Orta Gelir Tuzağında Son Durum
Bir ekonominin belirli bir kişi
başına gelir düzeyine ulaştıktan sonra orada sıkışıp kalması haline orta gelir
tuzağı denir. Orta gelir tuzağı bir ekonomide kişi başına gelir düzeyinin belirli
bir aşamadan öteye gidememesi halini ya da belirli bir gelir düzeyine
ulaştıktan sonra durgunluk içine girilmesi durumunu özetleyen bir yaklaşımdır.
Orta gelir tuzağı genellikle bir ekonominin yoksullukla savaşımda başarı elde
etmesi ve belirli bir yapısal değişimi sağlamasıyla kişi başına gelirini
yükseltmesi ve sonrasında aynı atılımı sürdüremeyerek yüksek gelir grubuna
geçememesi sonucu ortaya çıkar.
Orta gelir ölçüsü olarak hangi
kişi başına gelir düzeyinin alınacağı konusunda iki görüş var: İlki Dünya
Bankası’na ikincisi de bana ait. Dünya Bankası 2018 yılı Dünya Kalkınma
Raporunda ülkeleri gelirleri göre şu şekilde sınıflandırıyor:
Kategori
|
Kişi Başına Gelir
(USD)
|
Düşük Gelirli Ekonomiler
|
1.005 ve daha az
|
Düşük Orta Gelirli Ekonomiler
|
1.006 - 3.955
|
Üst Orta Gelirli Ekonomiler
|
3.956 - 12.235
|
Yüksek Gelirli Ekonomiler
|
12.236 ve daha fazla
|
Bu tabloya göre 1.006 USD ile
12.235 USD arasında kişi başına gelire sahip ekonomiler orta gelirli ekonomi
olarak kabul ediliyor.
Benim kriterim daha basit. Kişi
başına ortalama geliri dünya kişi başına gelir ortalamasını geçememiş ülkeler
orta gelirli ülkeler olarak kabul edilebilir. Örneğin 2018 yılında beklenen
dünya kişi başına gelir ortalaması 11.114 Dolardır. Bu ortalamanın altında
kalan ülkeler orta gelir düzeyini geçememiş ülkeler olarak alınabilir. Bu
ülkeler eğer dünya ortalamasını geçemiyorlar, o düzeye takılıp kalıyorlarsa o
zaman orta gelir tuzağında kabul edilirler.
Ekte sunduğum tablo 1990 yılından
bu yana dünyada ve Türkiye’de kişi başına gelir ortalamasını sergiliyor. Bu
tablodan giderek dünyada kişi başına ortalama geliri ve Türkiye’nin kişi başına
gelirini yıllar itibariyle bir grafikte bir araya getirelim (2018 yılı
tahmindir.)
1990’lardan bugüne baktığımızda Türkiye’nin
2001 krizi sonrasında orta gelir tuzağından çıkış yolunda bir hamle içine
girdiği gözlemlenebiliyor. Küresel krizin yarattığı geçici düşüş bir yana
bırakılırsa bu çıkış hamlesi 2017 yılına kadar sürmüş, 2017 yılında ivme kaybı
yaşanmış ve 2018 yılında da kayıp hızlanmış görünüyor.
Çıkışın ve düşüşün nedenlerine
baktığımızda karşımızda bazı somut ipuçları bulunduğunu görebiliyoruz: (1) 2001
krizi sonrasında Türkiye, IMF desteğinde ve gözetiminde Güçlü Ekonomiye Geçiş
Programı adı altında bir program uyguladı. Bu program 2008 yılı ortasına kadar
sürdü. Sonra Türkiye, IMF programından çıktı ve kendi programını uygulamaya
başladı. Başlangıçta IMF programına benzer disiplinde olan bu program zamanla
gevşedi ve tümüyle sahneden kalktı. (2) Türkiye, Avrupa Birliği ile 2005
yılında tam üyelik müzakerelerine başladı. Bu müzakerelerin ciddi biçimde
yürütüldüğü 2005 – 2009 arasında Türkiye’ye yılda ortalama 18 milyar Dolar
doğrudan yabancı sermaye yatırımı karşılığı döviz girdi. Bu ortalama,
Cumhuriyet tarihinin rekorudur. 2009 ve sonrasında bir daha hiçbir yıl böyle
bir ortalamaya ulaşılamadı. Çünkü Türkiye - Avrupa Birliği üyelik müzakereleri
hızını ve ciddiyetini kaybetti. İzleyen yıllarda doğrudan yabancı sermaye
yatırımı şeklindeki döviz girişinin yerini dış borçlanma aldı. (3) Türkiye, bu
dönemde, sık sık seçimler yaptı. Bu seçimler ekonominin hedeflerini
kaybetmesine ve popülist uygulamalara geçilmesine yol açtı. Öyle olunca da
yapılması gereken yapısal reformlar yapılamadı. 2001 krizi sonrasında bankacılık
kesimi ve kamu mali disiplini alanlarında gerçekleştirilen yapısal reformlar,
teşviklerin yeniden düzenlenmesi, vergi gibi ekonominin diğer alanlarına
yayılamadı. Yargı ve eğitim alanında geçmişe göre daha da geriye giden
düzenlemelere geçildi. (4) 2017 yılından başlayan ve 2018 yılında daha da
hızlanan ivme kaybında giderek yaygınlaşan ahbap çavuş demokrasisi ve ahbap
çavuş kapitalizmi uygulamalarının olumsuz etkileri öne çıktı.
Ek Tablo: 1990 – 2018 Arası Kişi Başına Gelir: Dünya Ortalaması ve
Türkiye (USD) (Kaynak: IMF, World Economic Outlook Database.)
1990
|
1991
|
1992
|
1993
|
1994
|
1995
|
1996
|
1997
|
1998
|
1999
|
|
Dünya
|
4.397
|
4.490
|
4.752
|
4.627
|
4.901
|
5.390
|
5.462
|
5.377
|
5.283
|
5.399
|
Türkiye
|
3.747
|
3.686
|
3.817
|
4.259
|
3.024
|
3.877
|
4.096
|
4.221
|
4.287
|
4.019
|
2000
|
2001
|
2002
|
2003
|
2004
|
2005
|
2006
|
2007
|
2008
|
2009
|
|
Dünya
|
5.578
|
5.466
|
5.508
|
6.108
|
6.776
|
7.267
|
7.773
|
8.666
|
9.389
|
8.785
|
Türkiye
|
4.219
|
3.054
|
3.589
|
4.643
|
5.953
|
7.278
|
7.899
|
9.563
|
10.692
|
8.882
|
2010
|
2011
|
2012
|
2013
|
2014
|
2015
|
2016
|
2017
|
2018 T
|
||
Dünya
|
9.487
|
10.398
|
10.468
|
10.639
|
10.800
|
10.105
|
10.132
|
10.603
|
11.114
|
|
Türkiye
|
10.476
|
11.141
|
11.553
|
12.395
|
12.022
|
10.915
|
10.817
|
10.537
|
8.715
|
humalar bitince biz
YanıtlaSilHocam biraz konu dışı olacak bir sorum olacaktı Temel Yıl Seçiminin Reel Gayri Safi Yurt İçi Hasıla üzerindeki etkilerini azaltmanın yöntemleri nelerdir ?
YanıtlaSilTemel yılın çok normal bir yıl olması lazım.
SilYazınız için teşekkürler sayın Hocam.
YanıtlaSilSağ olun.
Sil
YanıtlaSilKıymetli hocam bir iktisat öğrencisi olarak günlük,aylık,yıllık olarak sizce hangi parametreleri hangi kaynaklardan takip etmeliyiz bu konuda tavsiyeleriniz nelerdir ?
Bu soru hoca tarafından defalarca yanitlandi. Bence bir iktisat öğrencisi olarak kendinize yapacağınız en büyük iyilik öncelikle tembellikten kurtulmak.
SilHenüz ikinci yılım ve Mahfi Hocayı keşfedeli bir yıl kadar oluyor.Bu sürede elimden geldiğince yazılarını kaçırmadan okumaya ve sonrasında yorumlarına göz gezdirmeye çalışıyorum.Pek tembel sayılmam ama gözümden kaçmış demek ki. Anlayışınız ve yorumunuz için yine de teşekkürler :)
SilKaleminize sağlık
YanıtlaSilTeşekkürler
SilHocam merhaba,
YanıtlaSilTürkiye IMF disiplinine hiç hazır değil, zihniyetimiz her alanda gayriciddi. Ne zamana kadar sürer bu tutum?
Saygılar.
IMF Gelene kadar sürer.
SilTürkiye yönetimi ile Venezuella yönetimleri arasında benzer yönler var.
Sil2007 yılında Venezuella, IMF ve Dünya bankasının yaptırımlarından kaçmak için
tüm borçlarını bu kurumlara 5 yıl kadar erken ödeme yaptı.
Şu anda IMF ile çalışmayı düşünmüyorlar, ancak IMF den kullanabilecekleri bir SDR
rezervleri var.
Venezuella'nın yüzde 1.3 milyon luk 2017 enflasyonu sonrası, IMF 2019 için yüzde 10 milyon
enflasyon tahmini yaptı.
Türkiye'nin de benzer şekilde, 2018 aralık ayındaki koşulları düşünerek, IMF ile çalışmak isteyeceğini düşünmüyorum. İlerdeki değişen koşullar ne gösterir bilemiyorum.
Sorun yazdığınız gibi gayriciddi olmak ve her ülkede olması gereken bazı öngörülebilir yönetim
kriterlerinden uzak olmak.
Venezuella ile Türkiye arasında ciddi fark var. Türkiye, 2001 devalüasyonundan sonra ciddi bir kalkınma hamlesi yaşadı. Bu sebeple bizde kura bağlı şoklar dalgalı kur sayesinde hemen tolore ediliyor ve ihracat,ithalatı yakalıyor.Devalüasyon duruyor. Venezuela ise petrole dayalı bir ülke olduğu için petrol fiyatı düşüşünde buradan görülecek zararı tolore edemiyor. Venezuella, bu yönden daha çok Yunanistan'a benziyor. Çünkü Yunanistan euro kullandığı için parasını devalue edip ihracatını arttırma şansına sahip değil bizim gibi.. Bu konuda şanslıyız...
SilImfye gitmeyelim ama gitmiş gibi mali disiplinimizi korursak kısa zamanda toparlanırız..
Toplarız mı topu mu atarız iyimser polyanna? Kısa zamanda toplarız nalları yada nalları dikeriz bence.
SilSemt Pazarı dağılırken Toplamayalım da dökülenleri fakirlikten...
Adsiz 08:31, ne demek istediniz simdi? Komiklik yapmaya calisacaginiza ne diyecekseniz onu soylesenize. 'Toparlayamayiz cunku su yuzden, bu yuzden' baslangic icin iyi bir sablom olur. Siz gelistirirsiniz.
SilEmeğinize sağlık hocam,
YanıtlaSilIMF den para almadan program alamıyor muyuz?
Selamlar
IMF programı zaten ciddi reformlar içerir bunu Ekonomistlerde tavsiye ediyor yani mutlak süretle IMF den program almanıza gerek yok. Yapısal reformlar yapın diyecek IMF, Bunu zaten bizim ekonomistlerde söylüyor. IMF ye gitmemek için bunları zamanında yapın diyorlar ama yapılmadığı için IMF ye gidiliyor. IMF hem para veriyor hemde reformları sıralıyor. Bizim ekonomistlerde para almaya gerek kalmadan reformları yapalım ekonomi durmasın diyor geçişi zamanında yapmazsanız sonra tedavi için doktora para ödersiniz. Fakat hasta olmayacak şekilde yaşarsanız doktora para ödemeden önleminizi alarak sürekli kendinizi yenilersiniz hem doktora para ödemezsiniz hemde ilaç almazsınız.
SilSizin dediğiniz ben hasta olmaya razıyım ama doktora para vermeden tedavi olayım demek. Önemli olan hasta olmamak ve hasta olduğunuzda hastalığı kabul edip tedavi olmak. Biz ne hastalığı kabul ediyoruz ne tedaviyi sorun bu işte.
Selam,
SilImf den direk cash olarak hesaba para gelmiyor,
Anlaşmaya bağlı olarak,
değişik aşamalar ile kontrollü gönderilen bir para var.
Genellikle IMF çıpa olarak ekonomi yönetiminin dış dünyaya
sunduğu bir program olur. Dış dünyaya güven vermek amaçlı olarak yapılır,
Program garantörü IMF olduğu için ekonomiye duyulan güven seviyesinde artış olur.
Türkiye'nin açmazı, IMF ile çalışmamak değil,
Türk hükümetinin IMF ile çalışamaması.
Türk hükümeti para ve harcaması konusunda bağımsız olmak istiyor,
IMF ise bunun büyük bir kısmını kontrol altında tutmak istiyor.
Selamlar.
SilKorkut Borotav hocanın "İmf'siz İmf programı" başlıklı yazısı ile birlikte Duvar gazetesi yazarı Bahadır Özgür'ün "Bu kriz zaten McKinsey'in eseri değil mi?" başlıklı yazısını zaman ayırıp okuyabilirseniz; aslında hükümetin 2008'den sonra dahi bir çok konuda İMF programına sadık kaldığını göreceksiniz. Şimdi ki sıkıntı ülkenin dış borç bulmaya daha çok ihtiyacı olması ve bunun üzerine bu borcu bulmakta sıkıntı yaşayıp yaşayamayacağı. En kolay yolu İMF olacak ama kaç seçim İMF'ye borç verir hale geldik eskiden borçluyduk popülizmi ile seçim idare ettikleri için yaladıklarını yutmak istemiyorlar. Yani en azından Mart seçimlerine kadar.
Imf dar boğazı aşmak için ülkelere fon sağlar ve paranın uygun yerlere verilmesini gözetir. Yani fondan gelen parayı yandaşa dağıtamaz har vurup harman savuramazsın. O nedenle mc kinsey ile göstermelik ımf bemzeri bir uygula yapıyormuş gibi gösterilip dış fonlar ülkeye çekilecekti. Başta fon yönetimleri sıcak bakarken Türk halkının ekonomiye ve ekonomi yapıcılara güven duymaması neticesinde dış yatırımcılar durup "arkadaş sen kendi halkını ikna edememişsin vatandaşın sana güven duymuyorsa biz neden sana güvenip paramızı riske sokalım" deyip kapıyı kapatmışlar. Gelinen noktada 31 marta kadar stepne olarak, yerleşiklerin döviz mevduatlarını çıkardıkları döviz ve altın tahvilleriyle bir yıl boyunca elde tutup koltukları elde tutma stratejisi sahnelenicek sanırım.
SilHocamızınfa belittiği gibi ab normları ve güçlü ekonomi programları çöpe atılalı yıllar oldu.
Mahfi beyi yazılarından ötürü tebrik eder aydınlanmamıza vesile olduğunu belirtir saygılar dilerim.
Guzel yorumlar var, ancak su 'dunyaya guven verir' kismini parasi olan uc bes bati + asya ulkesine garanti verir seklinde duzenlersek daha anlasilir olur. Borcla buyuyen birey, kurum ve ulke farketmez, 'bagimsiz' hareket edebilmesi icin borcunu odemesi, odeyebilmek icin de ya bir donem kemer sikmasi ya da mevcut varliklarindan vaz gecmesi gerekir. Borcsuz buyumenin yolu ise tasarruf ve bu tasarruf ile dogru yatirimlari yapmaktan gecer.
SilIktidara gelen kim olursa olsun (kimi daha az kimi daha fazla olsa bile) yamyam gibi kamu malina saldirdigi bir cografyada ikinci secenek hicbir donem islemedigi icin borc verenlerle iyi gecinip onlarin tavsiyesine uydugumuz donemlerde buyuyor, geri kalaninda da lanet okuyoruz.
hocam 1994-2001-2009 ve 2018 yıllarındaki belirgin gelir düşüşü dolar bazında bariz. dolayısıyla bu makro ve mikro iktisadi olarak döviz kurlarına olan hassasiyetimizin ne kadar derin olduğunu da ortaya koymaktadır. bir de kişi başı gelirimizi önemli ölçüde borçlanmayla artırmış bulunuyoruz. oysa 2002 öncesinde tarım,hayvancılık ve sanayinin büyüklüğüne baktığımızda bu alanlardaki üretim artışıyla daha çok kişi başı gelirimiz artmıştı. oysa 2001 sonrasında dış borçlanmalara dayalı bir gelir artışı sağlanmış ve büyüme-gelir artışı zemini tamamen dış borçlanma üzerine kurulmuş. ciddi derecede sanal gelir artışı sağlanmıştır. oysa reel artış aslında daha düşüktür.
YanıtlaSilbazi yorumcular piyasada tl bazinda nakit sikintisi yasandigindan dolarin 10,21 olabilmesinin hayal ve fantazi olacagini söylüyorlar..sizin gorusunuz nedir sayin hocam? Saygılar
YanıtlaSil10,21 hayal. 10,2095 olacak....
SilBir sloganları vardı. "Hayeldi gerçek oldu" diye. O hayelde gerçekleşir belki yarın belki yarından da yakın!
SilŞahabettin Batarel' un yorumlarını arar olduk. Kendisini bekliyoruz.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilSelam Kardeş,
SilTeşekkür ederim.
Mahfi Beyin yazdığı 3. maddedeki yorum çok hoşuma gitti.
O maddenin özellikle Türkiye için uygulanırsa, ekonomik performansı
arttıracağını düşünüyorum.
Şahabeddin bey
SilMahlasınızla iğneleme yaparak yorumlar yazmanız güzel. Gerçek bilgi ile nüktedanlık yapmak pek azaldı günümüzde. Teşekkürler yazdıklarınız (ve yazmaya devam edecekleriniz) için.
Kimliğinizi, hayatınızı ifşa etmeyecekse, size bazı sorularım var.
Yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla; ya yıllar boyu kamunun ekonomi ile ilgili bir departmanında çalışmışsınız, ya da özel sektörde muazzam bir tecrübeniz var. Şu an aktif olmadığınızı, belki de emeklilik günlerinizi yaşadığınızı düşünüyorum.
Kamuda değil, özel sektörde görmüş geçirmiş olduğunuzu tahmin ediyorum.
Soru 1: Bir şirketin yönetim kurulu üyesi miydiniz?
Soru 2: Bir K.O.B.İ.'nin yöneticisi veya patronu muydunuz?
Eğer geçmişte yönetici veya patronsanız; basiretli bir patron olduğunuz, daima sadece kendi cebini düşünen bir patron olmadığınız aşikâr. Yazdıklarınız bunun ispatı.
Sakıncası yoksa, soruları cevaplar mısınız?
Sana ne adamın geçmişinden turşusunu mu kuracaksınız? Yazıyla ilgili yorum yapın katkı verin lütfen.
Sil1- kayıt dışı ekonomi hakkında bir yazı yazacak mısınız sayın hocam?
YanıtlaSil2- fed yine faiz artırdı 2019’da da 3-4 sefer artıracağını düşünülüyor. Avrupa merkez bankası da keza öyle. Yani kredi kapıları kapanıyor. Bu konu da merak konusu. Nereye doğru gidiyoruz.
3- 2008 krizi küresel krizdi ama 2018-19 bize özel olacak. Yani küresel krizden herkes etkilenir, Herkesin kötü olması durumuyla sadece bizim krize girmemiz durumu arasında ne gibi farklılıklar oluşur pozitif veya negatif.
Yazınız yine çok güzel olmuş herşeyi açıklar nitelikte. Teşekkürler.
Selam Süleyman Bey,
Sil1- Türkiye'nin kayıt dışı ekonomi sorunu çok uzun zamandır var. Kayıt dışı devlet kurumlarına ticaret erbabının güvenmemesinden ortaya çıkıyor. Türkiye kayıt dışı ekonomisinin temel sebebi bu.
Kayıt dışının zararlarını hepimiz biliyoruz, son 4 yıldır farklı bir sorunumuz olmaya başladı. Kayıt içindekiler, devlete olan borçlarının ödemiyorlar. Kamu af çıkarmış, maliyeye olan borcunun bir kaç ayını iş adamı ödemiş, sonrasını ödememiş. Çünkü, affa başvurduğu sürece kamu borcu sebebi ile yaşadığı sıkıntıları aşmak için affı kullanmış, sıkıntı bitene kadar, sgk ve maliye borcu yoktur yazısını alıp iş yapmış, işin hak edişini aldıktan sonra 18 taksit ile yapılandırdığı kamu borcunun 16 taksidini ödemeyi bırakmış. Sonra devlet yine af çıkarmış, çünkü devlete iş yapabilecek firmalar borçları sebebi ile kamu yasaklısı olmaya başlamış. Sistem tekrar hata üzerine kurgulanmaya devam etmiş.
Aflar kamu kurumlarına güvene ciddi bir zarar verdi, iş adamlarını daha çok kayıt dışına doğru itmeye başladı.
40'lı yıllar ile beraber, Türkiye'de sermaye sahipliği sorunu başladı, yani sermayenin gerçek sahibi, dışlanmamak için başkalarını sahip olarak gösterip iş yapma yoluna gitti.
2000li yıllar ile beraber sermayeyi yurt dışına çıkarıp, kredi ile Türkiyede iş yapmak sermayeye devletin dokunmasını engellemek için hamleler yapıldı.
Günümüzde ise, varlıkların yurtdışına transferi başlandı. İnsanlar, kira geliri almak istiyorlar ise, İspanya, Londra, Amerika gibi yerlere para yatırıp, kira gelirini oradan elde etmeye yöneldi.
Bu sebeple devlet sürekli, varlık barışı çıkartıp, barışın süresini uzatmaya başladı. Şimdi 6 ay kadar daha uzatılmış.
Bunlar kayıt dışı için temel sıkıntılar.
2- Borç para bulmak zorlaşacak. İngiltere'ye yerleşen bir arkadaşım yeni ev aldı. Yıllık %4.1 faiz ile almış. Nakdi vardı, bu oranı görünce nakdinin kullanmak istememiş. Türkiye'nin hazinesi %7 ile borçlanıyor. Bu ciddi bir sorun. Bir devletin %7 borç alması, çok ciddi bir kaynak transferi anlamı taşır.
3- Ekonomi temelinde eksik olan verimlilik, hangi aşamada olur ise olsun kriz doğuruyor. Dünya genelinde kredi ve üretim genişlemesi her zaman var olan bir sorun, bu sorunu en aza indirgeyen temel unsur verimlilik artışı. Kredi genişleme sürecinde Türkiye, verimlilik artışını sağlayamadığı için, kredi daralmasında kaybı daha yüksek olacak dünyaya göre. Bunu hemen, yukarda Mahfi beyin hazırladığı, dünya ortalama gelir dağılımından anlayabiliriz. Türk insanı gelirini dünya ortalama verimlilik ile üretim yapan insanına göre daha hızlı ve daha fazla kaybediyor.
Kredi genişleme sürecinde Türkiye, verimlilik artışı yapabilse idi, kredi daralması sürecinde dünya ortalamasının üzerinde bir gelir seviyesini bulurdu.
1 kauıt dışı ekonomiyi osman altuğ yıllaedan beri anlatır ama iktidar uygulamak taraftarı değil oy kaybetmeyi göze alamazlar.
Sil2. Fed gerekirse iki faiz artırımı yapacağını açıkladı
Bize dışardan para yok anlayacağınız. Bindik bir alamete gidiyoz kıyamete diyelim mi?
3 Krizde tek yakalandık globalde krizize gireriz korkusundan helişen piyasalardan çekilme olacak. Korkarım ki mevcut dış yatırımcılar ve hatta gurbetciler nakit hisse altın varlıllarını bulundukları ülkelere heri taşımaya hazırlanıyorlar.
Bu cevabı belli soruları böylelikle cevaplayıp hocamızı biraz dinlendirelim.
Bizim gibi ülkelere kriz müthiş fırsat olur, Eski üretim oratadan kalkar yenisi gelir ve yeni bir ivme kazanmaya başlar ekonomi. Daha öncede belirtmiştim keşke biran önce kriz olsa ve hemen yeniliklere başlasak biran önce eskiler kapansa yeniler açılsa ve değişim yaşansa ama malesef krizi uzattılar. Ozamanda söylemiştim krizi uzatmak ileri taşımak daha ağırlaştırır çok daha zorlaştırır ve aynen öyle yapıldı.
YanıtlaSilBizim gibi değişimi yakalayamayan ülkelere kriz her zaman fırsat olur ve zamanında yapılmayan yapısal reformlar dediğimiz değişim yeni nesiller tarafından yada mecburi olarak çıkarlar ve değişime ayak uyduran yenilikçi yaklaşım ivme kazancını ortaya çıkarır. Malesef eski kafaların zamanında yapması gereken değişimleri görmedikleri için bu şekilde zaten gidiyorum zanneder ama malesef iş zora girince dönmüyor artık der.
Eski nesil ile yeni nesil arasında herkesin bildiği farklar vardır ve bu farklar türketim alışkanlıklarında çok ciddi ortaya çıkar yeni nesil ortaya yeni fikirler ve kendi neslinin istediği reformları orataya koyunca, eski yapılan ortadan kalkmaya başlar. Eskiyi ortadan kaldırmak için bizde malesef krizler gerekir yok olmadan kendiliğinden ortadan kalkmazlar diretirler ve sadece kendi alışkanlıkları ile üretmek ve tüketmek isterler ve bunları yıkmak çok zordur yada imkansıza yakın sebebi ise devlettir devlet eski tip üretimi değer yaratıyor diye korur kollar ve yeniliğin ortaya çıkmasını önler aslında kendine yaptığı en büyük zarardır.
Değişim sürecini yaşamadığınız zaman sistem sizi değiştirir ama bu değişim sancıı olur işte ve buna kriz denir, Çünkü ortaya çıkan eski olanın kaldıramadığı bir süreçtir buna karşı tepki veremez olunca biz buna kriz diyoruz. İşte bu krizi yaşamamak için zamanında yapılması gereken değişim süreci ortaya çıkmadığı için bu krizler kaçınılmaz olur. Erken evrede yakalarsanız çok hasar olmadan değişimi kabul ederseniz sonuç yine hızlı şekilde atlatılır, Fakat krizi geçiktirmek yada ötelemek hasarın çok daha fazla olmasına sebep olur işte o noktada ilaç tedavisi yetmez ameliyat gerekir malesef.
Zamanında kriz olsaydı şuan yukarı doğru ivme kazanmaya başladığımız dönem olurdu. Fakat eski kanunlar yasalar alışkanlıklar ve üretim teknikleri ile devam ederek zorlayarak motoru yakıyoruz farkında değiliz.
Kriz güzeldir demiyorum yanlış anlamayın, Bahsettiğim zamanında değişim sürecini yakalamak fakat bu değişim sürecini yakalayamazsanız erken uyarı sistemi ile erken krize yada şoka girerseniz anlarsınız bunun daha devam etmeyeceğini yolunuza değişimi başlatarak devam edersiniz. Erken olsaydı kriz dediğim bu olay. yoksa keşke bu evreye gelmeden değişim süreci yaşansaydı.
Bundan sonrası IMF li olur, yani IMF siz programı kaçırdık çünkü şimdi paraya da çok fazla ihtiyacımız var ve bu parayı bize sağlayacak tek yer IMF dir. Başka kimse böyle para vermez ve verdiğinin karşılığını denetleyemez. Kısaca bilerek IMF ye gitmiş olacak ülkemiz.
Siz kendiniz zamana göre değişmezseniz, Birileri sizi zamanı gelince değiştirir.
HZ. Ali güzel bir sözü vardır; 'Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, yaşadığınız zamana göre eğitin.'
Size katılıyorum. Türk insanı kriz çıkmadan değişime razı olmuyor.
SilAynen size katılıyorum Türk insanı yumurta bir yere gelmeden hareket etmez. Kimse kusura bakmasında durum aynen bu şekilde mutlak patlak vermesi lazım yıkım olmalı ki aklımız başımıza gelsin. Oy verdiğimiz partilerde bizi güzelce öpmeden aklımız başına gelmeyen bir topluluğuz. bizde oto kontrol yok yönetimde mutak itaat var mutlak bağımlılık var sözde tüm sorumluluk bizi yönetende ama aslında sorumlu olmak duygusu yok ki sorumluluk olsun. Tebrikler güzel tespit
SilHocam, kişi başına gelir, aslında, kısmen sanal değilmi? Her ülkenin, coğrafyanın, kullandığı para biriminin değişkenlerine bağlı değilmi acaba. Evet, kısmi bir, gösterge niteliği taşımakla beraber, dolar, euro kullanan ( direkt kendi parası olan) ülkeler arasında bile, çok ciddi-küçük görülmeyecek kadar, büyük refah farklılıkları var. Hatta SAGP bile , yakınsak bir yaklaşım olsa dahi, sanki aramak istediğimizi, ulaşmak istediğimiz, reel istatistik değerini verememekte,hatta dünya ekonomistleri arasında, bu konu çok tartışılmakta.
YanıtlaSilBir önceki yazımda aynı yorumu paylaşmıştınız oraya yazdım yanıtımı.
SilİMF nin, nelerin karşılığında, bizi fonladığını, programladığını unutmyalım. Onun yerine, Dünya görmüş, çok önemli , çok iyi eğitimli, kadrolar var ülkemizde, ahbap, çavuştan, kendi ekonomistlerimize, kendi teknotralarumıza inanmalıyız.
YanıtlaSilAklı başında ekonomistlerimizin söyleyeceği şeyler IMF'den farklı olmaz. Tek fark o ekonomistler para veremez IMF erir.
SilHocam bazı esnaf market ve şirketlerin enflasyonla topyekün mücadele için yapmış oldukları indirimler enflasyonu düşürmede ne kadar etkili sizce.
YanıtlaSilÇok düşük.
SilÇok düşük değil hiç etkisi olmaz, çünkü devam eden bir fiyat indirimi söz konusu değil.
Sil2008 krizinin etkisiyle yaşanan düşüş 1810usd. 2017-2018 tahmini düşüş 1822usd ! Tabi bunda kur fırlamasının etkisi en çok olandır muhtemelen. Ama yine de sorun olduğu gerçeği değişmiyor. 2002-2008 arası ne kadar da güzelmiş :(
YanıtlaSil2002 - 2008 arasında IMF programı var ve AB ile ciddi müzakere var.
SilHocam o taraftan kendimizi iyice soyutladık artık. IMF'ye gitmenin ya da Avrupa ile müzakerelere tekrar başlamanın imkansız olduğunu düşünüyorum. Çünkü bunların gerçekleşmesi iktidarın itibar kaybı demek bence. Böyle konuşunca da Batıya el açmışız gibi hissediyorum ama gelişmişlikleri ortada. Onları örnek almaya mecburuz. Kopyalamaktan bahsetmiyorum yanlış anlaşılmasın. İyi olanı kuzey,güney,doğu,batı farketmeksizin kendimize uyarlamaktan bahsediyorum. Bunun ne demek olduğunu da herkes bilir. Yapısal reformlar yapısal reformlar :):)
SilSanki şu kişi başına milli gelir tablosunda Avrupa Birliğine girme çabalarının yoğun olduğu dönemde gelişim göstermiş gibi. Yanlış mı düşünüyorum.
YanıtlaSilKesin doğru düşünüyorsunuz.
Sil2001 ve 2018 devalüasyonlarındaki düşüşler çok benzer. Buraya bakarak 2021 ve sonrasında yeniden ortalama üstüne çıkış olacağını söyleyebiliriz.
YanıtlaSilAncak bir şartla; imf ile anlaşma yapılmazsa. Eğer anlaşma yapılırsa yine yüksek faiz düşük kur türbulansına gireriz önce yükselir sonra tekrar çakılırız.
Reis'i devlet yatırımlarının devamı konusunda desteklemiyorum.
Ancak Reis, düşük faiz, yüksek kur israrında haklıdır. Bu politika sayesinde dolar 5-6 bandına kıstırılacaktır.Cari denge artıda kalmaya devam edecektir. Para , finans sektöründen reel sektöre-borsaya akacaktır ve dış borçlanma yapılmadan, büyüme devam edecektir...
Merak etmeyin cari denge fazla verdiği için dolar yükselmeyecek ve enflasyon da yükselmeyecektir. Çünkü ülkemizdeki enflasyon, kura bağlı maliyet enflasyonudur...
Dolayısıyla para , dolar , faiz, reel sektör seçeneklerinden reel sektör seçeneğine gidecektir . Çünkü diğer 2 seçenek artık para kazandırmayacaktır.
Doların 5 tl altına düşmesine kesinlikle izin verilmemelidir. Merkez bankası gerekli faiz düşümünü zamanında yapmalıdır. Geçmişteki hatalardan ders çıkartmalıyız.
Eğer "reis" düşük faiz yüksek kurda gerçekten ısrar etseydi mb eylülde 625 puan faiz arttıramazdı. Ayrıca kurun yükselmesini iktidar gerçekten umursamasaydı Brunson da serbest bırakılmazdı ve doların 8'lere çıkmasına müsade edilirdi. Ancak böyle bir senaryoda sizin de belirttiğiniz gibi mevcut enflasyon maliyet kaynaklı olduğu için tüfe belki şu anda %30 ları üfe de %50 leri geçmiş olurdu ki bu da iktidarın asla istemeyeceği bir durum.
SilYani demek istediğim akp oy kaygısı ile boş hamasete çokça başvuran ancak iş zora geldimi de anında çark eden ve tükürdüğünü yalamaktan asla imtina etmeyen bir siyasi harekettir.
Merkez Bankası faiz düşürünce yerli ve milli tasarrufçular yatırım yapar diyorsunuz.
Sil2001 de devalüasyon dediğiniz sabit kur rejimi ve devalüasyonu devlet yapar kendi para biriminin değerini düşürür düşük kur ile cari açıkta mücadele eder vs. Dalgalı kur rejiminde devalüasyon olmaz yani devlet müdahele edip parayı devaüle edemez.
Sil:yazdıklarınızın hepsi yanlış birbiri ile tezat ilişkiler kurmuşsunuz. Bizim yabancı para çekmemiz için düşük faiz nasıl uygulayacaz FED faiz artırırken bizi seven kankiler daha az kazanalım ama Türkiyeye paramı verelim diyecek müslüman araplar bile bize para vermiyor parasını yrt dışına yatırıyor. Biz net dış borç ödeyicisi durumuna düştük çok yüksek miktarda dövizle borcumuz var bu parayı sadece ihracat yaparak mı ödeyeceksiniz yetmiyor çünkü ihrac etmek için önce ithal ediyoruz.
cari dengenin fazla vermesi için uüksek ihracat ve yüksek gelirli turist çekmelisiniz bizde bunları yapamıyoruz zaten ihracatta sayısal olarak çok mal satıyoruz ama ucuz satıyoruz turizmde de durum aynı avrupanın işçileri bizde tatil yapıyor herşey dahil yiyip içip gidiyor adamlar para bırakmıyor.
Sizin dedikleriniz olması için katma değerli ürün üretmelisiniz yüksek fiyattan satmalısınız ve yüksek gelir grubuna hitap eden turizm destinasyonlarınız olması lazım. Bunlar bizde yok bizde turizmi beton olarak anladılar ve doğa bitirildi zengin müşteri bize mazot almaya geliyor sadece onlara göre ucuz mazot çünkü.
Şaka yapmıyorum dedikleriniz kendi içinde birbirine tezat tamamen mantık dışı
faizler inince insanlar tüketime odaklanır. enflasyon, harcamalarla birlikte daha da zıplar.
SilEğer o dönemde rahip serbest bırakılmasaydı ve Merkez bankası 625 baz puan faiz arttırmasaydı, dolar, 8-9 bandına çıkacak enflasyon %50-60 lara vuracaktı. Başta enerji sektörü olmak üzere bütün fiyatlar fırlayacaktı. Ayrıca hükümet, gerek memur maaşlarında gerekse işçi maaşlarında yüksek artış yapak zorunda kalacaktı ve 2019 bütçe ciddi açık verecek, ayrıca asgari ücretin çok yükselmesine bağlı bir çok firma işçi çıkartmak zorunda kalacaktı.
SilBu tip şoklarda faiz yükseltmek doğrudur işler yoluna girdiğinde tekrar düşürmek gerekir...
Fed 2014 te beyler para bitti dedi. Biz o dönemde hemen gardımızı almamız gerekiyordu ama gard almak yerine bize birşey olmaz dedik(klasik türk mantığı) eğer o dönemde gardımızı alsaydık şuan kur 3.50 larda faizde 14-15 bandında enflasyonu da 8 bandında falan olurdu. Efelendik tedbir almadık bize birşey olmaz abd de kim fed kim dedik ve geldiğimiz nokta ne faize yarandık ne dövize ne enflasyona. Seçimden önce reis iş adamlarına konuşma yapıyordu beni seçin seçimden sonra dolarda faizde nasıl düşüyor görün demişti. Bir tane iş adamıda kalkıp diyemediki sayın reis bu iki şey aynı anda düşmez ya faizi düşürürsün yada faizi artırırsın kuru düşürürsün ikisini birden düşürcem diyorsun böyle birşey imkansız diyemedi . Hepsi böyle birşeyin imkansız olduğunu bildiği halde alkış tufanı koptu. Burda sadece akpartiyi eleştirmeyin enaz akparti kadar iş adamları banka sahipleride suçlu. Ekonomi uçuruma giderken ülkenin enbüyük holdingleri bile alkış yarışına giriyorsa bırakalım nereye varıyorsa oraya varsın burda boşyere çenemizi yoruyoruz
SilDolar düşsün CariAçık ver, Orta Gelirin üstüne çık!...
YanıtlaSilDolar çıksın CariFazla ver, Orta Gelirin altına in!...
Yüreğinize sağlık. Yine çarpıcı bir analiz, çok teşekkürler...
YanıtlaSilSağ olun
SilSayın hocam ekonomide okur yazar olmaya çalışırken kafama takılan bir soru var. Yukarıda verdiğiniz tabloya baktığımda bütün değerler dolar üzerinden hesaplanmış tüm dünyada da böyle yapılıyor. Fakat tüm dünyada enflasyon gerekçesi ile ülkelerin paralarının değeri düşüyor. Tabiki doların da değeri düşüyor. Buradan yola çıkarsak verdiğiniz tabloya göre 2002 de kişi başına düşen gelir dünyada 5508 dolar iken bugün 11114 dolar, Türkiye de 3589 dolar iken bugün 8715 dolar. Yine 2002 de arşivlere bakıldığında Altının onsu 317 dolardan bugün 1260 dolara gelmiş. Yani tam 4 kat altın artarken, Kişi başı gelir 2 kat civarında artmış. Ayrıca dolar, altın karşısında dörtte bir değerine düşmüş. Üstelik o günlerden bu günlere altın üretimi arttığı halde durum bu. Sayın hocam sorum şu dünya ekonomisi dolar üzerinden değerlendirilmek yerine Altın üzerinden değerlendirilse daha doğru olmaz mı. Hiç olmazsa şapka düşer kel görünür. Tüm dünyada yıllar geçtikçe kişi başına düşen reel gelirin aslında değer kaybettiği açığa çıkmaz mı? saygılarımla
YanıtlaSilAltın para değil.
SilKatkılarınız için çok teşekkür ederim Değerli hocam kişi başı gelirimizin yanında gelir adaletsizliğini ölçen Gini katsayımız da yükseliyor yapısal olarak acil olarak ciddi çalışmalar yapmalıyız
YanıtlaSilGeç kaldık ama yine de yola çıkmak gerek.
SilAbdurrahman Dilipak özeleştiri yapmış.
YanıtlaSilGünah çıkarmaya çalışmış yazısını okudum. Öz eleştiri yapmamış herkesi suçlamış tüm millet olarak hepimiz iktidara destek olarak günahkar olmuşuz tüm kurumlar ile hepimiz destek vermişiz iktidarı destekleyerek bizlerde günah işlemesine vesile olmuşuz kendi günahlarını halka yıkmaya çalışmış dönsün kendi yazdığına iyi baksın o dediği kurumları kendileri hep kendi yandaşları yaptı şimdi Üniversiteler yok STK lar medya oda dernek vakıf herkes suçluymuş sanki üniversitelere atamayı ben yaptım ben konuşmayın dedim öğretim görevlilerine.
SilAdam resmen günah çıkarıyor ama günahı hepimiz işlemişiz iktidara destek olmakla yada susmakla bizde destek vermişiz. Aynaya baksın günahkarı görsün.
Ayın Eğilmez, yine çok açık ve aydınlatıcı yazınız için çok teşekkür ederim. Benim düşüncem; Acaba AKP iktidara geldikten beri hep inşaat işlerine yöneldi. Bütçenin nerede ise tamamına yakınını inşaat sektörüne yatırdı. Böylece hem istihdamı arttırdı hem de inşaat yan sanayi ile büyümeyi destekledi. Ancak bilindiği üzere inşaat sadece işin başlangıcından, bitirilmesine kadar 2 veya 3 sene istihdamın ve büyümenin artmasına yaradı sonra yeni projelerle aynı işin tekrarına geçildi ve sonunda artık inşaat sektörü miladını doldurdu, bütün paraları yuttu. İnşaat projelerinde hiç bir fizibilite çalışması yapılmadan, hep Avrupa'nın veya Dünyanın en büyük projeleri yapılmasına yöneldik. Bu AKP iktidarına yaradı, seçimleri bakınız biz neler yaptık, Dünyanın en büyük projelerini tamamladık, Dünya bize kıskançlıkla bakıyor havası yarattı. Ancak inşaatın haricindeki tarım, besicilik, tohumculuk, diğer sanayi alanlarını ihmal ettiğimizi daha yeni görmeye başladık. Popülizme çok kandırıldık, gerçekleri gözden kaçırdık. Bir Ülkenin sadece inşaat projeleriyle ayakta kalamayacağını, tarım, besicilik ve diğer sanayi alanlarının gerekli olduğunu yeni, yeni görebiliyoruz. Bundan sonra inşaat işlerinde frene basıp, diğer alanlara gaz vermemiz gerekecek. Ancak bu alanların toparlanmasının 10 yıllar alacağını, sıkıntılarımızın 10 yıllar boyu süreceğini düşünüyorum. Acaba yanılıyor muyum?
YanıtlaSilMaalesef haklısınız.
Silçok doğru tespit ayrıca bu inşaat projelerini de kendi paramızdan yapmadık büyük çoğunluğunu borç alarak yaptık. osmangazi, marmaray, zafer haavalanı vb yap işlet devlet projelerin parasını miiletçe yavaş yavaş ödeyeceğiz.
SilSaygıdeğer hocam, TCMB USD'nin 5,20 lerde olmasını mı istiyor yoksa daha fazla düşüremiyor mu?
YanıtlaSilSanırım bu düzeyler iyi görünüyor.
SilSaygıdeğer hocam TCMB dolar kurunu 5 tl'nin altına bilerek mi düşürmüyor?
YanıtlaSilTCMB kuru 5 tl nin altina bilerek düsürme kabiliyetindeyse 2 ay önce 7 tl nin üstüne cikmasina neden engel olamadi.?
SilGrafikteki yükselişler hep aynı şeye işaret ediyor. Tamamen sermaye bağımlısı bir ekonomi. Hep başladığı noktaya geri dönüyor. Geliyorlar, gidiyorlar.
YanıtlaSilEvet bunu tersine çeviremediğimiz sürece de hep böyle olacak.
SilSaygıdeğer hocam Atilla Yeşilada hocamız 1 Ocak'tan itibaren dövizde olabilirim diyor sizce 1 Ocak'tan itibaren dolar tekrar zıplar mı? Teşekkürler
YanıtlaSil"1 Ocak'tan itibaren dövizde olabilirim" demek.. ne demek?
SilAtilla hoca şuanda tlde . Marta kadar dolar 7 tl olacak hayaliyle yaşadığı için ocaktan sonra dolar alacakmış. Üzgünüm ama çok veri sahibi olmak, iyi ekonomist olduğu anlamına gelmez. Bu cari fazlayla dolar 5.5 altında seyretmeye devam eder ...
SilIyimser, sen en iyisi TL de kalmaya devam et.
SilSayın hocam 31 Aralık tarihi itibariyle "enflasyonla topyekün mücadele programı" sona eriyor bu durum kurları nasıl etkiler? Ayrıca şubat ayında Merkez Bankasının para basacağı söyleniyor bu durum da neler olabilir? Saygılarımla
YanıtlaSilProgramın sona ermesi değil ama MB'nin para basması çok kötü etkiler
SilSayın hocam 2019'da faizlerin düşmesi bekleniyor bu kurlarda ciddi oynaklığa sebep olur mu acaba?
YanıtlaSilBen düşeceğini sanmıyorum.
SilHocam ben de konu dışı bir sorum olacaktı. Daha doğrusu bir tavsiye isteyecektim. 1960 ile 1980 yılları arasındaki sanayileşme atılımları ile ilgili bir kaynak önerebilir misiniz?
YanıtlaSildergipark.gov.tr/download/article-file/3353 · PDF dosya
SilCumhuriyetin kuruluşundan itibaren sanayileşme ve kurulan sanayilerin hepsi var Doç. Dr. Mesut DOĞAN İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü inceleyin çok yararlıdır.
Hocam birsey sorucam yanlis bilmiyorsam bizim GSYH hesaplamasi 2 defa degistirildi o zaman eski hesaba gore bizim GSYH 600 milyar dolar civarinda oluyor peki biz peki G20 ye nasil girebiliyoruz
YanıtlaSilBu sene Suudi Arabistan ekonomik büyüklüğü Türkiye ile aynı veya biraz üstünce-altında olacak.
SilBu sebeple , G20 görüşmelerine S.Arabistan veliahtı da katıldı. Ekonomik bekletiden dolayı bazı ülkeler üye olabilir düşüncesi ile davet ediliyorlar. İstanbul'daki gazeteci cinayeti olmasa, S.Arabistan için çok verimli ve güzel bir toplantı olabilirdi.
2 Konuda size katılamayacağım.
YanıtlaSil1.IMF tahminni 8700 dolar diyor ama bunun olmayacağı daha şimdiden belli benim hesaplamama göre muhtemelen 9700 dolar filan olacak.
2.Karşılaştırmalarınız tamamen nominal veriler üzerine....2002-2008 arasında enflasyon %120 artmasına rağmen dolar kuru 1.7 liradan 1.1 lira'ya kadar inmesine müsaade edildi...Dolayısıyla gerçek olmayan sahte bir nominal büyüme ortaya çıktı...Sizce bu bir başarı mı? Bunca enflasyona rağmen doların düşmesine izin veriliyor sizce bu doğru bir politika mıydı?2008 sonrası politiklar bizi nasıl bu noktaya getirdiyse bu ucuz dolar politikası da bugün çektiğimiz sıkıntıların sebeplerinden biri.
Dolayısıyla nominal verilere göre yapılan bu karşılaştırmaları hatalı buluyorum, bence ne kadar mükemmel olmasada asıl bakmamız gereken reel büyüme ve (PPP) santınalma gücüne göre milli gelirdir.
1. Bütün yıllarda IMF'nin tahminini alıp da son yıl almamak olmazdı zorunlu olarak onu aldım. Ben de 2018'de 9700 USD tahmin ediyorum. Öyle olsa da orta gelir tuzağında devam ediyoruz ne yazık ki.
Sil2. SAGP de nominal verilere dayanıyor hatta oradaki hesap çok daha fazla nominal. Ben TL'nin değer kazandığı sırada yapılan hızlı büyüme kişi başına gelir artışı başarı öykülerini eleştiren birçok yazı yazdığım için bu uygulamanın başarı olup olmadığı sorusunun bana sorulmamış olduğunu tahmin ediyorum. Bu politikalar yanlıştı ama çoğu bizim isteğimizle olmadı. IMF istikrar programı ve AB üyelik müzakerelerinin yarattığı olumlu ortam bunu sağladı.
SAGP ile milli gelir hesaplarının ve karşılaştırmalarının gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeleri, durumlarının iyiye gittiğine inanmaları ve başlarına bela olmamaları için, ortaya attıkları ölçüler olduğu kanısındayım.
Hocam ama SAGP boş bir istatistik olamaz değil mi? Mesele üzerinde yazan fiyat değil ne ürettiğimiz onu alma gücümüz olması değil mi? Ülkeler arasında önemli kur farkı veya fiyat farkı var...
SilEğer önemli olan sadece nominal dolar olarak kişi başına milli gelirse son 10 yılda hiç büyümedik hatta küçüldük...Peki o zaman neden büyüme verilerini reel olarak açıklıyoruz ve onun üzerine konuşuyoruz o zaman nominal dolar olarak açıklansın ve asıl onun üzerine konuşalım...Ama bakıyoruz bütün değerlendirmeleri reel büyüme üzerinden yapıyoruz.
Sizce 2008 yılından daha mı fakiriz daha mı az alım gücümüz var?
hocam, değişim sürecinde türkiye adlı eserinizde Venezuela nın '' Hollanda hastalığı '' na yakalamış olduğu tespitine yer vermişsiniz. Venezuela petrolün çok değerlenmesiyle ulusal parasının giderek değerlendiğini ve bunun da üreticilerin üretimden çıkarak ithalatçı olmaya ittiğini ancak zamanla petrol fiyatları sert düşüşe geçince de parasının değer yitirdiğini ve pahalılaşan ithalatı yapamamaya başladığını ve giderek de arz açığı oluşarak yüksek hatta hiper enflasyona yol açtığını kısaca anlatmışsınız. hocam Türkiye'de özellikle yoğun sıcak para akımları yüzünden lira uzun süre fazla değerli kaldı ve üretimimiz azaldı bunu ithalatı patlatarak kapattık. ancak kurlar zıplayınca ithalatımız da azalmaya başladı ve enflasyon yeniden azdı. galiba biz de aşırı sıcak para nedeniyle ''Hollanda hastalığı'' na yakalandık ne dersiniz hocam?. iyi çalışmalar diliyorum.
YanıtlaSilVenezuellanın petrolü bile işe yaramamış bizim oda yok.Çiftçimize tarım yaptırmayıp yatırıyoruz sanayicimizi ürettirmeyip sermayesini %27 faizde tuturup yıllardır mütajitliğe soyunduruyorsak şimdi ayıklarız ayıklayabilirsek pirincin taşını.
SilTurkiyenin yaşadığı ekonomik krizleri ozumseyebilmek icin hangi kitaplari onerirsiniz?
YanıtlaSilAli baba ve kırk haramiler özellikle haramiler kısmı
SilKrizleri özümsemek nasil birseydir.?
SilBu sacma sapan davranis icin bir de kitap mi okumak gerekir.
Senin icin bir tane önerebilirim..Sen en iyisi Cin Ali kitaplarini oku.
Hocam Merhaba, Dünya üzerinde şu anda var olan her ülkenin yüksek gelir düzeyine (örneğin kişi başı 20.000 USD) aynı anda ulaşması (ekonominin doğrularını yaptıklarını varsayarak) teoride mümkün müdür? Diğer bir deyişle dünya çapında gelir dağılımı eşitsizliği fakir ülkeler doğru politikaları uygulasalar ortadan kalkar mı?
YanıtlaSilBence mümkün değildir.
SilMahfi üstat
YanıtlaSilBakınız, 70 oldunuz.. Bugün varız yarın yokuz.. Tak diye gidecek yaşa geldiniz, tehlikeli zamanlardasınız...
Mekke ve Medine'yi ziyaret ederek, Cennet'i garantilemenizin vakti gelmedi mi? Geç kalıyorsunuz, farkında mısınız üstat?
Sizin iyiliğinizi istiyoruz.
Selam ve dua ile...
Beni düşündüğünüz için çok teşekkür ederim. Eğer yaşamınızda kimseye kötülük etmemişseniz korkacağınız bir şey yoktur. Ama insanlara kötülük etmişseniz değil Mekke ve Medine'yi ziyaret, orada otursanız bile yararı yoktur. Şekille uğraşmamanızı, öze eğilmenizi, insanlara, çevrenize, dünyaya iyi davranmanızı öneririm. Ben öyle yapmaya çalışıyorum.
SilMekke Medineye giden cenneti garantilediğini kim söyledi size hangi inançta böyle birşey var. Hırsızlık yapan yolsuzluk yapanlar günah çıkarmak için Mekke Medineye gitsin cenneti garantilemiş mi oluyor.
SilArkadaş beni kastederek iyi niyetle söylemiş sanırım. Yani benim dürüst bir insan olduğumu bir de Mekke ve Mediye'ye gidersem cenneti garantileyeceğimi kastediyor herhalde. Oysa eğer insan gerçekten dürüstse ne Mekke'ye ne de Medine'ye ihtiyacı olur. Ama dürüst değilse Mekke ve Medine'ye gitse de boştur (Ömer Hayyam rubaisi gibi oldu.)
SilMahfi Bey yüzde yüz emin değilim ama bu arkadaş aslında sizi tehdit ediyor son zamanlarda farkında mısınız?
SilSanmam Timur bey, ben bilimle uğraşan bir insanım. Kimsenin yerinde yurdunda, işinde, parasında, siyasetinde gözüm yok. Yalnızca bildiğim doğruları insanlarla paylaşmaya çalışıyorum. O nedenle kimsenin beni tehdit edecek bir gerekçesi olabileceğini düşünmüyorum.
Sil1997 g.doğu aya Tayland merkezli krizin benzerini veya belki de daha sert şeklini yaşama riskimiz yüksektir kanaatindeyim. mahfi hocam benzer bir krizi yaşama riskimizi nasıl görüyorsunuz?. iyi akşamlar hocam.
YanıtlaSilBir kriz yaşanacağı (hatta kısmen yaşandığı) gerçektir ama krizler birbirine benzemez.
SilHocam ellerinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş yine. Benim sormak istediğim kişi başı geliri doğru hesaplayabiliyor muyuz? Benim çevremde 4 kişilik ailede yıllık 40000 $ civarında kazanan kimse yok.
YanıtlaSilÇevreni değiştirmemi öneririm şahsen😀
SilKişi başına gelir ne yazık ki böyle ortalama bir ölçü. Elde başka ölçü olmadığından bu kullanılıyor.
SilEkonomik yönü ağır basan bir değerlendirme. Ancak IMF nin geçmiş yıllardaki hem politika hem de tahminlerindeki başarısızlıkları unutulmamalı. Sanki IMF ülkelerin gelişmesine destek veren başarılı bir kurummuş gibi halen daha birilerinin IMF araması şaşırtıcı.
YanıtlaSilEkonomi çok önemlidir. Ancak siyasi askeri sosyolojik psikolojik ve diğer alanlarla sentezlenmediği sürece ancak birilerinin hedeflerine ulaşmak için kullandığı bir araç olur. İncelediğiniz dönemde dünyada ve Türkiye'de siyasi askeri sosyolojik psikolojik hiçbir değişim olmamış gibi yorum yapmak en hafif tabirle aşırı basitleştirme hatasıdır. Özellikle pek çok kişinin takip ettiği bir yazarın bu hatayı yapıyor olması düşündürücü.
IMF kimseyi zorla davet etmiyorki. Yıllarca borç al harca ondan sonrada ödeme zamanı gelince sağa sola yalpa yap nerde bu yoğurdun bolluğu.Sonuçta bu borç ödenecek ister IMF lı ister IMF siz.
SilYakup abinin yanıtı harika. Eğer bir ülke Bangladeş gibi olduğu halde Almanya gibi yaşamaya özenmiş ve batmış sonra IMF'yi çağırmışsa sorun IMF'de değil haddini bilmeyen o ülkededir.
SilYazdıklarınızdan eleştiriyi anlamadığınızı ya da anlamak istemediğinizi anlıyorum. Benim yazdığım IMF nin ülkeleri krizden çıkarmak için değil dünya para piyasalarında istikrar sağlamak için oluşturulmuş bir kurum olduğu. Bu kurum bir ülkeyi krizden kurtaramaz büyütemez ve geliştiremez. Böyle bir tecrübesi de yok. Birileri neden böyle bir kurumu özlemle bekliyor diyorum. Sayın Yakup Abi de IMF kimseyi zorla davet etmiyor diyor. Bir anlamda IMF savunuculuğu yapıyor. Galiba kendisi IMF ile anlaşılsın istiyor. Geçmişte IMF ile çalışmak hataydı. Bundan sonra da hata olur. Artık başka çözümler bulunmalı. Tabi eski kafalarla yeni çözümler bulmak kolay olmuyor.
Sil
SilSizinki bir eleştiri değil, tamamen kulaktan dolma yanlış bilgiler.
IMF, ülkeleri ödemeler dengesi krizinden çıkarmak için kurulmuş bir kurumdur. IMF, her krize girdiğinde 1994 ve 2001 Türkiye'yi krizden çıkarmıştır.
Kendi düşüncelerinizi geliştirmeye çalışın, sağdan soldan duyduğunuz ideolojik düşünceleri özümsemeden önce gerçeği öğrenmeye çalışın.
Yakup abi doğruyu söylüyor. IMF hiçbir ülkeye kendisi gitmez. Ülke bir niyet mektubu hazırlar IMF sonra yardıma gelir.
Benim IMF,Dünya Bankası ve Türkiye adlı kitabımı sahaflarda bulursanız alıp okuyun, gerçeği öğrenmenize ve IMF hakkında doğru eleştiri yapmanıza yardımı olur.
The IMF's primary purpose is to ensure the stability of the international monetary system—the system of exchange rates and international payments that enables countries (and their citizens) to transact with each other.
SilSayın hocam ya da cevap verecek kıymetli arkadfaşlar; 2001 krizini, 24 ocak kararlarını, 5 nisan kararlarını yaşamış biriyim. O zaman da dolar kısa süre içinde çok artmıştı. Ama günlük hayatımızı bu kadar etkilemiyordu. ( yada ben mi öyle hatırlıyorum acaba ? ) Bunda ithal malların bu kadar yaygın olmaması mı acaba etkili oluyordu ? En büyük ithal girdimiz petroldü o zamanlar. Henüz et, saman, iphone vs almıyorduk dışarıdan. Sebep bunlarmıydı acaba ?
YanıtlaSil2001'de Türkiye sermaye hareketlerinde bu boyutta dışa bağımlı değildi.
SilHocam çok teşekkürler, ellerinize sağlık, gene ilginç değişik bir bakış açısı ile anlatmışsınız konuyu, sevgiler 🙂
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilKatma degerli uretim sart
YanıtlaSilBen ostimde katma degerli uretim yapiyorum. Oto modifikasyonu yaparak otolara katma deger katiyorum. Turkiye modifiyecilikte dunyada 1.dir
Herkes benim gibi katma degerli is yapsa
Turkiyemiz ucar
Istikrar guclenir
Ulke buyur
Katma değer, mevcut bir ürüne modifikasyon yapmakla değil modifikasyon yapılacak ürünü yapmakla olur.
SilTürkiye yapısal reformları temel anlamda gerçekleştirmedikçe orta gelir tuzağinda kalmaya devam edecektir ithal mal ile bağımlı büyüme gerçekleştirir
YanıtlaSilAynen
SilHocam şu anda ekonomistlerin arasındaki yaygın düşünce imf siz kurtuluşun çok zor olacağı yönünde siz de buna katiliyor musunuz ? Kendi başımıza çözüme ulaşmak için geç mi kaldık
YanıtlaSilGeç kalmadık ama konuyu anlamamakta ısrarlıyız.
SilMahfi bey milli gelir hesaplama formüllerimiz değiştirilerek bir gecede iki üç bin dolar gelir yükseltmesi mevcut iktidar döneminde hatırladığım en az iki defa oynanmıştır. Buna gerekçe olarak inşaatın büyümesi gösyerilmişti. Şimdiki kişi başı gelir kaybıda inşaatın çökmesi sonucu olduğu söylenebilir. Haydan gelen guya gitti anlaşılan. Zaten oldum olası şu milli gelirden payımı almadım bir işsiz olarak vesselam.
YanıtlaSilYani hocam bu günlerde tartışma konusu yağılan kamu oyunda güven kaybeden tuik ve mb gibi benzeri kurumların açıklanan rakamları daha önceleride hesaplama kriter değişiklikleriyle şaine altındaymış esasen.
Aslında size nacizane sırum şu kıymetli hocam yurt dışında da ciddi ekonomilerde budenli kriter ve hesaplama değişikliği yoluna gidiliyor mu? Yunanlıların yıllar boyu düzmece rakamlarla ab yi aldattığını hepimiz biliyoruz.Ama bu yabancılarda verileri göz ardı edip atmaca akbabalar gibi dibs hisse ve sıcak para faizlerine pike yapmışlar yıllar boyu.
Avrupa ülkelerinde değişiklikler oldu ama hiçbirinde bizdeki kadar büyük sıçramalar olmadı.
SilHocam Merhabalar,
YanıtlaSilYeni mezun bir iktisatçıyım. Yazımı okumanızı umuyorum. Bilgi birikimim doğrultusunda kendimi ifade etmeye çalıştım. Anlatımda bilgi eksikliği,yanlış bilgi olmuşsa bu eksikliği ya da yanlışlığı giderebilmem için kaynak önermenizi rica ediyorum. Teşekkürler
Öğrenciyken en çok ilgimi çeken yaklaşımlardan biri Kurumsal İktisat'tı. Dünya'da ve Türkiye'de gerçekleşen olayları ister istemez 'Kurumsal İktisat' yaklaşımıyla ele alıyorum.
İnsanın davranış alışkanlıklarının kurumları, kurumların da insanın davranış alışkanlıklarını değiştirmesi. Yani kurumlar ve davranış alışkanlıkları, birbirini etkileyen, değiştiren bir yapıya sahiptir.
Türkiye'deki krizleri incelerken de kurumları göz önünde bulundurmak farklı bir bakış açısı sunuyor.
Günümüzdeki kriz kurumlardaki yapısal bozulmayla açıklanabilir (eğitim,demokrasi,din vs.). Önerdiğiniz çözüm de -makul olan- yapısal reformlardır. Yapısal reformlar kurumları güçlendirir ve insanların davranış alışkanlıklarını değiştirebilir. Tam da bu noktada soru işaretleri beliriyor. Yapısal reformlar düşünce alışkanlıklarıyla (toplumun talep etmesiyle) mı gelmeli, yoksa devlet eliyle mi gelmeli? Tarihteki örneklere bakacak olursak gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülke standartlarında olduğu zamanlarda, onların da makul olmayan yolu seçtiklerini (sömürgecilik,insan haklarını ve sosyal hakları gözetmemek vs.) görebiliyoruz.
Ekonomi büyüdükçe kurumlar gelişmiştir, yapısal değişiklikler ekonomik gelişmeden sonra olmuştur diyebilir miyiz?
Tarihimize bakarsak Atatürk dönemindeki radikal yapısal reformlar o dönem toplumun bir kesiminin düşünce alışkanlıklarını değiştirmiştir. Toplumun bir diğer kesimi ise eski düşünce alışkanlıklarını terk etmemişlerdir ve Atatürk'ten sonra takip eden süreçte, bu güne kadar Türk siyaset tarihinde eski düşünce alışkanlıklarını terk etmeyen insanların kurumsal yapıyı (özellikle laiklik) bozmaya çalıştıklarını gördük. Bu durum zaman zaman kurumsal çatışmalara (asker-demokrasi gibi) sebep olmuştur.
Acaba toplumdaki çoğunluğun Atatürk'ün kurumlarını benimsememesinin sebebi, toplumun Osmanlı'daki kurumları benimsemiş olması olabilir mi? Yani Türkiye, Atatürk devrimlerine rağmen, Osmanlı'nın kurumlarını(daha çok informal olanları, örneğin) almıştır diyebilir miyiz? Bugünkü durumu bu şekilde kurumsal çatışma ile açıklayabilir miyiz?
Ayrıca gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye'nin diğer gelişmiş ülkelerin geçmişte yaptığı gibi insan haklarını, işçi haklarını, kurumsal bozulmayı vs. yok sayarak önce ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmesini ardından kurumsal gelişmişliği gerçekleştirmesini beklememiz doğru olur mu? Tekrar teşekkürler
"Yeni mezun iktisatci" nasil bir seydir. Iktisatcilik mezuniyet ile olusan birseymidir.?
Sil18 yasinda okula baslayan bir insan 4 yil sonra mezun oldugunda iktisatci patentini almis mi oluyor?
İktisat mezunu olunca iktisatçı olunuyor. Yoksa iktisat mezunlarına ne demeli?
SilSonuç ve çıkarımlara varabilmek için Konu üzerinde biraz daha yoğunlaşmalısınız.
SilAferin yeni iktisatci oglum.Sen iktisatin ordünaryüsü olmussun bile.. Böyle devam et. Etrafina bak binlerce iktisatci var. Bir de ülkenin haline.
SilSorun iktisatçı sayısının çokluğunda değil, sorun iktisatçıların söylediği gerçekleri kaç kişinin anlayıp özümsediğinde.
SilSayın 'Adsız' kişisi kendime yeni mezun iktisatçı dediğim için şu kullandığınız üsluba bir bakınız. Memleketin hali benim gibi sürekli sorgulayan biri yüzünden mi yoksa öze bakmayıp bütün enerjisini -hiç kimseye bir faydası olmayan ayrıntılara- harcayan insanlar yüzünden mi böyle. Yazı ile ilgili yapıcı bir yorumunuz varsa paylaşır mısınız? Anladığım kadarıyla yok. Kendime iktisatçı dediğim için kırıldıysanız özür dilerim Sayın 'Adsız' kişisi.
SilOktay kardesim, görülüyor ki yüreginde firtinalar kopuyor. ülkenin icinde bulundugu durum belli seni de bircok insan gibi rahatsiz ediyor. Yolun basindasin ve gelecek yillarda yeni mezun oldugun belli Iktisat fakültesinde ögrendiklerin ile iyi bir uzman iktisatci olacaksin.
SilSöyle düsün.. Mahfi egilmez bundan 40 yil önce mezun oldugu fakülteden calisma ve diger egitim hayatina atildigi anda mi iktisatci oldu. Süphesiz ki hayir. Mahfi Hoca neredeyse bir ömür uzunlugundaki süre icindeki yaptigi calismalar ile bugün ülkemize ve binlerce insana iktisat ve ekonomi biliminin inceliklerini, özelliklerini neden sonuc üreten veriler ve teoriler ile ögreten bir insan olarak karsimizda bulunuyor.
Iste Mahfi Hoca bir iktisatcidir. kitaplar yazmis, konferanslar vermis, ülke ekonomi sistemi icinde bürokratik görevlerde bulunmus. Yani sonuc itibariyle kendisi tüm ürettikleri ve konumu itibariyle bir iktisatcidir.
Iktisat fakültesinden mezun olmus ve ticari bir isletmede örnegin Muhasebe departmaninda calisan genc bir arkadasimiz sence iktisatci midir..
Bilmem anlatabildim mi? Bu kadar celallenmene hic gerek yoktu. Amacim senin üzmek ya da kirmak degildi. Kisa yoldan izah edebilmekti.
Saglicakla kal..
Elbette anlıyorum. Siz de sağlıcakla kalınız.
Silhocam krize birçok işletme yatırımlarının sürdüğü konjonktürde yakalandı. özellikle çevreme dikkatli baktığımda inşaatlarda geçen yıl süren hummalı çalışmalar son birkaç aydır ciddi biçimde ya durmuş ya da yavaşlamış durumda. işletmelerin de işi hayli zor. başlamış olduğu yatırımı sürdürse sıkıntı sürdürmeyip durdursa ayrı bir sıkıntı. piyasada likidite hacminin dar olması ki bunda 2017 yılında işletmelerin tasarruf-yatırım pozisyonlarının fazlaca yatırım fazında ağırlık kazanması işletmelerin likidite yönetiminde zayıf kalmalarına sebep olduğu kanaatindeyim; devam eden yatırımların sürdürülebilir olmasını da istihdamın da sürdürülebilir olmasını da fazlasıyla tehlikeye atmaktadır. hocam 2017 yılında 250 milyar tl gibi devasa boyutta 0 faizli kgf kullandırılmasının da işletmelerin likidite yönetimini ve tasarruf pozisyonunda kalma reflekslerini zayıflatmış olabileceğini düşünüyorum. reel ekonominin risk algılama kapasitesinin de düşük olduğu aslında ortaya çıkmış bulunuyor. ki benzerini 2001 krizi öncesi bankacılık sisteminde de görmüştük. bu konudaki düşünceniz nedir sayın hocam ?. iyi hafta sonu diliyorum.
YanıtlaSilBu kez finans sektörü reel sektörü krize çekmiyor tam tersine reel sektör finans sektörünü krize çekiyor.
Silİyi çalışmalar diliyorum hocam. İnsanlar yeryüzünde doğdukları ve yaşayacakları yeri (genellikle) seçemez. Yeryüzünde bir yerin İktisadi açıdan gelişmesi iki ana nedene bağlıdır. Birincisi doğal etkenler; yeryüzü şekilleri, iklim, toprak yapısı, bitki örtüsü, su kaynakları,yeraltı zenginliği vb. İkincisi insani faktörler; Sanayi, hizmet sektörü, tarım, ticaret, madencilik vb. Birincisine çözüm yok. İkincisine çözüm nitelikli insan gücü. Sadece nitelikli insan gücü ile İktisadi hayatın canlanabileceğini Japonya gösterdi. Dünyadaki gelir dağılımının dengelenmesinde nitelikli eğitimin önemini bize ispatladı. Aslında gelir dağılımındaki dengelenme için büyük önerim tüm dünyada kültürel dersler hariç pozitif bilimler için bir 'dünya eğitim platformu' kurulsun ve her ülke için pozitif bilimlerin(matematik, fen bilimleri) her açıdan eşit bir şekilde okutulması temel eğitimde bir norma bağlansın(ders saat sayısı ve içeriği) ve bu platform pozitif bilimlerin okutulmasını denetlesin. Böylece devletler veya hükümetler yüzünden pozitif bilimlerden yoksun olan insanlar bir ölçüde de olsa kendilerinde ki yetenek ve kabiliyeti keşfetsin. Bu çözüm uzun vadede bize sonuç getirebilir. İkinci önerim iktisadî, model ismi 'hediye'(hibe). Bir ülkede
YanıtlaSilyıllık ortalama milli gelirin üstünde kazanç elde edenlerden( bakmakla yükümlü olduğu kişiler hesaplamaya dahil) her elde ettikleri milli kazanç katı tutarından binde bir pay, yıllık milli gelir ortalamasından düşük alanlara hibe için alınıp dağıtılsın.(ör; 10000 TL yıllık ortalama gelir olsun her 10000 TL aşımı için binde bir, 20000 TL binde iki, 30000 TL binde üç) Toplanan paralar dağıtılırken de en düşük gelir elde edene en çok verilecek şekilde dağıtılsın. Modelime zenginlerden itiraz gelecektir. Ama denge için yapılan çalışmadan yine onlar karlı çıkacaktır çünkü olmayan para harcanamaz. Harcama olmadan büyüme olmaz.
Saygılarımla.
Sevgili Ali bey, vergi dediğimiz şey bu işler içindir. Çok kazanandan çok az kazanandan az alınır ve herkese eşit derecede hizmet sunmakta kullanılır. Ama bu dediğim genel durumu ifade eder. B,izdeki durum böyle değildir. Bizdeki durum tersidir. Çünkü yaklaşım böyle. Dolayısıyla sizin önerdiğiniz modelin de doğru işleyeceğine dair hiçbir garanti bulunmuyor.
SilDeğerli Hocam,
SilGelir dağılımının dengesizliği gelişmiş ülkelerde daha az olmakla beraber, bütün ülkelerin sorunu. Devletlerin vatandaşlarından topladıkları vergiler yasaları gereği eğitim, sağlık,güvenlik,adaleti sağlama vb. temel hizmetleri karşılamak için. Toplanan vergilerin harcama imtiyazı hükümetlere verildiğinden hükümetlerde harcamaları politize ettiğinden dünyanın bir çok ülkesinde insanlar vergilerini düzenli ödemeye yanaşmaz. Benim modelim bir vergi düzenlemesi değil, vergiyi çağrıştırmasın diye 'hediye' ismini verdim. Toplumsal barış ve dayanışma ruhunu oluşturmak ve nispetende gelir dağılımını dengelemek için her ülkede işe yarayabileceğini düşündüğüm bir ekonomik kural koymak. 'Hediye' kuralı ile toplanan paralar kural gereği hükümetlerin insiyatifinde olmadan milli gelirden az pay alanlara gelirlerine göre dağıtılacak. Başlangıçta zenginler duruma itiraz edebilir ama sonuçta bu bir iyilik hareketi olduğundan (insanlar bu dünyada yaptıkları iyilik kadar mutlu olur) zamanla kural vergi gibi görülmez. Sistem sayesinde devletin sosyal transferleri de zamanla azalır ve böylece siyasiler insanların zor durumlarını politize edemez hale gelir. Zor durumda olan insanlara yardım amacı adı altında her türlü istismarı yapan STK'lara da gerek kalmaz. Sömürü düzeni azalır.
Saygılarımla.
Ali bey tespitlerinizde haklısınız ama iyilikte gönüllülük esastır. Devletin dayattığı ve toplumsal dayanışma ve barış amacıyla toplanan paralar vergidir .
SilHocam Şahabeddin Batarel adlı kişi kim? 2017 den beri takip ediyorum blogu. Yorumları okuduğumda adına görüyorum ve oldukça uzun yorumlarını...
YanıtlaSilSizce bu reel sektör krizini kısa sürede atlatabilecekmiyiz hocam? Kimilerine göre hazirana kadar böyle devam edecek, kimlerine göre ise seçim sonrası daha da derinleşecek?
YanıtlaSilMerhaba Hocam;
YanıtlaSilEk tabloda vermiş olduğunuz verileri göz önünde bulundurduğumuzda Türkiye'nin tarihi boyunca yalnızca 2013 yılında Yüksek Gelirli Ekonomiler grubunda dahil olduğu sonucunu çıkarabilir miyiz?
2013 ve 2014'de orta gelir tuzağından çıkma yolunda ciddi bir atılım gösterdiğini söyleyebiliriz. Ancak bunun GSYH serisinde düzeltme yapılmasıyla da ilgili olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.
SilHocam size aklıma takılan bir konuyu sormak istiyorum 2 çalışan düşünelim ikiside işe 1000 tl maaş la giriyor 1. İşçiye işveren 6 ayda bir %10 zam vercem diyor ikincisine ise her yıl %20 zam vercem diyor 1. İşçinin yerinde mi olmak isterdiniz yoksa 2. İşçinin mi?
YanıtlaSilMerhaba hocam. 1997 asya krizine benzeyen krizler ne konularda hangi durumlardan dolayi benziyor açıklayabilir misiniz acaba. Final sınavında bu konudan sorumluyuz da.
YanıtlaSilelinize sağlık hocam
YanıtlaSilMaalesef bundan yıllar önce orta gelir tuzağı konusunda sizin de dahil olduğunuz birçok ekonomist tarafından yapılan uyarılar hafife alınmıştı.
YanıtlaSilHocam merhabalar bir kaç ayrı bakanlığın müfettişlik kadrolarının yazılı sınavlarına hazırlanıyorum. İktisat grubundan kompozisyon yazmak gerekecektir. Mutlaka bakın diyebileceğiniz konu başlıkları nelerdir? Varsa önerilerinizi bekliyor olacağım.
YanıtlaSilHer yazınızı takipteyim. Kaleminize sağlık. Doğanay.