlerce-post-bulundu/?utm_referrer=https%3A%2F%2Fzen.yandex.com

    YanıtlaSil
  26. Hocam çok teşekkürler, elinize kaleminize sağlık!
    Bir değerlendirme de kıyı ve meralar üzerine yapılabilir mi? Meraların iktisadi anlamı da önemli, illa değilse de hayvancılık ve üretim ölçeğinde bir değerlendirmesi gerekirse nereye bakmak gerekir?
    Üretim Reformu tasarısının bir diğer yıkıcı sonucu da bu alanlara olacak malesef..
    #betonayeryok

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Haklısınız tarım ve hayvancılık politikasını da ele almak gerek.

      Sil
  27. Hocam bir de arkeolojiyle ilgili yazı yazabilir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoca şu ara Rutherford saçılmasının quantum fiziğine teorik etkileri ile ilgili dosya hazırlıyor, bitirsin arkeoloji'ye de geçer muhtemelen.

      Sil
    2. 12:29 anlaşılan kafanız fen bilimlerine basıyor, o zaman siz de bir yerlerden başlayın.

      Sil
    3. 12:29 Siz bilgi düzeyinde boyut atlamak istiyorsanız sosyal medaya kullanıyorsanız şayet ordan uzak durmaya çalışın. Okuduğunuz şeylerle insanları yönlendiriyorsunuz farkında değilsiniz. Beyniniz dezenformasyona uğruyor. Size örnek olabilecek fizikçi sunuyorum önünüze.
      http://www.karar.com/hayat/harvard-yeni-einsteinini-buldu-6005?p=8

      Sil
    4. dediğim tam da bu.

      https://www.youtube.com/watch?v=3dm_5qWWDV8

      Sil
    5. Arkeolojidense degistirilmesi planlanan KDV kanunu konusunda bir yazi guzel olurdu. Mevcut sistemin problemleri nasil savunulur gercekten merak ediyorum.

      Sil
  28. Hocam emeğinize sağlık çok güzel bir analiz yine bütünü tek tek parçalara ayırarak anlatmışsınız teşekkürler

    YanıtlaSil
  29. Sayın Eğilmez, Dünyada en fazla bilinen zeytin türleri: Mazanilla (İspanyol, yeşil), picholine (Fransız, yeşil), kalamata (Yunan, siyah), niçoise (Fransız, siyah), liguria (İtalyan, siyah), ponentine (İtalyan, siyah), gaeta (İtalyan siyah), lugano (İtalyan, siyah), sevillano (Kaliforniya, yeşil.). Bizim dedelerimiz bizlere dünyaca bilinen bir zeytin türü bırakmamışlar. Kötü bir miras devralmışız. Bizde bizden sonrakilere, torunlarımıza kötü, belki de daha kötü bir miras bırakacağız galiba.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dedelerimiz bize milyonlarca zeytin ağacı bırakmışlar. Biz bunların birine bile ör: olea anatolia gibi bir isim koyup botanik literatürüne kabul ettirememişsek onların kusuru ne?

      Sil
    2. Dünyaca ünlü zeytinler Cunda adasında yediğim yeşil zeytinlerin yanına bile yaklaşamaz.

      Sil
    3. Doğrudur,dünyaca ünlü zeytinleri hiç yemediğin için Cunda adasında yediğin yeşil zeytinlerin yanına bile yaklaşamazlar.

      Sil
  30. Yaşatmak varken öldürmek neden bir türlü anlamış değilim. Tüm bunları sonu olan maden arayışı için yaptıklarına inanmak istemiyorum. Bu kadar aptal olmamalı insan hele hele ki seçtiklierinin daha bir akıllı olmaları gerekli. Bu kadar aç gözlülüğe saygısızlığa aptallığa katlanmak zorunda olmak çok zor gerçekten.

    YanıtlaSil
  31. Teşekürler mahfi hocam yazınızla alakalı değil ama bir sorum vardı iktisat 4.sınıfa geçen bir öğrenci için muhasebe ve finansman üzerine mailimusavirin yanın da staj yapması hakkında neler söylemek istersiniz .

    YanıtlaSil
  32. Hocam emeğinize, yüreğinize, kaleminize sağlık.. Çok güzel, yalın ve açıklayıcı bir yazı daha.. Teşekkürler..

    YanıtlaSil
  33. Hocam,
    Bir zeytin üreticisi olarak verdiğiniz tablolarda zeytin ürün miktarı ve üretilen yağ miktarı oranları arasındaki ilişkiyi anlayamadım. normal koşullarda biz en iyi koşullarda 3.5 kg (genel ortalamada 5 kg) zeytinden 1 kg zeytinyağı(direkt daldan toplanan ve suyu buharlaşmasına izin verilmeden günlük sıkımda) elde edebiliyoruz. İspanya'nın nasıl oluyor da bu oranı genel ortalama da tutturduğunu, üstelik bunu çok ciddi sofralık zeytin üretimine rağmen yapabilmesi anlaşılır değil. Akla onların da çok büyük oranda tağşiş yapabiliyor olabileceği geliyor.

    Toplumun zeytin ağacı özelinde ortaya çıkan bu duyarlılığını takdir etmemek mümkün değil. Fakat bence herkes net olmalı amaç doğayı korumak ise bu yasanın bu zamana kadar etkili olamadığını herkes görmeli. Amaç zeytinciliği korumak ise bunu böyle bir yasa ile yapamazsınız. Birçok gıdada olduğu gibi zeytinyağı sektöründeki ticari ve ahlaki sorunlar üreticiyi canından bezdirmişken, para kazanamadığı için üretimden tamamen soğumasının önüne geçemiyorsanız, o ağaçlar eninde sonunda yok olur gider. Meydan bu işten tağşiş, kaçakçılık, haksız rekabet yollarıyla para kazananlara kalır.

    Ben kendi malım olan tarlama uzun yıllar önce zeytin dikerek bu işe başladım. Şimdi ekonomik olmadığı gerekçesiyle çıkmak istiyorum fakat tarlamı eski haline getirmem yasak! Siz hem denetim ve kontrol yapmadığınız için piyasayı çakallar saracak hem de döneceksiniz sen tarlanı başka şekilde değerlendiremezsiniz diyeceksiniz.

    Bu insan haklarına aykırı...
    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
  34. Sayın blogger​ler, teknik bir konu veya sorunda konuyu'siyasileştirmeden' de yorum yapılabiliyormuş.
    Örnek adsız 18.27 Teşekkürler....

    YanıtlaSil
  35. Tamam da Mahfi beycağızım,

    Ülkemizde her yıl iş gücüne katılan vatandaş sayısı artarken, işsiz sayısı da artıyor.

    Diyorsunuz ki, Türkiye gibi bir ülkenin her yıl %4-5 civarı büyümesi gerekiyor ki, ekonomideki çarklar dönsün ve işsizlik azalmaya başlasın.

    Zeytin ağaçlarını kesip, buralara alışveriş merkezleri ve fabrikalar kurup, ekonomik büyümeye katkı sağlamak ve işsizliği de azaltmaya başlamak gerekmez mi sizce?

    Zeytin ağaçlarını kesmek ve oralara AVM'ler, fabrikalar kurmak, istihdamı arttırmak bana daha rasyonel geliyor, ne dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel dersiniz de işte zeytin yerine AVM yenmiyor ya da salata yaparken zeytinyağı yerine fabrika suyu konulamıyor. Sorun orada. İsterseniz yazının sonundaki Kızılderili atasözünü bir daha okuyun.

      Sil
    2. Hocam mesele fabrika açmak da değil, bizim gibi köklü geleneği ve devlet anlayaşı olan bir toplum bilimsel araştırma yapamıyor ona üzülüyorum. Çok kafası çalışıp da yurt dışında birilerine hizmet ediyorlar iste ne yaparsınız.

      Sil
    3. Sanayi tesisi kuracak AVM açacaksanız Ankara'nın bozkırlarında yapın kardeşim. Verimli topraklardan ne istiyorsunuz? Yer mi yok?

      Sil
    4. Buna ben de katılıyorum. Nerede daha az şey yetiştirebiliyorsak oralara binaları dikmeliyiz. Benim dedemler 1960 yılında bayıra ev yapmışlar. Erinmemişler toprağı kazmışlar, "oraya ev mi yapılır" diye düşünüleni yapmışlar. Tabi zaman geçince aradan ev de bozuluyor, dile kolay 57 sene geçmiş aradan.

      Sil
  36. Zeytin kiymetli bir urun
    sira sanirim findiga gelecek
    Benim anlamadigi su bakin mesela ordu trabzon arasinda findik uretimi yapiliyor. Bu hat ayni zamanda sut uretiminin sulak otlar ve acik alan buyukbas hayvancligin oldugu bir yer. Sorun su ya arkadas hic mi dogru durust bir cikolata fabrikasi kurulup dunya capinda bir cikolata markasi cikmaz dunya capinda. Hic bir girisimcinin mi aklina gelmez.Bu cografyadan cikan endustri muhendisleri nerelerde hangi uluslarasi firmaya yamanmis kariyerizmin yarisinda kim bilir.Siz ancak baska firmalara calisan olursunuz kuramazsiniz bir cikolata fabrikasi. Cunku size oyle ogretildi. Zaten korkarsiniz odunuz kopar girisimci olmak icin. Un var seker var helva yok helyayi yapacak insan yok! Iste bunlar egvitim sistemi bizim egitim sistemi lokomotif yetistirmiyor vagon yetistiyor. Isvicrede findik yok adamlarin cikolatalari en meshurundan hemde bol iri findikli cikolatalari. Bizde sut var findik var ustelik ayni yerde.
    Hocam siz ne dusunuyorsunuz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğitimle ilgili sorunlarımız yaşamın her yerinde bizim önümüze geçiyor.

      Sil
    2. Hemşerim, girişimciye ne kızıyorsun? Benim ziraat mühendisi dayım Adapazarının patatesten başka şey yetiştirmediği bundan 40 yıl öncesinde varını yoğunu yatırıp halis Adapazarı patatesinden cips, hazır püre, nişasta v.s. üretecek fabrika kurdu, 1 sene sonra battı. Bugün Adapazarı'nda arasan da patates yok. Fiskobirlik ne yapıyordu sanıyorsun? Sadece fındık piyasası mı oluşturuyordu? Aynen dediğin gibi fındıktan farklı ve çok kaliteli ürünler üretip kendi mağazalarında pazarlıyordu. Sonra ne oldu? Batırıldı. Çok meraklıysan sen git yatırım yap da gör bakalım ne oluyor bu ülkede.

      Sil
    3. Ustelik cocuk sayimizda az degil hani Ustelik Kulturel olarak en az on yargili oldugumuz sey de CIKOLATA ve benzeri sekerlemeler. Kisaca pazar var pazar! Hani cay icemeyenler var zeytin yiyemeyenler var on yargili olanlar mevcut.

      Sil
    4. Adsız9 Haziran 2017 21:59
      1-en grisimciye falan kizdigim yok. Tam tersi Girisimci olmayan olamayan insanlara kiziyorum. Girisimci yetistirmeyen egitim sistemine kiziyorum.
      2- Fiskobirlik denen devlet destekli kooperatifin urunlerini yiyerek buyudum. Amac ic piyasa degildir buyuk dusunerek yurtdisi pazarlarda urununu satmaktir.
      3-Senin bahsettigin cips misp gibi urunlerin nami ortada Turkiyedeki insanlar bu urunlere karsi on yargili hakli olarak. Cipsle patatesle findidik cikolaya kiyaslamak abesle istigal. Biri dusuk katmadegerli zararli toplumlar tarafindan kabul gorunmeyen reklamlarla sunulan bir urun. Bir digeri ise yuksek katmadegerli bir gida olarak herkes tarafindan begenilen bir urun
      4-Ben oyle bir egitim almadigim icin bu endustri muhednsidi gibi yapmam. Oyle egitim alanlar gitsin yatirim yapsin.
      5-Seninle hemseri falan degiliz.Tanimadigin insanlara bu sozu soyleme. Okudugunu anlamamissin tekrar yaziyorum girisimciye falan kizdigim yok girismci yok ki ortada! kizayim. sadece findik toplayan gariban insanlar ve heba olan emekleri var.

      Sil
    5. Adsız 10:53

      Sizin tanımadığınız kişilere yaptığınız "yamanmış, korkaksınız, ödünüz kopar" gibi yakıştırmalarınızın yanında benim hemşerim sözüm çok hafif kalıyor ama madem alındınız geri aldım, hemşeri olmayıverelim, kıyamet kopmaz. O örnekleri sizin yaptığınız gibi oturduğu yerden ahkâm kesip milleti suçlayanların işinin kolay olduğunu ama bu ülkede iş yapmanın ne kadar zor olduğunu örneklemek için verdim. Dikkat ederseniz verdiğim "cips, mips" örneği 40 yıl öncesinden. O zamanlar ne cips vardı ne mips. Fabrikada da sadece cips değil envai çeşit patates ürünü üretiliyordu. Bugün O sanayi gelişseydi dünyanın en kaliteli patateslerinden olan Adapazarı patatesi hâlâ üretiliyor ve üretici de para kazanıyor olurdu. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Tüm ülkeyi içinde patates bulunmayan Amerikan malı patates ürünleri sardı. Aynen Fiskobirliğin batırılmasının ardından üreticinin tüccara mahkum edilmesi, onun ürünlerinin benzeri olan, bizim fındığımızı kullanan ama uluslararası tekellerin üretimi olan ürünlerin piyasayı sarması gibi.

      Tekrar söylüyorum, girişimci olmak için, çikolata üretmek için endüstri mühendisi olmaya gerek yok, çok meraklıysanız açın bir fabrika da görün bu ülkede girişimci olmak nasıl bir şeymiş. Yok, o cesaretiniz yoksa millete korkak, yamanmış gibi lâflarla hakaret edip durmayın, neden her şey uluslarası tekellerin kontrolünde ve onların tekelinde olmayan girişimler nasıl baltalanıyor araştırıp öğrenin.

      Sil
    6. Hocam bence insan olmakla ilgili sıkıntılarımız var gibi geliyor.

      Sil
    7. adsız10 Haziran 2017 14:01

      Benim ahkam kestigimi nereden cikartiyorsunuz salt bir bir sorgulama yapiyorum seker + un var helva yapacak insan yok
      Hemseri lafindan alinmadim! sadece tanimadigim ismini kimligini bilmedigim birinin boyle soze baslamsi kulturel olarak bana ilginc ve garip geldi.
      Sasirdigim su Neden yazdiklarim ilk yorumumdan itibaren, sizi cildirtacak konuma geldi de bana ates puskuruyorsunuz
      Girisimci olmayan egitim siyasasini elestiren ben niye sizin hedefinizdeyim.
      Yanlis hedef sectiginizin farkinda misiniz.
      Egitim siyasasinin yillar boyu girisimci yetisrmekten korkak pisirik birilerine yamanmaya calisan sorgulamayan analiz edemeyen insan prototipi yetistirdigini bilmiyor musunuz. Bunu ben soylemiyorum tek, herkes soyluyor.Zaten sonucu da ortada! Bilmiyorsaniz siz niye sorgulayamiyorsunuz bu sorunu ortaya koyana niye kiziyorsunuz da ulkenin icine dustugu ekonomik cikmazi ve her seyi uluslarasi tekellere bagliyorsunuz .

      Korkmayin sizin gibi bende bu egitim siyasasindan ciktim. Korkulacak ates puskurecek bisey yok yani, benim de ahkam falan kestigim yok sadece dedigim su un var seker var helva yemek isteyen cok var ama helvayi yapacak insan yok diyorum burada bir problem var diyorum bunu sorgulayan beni, siz neden hedef seciyorsunuz onu anlamis degilim.

      Tabii sizn anlayisiniza gore zaten yazmissiniz da.... herseyi ellerinde bulunduranlar uluslarası tekellerin kontrolünde.... Her seyi onlar tezgahliyor biz sadece bakiyoruz. Iste bu anlayis ve algilayis halka insanimiza hakarettir. Iyi bir egitim sistemi kurmayip insanlari bu duruma dusurmek her yapilamayani ve sorunu baskalari nedeniyle oldu demek bu topluma bu toplumun zekasina hakarettir. Daha bastan su sozu soyleyerek kaybettiginizin bile farkinda degilsiniz .... onların tekelinde olmayan girişimler nasıl baltalanıyor araştırıp öğrenin...... Biraktik soru sormayi bastan yenilgiyi daha simdiden kabul eden biri ile karsi karsiyayiz ne yazik ki sizin gibiler cok.
      Sanirim secmeniz gereken hedef baska yerde sectiginiz hedef ben baska yerde.

      Cog dogru çikolata üretmek için endüstri mühendisi olmaya gerek yok. memur olmak icinde endustri muhendisi olmaya gerek yok. Findik toplamaya devam o zaman biz daha bastan yenilgiyi kabul edelim toplum olarak nasil olsa ust alt orta akillar tekeller lobiler bunlarin kobileri, bize kendi ulkemizde bir atolye bile kurdurtmaz zaten biz iyi egitimde veremiyoruz diplomayla kendimizi kandiriyoruz hep bu uluslarasi tekeller ust alt orta akillar yuzunden...tamam mi anlastik mi


      Sil
    8. Adsiz 20:08 blogger bosuna tartisma bu Adsız10 Haziran 2017 14:01 ile
      bak ne yazmis sayin Adsız10 Haziran 2017 14:01

      her şey uluslarası tekellerin kontrolünde ve onların tekelinde olmayan girişimler nasıl baltalanıyor araştırıp öğrenin. Tüm ülkeyi içinde patates bulunmayan Amerikan malı patates ürünleri sardı. Aynen Fiskobirliğin batırılmasının ardından üreticinin tüccara mahkum edilmesi, onun ürünlerinin benzeri olan, bizim fındığımızı kullanan ama uluslararası tekellerin üretimi olan ürünlerin piyasayı sarması gibi.

      cunku bunlara gore her sey dis guclerin eseri yaprak kipirdasa Amerikadan yagmur yagsa ust akildan kar yagsa israilin isi muhtemelen Fiskobirligin batirilmasi da hain Alamanlarin isidir. Patates isi Amerikalilarin isi olduguna gore

      Sil
    9. Adsız 20:08

      Yazdıklarınıza ne çıldırıyorum, ne de size ateş püskürüyorum. Sorgulama yaptığınızı söylüyorsunuz ama sorgulamaya yanlış yerden başlıyorsunuz. Bütün bu berbat eğitim sistemine rağmen bu ülkede tahmin edemiyeceğiniz kadar çok girişimci çıkıyor ama ya ulusal-uluslararası tekellerin tekerine çomak soktukları için baltalanıyorlar ya da devlet tarafından budanıyorlar. Siz sadece bu engelleri bir şekilde aşabilenleri görüyorsunuz, onlar da canları defalarca yandığı için yoğurdu üfleyerek yiyorlar zira biliyorlar ki çok fazla göze batarlarsa şöyle ya da böyle engellenecekler. Bu arada o yoldaki engellerden birine takılıp kalanlar varlarını yoklarını girişim yapacağız diye tüketiyorlar ama kimsenin haberi bile olmuyor, isimlerini bile kimse duymuyor.

      Eğitim sistemi sadece bir sonuçtur, asıl değişmesi gereken devleti yönetenlerin zihniyetidir. Siz bir ülkede yatırım ortamı yaratmazsanız, girişimciye, yatırımcıya devlet olarak destek verip arkasında durmazsanız dünyanın en iyi eğitimini de verseniz bir işe yaramaz. Ne AR-GE, ne inovasyon ne de girişim olur. Hele bir de devlet olarak tekellerin yanında durup kendi girişimcinizi engellerseniz böyle bir ülkede iyi eğitimli gençler elbette düzgün bir şirkete girip garantili bir işte çalışmak isterler çünkü yakın çevrelerinde mutlaka kendilerine "kötü" örnek olan batık bir eski girişimci bulunur. Bu durumu yamanmak, korkaklık v.s. olarak nitelemek büyük haksızlıktır. Bir kusur arıyorsanız bu insanlarda değil devlette arayın. Eğer merak ettiyseniz ilk mesajınızda kızdığım kısım buydu.

      Sil
    10. Arkadaşlar nasıl yaşarsanız öyle yönetilirsiniz diye bir söz var. Bireysel olarak insanlar düzelmezse aile düzelmez, sonra mahalle düzelmez, ilçe, il derken ülke düzelmez. Durum bundan ibaret. Herkes kafasını iki elinin arasına alıp bunu düşünmeli.

      Sil
    11. Adsız11 Haziran 2017 00:05

      Iyi de zaten ben kusuru devlette devletin uyguladigi egitim siyasasinda ve verdigi EGITIM SISTEMINde ariyorum ve buluyorum. Insanlari bu konuma dusuren korkak pisirik hale getiren insanlari oyle yetisiren bu Egitim sistemi ve yaklasimidir. Bunu taa ilk yazimda da belirttim. iyi bak oku ne yazmisim. Bana adaletsiz davraniyorsun Ondan sonra bana kiz!

      Iste bunlar egvitim sistemi bizim egitim sistemi lokomotif yetistirmiyor vagon yetistiyor.

      Ben zaten ilk mesajimda insanlarin niye bir yerlere yamanmak icinde oldugunu korkak oldugunu girisimci olmadigini sorgulayamadigini belirtmisim. EGITIM SISTEMI ve SIYASASI

      Sil
    12. Adsız 23:53

      Hiçbir şey bilmiyorsunuz, işin kötüsü bilmediğinizi de bilmiyorsunuz.

      Sil
    13. Adsız 11:43

      Dogru sen cok sey biliyorsun bildigini iddia ediyorsun. Sana gore her sey ululsalarasi tekellerin elinde lobilerin kisaca DIS GUCLER diyelim buna.
      Bak ne yazmissin

      her şey uluslarası tekellerin kontrolünde ve onların tekelinde olmayan girişimler nasıl baltalanıyor araştırıp öğrenin..

      Adsız 10:22 sende tartisma bu kisilerle anlamiyorlar varsa yoksa dis gucler diyorlar.
      Bir de sana halka hakaret ettin diyor. Halbuki sen egitim sisteminin insanlari nasil aptallastirdigini pisiriklastirdigi iddia ediyorsun. Halka ona buna hakaret etmiyorsun.

      Bir de kalkmis Devlete laf soyle diyor. Zaten en buyuk tuzak bu devlete laf soylesen seni vatan haini ilan eder bu sefer.
      Bunlarin kodu belli her sey dis gucler lobiler tekeller vsler. mantik su Bizde bizim anlayisimizda sorun yok biz en iyiyiz de bizi hep engelliyorlar. yapamiyoruz tekller engelliyor

      Tartisma kardesim bu kisilerle

      Sil
    14. 11.43 gozunuzu seveyim siyaset yazisi okumayin. Ondan sonra herkese sariyosunuz

      Sil
  37. Hocam Yazı için Teşekkürler. Bu arada Güngör Uras Hocanın son kitabını okudunuz mu? okuduysanız fikirleriniz nelerdir? teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Okudum çok hoş bir kitap. Güngör beyin derin deneyimlerinden süzülüp gelen tespitleri var.

      Sil
  38. Ama insanlarin sahip cikmasi icin kazanabilmeleri de gerekmez mi sonucta sadece zeytinden gecimini saglayan insanlar var(bizim gibi ). Cok fazla aracinin olmasi tuketiciyi de ureticiyi de vuruyor. Bir de ciftcilerin bilincsizligi yuzunden buyuk sirketler yabanci tuccarlarin gelmesini engelleyip rekabeti azaltarak fiyatlari kontrol edebiliyorlar. Bunlara cozum bulabilsek ciftciler kazanacak ve dogal olarak sahip cikacaklar. Ama kazanamadiklari durumda hakli olarak masrafa girmek istemiyorlar sizce nasil bi cozum bulunabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Portekiz zeytinciliği geliştirmek, dünya zeytinyağı pazarında yükseklere çıkabilmek için bizim 1939'daki yasaya benzer düzenlemelerle üreticileri korumaya başlamış bulunuyor. Biz ise 1939'daki kararlılığımızı çoktan terk etmişiz şimdilerde ise tamamen yanlış yollara girmeye başlıyoruz. Yapılacak şey devletin de desteğiyle bir istikrar fonu kurmak ve var yılı yok yılı dengelemesini bu fonla sağlamaktır.

      Sil
  39. Buyur burdan yak!

    http://haber.sol.org.tr/medya/zeytin-yahudi-agacidir-gordugumuz-yerde-kesiyoruz-100550

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fanatizmin en tehlikelisi din fanatizmidir. Bu işin arkasında maden lobilerinin olduğundan adım gibi eminim. Yoksa elifi görse mertek sanacak bu cahil-cühela takımı zeytin ağacı ile çam ağacını bile ayırd edemez. Aynen Muaviye'nin arkasında duran, dişi deve ile erkek deveyi ayırd edemeyen ama Muaviye ne derse onu yapan onbin kişi gibi. Ne yazık ki sayıları giderek artıyor.

      Sil
    2. Bu ülkede Hititler (M.Ö 1800 - 1200) döneminden kalma zeytin ağacı var. Hititler zamanında tek tanrılı dinler, dolayısıyla yahudilik yoktu. Çok tanrılı dinler egemendi. Yani bu ülkedeki bazı zeytin ağaçları çok tanrılı dinlere de tanıklık ettiler.
      Önce tarihi doğru öğrenmek gerekiyor. Ki bu tür saçmalıklara kapılınmasın.

      Sil
  40. Hocam kisibasina geliri yuksek olan ulkelerde buyume orani kucuk olmasinin nedeni nedir

    Iki ekonomi dusunelim
    A ekonomisi kisibasina gelir 20.000dollar yillik buyume %3
    B ekonomisi kisibasina gelir 40.000dollar yillik buyume %1.5

    Gini katsayisi esit oldugunda diger sartlarida konumuz disi birakirsak ceteris peribus
    hangisinde buyume daha cok sokaga reel hayata sektore refaha carsi pazarA esnafa yansir sizce

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kişi başı geliri yüksek olan gelişmiş ülkelerin kapasite kullanım oranı yüksek, işsizlik oranı düşüktür. Atıl kaynağı olmadığı veya az olduğu için yaratabileceği büyüme de sınırlı olur. Sektörler doygunluğa ulaştığı için yatırım yapılacak sektörler de sınırlıdır. Öte yandan az gelişmiş, çok işsiz ülkeler, doğru yatırımlarla, kullanabileceği kaynağı ve potansiyeli fazla olduğu için daha hızlı büyüyecektir.


      Büyüme Reel hayatta insanların teknoloji, elektronik, beslenme, eğitim, sağlık hizmetlerinin kalitesini artıracaktır. Marjinal tüketim eğilimi fazla olan az gelişmiş ülkelerde büyüme reel hayatı daha çok etkileyecektir çunku daha çok şeye ihtiyaç duyar. Örneğin bulaşık makinesi ihtiyaç değilken ihtiyaç haline gelir. Diye düşünüyorum.

      Sil
    2. Kişi başına geliri yüksek ülkeler ikiye ayrılıyor: (1) Verimliliğin, inovasyonun, teknik kapasitenin yüksek olduğu ve o nedenle gelişmiş ülkeler (Batılı ülkelerin önemli bir bölümü) Bunlar zaten birçok alanda yapılabilecek şeyleri yaptığı için GSYH'ları artmış ve kişi başına gelirleri yükselmiş ülkeler. Artık oralarda yeni şeyler yaparak GSYH'yı hızlı büyütmek pek mümkün değil. (2) Petrol, doğalgaz gibi varlıklara sahip oldukları için kişi başına geliri yüksek ülkeler. Bunlar da özellikle Körfez ülkeleri gibi gelir dağılımının son derecede bozuk olduğu ülkeler. Eğitim yaklaşımları ve düzeyleri düşük. O nedenle yeni bir şeyler bulmaları, teknoloji geliştirmeleri mümkün olmuyor. Bunun sonucu olarak da kişisel gelirler hep mevcut doğal kaynağın durumuna bağlı olarak kalıyor.

      Sil
    3. Hocam peki
      Gelismis ulkeler icin fiyat istikrarini betimleyen enflasyon orani %2 ile %2.5 arasinda
      Reel faizlerde ortalama %1 ile %1.75 arasinda normal bir ekonomide
      Sizce buyume orani kac olmali boylesi gelismis ulkeler icin

      Bazi yorumcular buyume oraninin kil payida olsa reel faizden yuksek olmasini dile getiriyorlar hem devletin hem bireylerin borc stogunun dusmesi rahatlamasi icin

      Bazi yorumcularda buyume oraninin o yilki mevcut enflasyondan kil payida olsa buyuk olmasini dile getiriyolar refah artisinin reel olarak hayata yansimasi icin
      Siz ne dusunuyorsunuz

      Mesela diyelim bir gelismis A ulkesi
      Enflasyonu %2
      Faizleri %3
      Reel faizler%1
      boyle bir ulke yillik yuzde kac buyumelidir
      Bana gore boyle bir ulke icin %2.5 buyume anlamli olur gibi.

      Sil
  41. Mahfi bey,

    Zeytin dosyası olarak güzel bir toparlama olmuş emeğinize ve kaleminize sağlık. Zeytincilik kıyı şerimizde canlı, ekonomik bir alanın (tarım, hayvancılık, turizm, emlak, inşaat, hizmet, sanayi, vs.) önemli ve entegre bir parçası. Turizm zayıfladığında nasıl doğrudan ve dolaylı etkileşimde olduğu birçok sektör (tarım, gıda, hediyelik eşya, hizmet, inşaat, elektrik, ormancılık, vs.) de gelir kaybına uğruyorsa, zentinciliği de zayıflatmanın bölge ekonomisine başta gelir kaybı olmak üzere olumsuz etkileri olabilecektir.

    Artı zeytin işiyle uğraşan yüzbinlerce ailenin elinden toprağını, gelirini, işini, gücünü, mesleğini elinden almaktan bahsediyoruz!

    Ankara'da masa başında oturup memleketin uzun zamanda oturmuş, yürüyen ekonomik sistemi ve çarklarıyla kağıt üzerinde oynamak ne kadar doğru ve hayırlı işler belemeyeceğim.

    Bu yasa tasarısında anlamadığım bir başka konu da koca memlekette (783,5 bin km2) karış toprak kalmadı da bir zeytinlikler mi kaldı sıkıntı.

    Sanayi, maden, enerji, tarım, hayvancılık tabii ki kalkınalım çok daha ileri gidelim ama akıl, program, öngörü, proje, program, hedef, vizyon var. Yangından mal kaçırır gibi kıyı yağmacılığına iş dönüşünce, körüne giden rant beklentisinden başka birşey görünmüyor ortalıkta ne yazık ki.

    Heryerde yatırım olur, Türkiye'nin her yerinde uygun şartları sağlayıp (ulaşım, altyapı, enerji, teşvik, vs.) sektörleri destekleyip geliştirebiliriz. Mümkünse de temiz, ekolojik, çok ayaklı, sağlam, güçlü ve sürdürülebilir bir kalkınma modeli.

    Buraya kadar okudunuz ve kafanızı da şişirdimse özür dilerim.

    Sevgi ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuza ekleyecek hiç bir şey yok. Hepsi benim de katıldığım saptamalar. Teşekkür ederim.

      Sil
    2. Ne güzel dediniz Hakan Bey. "Rant" dediniz, benim de eklemelerim olsun da sizin bu değerli paylaşımınıza katkım olsun.

      Benim üniversitede dönem projemin konusu İstanbul'da Kentsel Dönüşüm idi.
      Mülk, Mahal, İnsan İstanbul'da Kentsel Dönüşüm, Derleyen: Asuman Türkün: "Kentsel dönüşüm projelerinin meşruiyetini sağlamak üzere çok çeşitli argümanlar ileri sürülmekteydi. İlk olarak, kentte yapılı çevredeki dönüşümün uluslararası sermayeyi de çekerek pek çok sektörü canlandıracağı, kentteki iş olanaklarını artıracağı ve tüm toplumda refah artışına yol açacağı öne sürülmekteydi. Diğer bir deyişle inşaat sektörü ve gayrimenkul piyasasındaki gelişmelerin ekonomik krizleri önleyeceği ve tüm toplumun yararına sonuçlar üreteceği sürekli dile getirilmekteydi. Tarihî merkezde öngörülen dönüşümler ise tarihsel alanların korunmasına ve sürdürülmesine olanak sağlayacağı gerekçesine bağlı olarak meşrulaştırılmaktaydı. Özellikle İstanbul'da deprem tehdidi bütün dönüşümlerin ortak gerekçesini oluşturmakta, böyle bir tehlikenin varlığı "planlı ve düzenli" kentsel mekânların oluşturulması için bir "fırsat" olarak görülüyordu. Dolayısıyla İstanbul, bu hızlı dönüşümün en bariz örneklerinin uygulamaya konduğu; aynı zamanda kıran kırana bir rant mücadelesinin yaşandığı bir kent olarak gündeme oturmuştu."
      Buna ilave şu yorumu yapıyorum. İstanbul'u rahatlatmamız gerekiyor.

      Sil
    3. Evet İstanbul yıkılarak ızgara plan yapılmalı.

      Sil
    4. İstanbul yıkılmasın, oradaki nüfus ülkemizin nice güzel yerlerine yerleşebilir. Sadece İstanbul'a yapılırsa tıkış tıkış olur tabi.

      Sil
  42. SUYUN EVİ
    Yunanca “ev” anlamına gelen “oikos” sözcüğünden yola çıkarak oekologie sözcüğüne ulaşan Aristoteles’in öğrencisi Theophartos, doğanın da bir ev olduğunu düşünüyordu. Pek çok bilim insanı ekoloji için konuştu yazdı. Ancak birisi var ki, doğal kaynakların çeşitliliğini, birbiriyle bağıntısını hayranlıkla izledi ve kimi insanların kâr hırsından dolayı doğaya saygısızlığını ilk anlatanlardan oldu. Alexander Von Humboldt, 1800’lerin başında Güney Amerika’ya yaptığı geziden sonra, “ormanı üzersen su, su kirlenirse toprak üzülür” diyen yerlilerin hürmetiyle; Avrupalı istilacıların ormanları keserek, su kaynaklarını kurutarak kıtada başlattıkları çölleşmeyi kıyasladı. "Sürdürülebilir bir doğa” dedi. Ceyhan (Pyramos) Nehri’nin Kahramanmaraş’taki kesitine kurulan Sır Barajı, ırmağın milyonlarca yılda şekillendirdiği yatağını doldurdu. Biz şimdi bazı çıkıntılar ve çorak adalar görüyoruz. Bir de sarı, koyu suskunlukta küçük yerleşim siluetleri. Su, kaynağıyla, önüne çekilen beton duvar arasında sıkıştırıldığı alanda kum ve balçık, yani kendi evini evsizliğe dönüştürmenin ta kendisini biriktirerek elektrik üretiyor. Akarsulara yakın coğrafyalar hissedilir biçimde kuraklaşıyor. Humboldt, yakın olduğu imparatorlara “suya, ormana saygıyı” anlatamadan 1859’un Mayıs’ında öldü. Öldü, Venezüella’nın Valencia Gölü başta olmak üzere, Latin coğrafyasında onun dikkat çektiği sular. Yeryüzünde pek çok suyun evi öldü.

    Yazı Atlas'ın Haziran sayısındaki FOTOYORUM köşesinin editörü Tevfik Taş'a ait.

    YanıtlaSil
  43. Yazinizda bahsettiginiz kanunu Mustafa Kemal'in cikarttigi soyleniyor dogru mudur acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kanun, Atatürk'ün ölümünden yaklaşık iki buçuk ay sonra çıkarılmış. Atatürk ölmeden önce böyle bir yasa çıkarılması için istekte bulunmuş mudur bilmiyorum.

      Sil
    2. Demek ki klasik Ataturk istismarlarindan bir tanesi. Secim meydaninda Izmir Marsi kullanmak gibi. Gerci bunlar Mustafa Kemal olmeden olecegini anlayip sabah 9'daki olumu ayni gun gazetelerine manset de yapabilecek yeteneklere sahipler. Bugunkiler ne ki.

      Sil
    3. http://t24.com.tr/haber/sultan-vahdettinin-torunu-ailemizin-sonu-turk-halkinin-kurtulusu-oldu,408248?utm_referrer=https%3A%2F%2Fzen.yandex.com
      Böyle bir mülakat buldum. Doğru mu, değil mi bilmiyorum ama okunmalı.

      Sil
    4. Adsiz 22:24, mulakatin basligini okuyup keyif alanlar gerisini okuyunca keyifleri kacabilir, kendilerine ezberletilenlerden cok farkli seyler var cunku.

      Sil
    5. Babamların 70lerden kalma ilkokul 5. sınıf ansiklopedisi var, atmamış. İçine bakıyorum gerçekten bize gösterilenlerden daha iyi "bilgiler" var. Şimdiki müfredat iyice elden gitti zaten. Kaliteli tarih kaynağı yok ya da ben bilmiyorum. Mahfi Hoca bu yazımı görür de kaynak önerirse hepimiz istifade ederiz.

      Sil
    6. Şöyle bir yazı buldum:

      http://www.ilk-kursun.com/haber/323768/kurtulus-savasi-anti-emperyalist-degilmis/?utm_referrer=https%3A%2F%2Fzen.yandex.com

      İçinden alıntıladağım da şu: “Bu süreç içinde, ekonomik yönden de önemli olay, kapitalist serbest rekabetin yerine kapitalist tekellerin geçmesidir. Serbest rekabet, kapitalizmin ve genel olarak meta üretiminin temel niteliğidir; tekel ise serbest rekabetin tam karşıtı oluyor; ama, serbest rekabetin, büyük üretime geçerek, küçük üretimi safdışı bırakarak, büyüğün yerine daha büyüğünü geçirerek, üretimdeki ve sermayedeki yoğunlaşmayı tekellerin doğduğu ya da tekelleri doğuran bir noktaya değin götürerek, gözlerimizin önünde, nasıl tekel durumuna dönüştüğünü daha önce görmüştük.”2

      Sil
    7. Sonra şu film geldi aklıma. Birileri bizim tarihi bizden daha iyi bilebilir mi acaba diye sormadan edemiyorum. Bizde araştırmacı insan kıtlığı var bence.

      http://sinema.mynet.com/film/sultanin-sirri/5984

      Sil
    8. http://m.iha.com.tr/haber-rus-bilim-adamlari-iddia-etti-piri-reis-500-yil-once-anlatti-650103/

      Sil
  44. Mahfi Bey, harika bir yazı olmuş. Yüreğinize, kaleminize sağlık. Duygulanarak okudum.

    YanıtlaSil
  45. Hocam böyle bir yazı buldum. Çok hoş, biraz da güldürüyor tabi :)
    http://bundlehaber.com/detay/901fd5a9-d6f9-4429-a068-471be178d52a

    YanıtlaSil
  46. Hocam Say Kanunu'nu tersten okusak ne olur? Her talep kendi arzını yaratır şeklinde olsa...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Say kanunu ortaya atıldığında ekonomiler henüz tam parasallaşmamıştı. Yani takas ekonomisi egemendi ve o zaman her arz kendi talebini yaratabiliyordu. Günümüzde çoğunlukla talebin arz yaratması daha doğru kabul ediliyor.

      Sil
  47. türkiyede, TARKANIN ZEYTİN AGAÇLARINA KIYMAYIN SÖZÜ ÜZERİNE YİNE TÜRKİYEDE BİR BAKANIN ONA CEVABI---TARKANIN ZEYTİN AGAÇLARIMI VAR, BAKSIN İŞİNE. ŞARKISINI SÖYLESİN. BU KAFADA BİRİ TÜRKİYEDE BAKANSA NE YAPARSAN YAP NAFİLE.SAYIN HOCAM SİZİNDE ZEYTİN AGACINIZ YOKSA YAZI YAZMAYA HAKKINIZ YOK ONA GÖRE.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O bakana şu soruyu sormalıyız: Kendileri niye bu kadar yüksekten bakıyor, orada duracağı garanti miymiş? Ayrıca insanlar ucunda para bile olsa bazı şeylerden vazgeçebilmeli. Makam gibi mesela. Durmaya devam ettikçe onurdan taviz veriyorlar.

      Sil
    2. Ayrıca toprağın sana hediye ettiği nimete ne garezin var yav sayın bakan. Siz yoksa başka bir yerden mi geldiniz?

      Sil
    3. http://www.kitapyurdu.com/kitap/demokraside-halk-her-zaman-egemendir-yalani/428274.html

      Cevabın bir kısmı bu kitabın içinde saklı herhalde.

      Sil
    4. Benim zeytin ağacım yok ama aklım var.

      Sil
  48. Şükrü çok sertsin gevşe biraz.

    YanıtlaSil
  49. Sayın Faruk Özlü bana biraz abes (garip) gelen şöyle bir açıklama
    yapmış:

    http://ekonomi.haber7.com/turkiye-ekonomisi/haber/2351380-iste-zeytin-yasasi-gercegi

    "Asıl konunun Türkiye'de hedeflenen yeni 5 dev sanayi bölgesi
    oluşturma projesi olduğu. Düşünülüp planlaması yapılan bu
    bölgelerde bir miktar zeytinlik arazinin yer aldığı ve
    gerekirse de bu zeytinliklerin taşınabileceği." (özet olarak)

    O zaman ortada sorun teşkil eden bir konu yok demektir. Dolayısı
    ile herhangi bir değişikliğe de gerek yok ve konunun "zeytinliklerin
    islahı" (iyileştirilmesi, verimliliğinin arttırılması) ile ilgisi de yok.

    Sanayi bölgeleri için her hangi nedenden yasal düzenleme
    gerekliği varsa da bu kendi başlığı altında zaten
    değerlendirilir: "Nitelikli Özel Sanayi Bölgeleri"
    yasası gibi (ismini atıyorum).

    Sonuçta bunun için bir bütçe ayarlanacak, yer, kapsam ve işleyiş
    belirlenecek, belki özel statü (gümrüksüz, vergisiz veya vergi
    indirimli bir bölge statüsü), uluslararası yatırımcıyı çekmek
    için belki daha ilave kolaylık ve teşvikler, vs.. Bütün bunlar
    da zaten ayrı özel düzenleme ve yasa gerektirir.

    Yalnış mı düşünüyorum ya da anlayamadığım bir taraf mı var?
    Açıkçası bilemedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanayi bölgesini illa zeytinliklerde oluşturmak mı gerekiyor? Zeytinlikleri taşıyacaklarına sanayi bölgelerini o zeytinlikleri taşımayı düşündükleri yere kursalar olmuyor muymuş acaba?

      Sil
  50. Hocam bir ülkenin sanayi sektörünün gelişmişliğini anlamak için en iyi gösterge hangisidir sizce?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendi buluşun olan bir şeyler yapıp yapmadığındır. Yani katma değeri yüksek, teknoloji içeriği yüksek şeyler yapıp yapmadığın. Aksi takdirde başkalarının asıl parayı kazandığı ürünlere parça yapan bir sanayi çok da başarılı sayılamaz.

      Sil
  51. Mahfi Eğilmez'e soru:

    Ekonomik krizlerin, sağ-popülist partileri yükselttiği savı doğru mudur?

    John Maynard Keynes'in 1919'da yayınladığı "The Economic Consequences of the Peace" kitabını okudunuz mu, kitaptaki analizler bugün bile geçerli midir?

    İngilizce PDF olarak şuradan okunabilir:

    http://socserv2.socsci.mcmaster.ca/econ/ugcm/3ll3/keynes/pdf%26filename%3Dpeace3.pdf

    2015'te yapılan bir başka akademik analiz için:

    The political aftermath of financial crises: Going to extremes

    http://voxeu.org/article/political-aftermath-financial-crises-going-extremes

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu sav büyük ölçüde doğru. Geçmiş deneyimler bize bunun gerçek olduğunu gösteriyor.
      Keynes'in tüm kitapları gibi bunu da okudum. Çok önemli bir kitaptır ve bugün de bir ölçüde geçerlidir. Bir ölçüde dememin nedeni Keynes'den bu yana sermaye hareketleri serbestleşti, sabit kur rejiminin yerini dalgalı kur rejimi aldı, sistem ve ilişkiler küreselleşti. Yani sistem bazı değişikliklere uğradı.
      Sözünü ettiğiniz makaleyi de az önce okudum. Doğru saptamalar var.

      Sil
  52. Hocam 90'larda işsizliğin daha düşük olmasında yüksek kamu harcamalarının etkisi var mıdır?

    YanıtlaSil
  53. Hocam 2002 den sonra işbaşı na gelen hükümet in 700 milyar tl yatirim yaptigi dogrumu

    YanıtlaSil
  54. Hocam yazınız hakkında ellerinize sağlık.
    Hocam benim bi sorum olacak. Bu ağaçlar sanayi için yok edilebilir ama bu sanayi ağaçlardan daha fazla kazandırmazmı bize? Veya hocam bu tasarı kabul edilse bile ne kadar tahribat olabilirmi?

    Hocam teşekkürler yanlış düşündüysem cahilliğime verin

    YanıtlaSil
  55. Hocam biraz da zeytin işçisinden bahseder misiniz?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı