Tükenmişlik Sendromu ve Sosyolojik Yansıması

Herbert Freudenberger tarafından ortaya atılan, İngilizcesi burnout (yanmak, kül olmak) olan ve yorgunluk, isteksizlik, ilgisizlik şeklinde kendini gösteren durum Türkçe’ye tükenmişlik sendromu olarak geçmiş bulunuyor. Türkçe karşılığı olan tükenmişlik sendromu, olguyu, aslında İngilizcesine (burnout) göre çok daha iyi tanımlıyor. Tükenmişlik sendromu beklentiyle gerçekleşme, taleple talebi karşılama arasındaki farkın açılmasıyla oluşan bir boşluğu temsil ediyor.

Tükenmişlik sendromu, farklı kişilerde farklı biçimlerde görülse de kendisini işine fazlasıyla kaptıran, işi için kendisini aşırı zorlayan ve buna karşılık alması gerektiği karşılığı (ücret, tatmin, ödül, alkış vb.) alamadığını düşünen insanlarda daha çok görülüyor. Tükenmişlik sendromu başlıca üç şekilde ortaya çıkıyor: (1) Duygusal tükenmişlik: Genellikle yaptığı işten tatmin olmama biçiminde ortaya çıkıyor ve işten çabuk yorulmayla sonuçlanıyor. Bu türde kişide vücut ağrıları (daha çok baş ağrısı, mide ağrısı), yorgunluk, halsizlik, enerji eksikliği görülüyor. (2) Duygusal uzaklaşma: Genellikle ideal olarak görülen işten gerekli tatmini alamama sonucunda ortaya çıkıyor ve birlikte çalıştığı kişileri ya da müşterileri küçümseme, insanlara karşı kaba davranma ve dolayısıyla işten fikren uzaklaşma biçiminde sonuçlanıyor. (3) Konsantrasyon kayıpları: Kişinin işe olan ilgisinin azalması sonucunda ortaya çıkıyor ve genellikle verim kaybıyla sonuçlanıyor. Kişi, bu verim kaybını çalışma saatlerini gönüllü olarak uzatarak ya da çeşitli ilaçlar alarak dengelemeye uğraştıkça verimi daha da düşüyor.  

Tükenmişlik sendromuna yakalanan kişilerde uyku bozuklukları, yorgunluk hissi, konsantrasyon düşüşü, sinirlilik, olaylara aşırı tepki verme gibi belirtiler görülüyor. Ayrıca kendisine verilen işleri tam olarak yapamadığını düşünen bazı kişilerde utanma duygusu, içine kapanma, insanlardan uzaklaşma gibi belirtileri de ortaya çıkabiliyor.  

Tükenmişlik sendromu psikolojik bir mesele ve dolayısıyla bireylerle ilgili bir sorun. Buna karşılık toplum katında yansımaları söz konusu olduğunda mesele sosyolojik bir sorun halini alabiliyor.

Mesela Türk toplumunun Batı kültürüyle eğitilmiş bölümü bir süredir tükenmişlik sendromu yaşıyor. Çünkü kendilerini tam olarak bu topluma ait hissetmiyorlar. Çocuğunu yurt dışında okumaya yollayanlar arasında okuyup da buraya gelsin, burada bir şeyler yapsın diye düşünenlerin sayısı oldukça az. Daha büyük kısmı gitsin orada okusun ve orada kalsın istiyor. Bir başka ifadeyle ‘biz gidemedik bari çocuklar kendisini kurtarsın’ havası yaygın. Kimisi en olmadık yerlerden yerleşim hakkı ve eğer mümkünse vatandaşlık almaya çabalıyor. Bundan 20 yıl önce Avrupa’dan karayoluyla gelenler Bulgaristan, Romanya’dan gece geçerken oralara üzülür “yazık bu insanlara, elektrik yok, karanlıkta oturuyor bunlar” derdi. Şimdi oralardan yerleşme hakkı ve olabilirse vatandaşlık hakkı almak için başvuruda bulunuyorlar.

Geçmişte de benzer eğilimde olanlar vardı çevrede ama bu eğilim neredeyse fark edilemeyecek kadar az sayıda insanda vardı. Ne oldu da bu toplumun önemli bir bölümü son dönemlerde böylesine bir tükenmişlik sendromuna girdi? Bu sorunun yanıtı bu toplumun uygarlık, demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargı karşısında eşitlik, bilimsel eğitim, fırsat eşitliği, liyakat esasına dayalı yükselme gibi alanlarda sürekli popülizm saplantısıyla geriye gitmiş ve umudunu kaybetmiş olmasında saklı.

Osmanlı İmparatorluğu’nu toplumu saran bu tükenmişlik sendromu bitirmişti.  

Yorumlar

  1. 20.yüzyıla ait toplumsal kazanımların yokedildiği bir dünyada sığınacak bir liman aramanın çaresizliği.Aslında bu tükenmişlik sendromu günümüz dünyasının temel bileşeni dizginsiz kapitalizmin doğrudan sonucu ve bundan sınırları geçerek kurtulmak mümkün değil, ha bizim gibi "gelişmekte olan ülkelerde" sorunların
    çok daha can alıcı olduğu aşikar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana Türkiye'nin yönetimini ve Türk halkını emanet edin, 5 yılda dünya'nın süper gücü yapayım. Sadece tek bir hamle yapacağım:
      "Partili belediyecilik sistemini kaldıracağım."
      Bütün atamalar devlet tarafından yapılacak, personeller KPSS ile seçilecek, sözlü mülakat yasak olacak. Müdürlük atamalarında da Üniversite puanı, doktora çalışmaları gibi ek puanlar atama faktörü olarak sisteme girilir.
      Bu liyakat sisteminin oturmasıyla birlikte;
      1-Verimli ve gerçekten ihtiyacımız olan projeler hayata geçmeye başlayacak.
      2-Lüzumsuz para harcamaları kalktığından dolayı ekonomi de yavaş yavaş toparlanacak.
      3-Liyakata dayalı olan sistemde işin ehli olan firmalar seçilir ve bu firmalar gerekli desteği görünce işin ehli olduğu için işleri daha da büyüyerek uluslararası arenalara yayılırlar. Ülkeye döviz girişleri hızlanır. TL değer kazanır.
      4-Mafya gerekli beslenme imkanını bulamadığından dolayı yavaş yavaş silinmeye başlar.
      5-Farklı düşünceden insanlar birlikte çalışmayı öğrenir. Halk birbiriyle kaynaşır. Ülkenin bekası sağlanır.
      6-Ve sonunda çifte ateşte dövülmüş bir çelik gibi Türkiye halkı ışıldar, Türkiye ışıldar.

      Sil
    2. Sayın Ali Haydar Bey, insana umut veriyorsunuz çözüm yollarıyla ama üzgünüm çok iyimsersiniz.Karşınızda artık son onbeş yıldır genleriyle oynanmış, tüm değer yargıları bozulmuş, hakkaniyet, adalet duygusunu yitirmiş, umudunu tükenmiş insanlar var. Evvelden 20-30 yıllık sürede yeni nesil oluşurdu artık aralarında 2-3 yaş farkı olan kardeşlerde bile nesil farkı oluştu. Özetle, beyinleri evde ve okulda yıkanmış, kafaları dogma ile doldurulmuş çığ gibi bir kalabalık geliyor. İstisnalar ise fırsatını bulduğu an kendilerini yurtdışına atmaya hazır bekliyorlar. Tekrar ediyorum, görüşleriniz çok güzel ama arzuladığınız düzen için en azından 20-30 yıl gerekir ki bu da şu andaki olumsuzlukları bıçakla keser gibi sona erdirebilmek koşuluyla.

      Sil
    3. Hocam 56 yaşında emekliyim eşimde emekli izmir candarlida emekli hayatı yaşıyorum . allah bağışlarsa 3 kızım var en büyüğü antalyada yaşıyor ingiliz bir firmanın sağlık turizmine yönelik türkiye operasyonunu yönetiyor mükemmel ingilizcesi var.ortanca kızım kocaeli ünv de araştırma görevlisi ve doktorasını yapıyor kucumenimiz ünv son sınıfta temmuzda aupair ile abd ye gidecek . Üçüne de bir ayaginız yurt dışında olsun bu ülkenin ne olacağı belli değil diyoruz. Ayda 5 bin lira gelir ile yaşayan iki emekliyiz buyuttuk okuttuk elleri ekmek tutacak hale getirdik ama onlara daha güzel daha mutlu olabilecekleri bi ülke bırakamadık üzücü olan bu. Ben yurtsever biriyim çocuklarım kalsın bu topraklara olan borcunu ödesin isterim ama yaşadığımız günleri gördükçe ve ileride başlarına gelebilecekleri düşündükçe kahroluyorum. 56 yaşındayım demistin 56 yıl da hiç mi düzelmez hayata dair bir takım şeyler. Işsizlik gelecek endişesi ve yaşam biçimi korkusu inanın bana bunları düşündürüyor. Tesbitleriniz o kadar doğru ki gerçekten mutsuz ve umutsuzlar ülkesi oldu vatanımız özellikle okuyan çağdaş modern düşünceli insanlar için. Bir şeyler değişmeli.. saygılar sunuyorum

      Sil
    4. serdar 14:58, 56 yildir hic mi duzelmez demissiniz. Bir sistemi bastan yanlis kurunca hep oyle bozuk gider. Bu bozuk duzenden keyif alanlar da var. Baska daha az bozuk duzenlerde arayisini devam ettirenler de.

      Bence kizlariniz ayakta durmasini bilen bireyler olmus, onlarin gelecegi icin mutsuz olmanizi gerektirecek bir sey gorunmuyor. Siz bir birey olarak gorevinizi yerine getirmissiniz ve mevcut sartlarda elinizden geleni yapmissiniz. Insallah onlar da sizin gibi ayaklari uzerine basabilen bireyler yetistirir, gorevlerini yerine getirirler.

      Bu konuda kendinizi de suclu hissetmeyin, ne sizin ne de dedenizin bu konuda bir sucu oldugunu dusunmuyorum. Belki onlar vaktinde bu topraklari terketmek isteselerdi siz dunyaya gelmeyecektiniz, ya da siz baska bir ulkeye genc yasta goc etmis olsaydiniz cocuklariniz dunyaya gelmeyecekti.

      Hasili, havasiyla, suyuyla dunyanin en guzel sehirlerinden birisinde yasiyorsunuz, buna sukran duyun, Allah saglik versin, kendinize dikkat edip, keyfini cikartin.

      Sil
    5. Maalesef gelinen nokta bu. Ve buradaki insanlar yaptı bunu Ama önemsemedik ama inanmadık ama girişmedik tembellikler ve umursamazlıklarla gelinen nokta bu maalesef. En enerjik çağlarımızda projeler aklımızda ucusurken buna karsılık gelecek kitleyi bulamıyoruz. Aklı bır kenara koyupta kabullenemiyoruzda. Allah sonumuzu hayr eylesın

      Sil
    6. Mahfi Bey hocam isabetli bir sagolunuz.
      Buna ilave olarak Tolstoy'un anlamsizlik bunalimi aklima geldi.
      "hayattan vazgeçmemek için akla gelebilecek bütün hal çarelerini deneme çabası”

      ***
      Sanki bir sakanin icinde yasiyoruz :

      Muhalifin adi terorist,
      yoklugun adi varlik,
      zammin adi guncelleme,
      saraylarin israfin adi itibar,
      her yol mubahin adi islam,

      samani ithal etmenin adi ucmak,
      varliklari satmanin adi devir,
      tank-paleti satmanin adi milli-yerli,

      hileli secimin adi muhursuz oylarla milletin iradesi,

      yapilan her melunlugun adi beka....

      oldu..

      Bu bile oldu..
      (balik hafizaliyiz)
      Eyy Fransa denmisti Paris'te..
      Eyy Belcika denmisti...

      Dunyanin obur ucundaki kontrollu terorist saldirisinda verilen Turkiye mesajinin adi ne tesaduftur ki birilerinin dini kullanmasi icin ve beka propagandasi icin malzeme oldu...

      ***

      Mahfi Bey hocam birisi cok sert bir tokat vursa da uyansam diyorum..

      Uyansam bir gun, normal yasama donebilsek...

      Normal bir yasam, normal bir hayat...

      Acaba var midir ?

      Deseler ki uyan artik uyan...
      Sana saka yaptik uyan artik deseler keske...

      Toplum olarak
      Tolstoy'un anlamsizlik bunalimini yasiyoruz, ulkeyi yonetenler sayesinde...

      bu ruhsal çöküntüyü ve bu yoğun depresyon mekanizmasının kendisinde nasıl işlediğini şöyle tarif etmiş:

      “Bu hayat bana karşı düzenlenmiş aptalca bir oyundan ibaretti. Beni var eden bir varlığı kabul edemesem de, düşüncelerim şöyle gelişiyordu: birisi bana, beni dünyaya yollamakla, çok normal gözüken son derece derinliksiz, sığ bir şaka yapmıştı.

      İstemeden de olsa, bir yerlerde, beni bu hale sokan birinin bana alayla bakıp, katıla katıla güldüğünü hissediyordum.

      Benim 40-50 yıl boyunca öğrenip gelişerek, bedenen ve zihnen büyüyüp nasıl hayatımı sürdürdüğüme bakıyor ve şimdi aklım tam kemal noktasına ulaşıp olgunlaşmışken, tam hayatımın zirvesinde olduğum şu dönemde, bana tepeden bakarak; “hayatta hiçbir şey yoktur ve olmayacaktır” tarzındaki görüşe ulaştığımı görüyor ve bana kahkahalarla gülüyordu.

      Benimle eğlenen, dalga geçen böyle biri olsun ya da olmasın; bu beni ilgilendirmiyor. Beni düşündüren, hayatımda yaptığım herhangi bir eyleme mantıklı bir açıklama getiremiyor oluşumdu. Hastalık ve ölüm, beni ve sevdiklerimi yakalayıp sonsuzluğa götürecek, geriye pis bir koku ve kurtçuklardan başka bir şey kalmayacak.

      Yaşadıklarım ve başarılarım, er-geç unutulup kaybolacak ve ben, o zaman hayatta olmayacağım. O zaman; bütün bu hengame niye? Neden çabalıyoruz ki boşu boşuna? İnsanoğlu nasıl olur da bu boşluğu görmeden hala yaşama devam edip, onun için çaba sarf eder? Anlaşılacak gibi değil açıkçası...

      Bir insanın yaşayabilmesi, ancak “hayatın sarhoşluğuna” kapılmışsa mümkün olabilir. Ayıldığında ise, hayatın sadece bir yanılsama hem de aptalca bir yanılsama olduğunu görecektir.

      İşte bütün mesele bundan ibaret! Ne komik ne de esprili bir yanı var; sadece acımasız ve aptalca...”

      Sil
  2. Güzel bir yazıymış hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam, sorunuzun cevabini yazının son paragrafında vermissiniz zaten. Insanlar idareye guvenmiyor,basima birsey gelirmi diye korku icinde,evinde bile kısık sesle konusuyor.Imkani olan yurt dışına gidiyor bu yüzden.

      Sil
    2. Hocam, sorunuzun cevabini yazının son paragrafında vermissiniz zaten. Insanlar idareye guvenmiyor,basima birsey gelirmi diye korku icinde,evinde bile kısık sesle konusuyor.Imkani olan yurt dışına gidiyor bu yüzden.

      Sil
  3. " marifet degil iyiler arasında iyi olabilmek, maksat kötüler arasında iyi kalabilmek " dusturuyla işinizi hakkıyla yapmaya calışıyorsunuz ama toplum işin özu degil şov ve dekor bolumuyle ilgileniyor.Ne olursa olsun trafik kurallarına uyarım diyorsunuz uymayanlar kazanıyor.Bu ulkede legal cercevede kaldıgınız oranda surekli kaybeden konumunda oluyorsunuz.Ustelik duzelme ihtimali bile yok. GELDE TUKENME

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Trafik kurallarına uyan insan, uymayan hayvandır. Bunun tükenmişlikle ilgisi ne? Daha iki gün önce yaya geçidinde bir yayayı ezip öldürdü biri.

      Sil
    2. Sanırım kurallara uymayanların cezalandırılmadığı bir toplumda tükenmişlik duygusu artıyor demek istiyor Bülent bey. Ve haklıdır.

      Sil
    3. İyi is yapmaya düzgün bir Türkçe ile yazarak ve noktalama öğrenerek başlayabilirsin.

      Sil
    4. Bu müthiş yazıya Bülent Bey'in de çok doğru yorumuna bile tahammül edemeyen insanlar var. Kimsenin hakkını yemeyen, işini layıkıyla, hakkıyla yapan, kurallara uyan, vergisini ödeyen insan artık bu ülkede "enayi" oluyor ve bu durum düzelecek gibi de değil. Biz artık bu duruma mecburen alışıyoruz ama çocuklarımız için üzülüyoruz, ve onlar için bu durumu düzeltememek çok acı.

      Sil
    5. Bulent bey ne kadar dogru soylemis. Muzmin ve kendi halinde olan insanlari illegal islere zorluyorlar. Azicikta olsa egitim sart. Maalesef egitimsiz ve bilincsiz bir toplum hegomanyasi var.

      Sil
  4. Gerçekten toplumun özetinin bir bölümü 👏👏 Elinize sağlık hocam

    YanıtlaSil
  5. bunda daha güzel anlatılamazdı herhalde, sağolun

    YanıtlaSil
  6. Tam da beni ve benim gibileri tarif etmişsiniz Mahfi Bey. Elinize sağlık. Aslında ülkemi çok seviyorum ve dünyada da pek çok yere gittim. Belki de kargaya yavrusunun kuzgun görünmesi misali ülkemden daha güzel yer görmedim. Burada güzellik sadece doğası ve eserleri değil, Anadoluda hâlâ olan o masum ve sıcak insanlar da dahil. Çok zamandır etrafımda yurtdışına gitme fikri ve çabası olan arkadaşlarımı ikna etmeye çalışan birisi olarak benim de artık çok ümidim kalmadı maalesef. Olay sadece A partisi B partisi olayı değil. Bu durum her dönem vardı ve devlet bu kadar büyük olmaya devam ettiği sürece de olacak. Benim ümitsizliğim yeni nesilin bu konuda daha da duyarsız olması. Maalesef ama maalesef ben de çocuğuma yazınızda belirttiğinize benzer nasihatlar verirken buldum kendimi. İyi yetiştirdiğimiz insanlarımızı daha ne kadar kendi ellerimizle başkalarına vereceğiz bilmiyorum. Bu durumdan Sizin bahsettiğiniz yapısal reformlarla çıkabileceğimizi bilmeme rağmen iktidara gelen hiç bir partinin kökten bu reformları yapacağını düşünmüyorum. Kaldı ki başkanlık sistemine tamamen karşı olanların bile kendileri iktidara gelmeleri durumunda bu sistemden nemalanacaklarını ve parlamenter sisteme dönüş yapmakta istekli olmayacaklarını düşünüyorum. Syg

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En umutsuz dönemde bile umut vardır. Bunu bize Mustafa Kemal ve arkadaşları kanıtladı.

      Sil
    2. Bizi de ayakta tutan sadece o umut hocam yoksa vay halimize

      Sil
    3. Hangi masum ve sıcak insancıklar?

      Sil
    4. Ne yazık ki Mustafa Kemal ve arkadaşlarının çabaları boşa gitti. Bu toplum aydınlanma ve bilimi reddederek Mustafa Kemal ve devrimlerini de reddedti. Artık elimizde kalan tek şey çağdışı bir din istismarı.

      Sil
    5. Hocam, Türkiye'de Mustafa Kemal ve Arkadaşları hakkında halk geneline anlatılmayan bilgiler var. Belki, 20 25 yıl sonra belli olur.

      Ben de detayına girmeyeceğim, Kurtuluş Savaşı sırasında, kurulan Müdafa-ı Hukuk Cemiyetleri başkanlarının hemen Atatürk'ün liderliğini kabul etmeleri (güven duymaları) aynı sebebe dayanır. Bu başkanlar ve Atatürk, ilk gençliklerinden beri aynı eğitimler ve disiplinler ile yetişmiş, birbirlerini çok iyi tanıyan insanlardı (2 tanesi tanımıyordu, güven mekanizması ile birbirlerine tanıtıldılar).

      Ardından hemen tüm ordu komutanlarının da Atatürk'ün liderliğini kabul etmesi aynı sebeptendir.

      Lise İnkilap Tarihi kitaplarına göre Mustafa Kemal 1 kere, Kurtuluş savaşında gögsüne aldığı şarapnel parçası ile, ölüm tehlikesi geçirmiştir.

      Anlatılmayan ise, Atatürk gerçekte 3 kere daha ölüm tehlikesi geçirmiştir.

      1. Harekat ordusunda görevli iken basit bir suikasti yanındaki arkadaşları engellemiştir.
      2. Çanakkale cephesinde, bir gece 12 kişi olarak yürüdükleri patika yola topçu ateşi denk gelmiş, 6 kişi orada, 1 kişi Sahra hastanesinde olmak üzere 12 kişiden 7 si şehit olmuştur.
      3. Trablusgarp'ta, eşraf ve esnafı isyan için organize ederken baskın yemişler, bulunduğu evin ikinci katından atlayarak, evin arkasındaki bağlık alanda çamur içinde saklanmıştır. Saklanırken, elinde bulunan listeyi ağzına atıp tükrük ile okunmasın diye mürekkebini emmiş, imha etmiştir.

      Bu insanlar vatansever insanlardır, realist insanlardır. Yukardaki gibi 4 defa ölüm tehlikesi geçiren insanlar, liderlerinin başına bir şey geldiğinde kimin lider olacağını da yolun her aşamasında belirleyerek gitmişlerdir. Hatta, şunu diyebilirim ki Atatürk, eğer Kurtuluş Savaşında ölseydi, yerine geçecek kişiyi aynı ekip firesiz kabul edip yola devam edecekti( 2. ismin kim olacağı da 2 kere müzakere ile değiştirilmiştir).

      Hayatının her aşaması kayıt altına alınmış, arşivlenmiştir.

      Malesef kozmik oda ile bu kayıtlar kimlerin eline gitmiştir artık belli değildir.

      GKB İlker Başbuğ'un ifadesine göre 800 den fazla vatan evladı, bu elim hadise sonrasında şehit edilmiştir.

      Bu sayfada tükendik diye ağlaşan insanlar, kusura bakmasınlar, onlar tükenmeye devam edecekler (kusura bakmasınlar diye sözün gelişi dedim, kusura bakarlarsa da kimsenin umurunda değil artık).

      Bu kadar ayrıntıyı niçin yazdım?

      En umutsuz dönemde bile umut vardır demişsiniz, o Kurtuluş Savaşında umut olan kadroyu bu millet uzun yıllar uğraşarak, maddi kaynak oluşturarak, dünyadaki diğer büyük güçlerin üzerinde bir sistem kurarak gerçekleştirdiler. Malesef, o bile ancak Anadoluyu kurtarmaya yetti.

      Yukarda verdiğim ayrıntılarda satır aralarını okuyanlar, Kurtuluş savaşı kadromuzun şans eseri ortaya çıkan vatansever bir kaç subay olmadığını anlamıştır. Bu dönemde öyle bir umut yoktur, bu sayfada tükendik diye ağlaşanlar o umutları bitirmişlerdir.

      Nitekim, biz lafı tam söyleriz, boş yere ağlaşmasınlar.

      Sil
    6. Paylastiginiz degerli bilgiler icin tesekkurler, bu konuda daha fazla bilgi sahibi olabilmek icin okuyabilecegimiz kaynaklardan bazilarini paylasabilirseniz mutesekkir olurum

      Sil
  7. Kanımca kendini bu ülke den değerli görüp kendisinin ülkeye değil ülkenin kendisine bir şey vermesini bekliyor bu tipler. Vatan için can feda eden bireyden vatanın kendisine borçluğu olduğunu düşünen bireye.
    🤔🤔🤔

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arkadasim burada olay vatan millet sakarya degil. Bireyin degersiz hissettirilmesi ve her daim basimiza yeni icat cikartmacicilarin yuzunden ulkenin geldigi noktadir. Canimiz tabiki bu vatana feda... Egitimin dusuk olmasi, her gecen gun kisi basina duzen gsmh nin dusmesi ulkede adelet ozellikle sosyal adaletin olmamasi benim gibi bir cogunu yurtdisina itmektedir.

      Sil
    2. Sevgili Unknown dostum, insanlar mı devletler için yoksa devletler mi insanlar için? Ne dersin? Bahsettiğin gibi, hayatını bir sülük olarak geçirmek isteyen insanların varlığını reddetmiyorum; ama günün sonunda birey, ortaya bir şeyler koyar, karşılığında da bir şeyler bekler. Devlet güvenlik ve geleceğe yönelik güvence sağlayamıyorsa, hukuku işletemiyorsa vb. birey nasıl bir tavır sergilemeli? En iyimser yol, bu durumu değiştirmek için çabalamak olurdu; ama birey bunun için çabalamak istemeyebilir, kendisi için daha iyi olduğunu düşündüğü (ya da daha az çaba harcayacağını düşündüğü) tavrı takınır ve hayatını sürdürür. Ya ne olacaktı? Küreselleşme, kutsal ülkü ve imgelerin hüküm sürdüğü duvarları yıkıyor. Beğenmek veya beğenmemek insanlara kalmış, ama durum bu. Farklı çağ, farklı dinamikler.

      Sil
    3. “Ülkeden bir şey beklemek” derken, mesela en temel vatandaşlık haklarımızı beklemek fazla bir talep mi? Ben vergi veriyorum, kanunlara uyuyorum, karşılığında da en azından okunabilecek bir gazete istiyorum. Veya trafiksiz şehirler. Layık değil miyiz bunlara?

      Sil
    4. Bence kimse kendini bu ülkeden değerli görmüyor, bir savaş çıksa tanıdığım herkes ülkesi için canını da feda eder. Mesele şu, vergisini eksiksiz ödeyenler vergisini vermeyen kişilerce yönetiliyor ve terörist ilan edilerek ülkeden dışlanıyor, GSMH'nin bence %80'i bu kesim tarafından kazanılıyor ama hak ettiği değeri görmüyorlar belki de. Bence bu ülke tükenmişlik sendromundaki kişilerin verdiği vergiler sayesinde ayakta duruyor, verdiği vergilerin karşılığını da gram almıyor, eskiden çocuğu devlet okuluna gönderirdik, iyi bir eğitim için artık özelden başka çare yok, eskiden devlet doktorlarına giderdik, artık özel hastanelerden başka çare yok. Yollardan köprülerden fahiş ücretlerle geçiyorum, geçmesem de vergimden ödeniyor. Allah adliyelere kimseleri düşürmesin orada da düzgün bir hizmet verildiğini sanmıyorum. Devletten hizmet olarak aldığım her şeyin parasını ödüyorum. Aylık brüt gelirimin %35'i gelir vergisi (daha 3. ayda %35'lik dilime geliyorum, eskiden 6. ayda gelirdim). Düşünüyorum ama ödediğim verginin karşılığını aldığım hiç bir şey yok. Derseniz ki ödediğimiz vergiler karşılığında askerimiz, polisimiz hizmet veriyor haklısınız ama o hizmetleri de dünyadaki tüm ülkeler kendi vatandaşına vermeli zaten. Burada devlet herkese karşı eşit olsa, herkesten vergisini alabilse, kamu hizmetlerini kaliteli bir şekilde herkese ulaştırabilse, ekonominin çarklarını çalıştırabilse kimse de ülkeden gitme yolları aramaz, hatta yurtdışındaki Türkler de geri gelmeye başlarlar.

      Sil
    5. Oncelikle devlet her dusuncedeki vatandasa esit durmak zorundadir ve durum boyle degilse dislanan vatandaslarin kendini oraya ait hissetmemesinden daha normal bir sey olamaz. Burada insanlarin degil, yonetimin ne yanlis yaptigini sorgulamak gerekir.

      Hepsini geciyorum, vatanini sevmek onun icin olmek degildir kesinlikle. Bundan daha gerici bir yaklasim gormuyorum malesef. Vatanini sevmek demek; din, dil, irk, cinsel yonelimden bagimsiz bir sekilde o topraklar uzerinde bulunan herkesin ve her seyin iyiligine calismak demektir. Eger toplumun iktidarda olmayan kesiminin gozunden olaylara bakip anlamaya calismiyorsan, ben bu insanlarin hayatini nasil daha iyi yaparim kismini dusunmuyorsan, vatanin icin olsen ne yazar.

      Sil
  8. Hocam çok doğru bir tespit! Ülkemiz adına maalesef çok üzücü. Bir yazı da bu sendromdan (toplumsal olarak) çıkmanın yollarıyla ilgili bekliyoruz.
    Hürmetler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle bir kaç yazım var aslında (yapısal reformlar) hatta bir de kitabım: Değişim Sürecinde Türkiye.

      Sil
    2. Kitabınızı okudum hocam ve dahi ilgili yazılarınızı da. Ancak, bu gerçeklerin farkına daha çok vardıkça tükenmişlik duygusu da artıyor insanın. Durumun bu kadar vahim olduğunu ve reçete belli iken genelde tam tersine bir siyaset ve düşünce takip edildiğini görünce tükenmemek zor. Yine de ümitsiz yaşanmıyor.

      Sil
  9. tükenmişlik sadece ekonomik etmenlerden mi kaynaklı?... alman tarihçi okulu buna 'hayır' derdi herhalde...
    benim tükenmişliğim ise daha bireysel...
    ve yanıtı da edebiyatta buldum:

    "neden birini çok sevmek aynı zamanda o insanı derinden yaralamakla aynı olsun ki? yani eğer öyleyse birini çok sevmenin ne anlamı var ki? neden öyle birşey meydana gelmek zorunda?"
    ...
    "her şeyden çok daha fazla sevdiğim bir şeyi..zaman gelir de, ya kaybedersem diye korktum. o yüzden terk ettim. elimden alınmasını, bir nedenle kaybolmasını beklemektense kendim terk ettim. elbette, asla dinmeyen bir öfke de vardı içimde. fakat yaptığım yanlıştı. asla terk etmemeliydim"

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ama onlar bireysel olanlar ben bu yazıda toplumsal tükenmişliği anlattım.

      Sil
    2. Çok güzel ifade etmişsiniz. Aslında tükenmiş olan bizler değiliz. Her şeyden çok sevdiğimiz vatanımızın, tükenmiş olarak dünyaya gelmiş kişiler tarafından her geçen gün biraz daha tüketilerek kendilerine benzetilmesini izlemeye tahammül edemiyoruz ve uzaklaşmak istiyoruz sadece.

      İnsan tükenmiş olarak dünyaya gelir mi derseniz, gelmez elbette. Herkes doğduğunda üç aşağı beş yukarı birbirine benzer ama kimileri hayatlarının ilk 5-6 yılında çevrelerindekiler tarafından bir daha iflah olmamak üzere tüketilirken kimileri bu dönemde yeni yeni öğrenmeye-düşünmeye-üretmeye yöneltilmeye başlar. Ülkemiz ne yazık ki bu iki tip insanın erişkin dönemdeki çatışmasını yaşıyor ve yine ne yazık ki birinci gruptakiler tarafından yönetiliyor.

      Sil
  10. Çok güzel anlatmışsınız kaleminize elinize sağlık hocam. İnsan kendi iyiliğini düşünmeden çevresi ve toplum iyi olsun isterse ama çevre ve toplum o insanı değersiz kılıyorsa ve üstüne üstlük kişi bencil davranmayı da beceremiyorsa Bülent YALAZKAN'ın da deyimiyle: Gelde Tükenme.

    YanıtlaSil
  11. 12Yıldır beyaz yaka olarak inşaat malzemeleri üreten bir firmada çalışıyorum.Tam da içinde bulunduğum duruma has bir yazı ortaya koymuşsunuz Mahfi bey.Burda temelde bakılması gereken insanları tüketmeye yönelik bir sistemin toplum tarafından kabul görülmesidir.Toplum maalesef değişmiyor aksine değerlerini yitirmekte giderek hızlanan bir çaba içinde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Umarım düzelecek bu durum.

      Sil
  12. Beni anlatmışsınız. Eskiden kızım yurt dışına gider mi acaba diye endişelenirken şimdi giderse iyi olur diye düşünüyorum.
    Kendim için de gerekirse hangi ülkede yaşayabilirim diye araştırmalar yapıyorum. Sanatın, eğlencenin, neşenin, eğitimin, kültürün olmadığı bu ortam beni çok yoruyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım sadece sizi değil bayağı geniş bir kesimi kapsıyor bu tespitler.

      Sil
  13. Hocam elinize sağlık. Bu tarafta da bir kutuplaşma yok mudur aslında hocam ? Bir yandan eğitimli ve kültür seviyesi yüksek kesim tükenmişlik sendromuna girmişken diğer yandan eğitimsiz olup hakettiğinden çok daha fazla alan bir kesim oluştu. Onlar gayet mutlu ve mesut yaşıyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki kuşak sonra onlar da n-mutsuz olacak. Çünkü dünya hızla onların anladığından farklı bir yönde değişiyor

      Sil
  14. Hocam 23 yaşında, Big4'lardan birinde çalışan bir gencim. Mezun oldum ve hemen işe girdim. Bakıldığı zaman şahane bu kriz ortamında. Ancak mutlu muyum? Hayır. Bu satırları size o övdükleri, parmakla gösterdikleri şirketin bilgisayarından yazıyorum. İşi seviyorum, ancak aldığım para hiçbir şeye yetmiyor. Ne bira içebiliyorum, ne konsere gidebiliyorum. Karnımı zor doyuruyorum. Ülkemizdeki insanlar yaşamanın sadece karın doyurmak olmadığını anlamıyorlar. Sanata, bilime ihtiyacımız var. Şiire, edebiyata, gezmeye, eğlenmeye. En doğal hakkımız. Avrupalı muadilim benden refah olarak üstte. 14 ülke gezmiş biri olarak(1-2 gün kalmadım çoğu yerde, en az 5 ülkede 1 aylık tecrübem var.) şunu söyleyebilirim, nefes alamıyorum ben bu ülkede. Bağlayacak 1 tane bile neden yok beni. İmkanım olan ilk aşamada da kaçıp gideceğim buradan. Tükendim, tükendik. Gezi gençliğiydik, mahvettiler bizi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Henüz çok gençsiniz bu yaşta bu kadar karamsar bakmayın. Biz de o yaşlarda aldığımızla geçinemez ay sonunu getirmezdik. Kaçmayın, burada kalıp mücadele verin. İnsan evini terk ederken, arabasını satarken bile üzülüyor.

      Sil
    2. Hocam Merhaba,

      Asında en aşağıya yazacaktım ama buraya yazmanın daha doğru olacağını düşündüm. 26 yaşındayım, bence bu tükenmişliğin en büyük sebeplerinden birisi bizim neslin ( Y kuşağının) televizyonla, internetle büyümüş olması. Türkiyenin en iyi üniversitelerinden birisinden mezunum. Sanıyordumki TV'deki, internetteki gibi herşey düzgün, adil, mezun olur olmaz sektördeki en iyi firmalar beni kapacak, güzel bir maaşım işim olacak, ev, araba alacağım, sanat ve spora hem vakit hem para ayırabileceğim. Ancak gerçekler pek bu şekilde olmadı çünkü işi torpilliler aldı çalışılan maaşları bizim nesildekilerin beğenmediğini anlatmama gerek yok. Benim kafamdaki soru işareti şu acaba biz TV'deki internetteki 2 katlı evi, spor arabası olan insanları görmek yerine bizden bir önceki nesilin taksitle mobilya aldığını, ay sonunu getiremeyip borçlandığını ya da köyünden km'lerce otobüsle erzak getirdiğini bilerek büyüseydik acaba aynı şekilde düşünür müydük ?

      Siyasetten tamamen bağımsız 2003-2009 arası kurun düşük olmasıda bize zenginleşmişiz hissi verdi. Ama oysaki biz ne ABD'de ne İngiltere'de ne Almanya'da yaşıyorduk. Tabiki düzelmesi gereken şeyler var Türkiye'nin hak ettiği yeri alması için ama birazda sıkıntı bizden kaynaklı bence, beklentilerimiz çok yüksek. Türkiye'nin 96 yıllık tarihinde en iyi olanakları sağladığı nesil bizim nesil.(Tamamen büyüme ve teknoloji etkisi).

      Sil
  15. İktidarın beka sendromuna karşılık bizde de tükenmişlik sendromu var.17 yıldır ülkeyi tükettiler şimdi de beka diyerek iyice kanını emecekler.Ama millet de buna müstehak değil mi? Aydın insanların içi kan ağlarken bunlar gidip oy veriyor.

    YanıtlaSil
  16. Bugünkü Türk toplumunun içinde bulunduğu durumu çok güzel özetlemişsiniz .
    Ağzınıza sağlık hocam

    YanıtlaSil
  17. Tükenmişlik sendromuyla bireysel olarak nasıl mücadele edip, ne gibi müdahaleler yapılabilir? Çünkü iktisat mezunuyum ve alakasız bir işte çalışıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ek çalışma yapıp kendinizi kendi kuşağınızdan farklı kılmaya uğraşmanız gerekiyor.

      Sil
    2. ne gibi bir ek çalışmadan bahsettiniz ?

      Sil
    3. İktisat bilgisinin yanına sosyoloji, muhasebe, siyaset bilimi, hukuk gibi bilimleri de ekleyerek ufku genişletici çalışmaları kastediyorum.

      Sil
    4. Hocam merhaba
      İyi bir okuldan mezun oldum, bir dönem iyi de para kazandım; şimdi herkesin girmek istediği bir kurumdayım. Gelin görün ki farklı alanlarda kendini geliştirmek geçim derdi çekerken mümkün olmuyor. Bir de çocuğunuz varsa ve istediğiniz yaşamı sağlayamıyorsanız zaten kafanızı başka alana veremiyorsunuz, en azından ben veremiyorum. Boş insanların hızlı yükselişini gördükçe daha da zor oluyor. Bu çapsız insanlar örümcek ağlarıyla sarmış her yeri....
      Belki de çok kıymetli insanlardır yaşarken değerleri anlaşılmıyordur....

      Sil
  18. Tarih geçmişi mi gösterir geleceği mi? işte size kırk öncesinde yapılan referandumla tanışılan kader ve geleceğe dair ümitli bekleyiş örneği...

    "İran'ın Devrimler Yüzyılı" programı için BBC'ye konuşan İbrahim Yezdi -bir zamanlar Humeyni'nin danışmanı ve dışişleri bakanıydı, şimdiyse rejimin başlıca muhalifleri arasında - bu konuda şöyle demişti:

    "İran'da devrimin öyküsü daha bitmedi. Hiç kimse 1979 devriminin nihai sonucunun ne olacağını bilemez. Bu devam eden bir süreç. Biz İranlılar, er ya da geç İran'ın demokratik bir devlet olacağına inanıyoruz."
    kaynak:BBC - https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47128818

    YanıtlaSil
  19. Hocam bireyi değersizleştirdiler ve insanlar sadece karınlarını doyurup din konusunda kendini özgür hissederek yaşadığını sanıyor şuan. Çoğunluğun bu saplantısı, yaşamanın sadece bu olmadığını bilen insanlar için ülkeyi çekilmez hale getirdi.Ağır çalışma koşulları, adalet, şefafflık, adam kayırma, ülkenin bir kesimini ötekileştirmede cabası. Çare internet ve sosyal medya, gelecek nesiller bunu değiştirecektir. Umarım.

    YanıtlaSil
  20. Tükeniyoruz tüketiliyoruz.İki üniversite mezunu kapasitemin çok altında çalışıyorum. İktisat mezunuyum smmm staj başlatma sınavına gireceğim ve yaklaşık 3 yıl sonra smmm sınavlarına girme hakkım olacak. Aynı dönem mezun olduğum arkadaşım 2 sene kpss ye hazırlandı kadro açılmadı şimdi internet satışı yapıyor sahada. Ben iki yıldır çalışıyorum asgari ücretin çok az üstünde maaş alıyorum. Umudum yok yurtdışına gidebilen arkadaşlarım gitti ben de bir yolunu arıyorum ülke yaşanmayacak hale geldi.

    YanıtlaSil
  21. "tolumun" kismi harf eksigi varmis. tolum diye bir kelime var da ben mi bilmiyorum diye arastirdim :)

    elinize saglik.

    YanıtlaSil
  22. Halk mutsuz
    Yandaş sosyal yardım alan yetmediği için mutsuz
    Sanatçı mutsuz
    Gazeteci mutsuz
    Yandaş Bürokrat yediği fırcadan, her an Kapının önüne konmaktan mutsuz
    İşçi yarın kapının önüne koyulurum kaygısıyla mutsuz
    Muhalif gazeteci tutuklanma korkusuyla mutsuz
    Yandaş gazeteci yazdığı yazıyı beğendirememe korkusuyla mutsuz
    Öğrenci yarın iş bulamayacağım korkusuyla mutsuz
    İşadamı yüksek faizler ve kur karşında batma korkusuyla mutsuz
    Yandaş İşadamı artık ihale alamayacağım diye mutsuz
    Bu liste daha uzar gider böyle
    Ne yapmak lazım
    Yapısal reformlar yapmak lazım çünkü sorun çok derinde
    Nedir yapısal reformlar
    1/Sorunun kaynağı ülkeyi tek başına, kendi egosuna ve ruh dünyasına göre yönetmekte olan kişi ve sistemden vazgeçmek lazım.
    2/Diğerlerini siz kolayca doldurabilirsiniz, birinci madde hal oldumu diğerleri cözülür

    YanıtlaSil
  23. Hocam elinize saglik cok guzel bir konuya temas etmissiniz.Benim uzun sure merak ettigim ve gozlemledigim turkiyede siyasetin ne yone evrilecegi hususuydu.Ancak son gelismeler ile tukiyede siyasetin kantonlasmaga dogru evrildigine dair belirtiler vermege basladi.Sanki her kesim bilerek yada bilmeyerek buna katkida bulunuyor gibi geliyor bana.Son 25 yila baktigimizda sosyal ve ekonomik sartlar cok agir bir surec icinde bu evirlme ortamini hazirladi.Surec hizlandigi takdirde kendini ifsa eder hale gelindiginde bence cok gec kalinmis olabilir.Bilmiyorum yaniliyormuyum? Saygilar.

    YanıtlaSil
  24. Son paragraf uzun senelerin özeti olmuş.

    YanıtlaSil
  25. Çok teşekkürler hocam. Gerçekler acı maalesef. Umut her zaman vardır, Ama çare hep en son noktada mı oluşur bu coğrafyada.

    YanıtlaSil
  26. Hocam kaleminize, emeğinize sağlık. Hem yaşadıklarımızın “maalesef” azımsanmayacak sayıda kişinin karşılaştığı bir durum olduğunu açıklamışsınız hem de yalnız olmadığımızı hissettirmişsiniz. Çözümleri daha önceki yazılarınızda ”yapısal reformlar” ile açıklamıştınız ama Güncel siyasetten bağımsız, toplumumuzda ki yozlaşma ve eğitimsizlik nedeniyle umudumuzu kaybediyoruz. Maalesef hayatın her alanında eğitimsiz kişilerin güç sahibi olması, karar verici konumda bulunması ve bu oranın git gide artması o konularda yetkinliği olan kişileri umutsuzluğa itiyor. İçinden çıkılmaz bir sarmal şeklinde bu sorun büyüyerek yaşamımızı eline geçiriyor.

    YanıtlaSil
  27. Ahmet Coşkunca18 Mart 2019 12:30

    Mahfi Hocam yine her zamanki gibi güzel bir yazı kaleme almışsınız kendi adıma tebrik ederim. Ancak, günümüz insanında özellikle genç jenerasyonda “popülerlik” için bu tip eğilimler de baş gösteriyor. Popüler kültürün bir getirisi mi bu da? Yoksa insanların dikkat çekme çabasından mo kaynaklanıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bunun daha çok toplumun kendilerine hakkını verme yolunda gereğini yapmamasına bağlıyorum. Daha nitekliksiz insanların kendilerini geçmesi insanları tükenmişlik sendromuna itiyor.

      Sil
  28. Devleti yönetenler vatandaşlarına daha uygar, demokratik, hukukun üstünlüğünü hedefleyen platform sağlayacağına.. vatandaşını vergilerle soyup soğana çevirip, işsizlikle sindirip yargıyla korkutarak, kan ter ve gözyaşından başka birşey sağlayamayan Sahra altı Afrikası devletlere benzetmeyi tercih etti.
    Kendisine dayatılan bu durumu kabul etmeyen okumuş, kafası çalışan kesimde gereğini yapıyor ve yapmaya devam edecek. Etki tepki meselesi..

    YanıtlaSil
  29. Belki bir sonraki yazınız bu tatmin olamamanın kendisini toplumda nasıl gösterdiği ile ilgili olabilir.

    Sosyal bir grubun kendisine değer verdiğini/vereceğini düşünen kişilerin benzer şekillerde gruplaşarak kaybettikleri o tatmini araması olabilir mi mesela?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bu doğru. Bu konuda da çalışma yapmam gerekir.

      Sil
    2. Bence sebeplerden birisi tamda bu ama sadece birisi hepsi değil.

      Sil
  30. Makro bakış açısı üzerinden çok etkileyici bir değerlendirme.

    YanıtlaSil
  31. Şu anki tam olarak çoğumuzun duygusu ve düşüncesi bu yönde hocam sanırım uzun bi sürede değişmeyecek

    YanıtlaSil
  32. Osmanlı İmparatorluğunu bitiren tükenmişlik sendromu olmamalı hocam, çünkü gerçek bir tükenmişlik vardı orada her anlamda.
    Kayıplar üst-üste gelirken yaşanan bir sendrom olabilir ama o da sizin söylediğinizi karşılamaz bence.

    Osmanlı İmparatorluğu’nu toplumu saran bu tükenmişlik sendromu bitirmişti.

    YanıtlaSil
  33. Ben öğretmenim en çok tükenmişlik yaşayan eğitimciler.degismiyen iktidar sürekli değişen eğitim sistemi herseferinde bu mükemmel diye söylenen sistemler gittikçe bilimden uzaklaşan biat ve düşünmemek üzerine kurulu sistem.sadece kendimizi susmak zorunda hissediyoruz.yapacak bir şey yok maalesef

    YanıtlaSil
  34. Okuduğumuzu yorumunuzu daglar taslarlA konuşarak yapıyoruz.

    YanıtlaSil
  35. Bu olay kısmen bende de olabilir.Hiç çözüm sunmadığınızı farkettim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam 20 yıldır yapısal reformları anlatıyorum. Başka çözüm yok.

      Sil
  36. Tukenmişlik sorunundan kacmak icin akla ilk gelen sey yurtdısına cıkmak olsa da bu aslına en kestırme ve zahmetsiz yol oldugunu icin secilir. cunku hazır olan hayat ve konfor ordadır. Fakat insan mazisi, gecmisi ve bellegi ile mutlu olur. Siz giderken burada bunları da bırakıp gideceksiniz. Ve gidiş aslına bir kacıs oldugundan oradaki hayatın bir surgune donusmesi kacınılmaz. Tukenmislikten kacmak ve surgun hayatı yasamak.. Surgun bir omur surer. Bu tukenmislik sendromu bizim gibi neoliberal politikalara tamamen batmıs ulkelerdeki insanlarda daha sık gorunur en azından benim gordugum oyle. Aslında batıya gidip yasamak her zaman bize dayatılan bir sey olmustur sadece bugun degil. Bence yapılması gereken bizi icine ceken girdapları iyi tanımak, nedenlerini anlamak, nasıl yasanması gerektinigi ogrenmek evet yasamak ogrenilmesi gereken bir sey. Ve mucadele, en ufak bir seyi degiştirme hevesini kazanmak. Bizim sosyal bir problemimiz nasıl iyi bir hayat yasanması gerektigininin ogretilmemesi, etfrafimizda guzel orneklerin olmaması. Yurtıdısı bu acıdan beni degistirdi ve farklılaştırdı. Ama hicbir zaman tamamen yasamayı dusunmedim. Yurtdısının size verebilecegi tek sey konfordur. Asıl hayat (ogrenilmesi ve yasanması gereken) kendi yurdunuzdur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yurtdışına çıkmış olduğunuz yazıdan anlaşılıyor. Bende aynı fikirdeyim. Yurtdışına kaçmak isteyenler aradıklarını orada da bulamayacaklar. Daha doğrusu gittikleri ülkelerde düzgün firmalarda kendi işlerini yaparlarsa, hayat görüşleride bu şekildeyse (söz gelimi ha futbol ha beyzbol diyorlarsa) yaşayabilirler. Ama kendi kültüründen kopamıyorsa abuk sabuk işlerde göçmen diye çalışıyorlarsa şansları çok zor. Çünkü yurtdışındayken insan en çok dışlanmışlığı hissediyor. Bazen doğrudan görmese bile, ülkenin ana diliyle, ten rengiyle, siyaset, tarih anlayışıyla hep bir dışlanma hissediyor. Ailenin, akrabaların uzakta olması, sen yokken arkadaşlarının yaşamaya devam etmesi, farklılaşması, tanıyorum zannettiğin ama asında tanımadığın insanlar. Neyse yurtdışına gitmek isteyenler biraz yurtdışına çıksın, zaten ne demek istediğimi zaman içerisinde kendileride anlayacaklar.

      Sil
    2. 13:32
      https://www.youtube.com/watch?v=CNU_KjRB3mc

      Türkiye'de millet hapislere atılıyor, nasıl vatan?

      Sil
    3. Ne kaçması arkadaşlar? Kendi isteğimle geldim. Hasret, özlem aman efendim “ben yaprak sarmasız yapamam” diyorsanız buyrun geri dönün. İsteği ile geldiği ülkeye entegre olmayı reddeden insan dışlanır ya da kendisini dışlanmış hisseder. Hiçbir ülke bir yabancıya gül bahçesi vaat etmez. Türlü zorluklar elbet var. Ancak gittiğiniz ülke size temel insan haklarını sunuyorsa, siz de ağlamadan sızlamadan oyunu kuralına göre oynuyorsanız dünya üzerinde birçok yer aslında cennet vatan. Hayır hayır... Buraya turist gibi gelmedim. Birçok da ülke gezdim, kültür tanıdım. Bakmayın yukarıdaki arkadaşın dediklerine! Oyunu kuralına göre oynadığınız sürece her şey daha güzel olacak. Dediklerimi zaman içerisinde anlayacaksınız...

      Sil
  37. Tek kelimeyle müthiş gözlemler.

    YanıtlaSil
  38. Mahfi Bey ellerinize sağlık. Gerçekten şu an yaşadığımız durumu çok nert aktardınız.
    Geçen hafta işyerimden bir arkadaşım toplantıda "Şu anda her şeyi elde eedebilecek olsan kendin için ne isterdiniz" diye sordu. Herkes para, kariyer vs ile ilgili isteklerini sıraladıktan sonra "ben toplumsal mutluluk istiyorum" dedi. Düşününce ne kadar doğru bir istek olduğunu anladım.
    Bugünlerde kiminle konuşsanız mutsuz, gergin, endişeli. Ve bu bulaşıcı bir durum. Zaten koşullarımız giderek kötüye gidiyor; yarın işimiz olacak mı, bilemiyoruz. Bir yandan da konuştuğumuz herkesten içimizdeki korkuların aynısını duyunca hissettiklerimiz katlanarak büyüyor.
    Dediğiniz gibi ekonomide iyileşme, toplumsal huzur ve bunun sonucu olarak toplumsal mutluluğa erişmek için acilen yapısal reformlara ihtiyaç var.

    YanıtlaSil
  39. "burn out" bir fiil kalibidir. Fiil kaliplari esas fiilin anlaminin bazen tamamen degistigi kelime gruplaridir. Arapca'da ve Ingilizce'de bolca bulunur.


    Yanmak, kelimesi "burn"un karsiligidir. "burn out" zaten yanan bir seyin tukenmesi (mesela yakit) anlamina geliyor. Kavram da insanin "enerjisinin bitmesi"ni anlatiyor. Yani bir nevi "burn out"un cevirisi yapilmis "tukenmislik" ile.

    Belki daha havali olmazdi ama bence "yilginlasma sendromu" ya da "bezginlesme sendromu" daha Turkce ve anlasilabilir bir terim olabilirdi. Eminim onceden aciklamadiginiz kimse "tukenmislik" deyince bezginlikten bahsedildigini tahmin edemeyecektir.

    YanıtlaSil
  40. Hocam umutsuzluğun dibe vurmasını da bir tükenmişlik sendromu olarak da değerlendirebilir miyiz?

    YanıtlaSil
  41. warn out olmali

    YanıtlaSil
  42. cok pardon worn out demek istemistim

    YanıtlaSil
  43. Tükenmişlik sendromunu bu toplum uzun süredir yaşıyor. Kimi zaman toplumun bir kısmı kimi zaman başka kısmı. Bir zamanlarda başı örtülü insanlar bu tükenmişliği yaşıyordu. Gücü eline geçiren ya geçmişin intikamını alıyor yada benden değilsen yaşama hakkın yok diyor. Bu son yirmi yılın sorunu değil hep vardı bu. Geçmişte yazılan anayasalarımız demokratlıktan kat kat uzak. Öyle olunca iktidar olan himen oluyor güç bende artık diyor. Bende muhalifim ama oturup düşünüyorum bu ülkenin anayasa yapıcıları (60-80) herşeyi ortada bırakmış gücü elinde tutcak maddeler yazmış ve hangi akım iktidara gelmişse o gücü karşı tarafa kullanmış. 99 da hiç unutmuyorum bir kapalı kız üniversite kapısından içeri girmeye çalışıyor ordaki güvenlik saçlarından tuttu yerde sürüye sürüye kapının dışına attı.o kesim yiyecek ekmekte bulamasa ogünlerde onlara yapılan zulmü unutmaz. Unutamadığı içinde beğenmese bile partisinden vazgeçmez. Anadolu farklı mozaiklerin bir arada yaşadığı bir coğrafya. Farklı mozaiklerin bir arada huzurlu yaşamasını sağlamanın en temel ilkesi devletin anayasamızın o farklı mozaiklere saygı duyulucak şekilde yazılmasıyla olur. Türkiye cumhuriyeti laiktir maddesi koyarsın sonra gelen iktidar laikliğin anlamı başı açmadan üniversiteye giremezsin diye yorumlar bir kesime zulüm eder. Devlete karşı bir kesimde öfke birikmesine neden olur. Telefonda dahi kürtçe konuşamazsın dersin bir kesimde nefret birikmesine neden olursun. Halbuki gerçek demokrasi olsa insanların din dil ırkları vs gibi şeyler anayasal güvence altına alınsa ne x parti laiklik üzerinden siyaset yapar ne y partisi din üzerinden nede z partisi ırkçılık üzerinden. Böyle bir boşluk olduğu için bizde siyasi oluşumlar ya din temelli ya ırkçılık temelli. Öyle olunca iktidar olan bir oluşum diğer gruba tükenmişliği dibine kadar yaşatıyor. Sonra diğeri iktidar oluyor bu sefer onlar diğer gruba aynısı yapıyor. Çok partili hayata geçtiğimiz günden beri bu böyle. Demekki sistemde bir sorun var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'de iki büyük siyasi akım vardır.

      1. Sünniler, AK Parti etrafında kenetlenir.
      2. Aleviler, CHP etrafında kenetlenir.

      3. olan Kürtlerin siyasetçileri hapislerde siyaset yapar.

      Gerisi bunlar etrafındaki, zamana göre uyum sağlayan az miktarda milliyetçiler, liberaller, teknokrasiciler, ulusalcılar vs dir.

      Dünya'da hiç bir dindar seçmen, fakirleştirdi diye partisini terketmez.

      Resmi doğru çekmek lazım.

      Tayyip Erdoğan güçlü bir liderdir, asla ve asla ona oy veren
      halkının gözünden onu düşüremezsiniz.

      Kılıçdaroğlu, bir liderdir, CHP ye oy verenler Kılıçdaroğlu şunu veya bunu yanlış yaptı diye asla ve asla partisinden vazgeçip AK Partiye oy vermez.

      Sil
  44. Merhaba Hocam,

    Ben ve eşim beyaz yaka olarak Türkiye'de parmakla gösterilecek şirketlerde çalışmaktayız. Bizde bahsettiğiniz konudan bize düşen kısmını alıyoruz. 30'lu yaşların başındayız. Şuan oturum izni sürecindeyiz ve yakında Avrupa'da bir ülkede çalışmaya devam edeceğiz. Son 3-4 senede yakın çevremden 7-8 arkadaşım buradaki işlerini bırakıp yurtdışında çalışmaya başladı.

    Benim belirtmek istediğim konu ise şudur. Eşim ve benim toplamda gelir vergisi olarak maaşımızdan ödediğimiz miktar senelik 70bin TL civarında (gelir vergisi, ssk, işsizlik ödeneği vs hepsi) Birde KDV + ÖTV olarak ödediğimiz vergiler ayrıca hesaplanması lazım.

    Bu noktada 2 kişinin yurtdışına gitmesi devletin nerden baksanız 70.000 TL gelirine mal olacaktır. 2017 göç rakamlarına göre 253bin Kişi Türkiye'den göç etmiş. Bu rakamın yarısını çalışan kesim olarak alırsak devletin toplamda gelir vergisi kaybı 70bin TL * 125bin Kişi = 8.75Milyar TL vergiden devletin olması demektir. Giden ve gelen göçün niteleği zaten ayrı bir tartışma konusu.

    Bunu benim vatandaş olarak düşünüp devletin bu konu ile ilgili önlem almaması benim açımdan şaşılacak bir durum.

    Bu konu ile ilgili bir yazı kaleme alabilir misiniz? Sizin daha kesin ve doğru rakamlarla daha net sonuçlara ulaşabileceğinizi düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kendinizi degerli hissetmeniz onemli tabi ancak, issizligin bu denli yuksek oldugu bir ulkede, sizin ulkeden gitmeniz baskalarina istihdam icin kapi acacagindan dolayi cok umurlarinda olmaz. Basit acidan asil onemli olan nokta sizlerin calistiklari sirketlerin olusturduklari uzun donemli politikalar , sizlerden aldiklari geri bildirimler ile olusacaktir. Bu tip goc dalgalari ulkere olan guveni azaltacagindan olusturulacak politikalar da malesef ulkenin negative gorunumune negative etki edecektir.

      Sil
    2. Sizin saydiginiz o kaynaklari siz degil, size is veren sirket yaratiyor. O sirket bir yere gitmedigine gore siz gidince baskasi ise girecek, sirket onlarin adina bu kaynagi yaratacak. Yani devlet acisinden bir sey degismeyecek, gonul rahatligi ile ulkeden ayrilabilirsiniz.

      Ama diyorsaniz ki biz zaten bir ise yaramiyorduk, biz olmasak da o sirket ayni isi ayni verimle yerine getirebilirdi bu yuzden bizim yerimize yeni insanlari ise almayacaktir, o zaman devletin bir gelir kaybi, isdihdam azalmasindan dolayi gerceklesecektir.

      Sil
    3. AKP'nin egitilmis insanların gitmesiyle bir sorunu yok. Bilâkis onlarin egitimsiz ve şuursuz insanlara ihtiyacı var. Para da dertleri değil. Sadece YSS Köprüsú, Osmangazi Kõprüsü, Avrasya Tüneli, Sehir Hastaneleriyle sokağa atilan on milyarlarca para var.

      Sil
    4. 1548 ve 1559 gibiler yüzünden çok durmamak lazım.
      o şirketler o kaynakları verimli çalışan personelleri sayesinde ellerinde tutuyor ve arttırıyor.
      250bin demek Türkiye sınıfındaki ülkeler için önemli bir kaynaktır.

      250 bin tane dünya çapında iş yapabilen insan gidişi demek.

      Onların yerine yeni insanların yetişmesi zaman ve kaynak alır.

      250 bin insanı yetiştirmek için verilen kaynaklar başka ülkelere bedava geçiyor,
      bu kaynaklar bebekken yapılan aşıdan, alınan doktorluk hizmetinden başlar, ilköğretim öğretmeninin maaşına, o insanlar burada çalıştığı için tuttukları sermayeye, kendi yerlerine çalışmayan kişiler için ürettikleri işsizlik maaşına, kendi sigorta primleri ile başka bir emeklinin maaşını ödemelerine, devlet için öteledikleri sigorta prim açığına, tüketirken verdikleri KDV ve Ötv ye kadar gider.

      Bunların hepsi kaynaktır.

      Sen gidersen yerine biri gelir demek çok büyük kolaycılıktır, yerine biri gelir ancak bu kadar insan ile gelen kalite düşer.

      Ben Türkiyeden gitmeye karar verdiğimde Ataşehirde bir ofis yerim vardı iş yaptığım.
      O ofiste 11 kişiydik çalışan, alt katta küçük bir restoran bize öğle yemeği verirdi.
      2015 yılı ortasında, 850-900 bin lira diyordu emlakçılar, zar zor 2016 yılı sonunda satabildim, gitsin de nasıl giderse gitsin diyordum, 790 bin e sattım.

      O paraya tam 235 bin Euro almıştım. Yurtdışında ailemi geçindirebilmek için.
      Şimdi sahibinden.com a bakıyorum, aynı binada 2 tane satılık yer var.
      Benim ofis ile aynı ebatta olan yere 745 bin istiyor, benimle aynı zamanda satışa koymuştu, 900 binden başlamıştı, 745 bine düşmüş, hala alıcı yok.

      Restoran sahibi, bir kaç işyeri benim gibi kapandığı için kapattı, o da devretmek istiyordu, kimse devralmak istememiş, 9 ay bekledi, kira ödememek için dayanamamış kapatmış. Dükkan sahibi kiracı bulamamış, satılığa çıkarmış, internette fiyat 605 bin TL. Belki 15 aydır satılık listesinde, 740 binden başladı, 605 bine düştü.

      Şimdi soruyorum, nerede bu yerimize gelen insanlar?
      Niye o fiyat seviyesini koruyamıyorlar?

      Sil
    5. 1548 ve 1559‘a cevap yazmaya gerek duyuyordum ki 22:57 gerekli cevabı vermiş.

      15:59’da burayı ziyaret eden muhterem. Ben de vergi ödeyen, ihracat yapan şirketimi kapatarak geldim. Benim için ne diyeceksin çok merak ediyorum. Çok iyi işler yaptık ama sonumuz bir Türkiye klasiği oldu. İmkan olsa da yaratılan katma değerin, ödenen vergilerin bir çetelesini göstersem. Ama eminim senin ona söyleyecek bir sözün olurdu. Bu ümit vaad eden ancak şuan yaşayaman şirketten yolu geçmiş üç kişi şuan üç farklı ülkede yaşıyor. Keyfimiz yerinde. Vakti gelince katma değeri buralarda yaratmayı tekrar deneyeceğiz. İnanıyorum ki sizlerin gölge etmediği bu uzak diyarlarda çok da başarılı olacağız...

      Sil
    6. Rakamları aşağıya bırakıyorum. 15.48 ve 15.59

      Bizim yerimize yapabilen birisi varsa gelsin girsin. Ama yarın bigün o kişide gitmek isteyecek. Boyle azar azar eğitimli kitle ülkeden cıkış yapıyor.

      Asıl problem eğitimli vatandaşımızı burada nasıl tutarız olmalıdır. Buda özgürlükçü bir ortam ve güven (ekonomik, sosyal, politik vs) ortamı ile olabilir. Aşağıda gördüğün TR nufusunun %10 civarı eğitimli, dünyayı tanıyan, yabancı dili olan insanları kaçırmamak. Onların yerine Irak'tan, Suriye'den eğitimsiz kitleyi almamak.


      Rakamlar her zaman gerçeği söyler.

      TR'de üniversite mezun oranı %11
      TR'de yabancı dil bilme oranı %9 (Türkçe dışında hiçbir kaynaktan öğrenememek demek)
      Pasaport sahiplik oranı %10 (Yurtdışını görmeyen kişi şuan yaşadığı yeri karşılaştıramaz)

      Kitap okuma oranları zaten yerde. Bu şu demektir. Şuan yoldan cevirdiğin 10 kişiden 9'u benim yaptığım işi yapamayacak. Bu göç dalgası böyle giderse ilerleyen yıllarda ise yoldan çevirdiğin 20 kişiden 19'u benim yaptığım işi yapamayacak demektir.

      Kaynak: https://www.umityildirim.com/turkiye-hakkinda-bazi-gercekler/

      Önceki yazıma da kaynak vereyimde incelersiniz. Göç kaynak: https://tr.sputniknews.com/analiz/201809051035053694-tuik-uluslararasi-goc-istatistikleri/
      https://bianet.org/bianet/goc/204245-tuik-raporu-turkiye-den-goc-rakami-nda-cumhurbaskanligini-dogrulamiyor
      (Istatiklerimiz bile duzensiz :))

      Sil
  45. Durup durup konuyu neoliberalliğe getirmeyin. Suçlu olan (neo)liberal politikalar değil, bunları kendine kalkan yapan ve aslında liberalliğin yakınından bile geçememiş dinci yönetimdir.

    YanıtlaSil
  46. Aynen hocam mükemmel tespitler şahsen çocuğumun geleceği açısından çok kaygılıyım eğitim sistemi berbat sağlık fiyasko devlet hastanelerine gidilmiyor suriyelilerden sıra gelmiyor özel hastanelere para lazım oda bende yok halk umursamaz ne yapmalıyız hocam şaşırdık valla

    YanıtlaSil
  47. Hocam, ben de aynı düşünüyorum. Ailecek gidebilirsem gideceğim. Gidemezsem mutlaka çocuklarımı göndereceğim. Bu ülkede insanlara gelecek yok maalesef. Fakirleştikçe eğitim seviyesi düşüyor, eğitim seviyesi düştükçe de insanların bu ülkeden kaçmasına sebep olanlar yerlerini daha da sağlamlaştırıyor. Garip bir durum gerçekten.

    YanıtlaSil
  48. Bu iktidar insanların umutlarını ve mutluluğunu caldi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İktidar partisine girer, iktidarı bir şekilde değiştirirsin ancak, bu kadar çomarı değiştirmek imkansız.

      Avrupa bile bir kaç yüzbin tanesine zor tahammül ediyor, biz milyonlarcası ile beraber yaşıyoruz.

      Sil
  49. Bitik bitik olma hali bitmislik durumu belki de

    YanıtlaSil
  50. İlk Not: Aynı soruyu twitter'da sordum. Tekrardır.

    Çareyi yurtdışına gitmekte arayan bir gence, orada her zaman ikinci sınıf vatandaş muamelesi göreceğini unutma tarzı bir yorumla cevap vermiştiniz hocam, o zaman sormadım size şimdi soruyorum,

    Alman vb. toplumda ikinci sınıf muamelesi görmek mi, kendi ülkeniz Türkiye'de mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dunyada isler kotuye gidiyor sn Sahin,
      Almanya Turkiye sura bura...
      artik 70lerin 80lerin 90larin 2000lerinin basinin dunyasinda degiliz
      Hic bir sey stabil degil
      her sey her paradigma cokuyor
      Hic bir yer huzurlu ve guvenli degil
      90li yillarda bugun olanlar soylenseydi insanlara inanlar saskin kalirdi.
      Gidisat iyi degil ki Turkiyenin gidisati iyi olsun.
      son olarak bu blogun yazarinin da ayni seyler hissettigini dusunuyorum
      sadece Mahfi bey biraz daha umutlu benden
      eee bosuna dememis atalarimiz umud gonlumun fakirin ekmegi umar ha kumar kumar

      Sil
    2. Hangi yurtdışında 2. sınıf muamelesi görmüşler ki?

      Benim Almanya'ya 2 sene önce giden arkadaşlarımın hepsi birinci sınıf Alman gibi karşılandıklarını söylüyorlar. Hepsi yazılımcı ve elektronikçi, adamlar her sene yeni iş teklifleri alıyor.

      İngiltereye gidenlerde aynı şekilde, SAP uzmanlarıydı, buradaki bir partner da çalışırken ordaki bir partner a geçtiler.

      Kanadaya ve Amerikaya gidenler zaten herkesin göçmen olduğunu söylüyor.

      Çoğu, 30-35. yaşından sonra giden insanlar bunlar.

      Hepsi ortak olarak, o ülkelerde büyümedikleri için dile onlar kadar hakim olamayacaklarını, bazı ufak iletişim sorunları çıktığını ancak, uluslar arası kültürde olan firmalarda herkesin anladığını günlük hayatta acemilik bittikten sonra adaptasyonun çok iyi olduğunu belirtiyorlar.

      Kimse kimseyi ikinci sınıf diye nitelemiyor. Ancak, mesleğinde iyi olamayan veya mesleği yüksek getiri sağlayamayan insanlar günlük hayatın içinde normal insanlarla daha çok içiçe olabilirler, bu sebeple kültür, dil, sosyal hayatta dışlanmışlık hissedebilirler. Bu normaldir, asla ikinci sınıf değildir.

      3-5 istisna için tüm ülkeleri genelleyemezsiniz.

      Kimse, dili dini ve ırkından dolayı hapse atılmıyor oralarda, burada malesef görüyoruz. Vergi veren herkes eşit vatandaştır. Her vatandaş kendine göre bazı zorluklar yaşar.

      Sil
    3. Arkadaşım, bazı istisnalar haricinde oraya giden insan çomar değilse, duzgun giyimli, oturmasini kalkmasini bilen, biriyse sorun yasamiyor. Biz kendi ülkemizde eger muhalifsek devamlı terörist olarak yaftalaniyoruz.

      Sil
  51. Benim anladigima gore kotu bir sendrom dimi?
    yanlis analamdim umarim
    siz sunu demek istiyorsunuz insanlara istedikleri karsiligini vermeszeseniz tukenimis insanlar ortaya cikar
    dogru okumusum?

    YanıtlaSil
  52. Sayın Eğilmez, ben 2002 den itibaren Ülkemizin toplum mühendisliği yapılarak kültür değişimine uğratılmasına başlandığına inanıyorum. Bu kültür değişimi için gerginlik, düşmanlık, bölünmüşlük gerekiyor. Kültür değişiminin ana gıdası gerginlik, düşmanlık, bölünmüşlük tür. Kin, öfke, hiddet, nefret , intikam duyguları gerginliğin temelini oluşturur. İçinde Kin, Öfke, Hiddet, Nefret, İntikam duyguları olan insanda Sevgi, Şefkat, Merhamet, Vicdan duyguları barınamaz. Ülkemizde ya Öfke, Hiddet, Nefret, İntikam duyguları galip gelecek, Sevgi, Şefkat, Merhamet, Vicdan yenilecek, veya tam tersi Öfke, Hiddet, Nefret, İntikam duyguları yenilecek, Sevgi, Şefkat, Merhamet, Vicdan duyguları galip gelecektir. Bu anda içinde olduğumuz savaş bu dur. Sevgi, Şefkat, Merhamet, Vicdan yani huzurlu bir ortam arayanlar yurt dışına çıkmaya çalışıyorlar. Yurt dışı derken Orta Doğu, Asya, Afrika değil, Batı Ülkeleridir. Ülkemizi bu hale getirenler maalesef Öfke, Hiddet, Nefret , İntikam duyguları ile dolu siyasetçilerimizdir. Halkımızda bu politikacılarımızın peşinden gerginliklerini ve bölünmüşlüklerini daha da arttırıyor, savaş ortamı yaratıyor, savaştan nasıl olursa olsun galip çıkmaya çabalıyorlar. Bu savaşta her şey MÜBAH anlayışına sarılıyorlar. Böyle bir Ülkede, Orta Doğuda olduğu gibi HUZUR olamaz. Sevginin, Şefkatin, Hoşgörünün, Merhametin, Vicdanın olmadığı yerlerde HUZUR olamaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizle ayrıştığımız nokta o tarih. Biz 1980 darbesi öncesi toplum mühendisliği başladı diyoruz, sizler 2002.

      Biz 2002 ve 2016 yı 40 yıl önceki mühendisliğin sonucu olarak görürken, siz hala 2002 yi sebep olarak görüyosunuz. :)

      Sil
  53. Mahfi bey, her zamanki gibi tam zamanında bir yazıyla vurgulamışsınız durumu. Bizde ülkeden ümidimizi kesip geldik yurtdışına duşarıdan bakıyoruz inşallah düzelir ülkemiz diye ama umudumuz kalmadı. Daha çöküşün başında olunduğunu eğitimli kesim görüyor. Bu kadar cahil bir toplum. Kısa sürede düzelmez bizimde hayatımız geçer gider. Sırf biz olsak gene katlanırız ve mücadele ederiz ama çocuklarımızın geleceğinin karartılmasına katlanamıyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En iyisini yapmışsınız Sn Aytaç,
      Artık devir değişti, Türkiye gibi büyük devletler bile değişime , teknolojiye, ekonomi bilimine daha doğrusu bilimsel yöntemlere her işi yaparken uymak zorunda, uymayanlar eleniyor.

      Sil
  54. Bunlar toplumun son dönemde hissettikleri, Türk toplumunun kendisi ile yüzleşmesi lazım.

    Malesef, Türk toplumunu uyarması gereken insanlar uyarılarını zamanında yaptı, kimse onları dinlemedi.

    Büyük ihtimalle burada yazı yazanlar o uyarıları duyunca kıllarını kıpırdatmadılar.

    Kendi ülkesinde hapislere atılan, öldürülen, bu ülkenin muhafızı olan insanlar infaz! edilirken buradakiler alkışladılar veya sessiz kalarak kendi tükenmişliklerini hazırladılar.

    Şimdi tükendik! diyenler var.

    Kozmik odaya girilmesini, masumların görevlerden alınmasını,
    size 3 kuruş maaşı ile hizmet eden insanların hapislerde kanserden kahrından ölmesini,
    sessizce izlediniz.

    Her şeyi geçtim;
    bu ülkede Genel Kurmay Başkanı'na terörist dediler, 26 ay hapise attılar,
    26 ay boyunca şimdi tükenen! insanların hiç biri sesini çıkarmadı.

    En basit eğitime sahip bir insan bile düşünür, der ki;
    "Genel Kurmayın bile hapise atıldığı ülkede beni kim koruyacak?
    Hangi subay artık bizi korumak, bizim için hayatını riske atmak ister?"

    Kimse ağlamasın, hayat böyledir, her koyun kendi bacağından asılır.

    Tükendik! demek çok komik bir bahane, hayatta bahanelere yer yoktur.

    Şimdi karar verin;
    Çocuklarınız için kazandığınız paralarla sizi Rusya mı korusun?
    Eskiden olduğu gibi Amerika mı korusun?

    Kararınızdan sonra inandığınız Tanrıya her gün dua edin ki,
    tercih etmediğiniz taraf çok kızıp sizi uff yapmasın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kardeş, o bahsettiğin ve "siz hiçbir şey yapmadınız" diyerek Mahfi hocayı ve burada yazanları bilir bilmez suçladığın dönemde herhalde sen çok aktiftin. Neler yaptığını yazıp bizleri de aydınlatabilir misin?

      Sil
  55. Cehalet gonullu talihsizliktir (S. Freud). Bu toplum bilincli ve gonullu olarak cahil birakildi. Bu sayede biat kulturu yerlesti ve sonucta ayaklar bas oldu ve bu normal karsilandi. Sonuclari ortada. O cok begendikleri Osmanli'nin cokus donemini tekrar yasiyoruz. Sahte diplomali bir imam'la ve ona biat edenlerle gelebilecegimiz yer ancak burasi olabiliyor malesef. Simdi bekleyip sonuclarini yasayarak gorecegiz ama eski Turkiye'yi mumla arar hale gelecegimiz kesin gibi duruyor. Sonuclarindan biri ikinci Suriye olmak bile olabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. lutfen umutsuzluk asilamayin ozellikle secim arefesinde
      yeterki sandiklara sahip cikalim

      Sil
    2. Sandıklara sahip mi çıkalım?

      Ben o işi 2016 yılında bıraktım. O seçim gecesi nezarette misafir edildim. 2014 yerel seçimlerinde de sandıkların bulunduğu okuldan polis zoru ile uzaklaştırılmıştım. Okuldaki sandıklarda seçmen sayısı ile zarf sayısı arasında uyumsuzluklar vardı.

      Benim baktığım bölgeler Ataşehir ve Kozyatağı idi, o bölgelerin insanı daha eğitimli ve sözde bilinçli seçmenler. Kaç kişiyi organize ettik, gelin sandıklara sahip çıkın diye.

      Herkes sahip çıkacağını söyledi, söylemekle kalmadı gönüllü oldu,
      seçim gecesi hepsi arazi oldu.

      Bir whatsapp grubu kurduk, acil durumlarda haberleşmek için, gruba adama ihtiyaç olduğunu -ki gruptakiler sandığa sahip çıkmak isteyenlerdi- sorunlar olduğunu, kaç kere yazdım, kimse cevap bile vermedi.

      Sandık görevi başlarken hepsi de özellikle son saat ve son dakikalarda mesaj attılar. Abi işim çıktı, abi çocuk hastalandı, abi annem fenalaştı, abi şehir dışına çıkmak zorunda kaldık, abi şöyle oldu böyle oldu bahaneleri gelmeye başladı. Herkesin mi akrabası hasta olur aynı gece?

      Laik kesimmiş, dinciymiş, şuymuş, buymuş umrumda bile değiller artık.

      Millet hak etmiş ki başlarına bu felaket gelmiş.

      Benim keyfim yerinde, 2016 seçimi sonrasında tüm malı mülkü sattım, Belçikaya akrabalarıma aktardım, çocuğun okulu benim iş durumunu ayarladım, çıktım.

      Aklı olan çıkar gider, isteyen istediği kadar orada kalsın.

      O sözde laik tipler yüzünden nezarette bile kaldım.
      Şimdi düşünüyorum, değmez, hiç birisi için değmezmiş.
      Kimin ne hali var ise görsün.

      Sil
    3. Adsiz 19:21, bu blog da daha cok ulke meseleleri tartisiliyor. Madem umursamiyorsunuz, burayi takip ederek gereksiz vakit harcadiginizi dusunmuyor musunuz?

      Sil
    4. 22.44, 19.21 senin gibi vurdumduymazlardan bikmis ve gitmis.

      Sil
    5. Sandiklara sahip cikin sandiklari terketmyin ilc secim kurullarinda oy takibi yapin
      bu sefer secimlerde adaletsizlik olmaz emin olun bana

      Sil
  56. Hocam biz de Kpss kurum sınavı mülakat derken tükendik bütün enerjimiz bitti

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kariyer bir mesleğe girmek ne kadar zor değil mi? Bütün emeklerinin bir günde yok olup gittiğini hayal et işte. O zaman belki beni anlarsin. Bütün emeklerim bir listede adımı görmekle kayboldu gitti. Şimdi işsizim ve çaldığım kapılar bir bir yüzüme kapanıyor. Yine de kimseye muhtaç olmadigim icin şükrediyorum yaradana.

      Sil
  57. Hocam cevaplarda fotoğrafiniz görünmüyor ne oldu merak ettim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de bilmiyorum. İki gündür resim koymuyor sistem.

      Sil
  58. Hocam bu ülke son 20 yılda inanılmaz derecede hoyratça tüketildi. Daha önce de mükemmel bir yönetim biçimi yoktu ama hiçbir zaman bu kadar tüketilmemişti. Doğal kaynaklar, denizler, dereler, sahiller, kentler, gelir kaynakları ve en önemlisi insan kaynakları inanılmaz bir insafsızlık ve hınçla tüketildi. Ben ülkeye bu kötülüğü, bu topraklarda doğup büyümüş, bu vatanın havasını solumuş insanların yapabileceğine inanmak istemiyorum ama görünen köy ortada. Bu şartlar altında ülkede kalmak, tükenişin parçası olmak dışında hiçbir işe yaramıyor artık. Bu nedenle kapasitesi olan ve tükenmek-tüketilmek istemeyen gençlerin yurt dışına gitme isteğini anlayışla karşılamak lâzım bence. İşler bir şekilde değişir, toplum, kendisi için fedakarlık yapılabilecek düzeye gelmeyi öyle ya da böyle başarabilirse bu gençler de daha tecrübeli ve bilgili, ama en önemlisi tükenmemiş olarak geri döneceklerdir mutlaka.

    YanıtlaSil
  59. Sayın hocam, benim fikrim, sorun aslında Türkiye'de değil. Sorun bizim toplumun düşünce şeklinde. Türkiye'de sorun yok mu, binlercesi var tabiki. Ama asıl sorun halkımızın kendini kötü hissetmeye çok fazla alışmış olması. Bence yazınızda da bunu anlatmışsınız. Hayatlarını sosyal medyaya bakarak yaşayan insanlar var. Instagram'da hiç kimse mutsuz değil, herkes oraya zaten en güzel halini paylaşıyor. Halkımızın ilgi alanları yok. Tutkuyla bağlanamıyoruz. Sadece bir şeyi yapmaktan dolayı zevk alamıyoruz. Gündemle çok fazla iç içeyiz. Belki biraz nihilist yaşayabilsek, daha huzurlu hissederiz.

    YanıtlaSil
  60. Dağılma sürecindeki Osmanlı'dan bir anekdot;
    Bir müfettişi durumun tespiti için bir valiliğe gönderilir. Müfettişin raporu kısadır; "durum vahim ama ümit var". Aynı müfettişi başka bir valiliğe gönderilir rapor yine kısadır; "durum vahim değil değil ama ümit yok"
    Türkiye'nin durumunun ikincisi olduğunu düşünüyorum. Un

    YanıtlaSil
  61. Herkes böyle az ve öz yazamaz. Ustalık gerektirir çünkü. Kaleminize sağlık Hocam. Bu arada bu platform vasıtasıyla yarattığınız özgür tartışma ortamı için de teşekkür ederim. Ülkede ne eksik diye konuşuyoruz ya, çok şey eksik ama EN ÇOK İHTİYAÇ DUYULAN ŞEY ÖZGÜRCE DÜŞÜNEBİLMEK VE KONUŞABİLMEK. İfade özgürlüğü olmadıktan sonra bir ülkede hiçbir şey yolunda gitmiyor. Bkz. Türkiye.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Haklısınız, özgür düşünce ve bunu ifade edebilme en önemli şeylerden birisi.

      Sil
  62. Üniversiteye daha bu sene başlamış biri olarak geleceğe karşı tamamen karamsar bakıyorum,bu ülke bizim gençliğimizi çalıyor.Ben istemediğim bir bölümde okuyorum,daha iyi istihdam verebilecek bir bölümde.Ben şahsen iktisat okumak isterdim ama mühendislik okuyorum ama sadece 3 aylık kısa bir sürede çalışabileceğim tüm sektörler çöktü.Bu yüzdendir ki artık tek amacım mezun olup bir şekilde ülkeden gitmek.Yazdıklarımı kimse yanlış yorumlamasın,ben kendimi düşünmekten öte ülkemi düşünüyorum,her geçen gün halk olarak daha da yozlaşıyoruz.Çocukluğumun Türkiyesi ile bugünün Türkiyesi arasında dağlar var fakat her şeye rağmen bir ışık bir kıvılcım arıyorum çünkü ben ülkemi bırakıp gitmek istemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ülke kimsenin gençliğini çalmıyor,

      40 yaşında emekli olanların maaşlarını bir sonraki nesilden tahsil ediyor sistem.

      Şimdi yakınan gençlerin hepsinin öyle veya böyle erken yaşta emekli olmuş bir akrabası vardır.
      Bir şekilde o zaman ödünç alınan gençlikler, bugün biraz tahsil ediliyor.

      Sil
    2. Ben 37 yasimda emekli oldum super emeklilikten.
      Suan hem emekli maasi aliyorum hem Almanyada calisiyorum. Almanyada da emekli olacagim allah izin verirse.

      Sil
  63. Her toplum layik oldugu sekilde yonetilir.
    Kimsey aglamasin, olanlarin musebbibi degilmis gibi davranmasin...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu da yeni moda galiba. Yıllardır yazıp-çizip bu gidişin gidiş olmadığını, sonun çok kötü olacağını anlatanları yok farz edip kendi bildiğini okuyanları, Gezi olaylarında v.s. canını verenleri, sakat kalanları terörist ilan edip meydanlarda yuhalatanları gözlerden gizlemek için muhalifleri suçlamak. İşler sarpa sarınca "aynı gemideyiz" demagojisine sığınanların yeni taktiği bu olsa gerek.

      Sil
  64. Hocam yazı için teşekkürler. Artık buraya yazmaya bile değmiyor. Bu formu okuyanlarda zaten belli miktarda bilgi var. Sıkıntı, bu durumu fark edip, kendine sıra gelene kadar harekete geçmeyenler ile, bu durumdan nemalananlarda. Benim de çok güzel bir hayatım var burada. Ama buradan gideceğim.

    YanıtlaSil
  65. Sevgili hocam, tespitiniz isabetli, durum gercekten boyle, sizi neredeyse mustesarligınizdan beri takip ediyorum. Light gunluk dahil kitaplarinizin tamamina yakinini okudum. Onerilerinizin yada tespitlerinizin sorumluluk makamlarinca cok dikkate alinmadigini dusunuyorum. Onlar kendi pragmatist kararlari ile yol almaya devam ediyorlar. Bu ulkede fikrin kiymeti yok. Ancak size ve goruslerinize kiymet veren onemli bir kitle var. Ahval boyle iken sizde bu kitleyi muhatap alan gorusler sunsaniz memnun oluruz. Ornegin halihazirda icinde bulundugumuz krizde hane halki yada kucuk yatirimcilar neler yapmali yada ne gibi tedbirler almali?
    Kolayliklar dilerim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Ben bu tür bireysel çözümler yerine her zaman daha genel çözümler önermeye devam edeceğim. Çünkü çözüm bireysel olarak mümkün değil. Gün gelir birileri kaale alır belki.

      Sil
  66. Tekila krizi olur mu 1994deki gibi?

    YanıtlaSil
  67. Sevgili Mahfi Hocam,
    Ülkemizin gerçekleri ortada ve çok açık .Tespitleriniz bizce de çok isabetli. Bu noktadan sonra kişisel olarak yapılabilinecekler konusunda bir öneriniz bir fikriniz var mı? Herkes tedirgin, endişeli .
    Küçük işletmeler olarak masrafları kıstık, yatırımı kestik. . Cirolar düşük masraflar ağır. Karlılık yok, devamlılık konusu şüpheli. Nereye kadar nasıl gider???

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Benim önerilerim 20 yıldır hep aynı hiç değişmiyor: Yapısal Reformlar.

      Sil
  68. Bir yorumda ben yapayım.Yazıyı tam beş defa Bu kadar derin sosyolojik bir meseleyi,dört paragrafla izah edip,sonra Osmanlı İmparatorluğu’nu toplumu saran bu tükenmişlik sendromu bitirmişti"demek çok sığ ve anlamsız kalmıştır. Toplum katındaki yansımaları kısmı,yaptığı bağlantı ve analiz,konu ile alakasız.son cümle tamamen anlamsız. Ama kasıtlı
    kasıtlar çok güncel.Birincisi.dünden beri bazı internet sitelerinde tayip erdoğan'ın, beyin göçünü geri çevirmek için harekete geçti diye haberler dolaşıyordu,okudunuzmu bilmiyorum.ama,tamamen altında bu güncel durum yatıyordur,İkincisi,çanakkale zaferinin kutlandığı tamda bu günde,kalkıpta,Osmanlı İmparatorluğu’nu toplumu saran bu tükenmişlik sendromu bitirmişti. tespiti,hem doğru değil,hemde art niyetli.İmparatorluklar yıkılır,Cumhuriyetler kurulur,cumhuriyetler kalkar,sınırsız-sınıfsız toplumlar oluşur.Bu bir süreçtir.Hep olumsuz tarafından ele almış.Aslına bakarsan,Avrupada,ronesansta bu sendrom ile başladı.Ve nice değişim-dönüşümlerin önü bu bu sendromun toplumsal yansıması ile ortaya çıktı.Çokta kötü değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne oldu kaptan, bakiyorum artik Yeliz rumuzuyla yazmiyorsun? Bozuk Turkce'den biz kim oldugunu hala aniyabiliyoruz ama.

      Sil
    2. Dilber Türk, millet savaştan bıkmış, kolay değil 100 yıl 150 yıl savaş üstüne savaş, kayıp üstüne kayıp, sen hiç oğlunu savaşta kaybeden, babasız büyüyen, köyleri yakılan, ağaçlarda asılıp idam edilen, topraklarından sürülen Osmanlı insanlarının hayatlarını okumadın, duymadın mı?

      O toplumdaki tükenmişliği görmedin mi o hikayelerde?

      Millet bıktı, bunaldı, açlık, kuraklık, çorak topraklar, doktorsuzluk, yokluk, sefalet...

      Bu cümlenin neresi sığ ve anlamsız?
      Altında binlerce kitaplık bir külliyat var.

      O kadar millet isyan etti Osmanlıya, mutlu olsalar isyan mı ederlerdi?
      Hepsi mi isyan ederdi?

      Sil
  69. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  70. Hocam şöyle diyebilir miyiz?

    ...Ve Türkler kapitalizm ile tanışır...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu ne simdi? Bunu mu cikardin yazidan..

      Sil
  71. Hocam öncelikle elinize sağlık, ancak kendimce bir tespitte de bulunmak isterim; “Mesela Türk toplumunun Batı kültürüyle eğitilmiş bölümü bir süredir tükenmişlik sendromu yaşıyor. Çünkü kendilerini tam olarak bu topluma ait hissetmiyorlar.” demişsiniz ve tükenmişlik sendromunun da çok çalışıp istenilen hedefe ulaşamama sonucu oluştuğunu dile getirmişsiniz. Ben yurtdışına gitmek isteyen büyük bir bölümün, yeterince mücadele gösterip de başaramadığı için değil de daha en baştan kaçıp kendini kurtarmak için bunu yaptığına inanıyorum ve aslında bunun adının kişisel anlamda bir “Tükenmişlik Sendromu” olmadığını düşünüyorum. Sanırım sizin burada bahsini ettiğiniz "Tükenmişlik Sendromu" toplumsal anlamda bir süredir yaşanan; basından, sosyal medyadan ya da arkadaştan etkilenilerek "bakın işte olmuyor, her şey o kadar kötü ki bu ülkeden kaçmam lazım" şeklinde patlak veren bir durum. Zaten öncelikle mücadele dediğiniz şeyin de aslında sadece isyan edip kaçarak değil, çok çalışarak ve üreterek yapıldığını görmemiz gerekiyor.

    YanıtlaSil
  72. Hocam bence ülkemizdeki en önemli sorun demokratik burjuva devrimini yasamamis olmamiz.Bizde ortacag karanligina karsi burjuvaziyi yanina alip savasan isci sinifi olmadi ne yazikki. Avrupada sanayi devrimi ile oluşan işçi sınıfı berbat hayat koşullarına karşı gelip, kazanımlarını onlarca yıllık mücadelelerle elde etmis. İşçi sınıfının kazanımları ile sistemin demokratiklesmesi beraber gelişmiş. Bizde ise Osmanlida zaten yok denecek kadar az olan işçi sınıfı devamında Türkiye Cumhuriyetinde bir sınıf bilinci ve örgütlü mücadele ile hak kazanımı söz konusu degil. Bizde haklar başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere aydınlarımızca toplmusal mücadele ve talep olmadan getirilmiş. Dolayisiyla bu topraklarda demokratiklesmenin haklar ve özgürlüklerin değerini bilenler azınlıkta.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, temel sorun bu. Sadece işçi sınıfı değil doğru dürüst bir burjuvazi de yok aristokrasi ise hiç olmamış zaten. İşin ilginci eskiden olmayan bir din adamları sınıfı gelişiyor şimdi.

      Sil
  73. Herbert Freudenberger,olacak Mahfi hocam.Yazı için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanlış yazmışım, düzelttim, teşekkür ederim.

      Sil
  74. en beğendiğim yazınız. emeğinize sağlık.. benim gibi binleri, belki milyonları anlatmış yazınız. Hayat çok değerli bir armağan hepimize, yazık oluyor bizlere. en çok zoruma giden de, canımızdan çok sevdiğimiz evlatlarımıza yazık ediyoruz.

    YanıtlaSil
  75. Hocam çok doğru bir konuya parmak basmışsınız. Bence toplumumuzdaki bu tükenmişliğin sebebi keskin kutuplaşmanın yaratmış olduğu belirsizlik ortamıdır. Her kafadan farklı bir ses çıkması ve fikir alışverişinin olmaması , bir nevi ben haklı çıkayım da varsın yanlış olsun. Politikanın yaratmış olduğu bu keskin çizgiler her kesimden insanımızı kaygıya ve tükenmişliğe sürüklüyor. Peki böyle bir ortamda yetişen genç nesilden ne umabiliriz ki ?

    YanıtlaSil
  76. Benim çevremden gördüğüm kadarı ile 6 aile gitti Avrupaya.

    Toplam nüfusları sanırım 19-20 kişi.

    Bu insanlar o ilk giden 250 bin kişi arasında olabilir.

    Daha kötüsü, şimdi onları görüp cesaret alan kişiler de gidiyor veya gitmeye çalışıyor.

    Eskiden olsa, münferit olay der geçerdim, bu münferit seviyesini aştı.

    Başka insanları da etkilemeye başladılar.

    Erenköyde 24 daireli bir apartmanda oturuyorum, yarısından fazlası ev sahibi ancak giden kiracıların yerine yenileri gelmiyor. Kiracılar, Çekmeköy ötesinde daha ucuz yerlere gidiyorlar.

    Yan apartman da bizim kadar sayılır, onlarda da benzeri durum var. Karşıdaki apartmanlar eski daha az kiracı var, ucuzlar, onlarda birer ikişer daire boş.

    Yani etrafımızda 20 kadar daire boşaldı son iki sene.

    Yan apartman altındaki markete giderdik, adamlar geçen sene sonunda kapattı, kiralık kimse gelmiyormuş. Market 23 yıldır buradaydı, market sahibi hep, kiracılar ev sahiplerinden daha çok mal alıyor derdi, çünkü akşam yorgun gelip, 3-5 parça bir şey alırlarmış, onlar gidince adam bitti.

    Bizim bir komşu 6 sene oldu Amerikaya gitti, 51 yaşında gitti, Oyak bankta bilgi işlemde çalışırdı, orada hala çalışıyormuş, yazdan yaza gelir, onun dairesi de boş diyebiliriz. Bu sene vatandaş olmuş, prosedürleri beklemek için gelmemiş yazın, eşi geldi bir ay kadar kaldı geri gitti.

    Eşimin kuaförü kadın, Avrupa da geçerli kuaför sertifikası almak için geçen sene yazın gitmiş, 2 ay eğitim almış. Orada çevre yapmış, kadını sevmişler çalışma izni almaya uğraşmış, bir yıl kadar. Başvurusu kabul edilmiş, iş bile bulmuş, Mayıs ayına gelebilir misin demişler. O da eşyalarını, arabalarını satıyor şimdi. Kocası turist vizesi ile gidip gelecekmiş, o da oturma izni için uğraşıyor.

    Erenköyden durumlar böyle.

    YanıtlaSil
  77. Hukuk devleti çok şeyi çözer.

    Sorun, hukukçuların dahi hukuk devletinin ne olduğunu bilmemesi.

    Teoride biliyorlar, pratikte dünyadan bir haberler.

    Biraz çıksınlar Amerika görsünler.

    Şimdi bana ama, ama, ama diyecekler.

    Çıkın gidin, kitaptan değil fiili olarak mesleki eğitim olarak görün, hukuk'un topluma yansımasını görün kardeşim. Maalesef dünyadan bir habersiniz.

    YanıtlaSil
  78. Ah be Mahfi hocam ne güzel yazmışsınız.Düşüncelerimize duygularımıza tercüman olmuşsunuz.Emeğinize sağlık,Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  79. Ülke zor durumda diye çözümü yurt dışında arayanlar korkak farelerdir bu kişiler aslinda vatansever değillerdir gerçek yurtseverler zor zamanlarda belli olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazıları ülkenin zor durumda olduğunu söyleyenlerin de korkak fare olduğunu iddia ediyor.

      Sil
  80. Hocam, güzel yazmışsınız adeta şiir gibi olmuş ama size bir soru:
    Bu yazıyı yayınlaya nasıl cesaret ettiniz, hiç korkmadınız mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Ben hep gerçeğin peşinde oldum. Hangi tarafta hangi şekilde olduğuna hiç bakmadan ve bıkmadan usanmadan. Gerçekleri yazmaktan ve tartışmaktan korktuğumuz an bitmişiz demektir.

      Sil
  81. Hocam bende 27 yaşındayım. Uluslararası İlişkiler okudum. Kendi alanımda çalışamadığım gibi diğer mesleklerde de iş bulamıyorum. Dürüst olmak ve torpilden uzak durmak bu torpil ve kayırmacı düzende bizi sistemin dışına atıyor. Ya bizden olacaksın ya da işsiz kalacaksın deniliyor. Eğer bu liyakatsiz sistem böyle devam ederse gençliğim de ömrüm de heba olacak. Pek kurtuluş reçetesi görünmüyor. Umarım birgün herşey güzel olur.

    YanıtlaSil
  82. İşçi maaşıyla geçinilen bir evden erasmus yapmış üniversite mezunu olarak çıktım. Avrupa'yı başka türlü ziyaret etmek pek mümkün görünmüyordu. Son paragrafta değindiğiniz faktörler günümüz gençliği için öyle değerli ki gitme yolunu seçmenin en büyük nedenleri onlar. Toplumda genel olarak memur olma havası hakim. Osmanlı'dan miras kalan kalem erbabıba saygıdan olsa gerek birçok gencin hayali memuriyet. Girişimciliği yeterli düzeyde ne yazık ki özendiremedik. Özenen de sermayeye yetersizliğine takılıyor. Kendi işini yapmak isteyen bu ülkede bir engelle karşılıyor her defasında. Okuyup memur olmak isteyenin karşısına malum sebepler çıkabiliyor. İş alanlarındaki bozulma bir yana ahlaki çöküntü de tükenmişliğe sebep oluyor. İnsanlar gülmeyi unuttu. Her günümüz dizi film gibi geçiyor. Her an olay olabiliyor. Bir bisikletli araba altında kalabiliyor, motorsikletlinin teki kaldırımda bir yayayı ezebiliyor. Araçlar ambulansa yol vermiyor. Kuyruklarda uyanıklık yapıp sıra kaynatmaya çalışanlar az değil. Tanımadığımız birine gülmek veya selam vermek sapıklık olarak algılanabiliyor. Daha yüzlerce bozulmaya örnek yazılabilir ama bu kadarı bile içimin kararmasına yetiyor. Böyle bir konuya değindiğiniz için teşekkürler hocam. Elinize fikrinize sağlık. Umarım yazınızı iyi şeyler yapmaya gücü yetecekler de okuyordur. Zira böyle giderse nitelikli nüfus ellerinden kayacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yarın ne olacağını bilmediğiniz bir ülkede iyi girişimler oluşmaz. Girişimciliğin gelişmesi için özgür ve guvenli bir ortamın olması gerekir. Bu iki kavram bu ülkeye gelmedikçe büyük girişimler hayal. Birbirinin kopyası lokmacılar acılır ancak.

      Sil
  83. Hocam nacizane zayıf bir yazı olmuş. Burnout sizin de uzunca anlattığınız üzere iş hayatı ile ilgili bir kavram. Ülkenin okumuş kısmının yaşadığı yılgınlık ve çaresizlik hissinin ne derece doğru karşılığıdır, keşke bir psikoloğa sorsaydınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konunun o kısmı psikoloji değil sosyolojiyle ilgili.

      Sil
  84. Burası artık güzel bir ülke değil,
    Hatta Ülke bile değil,
    Giden gidecek,
    Kalanlar ise
    Barbaros Şansal'ın ifade ettiği durumda kalacak.
    Buraya kadarmış.

    YanıtlaSil
  85. Bana klasik batı hayranlığı gibi geldi durum. Eskiden de var olan!Dünyanın her yerinde haksızlık ve adaletsizlik var. Evet ülkemde de var. Belki daha fazla var. Ama kimse ben suçsuzum, ben tükendim ve çare olarak gidiyorum dememeli.Çocuklarım kendini kurtarsın, başka yerde yaşasın mantığı bana pek doğru gelmiyor. Sorunlarla yüzleşmek yerine kaçmak sorunları çözmez. Gittiği yerde yaşadığı bir sorunda mesela Irkçılık vs. bu sefer yine ülke değiştirmek için mi çabalanacak? Kaldı ki ülkemizde küçük, büyük herkes kendi gücünün yettiği oranda sistemi devredışı bırakmaya çalışırken, bir şeylerin arka kapılarını ararken, zaten düzelmemiz mümkün değil. Önce kendimizi düzeltmemiz lazım. Sonra ekonomi de, toplum da düzelecektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Insanlar ozgurluk, adalet, liyakat, hukuk arıyor, ekonomi arkadan gelir.

      Sil
  86. Batı medeniyeti/ideolojisi çöktüğünden olmasın sakın bu tükenmişlik? Batı batı diye yüz yılları heba edildi bu ülkenin ve benzeri arada kalmış ülkelerin. Örnek aldırılmaya çalışılan örneğin gerçekten de doğru örnek olmadığını anlamak için daha kaç yüz yıl gerekiyor? Kendimiz olmalıyız, bu bize gerekli olan şey.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendimiz batılıyız zaten. Kendimiz olsak olay bitecek.

      Sil
    2. Bize batı medeniyeti/ideolojisi dedi değil mi üreten istihdam yaratan neyiniz varsa satın, betona gömün, hazine garantili yollar-köprüler yapıp her ay milyarları yandaşlara akıtın, ödeyemeyeceğiniz kadar borçlanın, halkı da aynı şekilde borçlandırın, üretmeyin sadece tüketin, her köşe başına bir AVM dikin, tek tük sahip olduğunuz silah fabrikalarını da Katarlılara peşkeş çekin, Suriye'den 4 milyon seçmen ithal edin, onlara karşılıksız 40 milyar dolar harcayın, hukuku, milli-eğitimi, sosyal devleti, toplumsal huzuru katledin, milleti birbirine düşürün, iç savaş çıkartmak için elinizden geleni ardınıza koymayın v.s..... diye.

      Yazmaya devam etsem bir sayfa dolar da bunları hepimiz biliyoruz zaten. Peki o çöktüğünü iddia ettiğiniz batı medeniyetinde bunların hangisinin %1'i mevcut? Elbette hiç birinin. Bilakis, o medeniyet bunların tam tersini yapıp halklarının huzurunu, refahını, her yönden gelişmişliğini sağlıyor. Bırakın bu palavraları. Batı medeniyetini biz ne zaman örnek aldık ki. Keşke alsaydık. Bizim örnek aldığımız medeniyet, sizin iddianızla çökmekte olan batı medeniyeti değil gerçekten çökmüş olan Osmanlı soslu yozlaşmış arap-ortadoğu "medeniyeti".

      Batı medeniyetinin çöktüğü falan da yok, son dönemde giderek toparlanıyor ve krizi atlatıyor. Bu boş laflarla, içi çürümüş hamasi söylemlerle devam ettikçe kendimiz oluyorsak hiç olmayalım daha iyi.

      Sil
  87. Sn Mahfi bey,
    Malesef,Ülkemizin geldiği noktada eğitimli azınlık kesim içerisinde bahsettiğiniz duyguların artışı çok ciddi bir ivme kazandı.
    Adalete güvenin, geleceğe umidin kaybolduğunu eğer taraf değil iseniz görmemek mümkün değil.
    Bu kaçış çözüm müdür ?
    Elbette değildir.
    Ancak insanidir.
    Keşke ülkeyi yönetenler bunun farkına varıp 100 yıl önce Mustafa Kemal Ataturk'un oluşturduğu değerlerin farkına varabilse.
    Ben bahsettiğiniz topluluk içerisinde yer alan bir babayim. Türkiye genelinde azınlıkta kaldığımızı düşünerek bahsettiğiniz yilginligi çok net yaşıyorum. Imkanlarim ölçüsünde de çocuklarım için bahsettiğiniz yollari, malesef deniyorum.
    Bizim gencligimizde, ya çok tembeller ya da çok süper öğrenciler yurt dışına eğitime giderlerdi, günümüzde ise eğitimli sınıf içerisinde bulunan ortalama öğrenciler bile yurtdışına yonlendiriliyorlar.
    Şu anda Cumhuriyetimizin hali ortada, ve bu ana dair veya geçmişe dair elden gelen bir şey yok.
    Isın en son noktasındaki umidim doğanın kanunudur, her şey doğar, büyür,ölür ve yok olur gider, ama bulunduğumuz noktada yapılması gereken bu karanlık dönemin tohumlarının ilerleyen nesillerde filiz bulmasını engellemektir.
    Saygılarımla...

    YanıtlaSil
  88. Kurumsal kültürümüzü kaybettik. Ne yazık ki herkes kendi derdini yazıyor burada. Tükenmişlik sendromu tabi. Biz yine yerdeki çamura bakacağız. Yerdeki çamuru düzeltmeden gökyüzünü bakma kolaylığına kapılmayacağız. Direneceğiz kurumsal kültürümüzü yaşatmak için. Lanet olasıcalar ülkeyi ayrıştırma kolaylığına gittiler. Ülkede tansiyon her geçen gün yükseliyor. Kimse kimseyi tehdit etmesin. Çözeceksek sükûnetle çözmeliyiz. Ülkenin kaynakları yeterli yeter ki bu kaynakları adil dağıtalım. Mustafa Kemal Atatürk'ün kalelerini korumaya devam. Enseyi karartmayalım. Kaleyi terletmeyeceğiz.

    YanıtlaSil
  89. Tükenmişlikten ziyade umutsuzluk var. Kanunların, liyakat sisteminin uygulanmaması geçmişten gelip bugüne kadar süren insanları yıpratan bir sorun. Akıl ve bilimin yerine ideolojilerin- kemalizm sosyalizm islamcilik adi ne olursa olsun- konması, aydınların özgün düşünceleri yerine belirli kalıpları veya geçmişte uygulanmış birtakım düzenlemeleri benimseyip halka kabul ettirmeye çalişmasi gerçekten ümit kırıcı. İnsanlar kültürlerine uyan, maddi olarak kendilerine güvence verebilecek aynı zamanda manevi değerlerinin yaşatıldıgı,bilimle akilla insani değerlerle manevi değerlerin çatıştırılmadıgı böylece benimseyebilecekleri bir ülkede yaşamak istiyorlar. Osmanlı bunu başardı. Dini, dili ne olursa olsun insanlar birlikte paylaşma,devletin ve insanların yaşatılmasi için var olma azmine sahip oldular. Osmanli ne din ne irk ne de ideolojo devleti olmadi. Biz tek bir hukuku işletemezken Osmanli tebaasi unsurlara hukuklarinda belirli özerklik sağlayacak kadar kendine güvenen modern bir devlet oldu. Biz şu an Osmanliya gore kültürel olarak daha az çeşitliliğe sahipken ülkemizde ırk tartışmalarına sebebiyet verdik. Terör hadiselerinin de bu tükenmişlik sebeplerimiz arasında sayılması gerekir.Ülkemiz milyarlarini gençlerine harcayacakalri paralari terör yüzünden kaybetti. Osmanlı bize göre çok daha fazla kozmopolitken büyük bir ekonomi, medeniyet ve birlikte yaşama mutluluğu getirdi.Kültürümüz Osmanlida can buldu.Osmanliyi teknolojik gerilik ve buna bağli ekonomik sikintilar yerle bir etti. Cumhuriyet kuruldu ama hiçbir zaman bizim genlerimize işlemiş Osmanli kültürünün yerini tutamadi. Bugün aydınlarımiz yana yakila cumhuriyetin ilk yillarini örnek almamizi istiyor. Cumhuriyeti kuranlara saygi duyuyoruz ama bizi mutlu kılacak model bu değil. Biz tekrar hiçbir etnik kimliğe atıf yapmadan sadece toplum olarak yaşama ve dayanısmaya bağli, ekonomiyi bireyselcilikten alıp toplum olarak zenginleşmeye dayali, zenginliğin kötü görülmediği ayni zamanda zenginlerin toplumdan kopmadığı bir sistem istiyoruz. Biz Osmanliyi günümüz modern değerleriyle buluşturmak istiyoruz.

    YanıtlaSil
  90. Kurumsal kültürümüzü kaybettik. Ne yazık ki herkes kendi derdini yazıyor burada. Tükenmişlik sendromu tabi. Biz yine yerdeki çamura bakacağız. Yerdeki çamuru düzeltmeden gökyüzünü bakma kolaylığına kapılmayacağız. Direneceğiz kurumsal kültürümüzü yaşatmak için. Lanet olasıcalar ülkeyi ayrıştırma kolaylığına gittiler. Ülkede tansiyon her geçen gün yükseliyor. Kimse kimseyi tehdit etmesin. Çözeceksek sükûnetle çözmeliyiz. Ülkenin kaynakları yeterli yeter ki bu kaynakları adil dağıtalım. Mustafa Kemal Atatürk'ün kalelerini korumaya devam. Enseyi karartmayalım. Kaleyi terketmeyeceğiz.

    YanıtlaSil
  91. Nene Hatunlar, Seyit Aliler, Diyarbakırlı Osman, Manisalı Ahmet Çanakkale'yi bırakmamış terk etmemiş biz mi terk bu aziz vatanı. 18 Mart Günü manidar bir yazı. Bu ülkenin insanı Suriyeli değil ki terktesin bu vatanını. Haksızlıklar, yoksulluklar, adaletsizlikler, adam kayırmalar, ayrıştırmalar dört nala gidiyor. Ama sağ duyu var memleketimin. Düşene tekme atma olmaz bizim toprakta. Ekmeğini bölüşen, birinden aldığını diğerine veren bir insanımız var. Demokratik kültürlerimiz var dejenere olsa da en azından bir seçim kültürümüz var. Düşe kalka çamura bata çıka toparlanacağız. Basiretsizler ayrıştırsa da biz ayrışmayacağız. Çünkü duası var bu topraklarda yaşayan insana kutlu peygamberin. Su akacak yolunu bulacak bu topraklarda.
    Çanakkale Şehitler Gününü dolayısıyla bizim için ders niteliğinde bu anlamlı yazınız Mahfi Hocam. Saygılarımla

    YanıtlaSil
  92. Batı medeniyeti çökmüş de Aztek medeniyeti mi zirve yapmış? Benim oğlum bina okur döner döner yine okur.

    YanıtlaSil
  93. aklı olan kimse gerginliğin, kabalığın, saygısızlığın, ötekileştirmenin, kutuplaşmanın, adam kayırmanın olduğu yerde durmak istemez, sessizce uzaklaşıp huzur bulacağı yer bulmak ister.. yine aklı olan kimse kimsenin kulu, kölesi, askeri, militanı, taraftarı olmamayı tercih etmekte gayet haklı.. bir de buna artık guvenilmeyen devlet, yargı, eğitim eklenince kusursuz fırtına ortaya çıkıyor, önüne ne çıkarsa yıkıyor, talan ediyor, kıymetli birikimleri hoyratça hallaç pamuğu gibi atıyor.. 80 senelik birikim 18 senede, darmadağın oluyor, kalan devasa borç yığınları gelecek nesillerin omuzlarına yuklenmek uzere sırada ki nesiller bekleniyor, 3 er 4 er dogurulması tercih sebebi.. egitimi icin imam hatipler dunden hazır fazlasıyla.. bir millet tek bayrak tek vatan soylemlerinin golgesinde esasında freni patlamış tek otobüste yokuş aşağı, son sürat gidiyor, şoför tek bir şoför aklı selim, itidalli, sağduyulu, ağırbaşlı tek bir şoför kurtarabilirdi, ama umutsuz..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

GSYH’de Dünyada Kaçıncıyız?