Ekonomide Tehlikeli Deneyler

Türkiye, hızlı bir faiz indirimi sarmalına girdi. İlk sonuçlar başarılı göründüğü için pek çok kişi faizleri hızlı düşürmenin yanlış olabileceğini savunan iktisatçıları suçlamaya koyuldu.
Faiz bir ekonomide ne kadar önemlidir ve eğer düşürülürse yatırımlara ayrılacak tasarruflar artar mı? Önce bu soruyu yanıtlayalım. Bu sorunun yanıtını verebilmek için üretim faaliyetinde yer alan faktörlere ve onların üretimden aldığı paylara bakmak gerekir.  

Bir ekonomide üretim yapılabilmesi için dört üretim faktörünün bir araya gelmesi gerekir: Emek, sermaye, doğal kaynaklar, girişimcilik (müteşebbislik.) Girişimci, emek, sermaye ve doğal kaynakları bir araya getirip organize ederek üretimi gerçekleştiren kişidir. Bu üretim faktörlerinin üretime yaptıkları katkı karşılığında aldıkları paylar da şöyledir:

Üretim Faktörü
Üretimden Aldığı Pay
Emek
Ücret
Sermaye
Faiz
Doğal Kaynaklar
Rant
Girişimcilik
Kâr

Herhangi bir mal veya hizmetin üretimi amacıyla yatırım yapacak olan kişi ister kredi alarak isterse kendi parasını sermaye olarak koysun faiz hesabını yapmak zorundadır. Çünkü kendi parasını sermaye olarak koyduğunda o parayı bankaya koyarak veya tahvil alarak elde edeceği faizden vazgeçmiş olur (alternatif maliyet.)

Diğer bütün üretim faktörleri üretimden enflasyonla ortaya çıkacak kaybı da karşılayacak kadar pay alırken sermaye sahibinin enflasyonun altında bir pay alması beklenemez. Buna göre bütün bu faktör gelirlerinin üretime ortak olmaya devam etmeleri enflasyon karşısında bir miktar fazla gelir elde etmelerine bağlıdır. Girişimci de bu organizasyonu yapıp üretim yapması sonucu enflasyondan daha yüksek bir kâr elde etmeyi amaçlar. Aksi taktirde bu yatırıma girişmez.

Sermayenin karşılığında faiz yerine başka bir adla ödeme yapılması işin yapısını değiştirmez. Sonuçta o ödeme, adına ister faiz densin ister kâr payı densin, sermayenin karşılığı olarak ödenir.

Şimdi gelelim Türkiye’de sermayenin getirisi olan faizin enflasyon karşısındaki durumuna. Bugünkü duruma göre Türkiye’de bankalar 1 yıl vadeli TL mevduata ortalama yüzde 9 ve 1 yıl vadeli Dolar mevduatına yüzde 1 nominal faiz veriyor. Bir yıl vadeli TL mevduatında faiz getirisi için stopaj oranı yüzde 12, 1 yıl vadeli Dolar mevduatında faiz getirisi için stopaj oranı yüzde 20’dir.

Önce net nominal faizi hesaplayalım. Bunu yapmak için nominal faizden kesilecek gelir vergisini düşmemiz gerekiyor.

TL için Net Nominal Faiz = 0,09 – (0,09 x ,012) = 0,0792 (= %7,92)

Dolar için Net Nominal Faiz = 0,01 – (0,01 x 0,20) = 0,008 = (%0,80)

TL Mevduatının Reel Faizi = ((1 + Net Nominal Faiz) / (1 + 12 Ay Sonra Beklenen Enflasyon)) – 1 = ((1,0792) / (1,10)) – 1 = eksi 0,0189. Demek ki TL mevduatın reel faizi % eksi 1,89’dur. Bir başka deyişle reel faiz negatif olarak bulunuyor.   

Dolar Mevduatının Reel Faizi = ((1 + Net Nominal Dolar Mevduat Faizi) / (1 + ABD’de 12 ay Sonra Beklenen Enflasyon)) – 1 = ((1,008) / (1,02)) – 1 = - 0,01176. Demek ki Dolar mevduatının reel faizi de yüzde eksi 1,176, yani negatif reel faiz olarak çıkıyor.  

Hesaplamalarımız bize gerek TL mevduatta gerekse Dolar mevduatında negatif reel faiz dönemine girdiğimizi gösteriyor.

Bu dönem için kritik durum enflasyonun beklenen enflasyon oranının altına düşüp düşmeyeceği ve daha da önemlisi tasarruf sahiplerinin buna inanıp inanmayacağıdır. Eğer enflasyon beklenenin altına inmezse ya da tasarruf sahipleri bu gelişmenin olacağına inanmazsa bu faizlerle bankalara TL mevduatı çekmek pek mümkün olamayacaktır. Ne var ki eskiden olduğu gibi böyle bir durumun ortaya çıkması halinde tasarruf sahipleri için dövize dönüş eskisi kadar çekici bulunmamaktadır. Çünkü Dolardaki reel faiz de negatiftir. Bu durumda tasarruf sahipleri için alternatifler şöyle ortaya çıkıyor: (1) Hisse senedi almak, (2) Fon satın almak, (3) Altın almak, (4) Gayrimenkul satın almak, (5) Tüketimi artırmak. Reel faizde negatif görünüm henüz oldukça yeni olmasına karşılık bu dört alana kayma başlamış görünüyor. ABD ile İran arasında yaşanan ve giderek ciddileşen kriz, Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesi gibi yeni jeopolitik gelişmeler riskleri yükselttiği için altına olan ilgiyi de artırıyor. O nedenle altının uluslararası fiyatı bir ay içinde 1.460 Dolar/Ons’tan 1.590 Dolar/Ons’a kadar yükseldi. Bizdeki yükseliş (TL’nin değer kaybı da işin içinde olduğu için) daha da sert oldu. Altının Türkiye’deki fiyatı son bir ayda 273 TL/Gram’dam 305 TL/Gram’a kadar yükseldi.

Faiz düşüşünden asıl beklenti yatırımlar için kullanılacak fonların maliyetinin düşmesi ve dolayısıyla yatırımların artması olarak açıklanıyor. Oysa görülen o ki tasarrufların kayacağı 5 alan yatırımlara kaynak oluşturmak konusunda mevduata göre daha az katkısı olacak kalemler. Çevremizde artan gerilimin yükselttiği risk algısına ek olarak reel faizin negatif olması büyük olasılıkla dış kaynak girişlerini de düşürecek bir gelişme olarak karşımıza çıkacak.

Ekonomi bilimi, doğa bilimlerine göre daha kolay deney yapılabilecek bir alandır. Ekonomide deney yapmak için bir laboratuvara, bazı maddelere, birtakım kaplara, ısıya gerek yoktur. Gerekli tek şey bu deneyleri yapabilecek siyasal güce sahip olmaktır. Böyle bir güce sahip bir kadro, eğer girişeceği deneyleri sorgulayacak bir kamuoyu da yoksa, istediği deneyleri yapabilir. Doğa bilimlerinde yapılan deney başarısızsa, sonuç hemen ortaya çıkar. Buna karşılık ekonomide ilk anlarda başarılıymış gibi görünen deneylerin sonuçları asıl olarak orta vadede görülür. Ortaya çıktığında da maliyeti laboratuvar ve içindekilerle sınırlı kalmaz. O nedenle ekonomide deneylere girişmeden önce geçmişte aynı konuda yapılmış deneyler olup olmadığına, eğer varsa nasıl sonuç verdiğine bakmakta yarar vardır.

Yorumlar

  1. Hasan Selim Üzen8 Ocak 2020 11:34

    Yazdığınız üzere anı yorumlayan halk, ve o halktan biri Ahmet Hakan var...
    Hadi gerçekten düştü diyelim faiz sıfırlara, bizim ekonomi piyasalarından anlayan Japon ev hanımlarımız gibi kadın gücümüz de yok...
    Yapısal reformlar konusunda her daim sizi takdir ettim hocam. Ama en büyük yapısal reform eğitimde gerekli...
    Düzgün bir şekilde eğitilmediği sürece bu millet, deliğin birini kapasan diğerinden açık veriyor...
    Bunlar tabi temenni, böyle bir gayemiz olduğunu da düşünmüyorum.
    Keşke namuslu insanlar da siyasete girebilse...
    Kaleminize sağlık!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahmet Hakan sonuç.

      Yukarda Mahfi Hocamızın yazdıklarından asla ders alınmayacak.
      Türkiye, yönetimlerdeki insan kalitesinin daha da düşmeye başlamasıyla daha kötü aşamalara gelecek.

      Bakın aşağıdaki resmi bir belediye twiti.

      Odunpazarı belediyesi resmi hesabından atmış.

      https://twitter.com/odunpazari/status/1214856760625975298

      Bu mesajı muhalefetin bir milletvekili de reteweet etmiş.

      Mesajda admin ile oğlunun kar küremeye çıktığı yazıyor,
      ve bir tane tatlı çocuk videosu var.

      Sempatik bir mesaj.

      O video Türkiye de bile çekilmemiş. O tip kürekler Türkiye de kullanılmıyor bile.
      Aşağıda orjinal video sahibi oğluyla nasıl kar kürediğini göstermiş.

      https://twitter.com/RexChapman/status/1214743354258477058

      Yani bir belediye resmi hesabı niye sahte videoyu kendi yapmış gibi iletir?
      Bu bir muhalefet belediyesi hesabı.
      Bu adamların iktidar görmüşleri sahte araba yapıyorlar.
      Sahte ekonomik reçete yapıyorlar.

      Ülkede iktidar değişse, ülkenin büyük bir kısmı mutlu olacak.
      Peki ülkenin sorunları düzelecek mi?

      Hayır, aynen bu sorunlar devam edecek, zihniyet aynı, insanlar aynı, her şey aynı.

      Ben şunu söylerim, ekonomik gerçek olarak Türkiye'deki tek şey elinde tuttuğun döviz veya altındır.

      Venezüella videoları izliyorum, bir tanesi Brezilya ya göçmüş. Adam şunu diyor özetle, tüm arkadaşlarımın evleri, arabaları, paraları pul oldu. Kimse evlerimizi arabalarımızı satın almadı başımız sıkıştığında.

      Bu adamın farkı, Chavez ölüp Madura başa geçince bu adam imkanı oldukça işlenmemiş altın satın almış, bazen bulamadığını bile söylüyor. İşler kötüye gittiğinde altın elindeki değerdir. Çoluk çocuk aç kaldığında, altın her kapıyı açar.

      Bu adam Brezilya ya kaçmış, tüm varlığı ülkesinde kalmış.

      Ben de çeyrek, yarım, tam bulabildiğim paraya altın alıp atıyorum. 3 gün sonra Allah korusun kötü bir şey olursa, iyi kötü her köşe başında bir altın piyasası olur.

      Sil
    2. Mafi eğilmez hocamı ekonomi alanı ayrıcalığı ile şahsını çok değerli olduğunu bilmeyenimiz yok yok öncelikle ülke olarak şasım teşekkür ediyorum .. ülke elementlerimiz EĞİTİM,EKONOMİ,SOSYAL DEVLET HUKUK ADALET ... eğitimin mekanizması sonucu EKONOMİ ekonomi mekanizması sonucu SOSYAL DEVLET mekanizması sonucu HUKUK ADALET mekanizması ÇALIŞMASI sonucu GELİŞMİŞ ÜLKELER OLUŞUYOR.. ülke elementleri MEKANİZMALARI 20 yıllıdır baypas hale getirildi ... ÖZETLE elementler ancak DÜNYADA güncel çağdaş BEYİNLER ile çalışabilir,se ... şu soruyu kendimize sorabiliriz İNŞATI VE İNŞAYI yeniden yapmakmı kolay YOKSA TADİLATINIMI ? inşayı yeniden yapmak daha kolay .. bu,da 30 sene sürecektir .. ÜLKE TOPLUMLARI çağdaşlık KABİLYETİ ORANTIMIZI ölçmek için son 20 yıla bakanca 30-50 yıl gibi birşey olduğunu düşünürken göreceğimi,de ummuyorum

      Sil
    3. Atılan twit mizah amaçlı atılmış ve "Admin kar küremeye çıktı" yazıyor. Buradan yola çıkıp da ülkeyi eleştirmek toplumca içerisinde bulunduğumuz ahvalin bir tasviri olsa gerek. Çok badireler atlattık; darbe gördük, savaş gördük, ekonomik kriz gördük, varlığı gördük, yokluğu gördük. İşin kısası psikolojik olarak travma halindeyiz. Sosyal medyada gönderilerden çok yorumlara bakıyorum ve birçoğu siddet ya da hakaret içerikli, birçoğu da yetersiz bilgi ve donanım paylaşımları. Gazete ve televizyonlarda yayınlanan haberler ya adli ya da tıbbi vaka içeriyor. Gündüz kuşağında kapalı zarfta ele alınması gereken vakalar alenen herkesin gözü önünde sonuçlandırılıyor. Yani hiçbir şey tesadüf değil; Avrupa'nın bu kadarı ileri olması da orta doğuda yaşananlar da birer tesadüf değiller.

      Sil
  2. Teşekkürler Hocam.

    Twitter'da troll hesaplar iktisatçılara "faiz lobisi" yakıştırması ile saldırdı. Bakın faiz düşünce enflasyon da düştü ne oldu gibi söylemler havada uçuştu. Faizlerin daha indirileceğine yönelik söylemler, ekonomi yönetimi tarafından dile getirilmeye devam ediyor. Bekleyip sonuçlarını göreceğiz.

    Faizler düşerse krediler canlanır, üretim artar ve dolayısıyla işsizlik de azalır görüşü hakim. Ama BDDK verilerine göre ticari krediler değil tüketici kredileri patlamış durumda. Kısacası halk borçlanmaya devam ederken yatırım adına pek olumlu bir tablo yok gibi.

    Erken seçim emareleri de ortalıkta gözükmeye başlamışken bu ekonomi yönetimi daha ne ilginç deneylere girişir kim bilir.

    Erken seçim olmasa bile ekonomi anlamında 2019 yılının 2020'den daha iyi olabileceğini düşünüyor musunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır, saman alevi gibi iyileşmeler olabilir ama kalıcı iyileşme için gerekli çaba ortada görünmüyor.

      Sil
    2. Kış ayları ile beraber işsizlikte yeni rekorlar görebiliriz. Enflasyon da elbet önemli ama işsizlik ve özellikle genç işsizliği gibi sorunlar çok daha can yakıcı.

      Sil
  3. Emeğinize sağlık teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. Bizim bildiğimiz tek yol, doları ve faizi düşük tutup insanları konuta yönlendirmek, inşaatla ekonomiyi canlı tutmak. Adımız Hıdır elimizden gelen budur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2010 öncesinde de faizi yüksek tutup doları düşük tutarak farklı bir yoldan bir iş tutturmuş gidiyorduk.

      Sil
    2. 2010 oncesi paradan sifir atilma hazirliklari yapildigi evrede 2005lerde %12 develuasyon yapip 1euro 1.720den 1euro:2milyon lira esitligine getirip paradan sifir atip 1 euro 1ytl sabit kuruna gecip 1euro:1ytl esitliginde ytlyi pikleseydik cok daha iyi olurdu.
      O donem %12lik bir develuasyon bizi rahatlatir ytlyi euroya sadece 3 yilligina belli bir program dahilinde kati mali disipilin ve kati Mali Kuralla pikleyerek asgari ucreti de sabit yaparak zam yapmayarak 3 yil icin 3 yil bir program uygulasaydik hem enflasyonu istenilen seviyelere cekerdik hem issizligi dusururduk hem de cari dengede daha saglikli bir durum olurdu.

      Sil
  5. Emeğinize sağlık
    ab ekonomisi için yakın zamanda batma riski olduğu söyleniyor yaşam şartları olsun ekonomik veriler olsun bize göre çok iyi olmasına rağmen neden böyle söyleniyor faiz vs

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      AB ekonomisi durgunluk yaşıyor. Lokomotif konumundaki Almanya bir geriye gidiyor. AB'nin Japonyanın durumuna düşmesinden korkuluyor.

      Sil
    2. Anladım Türkiye de olan biten belli hükümet başarısız ekonomi iyi değil yonetilemiyor vs ab de ne varda böyle onu öğrenmek istemiştim teşekkürler

      Sil
  6. Mahfi Hocam, elinize sağlık.
    Siz yazıyı daha çok girişimci ve yatırımlar açısından ele almışsınız ancak ben sıradan vatandaş için soru soracağım.
    Acaba iktidar, girişimci için olmasa da vatandaş için, 1 ve 2 numaralı maddeleri muhtemelen yapmayacağı varsayımına gidip, 4 ve 5 numaralı maddelerin de kendi politikalarına (sıfır konuta 0.79 faiz vb.) yarayacağını düşünüyor olabilir mi? Yani bir kumar oynuyorlarsa bile bu kumarı kazanma şansları sizce nedir?
    Herhangi bir ücret karşılığı olmadan yazılarınızı okuyabilmek, size soru sorabilmek benim için büyük bir nimet, ücret almasanız da emeğinizin karşılığında çokça teşekkür alıyorsunuz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekonomide oynanan bu tür kumarlar başlarda kazanılabilir ama uzun vadeye çok daha ağır sonuçlar taşır.

      Sil
  7. Yine mükemmel analizler ve yorumlar.Teşekkürler hocam...

    YanıtlaSil
  8. Üstad emeğinize sağlık..
    Bu yazınızı bankalar ve kamu yöneticileri kullanarak "faiz haramdır" diye düşünen tasarruf sahiplerine, "ülkeye destek için paranızı vadeli yatırın, zaten faiz geliriniz eksi" diye kampanya yapabilir..!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz haramdır diye düşünen bir sahip Yok. Müslüman insana göre haramdır. Müslüman değilsen haramla ışin yok zaten

      Sil
    2. Adsiz 19:10, faiz sadece Islam'da degil, Hiristiyanlik ve Musevilikte de yasaklanmistir.

      Sil
  9. merhaba yeni keşfettiğiniz polisiye yazarlar var mı?
    jo nesbo ve tess gerritsen gibi yazarları okudunuz mu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tess Gerrittsen'in bir romanını aldım ama okuyamadım. Sırada duruyor.

      Sil
    2. jo nesbo harikadır neredeyse bütün kitaplarını okudum. yerli olarak Ahmet ümit derim. john verdon ve mario mazzanti de iyidir.

      Sil
  10. Hükümet bir yandan çalışanları zorunlu BES uygulamasıyla tasarruf yapmaya yöneltmek için yasal ve idari tedbirler alırken bir yandan da vatandaşın yastık altındaki varlıklarını finans sistemine dahil etmesini istiyor. Fakat her tür mevduata enflasyonun altında reel faiz vermekle mevduat sahiplerini tüketime yönlendirmeyi bu sayede büyümeyi ve istihdamı artırmayı hedefliyor.Mevduatın büyük bir kısmı ise döviz hesaplarında duruyor. Vatandaşa 2018'deki kur şokunu yaşatan Hükümet isterse döviz mevduatına %0 faiz versin yine de döviz mevduat hesapları çözülmeyecektir. Çünkü hem develüasyon hem enflasyon TL'ye güveni sağlamıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. dth nin çözümü kurların rahat bırakılmasıdır. dolar kuru 8 tl ve üzeri olursa büyük bir çözülme olabilir. aksi durumda bu haliyle piyasa daha çok kilitli kalır ve ekonomi canlanmaz. yani sert bir dip yapmadan çıkış çok zordur derim.

      Sil
    2. Altın hesapları ve BES gibi hamleler bugün hükümetin finans sistemini kontrol etmek için kullandığı yardımcı enstrumanlar (silah). Bir sonraki krizde halkın birikimleri bir anda yok olduğunda krizden çıkış birdaha öyle hızlı olamayacak.

      Sil
    3. Artık Dünya çok global. Siz ülkenizde yeterince faiz vermiyorsanız ülkemizdeki dolarlar yurtdışına faiz alabileceği ülkelere gider. Güven iyice azalırsa parasını başka ülkeye gönderecek teknik bilgi ve imkanı olmayan da yastık altına koyar parasını.

      Sil
    4. Vatandaş zaten elindeki dövizi faizi sebebiyle tutmadığı için ekonomi yönetiminin yaptığı DTH hesaplarının çözülmesi için attığı adımlar nafile.

      Her ne yapıyorlarsa Faiz Sebep, Enflasyon Netice teorisinin doğru olduğuna insanları ikna edebilmek için yapıyorlar.

      Sil
  11. Bu konuda tasarruf sahiplerinin kimler olduğu da önemli sanki. Bankada yüksek mevduatı olan kurumsal yapılar veya bu işi bilen gerçek kişiler yukarıdaki hesabı yapıyorlardır ama sıradan hanehalkının bunlara kafa yorduğunu sanmıyorum. Mevduatın çoğu kurumsal yapıların elindeyse para fonlara, borsaya veya altına akar tüketime ve dolaysıyla büyümeye gitmez. Eğer mevduatın çoğu sıradan halkın elinde ise altın ve gayrimenkul yükselir. Tüketim de artar büyüme ve enflasyon da onunla birlikte tabi.

    YanıtlaSil
  12. Bu senenin Abd de seçim senesi olması ve Trump'in yapabileceği popülist hamleler (bütçe harcamalarının daha da artması, FED faiz indirimlerine zorlanması), her an desteden çıkabilecek jeopolitik riskler, ABD borsalarınin FED tarafından repo operasyonlariyla sisiriliyor ve sürekli yeni rekorlar kırıyor olması, içeride dolar Zk lara konan verginin bir şekilde dolar faizlerine daha da yansıyacak olması, altın hesaplarının buna dahil olmaması, kurun kamu satislariyla sürekli tutuluyor olması ama bunun sürekli sürdürülemez olmasi da sanki birikimi olan insanlarin karar vermesini kolaylaştırıyor hocam.
    Saygilar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet karar alırken TL'de kalmayı düşünen yok. O seçenek eleniyor kolayca =)

      Sil
  13. Hocam yine çok güzel bir yazı teşekkürler...

    Şu kısımda bir hata var;

    "bir ay içinde 1.60 Dolar/Ons’tan 1.590 Dolar/Ons’a kadar yükseldi."

    1.460 Dolar olacak sanırım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1.560 olacaktı, düzelttim, teşekkür ederim.

      Sil
    2. bir ay içinde 1.560 Dolar/Ons’tan 1.590 Dolar/Ons’a kadar yükseldi. 1460 dolar /onstan olmalıydı sanırım hocam.

      Sil
  14. Çok net bir yazı elinize sağlık..Anlaşılan bu kobay faresi olduğumuz kesin,umarım ileride tedavi bulabilecek kişilerin yönetimde yer alması Saygılarımla

    YanıtlaSil
  15. "altının uluslararası fiyatı bir ay içinde 1.60 Dolar/Ons’tan 1.590 Dolar/Ons’a kadar yükseldi"! rakamlarda bir yanlışlık olmalı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1.560 olacaktı, düzelttim, teşekkür ederim.

      Sil
  16. Eskilerin bir sözü var hocam, Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az...

    YanıtlaSil
  17. Yazı için teşekkür ederim hocam.
    Almanya'da, Japonya'da da negatif faiz uygulandığını duyuyoruz. Onlar da mı hata yapıyor? Ya da onların durumu ile bizim durumumuzun farkı ne?
    Yorumlarsanız sevinirim. Kolay gelsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Almanya ve Japonya'da negatif faizi bankalar uygulamıyor, merkez bankası bankalara negatif faizle para veriyor. Onlar da negatif faizle aldığı bu paraları düşük faizle versin ekonomi canlansın diye. Bankalar her ikisinde de çok düşük faizle kredi veriyor ama alan pek olmuyor, ekonomide canlanmıyor. Oralarda merkez bankaları negatif faizle kredi veriyor çünkü adamlar enflasyon yaratmaya çalışıyorlar. Bizde negatif faizle kredi verirseniz zaten yüksek olan enflasyon (dünya 13. yüz) fırlar gider.

      Sil
  18. Anlaşılan su anki durum bankaların bilancosunda mevcudun da üzerinde stres oluşturacak. TL mevduat çekemeyen bankacılık TL kredi veremezse borç bağımlılığı olan ülkemiz girişimleri nasıl yatırım yapacaklar? Yeni TL kredi vermenin ötesinde, bankaların mevcut TL kredileri ceviremez, batık kredi yaratır duruma gelme ihtimali var mı hocam? BDDKdan verileri bu konuda yeterli bilgiyi veriyor mu?

    YanıtlaSil
  19. Hocam atılan her adımı başarılı gören bir medyamız var maalesef. İşler kötüye gidince de dış güçler, küresel piyasalardaki olumsuzlukların etkileri olarak lanse ediliyor. Sosyal medya yaygınlaşsa da ülke nüfusunun önemli bir kısmı hala geleneksel medya araçlarından bilgi alıyor. Bu illüzyon böyle devam edecek gibi görünüyor

    YanıtlaSil
  20. 2018 haziran ayında ki yazınızda negatif faizin Japonya'ya fayda sağlamadığını anlatmıştınız. Türkiye'de de aynı (tabirinizle) deneyin fayda sağlamayacağını belirtmişsiniz. Hadi biz bilgisiz ve tepkisiziz yada ekonomiyi bilmiyoruz yada bilimsel bilgiden faydalanmakta inat ediyoruz. Peki Japonlar niçin bunu yapmış. Yada negatif faiz uygulayan diğer ülkeler de bizim gibi bilgisiz mi,tepkisiziz mi, bilime karşı mı?
    Yoksa bu olaya başka bir açıdan mı bakmalıyız?
    Acaba negatif faiz uygulayanlar başka bir seçenek göremedikleri için mi negatif faiz uyguluyor?
    Acaba sistem öyle dengesiz ki düşmesin diye ters ağırlık (negatif faiz) ile dengeye getirmeye mi çalışıyorlar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Japonya'da enflasyon yok. Ayrıca negatif faizi banklar uygulamıyor. Merkez Bankası bankalara verdiği fonlara negatif faiz uyguluyor. Bankalar kişi ve kurumlara kredi verirken ya da onlardan mevduat alırken negatif faiz uygulamıyor.
      Eğer bizde de enflasyon sıfır olsaydı o zaman sıfır faiz veya Merkez Bankasından negatif faiz uygulanması doğru olabilirdi. Ama bizde enflasyon yüzde 11,84 (dünyada en yüksek enflasyon sıralamasında 13. sıradayız.)

      Sil
    2. http://www.hurriyet.com.tr/avrupa/mevduat-sahipleri-bankaya-negatif-faiz-odeyecek-41301204 Hocam haberde Almanya da bankaya para yatırınca faiz almak yerine üstüne faiz(negatif faiz) ödeneceği yazılıyor. Japonya da ise bankalar japon merkez bankasına para yatırırlarsa faiz almak yerine üstüne faiz (negatif faiz) veriyorlar. Para krediye dönsün ekonomi canlansın diye.
      Japonya ilk kez negatif faize geçti - BBC News Türkçe @MIUI| https://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/01/160129_japonya_negatif_faiz

      Sil
  21. Hocam yine karmaşık konuları kolay bir şekilde anlayabileceğimiz dolu dolu bilgi içeren bir yazı yazmışsınız, elleriniz dert görmesin. Sorum şu, 2002'den önceki iktidarların uyguladıkları yanlış ekonomi politikalarının acı sonuçları o zamanlarda hemen patlayan bir krizle karşımıza çıkarken, şimdiki hükümetin yaptığı inanılmaz hatalarla dolu ekonomi politikası kararlarının acı sonuçları karşımıza hemen çıkmamaktadır. Yavaş yavaş ağır ağır ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeni nedir sizce?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      2 nedeni var: (1) Ekonomi o zamana göre daha büyük. (2) Dünyada inanılmayacak kadar bol likidite var.

      Sil
    2. 2002'den önceki yanlışların hemen patlayan bir krize evrildiğini nereden çıkarttınız? 94 krizi 94 veya 93'teki hataların sonucu değildir. 80'lerden başlayarak yapılan yanlışların toplamıdır. 2001 krizi de 2000 yılının sorunları nedeniyle çıkmamıştır. Yıllarca biriktirilen sorunların sonucudur. 2008 krizi de global bir krizdir ve dünyada yine çok uzun yıllar sürdürülen global saadet zincirinin sonucudur. 2018 bizim kendi krizimiz ise 2010 yılından itibaren yapılan bir dizi yanlışın 8 yıllık sonucudur.

      Sil
    3. Teşekkürler Hocam.
      Sevgili adsız 15:15, 2002'den önce çocuktum ben hatırladığım kadarıyla hükümet bir yanlış karar aldığında, kısa sürede hooop dolar fırlar giderdi, enflasyon faiz oranları hızla yükselirdi. Fakirleştiğimizi somut bir şekilde hissederdik. Böyle olunca halk da her seçimde iktidar partisini değiştirirdi doğal olarak. Ama şimdi bakıyorum, 2010'dan bu yana ülkede neler neler oldu, ekonomide bir sarsıntı olmadı, darbe teşebbüsü bile ekonomiyi çok sarsmadı, son dönemlerde saçma ekonomik kararlar uygulandı, mesela faiz indirimleri yapılıyor ama dolar yükseleceğine inmeye devam etti. 2018'de bizde kriz oldu deniyor ama 2002 öncesindeki krizlerde olduğu gibi sonuçları halka hemen yansımadı kanaatimce. Bunu demek istemiştim. Kurbağa gibi yavaş yavaş haşlanıyoruz, mevcut iktidarın her seçimi kazanmasının nedeninin bu olduğunu düşünüyorum.

      Sil
    4. Geçmiş dönemde fabrikalar ve benzeri varlıklar satılmamıştı
      Ekonominin kötüye gittiği her dönemde buna benzer adımlar atılmakta.

      Sil
  22. Hocam elinize sağlık. Tasarruf sahiplerinin yöneleceği alternatiflerden biri olarak bahsettiğini "tüketimi artırmak" alternatifini anlayamadım. Gayrımenkul almanın da eskisi kadar cazip bir yatırım aracı olmadığını konut fiyatlarının diğer araçlara oranla değişiminden anlayabilir miyiz ?
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ olun.
      Gayrimenkul eskisi kadar çekici değil ama ikinci el satışlarda canlanma var.
      Tüketimi artırmak tasarrufa yeterli karşılığı alamayan kişilerin ertelenmiş tüketim harcamalarını yapmaya başlamasıdır. Mesela arabasını değiştirmeyi erteleyen bir kişi faizler düşünce bunu ertelemeyi bırakıp yenileyebilir.

      Sil
  23. hocam ekonomide son 1 yıldır adeta sabit kur ya da bantlı sabit kur gibi etki oluşturuldu. kur suni biçimde serbest piyasa mekanizması dışında belirlenir oldu. merkez bankası hem swap hem de dth munzam karşılıkları üzerinden kura sürekli müdahalede bulunuyor kamu bankalarına yoğun döviz sattırıldı ve kamu son 1 yıldır sürekli dövizde açık pozisyon artırdı. ayrıca merkez bankası faizi de belirliyor. hem kur hem faizi belirlemeye çalışmak büyük yanlıştır. bunu daha önce çiller hükümeti de yapmıştı.sonrası malum. kurun bu şekilde merkez eliyle bastırılması piyasada sabit kur rejimi etkisi yaratabilir ileride. yani sabit kur rejimindeki gibi devalüasyon olabilir ama manşet rejim kirli dalgalı kur rejimi olduğu için buna değer kaybı denilir o başka tabi ancak bu değer kaybı devalüasyon gibi etkiler oluşturabilir piyasada derim. büyük bir yanlış yapılıyor.

    YanıtlaSil
  24. 94'te de Çiller bir ekonomi deneyi yaptı. Sonucu malum. Bilmeyenler/hatırlamayanlar linkteki yazıyı okuyabilirler http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/94-te-ne-olmustu-26175047

    YanıtlaSil
  25. Mahfi hocam emeğinize sağlık ( Buradaki emeğin getirisi teşekkür :)
    Şuanki ekonomik ortam yerli üreticinin ithal ürünlerin ikamesini ve ihracat ürünlerini üretmesi için çok ideal bir ortam olduğunu düşünüyorum. Faiz düşük, kur yüksek ve bu alana devletinden teşvik vermesiyle cari açık sorunu ortadan kalkabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu ithal ikame ve korumaciligi cok uzun seneler denedik isler oyle islemiyor.2000 yilinda 25 milyar dolar ihracat yapip 50 milyar dolar ithalat yaptik.1977 yilinda ihracat/gdp oranimiz yuzde 4 du .tarimda calisan kisi orani yuzde 57 idi orta gelirli ulkelerin ortalamalari yuzde 16 ve yuzde 40di .cop fikirler bence korumacilik felan.kacakcilik ve yolsuzluk yaratmasindan bahsetmiyorum bile ihracat /gdp si bu kadar dusuk olan bir ulke her zaman borclari uzerinde batabilir.cari fazla verse bile bir anlami olmaz o cari fazlanin.2000 yilinda 25 yerine 50 milyar dolar yapsak simdi 230 olurdu.isler oyle islemiyor komuta ekonomisi diye bir sey yok .arjantin ve oradaki peronistler bunun en buyuk kaniti arjantinin gdp per capitasi ikinci dunya savasi once top10 da idi su an cok gerilerde.

      Sil
    2. Tüm ekonomi politikaları komuta dayanır.Liberal ekonomi dediğiniz,komuta ekonomisi değil mi?
      Amerika,Almanya,Japonya eksi faiz'i kim veriyor?Mevduat sahibi mi?
      Önemli olan komutan ve karargahıdır.Kurmayların kalite,bilgi,yetenek,vizyon,ehliyet vs.
      gibi nitelikleri olması gerekir.

      Sil
  26. Hocam, şu kadarını yazayım, Araplar-paralı Suriyeliler v.s. dışında gayrimenkul yatırımına yönelen yok piyasada. Herkes dövizde patlama bekliyor, negatif faiz falan kimsenin umurunda değil. Eline para geçen gidip ağırlıklı olarak dolar, bir kısım da altın alıyor ve eskiden olmadığı kadar sistem dışı döviz tutuluyor. bu nedenle bankalardaki mevduatlar da giderek gösterge niteliğini yitiriyor. Con Ahmet'in devridaim makineleri ile piyasaya döviz sürerek, munzam karşılıklarla oynayarak, swap mekanizmalarını sonuna kadar zorlayarak akıl dışı bir şekilde dövizi baskılanıyor. Bu iş ya dövizde çok kötü bir patlama, ya da iktidarın kendisini yeteri kadar güçlü hissetmesi, seçimi bir şekilde engelleyerek iktidarını devam ettirme yolunu bulması durumunda döviz mevduatlarına müdahale + serbest piyasada döviz alım-satımına ciddi sınırlamalarla sonuçlanacak, ben başka yol göremiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vatandaşların elinde çok yüksek miktarda döviz olduğu sürece bu devir daim sürer, üstüne bir de kontrol edilebilir veya dış borç ile finanse edilebilir cari açık miktarı olursa, yıllarca hükümet sorun yaşamadan dövizi baskılar.

      Günün sonunda, elindeki dövizi satmak zorunda kalan vatandaş fiyatların normal seviyelere gelmesini sağlar.

      Şu anda elinde döviz tutan yanar. TL son iki yılda aşırı kazanç getirdi. Döviz bir yükseldi bir indi olayı bitti.

      Sil
    2. Adsız 21:59

      Türkiye'nin ödenmesi gereken dış borcunu hesaba katmazsanız bu dediğiniz doğrudur da gerçek böyle değil ne yazık ki. Yaklaşık 450 milyar dolar civarında dış borcu olan bir ülkede bu borcu finanse etmek için kaçınılmaz şekilde bir gün vatandaşın elindeki o dövizlere ihtiyaç duyarsınız. Net hata noksan kalemleri ile Katar'dan, Malezya'dan v.s. getirdiğiniz dövizlerle sonsuza kadar bu iş böyle gitmez, önünde sonunda ya darphanede dolar basacaksınız, ya da vatandaşın dövizlerini bir şekilde mobilize edeceksiniz, bu kadar basit.

      Sil
    3. Mahdut bey ben diyorum ki,

      devir daim içinde cari açığı finanse ederler, dış borcu da yeniden borçlanarak artırarak götürürler. Dış dünyada faizlerin düşük olduğu dönemlerde yapılandırıp faiz maliyetini düşürmeye çalışırlar.

      Her hamlenin sonunda, dış borç artar artmasına.

      Bana göre 600 - 650 milyar dolara kadar dış borcun gideri var.
      Bu para reise en az 6-7 yıl kazandırır.

      Bu sürede yerliler bıkarlar ise, ki hükümet hamleleri bıkmaları yönünde,
      dövizleri bozdurmaya başlarlar.

      İçerde işsizlik fonu var, başka kaynaklar da var, iç borç her ve açık her türlü döndürülür.

      Sil
    4. Adsız 17:36 bey,

      Dış kaynak bulabilmek için Çin'de Japonya'da dolaşıp durdukları, döviz girdisi sağlayabilmek için Kanal İstanbul gibi akla ziyan projelerin peşinde koşturdukları bir dönemde o kadar borcu döndürecek kaynağı nereden bulacaklar? Ayrıca bu şartlar altında dış ticaret açığının, dolayısı ile de cari açığın finanse edilebilir düzeyde kalmasının tek şartı ithalatın şimdi olduğu gibi adeta durması. O zaman da büyüme hedefleri olan %5 nasıl tutacak? 2019'da bir seferlik gelirlerle finanse etmeye çalıştıkları, yine de başaramadıkları bütçe açığından falan hiç bahsetmiyorum bile dikkat ederseniz.

      Sizi anlıyorum da, bence bu iş biraz halamızın neden amcamız olmadığını izah etmeye benziyor. Bu işleri bırakıp halamızı olduğu gibi kabul ederek seversek daha iyi olmaz mı?

      Sil
  27. Bilgilendirme için teşekkürler değerli hocam, yazılarınızı sürekli takip ediyorum. Emeğinize elinize yüreğinize sağlık, bir dahaki yazınızı bekliyorum merakla, hoşçakalın
    NAMIK ESER

    YanıtlaSil
  28. Hocam kaleminize ve emeğinize sağlık..

    YanıtlaSil
  29. bazılar neden bu kadar ekonomik hataya rağmen dolar 1 yıldır tl karşısında değerlenmiyor diyor. eskiden bu kadar beklemezdi diyenler var. bunun nedeni eskiden türkiye dışa bu derece açık değildi hele ki 2001 sonrası olduğu kadar açık değildi. tl ve cinsi varlıklar dünya piyasalarının büyük kısmında işlem görüyor son yıllarda. önceleri böyle olmadığından 1994-2001 de piyasa hemen tepki verirdi. çok hızlı değişimler olurdu. eskiden bir sabah ya da günün kısa süreli zaman aralıklarında kurlar zıplayabilirdi piyasa daha sığdı fakat şimdi aynı etki daha uzun zamana yayılarak ortaya çıkıyor. çünkü piyasa eskisi kadar sığ değil. eskiden sadece borsaya gelen sıcak para çıkar döviz toplar giderdi kuru sert yukarı yapardı kısa sürede. şimdi benzer hareket günlerce hatta haftalarca sürer. ama yarattığı yıkım tahribat için aynı farklılığı söylemek zordur. benzer tahribatı yine oluşturuyor tabi.

    YanıtlaSil
  30. Merhaba hocam faiz ve enflasyon da kafamı karıştıran bir konu var bu yuzden size bir sorum olacakti. Diyelim ki banka mevduat hesabimda para var ve yıllık %1 faiz uygulanıyor. Enflasyon oranı da yıllık %2 olsa benim param 1 yıl sonra bugune gore değerlenir mi yoksa değeri düşer mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok basit. 100 liranız 1 yıl sonra 101 lira olur. Yılbaşında tanesi 1 TL olan a malından 100 adet alıyordunuz. Enflasyon nedeniyle a malının fiyatının yüzde 2 pahalandığını düşünelim. Bu durumda a malının fiyatı 1,02 lira olur. Yıl sonunda 101 TL'nizle (101 / 1,02 =) 99 adet a malı alabilirsiniz. Bu durumda satın alma gücünüz 1 TL gerilemiş, alabileceğiniz a malı sayısı da 100'den 99'a düşmüş olur.

      Sil
    2. 21.26 siz para pul işlerine hiç girmeyin derim.

      Sil
  31. Kerem İNANIR8 Ocak 2020 22:04

    Teşekkürler hocam, ellerinize sağlık. Son paragraftaki son cümleyi ne zaman uygulayacaklar bilemiyorum :(

    YanıtlaSil
  32. Hocam Allah razı olsun. Uğur civelek ve sizi ilgiyle takip ediyoruz. Malumunuz bu krize de hesaplı gidenler ayakta kaldılar. Hala ayakta kalabilen Küçüknesnaf ve kobiler içim diğer rakiplerin krize yenik düşmeleri sebebi ile şimdilik işler iyi. Talep azaldı ama kaliteli ve dürüst arz sahipleri az olan şimdiki taleple karlılık ve cirolarada büyüme yaşıyor. Hocam bu nakit azlığı ve iş azlığı hangi koşullarda komple durma safhasına geçer. Yada komple üretimin tüketimin ekonomik faaliyetin durması söz konusu olabilir mi? Nelere diklat etmek lazım hangi verileri dikkatle takip etmesi lazım ayakta kalabilen küçük esnaf ve kobiler için. Tavsiyeniz nedir? Kendinize iyi bakınız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Komple duruş söz konusu olmaz ama durgunluk olabilir.
      Tavsiyem dengeli bir üretim/yatırım/satış ilişkisi izlemektir.

      Sil
  33. Emeğinize sağlık hocam. Yanlışı yaşayarak öğrendik. Bu yüzden ekonominin başında sizin gibi tarihe tanık olmuş.değerli üstadların olması gerekirdi tabi özgür bir şekilde. Burada paylaştıklarınız benim için altın değerinde. Psikoloji mezunuyum ama alanımdan çom ekonomiye ilgi duyuyorum geçmişte yazdıklarınızı,kitaplarınızı, şimdi yazdıklarınızı, heyecanla takip ediyorum. İyiki varsınız..

    YanıtlaSil
  34. Ekonomide klasik gosterge kabul edilen doviz,faiz ve borsa otomasyona baglanmis durumda.Bu otamasyonun kontrolunu sagliyan dugmeler yurt icinden gibi gorunsede ana sartel yurtdisindadir.Altin ve kiymetli madenleri bundan istisna tutuyorum.Mali piyasalar ile siyasi yaklasimlar hicbir zamanda olmadigi kadar ulkemizde etkilesim icerisine girmistir.Tabii ki bu durumda bir rasyonaliteden soz etmek mumkun gorulmuyor.Son yasanan ABD Iran krizinde su an icin taraflarin krizi tirmandirmama soylemlerine itibar etmeyin.Her ne kadar daha once krizin bir sekilde asilacagini soyledimse de cok derinden catlaklar var.Irandaki depremlerin neye isaret ettigini en iyi fizikciler bilir.Yatirim tavsiyesi olmamakla beraber guvenlik icin ben bir miktar altin tutulmasini onerebilirim.Bolgemizdeki durumlar eskisi gibi olmayacak.Bir dunya savasina gidebilirmiyiz sanmiyorum ama bolgemizde ciddi cekismelerin olacagi kesin.Artik kanal istanbul bir olcu tasi haline geldi gundeme gelip gelmemesine gore Turkiyenin siyasetinin nereye evrildigi hakkinda fikir sahibi olabilirsiniz.Okyanusda bir fay daha kirildi.Saygilar.At-Ba

    YanıtlaSil
  35. Hocam, bize,sabit orta gelirli bir vatandaşlara, nasıl bir harcama- bütçe- ekonomik davranış önerirsiniz?(Birikimimiz yok. Arabaya, eve yatırdık, borcumuz var biraz.)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı ben.
      Borçları azaltmaya çalışıyorum, başka hamle yapacak alanım yok.

      40 bin e yakın borcum var, aylık 1500 civarı ödeme yapıyorum.

      Tek umudum, enflasyon. Biraz daha artarsa sabit faizli borcun ödendiğini daha az hissederim diye.

      Sil
    2. Bu konuda tek bir doğru kural var: Gelirinizi artıracak imkanınız yoksa harcamanızı azaltacaksınız.

      Sil
  36. Bizim gibi ulkelerde enflasyonun uzerinde minumum +1 maksimum +4 reel faiz veriyor olmamiz lazim.
    Enflasyonda hedef, makul inanc ve belirli bir politika olmadigi icin yuksek kaliyor buna istinaden saglikli bir faiz politikasi olmuyor.

    Biz gibi gelismekte olan ulkelerde makul olan ve fiyat istikrarini betimleyen enflasyon orani %3.5 olmalidir bu rakamin +1 puan ustu -1 puan alti araliklarinda enflasyon dalgalanabilir. Bunda beis yoktur.

    Gelismekte olan %3.5 enflasyona sahip bir ekonomide de Merkez bankasi politika faizinin duruma gore; %4.25-5.75 lerde aralikta salinmasi, issizlik/buyume/piyasa durgunlugu/enflasyonun inmesi cikmasi gibi denklemlerde durumlara yonelik karar alma para politikasinda sinyal ve hareket kaabiliyeti kazanma faiz silahini piyasalari ve makro dengeleri yonlendirmede olaganustu imkan verir.
    Bu merkez bankasina zamanla piyasalra hakim olma becerisi ve tecrubesini saglar. Zaman gectikce de bu turden merkez bankalari sayginligina sayginlik sozunun dinlenirligine dinlenirlik katar. Bu da fiyat istikrari kavramini percinleyen bir hadisedir.

    Turkiye ne yazik ki boyle bir imkanin esiginde dahi degildir.

    YanıtlaSil
  37. Hocam benim teorim şöyle.

    Parası konvertibl olan ülkelerde enflasyon dolayısıyla faizler çok düşük. İstisnalar mevcut olabilir.

    Parası daha az konvertibl olan işte gelişmekte olan ülkelerde enflasyon dolayısıyla faiz daha yüksek. İstisna olarak bazı ülkeler negatif veya pozitif ayrışabilir Türkiye gibi.

    Çok daha az gelişmiş ülkelerde enflasyon dolayısıyla faiz çok daha yüksek yine istisnalar olabilir.

    Gelişmiş ülkelerde çok düşük çünkü bu ülkeler üretim sorununu büyük ölçüde çözmüş. Destek olarak hukuk sistemleri daha iyi demokrasi anlayışları daha kuvvetli.

    Bizim de arasında bulunduğumuz ikinci grupta üretim sorunu tamamen çözülememiş. Yine hukuk sistemi, demokrasi sıkıntılı ama daha az gelişmişlere göre daha iyi.

    Son grupta yer alanlar üretim konusu, hukuk ve demokrasi konusunda çok daha fazla kötüler.

    Yani parası konvertibl olan hukuk sistemi gelişmiş ülkeler, parası konvertibl olmayan ülkelere negatif anlamda enflasyon ve faiz transferi yapıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Guzel bir tespit. Gun itibar imaj devri biraz da
      Parasi konvertibl olan ulkeler yani parasinin kagidindan tutun tasarimina kiymet-i harbiyesine kadar istikrari itibari olan paralarin sikintisi olmuyor. Bu paralara yalniz bu paralarin basildigi ulkelerin yerel halki degil dunyadaki herkes mafyasindan teroristine kacakcisindan finanscisina oteldeki valecisine kadar herkesin itibari var. Yani bu bahsedilen paralar ne kadar bassan da itibari degeri ve dunyada talebi kullanilirligi eksilmiyor. Her daim talep var.

      Turkiyeye gelince Turkiye kendi firsatini yarattigi gibi yok etmis bir ulke. Turkiye uyguladigi program sayesinde 35 yil sonra ilk defa, 2004 nisan ayinda tek rakamli enflasyona kavustuktuktan sonra paradan sifir atma operasyonuna giristi. Bence, guzel ve anlamli bir niyet ve uyguladigi imf programinin da bir parcasiydi.Ayni donemde yukselen dis pazarlar yukselen cari acik gelen dis dogrudan yatirim uluslarasi hukuki demokratik eksiklikleri de ister istemez dogal olarak tamamliyordu. O donem bana kalirsa IMF gozetiminde sadece 3 yilligina paradan sifir atma operasyonu cercevesinde YTLyi belli kistaslar ozellikle "Mali Kural ve Vergi Reformu" uygulamalariyla birlikte Euroya pikleseydi cok daha iyi bir sonuc alabilirdik. Soyle ki 2004lerde 1 Euro 1.75-172milyon TL bandlarinda oynuyordu. Bence bu rakami ortalama %15e vuran ufak bir develuasyonla 1Euro 2milyon TL bandina getirip. Paradan sifir atip 2ye bolup 1Euro:1YTL esitliginde 2005den itibaren Euroya, IMF gozetiminde mali kural ve belli reformlar isiginda bu turden operasyon cekip program uygylansaydi cok farkli olurdu. Bir defa %15lik develuasyonun avantajini yasardik dis dogrudan yatirim daha cok gelirdi. Cari dengede daha istikrarli on gorulebilir durum olusurdu en basta enflasyon belasini tam anlamiyla alt ederdik.YTL, ortadoguda mevcut olan para boslugunu doldurarak kendine talep yaratabilirdi. Cunku bu tarihte olmus bir seydi eskiden 30lardan 60larin sonuna kadar lubnanli tuccarlar kasalarinda TL bulundurudu.

      Sil
    2. adsız 20:15, türkiye tek haneli enflasyonu kendisi başarmadı ki!. aşırı sıcak para girişlerine bağlı ve bunun sürekli desteklediği ucuz ithalatı patlatarak sanal bir enflasyon düşüşü gerçekleştirdi. yüksek reel faiz vererek dedem de düşürür enflasyonu tek haneye. önemli olan başarılması gereken üretimi artırarak yani mal-hizmet arzını artırarak enflasyonu düşürmektir. ve bunu içeride üretim kapasitelerini artırmaya dayalı olarak yapmaktır kalıcı olan. hala sanal değerlemeyle değerlendirmeye çalışıyorsunuz. yani sanal verilerle reeli açıklamaya çalışmak abesle iştigaldir. dış sabit yatırım istiyorsan önce uzun yıllardır yapılan hatayı ortadan kaldıracaksın ve kurların serbestçe yukarıya gitmesine müdahale etmeyeceksin. önce piyasa gerçekliğini bulmalıdır. sonra da yüksek kurlardan ayakta kalan iyi yönetilmiş sağlam bilanço ile yola devam edip yabancı sermayeyi de buraya daha kolay üretim yapmaya sabit sermaye yatırımları yapmaya davet edebilirsin. tabi düşük reel faiz yüksek kur ile yola devam edeceksin. önce çin gibi içeride üretimi artırıp içeride toplam talebi karşılama kapasitesine ulaşacaksın sonra da arz fazlası olunca da giderek dış taleple büyümeyi ve sermaye birikimini artıracaksın. yani sanal değil reel ekonomi tabanını genişleteceksin. finansallaşma ile sanal büyüme yaşarsınız o da bir gün reel ekonomi gerçekliğine dönünce büyük tahribat yaratır. şimdi türkiyede birileri bu gerçeklik ortaya çıkmasın diye hayli çabalıyor. yani sanal değil reele göre ekonomiyi değerlendirmeliyiz. yoksa daha en başından yanlış değerlendirmeler silsilesinin içine düşüveririz.

      Sil
    3. 15:09
      ustad, ben degil cogu kisi bunu soyluyor. Bu sanal degerlendrimeyse bunun sucu ben olamam herhalde rakamlari manipulatif aciklayanlar olabilir.
      Bahsettigimiz donem 2000ler dunyasinda dunya genelinde enflasyon belasinin olmadigi donemdir. Bu donemde Cin mal ve hizmet piayasalarini bogmus ucuz uretim yan sanayi alternatif olma hevesi ile rekabeti hakli ya da haksiz olusturmus dunyada mal bolluguna ucuzluguna meydan vermistir. Dahasi ayni donemde basta ABD olmak uzere faizleri 80li 90li yillara gore son derece dusuk tutmustur. Bu da biz gibi ulkelerde kur riski dolar cikar mi endisesini veya hevesini bertaraf etmistir. Bu iki olgu dunyada 2000ler olceginde enflasyonu ozellikle biz gibi ulkelerde sorun olmaktan cikarmistir.
      Bizim ozelimize gelince 2001 Nisan ayinda uygulayamaya koydugumuz program tam bir ortodox ekonomi programiydi tipik imf recetesiydi. Kamu aciklari ve butce denegleri saglanmis olmasi enflasyonun sanal ya da gercek degerlendirmeyle rakamsal olarak yukarida da yazmis oldugum konjokturel etkinin de yardimiyla dusmesini sagladi. Ancak rakamlara inanmazsiniz inarsiniz onu bilemem. Ben sadece bir durumu soyluyorum. Nisan 2004de tek rakamli enflasyonu gordugunu yayinladigini soyluyorum.

      Ben sizin ozetle dusuk faiz yuksek kur ve saglam disiplinli mali sistem yonetime dayali ekonomi siyasasina katiliyorum. Zaten bu denilenler olduktan sonra arz yonlu uretim faktorleri aciga cikar dahasi yabanci sektor yatirimlar uretim faktorleri babinda arza da zamanla katkida bulunur.

      Sil
    4. seni anladım 20:15, aslında doğru ben şahsınızda esasen tüm kapitalist sistemin son yıllardaki sanallaşmasını eleştirdim. sanal rakamlar resmileşmiş ise elbette bunun şahsınızla değil tüm iktisadi sistemle ilgili sorun olduğu aşikardır. katılıyorum.

      Sil
    5. 21:40
      iste bu ahvalde Turkiye yuksek faiz bir turlu inmeyen %10-8 bandinda olan yuksek enflasyon merkez bankasi bagimsizligi baglaminda guclu bir yapi olusturmak adina. Paradan sifir atma reformu doneminde YTL 3 yilligina euroya baglanabilirdi.
      Bunun icinde 2004lerde 1.70 lerde olan euro kuru %15 bir develuasyonla 2 milyon liraya cekilip paradan sifir atip 2ye bolup 1 euro 1YTL esitliginde 3 yil saglam programla "mali kural" ve "Vergi reformu" yaparak imf gozetiminde bir program uygulanabilirdi. Bu 3 yil icerisinde asgari ucret sabit kalacak sekilde tasarlanir buna ikame olarak da "Temel Gida Maddelerinde" KDV indirimi yapilabilirdi. Temel Gidada %8 olan KDV %1-2 bandina cekilirdi. Boylece hem kayitdisilik onlenir hem de asgari ucret ve diger ucretlilerin enflasyon algisi zam talebi koreltilirdi.Programa bu baglamda guven artardi.
      %15 develuasyon sayesinde cari denge duzelme egilimi icerisine girer ve enflasyon kisa surede %8lerin altina inerdi. Asgari ucretin program dahilinde 3 yilligina sabit olmasi ise issizligi arttirmaz bilakis inmesine olanak tanidigi gibi turkiyenin rekabet gucunu de artirdi. Dahasi euroya sabitlenmesi 1euro 1YTL esitliginde Avrupali dis yatirimci daha cok dah buyuk hevesle guvenle gelme egilimine girerdi. Cunku para uzerindeki belirsiz bertaraf edilmis olurdu.

      Sil
  38. Hocam iyi aksamlar,
    Dunyada faiz dususu surecine girildiginde ulkemiz adina cok umitliydim, atilacak adimlar, reformlar, yapisal duzenlemeler icin dogal zaman kazanmis durumda oldugumuzu dusunuyordum. Ancak suan goruluyor ki ekonomi yonetimi daha sorunun kaynagini bulamadi veya buldugunu sandigi sey yanlis. Daha biz baslangicta boguluyoruz, dth larin neden artigi sebebinin uzerine kafa yorulacagina, dthlar sorun olarak goruluyor ve cozulmeleri bekleniyor. Diyelimki cozuldu, biz sorunun kaynagini bulamadigimiz icin bu da bir care olmayacak kanaatindeyim. Artan kamu yuku ve faiz odemeleri, gelir yaratma becerimiz oomadigi su donemde basimiza is acacak diye dusunuyorum, ve belki de bikac ay sonra devlet de ozel bankalar gibi ayni mevduat havuzuna saldiracak ve faizlerde artis surecine girilebilecektir.
    Saygilarimla.

    YanıtlaSil
  39. yabancılar eurobondan %5 faiz almaya devam ediyor.

    YanıtlaSil
  40. Hocam bu kadar anlaşılır ve isabetli bir yazı ile bizleri bilgilendirdiğiniz için teşekkürler. Bir süredir yazılarınızı takip etmekteyim. Doğrusu Şükrü Kızılot hocamdan sonra alanında bu kadar sarih yazan bir hoca okumak çok keyifli. Sizi takdirle okumaya devam edeceğim.
    Türkiye sıcak para ile cari açık fonlayan bir 0lke. Negatif faizin sürdürülebilmesi ile cari açık arasındaki ilişki ve düşük ithalatın ekonomiye gelecekte olabilecek etkileri hakkında da değerli görüşleriniz okumak bizim için faydalı olacaktır.
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Bu saydıklarınızın etkileri ağır olacak.

      Sil
  41. Faizler düşük tutulurken ücretlerde düşük tutuluyor enflasyon verileri gerçek dışı kimse inanmıyor.

    Alım gücü düştüğünde insanlar tüketime zorunlu ihtiyaç için harcaması ı ancak yapabiliyor birçok harcama grubunda dış kaynak yada dış satışlar bekleniyor bunun içinde yeterli uygun ortam yoksa çok düşük satışlar ile gün kurtarılıyor.

    Sistem tamamen değişmeden aynı şeyleri deneyerek her 10 yılda bir ekonomik kriz yaşayarak başarılı olduğuna inandırmaya çalışmanın anlamı yok.

    Ekonomi için tüm iktisatçılar biraraya getirip yeni ekonomi modeli ve uygulanması gereken hukuki altyapı eğitim süreç yönetimi gibi konularda fikirlerini ortaya koyması gerekiyor.

    Ben yaptım oldu ile yada deneme yanılma yöntemi ile ülke yönetilmez. Bu kimseninkendi sermayesi yada baba parası değil ve her yanlış halka kesiliyor her yapılan yanlışı cezasını daha fazla faiz ödemesi daha çok dış borç ve daha düşük ücret ile ödemek zorunda kalan halk oluyor. İşte bunu adı da kulhakkı oluyor. Bir kişinin kişisel deneyleri değil yada kendi hayellerini yapması doğru değil ortak akıl ve bilimsel gerçeklerle ortaya koyması gerekiyor.

    Faiz haram diye bağırıp sonra kar payı ad altıda faiz ismini değiştirerek milleti kandırmakla olmuyor.

    YanıtlaSil
  42. Hocam alakasiz olacak ama 2008 kriziyle ilgili yazı yazmayı düşünür müsünüz ? Sizin kaleminiz çok değerli

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Küresel Finans Krizi diye bir kitabım var. Ayrıca sonraki tarihli kitaplarımda da var.

      Sil
  43. Sayın Eğilmez, deneysel iktisat alanında çalışma yapan birisi olarak söylemeliyim ki yazınızın sonundaki 'ekonomide deney' benzetmesi var olan deneysel iktisat alanıyla çelişmektedir. Yazının gidişatı gereği merak çekmesi açısından ekonomi politikalarını deneylere benzetmiş olabilirsiniz ama bir deneyin en tabi koşulu "kontrollü" olmasıdır. Yani bir takım kontrol gruplarıyla kıyaslamaktır. Bahsettiğiniz siyasi hamleler kesinlikle deney olarak nitelendirilemez.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Paylaşım için teşekkür ederim.

      Sil
    2. Hocam,

      Sn Bulutay'ın da yazdıkları ışığında bizim ülkede yapılanlar deney tanımına bile giremiyormuş.

      Bazı insanlar vardır ya, kendilerine "Öküz" dersiniz aslında "öküzlere" hakaret etmiş olursunuz, bizim ekonomide yapılanlar keşke deney olabilseymiş. Deney bile değiller.

      Sil
  44. Valla resmen hayranlıkla yazılarınızı okuyorum iyi varsınız...

    YanıtlaSil
  45. Hocam emeğinize sağlık, son dönemdeki Varlık fonu ve dövizin kontrol edilmesi ile ilgili yorumlarınızı da alabilirmiyiz ? Levent

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Varlık Fonu, adı yanlış konmuş, kendisi de yanlış kurulmuş bir sistem.
      Dövizin kontrol edilmesi de piyasa sistemine aykırı. Bunların acısı çıkabilir.

      Sil
  46. Elinize sağlık hocam.. İktisat-işletme anlamında öğrendiğimiz ve uyguladığımız tüm kuralların dışına çıkıldı hatta Mb uluslararası kabul edilmiş tüm etik kuralları çiğnedi. (Swap,viop işlemleri,kamu bankalarına döviz satışı,faizi düşürmek için ihale oyunları v.s.) Bu yapılanları bir gün illa faturası ödenecek ve sanki kırılım yavaş değil aniden ve büyük olacak bizim bunu anlayacağımız en önemli değişim kötüleşme nerden başlayacak sizin öngörünüz nedir Sayın Hocam ??? ....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence zaten belirli bir kötüleşmenin içindeyiz. Kişi başına gelirimiz geriliyor, işsizlik artıyor.

      Sil
  47. Mahfi Bey, Dolar’ın faiz hesabını yaparken TL’ye göre değer kazancı beklentisini de eklemek gerekmez mi ? İnsanlar faiz için değil daha çok kurun yükselmesi beklentisiyle dolar alıyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru. Ama kurun sabitleştiği aşamada işler değişir.

      Sil
    2. Şu tabloya bir bakında [img]https://www.dunya.com/uploads/content/img-1jpg_rF01J.jpg[/img] kur yükselmesiyle kazanç beklemenin nafile olduğunu anlayın.

      Sil
  48. Hoca son paragrafta diyor ki; bunlar 90'larda yeterince denendi. Sonuç farklı olmaz.

    YanıtlaSil
  49. Mahfi bey,

    Siz;

    Yer yer, "İngiltere"cisiniz.

    Yer yer, "Fransa"cısınız.

    "İslam ve Anadolu"dan uzaksınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anadolu da islâmdan uzaktır ama farkında değildir :)

      Sil
    2. Ben hiçbir şeyci değilim. Ya da her şeyciyim. Doğru neredeyse orada olmaya çalışırım. O nedenle kendimi şucu bucu diye tanımlamam. Her görüşün doğruları kadar yanlışları vardır. Doğruyu seçip almak gerekir. Anadolu'dan uzak filan değilim. Ama sizin görmek istediğiniz biat kültürüne bağlı Anadolu ise ondan uzağım. Demokrasiye, adalete, hukukun üstünlüğüne, etik değerlere yakınım.

      Sil
    3. Mahfi bey bunları güzel şimdi dile getiriyorsunuzda hazine müsteşarlığı yaparken sizin Kafa neredeydi.O zaman niye doğruları soylemeyip biat ediyordunuz.simdi bekara kadın boşamak kolay.

      Sil
    4. Biat benim kitabımda yer almaz. Light Günlük kitabımı okursanız bunların hepsini o zaman da söylediğimi ve dediklerim yapılmadığı için Müsteşarlığa atandıktan 5 ay sonra istifa ettiğimi öğrenirsiniz. Bilmemek ayıp değildir ama bilmeden suçlamak terbiyesizliktir.

      Sil
  50. Mahfi Bey

    TCMB PPK, 2019 yazından beri faiz kararı için toplantılar yaparken, enflasyondaki gidişata göre değil, Dolar/TL kurunda yükselme riskinin oluşup/oluşmamasına göre karar veriyor diye tahmin ediyorum.

    Kısaca:

    Eğer Dolar/TL kuru sakinse, faiz indirmeye devam ediyorlar,

    Eğer kur dalgalanmaya başlarsa, faize dokunmamayı (ve yükseltmeyi) düşünecekler.

    Eminim başka pek çok parametre, faktör vardır. Ama temel kararın, "kur yükselmedikçe, faiz indirimlerine devam" yönünde olduğunu düşünüyorum.

    Not: RTE'den gelen direktifleri hariç tutarak yukarıdakileri yazdım.

    Sizin tahminiz nedir?

    YanıtlaSil
  51. Hocam iyi günler. Yazınız için teşekkürler. Tasarrufların kayabileceği 5 alanın yatırımlara kaynak sağlamak açısından vadeli mevzduattan daha faydasız olacağını söylemişsiniz. Ancak hisse senedi bunun dışında düşünülebilir mi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hisse senetleri yatırıma kaynak olma açısından bu sayılanlar içinde mevduata en yakın yarar sağlayıcı durumdadır, doğrudur.

      Sil
  52. Turkiyenin sorunlarinin cozumu: Para Kurulu ve Senatodur.

    Adalet Bakanligi ve Milli Egitim Bakanliginin bakanlarinin Hukumetten alinip Senatodaki bagimsiz senatorlerce yurutulmesidir temsil edilmesidir. Hukukun ustunlugu siyasi mekanizmalara ve tartismalara birakilmaz tipki Egitim gibi.
    Enflasyonla mucadele ise saglam hukuki ve mali alt yapisi olusturulmak uzere Para Kurulu yonetiminine verilerek TLnin belli bir sure icin(en az 2yil en fazla 5 yil olmak kaydiyla) konvertbl bir paraya baglanmasidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'nin sorunlarının çok azı parayla, faizle ilgilidir. Asıl sorunlar demokrasi kültürü, adalet anlayışı, eğitim, laikliğin hakkının verilmesi gibi sorunlardır.

      Sil
    2. Iyi de hocam demokrasi kulturu, hukuk ve gucler ayriligi baglaminda senato diyorum adalet ve meb diyorum.
      "Hukukun ustunlugu siyasi mekanizmalara ve tartismalara birakilmaz tipki Egitim gibi."

      Sil
    3. Selam Senato kültürü Türkiye ye gelmez.

      Senato, Parlamento ve Hükümet arasında yönetim paylaşımı olmasını ben de ideal buluyorum.

      Uygulama safhasında Türkiye yapabilecek kapasitede değil.

      İl senatörleri eşit haklar ile; belki İzmir ve İstanbul nüfus dolayısı ile daha fazla senatörü senatoya göndererek katkıda bulunabilir.

      Ancak, dediğim nokta, Güneydoğu ve Bazı doğu Anadolu illerinin senatörlerinin de eşit haklar ile temsil edilmesini yerleşik nizam ister mi?

      Cevabı basittir, istemeyecekler. Parlamentodaki temsilcilerini geçtim, belediye başkanları seviyesinde bile temsiline izin verilmeyen bir kitle var Türkiye'de.

      Mahfi beyin yazdığı gibi, demokrasi kültürü ve kişilere anayasal hakkının verilmesi sağlandıktan sonra senato oluşturulabilir.

      Türkiye, şu anki durumu ile vatandaşlarına verdiği sözleri tutan ve arkasında duran bir devlet vasfını yitirmiştir.

      Önceleri, Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki yaşayan insanların seçme-seçilme haklarından başlayarak, günümüzde CHP seçmeninin seçme ve seçilme haklarının elinden alınmaya başlamasıyla tersine evrilen bir süreci yaşamaktadır. Yakın zamanda bu Akp içindeki güç odaklarının da bazı haklarının elinden alınmasına doğru kendini daralan insan kitlesinin yönetimine hapseden bir ülke konumundadır Türkiye.

      Yeteneklerine hiç güvenmediğim, iki tane eski Akp li siyasetçi parti gibi bir şey kurmak istiyorlarmış galiba. Onlar bile dışlandılar.

      Bunları eski asker olarak yazıyorum.

      Türk demek, yönetimi ile umut veren, farklılıkları bünyesinde yönetibilen güç demektir. 1300 yıl önce Bilge Kağan öyle demiş. Bin yıl önce Selçuklu öyle uygulamış. 600 yıl önce Osmanlı öyle büyümüş.

      Malesef, Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu illerindeki halkı siyaseten tatmin etme sorunu vardır. Batısında Yunan ile anlaşabilme kültürü sorunu vardır, Güneyinde Mısır ile, Kuzeyinde Rusya ile, komşusu Suriye ile...

      Bu anlayıştan iyi bir senato kuramaz. Yakın dönemde, komşumuz İran'a benzeyen bir devlet olacaktır Türkiye. İran, petrol geliri ile ayakta durabilirken, Türkiye siyasi tavizleri ve dış dünyaya gönüllü olarak yaptığı kaynak transferleri ile ayakta duracaktır.

      Eğitim politikası, yazdığınız gibi politika üzerinde, karşılıklı anlayışın, farklılıklarımızı gücümüz olarak algıladığımız insanı, insan liyakatini merkez aldığımız bir eğitim zemini üzerine oturmalıdır. Yukarda bahsettiğimiz demokrasi kültürünü oluşturmadan, bu eğitimi sistemli hale getiremeyiz. Gelmedi de.

      Önümüzdeki projeksiyonda, yetişen nesiller mevcut ayrıştırmacı politikaları devam ettiren bir eğitim aldıkları için, Türkiye'nin önümüzdeki 20 ile 30 yıllık gidişatı belli olmuştur. İran ile AB arasında, demokrasiden uzak, zayıf bir ülke olacaktır.

      Türkiye parçalanır mı bu süreçte?

      Rusya ve Amerika istemediği sürece parçalanmaz, yerel bir güç olarak bazı küçük şımarıklıklarına izin verilir. İş büyümeden, küçük bir toplantı ile Türkiye'ye geri adım attırılır. İçerdeki yerli ve milli halkın gazı alınır.

      20-30 yıl sonraki dünyada eğer büyük güçlerin dengesi bozulur ise, misal Rusya daha fazla güçlenir ise, Türkiye parçalanır, finansal maliyeti iç savaş yolu ile fakirleşmiş Türklere ödettirilir.

      Sil
    4. Sahabettin bey dediginiz gibi olur Misir tarzinda surekli kronik fakir ulke olur. Misirin petrolu yok iranin var. Misir 50li yillara kadar Turkiyeden daha medeni kentli avrupa ve bati medeniyeti ile yakin iliskisi olan iletisimi olan ortadoguya kultur ihrac eden ulkeydi. 50lerde siyasal bunalim ve degisimle gittikce fakirlesi ve kronik fakir kultursuz ulke oldu. Turkiyede buna benzeyecektir.

      Sil
  53. Hocam, yazılarınız için elinize ve emeğinize sağlık, teşekkür ederiz.

    YanıtlaSil
  54. Hocam büyüme hedeflerini hisse senediyle yapmaları mümkün müdür ? Yani borsada gayrıresmi, resmi ya da teşviklerle yüklenip şirketlerin değeriyle arttırıp büyüme ile ilgili hedefi tutturmak adına bir bağlam kurulabilir mi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hisse senetleri ve borsa şirketleri, ekonominin bir kısmını temsil eder.
      Emekli yoktur misal orada, öğrenci yoktur, asker yoktur, esnaf yoktur...

      Sil
  55. Ekonomi bilimi, siyasiler tarafindan doga bilimlerine gore daha kolay deney yapilabilir bir alan oldugu kadar iktisatcilar tarafindan da kolayca sundurulebilir bir alan.

    Bugun hala 2bin 300 yil once Oklid'in yazdigi Elements'e gore geometriyi tanimliyoruz. Ama 300 yil once yazilan, ekonomi biliminin temelini atanlarin kitaplari her nasilsa copluk oluyor.

    Adam Smith kapitalizmi anlatir ve overken, uretimin faktorlerini sizin ve diger Turkish iktisatcilarin nedendir bilinmez kanun gibi gordugu sekilde aciklamamistir. Adam Smith'e gore, ve saniyorum biraz bagimsiz dusunen birisine gore uretimin faktorleri; toprak/doga, emek ve kapital yani sermaye'dir.

    Sermaye ise kesinlikle para degildir. Sermaye uretim icin gerekli olan makine techisattir. Bunlar daha onceden uretilmis, dayanikli ve finansal olmayan varliklardir.

    Uretimin faktorlerinin geri donusleri ise; toprak icin; rant/kira, emek icin, maas ve sermaye icin de kar'dir. Peki Adam Smith zamaninda banka, faiz gibi kavramlar var mi? Bankalar yuz yillardir, faiz ise binlerce yildir var. Ancak kendisi faizi dolayli bir gelir olarak olarak tanimlamis, kesinlikle uretimin bir parcasi olarak ortaya koymamistir.

    Girisimciligi bu faktorler icine koymak, faize yer acmak icin zorlama bir yorumdur. Herkes tarafindan kabul edilmis bir tanimi olmasa bile genel anlamda girisimciler pek tabi emegini ortaya koyan bireylerdir. Uretimin faktorlerindeki sermayeyi para gibi algilamak Adam Smith'in anlattiklarinin zerre kadar anlasilmadigini gosterir.

    Onsavinizda belirgin bir hata yaptiginiz icin de, devamindaki aciklamalariniz temelsiz oldugunu soylemeye gerek yok sanirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayin Adsiz, elestirinizde haklisiniz.

      Mahfi bey, orthodox bir iktisatci. Ana-akim cizgiden ayrilmayi istemez.

      Sizin hakli elestirinize cevap verse bile, yine, kendini savunmak icin birseyler yazacaktir diye dusunuyorum.

      Mahfi bey, ne yazik ki, kolay kolay "hata yaptim, ozur dilerim" diyen biri degil.

      Sil
    2. Adam Smith'in tanımladığı sistem henüz sanayi kapitalizmiyle karşılaşmamış, finansal kapitalizmi ise hiç görmemiş bir sistemdi. Smith, merkantilizmin kapitalizme dönüştüğü dönemde yazmış bir iktisatçıydı. Ondan bugünün ekonomik düzenini ve faizin tam yerini tanımlaması beklenemez. O nedenle yanlış konumlandırdığınız bir görüşle başladığınız için yazıyı okumayı tamamlamamışsınız.
      Benim ana akım ya da ortodoks iktisatçı olup olmadığıma gelince ben yalnızca iktisatçıyım. Hiçbir akımla ilgim yok. Bütün akımları inceler değerlendiririm, doğru bulduklarımı alır kullanırım.
      Okullarda ana akım iktisat kutulduğu için ona uyguna kitaplar yazarım ama eleştirim varsa onları da eklerim.
      İnsanların körü körüne bir akıma ya da ekole bağlanmasını da doğru bulmam.
      Eleştiriye açığım. Ama eleştiri Adam Smith olayında olduğu gibi yanlış eleştirilere dayanıyorsa onları da kaale almam. Eleştiri haklı olmalı ki dikkate alayım. Hata yapmışsam da özür dilemeyi bilirim.

      Sil
    3. Burada alalade kendisine iktisatci diyen birisinden bahsetmiyoruz. Bahsettigimiz kisi Uluslarin Zenginligi'ni yazan kisi, ve onun gorusleri.

      Keske finansal kapitalizmi biz de gormeseydik.

      Adam Smith sayet icinde bulundugu bir sistemi aktarmis olsaydi, ona gazeteci derdik, felsefeci degil. Gecmis bir tarihte yapilan cikartimlar gecerliligini yitiriyor mu? Platon, Erdogan'in ya da Trump'in Akademi'den sinif arkadasi degildi herhalde.

      Sil
    4. Anlamamakta ısrar ediyorsunuz. İktisat bir sosyal bilimdir. İnsan davranışlarından, zamandan, ideolojilerden, sistemlerden etkilenerek biçimlenir. Öyle olmasaydı Adam Smith'den önce Francois Quesnay'in görüşleri aynen kalırdı. Sosyal bilimler bütün bu değişikliklerden etkilenir ve onlara uyarak değişim gösterir. Biz buna kısaca kültürel evrim diyoruz.
      Siz belli ki taraf olduğunuz düşünceyle hareket ediyorsunuz. Bunu "keşke finansal kapitalizmi biz de görmeseydik" sözünden anlıyorum. İktisatçı ya da sosyal bilimci olaya böyle bakmaz. O görülmüşse onu analizinin içine katarak meseleye bakar.
      Adam Smith sonrası iktisatçıların kitaplarını da okumanızı tavsiye ediyorum.

      Sil
    5. Selam 01.28,

      Güzel bir trol denemesi yapmışsınız. Kısır tartışmaların faydası yoktur.
      Paragraflarınızdan
      1. yanlış bilgi içeriyor
      2. yanlış bilgi içeriyor
      3. yanlış yorumlu bilgi veriyor
      4. Sermaye, yönetim organizasyon, teknoloji, telif hakları, çevre gibi kavramları da içermeye başladı, klasik tanımın dışına çıkıldı. Onları da inceleyip yorumlarınızı ekleyebilirsiniz.
      5. Girişimciyi bence yüksek maaşlı, maaşı performansına bağlı işçi gibi düşünmek klasikler için bile zorlama yaklaşım. Girişimci, mavi yaka, beyaz yaka, kontratlı çalışan, esnaf gibi çok farklı şekillerde çalışan insan kitleleri çalışan tanımlarında klasiklerin yorumlarının dışına çıkan beklenen hareketleri yapıyorlar.

      Son paragrafınız sadece sizi tanımlıyor. Kişi ne ise sözü odur.

      Ben bilgi veren, paylaşan, bilgi teknolojileri aracılığı ile yayan Mahfi beyin yazılarından çok istifade ediyorum.

      Dünya genelinde, entellektüel insanlar birikimlerini bu şekilde paylaşıyorlar.

      Katkıda bulunacağını düşündüğümüz yorumlarımız var ise, yazının altına yazabiliriz.

      11.04 te de boş bir eleştiri yazılmış, Mahfi beyin onu yayınlaması bile o yazıdakileri boşa düşürmüştür.

      Trollük yapmak istemişsiniz, bir amacı olmayan gereksiz bir iş olmuş.

      Bir sonraki yorumda şöyle bir üslup ile daha etkili olursunuz:

      "Klasik ekonomistlere ve Adam Smith'e göre, .... , çıkarımlarında bulundum. Bence sizin yazdıklarınıza ters düşüyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?"

      Sevgiler

      Sil
    6. Şahabeddin bey, bence 01:28 ile 11:04 aynı kişi :) Yazım tarzları, Türkçe karakter kullanmamaları, ilk yazıda Türk iktisatçıları yerine "Turkish iktisatçılar" sözü ile ikincideki ortodoks yerine "orthodox" yazımı bunu ciddi şekilde düşündürüyor. Arkadaş ilk mesajı tekrar okuduktan sonra yeteri kadar etkili bulmamış ki bir de kendi kendine destek atarak güçlendirmeye çalışmış yani :)

      Emin olamam tabii, birini evden, birini iş yerinden gönderdiyse IP'ler de tutmayabilir ama yıllardır internette binlerce trolleme çalışmasına maruz kalmış bir kişi olarak bu işlerde kolay kolay yanılmam.

      Sil
    7. Sn Mahdut,

      Bence de yazdığınız gibi.

      Yıllar önce, Adam Smith ile ilgili eleştiri okurken şu kitabın bir kısmını okumuştum.
      İlgilenen varsa bakabilir.

      Politik Iktisat ve Adam Smith, Yön yayınları.

      Bir gün işe giderken metroda
      Adam Smith'in Wealth of Nations kitabını okuyan birini görüp fotosunu çekmiştim.
      Şimdi bulamadım, bulunca onu da buradan paylaşayım.

      Sil
  56. Bu kadar yağun bir bilgiyi bir arada verdiğiniz için sizlere çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  57. gayet açıklayıcı ve öğretici bir yazı olmuş. emeğinize kaleminize sağlık hocam. bir ev hanımı olarak ekonomiyi sayenizde algılamaya başladım.

    YanıtlaSil
  58. Türkiye'de gençler çok geç evleniyor.

    Daha erken vakitte evlenmeleri gerekiyor, bunu unutmayınız Mahfi bey.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tarz konuların ironi bile olsa esprileri güzel değil.

      Diplomasız biri saçmaladı diye onu komik şekilde taklit etmenin bir anlamı bulunmuyor.

      Türk muhalefeti bu hatayı yapıyor.
      Siz o ironiyi yazdığınız kısa süre içinde birileri cebinizden 1-2 TL nizi çaldı.

      Ortalama bir Türk insanından, 2017 yılından itibaren kabaca 25 bin TL çalındı.

      Yani, Türkiye deki herkes bu kadar daha fazla paraya veya karşılığı mal, hizmete sahip olacaktı.

      Daha kötüsü, ekonomi en iyi şartlarda yönetilse bile şu an yaşayan her Türk bir senede kalıcı olarak bugünün değeri ile 12 bin TL kadar fakirleşti.
      Asgari ücretle çalışan bir insanın cebinden her sene kabaca 4500 TL ile 5000TL lik
      alım gücü çalındı.

      Bugün 30 yaşında olan ortalama bir Türk, 65 yaşında emekli olacak ise,
      hayatı boyunca, bugünkü değeri ile 420 bin TL daha az kazanacak.

      Bu para istanbul da orta halli bir ev parası.

      Böyle yazınca dalga geçilecek bir durum var mı?

      Asgari ücret ile çalışan bir insanın cebinden bugün 50 TL çalsanız, yeri göğü inletir.
      Ama böyle diplomasız cahiller tarafından parası tepeden alınınca sesi çıkmıyor değil mi?

      Hele bir de sizin yaptığınız gibi, cahilin boş laflarını orda burada komiklik yapacağım diye milyonlarca kere yazanlar var.

      Sil
    2. Adsız 01:44 çok haklı. Bu tür meselelerle dalga geçerken, onu espri konusu yaparken sevimli kılıyoruz. Oysa bu özel yaşama müdahale niteliğinde ciddi bir durum.

      Sil
  59. Mahfi Bey

    Yakın gelecekte Güney Kore'yi gezme planınız var mı?

    Çünkü bizzat sizin yerinde gözlem & analiz yazınızı okumayı isterim, bu nedenle sordum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir planım yok şimdilik. Aslında gidip görmek lazım gerçekten ben gideli çok zaman oldu.

      Sil
  60. Mahfi hocam bir konuda kafam karışıyor. Sizin tavsiyeniz nedir?

    Hayatın, varlığın, türlerin devamlılığı üzerine "natürel, kendiliğinden olması gerektiği"ni savunanlar var. Eğer dışarıdan, biz (insanlar) müdahale edersek, ahengi, kendiliğindenliği bozar ve yıkıma yol açabilirmişiz.

    Avustralya'da yangın var, "Yansın, öyle olması gerekiyormuş, müdahale edersek ahengi bozarız. Bırakalım yansın, doğa kendi kendini tamir eder." diyenler var.

    DNA üzerinde yapılan oynamalar var, "DNA'ya müdahale edersek ahengi bozarız, türlerin kendiliğinden evrimleşmesini bozarız. DNA'ya asla dokunmamalıyız." diyenler var.

    İktisatta krizler anlatılıyor, "Krizlere müdahale edilmemelidir, müdahale edersek ahengi bozarız, ekonomi kendi kendini tamir eder. Ekonomiye asla dokunmamalıyız." diyenler var.

    Şu "kendiliğindenlik" ile "müdahale" arasındaki farkları nasıl ayırmamı önerirsiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tezler "kaderci felsefenin" ürünleridir. İnsana tevekkül tavsiye eden her şeyin yaratıcıdan geldiğini savunan bir yaklaşım. Eğer bunlara uyacak olsak insan olmanın bir anlamı kalmaz. İnsan yanlışa, eksiğe, yalana, kötüye başkaldırdığı sürece insandır.

      Sil
  61. Hocam, elinize saglik yine bilgilendik sayenizde. Anlayamadigim bir husus var; teoriye gore faizler dustugunde, doviz alacagi olanlarin negatif getiriyi begenmeyecekleri ve baska yere yonelecekleri var. bunlarin domestik olanlari icin bu husus gecerli sanirim, uluslararasi olanlari ne yapiyor? Yani yabanci alacaklilar dovizlerini cekip niye gitmiyorlar? izninizle bir de spekulasyon ekleyeyim, esasen bunlar da yabanci degil, biyikli yabanci tabir edilen tc.den kacirilmis kaynaklarin sahipleri, ve bu nedenle merkezden verilen talimatlara uyuyorlar? Yahut, geostratejik anlik durum, alacaklilarin borcluyu destablize etmelerini engelliyor? Yani gomlegi acmis kendine jilet atan ulkeden alacak niye istenmez?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Aslında yabancılar bir ara çekip gittiler. Şimdi geri geliyorlar borsaya. ABD' nin verdiği yatıştırıcı mesajlar ortamı yumuşattı, risk algısını düşürdü. CDS primi uzun süredir ilk kez 270'lere geriledi. Borsada hisse senetleri inanılmayacak kadar ucuz. Getiri çok yüksek. Yabancılar geri gelmeye başladı.

      Sil
  62. Enflasyonla mücadele derken bizim hükümet yanlış anladı galiba ? enflasyonu halkın alim gücünü düşürerek indirme yolun seçtiler,

    YanıtlaSil
  63. Değerli Eğilmez Hocam;
    Emek>İşçi (Amele)
    Sermaye>Bir miktar.
    Rant:Tayyip Erdoğan'ın belediyeleri imar.
    2002'den itibaren Girişimci devletimiz İnşaat sektörüyle işi götürdü.İnşaat sektörü bir çok kalemi çalıştırdığından istihdam verileri açısından da hızlı para kazanma açısından da önemliydi.Sorun,yıllarca inşaat sektöründe parayı kendi içimizde döndürdük.Evet köşeyi dönenlerimiz oldu.Milyarderlerimiz arttı ancak para kendi içimizde döndü.Özelleştirme Politikalarıyla Kiralanan,yap işlet devret modeliyle geçici olarak haz aldığımız şeylerin faturasını ödüyoruz.Türkiye'nin en çok vergi veren şirketleri Tüpraş, Ford bunların gerçek sahiplerinin sahipleri kimler ise işte onlar bu devletin gerçek Emir verenleri. Microsoft kullanan,Google,Twitter,İnstagrama bayılan,Apple seven Türk halkı Vestel Cep telefonu gibi yazılımı Amerika! Donanımı Çin ve Türev ülkesi olan Gururla Yerli sloganıyla yutturulmuş bir şekilde yönetiliyor. Bu Devlet Kiralık bir devlet. Bu devletin gerçek sahibi parayı kazananı onlar, kirasını yiyip geçici mutluluklarla mutlu olmaya çalışan tüketim toplumunun kölesi türk halkı!

    YanıtlaSil
  64. Kpss a grubu hazırlık sürecinde tanıştık sizinle öncelikle tarafiniza öğrendiğimiz bilgileri reel de gösterdiğiniz ve anlamamızı sağlayacak kadar basite indirdiğiniz için ayrıca teşekkür ederim.İnsallah bir gün atamamizida tamamlayip verdiğiniz kaynakları okurkende faydalı tartışmalar yapmak dileğiyle hocam tekrar dan kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  65. Verilen bilgiler için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  66. Hocam hızlı faiz düşürülüşünün tek amacının konut , otomotiv ve beyaz eşya satışlarının hızlıca artırılması olduğunu sanıyorum. Yani üretim değil tüketim kazansın isteniyor...

    YanıtlaSil
  67. Hocam öncelikle sağlıklı günler ve hayırlı geceler dilerim size bir sorum olacaktı. Sorum şu şekilde; Bir Ekonomide Enflasyon hedeflenen enflasyonun çok üzerine çıkmaya başlarsa ve aynı zamanda ülkeye ciddi anlamda yabancı sermaye girişi artarsa TCMB Hangi politika araçlarını ne şekilde kullanacaktır. teşekkürler

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!