Faizi Düşürünce Ne Oldu?

Faiz, Enflasyonun Nedeni midir Sonucu mudur?
Faizin, yükselen enflasyonun bir sonucu olarak arttığı herhangi bir gözlem yapılmasına gerek kalmayacak kadar açıktır. Ekonomi biliminde para da kiralanabilen bir maldır ve bu kiralamanın bir bedeli vardır. Buna faiz diyoruz. Nasıl ki bir evi ya da arabayı kiraladığınızda kira bedeli öderseniz bir başkasından (ya da bankadan) parayı ödünç aldığınızda da faizini ödersiniz. Ekonomide enflasyon yükseliyorsa kiralar artar, doğal olarak faiz de yükselir.

Ne var ki enflasyonla faiz arasındaki ilişki her zaman bu kadar net görülemez. Eğer işin en başına gidip oradan incelemeye başlamazsanız faizin neden enflasyonun sonuç olduğunu düşündürecek bazı gözlemler yapar ve yanlış sonuca varırsınız. Çünkü enflasyondaki yükselişle başlayan faiz artışı bir süre sonra maliyetleri artırarak enflasyon artışına da neden olmaya başlar. Bir başka ifadeyle neden – sonuç ilişkileri karışır. Biz buna ‘kısır döngü oluşturan nedensellik ilişkisi’ diyoruz.[*]

Türkiye’de faiz ile enflasyon arasındaki ilişkiyi daha çok kur faktörü belirler. Jeopolitik nedenlerin etkileri, üretimin ithal girdilere bağımlılığının sonucu olarak ortaya çıkan cari açık, kamu harcamalarının yüksekliğinin neden olduğu bütçe açıkları, siyasal ve sosyal bozulmalar sonucunda doğan ekonomideki risk artışları TL’nin dış değerinin düşmesine yani kurlarda artışa yol açar. Kurlardaki artış ithal girdilerinin pahalanmasına neden olur. Üretimin önemli bir bölümü ithal girdilere bağımlı olduğu için de üretim maliyetleri artar ve sonuçta enflasyon yükselir. Enflasyon yükseldiğinde paranın kiralanma bedeli olan faiz de de tıpkı evlerin ya da arabaların kiralanma bedellerinde olduğu gibi artar.    

Enflasyonu Düşürmek İçin Faizi İndirmek Bilimsel Bir Yaklaşım mıdır?
Bir neden – sonuç ilişkisini doğru olarak çözebilmenin yolu sonuçtan değil nedenden giderek çözüm aramaktan geçer. Neden – sonuç ilişkisi içindeki iki değişkenden hangisinin neden olduğunu bulmak için bu ilişkinin nasıl bir ilişki olduğuna bakmak gerekir. Eğer bu ilişki ‘kısır döngü oluşturan nedensellik ilişkisi’ ise o zaman başa gitmek ve ilk etkiyi hangisinin yarattığına bakmak gerekir.

Türkiye örneğinde başa gidersek farklı dönemlerde farklı görünümler çıkar karşımıza. Mesela 2001 krizi öncesinde Türkiye’deki enflasyon çift haneli oranlarda seyreden yüksek bütçe açıklarının neden olduğu bir talep enflasyonuydu. Bunu çözmenin yolu faizi yükselterek zaman kazanmak ve kazanılan zamanda bütçe açıklarına yol açan nedenleri ortadan kaldırmaktı. Türkiye sadece faizi arttırıp asıl nedenlerin çözümüne girmediği için o dönemlerde sorunu çözemedi. Buna karşılık 1994 yılında olduğu gibi bazen faizi düşürerek enflasyonu düşürme denemesi yaptı ve ekonomiyi çökertti. Son yılların enflasyonunun nedeni TL’nin dış değer kaybı yani kur artışlarının yarattığı maliyet enflasyonu olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye, bu yeni dönemde de faizi düşürerek enflasyonu denetim altına almayı denedi ve halen de deniyor.

Kısa Dönem Çoğu Kez Yanıltıcı Sonuçlar Verir
Merkez Bankası, çeşitli baskılar altında politika faizini düşürmeye başladı. O zaman ‘enflasyonda kalıcı bir düşüş olmadığını, bu düşüşlerin tamamen baz etkisiyle olduğunu’ vurguladık ve ‘faiz düşürmek için enflasyonda kalıcı düşüşün görülmesi gerektiğini’ belirttik. Ama Merkez Bankası faizi hızla düşürmeye devam etti.   


Sonuçta enflasyon dediğimiz gibi baz etkisiyle ilk aylarda düşüşe geçti. Merkez Bankası, baz etkisine bakmaksızın faizi hızla indirmeye devam etti. Baz etkisi sona erince enflasyon yeniden yükselişe yöneldi. Ve Türkiye, bir kez daha faizi düşürerek enflasyonun düşmeyeceği gerçeğiyle yüzleşmiş oldu.

Sonuç Yerine
Bu yazıdan bir tek sonuç çıkar: ‘Hatadan daha kötüsü hatada ısrar etmektir.’ 




[*] Kısır döngü oluşturan neden – sonuç ilişkisinde başlangıçta bir neden olmakla birlikte zaman geçtikçe sonuç da neden olmaya başlar ve hangisinin neden hangisinin sonuç olduğu karışır. İşsizlikte artış başlarsa bu, ekonomik büyümenin gerilemesine o da GSYH düşüşüne yol açar. Diyelim ki ilk aşamada bir nedenle işsizlik artmış ve bu talep azalmasına yol açmış olsun (işsiz sayısı artacağı için gelirler azalacak ve sonuçta toplam talep düşecektir.) Bu durumda büyüme de düşecek ve dolayısıyla GSYH gerileyecek demektir. Büyümenin düşmesi ekonomik aktivitenin azalmasına ve dolayısıyla yeni bir işsizlik artışı dalgası ortaya çıkmasına yol açacaktır. Bu bir süre bu şekilde devam ederse işsizlik artışının mı büyüme düşüşüne yoksa büyüme düşüşünün mü işsizlik artışına yol açtığı ayırt edilemez hale gelebilir. Burada artık hangisinin neden hangisinin sonuç olduğu karışmış, neden sonucu, sonuç ta yeni bir neden haline dönüşerek nedeni tetiklemeye başlamış olur. Bu yüzden buna ‘kısır döngü oluşturan neden – sonuç ilişkisi’ diyoruz.  (Dr. Mahfi Eğilmez, Ekonomide Analiz, Remzi Kitabevi, http://www.remzi.com.tr/kitap/ekonomide-analiz)



Yorumlar

  1. İktisat bir BİLİM DALIDIR. Nokta!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Temel varsayımlarınızı değiştirirseniz elde edeceğiniz sonuçlarda değişir. Bu yüzden iktisat değişmez kurallarla kaim değildir.

      Sil
    2. Varsayımları değiştirirseniz her bilim dalının sonuçları değişir arkadaşım!
      Su 100 Santigrat derecede kaynar ama farklı bir atm basıncında bu durum değişir.
      Ne yani?Şimdi basınç faktörü sonucu etkiledi diye kimya bilim dalı olmaktan çıktı mı?

      Sil
    3. Ekonomiyi geçtim fizik biliminin bile değişmez kuralı yoktur. Einstein geldi Newton kurallarının bir kısmı çöp oldu. Şimdi kuantum fiziği ilerledikçe de bugünün kuralları çöp olacak.

      Sil
    4. Emrah Fidan Kimya ile iktisatı aynı kefeye koydunuz ya tebrik ederim. Temel varsayımı değiştirmek deyince basınç faktörü örneği vermeniz de cabası.

      Sil
    5. Adsız 4 Şubat 2020 18:13
      Einstein gelince Newton kuralları çöp olmadı! İkisinin uygulama alanları farklıdır. Sapla samanı karıştırmayınız lütfen.

      Sil
    6. Şu adsızlarla bir daha tartışmaya tövbe ediyorum

      Sil
    7. Adsız 16:31 Newton kuralları çöp oldu diyen yok. Orada ne yazılmış? Newton kurallarının bir kısmı çöp oldu yazılmış. Evet Newton kurallarının bir kısmı çöp oldu. Zamanın göreceliliğini araştırabilirsiniz. O zaman nelerin çöp olduğunu kendiniz de bulabilirsiniz.

      Sil
    8. Newton kuralları çöp olmadı arkadaşlar, biz hala kullanıyoruz. Bilim model oluşturmakla alakalıdır. Gerçek dünyadan aldığın verilere uygun model oluşturursun. Newton'un modeli belli koşullarda gerçeğe uyuyor, iktisat modelleri de öyle. Bu modelleri oluştururken bazı varsayımlar üzerinden oluşturursunuz; yoksa hiçbir cisim tamamen küresel değildir, hiçbir yüzey tamamen düz değildir. Hatta bununla ilgili bir fıkrada fizikçiler "ineklerin daha çok süt vermesini sağlayacak bir yöntem bulduk ama sadece basınçsız ortamdaki küresel ineklerde çalışıyor."

      Sil
  2. Hocam sanırım dip notta parantez içindeki bölümde bir yazım hatası var; "işsiz sayısı azalacağı" "artacağı" için mi olacak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, hemen düzelttim, teşekkürler.

      Sil
  3. Merhaba Hocam;
    "Büyüme de beklenen yükselişte baz etkisine dayanıyor" diyebilir miyiz?

    YanıtlaSil
  4. elinize sağlık Hocam... Piyasada şu sıralar çok gündeme olan bir konu da SWAP üzerinden yapılan fonlama ve MB net rezervinin giriş yapan dövize paralel artmamasıdır. Bu konular hakkında bir bilgilendirme yaparsanız çok seviniriz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. MB bu konuda açıklama yapmalı, onu bekliyorum.

      Sil
  5. Hocam size "enflasyon mu nedendir yoksa faiz mi nedendir" konulu uzun uzun yazı yazdıran bir ekonomi yönetimimiz olduğu için utanıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sormayın, ben de yazarken utanıyorum ama yapacak bir şey yok. 1994'de başladık bu safsatayı düzeltme çabasına ama hala sonuç alamadık.

      Sil
    2. Tamam 1 kişi bunda ısrar eder de etrafındaki ekonomi bürokrasisinde yüzlerce kişi hala niye peki efendim der. Birileri anlatmaktan ziyade ikna etsin diyeceğim de etrafında böyle kişiler de yok.

      Erdoğan'ın çevresi çok farklılaştı, bunun farkında değil demeyeceğim çünkü o da buna izin veriyor.

      Erdoğan ve AKP, ANAP'ın halktan koptuğu dönemdeki gibi, hatta daha da fazlası, ama bunun ise farkında değiller.

      Sil
    3. Sayın Eğilmez'in de dediği gibi ekonomideki ilk kural kıt kaynakların etkin tahsis edilmesidir. siyasetteki ilk kural ise ekonominin ilk kuralınını dinlememektir.

      Sil
    4. Hocam elinize sağlık her zaman harika yazılar yazıyorsunuz. Sağlığınız hep iyi olsun.ben ve birçok takipçiniz sizi çok seviyoruz.Arkadaşlar ben de ekonomi okudum ancak hocamızın yazılarını dağdaki çoban bile anlayabilir, benim görüşüm yönetenlerin anlamadığı değil başka sebepler işin içinde olmalı.Çünkü en azından bu yönetim bir ara hocamızın söylediği doğruları kısmen dahi uygulamış ve sonuçlarını almıştı. O nedenle yok anlamıyor yok çevresi falan hikaye. )) Ülkeler artık savaşla ele geçirilmeye çalışılmıyor.)) Hocam saygı ve sevgiler.

      Sil
  6. Hocam mevduat faiz oranları düştükçe insanlar paralarını türk lirasından çekmeye başladıkça bankaların kredi verme durumu kötü etkilenmez mi buda ekonomiyi kötü etkilemez mi ?

    YanıtlaSil
  7. Hocam merhaba,

    Oncelikle elinize saglik.

    Benim bir sorum olacakti: Anladigim kadariyla Turkiye'de su an imkansiz uclemenin her unsuru var. Bunun kotu bir etkisi uzun vadede ekonomi icin var midir, varsa nedir?

    YanıtlaSil
  8. “Ve Türkiye, bir kez daha faizi düşürerek enflasyonun düşmeyeceği gerçeğiyle yüzleşmiş oldu.”
    demişsiniz ya Mahfi Bey,ben de bugün çıkan haberi görünce sormak istedim:
    Peki ya Türkiye enflasyon sepetinde yapılan “ güncelleme” ile enflasyonun düşebileceğine inanmışsa! :)
    Mutlaka haberiniz olmuştur ama ben yine de aşağıda linki paylaşayım dedim.

    Şaka bir yana aslında öğrenmek istediğim farklı.
    Bu tür istatiksel hesaplamalarda uluslararası kabul gören bir metodoloji var mıdır?
    Yoksa her ülkedeki yetkili kurumlar bu yöntemi kendisi mi belirler?

    Saygılar

    https://www.dunya.com/ekonomi/enflasyon-sepetinde-vatandasi-etkileyen-gruplarin-agirliklari-dustu-haberi-461711

    YanıtlaSil
  9. iktisat, paradoksallıkların stabilite noktasında buluşturulabilmesi sanatıdır bence. haliyle de ciddi zorluklara gebedir. ne dersiniz hocam?.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Analiz bilen için çok da zor değil aslında. Bizim temel sorunumuz analiz bilmemek. O da biat kültürüne aykırı olarak her şeyi sorgulamayı gerektiren bir yaklaşım. Sorun oradan doğuyor.

      Sil
  10. Hocam, sizin vardığınız sonuçla aynı kapıya çıkıyor olsa da hatada ısrar etmekten de kötü bir şey var, o da hatanın hata değil en doğru hareket olduğunu zannetmek. Siyasal islâmın en büyük handikapı gerçeklik algısının tamamen bozuk olması, doğruların yerini yanlışların, yanlışların yerini de doğruların almasıdır. Elbette bazıları "doğru nedir, yanlış nedir" şeklinde felsefi olduğunu sandıkları psödobilimsel düşüncelere kapılabilirler ama doğru bir tanedir, o da gerçekleri kabul edip hayalleri, yalanları, çarpıtmaları elediğinizde elinizde kalandır.

    YanıtlaSil
  11. İktidar da anlasa iyi olacak ama nerde...
    Kaleminize sağlık hocam

    YanıtlaSil
  12. Hocam özür dilereyerek soruyorum ama;bu bahsi geçen faiz, tam olarak hangi faiz. Yani;mevduat faizi mi, bankaların kredi verme faizi mi, ya da bu piyasa faizi dediğimiz genel olarak tüm bu faizleri kapsayan faiz mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada geçen Merkez Bankasının politika faizi. MB onu indirince ötekiler de etkilenip düşüyor.

      Sil
  13. Hocam merhaba. Yazınız için teşekkürler öncelikle. Sizce, ‘normal’ şartlarda, bilimsellikle yönetilen bir ülkede şu anki şartlarda faiz oranı kaç olmalı?

    YanıtlaSil
  14. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Din ile siyaset iç içe girince olay değişiyor.

      Sil
    2. Hocam bu anlayışla din i yanyana koymayınız. Dini kendisi icin kullananlar ile siyaset derseniz daha gerçekçi oluruz.

      Aklini kullanma icin ekonomi yönetiminin ingiltereye düzenlediği son sefer oldukça manidardir.kralice ile bile gorusup orada faiz düşmanı kesilenler ülkelerine döndüklerinde faizleri yuzde 24 e çıkardılar sonra bu da yetemedi merkez bankası başkanı ve ekonomi bakanı gidip yuzde 26 ya sabitleyip tüm emeğimizi sözde faiz firsatcilarina pazarladılar. Mısırla Suyu cekilmis ovada susuz kalan toprak gibiyiz. Her tarafımız OBRUK...

      Dini siyasete alet edenler elbet bunun karsiligini göreceklerdir. Siz dogruyu yazdıkça biz OBRUKlardan beri olacağız. Sayı çokluğu dogruyu değiştirmez. Yüzdeyi değiştirir.

      dogru en kiymetli asidir ve bir gun bu virüsü bitirecektir.

      Sil
  15. Zaten faizi düşürünce enflasyon da düşseydi enflasyon diye bi sorun kalmazdı. Çek faizi aşağı enflasyon da düşsün ooh ne ala...

    YanıtlaSil
  16. Hocam Ankara'ya gelecek misiniz? Kitaplar çoğaldı iyice.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 27 Şubat saat 17'de Ankara'da Armada AVM'deki Remzi Kitabevinde imza günümüz var.

      Sil
  17. Kerem İNANIR3 Şubat 2020 21:31

    Grafik altındaki paragraf ve sonuç paragrafı, oku oku bir daha oku, okumaya doyamazsın olmuş. Keşke bizimle beraber başkaları da okusa, ne yapalım, bize de umut kesilmez demek düşüyor :((
    Ellerinize sağlık hocam, çok güzel bir inceleme olmuş ve maalesef gene çok doğru olmuş :((
    Sevgi ve saygılarımla :)

    YanıtlaSil
  18. İyi akşamlar hocam. Şu sıra kamu bankalarında revaçta olan istihdam kredisi hakkındaki düşünceniz nedir ?

    YanıtlaSil
  19. Sayın hocam,bu neyin arayışı ya da keşfi? bu nasıl bir megalomani? Dünya ekonomi literatüründe genel kabul edilmiş bilimsel dayanaklı büyüme ve gelişme modellerinin tam tersi bir bakış açısı...aynı şekilde Coğrafya nın değiştirilerek yapay kanal icadı! veya ileri demokrasi çerçevesinde yayın yasakları ve sosyal medya için korku iklimi.
    Faiz mi enflasyon mu.sebep hangisi sonuç hangisi? Bunu tartışmaya açmak kimin hangi bilge geçmişi ile yetkin diploması ile sözkonusu olabilir? Ya da biz millet olarak ne denli koyun kafalı ahmağız anlamak lazım.




    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın unknown 21:46

      Bu, en kör, en karanlık cehaletin ilim zannedilmesinin sonucudur. Cahil bilmediğini bilir, bilenlere sorup öğrenmeye çalışır ama bu tip cehalete sahip olanlar ümitsiz vakadır, bunlar o derece cahildirler ki bilmediklerini bilmeyi bir yana bırakın, kendilerini alim sandıklarından her şeyin en doğrusunu bildiklerine "inanırlar". Hiçbir şey bilmezseniz her şeyi bildiğinizi zannedersiniz.

      Sil
  20. Hocam 80 lerin başında döviz taşımanın yasak olduğu dönemde yurtdışından getirilen dövizin karaborsada devlet banklarına göre daha yüksek bir kurdan bozulduğu doğru mudur ? yani devlet dövize daha az bir değer biçiyordu ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet o dönemlerde yalnız bizde değil dünyanın birçok ülkesinde kambiyo kontrol rejimi ve sabit kur rejimi uygulaması vardı. Döviz kurlarını merkez bankaları belirliyor ve bunlar uzun süre sabit kalıyordu. Sonra bu kurlar anlamını yitirince devalüasyon yapılıyor kur yeniden belirleniyordu. 1980'lerin ortalarına doğru birçok ülke gibi Türkiye de dalgalı kur ve serbest kambiyo rejimine geçti ve kurlar piyasada döviz arz ve talebine göre belirlenmeye başladı.

      Sil
  21. Yazınızda bu sürecin bu şekilde ilerlemesinin zor olduğunu anlıyoruz, özellikle üretim maliyetleri yüksek olan kobiler bu süreçte ne yapabilir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki makroekonomide yapılan yanlışları mikroekonomik alanda kendi başımıza düzeltme imkânımız yok. Çoğu kuruluş bu dönemi yatırım yapmaksızın geçmeye çalışyor.

      Sil
  22. Hocam, bugün sizin sinirlerinizi gerdiler galiba,
    son twitter mesajlarınız, kelimelerin anlamlarını,
    sayı rakam farkı gibi matematik temellerini açıklayıcı mesajlar olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sinir germeyle ilgisi yok. Kanal İstanbul konu olunca pek çok yorumda hafriyat yerine harfiyat yazıldığını görünce bir düzeltme yapayım dedi.

      Sil
  23. Hocam görüyoruz ki sıkıntı büyük
    Yakın zamanda büyük bir develüasyon olur mu sizce

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dalgalı kur sisteminde devalüasyon olmaz. Devalüasyon para otoritesinin aldığı bir kararla olur. Sabit kur rejiminde geçerlidir. Bizdeki gibi dalgalı kur rejimi varsa kur her gün her saniye piyasada belli olur ve paranın değeri değişir.

      Sil
  24. Sirf faizi sirin ya da 'normal' gostermek icik yanlis analojiler kuruyorsunuz.

    Nasil ki birileri bahis ve kumar diye yuzyillardir dile gelen bir olguyu, 'sans oyunu' diye sirinlestirmeye calisiyorsa, siz de faiz icin de 'paranin kirasi' gibi mantiksiz bir tanimla bilerek ya da bilmeyerek insanlarin algisini yanlis yonlendiriyorsunuz.

    Para kiralanamaz. Cunku tukenen seyler kiralanamaz. Ancak borc alinir ya da verilir. Tukenmeyen seyleri kiralayabilirsiniz. O yuzden 'paranin kirasi' uyumu olmayan bir tabirdir.

    Boyle bir dil kulllanimi yok. Mesela ingilizce cok ozel kullanimlar haricinde yani gunluk kullanimda 'borrow a house/land' diyemezsiniz. Ancak 'rent/buy a house' diyebilirsiniz. Turkce de 'ev borc aldim', 'arsa odunc verdim' demezsiniz. 'Ev aldim, kiraladim' dersiniz. Hic '5 litre su kiraladim', '1 ton bugday kiraladim' denildigini duydunuz mu? Olsa olsa bunlarin borcu olur, bunun karsiginda da istenirse faizi olur.

    Eger faize, paranin kirasi deyip normallestiriyorsak, saraba da, uzumun suyu, sigaraya da kurutulmus tutun diyelim, yillardir bilinenin aksine saglikli seylermis gibi gosterelim. Bu olacak sey midir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Paranın tükendiğini nereden çıkarıyorsunuz. Para tükenmez, parayı yiyemezsiniz, içemezsiniz, paranın satın aldığı şeyler tükenir, para sadece el değiştirir. Siz inancınızla bilimi açıklamaya çalıştığınız için faize düşmansınız. Bilim böyle bir şey değil.
      Öte yandan şarabın son derecede sağlıklı bir şey olduğu da pek çok laboratuvar deneyi ve incelemesi sonucunda kanıtlanmıştır. Sağlıksız olan aşırı tüketilmesidir. Her şeyde olduğu gibi.
      Kiralama ile ödünç alma arasında deyimler dışında hiçbir fark yoktur. Evi kiraladığınızda o evi kira süresi boyunca ödünç almış olursunuz ve sonunda iade edersiniz. O işleme kira demeniz o evi ya da arabayı belirli bir süre ödünç aldığınız gerçeğini değiştirmez.
      Faiz şirin ya da kötü bir şey değildir. Diğer ekonomik kavramlardan hiçbir farkı yoktur. Kötü olan aşırılıktır. Tıpkı şarapta olduğu gibi. Bu noktaya gelebilseniz aslında meseleyi çözeceksiniz.

      Sil
    2. Ben Adsız 04:00 gibi düşünenlerin tek bir alternatif model önerisini görmedim. Önerdikleri tek model faize kar payı diyip aynı sistemi sürdürmek ki onu da beceremiyorlar. İslam dünyasına bakıyorum hepsi kapitalist hatta hepsi USD aşığı. Suudiler, Katar, BAE, Türkiye, Mısır hepsinin Merkez Bankası ve devlet portföyü amerikan tahvili dolu. Hepsi faizci. Sonra hepsi Eurbond ile dünyadan faizle USD ve EUR borçlanıyor. TL olunca haram da USD/EUR olunca helal mi? Peki bizim ülkeyi yönetenler ne diyor? Her fırsatta serbest piyasa ekonomisine (yani mevcut düzene) bağlıyız diye açıklama yapıyorlar.

      Sil
    3. Enflasyona uygun Faizin makul faizin olmadigi yerde israf vardir. Kaynaklarin verimsiz kalitesiz kullanimi vardir. Tasarruf yapmak ve akilci yatirimlar yapmak yerine gunluk gerekli gereksiz tuketim vardir. Zaten boyle bir durumda enflasyon yukselir cari dengeler acilir.

      Makul faiz israfi onler. Israf ise hickimse tarafindan tasvip edilmeyecek bir durumdur

      Sil
    4. Sayın adsıza'a
      Bu açıklamanızı azıcık hocamızın anlattığı konulara yaklaşmışsınız. İktisatçı değişmez kanun;Yatırım tasarruf ilişkisi doğru orantılıdır. Ülke kalkınmasında karar vericilerin harcama ile gelir ilişkisini kuramamalarından kurlar artar, basit bir anlatımla gelirin kadar harcama yaparsan bir süre sorun yaşayamazsın ama gelişen teknoloji sonucu doğacak ihtiyaç maddelerini elde edemezsin. Faiz ismini ne şekilde anlatırsan anlatalım. İster kira, ister trampa deyin sonuç değişmez. Karşılığı bir paranın alınıp verilmesidir.Borçlanma bir yatırım için yapılırsa yatırım süresince gelir elde edileceğinden uygun görülebilir. Aksi halde cari harcamalar. İçin yapılırsa vadesi geldiğinde ödenecek kaynağı yoksa o borçlanma sonucu iflas getirir. Yatırım gelir getirici üretim sektöründe kullanılmalıdır.
      Paranız yok,gelirlerinin yıllık tutarı belli, tasarrufa ayrılacak veya alınacak borcun kullanım bedelini yani ister kira ister faiz anlayalım alacaklara veremezsek; işte emekçi işsiz kalır.işyeri kapanır.sonrasında sosyal patlamanın eşiğine girilir. Hiç karşılıksız borçlanma yoktur. Her şeyin bir bedeli vardır. Yeraltı zenginliklerin varsa o kaynaklar da uzun vadeli pazarlama alanı varsa enflasyon artmaz.Yok gelir kaynaklarını tamamen Tüketim harcamalarında kullanırsan, Turistik gezilerde harcayıp tatil dönüşü vadesinde ödeyecek gelir kaynağın yoksa ceketini satmak zorunda kalırsın. Bir ülke toplam Bütçe gelirinin belli bir yüzdesini üretim, sanayi ve kalkınma tesisi açmazsan,olanları da planlamasız ölü yatırımlarda harcarsanız,ev alacak yerde villalara yatırırsan, vadelerinde borçlarına karşılık bir gelir kalemi yararmamışsan, sonunda lüks villanın tuğlaları da yiyemeyeceğine göre tekrar satıp başa dönersiniz.Anlatılan arap devletlerinin sonu felakete gidiyor.petrolu yerine ikame edilecek Bor madenleri. Güneş enerjisi,bataryası arabalar devreye girdiğinden petrol fiyatları dolar bazında 30 yıl öncesinin altına düşmüştür. Tasarruf edilen mal ve hizmetin karşılığı paradır. Para mal ve hizmet bedeli olduğuna göre kimse başkasının işinde bedava çalışmak istemez.paranın ortaya çıkmamış olduğu ilkel dönemlerde ihtiyaçlar sadece yeme, içme ve barınmadan ibaretti. Aynı zihniyet ancak Afrika kabile devletlerinde bile kalmamıştır. Saygılarımla. Sayın Mahfi hocama çok teşekkürlerimle. Öğretmen-ekonomist

      Sil
  25. Adsız 4 Şubat 2020 04:00

    dan beyin yakan bir yorum.Bomboş ve içeriksiz ,gerçeklerden uzak.

    "Ateist de inanırdır o tanrının olmadığına inanır" kadar anlamsız.

    Faizin düşük olmasını savunmak başka birşey tüm dünyanın kabul ettiği faiz gerçeğini reddetmek başka birşey.

    Almanya'da Japonya'da olduğu gibi Faizi sıfıra indirmek için devlet hangi politikaları izlemeli siz bunu anlatın da işe yarasın. Gerisi kuru laf kalabalığı ..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocayı yormaya gerek yok cevap basit. Ekonomiyi kötü yönetirsen faizi sıfıra indirirsin. Sıfır faiz kapitalizmin nabzının atmadığını gösterir. Ölümün işaretidir yani.

      Sil
    2. Aynen. Bugün Almanya , dünyada ekonomisi en kötü olan ülkedir.
      Cari açığı 500 milyar euro
      Bütçe açığı 1 trilyon euro
      İşsizlik %25lerde. Tamamen dışa bağımlıdır. İmf borç vermese maaşlarını ödeyemez durumdadır..

      12.14 Abi sen iyimisin? Corona falan bulaşmış olmasın?

      Sil
    3. Yok abi ya corona değil içtiğimiz dokundu herhalde. Japonya'nın ekonomisi o kadar iyi ki, ürettikçe üretiyorlar. Tüketerek adam bulamıyorlar. Cari fazlası 100 trilyon dolar. Bütçe fazlası 500 trilyon dolar. Çalıştıracak insan bulamadıkları için mecburiyetten robotları icat ettiler. Görüyor musun bak şu işe. Japonya daha da büyüsün diye faizi eksiye düşürdüler. Her şey tıkırında. Üç beş kendini bilmez de Japonya da durgunluk var diye kendini yırtıyor. Acaba bu kendini bilmez cahiller, Almanya durgunluğa giriyor demesinler. Oysa Almanya'da da Japonya gibi her şey yolunda. Daha iyi olsun diye negatif faize geçtiler.
      Bi ara Japonların ekonomiyi nasıl iyi yönetip de negatif faize geçtiklerini, o kadar sağlam bir ekonomi olmasına rağmen neden durgunluğa girdiğini, Almanların neden Japonların yolundan gittiğini de anlat.
      Ormanın en kalın, en büyük ağacı. Ormanın en sağlam ağacı olmayabilir. Böcekler içten yiyip, çürütmüş olabilir. İyice incelemeden karar verme. Sonra küt diye üstüne devrilir. (Kıssadan hisse; Alman ekonomisinin çok büyük olması, iyi yönetildiği ve sağlam olduğu manasına gelmez. Japon ekonomisi gibi olmayacağının garantisi yok. Japon ekonomisi iyi yönetildiği için bu halde diyorsan " Ne kullanıyorsan bana da ver abi, benim ki senin kafayı yapmıyor. "

      Sil
    4. Dünyanın enfazla cari fazla veren ve işsizliği dünyanın en düşük işsizliği olan 2 ülke Almanya ve Japonya nın ekonomisi kötü dedi ya la.

      O zaman biz hiçbirşey öğrenememişiz bugüne kadar. 12.14 16.13 abi idolümüzsün. Nerede yazıyorsan söyle abone olalım hemen.

      Aboneyim abone biletleri cebimde
      Ballı lokma tatlısı aman hadi hayırlısı. ::))

      Sil
  26. Hocam elinize sağlık okurken yine bir dersinize girme şansını bulmuş gibi oldum .
    Benim görüşüme göre ilk olarak yapılabilecek en basit ve doğru hareket devlet ağzı ile kamuoyuna duyurulan para-maliye politikalarının vb duyuruların öncelikle bir tutarlılık içermesi olacak bu tutarlılık biraz olsun güven verecektir piyasalara şu anda her kafadan bir ses çıkıyor gibi bir durum var.

    YanıtlaSil
  27. Hocam bir önceki merkez Bankası Başkanı faize karşı hamleleri ( faizi düşürmeme) aslında başkanın doğru hamleler yaptığını, siyasi güce dayanamadığı ve görevin el değiştirdiğini ve nihayetinde 94ten beridir aynı hataların devam ettiğini söylememiz doğru olacaktır o halde.

    YanıtlaSil
  28. Hocam ben 54 yaşındayım,bu ülkede döviz yükseldi mi enflasyon yüksek oluyor..selamlar

    YanıtlaSil
  29. "Buna karşılık 1994 yılında olduğu gibi bazen faizi düşürerek enflasyonu düşürme denemesi yaptı ve ekonomiyi çökertti."

    YanıtlaSil
  30. Merhaba Hocam, Faiz dusurmek istemenin arkasindaki politik neden nedir? Bu hatada israr etmek istemenin disinda bir secim olabilir mi? Bu politika kimlerin isine yarar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorunuzun yanıtı faizin haram sayılması meselesinde yatıyor.

      Sil
    2. dincilere göre faiz haram ama hırsızlık yolsuzluk haram değildir. hatta şimdi ev almak için faizle kredi çekerseniz bırakınız haram olmasını sevaptır dincilere göre. dincilere kazandıran faiz haram olmaz. ne hikmetse bu dinciler ve dinci ülkelerde asla bir iktisat modeli oluşturma çabası göremezsiniz. çünkü sözüm ona savundukları altı boş değersiz geçersiz cari olmayan sadece faize karşıy- mış gibi yapmaktır samimiyetten ve hele hele bilgiden fersah fersah uzaktır. tıpkı devletlerin dini olacağına inanan yani dini bir inanç değil de daha çok yönetim sistemi gibi algılama hastalığına tutulmuş ve devletleri kul sanan bazı zavallılar gibi.

      Sil
    3. Devletin dini adalettir...

      Sil
  31. Faizin para politasinda etkin yonlendirici oldugu ekonomide enflasyon fiyat istikrari cift para sorunu yoktur.

    Fiyat istikrarinin oldugu enflasyonun %4 ve altinda oldugu dolarizasyonun olmadigi gelir dagiliminin gorece duzgun oldugu ekonomilerde Merkez bankalari Faiz politikalari ve kararlariyla piyasalari cok daha etkin yonlendirir. Kisa sureli calkantilari faizlerde yapacagi indirim ya da arttirimla kolayca durumlari sarsintilari absorve eder. Bu o ulkede mikro ve makro iktisadi olcekte istikrarin surmesine yardimci olur.
    Nedir fiyat istikrari?
    Ozellikle Amerikan ekollu iktisadcilar tarafindan 80lerin ortasindan sonra cokca dile getirilmis bir kavram. Iktisatcilar carpmislar bolmusler analizler yapmislar ve ABD icin tarihsel ortalama buyume- tarihsel ortalama issilik icin ekonominin istikrarli seyretmesi icin uygun efnlasyon oranin %2.25 olarak belirlemisler. Bu rakamin %2.7ustune cikmasina ise ekonomide isinma sinyali olarak belirlemisler. Bu rakam uc asagi bes yukari bir cok gelismis ulke icin referans alinir bir cok gelismis ulke merkez bankasi da bu rakamlar dogrultusunda biraz asagi biraz yukari fiyat istikrari algisina sahiptir. Ornegin ECB icin %2 rakami uygunken bir baska gelismis ekonomi merkez bankasi icin %2.5 uygundur. Faiz kararlari bu rakamlar uzerinden kisa ve orta vadede politika olarak belirlenir. Mesela ABD icin ortalama buyume orani %2.5 ortalama tarihsel dogal issizlik %4.5-5 aralindaysa enflasyon bu rakamlara istinaden %2.25 olmasi fiyat istikrarinin bir anlamda saglandiginin gostergesidir. Boyle durumda faiz politikasi daha saglikli isler yonlendirici hale gelebilir. Bunun uzerinden %3luk bir politika faizi uygun olabilir. Tabii bu dedeiklerin kuresel kriz oncesinin argumanlari suan sartlar daha dusuk issizlik ve enflasyona gebedir. Dahasi faiz politikasi neredeyse 0-reel faiz yoluyla belirleyici degildir.

    GOULERDEise fiyat istikari daha cok %4 ve altindaki enflasyonu betimler. Bu tur ulkelerde enflasyonun gelismis ulkelere gore biraz daha yuksek olmasi hem demografik etmenler hem de buyume istegi buyumenin getirdigi nedenler hasebiyle daha yuksek seviyededir.%4 ve altinda Burada makulu bulmaktadir. Boyle ulkelerde %4 ve %2.5 araliginda olan bir enflasyon orani ornegin %3.5 son derece makul fiyat istikrari kavraminin gelismekte olan ulkeye uygun durumudur. Bu enflasyon orani ulke gelistikce verimli yapisal sureclerini tamamladikca zaten bir sure sonra gelismis ulkeler kategorisindeki enflasyon rakamlarina dogal olarak evrilecektir.

    Ornegin Turkiyede enflasyon %4 Issizlik %9 buyume %5 olsaydi boyle ortamda Merkez bankasi reel faiz araligi dahilinde enflasyon-issizlik-buyume eksenindeki diyalektigindeki ufak oynamalari ve ekonomiyi politika faizi silahiyla rahatlikla kontrol ederdi.

    Boyle bir Turkiye ekonomisinde Merkez bankasinin politika faizi %5 oldugunu varsayalim. Enflasyonda ufak bir artis karsisinda mesela 4.5 giden enflasyonu kolaylikla faiz politikasiyla reel faizi koruyarak belki arttirarak kontrol altina alabilir Enflasyonun inmesini saglayabilir talebi kontrol altina alabilir. Ayni sekilde buyumede buyume ivmesinde bir ivme kaybi karsisinda yine faiz politikasi ile reel faiz araligini daraltarak buyumeyi tekrar stabilize edebilir. Beklentilerin iyilesmesini saglayabilir. Issizlikta artis karsisinda enflasyonun dusecegi varsayimindan hareketle politika faizini indirerek reel faiz araligini gerekirse 0a cekebilir. Issizlik artisinin konjokturel ve arz-talep eksenli nedenleri bertaraf edebilir.
    Boylelikle Merkez bankasi faiz politikasiyla Maliye politikasina gerek kalmadan Ekonomiye siyasetin mudahalesine gerek kalmadan ufak capli ekonomik sarsintilari kontrol altina alabilir bertaraf edebilir.

    Fiyat istikrarinin oldugu ekonomilerde; Faiz bu turlu ulkelerde Tasarruf seviyesini Tuketim potansiyelini belirleyici bir faktor olur. Bu durum israfa dayali kaynaklarin verimsizligine dayali sureclerin bertaraf olmasina yardim eder. Butun bunlar icin kosul ise Fiyat istikrarini betimleyen enflasyonun uzerinde bir merkez bankasi politika faiz oranidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam bir sürü sayı vermişsiniz. Bence bu sayıların çok bir önemi yok. Bu sayıların hepsi değişken. Bence ekonomide sayılardan daha önemli olan şey bir önceki durumdur.

      İntegralin birleştirme olduğunu bilirsiniz. Formüller falan uzun hikaye. Lakin felsefesi büyük. Sürekli toplayarak gidiyor.

      Amerikalılar hesaplamış tarihten gelen enflasyon verileri falan kendilerine bir hedef koymuşlar.

      Koydukları hedef gerçekleşir veya gerçekleşmez, ama gerçekleştirmek için uğraştıkları hedef artık tarihsel bir veridir ve bir sonraki hedef için de artık hesaba katılması bence sistematik bir hatadır ve koydukları sistemden kaynaklanmaktadır.

      Dolayısıyla aslında hesaplanan o hedefler bence çok da doğru hesaplanmamaktadır. Peki bunun daha doğru olması metodu var mıdır?
      Bilmiyorum

      Sil
  32. Hocam,
    Dut pekmezi Coronavirüs’e çareymiş;
    Tanzim sarış mağazalarında dut pekmezi satılmasını öneriyorum.
    Virüs’e iyi geliyorsa enflasyona da iyi gelir belki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz enflasyonun nedeniyse dut pekmezi de enflasyona iyi gelir.

      Sil
    2. Bagisikliginizi kuvvetlendiren her sey coronaviruslere iyi gelir. Virusle her karsilasanin olmemesinin sebebi bagisikligi kuvvetli olanlarin virusu vucutlarindan temizleyebilmesidir.

      Sil
  33. Hocam korona virüsünün cin ekonomisi ve global ekonomiye eldeki veriler ışığında ve 2003 sars salginiyla karşılaştırmali olarak bir yazı yazmanizin tam zamanı

    YanıtlaSil
  34. Hiçbir şeyden anlamayan bir adamı şimdiki gibi maliye bakanı yapsanız ve o kişi sadece bu blogu takip etse ve uygulasa ülke düze çıkar.

    YanıtlaSil
  35. Mahfi bey lütfen şunu anlayınız.

    Türkiye genelinde satılamayan konut stoğu var.

    Bu konutların satılabilmesi için, bankaların verdiği konut kredilerinin faiz oranlarının düşmesi, böylece vatandaşlarımızın rahat rahat kredi çekmesi lazım.

    TCMB 1 haftalık repo faiz oranını düşürmeye devam etmeli ki, konut kredilerinin faiz oranları da düşsün ve vatandaşlarımız bankalardan kredi çekerek ev alabilsin.

    Şimdi, konu sizin nezdinizde iyice netleşti mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Döviz kurları (özellikle Dolar-TL) o kadar yüksek hâle geldi ki, insanların alım gücü çok düştü.

      Enflasyonun yüksekliğini herkes iliklerine kadar yaşıyor (TÜİK yetkilileri hariç!)

      Bankaların konut kredi faiz oranları düşmeye devam etse de, alım gücü düşen insanların ev almaya eskisi kadar istekli olacaklarını pek sanmıyorum.

      Günlük hayattaki pahalılık her geçen gün dayanılmaz hâle geliyor, ev almak da hayal oluyor yavaş yavaş.

      Türkiye ekonomisi, ağır adımlarla yayılan bir kanser görünümü veriyor. Mahfi bey ne der, cevabı nedir öğrenmeyi çok isterim açıkçası?

      Sil
    2. Sırf o konutlar alıcı bulsun diye faiz indirimlerinin olumsuz yan etkilerinin hepsini kabul mü edeceğiz yani? Yükselen enflasyon, bir kur şokunun özel sektörde yaratacağı problemler konutların alıcı bulmasından daha mı az önemli? Siz doğru politikalar izleyerek ülkeyle ilgili riskleri düşürürseniz ve tüketici güvenini tekrar sağlarsanız o konutlar da alıcı bulur zaten. Sizinki daha çok pire için yorgan yakmaya benziyor.

      Sil
    3. Çok teşekkür ederim sonunda anladım, sağ olun. Yalnız yine de anlayamadığım bir şey var belki yardımcı olursunuz. Düşük faizle konut sattıracağız diye uğraşırken bütçeyi ve bankaları tehlikeye sokmaya değer mi? O kısmını anlayamadım.

      Sil
    4. "Düşük faizle konut sattıracağız diye uğraşırken bütçeyi ve bankaları tehlikeye sokmaya değer mi? O kısmını anlayamadım."

      Mahfi bey, ekonomide kurum, kuruluş, teşkilat, ticari işletme ve benzerlerinin birbirleri ile bağlantılı olduğunu söyleyenlerden biri de sizsiniz. Deneyimlisiniz.

      Eğer bahsi geçen konutlar "satılamazsa", asıl o zaman bütçe ve bankalar tehlikeye girecek; buna ne diyeceksiniz?

      Siz, öncelik/sonralık sırasında hata yapıyorsunuz muhtemelen.

      Sıra şöyle olmalı:

      1. TCMB, 1 haftalık repo faiz oranını düşürür.

      2. Bankalar, kredi faiz oranını düşürür.

      3. Vatandaşlar, bankalardan rahat rahat konut kredisi çeker.

      4. Vatandaşlar, bu kredilerle ev alırlar.

      5. Konut satışları artmaya başladığında, çekilen kredilerin geri ödemeleri sorunsuzca başlar.

      6. Bankaların kredi verme şüphesi/isteksizliği sona erer.

      7. İnşaat şirketleri, piyasadaki canlılığı hissettikleri an, yatırım yapmak için (bankalardan) yüksek montanlı ticari krediler çeker, yeni inşaatlara başlar.

      8. İnşaat sektöründeki canlanma, yan/bağlantılı sektörlerin de canlanmasını sağlar.

      9. Ekonomik aktivite yükselir.

      Şimdi tamamen anladınız mı Mahfi bey?

      Siz, sıralamada hata yapıyor olabilir misiniz?

      Sil
    5. Yok yine anlayamadım. Bu sıralamada olay 3. sırada kopuyor. Aldıkları ikinci üçüncü evler ellerinde kalan ya da bunları zararına satanlar konut kredisi almazlar, konut da almazlar. O nedenle bütün indirimlere karşın yeni konutlar satılmıyor, satılanlar ikinci el konutlar onlar da stokun erimesine hiç katkıda bulunmuyorlar.
      Sıralamanızı beğendim ama gerçek dünya için değil de mesela Disneyland hayal dünyası için uygun.

      Sil
    6. Mahfi bey, Disneyland hayal dünyası için uygun olan sizin hatalı bakış açınız.

      İnsanların konut alamamamasının nedeni, faizlerdeki düşüşün yüksek olmaması. Burayı es geçiyorsunuz.

      Lütfen hatanızda ısrarcı olmayınız Mahfi bey.

      Sil
    7. Sayın Eğilmez,

      Galiba siz "bilim ve rasyonalite"den uzaklaşmak isterseniz, arkadaşın yazdıklarını anlayabilirsiniz.

      Siz sırf "bilim ve rasyonalite" içinde tıkanıp kaldığınız için başınıza bunlar geliyor.

      No science, no problem ;-)

      Sil
    8. Sayın adsız,
      Faiz takıntısından ve bilime karşı kürek çekmekten vazgeçmedikçe hayal dünyasında yaşamaya ve işin kötüsü yanlış varsayımlara dayalı olmayacak hayaller kurmaya devam edersiniz. Kişilerin yalan yanlış hayaller kurması bizi ilgilendirmez ama bu yalan yanlış hayaller Merkez Bankasının baskı altında faiz indirmesi gibi toplum çapında etki yaratacak düzeye çıkarsa ülkeye zarar vermeye başlar.
      'Bilimden ayrılanı kurt kapar.'

      Sil
    9. Adsız 18:17 o zaman neden düşük faiz istiyorsunuz? Sıfır faiz istesenize? Ayrıca, benim elimde diyelim 100.000 TL mevduatım var. Herkes düşük faizli kredi çekerse ve Türkiyedeki para miktarı düşük faiz yüzünden %20 artarsa o zaman herşeyin fiyatı ortalama %20 artar. Siz enflasyon rakamı ne açıklarsanız açıklayın halk bunu markette pazarda görür. Faiz düşük olunca benim mevduata doğru dürüst faiz verilmez. Benim 100.000'in değeri olur 90.000. Ben dişimden tırnağımdan çoluğum çocugum için para biriktirmişim enayi miyim? Millet kredi çeksin benim param erisin.

      Sil
    10. sayın hocam kısacası şudur: cahil toplumlar dinle uğraşır zeki toplumlar bilimle uğraşır. cahil toplumlar neden dinle uğraşır?. çünkü : bilim sürekli devinim içindedir bilgisi ve zekası bilimle yarışamaz ama din gibi kıyamete kadar değişmeyecek statik olanla uğraşır çünkü kendisi gibidir değişime kapalıdır belli bir çerçeve içinde dolaşır durur bu dolaşmadan da menfaat elde etmeye çalışır. olay bu kadar nettir.zeki toplumlar ise kıyamete kadar değişime açık sürekli dinamik olan bilimle uğraşarak hem bilimi ilerletip bunu yaparken de kendi bilgi ve becerilerini de ilerletip muasır medeniyet çıtasını yükseltir.

      Sil
  36. yakında iktisat alanında radikal değişimlere kaçınılmaz olacaktır. mesela neo-klasik iktisat modelleri çöp olacaktır. çünkü neo-klasik iktisat modellemeleri tamamen rasyonalite ve matematiksellik üzerine kurgulanmışlardır. oysa ekonominin merkezinde insan vardır ve insan neo klasikçilerin söylediği gibi tamamen rasyonel kararlar alan varlıklar değildir. bilakis çoğunlukla irrasyonel kararlar alma eğilimi daha güçlüdür.insan organizması nörolojik , psikolojik faktörlerden fazlasıyla etkilenir. bu da iktisadi ve finansal kararlar alırken bu parametrelerin de etkisini gösterir. piyasacılar sürekli yatırımcıların karar alıcıların tamamen rasyonel davranışlarda bulundukları savını referans alır. oysa bu büyük hatadır. mesela Japonya ekonomisini örnek verebiliriz. 1992 sonrasında çeyrek asırlık dönemi bile aşan zaman diliminde sürekli genişleyici maliye ve para politikaları uygulayıp resesyondan ve deflasyonist piyasa durumundan çıkmak istediler. ama istenilen seviyede başarılı olamadılar. çünkü davranışsal iktisat kuramlarını göz ardı ettiler. sürekli neo klasik iktisat dogmalarıyla hareket ettiler. oysa japon toplumu genel olarak tüketim kültürü zayıf tasarruf eğilimi güçlü ve bu yönleriyle de merkezi otorite tarafından alınmış maliye ve parasal politika kararlarını dıştan içselliğe doğru değil içten dışsallığa doğru algılama ve değerlendirmeye yakındırlar. yani faizleri negatif de yapsalar ki sık sık yaptılar yeterli tüketim ve talep hacmi ortaya çıkmadı. özellikle 1992 de japon bankacılık sisteminde mortgage merkezli yaşanan balon patlaması ve bankacılık merkezli kriz sonrası ciddi bir güven bunalımı yaşamıştı japon ekonomisi. daha günlük yaşayan bireyler fazla olsaydı bunu daha kolay atlatırdı japon ekonomisi ama öyle olmadığından dolayı likidite tuzağı yoğunluğuna düştü Japonya!. mesela buna karşın abd ekonomisi 2008 büyük finansal krizine rağmen birkaç yıl içinde toparlandı çünkü tüketim kültürü çok kuvvetli bir insan ve toplum yapısallığı var abd nin!. uygulanan politikalar çoğunlukla içten dışa doğru değil dıştan içe doğrudur. şöyle ki: faizler düşürüldükçe ortalama bir abd li borçlu bile olsa bunu yeni tüketim ve yatırım için fırsat olarak algılamaya yatkındır. eğer faizler artırılıyorsa zamanla tüketim ve yatırımını da azaltma eğilimine girebiliyor. zaten iki toplumun tasarruf - harcama ve tasarruf - yatırım marjları da bu savı doğrular nitelikte değişimler gösteriyor. bu nedenle yakın gelecekte ekonomi giderek psikoloji,nöroloji,kuantum gibi alanlarla iç içe olmaya başlayacaktır kanaatimce. böylece daha isabetli ve rasyonel bir zemine oturtulmuş iktisat bilimine kavuşmuş olacağız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediklerinizin hepsi olsa da neden - sonuç ilişkilerini doğru kuramayanlar için çıkış yolu yoktur.

      Sil
  37. O konu dün konuştuğum taksicinin kafasında bile net olduğuna göre Mahfi hoca'nın kafasında kesin netleşmiştir de, bu şekilde faiz indirdikçe dövizi NHN kalemleri ya da MB rezervlerini eriten swap operasyonları ile tutamayacağınız, döviz fırladığı zaman da hem onu durdurabilmek, hem de birlikte fırlayacak enflasyonu dizginleyebilmek için o faizlere bir gecede 300-500-1000, Allah ne verdiyse baz puan artışlar yapmanız gerekeceği, üç-beş müteahhiti kurtaracağız, çarkı böyle dödürmekte ısrar edeceğiz derken ülkeyi toptan batıracağınız kafanızda bir netleşse iyi olacak ama nerede?

    YanıtlaSil
  38. "Paranın kirası" tanımına bir eklenti yapmak gerekliliğini ben de hissetim..
    Bazı ekonomik olguları tabana anlayabilmenin en sade yolu metafor oluşturmaktır.
    Tanım, tamamı ile anlaşılır bir şekilde yapılmış yerinde bir tanımdır.
    Bunu her eğitim seviyesinden bireyler kolayca anlayabilir.
    Bunu bile algılayamamak ciddi bir uyku halidir. Algı yetilerinizi gelistirmenizi öneririm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alinandan fazlasiyla borcu geri odemenin nesini ‘tabana’ anlatacaksiniz. Bunun anlasilmayacak kadar karmasik bir sey oldugunu dusunuyorsaniz yaniliyorsunuz. Ne taban ne de tavan icin pek karisik degil. Oyle olsa binlerce yildir insanlar kendi aralarinda bu ekonomik olguyu metafor kullanmadan yapamaz, bunu meslek haline getirenler de tureyemezdi.

      Ancak bunun ekonominin diregi felan oldugunu dusunuyorsaniz gene yaniliyorsunuz. Ne diyelim dua edin de MB’nin Almanya’dan cocugu gelmesin, mazallah bedavaya oturur da direk coker. Allah korusun.

      Sil
  39. Konut alım gücü olan tasarruf sahipleri zaten konutlarını birden fazla aldılar.
    Faizi sıfır yapsanız da mevcut fiyatlardan konut almak sıradan insanlar için mümkün değil.Asgari ücreti de geçtim, çocuksuz evli bir çiftin aylık geliri 6 bin tl.de olsa sıfır faizle , 10 büyük ilimizde yaşanabilir bir konut alamaz.Konu olan faiz insin de konut stokları erişin masalı sadece şehir efsanesinden öteye gitmez.

    YanıtlaSil
  40. Hocam ne diyelim, iyi ki varsiniz. Emeginize saglik.

    YanıtlaSil
  41. Hocam vaktiniz olursa baz etkisini de kısaca açıklar mısınız bir ara?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Baz etkisi; karşılaştırmaya konu olan iki dönemden ilkinde herhangi bir nedenle oran ya da sayılar üzerinde ortaya çıkan aşırı bir yükseliş veya düşüşün karşılaştırılan dönemlerin sonuçları üzerinde yarattığı etkidir. Bu etki bir sonraki döneme ilişkin karşılaştırmada ortadan kaybolabilir.

      Sil
  42. Hocam saygılar, yorumlarınızı dikkatle okuyoruz. Türkiyenin kredi kaynaklı büyüme yolu seçtiği ve bununda uzun orta ve uzun vadede türk lirası için riskli olduğu yorumlarını yabancı ekonomistlerden okuyorum. Sizce kredi ile büyümenin sonuçları neler olabilir. Ekonominiz için riskleri nelerdir. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kredi genişlemesi bir süre sonra dönmeyen kredi miktarını artırırsa bankalar zorlanır. Bunu 2001 öncesinde yaşadık. Üstelik bankalar o dönemde şirketlerden çok devlete kredi vermişlerdi.

      Sil
  43. https://m.youtube.com/watch?v=MrmVCMhE6BE

    Hocam merhaba. Bu videodaki istatistiklere göre enflasyonun 90lardan itibaren dünya genelinde düştüğü ve hiperenflasyonun daha nadir görüldüğü gözüküyor. Bunun nedeni nedir ülkelerin enflasyon hedeflemesine geçmiş olması mı ? Teşekkür ederim iyi çalışmalar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. küreselleşmenin etkisiyle sermayenin özellikle merkez ülkeler dışındaki daha ucuz emeğin olduğu ülkelerde üretimi yoğunlaştırmaları ve yine yoğun finansal sermaye akımlarını etkileriyle birçok ulusal paranın değerlenmeler yaşaması ve ayrıca ucuz ithalatın fazlaca artmış olması maliyet yönetiminin göreceli olarak kolaylaşması ve artan rekabet gibi çeşitli faktörler enflasyonun daha düşük olmasını sağladığını söyleyebiliriz. ancak elbette reel enflasyon daha yüksektir. manşet enflasyon abd de dahil gerçek enflasyonu olduğundan düşük göstermektedir. mesela türkiyede enflasyonun %12 nin fazlasıyla üzerinde olduğu reel enflasyon gerçeği vardır. evet dünyada enflasyonda 30 yıl öncesine göre belirgin düşüş yaşandı ancak gösterildiği kadar dramatik bir düşüş aslında yoktur.

      Sil
  44. Bir ekonomi kitabında yazar kabaca şu hesabı yapmıştı ‘eğer kredi büyümesi GSYH büyüme oranı+enflasyondan yüksekse bu risk yaratır’ diye. Şu an bu rakam da kabaca %10-15 arası. Bu seviyenin ötesinde kredi artışı tüketimi, enflasyonu artırır ve talebi artırdığı için cari açığı da artırır. Bu da tabi yerli para üzerinde baskı yaratır. Bunun yanı sıra kredilerdeki artış oranı kadar yatırım ve üretkenlik artmayacağı için batık kredi oranlarında artış görülür ve bankacılık sistemi bundan zarar görür ve reel sektöre kullandırdığı kredi arzında azalma olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam, o kredilerin nerede kullanıldığı ve hangi aktörler tarafından kullanıldığı önemlidir.
      Reel sektör firma ve hane halkları tarafından kullanılan krediler için geçerli önermedir.
      Finans Kurumlarının, piyasaya sokmadan aldıkları krediler enflasyon üzerinde etkili olmaz.

      A Bankası 20 Milyar TL yi B Bankasından, B bankası C bankasından sonra da aynı miktar krediyi A Bankası C bankasında alırsa, toplam kredi hacmini 60 Milyar TL artırır.

      Türkiye özelinde benzeri bir durum MB, Kamu bankaları , Yandaş şirketler arasında yukardaki gibi olmasa bile var. Yandaş şirket kredilerinin yüzdürülmesi meselesi var. Özel bankalara verilen emirler bu yönde, onları da devir daime katıp kredi hacmini büyütmek istiyorlar, itiraz edenlerin cezaları veriliyor.

      Sil
  45. Değerli hocam sizi temin ederim ki bu adamların hepsi enflasyonun sonuç olduğunu zaten biliyorlar.

    Bu adamlar o kadar tehlikeliler ki, kendisinden başka kurumları suçlu çıkartmak için, gerektiğinde onları suçlu göstermek için meydanlarla bas bas bağırıyorlar. Yukarıda yazdıklarınızın doğru olduğunu en çok inanın onlar biliyorlar.

    Onlar işin çakallığında tıpkı diğer çakallıkları yaptıkları gibi.

    YanıtlaSil
  46. MAHFİ EĞİLMEZ'E VE SİTENİN ZİYARETÇİLERİNE:

    3 KASIM 2020'DEKİ ABD BAŞKANLIK SEÇİMLERİNDE:

    BERNIE SANDERS, ABD BAŞKANI SEÇİLECEK.

    ELIZABETH WARREN, HEM BAŞKAN YARDIMICISI HEM DE HAZİNE BAKANI OLARAK ATANACAK. KANUNLAR BUNA İZİN VERİYOR.

    ŞİMDİDEN HABERİNİZ OLSUN.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilgi için teşekkürler

      Sil
    2. hayır derin abd trump ın devamını istiyor o yüzden trump tekrar seçilecektir. azil süreci trump ın elini daha da güçlendirdi. küreselcilere karşı ulus devletçi neo con lar pentagon ila derin klikler cfr stratfor trilateral comission trump tarafındadır trump kazanacaktır. derin abd küreselcilere savaş açmıştır. demokratlar küreselci kanada yakındır. küreselleşme abd yi vuruyor artık çinin fazla güç kazanmasını sağlıyor. abd de başta rockefeller olmak üzere morgan Carnegie gibi sermaye hanedanlıkları da trump ın yanındadır.azil süreci bde trump ın arkasını konsolide etmek içindi. bunun için trump da seve seve bu sürece katıldı sonucu zaten biliyordu.

      Sil
    3. Sayın Adsız 6 Şubat-13:05,

      Trump'ın kendini denemesine 4 yıl müsaade ettik, eline yüzüne bulaştırdı.

      Şimdi Bernie Sanders ve Elizabeth Warren'ı deneyeceğiz. Eğer çizdiğimiz yolun dışına çok fazla çıkarlarsa, 2024'te "yeni kan" daima buluruz. Hazırlanmaya başladık bile: Alexandria Ocasio-Cortez. Şu an 30 yaşında. 2024'e kadar kendisini inisiye edip, ABD başkanlığı için yarışmasını sağlayacağız, ve kazandıracağız.

      Hürmetlerimizle,

      İllüminati

      Sil
    4. Bu seçimden sonra Trump hem Başkan, hem de cumhuriyetçi partinin başına geçecek.

      Harvard MIT dahil tüm üniversiteleri Yök benzeri bir kurum ile denetleyecek, rektörlerini kendisi atayacak.

      si ay ey cia başkanını kendi belirleyecek.

      amerika daki fetöcüler 2022 bilemedin 2023 dediğinde trump ile iş yapan inşaatçıları hapse atacaklar, trump yargı darbesi diyerek hepsini yargıdan atacak.

      olağanüstü hal ilan edilecek.

      bu arada bir yerde meksika sınırlarından amerigaya giren bir rus uçağını düşürecekler.

      dostum meksika başganı katil başgan olacak.

      20 milyon meksikalı amerigaya göçe başlayacak.

      turump dış güçler diyerek, anayassayı değiştirip süper başkanlık önerecek.

      amerikan halkı onay verecek, ülkeyi 4 yıl daha trump yönetecek.

      doğalgaz fiyatları artacak, fed piyasaya bankalar aracılığı ile müdahale edecek, londra ile swap kapatılacak.

      fed başkanını kovacak, gazeteciler hapise girecek, demokrat parti adayı sanders de gitar çalarken hapse atılacak.

      koyu demokrat eyaletlere kayyum atanacak.

      trump imf yi ülkeden kovacak, faizleri yeni fed başkanı indirecek.

      Sil
  47. Mahfi Bey
    Çok düşünüyorsunuz.
    Düşünmeyin.

    YanıtlaSil
  48. Enflasyon ve faiz ilişkisini neden-sonuç çerçevesinde ele almak ne kadar doğru? Aslında enflasyon da bir sonuç değil mi? Hatta daha çok bir sonucun matematiksel modeli, yani paranın değer kaybının. Burada paraya değer kaybettiren şey ülke olarak yeterince üretmiyor olmamız değil mi? Para ürettiğimiz değerler için bir stok varlık, yani ürettiğimiz değerin karşılığı ve ürettiğimiz şeyin aslında o kadar da değerli olmaması değil mi parayı da değersizleştiren?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Enflasyon’un kendisi de bir cesit faizdir zaten.

      Sil
  49. Hocam herzaman düşük faiz iyi diyorlarya zayıf ekonomi bilgimle diyorumki kendime çek krediyi göm parayı dolara sonra bacak bacak üstüne atıp seyret komedyayı!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın unknown,

      Bir de o dolarları bir yerlere gömmeyip al-sat'la artırmayı öğrenirseniz dadından yenmez. Faiz düştükçe yeni kredi alır eskisini kapatırsınız, kalanla biraz daha dolar alırsınız, hem kredi taksidiniz düşer, hem de dolarınız artar, o da hediyesi olur dövizi sabit tutup faizi düşürmek için elinden geleni ardına koymayan değerli iktidarımızın işten anlayıp biraz hesap-kitap yapmasını bilen vatandaşlarına.

      Ama siz sakın yapmayın. Hem dolar tutan yanar, hem dolarizasyon artar, hem de faizleri düşürüyoruz ama konut satışları artmıyor, ne iş diye düşünmekten değerli maliye yönetimimizin uykuları kaçar :)...

      Sil
  50. Mahfi Bey

    Sizin faiz takıntınız var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam tersine benim faiz takıntısı nedeniyle yanlış ekonomik kararlar alanları uyarma takıntım var.

      Sil
  51. hocam sizi bir teknokrat olarak seçeceğiniz diğer teknokratlarla birlikte ekonomi yönetiminin başına geçirsek emin olun ekonomi daha iyiye gitmeyecek. Bunu en iyi siz bilirsiniz. Bir de ekonomi'de her şey teoriler üzerine yürümüyor. Yüzde 90 fikirlerinize katılıyorum ama her şeyi en iyi bildiğinizi iddia ederseniz inandırıcılığınız kaybolur.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi