Problem Yaratıp Çözme Takıntısı

Takıntı (obsesyon, saplantı); kişinin elinde olmadan, istemeden aklına takılan ve kişiyi rahatsız eden düşüncelerdir. Mesela her yerden mikrop bulaşabileceği düşüncesi bir takıntıdır. Yolda yürürken çizgilere basmama düşüncesi de bir takıntıdır. İlkinde kişi sürekli elini yıkamak isteği duyar, ikincisinde ise başa dönüp yeniden çizgilere basmadan yürümeye çalışabilir. Bunların hepsi aslında kendi kendine sorun yaratıp çözmeye çalışma takıntılarıdır.

Türkiye, kendi kendine sorunlar yaratıp bütün enerjisini kendi yarattığı sorunları çözmekle harcayan insanların çok sayıda olduğu bir toplum görüntüsü çiziyor. Aslında ortada pek çok sorun var ama bunlara ek olarak olmayan sorunlar da yaratılıyor. Mesela sermaye hareketlerinin serbestliğini kabul etmiş, bunu yıllardır kambiyo kontrolü rejiminin yerine ikame etmiş olduğu halde en yetkili ağızdan bunun tam tersine bir harekete girişileceği açıklaması gelebiliyor. Ardından yaşanan piyasa çalkantısı sonrasında çeşitli açıklamalarla bunun böyle olmadığı, yanlış anlaşılmaya yol açtığı anlatılmaya çalışılıyor. Sorun çözülüyor. Ne var ki bu tür sorunlar sosyal alanda ve ekonomi alanında örneğin matematikte ya da fizikte olduğu gibi iz bırakmadan çözülemiyor. Mesela yerli yatırımcı ilk anda şaşırsa da bunu anlayabiliyor. Çünkü yıllardır benzer sorunları kendisi yaratıp çözdüğü ve benzer düzeltmeler yaşadığı için bu açıklamaların iç siyasete dönük olduğunu ve gerçek niyeti ifade etmediğini anlayabiliyor. Buna karşılık yabancı yatırımcılar bu ilk açıklamayı ciddiye alıyor ve gerçek niyetin bu olduğunu düşünüyorlar. Sonradan yapılan düzeltmelerle sorun çözülse bile yabancı yatırımcıların aklının bir köşesinde bir tortu kalıyor ve o tortula riskleri artırıyor.

Faiz meselesi mesela apayrı bir sorun. Enflasyonun yükseldiği bir ortamda faizlerin düşürülmesi gerektiği söylendiğinde yerliler, geçmişte benzerleriyle çok karşılaştıkları için, bunun siyaset amaçlı olarak ortaya atılmış bir söylem olduğunu anlayabiliyorlar. Buna karşılık yabancı yatırımcılar ilk anda şaşırıyor. Ve başlıyorlar çevrelerine “burada farklı bir ekonomik model mi var?” ya da “bu ülkedeki ekonomi eğitiminde bir sorun mu var?” diye sormaya. O arada bakıyorlar ki Merkez Bankası, bu söylemlere karşın faizi arkadan dolanarak da olsa artırmış. O zaman bunun göstermelik bir söylem olduğunun farkına varıyorlar. Ama yine de ilk açıklama akıllarında bir tortu bırakıyor. Sonuçta bunun gibi açıklamaların zihinlerde yarattığı tortular riskleri artırıyor.

Her iki örnekte de artan riskler, ileride, faiz ve benzeri finansman maliyetlerinde artışlar olarak karşımıza çıkıyor. Yani kendi yarattığımız sorunların maliyetlerini de kendimiz ödemek zorunda kalıyoruz.

Ben bu kendi kendine sorunlar yaratıp çözmeye çalışmak eğiliminin ortaokul girişinden başlayıp üniversiteye ve oradan da bir işe girişe kadar süren giriş sınavları zincirinin yarattığı bir mesele olduğunu düşünüyorum. Test usulü yapılan bu giriş sınavlarına hazırlanan insanlar bu sınavlara sürekli örnek soru cevap kitaplarındaki problemleri çözerek hazırlanıyorlar. Problem çözmek giderek yaşamın bir parçası halini alıyor. Ortada çözecek problem kalmamışsa bu kez öğrenci kendisi problem yaratıp onu çözmeye çalışıyor. Bir başka ifadeyle Türk insanının yetişme yılları problemler ve onların çözümüyle birlikte geçiyor ve o problemler farklı boyutlarda neredeyse takıntı halini alıyor. Bu sürekli problem bulup çözmeye çalışma çabası Türk insanını olmayan problemleri yaratmaya itiyor. Buna ‘problem yaratıp çözme takıntısı’ adını veriyorum. Ve bu takıntı, insanları başka şeylerle daha yaratıcı işlerle uğraşmaktan alıkoyuyor.

Bu takıntıyı giderebilmenin yollarından birisinin ve belki de en önemlisinin eğitim sistemini değiştirip insanları problem çözmenin en önemli şey olduğu yaklaşımından uzaklaştırmak olduğunu düşünüyorum. Mesela böyle bir çaba sırasında problem çözmek kadar yeni problemler yaratmamanın da eşit önemde olduğunu anlatmak çok yararlı olabilir. 

Yorumlar

  1. elinize sağlık hocam yine güzel farklı bir yazı olmuş. İlk okul zamanlarımda hocam zeka ile ilgili bir açıklama yapmıştı. Zeka matematik çözerek fizik çözerek değil, farklı olaylar karşısında verdiğiniz tepkilerle, yeni ortama uyum hızınızla ölçülür demişti. Bizim insanımızda da problem çözmek matematik problemiş çözmek, dediğiniz gibi örnek problemleri çözmekten ibaret. Aslında biz kendimizin oluşturduğu değilde şuanda olan problemlerin üzerine yoğunlaşsak çok daha farklı bir toplum olabiliriz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, doğru diyorsunuz.

      Sil
    2. Sayın hocam Kendimizden geçtik artık en çokta istikbalde dahi çocuklarımızın benzer sorunlar ile karşılaşacak olması son derece vehim.ekonomi artık bir milli güvenlik meselesi.

      Sil
  2. Hocam, evet TR’de bu yaygin bir sorun, ancak bir de global versiyonu var: Problem cozmek her zaman ‘visible’ ve odullendirilen bir aktivite iken, krizi dogmadan engellemek genelde fark edilmiyor. Bu da devlet ve is adamlari icin olumsuz bir ‘incentive’ olusturuyor. Populer farkindalik ne yazik ki bu ayrimi sezemiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru, bizim problem yaratıp çözmeye çalışmamızda bunun da etkisi var, doğrudur.

      Sil
    2. İncentive kelimesi gibi özenti olmuşsunuz sanki türkçe kullanma çabanız olsa biraz

      Sil
    3. Türkiye'den tr. diye bahsetmenin dilimizce kabul görmemiş yabancı kelimeler kullanmanin manasını bir Türkolog olarak anlayabilmiş değilim.

      Sil
  3. Eğitim sistemi yetiştirdiği bireyleri sorunun içine bıraktı. Gerek kendim gerekse çevremdeki insanlar bu sorundan çıkmak için sürekli çabalıyoruz. Sınavlar yapılıyor daha sonra bu sınav sonuçlarının haksızlıkla sonuçlandığı görülüyor. Sorunu yaratan sorunu çözünce sorun çözülmüş gibi oluyor ama onunla birlikte çok insanın da hakkı yerde kalıyor.

    YanıtlaSil
  4. "Ben bu kendi kendine sorunlar yaratıp çözmeye çalışmak eğiliminin ortaokul girişinden başlayıp üniversiteye ve oradan da bir işe girişe kadar süren giriş sınavları zincirinin yarattığı bir mesele olduğunu düşünüyorum. Test usulü yapılan bu giriş sınavlarına hazırlanan insanlar bu sınavlara sürekli örnek soru cevap kitaplarındaki problemleri çözerek hazırlanıyorlar. Problem çözmek giderek yaşamın bir parçası halini alıyor."

    Bu argumani daha da cesitlendirirsek sayet ya da daha farkli bir yoldan gelisitirp yorumlarasak sayet ortaya cok kolay kemiklesip serpilebilecek bir sorun ortaya cikiyor!
    Bir defa bu sinavlara bu test usulu coktan secmeli(bence gumlemeli tuzakli) sinavlar. Aslina bakarsaniz bu bir kultur degil! Bir kultur olmadigi gibi burdan bir kultur de cikamaz!(bu son cumleyi 2000 OSS haziran ayinda Bilgi universitesinden biri soylemisti ismini hatirlayamiyorum meshur biri)

    Burdan ne cikar peki acik ve net rekabet! peki bu rekabet 1.esit kosullarda ortamlarda olan rekabet mi? yoksa 2.adil olmayan kiyasiya rakipleri birbirne dis bileten esitsiz duzlemde bir rekabet mi? Oncelikle 1. degil 1. arguman olsaydi biraz sevinebilirdik biraz diyorum cunku egitim pedagoji bilimi artik sunu soyluyor bize: dayanisma olmayan salt rekabete dayanan esit ya da esitsiz rekabet ortaminin oldugu egitim politikalarinin sonu pek bir anlamsiz ve felakettir bir toplum icin. 2.argumana baktigimizda cevap evet adil olmayan ve birbirni tanimayan ve/ya da akrabalik arkadaslik vs hasebiyle taniyanlar arasinda esitsiz cetin bir rekabet.

    Simdi boyle bir esitsizlige dayali yanlis yapmayi bilerek yada bilmeyerek gumlemeyi cezalandiran taninan ya da tanimadigi akranlarini dusman olarak algilatan bir egitim sisteminin cikardigi insanlar kuskusuz egitim hayati bittiginde de bu aldigi pedagojik kultursuzlugu sosyal toplumsal hayatinda surdurecektir. Bunun sonucu ise bize hep karsi kendinden olmayan kisi ve ksiileri dusman belleten algi hezeyani olacaktir. Bu sistem bizi yanlis yapma ozgurlugumuzu ele alan yanlis sikki isaretledigimizde ise bizim hayatimizi yikan bir sistem! Insan yanlis yapamaz mi???

    Cok acik ve net konusmam gerekirse sayet isin en aci hususu ise de Kuzenler ve akrabalar arasindaki akranlarin iletisimini bu rekabetci sistem yok edip parcalayacak olmasidir. Bu durum ilerideki akrabalik iliskilerine bile zarar veren bir sistem!
    Bu baglamda gunumuzde Turkiyeli insanlarin "ortak isbirligine" dayali calismalarda isbirligi yapabilme ortak calisabilme gudusu motivasyonu bugun OECD ulkeleri icerisnde en dusuk seviyededir. Ayni OECDnin egitim komisyonu pisada da boylesi sonucu Turkiyede de gormus hem isbirligi yapamayan hem de bireysel duzlemde problemleri cozemeyen nesillerin yetistigi turkiye olgusunu onumuze koymustur.
    BU Turkiyedeki teste dayali egitim algisinin bize verdigi en buyuk kotu miras isbirligine uzak nesiller isbirligi yaparsa kendi yapisal iktidarini kaybedeceginden korkan bireyler dahasi isbirligi yapma olgusunu bilmeyen isbirligi yaparak da sorunlarin cozulebilecegini bilmeyen hatta inanmayan insan gruplari yarattigi fikridir. Boyle bir miras kuskusuz ben yaptim oldu mantigini da ben ve onlar algisini da toplumda kemiklestirecektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru ve önemli tespitler, yabancı bir profesör Almanların birlikte çalışma,disiplin ve strateji konularında çok iyi oldukları için başarılı olduklarını belirtmişti.. Tespitleriniz bana O'nun söylediklerini hatırlattı.. Umarım bunları yetkili birileri okur..

      Sil
  5. Bu takıntıyı giderebilmenin yollarından birisinin ve belki de en önemlisinin eğitim sistemini değiştirip insanları problem çözmenin en önemli şey olduğu yaklaşımından uzaklaştırmak olduğunu düşünüyorum
    Hocam bu kadar genc nufusun oldugu bir ulkede maalesef sinavlarda tewstlerde bitmez

    YanıtlaSil
  6. Mahfi bey, siz artik eski ekolde kaldiniz. Arastirmalarima gore sizi elestiren ekonomistler de az sayida degiller. Doviz kurlarinin yukselmesinin tek ilaci olarak faiz olarak goruyorsunuz ki bu kadar yukselmesine ragmen ne kadar etkili olmuş. Piyasanin istedigi faiz degildir piyasa guven istiyor bunu bekliyor. Hersey cok acik degil mi? Ve suan faizlerin yuksek oldugu bir ortamda insanlarin harcama yapamadigi bir ortamda nasil bir guven olusmasini bekliyorsunuz. Enflasyon sadece faizle kontrol altina alabilecegini dusunuyor gibi duruyorsunuz ama ornek olarak en azindan domatesin son fiyatinin ne kadar pahali olduguna bir cozum getirildiginde enflasyonun bu gibi cozumlerle kontrol altina alinabilecegini de biliyorsunuzdur. Thomas piketty neden pikety oldu veya neden artik keynesyenler oldugu gibi piketisler de ortaya cikti bilmez misiniz? Cunku yeni bir seyler ortaya koydu. Eski akimi terkeden yeni birseyler ortaya koyan insanlar kalici oluyor. Sizede tavsiye ederim. Ya da insanlari daha fazla gunumuzun sartlarina gore yanlis yonlendirmeyin. Yaziniza gelince her gorusunuz dusunceniz dogru olacak diye bir kaide yok. John nash oyun teorileriyle ve problemleriyle anildigini herkes bilir. Ornekler cogaltilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorumu ne kadar ciddi ne kadar ironi amacıyla yazdığınızı bilmiyorum. Ama ben ciddiye alarak yanıtlayacağım.
      1) İddia ettiğiniz gibi faizler yüksek değil. Tüketici enflasyonunun yüzde 12,98, üretici enflasyonunun yüzde 17,3 olduğu bir ülkede yüzde 14'lük brüt mevduat faizi (neti yüzde 12) yüksek değil düşüktür.
      (2) Geçmiş uygulamalara bakarsanız faizin arttığı dönemlerin tamamında önce kurun sonra da enflasyonun düştüğünü görebilirsiniz.
      (3) Piketty'nin bir şey olduğu yok. Bütün dünya dönüp dolaşıp yine Keynes modeliyle krizden çıkıyor.
      (4) Domates fiyatından hiç söz etmeyin. Domates fiyatını kontrol ederek enflasyonun düşmeyeceğini bildiğinizi varsayıyorum.
      (5) Size tavsiyem faiz takıntısından kurtulmanızdır. Takıntılar insanları yanlış yerlere götürür. Bırakın ekonomi kendi kurallarına göre işlesin.

      Sil
    2. O kadar araştırmışsınız; Keynes ile Pikkety karşılaştırması bekliyoruz sizden.

      Mahfi Bey'in yazılarını tekrar bir okuyun, özümseyerek ama. Bir cümle üzerinden değil, yazısının tamamını göstererek hataları anlatın bize.

      Sil
    3. Thomas piketty nin kitabının akademide nasıl alay konusu olduğunu bir araştırın isterseniz.

      Sil
    4. yazinin alt mesaji zaten seninde eleştirinde bulunan "guvensiz ortam" ve sebepleri . birileri sürekli problem yaratıp kahraman olsa da "tortular kalıyor" :) aman ben laf salatasi yapayım , elestirmek için eleştireyim :)))

      Sil
    5. genelde faiz sorununu dini sebeplerden dolayı istemiyorlar lakin bilinmeyen yada görmezden gelinen bir gerçek var o da din de ticaretten kazancın %10 dan fazla olmaması gerekir. Bu da tamamen kapitalizmin kurallarına (maksimum kazanç minimum maliyet teorisine ) terstir. bunun için devletin bütün işletmelere ciddi bir yaptırımı ve baskısı olması gerekir. Ancak böyle bir ortamda enflasyon da olmaz faiz tartışması da tabi işin bir de portföy yatırımları kısmı varki... bence bu faiz tartışması oldukça gereksiz. Kapitalizmin kuralları içinde yaşıyorsanız faiz teorilerine de katlanacaksınız.

      Sil
    6. Dinde (hangi dinse artik) ticarette 10% kar diye bir sey ben hic duymadim. Ayrica dinler faizi yasaklarken gerek olarak haksiz zengilesmeyi, emek harcamadan gelir etmeyi sunarlar. Olay faiz tartismasi degil yani.

      Sil
    7. mahfi hocam osmana verdiğiniz cevap çok güzel ve eğitici olmuş.

      Sil
  7. Elinize sağlık hocam.

    Yazınızdan "yabancı yatırımcı her zaman yerli yatırımcıdan daha tedirgin ve tepki hareketlerine meyillidir" sonucu çıkarabilir miyiz? Bu durum Türkiye'ye mi özgüdür yoksa mali politikaların iç siyasete meze yapıldığı başka ülkelerde de benzer durumlar yaşanıyor mu?

    Saygılarımla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu politikacilar ekonomiden konusmaycak, aile hayatindan konusmayacak, dinden konusmayacak, dis politikadan konusmayacak. Peki malzeme olarak ne kullanacak? Insanlara cicek, bocek mi anlatsinlar ne yapsinlar?

      Sil
    2. Ben size bir şey söyleyeyim mi yabancı yatırımcı doğrudan yatırım konusunda tedirgin ve gelmiyor ama borsaya, tahvile filan geliyor. Çünkü her tedirginlik faizi ve getiriyi yükseltiyor. Asıl tedirgin olan yerli yatırımcı.

      Sil
    3. Yatırımcılarda bir kuzunun kalbi, bir filin hafızası ve bir ceylanın bacakları vardır.

      Mahfi hocamın kitabından aklımda kalan bu yanlış hatırlamıyorsam.

      Sil
  8. Insanin aklindan turlu turlu seyler gecer sinirle, öfkeyle..vs. Ama hicbir suzgecten gecirmeden aklımıza ilk gelenleri soylemek genelde kötü sonuclar dogurur, hakliyken bile haksiz duruma duseriz.

    Avrupalilar bu konuda basarili, ince dusunup ince cevaplar veriyorlar. Filmlerinde de bu belli oluyor, cok egitimli olmayanlari bile boyle.

    Kompleksleri mi yok, dogustan bir ozguvenleri mi var, cesaretleri mi yuksek, erdemliler mi, felsefi altyapilari mi var, sosyal-gorsel egitimleri mi yuksek, yaradılışa saygilari mi yuksek...Mutlaka gecerli sebepleri olmali.

    Turkiye'nin en buyuk eksiklerinden biri felsefe egitimi degil midir hocam? Sayisal bilimlerin de temeli olan felsefeyi bu kadar yok saymak buyuk bir hata bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neden felsefe öğrenmesi gerektiğini kavrayamazsa, o öğretim de ezber temelli oluyor.

      Sil
    2. Felsefe eğitimi çok önemli. Haklısınız. Bence ortaöğretimde son üç yılda da verilmeli.

      Sil
  9. MAHFİ BEYE TEŞEKKÜRLER:mahfi beye teşekkür ediyorum. ilginç bir konuyu gündeme getirmiş.bir İslamcı düşünür şöyle demişti. islam dünyası içten içe yaşadığı hayattan nefret ediyor.nefret o kadar fazlaki ilk fırsatta laiklerin hıristiyanların yaşadığı ülkelere kaçıyorlar. ama bu kendi yaşam standartlarından duydukları nefretide söyleyemiyor yüzleşemiyorlar.bu durumda laiklere karşı düşmanlaşmaya başlıyorlar. bir diğer sorunda devleti yönetenlerin bir düşman yaratarak toplumu yönetme hevesleri. normal olarak bir toplum refah demokrasi hukuk ekseni üzerinde yönetilmesi gerekirken biz dış ve iç düşmanlara göre yönetiliyoruz. bu düşmanlaştırmada her şeyi proplem haline getirmemize yol açıyor.örneğin şimdi kudüs proplemimiz var. peki mantıklı bir nedeni var mı yok. sadece düşmana ihitiyacımız olduğu için kudüs sorunumuz var.

    YanıtlaSil
  10. Afedersiniz Mahfi Bey yazınızın ilk bölümündeki "faiz" ve "sermaye hareket serbestliği" konularındaki tespitlerinize katılıyorum. Fakat hükümetin uyguladığı bu iç siyaset taktiklerinin kökeninin; eğitim sistemimizde var olan problem çözümüne teşvikten kaynakladığını düşünmüyorum. Aksine, bu sorunun temelinin; eğitim sistemimizin problem çözümüne değil, var olan problemlere önceden ezberlenmiş çözümleri uygulamaya yönlendirmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Sizin iddia ettiğiniz gibi problem çözmeye odaklanmış bir sistemimiz olsaydı problemleri doğru tespit edip ona göre çözüm yolları bulurduk. Daha güzel bir ülkede yaşıyor olabilirdik. Naçizane görüşüm budur.
    Saygılarımla
    Sercam Çelik

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, aşağı yukarı aynı görüşteyim, hatta siz belki daha iyi ifade etmişsiniz.

      Sil
  11. Osmanlida Egitim cok superdi.
    Kuran egitiminden hadis bilimine Astronomiye cografyaya kadar super bir egitim vardi.
    Sinav yoktu
    Isteyen memur olabiliyordu. isteyen alim isteyen tuccar.
    Osmanlidaki egitim sistemi nedeniyle dunyaca unlu bilginler osmanliyi bu konuda kiskaniyordu ve hasetlerinden catliyorlardi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bak arkadasim. Sana zararsiz gibi gorulen bu trolluk, uyusturucu, kumar gibi beyninde dopamin salgilatiyor. Millet sana su anda yaptigim gibi cevap verdikce efora/keyif hissedeceksin. Bagimli oluyorsun. Nasil kumari, ickiyi, sigarayi birakmak maruz kaldigin sure uzadikca zorlasiyirsa, bu 'trolluk', 'ilgi cekme' eylemi de uzadikca birakmasi zor hale geliyor. Bu soylediklerim klinik deneylerle ortaya cikartilmis gercekler. Sayet bu yaptigindan keyif aliyorsan duraksaman lazim. Beceremiyirsan profesyonel yardim alman gerekebilir, zira diger butun bagimlilik yapan faktorlerde oldugu gibi seni buna iten bir sorun var. Bak yol yakinken caresini dusun. Benden uyarmasi.

      Sil
    2. Bir bıkmadınız inanmadığınız şeyleri yazmaktan. Sonra cevaplara bakıp kıs kıs gülüyorsunuzdur.

      Sil
    3. Adsız 18:32 ye katılmamak mümkün değil. Yorumda ironi yapılabilir ama böyle bir sitede bilgi paylaşmak gerekir. İronide bir yere kadar, hem komikte değil. Boşuna yer işgal ediyor böyle saçma ironi yorumları. Tadı bence fazlasıyla kaçtı. Sitede saçma bile olsa birilerinin yorumu olsa eyvallah okuyalım, o da bir fikirdir. Ama buna bir son verin lütfen sayın yorumcular.

      Sil
    4. Helal olsun Adsız 18:32. Bu yazdığını kopyalayıp bu arkadaşlara yapıştırmalı.

      Artık bizlerde kim samimi duygularını paylaşıyor, kim trollük yapıyor anlamalıyız. Bu arkadaşlara cevap yazmamalıyız.

      Sil
  12. Hocam bir iktisatçı fizik kimya biyoloji gibi bilimleri en azından temel düzeyde bilmeli mi mutlaka? Bunlar kişiye genel kültür dışında bir şey katar mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fizik, kimya ve biyoloji insanın analiz yeteneğini artıran bilim dallarıdır. En azından temel düzeyde bilinmesi birçok konuda ilişkileri kurmakta yarar sağlar.

      Sil
    2. En azindan dunyanin fizik kurallari uzerine yaratildigini, matematik evrende yasadigimizi bilmeli.

      Sil
  13. PROPLEM NE:MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 1919 yılında samsuna çıktığında bir generaldi. Osmanlının yönetiminde değildi. 1919 yılından önce adalar Kıbrıs musul Kerkük kaybedilmiş ve işgal edilmişti. hatta başkent istabulda işgal edilmiş İngilizlerin kontrolüne geçmişti.buraların işgal edilmesinden kaybından elbette mustafa kemal sorumlu tutulamaz. mustafa kemal 1919 yılında kurutuluş savaşını başlattı ve anadoluyu istanbulu kurtardı.
    1. mustafa kemal Osmanlının imzaladığı sevre göre toprakları 2 kat büyüttüğü için zafer kazanmıştır.
    2. kendinden önceki kayıplardan sorumlu tutulması akla mantığa aykırıdır
    bu kadar basit bir şeyi bir çok insan anlayamıyor
    mustafa kemal adaları kıbrısı ve musul kerküğü alamadı diyorlar. alamadı doğru.fakat alması gerektiğini nereden çıkarıyorlar. bir mantığı varmı. savaşta ne kadar gücünüz varsa o kadar yapabilirsiniz. ayrıca mustafa kemalden daha iyisini yapacak olan vardıda elini mi tutan oldu.
    buradaki proplem şu. bir olayı öğrenmek amacıyla değil sadece kötüleme amacı ile yaklaşırsanız ne proplemi anlayabilir nede çözüm üretebilirsiniz

    YanıtlaSil
  14. yılınsonu yaklaşırken yine mükemmel bir konu bulmuşsunuz MAHFİ bey sizi kutluyorum

    YanıtlaSil
  15. "Kervan yolda düzülür" mantığı bizde her çözüm başka problem doğurur pratiğine dönüşüyor.

    YanıtlaSil
  16. Sanat ve felsefe olmadan yetişen bir toplum ne problem çözme yeteneğini geliştirebilir nede bilimde ilerleyebilir ancak sorunların etrafından dolaşarak pansuman tedaviler uygulayabilir. Şu anda da çocukluğumuzdan beri de yaptığımız budur.

    YanıtlaSil
  17. MATEMATİK VE MANTIK OKUSAYDIK:kime sorsanız çanakkaledeki 250 bin şehit için övünür.genel kurmay 57 bin şehidimiz var desede övündüğümüz için sayıyı 250 bin yapmakta sakınca görmeyiz. bir kaç gün öncede sarıkamış övünmeleri vardı. 90 bin kişiden söz ediliyor. gerçekte sayı 45 bin . donarak hatalı yönetim giysisizlik sonucunda askerlerimizi boş yere ölüme gönderdik. ama bundan da gurur duyuyoruz.1. dünya savaşı sona erdğinde Osmanlının asker kaybı yaklaşık 600 bin kişi.mustafa kemalin ordusu ise 40 bin kişi kadar. Osmanlı aptalca girdiği savaşta tüm ortadoğuyu kaybetmekle kalmıyor 600 bin askerinide öldürtüyor. geri kalna enkazdan ve 40 bin kişiden de mustafa kemal bu devleti kuruyor. ama matematik mantık okumadan yada okuduğunu anlamadan siyaset yapanlar 1878 yılında kaybedilen kıbrısı neden kurtarmadı diye hesap soruyorlar.

    YanıtlaSil
  18. Sn Mahfi bey
    Şimdi türk bankalar yurt dışından x bankasından borç alıyorlar mesela diyelim %3.21 faizle borç alıp içeride bunu belli bir maliyetle müşterilerine dağıtıyorlar
    Peki ! Aynı x bankasindan başka bir ülkenin bankasida az önce hayalen 3.21 dediğim oranla mı alır ?

    YanıtlaSil
  19. Hocam mükemmel ve bir sosyolog tarafından yapılabilecek bir tespit yapmışsınız diye dusunuyorum. Ekonomistlerin diğer bilim dallarından faydalanması gerektiğine dair de bir örnek olmuş. Ülkemizde sosyologlara daha fazla değer verilmesi ve itibar edilmesi gerektiğini de hatırlatmak gerek.

    YanıtlaSil
  20. Hocam, üzgünüm ama bu kez teşhisiniz yanlış. Obsesyon aslında iyi bir özelliktir. Obsesifler iyi yaptıkları bir işi daha da iyi yapmaya çalışırlar. Doğrudur, özel hayatlarında söylediğiniz gibi garip takıntıları vardır ama bu iş mesleklerine gelince yaptıkları işi en iyi şekilde yapma takıntısına dönüşür. Obsesif, problem çözmeyi bilir ama daha iyi nasıl çözerim diye uğraşır. Sizin verdiğiniz örnekler problem çözmeyi öğrenememiş, eğitimi ve hayat tecrübesi yerlerde sürünen, beklemediği bir zamanda beklemediği bir makama gelmiş kifayetsiz muhterisler için geçerli. Obsesif olmak kolay bir iş değildir, ciddi altyapı gerektirir. Keşke herkes yaptığı işte obsesif olabilse.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginç ama yazdıklarınız benim teşhisimin doğru olduğunun kanıtı gibi.

      Sil
  21. Sayın Eğilmez, ülkemizin ve toplumumuzun sorunlarını dile getirip, çözüm yolları önerir ve üretirken, zaman zaman"tarihsel olarak başkaları tarafından siyasi ve fiziki olarak sömürgeleştirilememis,ama kendi kendini adeta zihinsel olarak sömürgeleştiren " bir duruma ve konuma düşmeksizin bu çözüm önerileri ve yolları arayışlarını sürdürmek daha yararlı,daha pozitif, daha ufuk açıcı olmaz mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olur. Sizden böyle bir yazı veya analiz bekliyoruz.

      Sil
    2. Yok mu şöyle derecelendirme kuruluşlardan bir Türkiye ekonomisi güzellemesi copy-paste'i? Son zamanlarda çıkmıyor mu, siz mi bulamıyorsunuz Ali Hakan bey? Kendi kendinize yazınca prompter'siz birilerine dönüyorsunuz.

      Sil
    3. Adsız 09:53, Size bazı sorular,
      Terazi, kendini tartar mı?
      Kimin söylediği mi,ne söylendiği mi önemlidir?
      Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adamlar başkalarının da akıllarını da kullanırlar mı?
      Nezaket, insanlara para kazandırmaz;ama herşeyi satın alabilir mi?
      Karşınızdaki kişinin gerçekte ne demek istediğini anlamak için kendinize izin verir misiniz?
      Başka sorum yok.(Şimdilik)

      Sil
    4. 09:53 cevap verirseniz ben de merak ettim.

      Sil
    5. Elbette tartar. Eğer ağırlığı varsa.
      Ne söylendiği önemlidir, eğer anlamı varsa.
      Kullanmazlar, eğer gerçekten akılları varsa.
      Nezaketin maddiyatla ilşkisi yoktur, eğer sizde varsa.
      Karşımdaki kişi gerçekten bir şeyler söylemek istiyorsa.
      İstediğiniz kadar sorabilirsiniz, öğrenmenin yaşı yok :)))

      Sil
    6. Adsız 19:48
      Göz kendisinden başka herşeyi görür,ama kendini göremezse; Terazi de kendisinden başka ağırlığı olan herşeyi tartar ama kendini tartamaz.Diğer verdiğiniz cevaplara girmiyorum.Çünkü ceketin ilk düğmesini yanlış ilikleyince, diğer düğmelerin nasıl görüneceği malum.
      Konfüçyüs derki;
      Bildiğini bilenin arkasından gidiniz,/Bildiğini bilmeyenin uyandırınız/Bilmediğini bilene öğretiniz/Bilmediğini bilmeyenden uzaklaşınız.

      Sil
    7. Sayın Ali Hakan, cevapları anlama kapasitenizi aşan soruları sormazsanız böyle sıkıntılı durumlara da düşmezsiniz. Sürekli alıntı yaptığınız Konfüçyüs'ün bu konuda da bir sözü vardır belki, bir bakın isterseniz.

      Sil
  22. Hocam çok güzel bir yazı olmuş. Eğitim sistemi ile ilgili önerileriniz neler. Yada daha önce bahsettiyseniz hangi yazınızda. Rol model alabileceğimiz ülke olabilir mi sizce. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Eğitim sisteminin tümüyle ve sadece bilimsel temellere dayanan, sorgulayıcı ve analitik bir yapıya dönüştürülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de öncelikle öğretmenlerimizin eğitilmesi gerektiği kanısını taşıyorum.
      Bence eğitimde Kore temel bir örnek olarak alınabilir. Tabii bazı değişikliklerle.

      Sil
  23. Mahfi üstat, Hazine Müsteşarlığı binasında-yerleşkesinde, mescit var mı?

    YanıtlaSil
  24. Hocam yazılarınız la alakalı bir kaç tespitim var.müsadenizle arz ediyorum. Bir çok forum va blog var vs. bir çok bilgilendiren insan var fakat sizde başka bişey var hocam.diğerlerinde olmayan.Bura da yazdıklarınız, insanları kaale alıp cevap vermeniz,üslubunuz ne bilim başka birisiniz hocam. İnsanlar anlamasın diye şifrelenmiş terimleri bile insanların kafasına sokmak için elinizden geldiğince çırpındığınızı görüyorum.Allah uzun ömür sağlık verin lütfen yanlış anlamayınız fakat yazılarınız adeta bir vasiyetname gibi.Yaptıklarınız eşsiz bir miras niteliğinde.Maarifetiniz iltifatı hak ediyor o yüzden yazıyorum hocam.Şahsen ben yazılarınızı okudukça kendimi motive ediyor ve size imreniyorum.Binlerce İnsanın Ufkunu açtığınızı biliyorum.Son olarak kendi adıma şunu belirteyim.Kendimi bi halt zannetmeme yardımcı olduğunuzu bilin istedim.Teşekkür Ediyorum.Selam,Saygı ve Hürmetlerimle..(Duacınız)

    YanıtlaSil
  25. BİR MANTIKSIZLIK ÖRNEĞİ.bir savaşı kaybettiyseniz o savaştaki kısmi başarılarınızı kutlayamazsınız. örneğin hitler büyük başarılar kazandı afrikayı avrupayı ele geçirdi. rusyada moskovayakadar gitti. ama sonunda yenildi.şimdi almanlar 2 dünya savaşı ile ilgili bir günü kutlamazlar.kutlamak komik olur çünkü..Osmanlı 1. dünya savaşında çanakkalede kutul ammarede başarı kazandı ama sonunda dünyanın en büyük toprak kaybı ile yenildi.şimdi kalkıp çanakkaleyi ve kutul ammareyi zafer diye kutluyorlar.özellikle kurtuluş savaşına karşı alternatif olarak geliştiriliyor. pek de heveslisi var.bu mantıksızlık mustafa kemal döneminde yapılmazdı. 1930 lu yılların gazeteleri çanakkaleden küçük bir satırla söz ederler.

    YanıtlaSil
  26. Merhaba Mahfi Bey,

    Harika bir yazi olmus kaleminize saglik. Kripto paralar konusunda ne dusunuyorsunuz? Bugun cikan bir habere gore 500 milyar dolarlik bir buyukluge ulasmis. Bunun 240 milyar dolari sadece bitcoin cinsinden olan para. Bu buyukluk artik goz ardi edilemez bir buyukluk bence. Sizin dusunceleriniz ne? Nasil oluyor insanlar bu kadar paralari yatirabiliyorlar?

    Saygilar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      İnsanlar bu tür havadan kazançları seviyor. ABD Hazinesi gerçek anlamda karşı çıktığı ve önlem alacağını açıkladığı anda balon patlar diye tahmin ediyorum.

      Sil
  27. Kriz ve risk tanimlarinin farklari gibi.
    Kriz yonetimi: ortaya cikan sorunu cozmek icin.
    Risk yonetimi: ortaya cikabilecek yani daha kriz olmadan sorunu onlemek cozmek

    Kisaca risk yonetimi bizde yok.
    Yaziniz icin tesekkurler cok degerli bir yazi olmus.

    YanıtlaSil
  28. MB veya genel olarak merkez bankalari örnegin politika faizini (şu an biz kullanmasak da) nasil hesapliyor matematiksel olarak hocam? Internette Turkce veya Ingilizce bir aciklama, daha dogrusu formul bulamıyorum hocam, butun anlatimlar sözel. Ama bilgisayar mutlaka referans bir rakami hesapliyor olmali. Hic digilse bu formulde hangi veriler yer aliyor, nasil bir ortalama yöntemi kullanılıyor..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faizle ilgili ortak bir hesap yok. Genellikle reel faizin pozitif olması hedefleniyor. Yani nominal faiz (görünür faiz) den enflasyon arındırılınca geriye bir iki puan pozitif faiz kalmalı. Blogda reel faiz hesabıyla ilgili yazılar var.

      Sil
    2. Zamanin herhangi bir noktasinda bagimli ve bagimsiz degiskenler yer degistirebilir. Ama sifir noktasinda enflasyon faizi belirler, bagimli degisken faizdir diyebiliriz matematiksel olarak hocam, sadece bu faiz belirleme yöntemine bakarak dahi.

      Sil
    3. Aslinda faiz faizi belirliyor. Gecelik borc verme faizi artiyor, bu da kredi faizlerini haliyle mevduat faizlerini belirliyor. MB'nin faizi baska, bankalarinki baska.

      Sil
  29. Son faiz karariyla turkiye ekonomisinin toparlandigini dusunuyor musunuz? %11lik buyume ceplere ne zaman yansiyacak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir ekonomi faz kararıyla toparlanmaz. Faiz artırımı, kuru ve enflasyonu kısa süreliğine denetim altına almaya yarar. O süre içinde gereken değişiklikler, düzenlemeler yapılmazsa orta dönemde bu artırım işe yaramaz.
      % 11'lik büyüme ceplere yansıyacak bir büyüme gibi görünmüyor.

      Sil
  30. Hocam merhaba. MB'de Hazine'nin payı %50 den biraz fazla. Bu kar payı bütçe gelirlerine mi giriyor ve hangi kalemdedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütçe gelirleri içinde Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri kalemine giriyor.

      Sil
  31. Hocam eski Kemal Sunal filmlerinde köy satma,köy satın alma gibi olaylar geçiyor.Bu yasal olarak mümkün müydü 70'li yıllarda.Sonuçta köy de devlete ait değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yasal olarak mümkün değil ama uygulamada var. Birçok konuda olduğu gibi.

      Sil
  32. Hocam harika bir tespit olmuş teşekkürler.Bunu bir tespitle bağdaştırmak istedim.

    Elimde Değil ..

    Kızıyorum İşte !..

    Dünyanın Nasıl Döndüğünü

    Öğrettin de

    #Öğretmenim ..

    İçinde Dönen Dolapları ...

    Neden Öğretmedin.?..

    Arkamızdan oynanan oyunlari

    Goremiyoruz....

    YanıtlaSil
  33. BİLİMİN MİLLİSİ DİK DURUŞLUSU OLMAZ:milli duruş dik duruş gibi kavramlar siyasi hayatımıza girdi. bunun sonucunda herşeyin başına milli kavramı eklemeye başladılar.bu sorunları çözümleri bir sis perdesi arkasına koymaya başladı.ekonomi bir bilim dalıdır. millli ekonomik görüşde olamaz. ne yaparsan ne sonuç alırsından başka bir şey değil ekonomi basitçe. örneğin ürettiğinden fazla tüketirsen paran değer kaybeder.tl nin değer kaybetmesini istemiyorsanız yapacağınız cari açık vermemek yani ihracaatınız kadar ithal etmektir.bu basit gerçeği hiç bir milli adını verdiğiniz siyaset değiştiremez

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz ihracat ve ithalati karistiriyor olabilir misiniz. Niye ihracatim kadar ithalat yapayim?

      Sil
    2. ADSIZ 18.50 en fazla ihracaatın kadar ithalat yapman gerekir. aksi takdirde dışarıya borçlanırsın.borçlanmaya cari açık adını verdiler borçlanma olduğu sürekli gözden kaçırıyorlar.borçlanırsan paranın değeri düşer. aynı bugün türkiyenin düştüğü durum gibi.borçlanınca süreklide faiz ödersin

      Sil
    3. Ben de aynı şeyi söyledim ama siz sanki cari açık vermemek için ihracat kadar ithalat yapmalıyız gibi bir anlam vermişsiniz. Bu cevapla netlestirmissiniz.

      Sil
  34. Hocam sınırda duty free bölgelerinde kur normal kurdan biraz daha yüksek oluyor bunun nedeni nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmiyorum, bilen varsa yazsın lütfen.

      Sil
    2. eğer oraya kadar çevirmemişseniz, ve döviz ihtiyacınız varsa, satıcının eline düşmüşsünüz demektir. bu tür durumlarda da fiyatlar satıcı lehine olur. aynı zamanda bu tür yerlerde iş yapmak da daha maliyetli ve zordur, bu yüzden bir prim de olur.

      Sil
  35. DÜNYA TÜRKLERE DÜŞMANDIR;eğer bu önerme doğruysa türklerin çok kötü insanlar olması gerekir. yada dünyanın çok kötü türklerin iyi olması gerekir.türkiye cumhuriyeti kurulalı neredeyse 100 yıl oldu. hiç bir savaşa da girmedi. türkiyeye saldıran olmadı. bu durumda herkesin ağzında sakız gibi çiğnenen düşmanımız pek bol yada etrafımız düşmanlarla çevrili lafları saçma olmuyormu?.dünya biz edüşamnsa neden saldırmazlar?yada biz kimlere düşmanız. dünyaya mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arkadasım vaktin bol iyi güzel yazıyorsun da savas sadece silahla olmaz ki.

      Sil
    2. ADSIZ.18.47 düşmanlık nasıl yapıyorlar. bugüne kadar dünyadan ne düşmanlık gördük.somut örneklerle anlatırsan sevinirim

      Sil
    3. Ben genel bir sey soyledim. 100 sene hicbir savasa girmemis bir ulke niye gelismiyor? Biz kendimize dusmaniz. Darbelerle, ic karisikliklarla, toplumdaki sinir uclariyla cok zaman kaybettik. Biz kendimize nasil dusman olabiliyoruz?

      Sil
  36. MADENLERİMİZİ ÇIKARAMIYORUZ:zonguldakta maden kömürü erganide bakır ereğlide demir ramanda petrol her yerde bor değişik yerlerde fosfat linyit ve aklınıza gelen her türlü madeni çıkaran ve işleyen tesisimiz var.bunar herkesin gözü önünde coğrafya kitaplarında yaazan bilgiler. buna rağmen madenleri çıkaramıyoruz. 2023 te çıkaracağız diyenler var.gerçekten bu saçmalığı nasıl söylüyorlar anlayamıyorum.

    YanıtlaSil
  37. 'Dengesizlik' dengemizdir, ve, özeti budur:

    "Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş:(...)Bir örnek vereyim; faiz meselesi. Yasaldır ama haramdır."

    "Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) 2016 yılı Sayıştay Denetim Raporu yayımlandı. Bütçeden bir yılda 6 milyar 482 milyon 979 bin TL ödenek alan DİB'in, İslamiyet'te 'haram' olarak kabul edilen faiz yoluyla bir yılda 255 bin TL kazandığı belirtildi."

    YanıtlaSil
  38. Sosyal bilimlerde olasılıkların, öngörülemezliklerin, değişkenliğin çok olduğunu söylersiniz.

    21. yüzyıl dünyasında, ekonomisinde, paradigmalar değişmiş olamaz mı? Böylece, artık, faiz sebep enflasyon sonuç olamaz mı?

    Ya koşullar, paradigmalar değiştiyse ve faiz sebep enflasyon sonuç olduysa Mahfi bey? (Bunu, RTE'nin söylemleri etkisi altında kalarak sormuyorum.)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Denklem değil mi her sey? Olabilir bence.

      Sil
  39. Mahfi hocam 96 yılında iktisat öğrenimime başladığımdan beri yazılarınızı takip ederim.
    Halihazırda eğitmenlik ve danışmanlık yapıyorum ve iş dünyası ile ilgili sektörel eğitimler veriyorum.
    İş dünyasında özellikle problem çözme yetisi belki de en çok aranan yetileriden biri halinde. Ancak ben yazınızı analiz ederken doğru şeylere odaklanılması halinde bunun işe yarayacağını çıkarıyorum. Aksine yolunda giden işler üzerine yapılan gereksiz değişiklikler hem çalışanların motivasyonunu götürüyor hem de şirketlere zarar veriyor.
    Ekonomi ve ülke gidişatı bağlamındaysa kişisel hedef ve çıkarlar her zaman toplumsal çıkarların önüne geçtiğinden hamaset hastalığı bitmediğinden işimiz çok zor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kişisel hedef ve çıkarlar her zaman toplumun önünde. Biz toplum olmayı başarabilmiş değiliz.

      Sil
  40. hocam merhaba vakıfbank hisselerinin bazı grupları hazineye neden devredilir ki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten mülhak vakıfların hisseleri Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredilmiş ve işim özü bozulmuştu.

      Sil
  41. Yönetici tanımı gereği önceden sorunları görüp önlem alan kişidir.Batılı toplumlar 2050,nin 2060,nın 2070,in nasıl olacağını ön görüp bugün den önlem alırlar.nüfusları ne olacak.eğitim ne olacak.hangi alanda ne kadar yetişmiş elemana ihtiyaç olacak.teknoloji nasıl gelecek öncü sektörler hangileri olacak.Toplum bunlara bakılarak geleceğe hazırlanır.yönetimin görevi budur.İşte temel sorun burda iken,sevgili hocamın işaret ettiği sorunlar üretip enerjimizi boşa harcıyoruz.su pompasının boş basması gibi.Hocam saygı ve sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  42. benim düşünceme göre eğitim sistemimizin ve bunun devamı olan hayatımızın asıl sorunu problem yaratmaktan çok " sadece problemi çözmeye odaklanmak". Sürekli çözülecek bir şeyler olsa çözeriz ama problemin ne olduğunu hakkında bir fikrimiz yok. Birilerinin bize problemi göstermesi lazım. Problemin ne olduğunu anlayan ve onu teknik manada ortaya koyabilen bir eğitim sistemine sahip değiliz ve ona bağlı olarak böyle bir toplum hayatımız da yok.

    YanıtlaSil
  43. Türkiye kendi ortaya çıkardığı bu meseleyi çözebilir mi?

    http://xebatistihdam.blogspot.com.tr/2017/08/ihrac-khkleri-meclisten-gecer-mi-neden.html

    YanıtlaSil
  44. Piyasalar tam rekabetçi mi hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hangi piyasa?

      Sil
    2. Tam rekabet piyasası sadece ekonomi kitaplarında var. İdeal olanı anlatmak için.

      Sil
  45. Dolarin dusmesi ekonomin guclendigine mi isaret?
    Alt yapi yatirimlarinin yollarin koprulerin trenlerin ekonomiye katkisini ne vakit gorecegiz?
    Faizlerin dusmesi icin devletin daha fazla vergi almasi boyelikle devletin borclanmasi dustukce faizlerin dusmesi halkin cebinin dusen faizlerle birlikte paralanmasi harcama egilimini arttiri mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TL nin Dolara karsi 6 Kurus deger deger kazanmasi Ekonomiyi ne kadar güclendirdiyse o Kadar güclenmistir.

      Öyle bir ikinci soru sormussun ki, Olayin Bam teli.

      O köprüler, Otoyollar ve Tüneller var ya. sen simdi arabana bin. hic durmadan bütün gün durmadan bir Köprüden bir otoyoldan ve Tünelden gec. Bunu hergün aksatmadan 10 yil devm et.
      Senin gibi de 40 Bin kisi ayarla, onlarin da katkisi ile en gec 20 yil icinde ekonomiye katkisini görürsün.
      Ücüncü soruya cevap veremeyecegim. kusura bakma. Cünkü hicbir sey anlamadim.


      Sil
  46. Hocam okumus insanlarin boyle kendi turleri uzerine oz elestri kabilinden yaklasımlari ayni kafayi paylasmayan insanlarin icinde bu okumuslar hep yanlis lar algisi demiycem olgusu yaratiyor. anlasilmasi gereken ise bu kararlari alanlarin oyle okumayla isi pek yok. istediginiz kadar vurun test çözen cocuga ama ses gelmeyecek.

    YanıtlaSil
  47. Sizce Turkiyemize demokrasi everensel standartlarda demokrasi gelir mi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelir. Takip et, Agustosta Antalyaya kar yagdigi gün anla ki Evrensel Demokrasi Türkiyemize girdi.

      Sil
  48. Eskiler erdemin ışığıyla ortalığı aydınlatması için önce devlet işlerini yoluna koyarlardı.Devlet işlerini yoluna koyabilmek için ev işlerini yoluna koyarlardı.Ev işlerini yoluna koyabilmek için önce kendilerine çeki düzen verirlerdi.Kendilerine çeki düzen verebilmek için önce düşüncelerini yoluna koyarlardı.Düşüncelerni yoluna koyabilmek içinse önce bilgi eksikliğini giderirlerdi.
    İnsan ve insanlardan oluşan bir toplum olarak bir şeyin imkansız olduğuna inanırsak,aklımız bunun neden imkansız olduğunu bize ispatlamak üzere çalışmaya başlar.Ama bir şeyi yapabileceğimize milletçe inandığımızda, gerçekten inandığımızda, aklımız onu yapmak üzere çözümler bulmak konusunda bize yardım etmek için çalışmaya başlar.Önemli bir takipçi sayısına sahip bu platformda bu anlayışı geliştirebiliriz.Çünkü,bu ülkede ümidini yitiren insanların, toplumların ve devletlerin kaybedecek bir şey kalmaz.

    YanıtlaSil
  49. Yeni bir KHK çıkarttık ya. Artık birbirimizi rahat rahat öldürebileceğiz. Her şey mümkün, ümidimizi kaybetmeyelim, Let's make Turkey Great...

    YanıtlaSil
  50. Hocam rakı ve acı şalgam ikilisini denediniz mi? Sever misiniz?

    YanıtlaSil
  51. Nukleer santrallerin islemesiyle sanayimizde bir buyume cari acigimizda bir kuculme olacak mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elektrik enerjisi sanayimizin önünde bir engel değil. O nedenle nükleer enerji gelince sanayimizin büyümesi söz konusu olmaz.

      Sil
  52. 2018de borsada yukari yonlu hareketler olur mu

    BorSA kAPLANI

    YanıtlaSil
  53. güzel bir karamizah örneği olmuş. khk demokratik cumhuriyeti ve başındaki arkadaşla ilgili olarak ben sadece iç siyaset malzemesi olarak ekonomik (!) yorumlar (?) yaptığını sanmıyorum; bu işten rant sağlayan, örneğin forex piyasasında işlem yapan yakındaşlarına da kar sağladığı kanaatindeyim. er yarın Hakk divanında bellolur.

    YanıtlaSil
  54. Hocam, konu dışı olacak ancak yine de sormakta yarar var.
    2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmayı düşünmez misiniz? Adaylık için bir partinin sizi aday göstermenin yanısıra, 100.000 imza ile de aday olabilirsiniz. Eğer düşünürseniz ilk imzayı ben vereceğim.

    YanıtlaSil
  55. Hocam yazınızı elimde olmadan kahkahalar atarak okudum, 2 sene kadar önce atandım ve KPSS'ye yıllarımı verdim diyebilirim, şimdi dans kursuna gidiyor, şehir şehir gezip tadını çıkarıyorum ama içimde hep bir eksiklik ve boşluk duygusu vardı, tabiki de var, neden olmasın ki, o kadar çok sınava ve mülakatlara girip çıktım ki bünye problem çıksın, çözeyim istiyo hala:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!