Geldik 2020'ye
2020’ye girerken bir durum
tespiti yapmakta yarar var. Öncelikle 2019’da neler oldu ve bu yıl nasıl
bitiyor önce onu ele alalım.
Dünya 2019’da resesyon korkusu
içinde yaşadı. Bu korkunun yarattığı etkiyle 2018’de uygulamaya başlanan sıkılaştırıcı
politikalarda genişlemeye dönük bazı değişiklikler yapıldı. Mesela Fed, faiz
artırımlarını bırakıp faiz indirimlerine, bilanço küçültmeyi terk edip piyasaya
yeniden para sürmeye başladı. Diğer gelişmiş ülke merkez bankaları da sıkılaştırmaya
başlama yönündeki planlarını terk edip genişlemeci uygulamalara devam ettiler. Bu
hızlı tepki resesyon beklentilerini oldukça azalttı ve 2019 biterken resesyon
olasılığı en azından ABD’de önemli ölçüde gündemden çıktı. Buna karşılık Avrupa
üzerinde hala bir tehdit oluşturmaya devam ediyor. Çin, 2020’ye oldukça
gerilemiş bir büyüme performansıyla giriyor. Japonya 30 yıldır çıkamadığı durgunluktan
çıkma çabasını sürdürüyor, İngiltere, beklenenin aksine Brexit’ten çok zarar
görmeden yoluna devam ediyor.
Aşağıdaki grafik 2010’dan 2019’a gelişmiş
ülkeler (GÜ) ortalama gösteriyor (grafik; IMF, World Economic Outlook Data,
October 2019’da yer alan verilerden yararlanılarak tarafımdan hazırlanmıştır.)
Grafiğe bakıldığında gelişmiş
ülkelerde 2011 sonrasında yüzde 1 ile 2,3 arasında değişen bir büyüme oranı
görülüyor. 2019 yılında niçin resesyon beklentisi içine girildiği de yine grafiğin
gidişinden anlaşılabiliyor.
2019 yılında Türkiye’nin de
aralarında bulunduğu gelişmekte olan ekonomiler oldukça zarar gördü. Türkiye
ekonomisi ilk iki çeyreğinde küçülen ekonomi, üçüncü çeyrekte zayıf bir büyüme
performansı sergiledi. Yılın son çeyreğinde büyüme yüzde 5 bile olsa yıllık
büyüme ortalaması yüzde 0,5 dolayında kalacak.
Aşağıdaki grafik gelişmekte olan
ülkeler (GOÜ) ortalama büyümesi (mavi) ile Türkiye’nin büyüme ortalamasını
(kırmızı) 2010’dan 2019’a gösteriyor (grafik; IMF, World Economic Outlook Data,
October 2019’da yer alan verilerden yararlanılarak tarafımdan hazırlanmıştır.)
Grafik gerek GOÜ’lerin gerekse
Türkiye’nin büyüme hızında 2010’dan bu yana düşüş yaşandığını ortaya koyuyor. Türkiye’nin
büyüme hızında ortaya çıkan düşüşün, yaşanan iniş çıkışlar da dikkate
alındığında daha sarsıcı olduğu grafikten görülebiliyor.
Aşağıdaki tablo, Türkiye’nin başlıca
makro göstergelerini 2018 yılıyla karşılaştırmalı olarak gösteriyor (2018 yılı
için TÜİK, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve TCMB verileri kullanılmış, 2019 yılı
için de eldeki son verilere göre tahmin yapılmıştır.)
2018
|
2019
|
|
Büyüme
(%)
|
2,8
|
0,5
|
İşsizlik
(%)
|
13,5
|
14,0
|
Enflasyon
(%)
|
20,3
|
11,2
|
Gösterge
Faiz (%)
|
19,7
|
11,6
|
USD/TL
Kuru
|
5,3
|
5,9
|
Bütçe
Dengesi / GSYH (%)
|
-1,9
|
-2,9
|
Cari
Denge / GSYH (%)
|
-3,5
|
1,1
|
Bu karşılaştırma bize 2019
yılında ekonomide bazı alanlarda toparlanma, bazı alanlarda ise düşüş
yaşandığını gösteriyor. 2018 yılının 3 ve özellikle de 4. çeyreğinde yaşanan
ivme kayıplarının 2019 yılının ilk iki çeyreğinde devam etmesi ve üçüncü
çeyrekteki zayıf toparlanma büyümenin düşük kalmasına yol açmış bulunuyor. Bu
ilişkiyi cari dengenin ilk bakışta olumlu görünen ancak büyüme açısından
olumsuz olan görünümünden de anlayabiliyoruz. 2019 yılında işsizlik artık yüzde
13’ün üstünde bir düzeye yerleşmiş görünüyor. Buna iş aramayıp da işsiz
olanları ve mevsimlik işsizleri de katarsak işsizlik oranı Buna geniş işsizlik
oranı diyoruz) yüzde 20’ye dayanıyor. 2019 yılında en ciddi bozulma bütçe
açığında karşımıza çıkıyor. Her ne kadar bütçe açığının GSYH içindeki payının
yüzde 2,9’da kalacağı tahmin edilse de bu oranın Merkez Bankası’ndan
tarihimizde ilk kez kullanılan 46 milyar TL’lik yedek akçeyle sağlandığına
dikkat etmek gerekir. Eğer bu kullanım olmasaydı açığın GSYH’ye oranı yüzde 4
dolayında olacaktı. Bu da yıllardır çıpa olarak sunulan bütçe disiplininin kaybedilmesi
anlamına geliyor. TL, Dolara karşı önceki iki yılda yaklaşık yüzde 20 oranında
değer kaybetmişti. 2019’da bu kaybın yüzde 11 dolayında kalacağı görülüyor.
2020 yılına girerken 2019 yılının
son çeyreğinde başlayan toparlanmanın etkisini verilerden görebiliyoruz. Bunları
birer grafikle sunalım. İlk olarak ekonominin arz yönüne bakalım. Üretim
artışını kapasite kullanımı (soldaki grafik) ve sanayi üretim artışından
(sağdaki grafik) görebiliyoruz.
2019 yılının üçüncü çeyrek büyüme
verilerine baktığımızda yatırımların hala ciddi oranda eksi olduğu ortaya
çıkıyor. Bu demektir ki büyüme yeni yatırımlarla değil kapasite kullanımının
yükselmesiyle sağlanmış bulunuyor. Bunun bir zararı yok belki ama geleceğe
ilişkin sürdürülebilirliği sağlayamayacağı açık. 2020 yılında kapasite
kullanımının bundan çok daha öteye gidemeyeceğini dikkate alırsak büyümeyi
ancak ve ancak yatırım artışıyla sağlayabileceğimizi anlayabiliriz. Bunun da
tek yolu riskleri düşürmek. 2019 yılının sonlarına doğru Türkiye’nin risk
priminin (CDS primi) 300’ün altına gerilemiş olması olumlu bir gelişme. Bu
oranı çok daha aşağıya düşürmek için elden geleni yapmak gerekiyor. Ne var ki
atılan adımlar bu gereği yerine getirmekten şimdilik uzak görünüyor.
Üretimin önemli kalemlerinden
olan otomotiv ve inşaatta da son dönemde toparlanma işaretleri var. Aşağıdaki
grafikler (solda otomotiv, sağda konut satışları) bu gelişmeyi gösteriyor
(soldaki grafik için kaynak: ODD Bültenleri, sağdaki grafik için kaynak: TCMB
Konut Endeksleri.)
Yukarıdaki grafiklerde bu
toparlanma işaretleri açıkça görülebiliyor. Buna karşılık her iki alanda da
toparlanmanın bütçeyi zor duruma sokacak önlemlerle sağlanmış olması
iyimserliği sınırlıyor. Bu önlemler kalktığında bu iki sektörde ne gibi bir
gelişme yaşanacağını tahmin etmek kolay değil.
Benzer bir toparlanma işaretini
talep yönünde de görmek mümkün. Bunu da aşağıdaki grafikte yer alan perakende
satış hacmi değişiminden izleyebiliriz (Kaynak: TÜİK, Perakende Satış Hacim Endeksi,
Ekim 2019)
Grafiğe baktığımızda perakende satış hacminin (bir başka açıdan bakarsak toplam talebin) son iki ayda bir toparlanma sergilediğini görebiliyoruz. Buna karşılık bu toparlanmanın da kredi artışları, faiz ve vergi indirimleri gibi ek önlemlerle sağlanmış olduğunu ve bunlar bittiğinde ne yönde gideceğinin tam olarak bilinmediğini gözden kaçırmamak gerekiyor.
Özetle söylemek gerekirse 2019
yılının son çeyreğinde başlayan toparlanma işaretlerinin bütçe destekleriyle
2020’nin ilk yarısında da devam etmesi mümkün görünüyor.
2020 yılına ilişkin ilk tahminlerimi
paylaşayım (tahminlerim arasında kur tahmini yok. İçinde bulunduğumuz
koşullarda sağlıklı bir kur tahmini yapılabileceğini düşünmüyorum.) Bu tahminlerin
altında yatan varsayımları basit bir şekilde “mevcut koşulların devam edeceği”
yaklaşımına dayandırdığımı da ifade edeyim.
2020
|
|
Büyüme
(%)
|
3,0
|
İşsizlik
(%)
|
13,0
|
Enflasyon
(%)
|
12,5
|
Bütçe
Dengesi / GSYH (%)
|
-3,0
|
Cari
Denge / GSYH (%)
|
-2,0
|
Toparlanmanın gerçek bir çıkışa
dönüşebilmesi için faizden, kurdan, zorunlu karşılıklardan ve vergi oranlarını
artırmaktan öte bir takım politika uygulamalarına ve riskleri düşürecek
uygulamalara ihtiyaç var. Bu uygulamalar; demokrasiyi iyileştirmek, hukukun
üstünlüğünü sağlamak, eğitimi bilim temeline oturtmak, dış politikada yurtta
barış dünyada barış temel ilkesine dönmek gibi ekonomi dışı görünen yaklaşımları
yaşama geçirmekle başlamalı. Bunlarla birlikte Kanal İstanbul gibi ülkeyi gereksiz
riskler ve büyük borçlar altına sokacak projelerden uzak durmak gerekiyor.
Türkiye 2020’de toparlanıp ekonomisini yeniden güçlü kılmak istiyorsa hayallerden
gerçeklere geçiş yapmak ve yarattığı gereksiz riskleri hızla düşürecek
düzeltmeler yapmak zorunda.
Günaydın Mahfi bey,
YanıtlaSilHukuk çalışmıyorsa
Israf durmuyorsa
Verimli üretim ve katma değeri yüksek buluş yoksa
İş programı yoksa
Ekonomi düzeltilebilir mi?
Saygılarımla
Düzelir gibi olur ama kısa süreli olur. Uzun sürede düzelmez.
SilTeşekkürler
Sayın Hocam Mahfi Bey değerli bilgilerinize ücretsiz ulaşabildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Allah Sizden razı olsun bilgi paylaştığınız için. En değerli varlık sağlıktan sonra bence bilgidir. Emeğinize sağlık. Sevgiyle kalın.
SilEmeğinize sağlık yıl içinde daha çok karamsarlık tan bahsetmiş olsanizda yazılarınızda. sene sonu yaptığınız değerlendirme ise daha çok toparlanma olduğunu ancak her olumlu sonucun arkasından yine olumsuz sonuç çıkacağını belirtmeniz hep manidar kalmıştır kendi açımdan saygilar
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Türkiye ne yazık ki böyle bir ülke.
SilHocam merhaba,
YanıtlaSil46 milyar TL’lik yedek akçe kullanılmasaydı nasıl bir tablo ortaya çıkardı?
2020 yılında mevcut koşullar devam ederse bütçe açığı nasıl olur?
Teşekkürler
46 milyar TL'lik yedek akçe kullanılmasaydı, ya o miktar kadar harcama yapılmayacaktı (ki bu tercih edilmiyor hükğmet tarafından) ya o kadar vergi toplanacaktı ya da o kadar borçlanılacaktı.
SilHocam yıllardır bu anlattığınız uygulamaları bekliyoruz ama maalesef sonuç hep aynı
YanıtlaSilÇünkü Türkler hatalarından ders çıkarmayı bilmiyorlar, kendilerini hep hatasız görüyorlar. Bir yetiştirilme ve eğitim zaafı.
SilMahfi Egilmez, ‘Turkler’ diye izaha calismaniza da sebep olan irkci yetisme biciminden kaynaklaniyor.
SilMahfi Bey, emeğiniz için teşekkür ederim.
YanıtlaSilBüyük ihtimalle ilerleyen aylarda 2020 yılına ait tahminlerinizi yukarı doğru güncelleyeceksiniz. Tahminleriniz temkinli olduğunuzu gösteriyor.
Teşekkür ederim.
SilMuhtemeldir. Ama dediğiniz gibi mesela büyüme yukarı giderse enflasyon da, cari açık da, bütçe açığı da, enflasyon da yukarı gider.
Hocam, 2018-2019 büyüme ve işsizlik rakamlarında bir uyumsuzluk yok mu? 2019'da ülke sadece 0.5 büyümüş. 2000'li yılların başında nüfus artış oranı %1.5. Yani bu orana göre günümüzde mevcut nüfusun yaklaşık %1.5'u kadar yeni iş gücü katılmalı piyasaya. Ama işsizlik sadece %13.5'ten %14'e çıkmış. Artışın daha fazla olması gerekmez mi? Ben mi yanlış düşünüyorum yoksa burada bir istatistik cambazlığı mı dönüyor?
YanıtlaSilİşsizlik anketle ölçülüyor ve son 4 haftada işsizim diye başvurulanlar işsiz sayılıyor.
SilMahfi bey, yorum ve tahminlerinizi resmi verilere göre yapmak durumunda olduğunuzu defalarca söylemiştiniz. İşsizlik %14'ten %13'e düşecek tahmininiz, %3 büyüme ile ne kadar örtüşüyor. Yada %0,5 büyüdüğümüz 2019'da işsizliğin yanlızca %0,5 artması ne kadar mantıklıydı. Ne yazık ki verilerle oynanıyor. Parametreler değişitiriliyor ama geçmiş yılların farklı parametrelerle elde edilen verileri ile karşılaştırılıyor. Ülkenin her noktasında, her kurumunda, hatta insanında erozyon var. Umutsuzluk duymamak mümkün değil.
Silnüfus veya işgücü %1,5 arttı ama işe katılmak isteyen %1 arttı, %0,5 hiç iş aramıyor, evde oturuyor anlamını çıkartıyorum. Türkiye'de sadece 22 milyon sgkli var. Sahi gerçek işsizlik %14 mi, bana göre %50. Ekonomistler nedense hep bunu göz ardı eder.
Silsizler hala mı tüik verilerine inanıyorsunuz. gerçek işsizlik %20 üzeridir genç işsizlik %30 civarındadır. ayrıca ekonomide büyüme yok enflasyonu olduğundan düşük göstererek büyüme rakamlarıyla oynayarak makro iktisadi verileri olduğundan iyi gösteriyor. tüikin adını bile anmayınız. çevrenizi iyi gözlemleyiniz daha iyi ve doğru veri elde edersiniz.
Silkaleminize sağlık hocam, kapsamlı ve güzel bir yazı yine...
YanıtlaSiliki yerde yazım yanlışı var. öneli yazılan bir yer önemli olacak. "burası çok öneli:)"
bir yerde de grefik grafik olacak.
1. ve 2. grafikte ölçek binli görünüyor. büyüme oranları ise yüzdeli... teknik olarak bir sorun yok ama daha anlaşılır olması için ölçek değiştirilebilir.
İşsizlik 2020'de daha yüksek olabilir. Çağ içi nüfusta nüfus artısı devam ediyor, yeterince istihdam artışı da sağlanmıyor. bu yıl 1,5-2 milyon arası üniversite mezunu olacak... oran yüzde 15'i geçer kanaatindeyim.
Saygılarımla.
Düzelttim, teşekkür ederim.
SilGrafiklerde binli görünen ölçekler verilerin IMF'den alınmış olmasından kaynaklanıyor. Batıda nokta bizdeki virgül yerine kullanıldığı için böyle bir sorun çıkıyor.
metrik sistemde onalıklar virgül, binlik ayırmalar için nokta kullanılır. Batı değil sadece amerika bunu ters yapıyor.
SilYok hocam yok son paragrafınızda yazdıklarınızın yapılması hayali bile artık eridi bitti.
YanıtlaSilHayalleri kağıda yazıp "kuruyan göllere" atıyoruz.
Maalesef
SilHocam elinize sağlık. Son derece tarafsız ve bilimsel verilerle anlattığınız için teşekkürler.
YanıtlaSilSağ olun.
SilElinize sağlık hocam
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilÜstad 20 aydır iş müfettiş yardımıcılığı mülakat sonuçlarını bekliyoruz. Her sınav açıklandı sadece bu mülakat açıklanmıyor. 80 kişi alıma çıktı 76 kişi kazandık ama hala açıklanmıyor. Kamuda iyi yerlere gelmek isteyen gençleriz sizde kamuda üst düzey mesleklerde bulundunuz şimdide bizlere yol gösteriyorsunuz. Bu süreç için ne yapabiliriz bizim sesimizi duyurabilir misiniz acaba? İlginiz için teşekkürler
YanıtlaSilSizin durumunuza benzer çok olay var. Niçin böyle oluyor bilmiyorum. Bu yapılan devlet ciddiyetiyle bağdaşmıyor ve devletin itibarını düşürüyor.
SilBir ülkede devlet,başa geçen iktidar partisinin devleti olunca ve kalıcı olan bir kurum olan devletin yerini geçici olan bir iktidar partisi alıyorsa bu durumda itibarını kaybeden o iktidar partisi olmalıdır aslında. Halk bu farkı anlamadıkça böyle şeyler hep devam edecektir.
Silşervan bey, devleti reisten ibaret sanan yığınların olduğu yerde devletin ne olduğu ne olmadığını anlatmak kolay değildir.
SilHocam elinize sağlık bu kadar detay bilgi hiç boşluk boş alan bırakmadan ancak yazılır..
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilÜstad 20 aydır iş müfettiş yardımıcılığı mülakat sonuçlarını bekliyoruz. Her sınav açıklandı sadece bu mülakat açıklanmıyor. 80 kişi alıma çıktı 76 kişi kazandık ama hala açıklanmıyor. Kamuda iyi yerlere gelmek isteyen gençleriz sizde kamuda üst düzey mesleklerde bulundunuz şimdide bizlere yol gösteriyorsunuz. Bu süreç için ne yapabiliriz bizim sesimizi duyurabilir misiniz acaba? İlginiz için teşekkürler
YanıtlaSilYani ne diyeceğimi bilemiyorum Türkiye son zamanlarda benzeri sorunlar yaşar oldu. Niye böyle oluyor bilmiyorum.
SilMerhabalar üstadım konu ile ilgili değil ama yardımcı olabilir misiniz en azından gündeme gelse bu konu. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca 18 Eylül 2017 tarihinde 80 İş Müfettiş Yardımcısı alımı için ilana çıkılan, 2 Aralık 2017 tarihinde yazılı sınavı gerçekleştirilen ve 11-20 Nisan 2018 tarihleri arasında 86 adayın katılımıyla sözlü sınavı yapılan söz konusu Müfettiş Yardımcılığı mülakat sonucu aradan geçen 20 aya rağmen henüz açıklanmamıştır, 2 yıldır sınav sonucu bekliyoruz. Teşekkür ederim
YanıtlaSilBu sorunlar o kadar çoğaldı ki anlaşılır iş değil.
SilMerhaba Mahfi Bey,
YanıtlaSilPaylaştığınız ilk iki grafikte sol-dikey aksis tam olarak neyi ifade etmektedir? Büyüme rakamlarını daha anlamlı kılmak adına açıklama yapabilir misiniz?
Bu grafiklerdeki verileri IMF'den aldığım için ve onlar da bizdeki virgül ve noktayı ters kullandıkları için karışıklık oluyordu o nedenle ben verileri de girerek grafiklerin eksen verilerini düzelttim.
Sil"Türkiye 2020’de toparlanıp ekonomisini yeniden güçlü kılmak istiyorsa hayallerden gerçeklere geçiş yapmak ve yarattığı gereksiz riskleri hızla düşürecek düzeltmeler yapmak zorunda."
YanıtlaSil2020 yılı için en büyük "hayal"lerimiz:
1- İtalyan Pininfarina tasarımlı, fabrikası bulunmayan, dünya otomobil piyasasında fırtınalar yaratacak yerli ve milli otomobil
2- Libya'nın hayali ihvan iktidarı ile anlaşarak ele geçirilecek doğu Akdeniz hakimiyeti
3- Teknik-hukuki olarak yapılması mümkün olmayan ama "mutlaka yapılacak" olan bir su kanalı
Hayallerden gerçeklere geçiş yapmayı bir yana bıraktık, 2020'de deli saçmalıklarından hayallere geçiş yapmayı başarabilsek o bile kârdır...
Takdirle karşılanması gereken milletçe gurur duymamız gereken konularda,insanımızın
Silhayallerini küçümsemeniz en hafif tabiriyle kıymet bilmezliktir.
Adsız 22:38
SilSon 15-20 yılda toplumun gerçeklik algısıyla o kadar oynandı ki insanlar takdir edilip gurur duyulması gereken olgularla dalga geçilip gülünmesi gereken saçmalıklar arasındaki farkı ayırdedemez oldular. Siz de bunun küçük bir örneğini vermişsiniz, teşekkürler ama 2020'de ülkece daha bir yerlere gelmek gibi bir umut taşıyacaksak ilk şart gerçek dünyaya geri dönmektir...
gerçek işsizlik:
YanıtlaSilEmployment to population ratio, Türkçesi nedir Mahfi Bey.
Formülü (çalışan kesim)/(işe elverişli nüfus) oranıdır.
Türkiye 2019 değeri %46
Dünya ortalaması %58
Avrupa ortalaması %54
Amerika %59
OECD ortalaması %57
Türkiyede işe elverişli nüfusun %54'u çalışmıyor, bu sizce vahim değilmi, bu insanlar ne yiyor, ne içiyor, kim besliyor bunları, neden besliyor?
Employment to Population Türkçede pek kullandığımız bir kavram değil. % 54'ün bir kısmı emeklidir, bir kısmı öğrenci, bir kısmı da ev kadını.
Silişimize gelmediği içindir. onu bunu değilde dünya ortalamasının çok altındaymışız.
SilElinize sağlık Hocam. Yönetim 2020 yılında %5'ten düşük bir büyüme oranına razı olur mu dersiniz? Sanki her ne pahasına olursa olsun %5'lik bir büyümeden taviz verilmesi istenmeyecek gibi. Teşekkürler.
YanıtlaSilRazı olup olmamaktan çok Türkiye'ye ne kadar döviz geleceğiyle ilgili bir sorun bu.
SilMahfi Hocam iyi günler,
YanıtlaSilBu konu ile alakası yok ama bir soru sormak istiyorum.
Devlet vergi ve harçlarındaki artış neye göre belirleniyor? Bu işlemlerin bedeli genelde maliyetlerinden bağımsız belirleniyor (pasaport bedelinin, maliyetinden kat kat fazla olması gibi)
Bu durumda bu harçlara devletin resmi olarak açıkladığı enflasyon oranından daha yüksek bir artış yapılması hukuken uygun mudur? Bu konu ile ilgili bir yasa var mıdır?
teşekkürler, iyi çalışmalar
Vergi konusunda bir kısıtlama yok. Enflasyondan fazla artış yapılması hakkaniyete uygun olmasa da yasal olarak bir sınırı yok.
SilHocam Kanal İstanbul projesinin yapılması yerleşim alanının olmadığı İstanbul'un kuzeyine taşınacağı söyleniyor, peki yerleşimin kuzeye taşınmasının etkileri neler, bu konudaki görüşleriniz neler?
YanıtlaSilBen bu konunun uzmanı değilim. Uzmanların bir bölümü bir felakete yol açacağını bir bölümü de sorun yaratmayacağını söylüyor. Bunları bilemem. Ama bildiğim şey şudur: Türkiye'nin bu aşamada bu kadar sorunu ve bu kadar açığı varken bu işe harcayacak parası yoktur. Bu iş için borçlanmanın da anlamı yoktur. Eğer bu kadar paramız varsa ve ya borçlanma yeteneğimiz varsa eğitime yatırım yapalım.
SilKanal İstanbul projesine büyük projelerde çalışmış bir İnşaat Mühendisi gözüyle yaklaşımımı söyleyeyim. Çevresel olumsuzluklarını ve jeopolitik sıkıntıları önemsiz olduğu düşüncesiyle değili uzmanlığım dışında olduğu için dışarıda bırakıyorum. Mahfi hocamız paranın nereye harcanması gerektiğini açıklamış aslında. O da öyle bir kaynak varsa.
Sil- Proje henüz ön proje aşamasındadır ve bu mertebedeki projeyle ihaleye çıkmak doğru değildir. Öncelikle bir kat’i proje yapılmalıdır ki maliyeti sanırım bir kaç milyar liradan fazladır. İnşaat aşamasında uygulama projeleri yapılabilir.
- 1595 sayfa ÇED raporuna göz gezdirdim. Bu hacimdeki bir raporu okuyup 10 günde itiraz bildirilmesini beklemek doğru değildir.
- Raporda belirtilen yaklaşık maliyetle (12 milyar dolar) tamamlanmasını ummak doğru değildir. Kendi yaptığım kaba hesaplamaya göre yatırım maliyeti (tüm maliyetlerin dikkate alınması) 50 Milyar dolar mertebesinde olacaktır.
- Böylesi büyük projelerin maliyeti hesaplanırken sadece inşaat maliyeti alınmaz. En az yüzde 15 mühendislik ve idari hizmetler bedelleri de dikkate alınmalıdır. Örneğin, mühendislik hizmetlerinden ayrı olarak, projenin muhtelif aşamalarında görevli olacak kamu personelinin de ülke ekonomisi ve bütçeye getireceği maliyet de dikkate alınmalıdır.
- En az yüzde 15 bilinmeyen giderler dikkate alınmalıdır. Ayrıca, Finansman maliyetlerini dikkate almadıkları anlaşılıyor.
- En dar yeri yaklaşık 700 m olan İstanbul boğazı yetmiyormuş. Genişliği 275 m olan kanal yeterli olur mu?
- Geçmişte İstanbul boğazında olan Independenta kazasının bu kanalda olduğunu düşünün. Yaşanacak felaketin sonuçları daha ağır olmaz mı?
- Kanaldaki su hızının 2 m/s olacağı ÇED raporunda belirtiliyor. Bu kadar yüksek hızlı bir akıntıda daracık kanaldaki seyrin zorluklarını bir düşünün.
- ÇED raporunda yanlış anlamadıysam yaklaşık 4600 m zemin araştırma sondajı yapılmış. Biz bu projeden yüzlerce kat daha küçük projelerde bile daha fazla sondaj yapıyoruz. Yani dibi belirsiz kuyuya taş atmaya kalkılıyor.
- İstimlak bedellerinden ayrı olarak, pek çok köprüler yapsanız bile insanların uzun yıllar boyunca yollarının uzaması ve bir taraftan diğer tarafa geçişleri için harcayacakları zaman ve enerjinin maliyeti dikkate alındığına dair bir açıklamayı ÇED raporunda göremedim. Bu işlem standart olarak, planlanan tüm ulaşım projelerinde yapılır.
Daha pek çok konu var ama daha fazla kafa ütülemek istemiyorum. Bu proje yapılmaya kalkışılırsa ülkemizin iki dizi üzerine çökme projesi olacağı için tarihe bir not düşmek amacıyla yazdım bunları.
Yazdıklarınız ve yazamadıklarınız bizler için çok önemli bilgiler.Malesef toplumun çok küçük bir bölümü yaşanacak sorunların farkında.Sizden ricam bu konuları uzman gözüyle ve bilgisiyle mümkün olduğunca fazla platformda dile getirerek sivil toplum farkındalığını çoğaltmanızdır.Çocuklarımıza ayakta duran bir ülke bırakmak umudu ile, saygılarımla.
Silhocam çok merak ettim.piyasada hiç 20,50,100,200 tl bulunmasa ve bütün paralar 5,10 tl ve madeni paradan oluşsa ne olur.daha iyi olmaz mı?enfes bir şey olur,şapka çıkarılır bence.kayıtdışılık biter,kimse cebinde para taşımaz,2500 tl'lik ev kiraları elden ödenemez o kadar para için çanta getirir insanlar.müthiş bir çözüm hocam nasıl fikir?hiç aklınıza geldi mi bu fikir?
YanıtlaSilÇok da müthiş bir fikir değil, yıllar öncesinin fikri bu kadar abartmayın =) Bu fikri kısmen uygulayan ülkeler bile var. https://www.yenicaggazetesi.com.tr/o-ulke-nakit-paraya-veda-ediyor-225454h.htm Biz de bu fikri uygulayabiliriz. Peki gerçekten uygulanabilir mi? Devletin parası dışında bir para zinciri oluşur mu? (altın veya dövizle) Bence oluşur. Peki iktidar böyle bir uygulama yapsa güç sahiplerini ve kimi seçmenleri kızdırır mı? Evet kızdırır ve sonuçları öngöremez. O yüzden de biz de bu tarz köklü reformlar olmaz.
SilBU dediginiz zaten bir cok gelismis ulkede var. Kartla odeme sistemi ve yuksek kupur paranin fazla piyasada bulunmamasi. Cogu odeme online ve kartla yapiliyor. Dogal olarak da kayitdisilik olmuyor
SilAdsız 17:56'ya cevap,
Sil(adsız 14:30'daki yorumu yazan kişiyim) işte tam da "güç sahiplerini" tamlaması nedeniyle olmaz.diğer söylediklerin bir şekilde engellenebilir ama güç sahipleri olayı bozuyor.bu nedenle gelen kim olursa olsun yapısal reformları,radikal ekonomik kararları tensik edemez.güç sahipleri,sermaye çevreleri ne derse onu yapmaya mecburlar.mahfi hocamız da biliyor bunların yapılamayacağını ama inandığı ekonomik görüş(liberal ama biraz "adil olan" sermayeye ses etmeyen,ortalamacı eski merkez sağ) dolayısıyla gerçekleri söylemiyor.sunduğu "reformlar" hep 10 yıl sonra yeniden kriz çıkartacak olan "reformlar".
Hocam buyume %3ken cari denge icin -%2 iyimser degil mi? Bu rakamlarin gerceklesmesi icin, Buymenin komposizyonunda dis talep ve kamu destekli buyume beklediginizi mi anliyoruz bu tabloda? Hanehalki tuketimindeki canlanma ne olacak bu durumda. Ertelenmis talep ve dusuk faiz doneminde daha cok buyume ve daha cok cari acikla sonuclanan kamunun dengede oldugu bir 2020 senaryosuna ne dersiniz?
YanıtlaSilBütçe açığı da yüzde 3 olursa iyimser sayılmaz. Yani kamu desteği sürecek gibi gördüğüm için böyle tahminde bulundum.
SilMahfi Bey, tuketim canlanmanin hesaba katilmasi gerekirdi. Faizlerin dususu, tuketici konut ve ticari kredilerdeki buyumuyle birlikte consumption tarafindan buyume gelecek. Tabiki cari dengede bozulma ve issizlik de dusus dogal sonuclar. Sizin soylediginiz gibi kamuyu da acarlarsa secim var demektir.
SilEger anonim olmasaydim takim elbisesine iddiaya girmek isterdim :)
Hocam kaleminize sağlık. Daha önce paylaştığınız kısa vadede çözümler uzun vadede sorunlar yaratır. Adlı paylşımda maalesef bu halen devam etmekte ekonominin kötü olduğunu artık gizleyemiyorlar çünkü iyi olsaydı ekonomi. uzun sürede fark yaratacak işler yaparlardı yangından mal kaçırmaya benzedi artık
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilÖyle görünüyor.
Hocam selamlar, gecen sene yapmıs oldugunuz ve yaklasan kur tahmını baya bir sizi uzmustu hatırlıyorum.Cogu cevreler tarafından elestırı olusmustu.
YanıtlaSilBelırsızlıklerle dolu bir 2020 beklıyor, dış etkenli ve ıcerdekı etkenlerınde dışa bağlı haberlerle kısıtlı yaptıkları bütçe ıle.Bu kadar yumusak zemınde tahmınde bulunmak zor.Ya iyi olacak yada kötü, benim tahmınım ortası 2020 de gözükmüyor.Sorum size şu olacak.Türkiye yi 2020 de gercekte hangi etkili reel ve gercekçi adım düze cıkarır veya siz olsaydınız Ekonominin basında 2020 de hangi ılk adımı atardınız ? Tesekkurler Saygılar
Geçen yıl da kur tahmini yapmamıştım. Bu tür kur tahminleri var bunları dikkate almayın dediğim bir kaç konferansta o verdiğim rakamları benim tahminim sananlar olmuştu. Sonra teyit.org gerçeği açıklamıştı.
Sil2020'nin belirsizlik dolu olacağı görüşünüze katılıyorum.
Ben hangi dönem olursa olsun ilk adımın hukukun üstünlüğü, ikinci adımın da demokrasinin yükseltilmesi alanlarında atılması gerektiği kanısındayım.
Kur büyük ihtimalle artacak nedeni ise hükümetin sürekli sorunlara yatkin olmasi. eskiden şapkadan tavşan çikardi şimdi sihirbazlik bitti mevduat faizleri düşük kalmaya devam ederse dolarizyon artarak devam eder bunu söylerken ekonomist değilim görünen bu
SilHocam kaleminize sağlık,
YanıtlaSilOtomotiv sektöründeki iyileşmenin son dönemlerde dahilde montajı yapılan araçlara yönelik devlet bankalarının verdiği düşük faizli taşıt kredileri ile satışların artmasından kaynaklandığı kanaatindeyim. Bunun da gösterişte bir etkiden öteye gitmediğini düşünüyorum. Sizce haklılık payım nedir?
İşin ucu hep yapısal reformlara çıkıyor ama hala bir gelişme yok defans da top çeviriyoruz :(
Aynen.
SilYapısal olmasada sayısal reformlar yapılması umut tazeleyici.
SilUlkemizin durumu ancak bu kadar net bir sekilde anlatilabilirdi.
YanıtlaSilEllerinize saglik Mahfi hocam.
Çok teşekkür ederim.
SilHocam hukukun üstünlüğünü sağlamak gerektiğini yazdığınız gün Osman Kavala'nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı çiğnenerek tutukluluğuna devam kararı verilen gün olmuş. Bırakın yerel mahkemeyi, Anayasa Mahkemesini artık AİHM kararları uygulanmıyor. Hukuksuzluğun ayyuka çıktığı ülkede kim neden yatırımlara girişsin? Ayrıca AİHM denetimine gönüllü olarak giren bir ülkeyiz. Zorla tutan yok. Kararlarını beğenmiyorsanız, uygulamayacaksanız AİHM'den, AB üyelik başvurusundan ve Avrupa Konseyi'nden çıkabilirsiniz. Ya AİHM kararını uygulayın ya da bu örgütlerle olan ilişkinizi kesin. Bu ne saçmalık.
YanıtlaSilSari okuzu vermeyecektik.
SilHocam ellerinize sağlık. Yeni yazıyı görür görmez bir çırpıda okudum yine mükemmel tepistler yapmışsınız.
YanıtlaSilHocam çok teşekkürler. Ben mühendisim anlattığınız konuda hiçbir ders almadım. Ama söyledikleriniz şuanki hayatımızla birebir örtüşüyor. Yaşayarak öğrenmek gerçekten çok acı. Umarım önümüzdeki yıl biraz olsun yapısal reformları hayata geçirip istihdam yaratmak için kisa vadede getirisi olmamasina rağmen uzun vadede kalıcı cozumleri olan yatırımları biraz olsun artırabilirler. Boylece (5-6 yıl daha karamsar bir tablo gözükse de) en azından 5-6 yıl sonra çok daha güzel şeylerden bahsedebiliriz. Okuduğunuz için teşekkürler. Medine'den selamlar. Cuneyt Ucar
YanıtlaSilMahfi Hocam merhabalar,
YanıtlaSil"46 milyar TL'lik yedek akçe kullanılmasaydı, ya o miktar kadar harcama yapılmayacaktı (ki bu tercih edilmiyor hükğmet tarafından) ya o kadar vergi toplanacaktı ya da o kadar borçlanılacaktı." diye bir cevap yazmışsınız yukarıdaki yorumlardan birine. Sorum şu; sene içerisindeki zamlarla ve vergi artışlarıyla birlikte hem bu yedek akçe kullanılıp hem de halktan vergi olarak tahsil edilmiş olma olasılığı var mıdır? Varsa nasıl bir dengeleme söz konusu oluyor?
Emre Alkin'in moderatör olmamasinin sebebi:
YanıtlaSilBaska mesguliyeti oldugu için mi?
Hükümet tarafindan direktif geldigi için mi?
Hangisi Mahfi bey, biliyor musunuz?
Emre Alkin bir konferansa katılacağı için bu sefer bizimle olamayacak.
SilHocam elinize saglik yazi icin
YanıtlaSilBedelli askerlik imar barisi merkez bankasi yedek akcesi gibi tek seferlik gelirler oldu.toplam butce acigi ne kadardi bu gelirler ne kadarini kapatmis oldu butce aciginin
Teşekkür ederim.
SilSadece TCMB'den kâr + yedek akçe olarak 78 milyar TL geldi bütçeye. Diğerlerini de katarsak kabaca 85 milyar TL olur.
Sayin hocam, ufkumuzu acan kiymetli analiziniz icin sahsen tesekkur ederim, izninizle katilmadigim daha dogrusu ekonomi ile ilgili yorum ve tahmin yapmayi zorlastiran unsur ise icerde ve disardaki siyasi ve askeri riskler, ilave olarak issizlik ve gelir dagililiminin izdirap verici sekilde bozulmasi.Suriyeden Libyaya, ABD senatosundan brexit e, Iran dan Turkakimina kadar o kadar cok belirsizlik var ki, 2020 rakamlarinin tutmasi neredeyse mucizelere kalmis oldugunu dusunmekteyim,
YanıtlaSilSayin hocam, agumanim ise ekonominin siyaset, sosyoloji, dis politika, vb. Unsurlardan bagimsiz olmadan degerlendirilemeyecegi yonunde.
Saygilarimla,
Teşekkür ederim.
SilHaklısınız.
Hocam merhaba yazı için teşekkürler. Vergi ve harç zammı ve hatta tüm zamlar geçmiş yışın enflssyonuna göre değil gelecek yıl öngörülene göre yapılsa daha adil değil mi?
YanıtlaSilO zaman enflasyon beklentileri körüklenmiş oluyor.
Sil500luk 1000lik banknotlar ile
YanıtlaSil2liralik 5liralik madeni paralar bu yil cikar mi?
Kullanışlı değil. 200'lükler bile pek kullanılmıyor.
SilYerli Oto umudlarimiz bu yil gerceklesir mi?
YanıtlaSilYerli otobanlarda yerli otolarimizi kullanmak dilegiyle
Motorunu yapmadığın araba yerli sayılmaz.
SilŞimdi Türkiye de ambalajlanan her şey yerli üretim diye satılıyor :-) arabaya yerli demişik çok mu ^_^
SilAbd iPhone Çin'de telefon üretiyor ve
Silabd mali diye bizlere fais fiyatlar ile satıyor bu ABD mali biz üretiyoruz bizim değil bırakın bu ozentiyi
Hocam tespitlerimiz güzel ancak bu tespitleri uygulama kısmında çok sıkıntı var bunu hayata geçiremiyoruz bu neden ile sizin 2020 tahminlerinde yapmış olduğunuz büyüme, işsizlik vs. Oranlar ilk çeyreğinde tutsa bile yıl bazında tutması zor bir ihtimal evet doğru bir şekilde hayali bir proje ye girişimde bulunuluyor suvesş kanalı nasıl Mısır'da con para kazandırıyor ise bizim bu boğaz boğazdaki kanal projeniz Türkiye için yeni umutlar olabilir.
YanıtlaSilMontreux Antlaşmasına bakarsanız bu dediğinizin bir umut olamayacağını görebilirsiniz.
SilRumuzu ile maruf kardeşim,
SilSüveyş kanalı, Panama kanalı, kanal bulunmayan bir yerde birbiri ile bağlantısı olmayan iki denizi-okyanusu birleştiriyor. Bu deli saçması kanal birbiri ile mevcutta bağlantısı bulunmayan nereyi birleştiriyor da para kazandıracak, açıklayıver de bilelim. İstanbul boğazından bedava geçmek varken hangi denizcilik şirketi o saçma sapan, boğazdan çok daha dar ve sığ, ilk depremde çökecek su kanalından geçmek için yüzbinlerce dolar öder, yazıver de bizi aydınlat. Şu tepenizdeki şey saksı olarak durmuyor orada, biraz kullanın be kardeşim.
Kelime yazarken lütfen edepli bir şekilde yazmanızı gerek ben sizin asker arkadaşın filan değilim öncelikle antlasma gereği boğazdan geçen bir gemi Karadeniz'de ancak belirli bir süre durabilir iken bizim yaptığımiz kanaldan gecek olan gemi Karadeniz'de bizim istedimiz kadar dura bilir boğazlar in yararı bize değil Karadeniz e limanı olan ülkeler yani bizim yaptığımız kanaldan geçip Karadeniz'de istediği kadar durmak isteyen çok ülke var istersen araştır ...
SilBak hacı, o dediğin askeri gemiler için geçerli, ticari gemiler için değil. Akdeniz'den Karadeniz'e geçmek isteyen ve Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin savaş gemileri boğazdan geçmek için önceden izin almak ve Karadeniz'de en çok 21 gün kalıp dönmek zorundalar. Peki, bu durumdan şikayetçi olan, değiştirmek isteyen, Karadeniz'i adeta kendi gölü haline getirmek isteyen ülke(ler) kimler dersen, madem sen saksıyı çalıştırmamakta ısrarlısın o zaman ben yazayım, ABD. Başka bir ülke de yok dünya üzerinde.
SilMillete edep dersi vermekle geçireceğin zamanı bir şeyler öğrenmeye ayırsan, siyasi körlükle kulağına üfürülen yalanları tekrar etmeyi bırakıp bilgiyle yorum yapsan zaten doğal olarak hak edeceğin saygıyı görürsün.
Bak ozaman şimdi sen kendine ülkeyi yöneten kesimler bunu bilmiyor sen ben onlardan daha iyi yönetirim diyor isen parti kur oy verelim kardeşim yani senin dediğin bu işlemleri zaten herkes biliyor yani sen bunlara kafa patlatmak yerine dersine çalış ulkene çaydan olsun
Silkanal istanbulu sadece küresel sermaye istiyor. istanbulu daha ucuza kapatacaklar da ondan. türkiyedeki bor madenlerinin 1/3 ü marmarada ve yakın hinterlandındadır. hem bor u alacaklar. hem yapay boğazdan toprak alacaklar.
SilHocam Kanal İstanbul da özellikle ticari gemilerin yaşadığı yoğunluğun çözüleceği ve gelir artışı sağlanacağı biliniyor. Bu şartlarda bu projeye destek olmak gerekmez mi?
YanıtlaSilBoğazlardan geçişin Montrö Antlaşması gereği ücresiz olduğu bir ortamda ticari gemiler niçin para verip de Kanal Istanbuldan geçsin?
SilSayın Hasan Umutlu, "biliniyor" kelimesini yanlış kullanmışsınız. Böyle bir şey bilinmiyor, sadece halka böyle anlatılarak her zaman olduğu gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Nedenlerini sorarsanız:
Sil1- Yapılan doğalgaz nakil hatları nedeni ile boğazda ticari gemi seferleri artmıyor, her yıl azalıyor.
2- Sayısal bir artış var gibi durursa da bu, küçük tonajlı kuru yük gemilerinden kaynaklanıyor ve hiçbir risk taşımıyor.
3- O kanalın maketini bir inceleyin ve üzerinde yapılması planlanan köprülerin yüksekliğine bakın, sonra da oradan büyük paralar ödeyerek geçeceği söylenen gemilerin yüksekliklerini düşünün. Gerçekten de o köprüler o gemilerin geçişi için mi planlanmış sizce?
4- Mahfi hoca'nın da belirttiği gibi, Montrö boğazlar antlaşması gereği hiçbir yabancı bandıralı gemiyi o kanaldan geçmeye zorlayamazsınız. Haa, biz Osmanlı torunuyuz, yırtar atarız o antlaşmayı derseniz de şunu unutmayın, bir tarafa siz imza koyduysanız karşı tarafa imza atan tüm bir dünya var. Olsun, gene de yırtarız derseniz de Osmanlı'yı nasıl maymun ettilerse torunlarını da aynen edeceklerinden emin olabilirsiniz. Uluslararası antlaşma maddeleri istinaf mahkemesi kararlarına benzemez.
Hadi bakalım cevap verin buna..
SilBen armatör olsam ve şirket müdürünün bir şekilde haberim olmadan gemiye kanalı kullandirdigini öğrensem, bu arkadaşın kendini kapı önünde bulması 1 dakika ya sürer ya sürmez.
SilAyrıca çed raporunda geçişlerde azalma olduğu görülüyor. Yoğunluk yok gibi. Lütfen bir kişinin rüzgarı ile makro konularda yelken almayalım
SilMahfi Hocama ve diğer nezaket çerçevesinde açıklama yapanlara teşekkür ediyorum, b ilgilenmiş oldum. Hadi bakalım cevap verin buna diyen arkadaşa da, ben tartışmak için yazmadım üslubunuzu takının, bilgilenmek için soru sordum Hocam da cevabı vermiş.
SilHocam ben Kanal İstanbul sonuçları ne olacağını bilmiyorum anlamam. Ama harita üzerinde baktığımız zaman bile korkunç ve çirkin görünmüyor mu?
YanıtlaSilAdsız 14:53
YanıtlaSilCanım kardeşim, sen zaten bakar bakmaz görmüşsün de, ben dindar kardeşlerimizin daha iyi anlayacakları jargonla ifade edeyim: O proje sadece korkunç ve çirkin değil Şeytani bir kin, nefret projesidir, bu kadar basit. Tamamen Trakya'yı Türkiye'den kopartmak, Marmara denizini ve hatta Karadeniz'i yok etmek, İstanbul'u büyük bir adaya hapsetmek için geliştirilmiş bir felaket projesidir. Savunanlar bunun farkındalar mı bilmem ama o projeyi yapanların çok iyi farkında olduklarından emin olabilirsin. Tek iyi tarafı var, o da hiçbir zaman hayata geçmeyecek bir yıkım projesi olarak -savunucuları ile birlikte- tarihteki yerini alacak olmasıdır.
Operasyon bölgesi Türkiye de,tipik bir ABD projesi daha.
SilMerhaba Mahfi hocam, iktisat hocam bu yazıyı yorumlamam icin bana görev verdi. Yazinizi uzunca okudum fakat daha 1.sinif ogrencisi oldugum icin tam anlamiyla anladigimdan emin değilim rica etsem bana biraz daha sade dille ne anlatildigi hakkinda yardim eder misiniz ?
YanıtlaSil15.35
YanıtlaSilDostum abartmayalım.
Ben rahatsız oldum üslubundan.
Lütfen artık her elinize geçen şeyi dindarlara vurma fırsatı olarak görmeyin.
Her sorunumuzu dine ve dindarlara bağlamanız hepiniz için konuşuyorum.
"Bunun sorumlusu ben değilim" demektir.
Onlara cahil demek ben cahil değilim demektir ki mesajı cehaletini gördüm
Askeri açıdan sorun. İstanbul Boğazıyla aynıdır.
Boğaz Köprülerinin tahrip olması durumunda ülkemizin Avrupa Bölgesine hem tumenlerin sevkiyatı problem olacaktır aynı zamanda lojistik sıkıntı basgosterecektir.
Fakat İstanbul'a yeni bir Kanal yapilmasini iki bağlantı noktası demek.
Köprüler Hava üstünlüğü yoksunlugunda tahrip olabilir. Hava üstünlüğün yoksa normal bogazinda bir önemi yok.
Sözün özü askeri açıdan Kanal ekstra bir sorun yaratmayacaktir.
Esas konu hava üstünlüğü ve denizde yüzey üstünlüğüdur. Bu da güçlü orduyla olur.
Yani söylediğin gibi proje hainlik ithaminda bulunmak ağır olur. Şeytani demeniyse varosça buldum.
Bence projenin faydasi yok. Fakat zararı da yok abartma.
Sadece BOS IŞ.
Lütfen politik bir konuyu komplo teorisi üslubuyla konuşmayın artık. Insanlarimiz sizin gibiler yüzünden apolitik oluyorlar.
Üslubumdan rahatsız olduysan ne mutlu bana. Zaten ben de rahatsız olun diye "şeytani" dedim, başka türlü anlayacağınız yok çünkü...
SilYa ne kadar boş adamsın. Anladığım askeri konuyu ayrıntılı şekilde açıkladım. Senin yaptığın tek şey küfür hakaret.
SilHacı, tek konu askeri mi? Ayrıca da o konuyu büyük ihtimalle senden çok daha iyi bilenler işin senin yazdığın gibi olmadığını söylüyorlar, yazdıklarından da ne kadar anladığın belli zaten. Önce kendi yazdıklarını, sonra da benimkileri tekrar oku, kimin sürekli hakaretler eden boş bir adam olduğunu anlayacağını umuyorum ama zor görünüyor. Fikri kıt olanın küfrü bol olurmuş, senin bütün yazılar ona dönmüş, sonra da gerçekleri duyunca küfür-hakaret olarak algılıyorsun. Geç bunları hacı, o sizin palavra dönemleriniz bitti...
SilSenin ciddi problemlerin var. Üzüldüm.
Silçok güzel ve değerli bir çalışma olmuş teşekkürler elinize sağlık hocam. yalnız cevap bulamadigim bir soru var piyasaların beklentisi ile ülke gerçeklerine bağlı geleceğe yatırım yapmak arasında ciddi beklenti farkı var mı diye soruyorum, acizane bildiğimi iddia etmemekle birlikte ciddi fark olduğunu düşünmeye başladım son dönemde. bian siz de değinmişsiniz kanal istanbul örneği, ülke geleceğine olası katkıları (katma değeri), prestiji sosyo-politik katkıları, paranın devir hızına inşaata bağlı katkıları, yaratacağı ekonomik değer vb. bunlar mutlaka olacaktır diye düşünüyorum. elbette bazı eksileri de olacaktır ancak uzun vadeli toplam fayda analizi/anlayışı piyasa gerçeklerinden bu sebeplerden ötürü uzak görünüyor..dolayısıyla piyasaların beklentisi mi ülkenin gelecek beklentisi mi bunu iyi analiz edip yönetme ihtiyacı ortaya çıkıyor.. bence bir de bu açıdan irdelenmesinin yerinde olacağını düşünüyorum. saygılarımla
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilBen piyasa davranışlarıyla ülke gerçekleri arasındaki farklılığın oluşmasına Piyasa Yanılgısı başlıklı yazımda değinmiştim.
Hocam 2020 de seçim olacak.
YanıtlaSil2018 erken seçimini yazdığımda da pek ihtimal verilmemişti. Bu sefer 1 yıl daha bekleyecek pozisyon olmayacak.
Olabilir. Esasen en iyi bildiğimiz iş ikide birde seçim yapmak.
SilSecim yok bundan sonra...
SilDaha dogrusu sandik yok
Cunku demokrasi yok.
Artik anlayin bunu ne olur secim mecim gecim yok
Tek adam rejimleri secimle gitmez
Ekonomi konusunda sizin yanınızda bilgi anlamında %1 bile olamam. Ancak tüik verileri kullanıldığını görünce %1 bilgim ile 2020 oranlarınız yanlış derim. Çünkü tüik in verileri manipüle ettiğini biliyoruz. Emeğinize, kaleminize sağlık tabi ki. Belki başka veri yok ve mecbur kullanıyorsunuz ama makale başında verilerin tüik ten alındığını yazsaydınız hiç okumazdım. Lütfen yanlış anlamayın. Bu sizin suçunuz değil, bunu biliyoruz.
YanıtlaSilNe dersiniz hocam, keşke 2020'ye hiç girmeseydik dermiyiz? Çünkü reform yerine deform tercih ediliyor gibi?
YanıtlaSilSevgili üstat, kıymetli değerlendirmeniz için teşekkür ederim.
YanıtlaSilHatırlayacağınız gibi 2002 yılından önce Türkiye’nin dış burcumun ağırlıklı kısmı kamuda, görece düşük kısmı ise reel sektördeydi. 2002 yılından sonra yani AK PARTİ iktidara geldikten sonra Türkiye’nin dış borçu artmaya başlarken borcun kombinasyonu değişti. Reel sektörün dış borcu artarken kamunun dış borcu görece düşmeye başladı.
2018’in ikinci çeyreğinden itibaren başlayan ekonomik kriz ile birlikte reel sektörün dış borçu düşmeye kamunun dış borçu ise artmaya başladı. 2020 yılında da bu eğilimin devam etmesini bekliyorum.
Çok selamlar