Ekonomiler Tüketerek Büyüyebilir mi?

Ekonomik büyüme en basit tanımıyla bir ekonomide bir dönemden sonraki döneme mal ve hizmet üretiminde reel (fiziksel ya da fiyat artışlarından arındırılmış) artış olması halidir. En basit haliyle anlatmak gerekirse yalnızca ekmek üretilen bir ekonomide t yılında 100 ekmek üretilmişken t +1 yılında 105 ekmek üretilmişse bu ekonomi yüzde 5 büyümüş demektir.

Bir ekonominin baz etkisi ya da bir takım geçici etkiler dışında büyüyebilmesi için üretim kapasitesini artıracak, yeni kapasiteler yaratacak, daha ileri teknolojiler kullanacak yatırımlara ve verimliliği artırmaya, bütün bunlar için de daha çok çalışmaya ihtiyacı vardır. Daha çok çalışma daha çok işgücünün istihdamı ya da istihdam edilenlerin daha çok çalıştırılmasıyla sağlanabilir. Bu yaklaşım bizi GSYH’nin üretim yoluyla hesaplanmasına götürür.

Ekonominin temel taşı tüketimdir. Aslında insanoğlunun temel güdüsü de tüketmektir. Şimdilerde bizde moda olan şekliyle ‘üretmek lazım’ diye dillendirilen sözün anlamının olması için önce tüketim olması gerekir. Tüketilmeyen veya tüketilmek için talep edilmeyen şeyin üretimi de olmaz. Bu yaklaşım bizi harcamalar yoluyla GSYH hesaplamasına götürür.

Piyasada tüketim (talep) olmadan satış için üretim (arz) olmayacağına göre bir ekonominin büyümesi için önce talep sonra arz artacak demektir.

Birçok ülke çalışarak, verimliliği artırarak, teknolojiyi geliştirerek ve daha fazla üreterek büyümeye çalışırken Türkiye çalışmayarak, tatilleri uzatarak, tüketimi artırarak büyümektedir. Bunun en tipik örneği dünyada pek rastlanmayan uzunluktaki bayramlar ve onlara bağlanan diğer tatil günleriyle zaman zaman on güne kadar uzayan tatillerdir. Tatiller uzayınca insanlar tatil yörelerine gidiyor, bol para harcıyor, tüketim ve dolayısıyla talep artıyor, talep artınca üretim ve arz artıyor ve ekonomi büyüyor.

Bütün ekonomik büyümelerin altında tüketim artışı yatar. O nedenle tüketime dayalı büyüme sözü pek doğru değildir. Buna karşılık tüketimin kim tarafından yapıldığı ya da talebin nereden geldiği önemlidir. Eğer dış talep artışı varsa o zaman dış talep artışına ve dolayısıyla ihracata dayalı büyüme söz konusu demektir. Eğer iç talep artıyor ve içeride üretim artıyorsa o zaman iç talebe bağlı büyüme söz konusudur. Bu talep artışının yol açtığı üretim artışına ve üretimde kullanılan ithal girdilere bakmak gerekir. Eğer üretimde kullanılan ithal girdilerin oranı yüksekse o zaman kur artışları girdi fiyatlarını dolayısıyla maliyetleri ve dolayısıyla fiyatları etkileyerek enflasyonda artışa yol açar. 

Gelişmiş ülkeler küresel kriz süresince tüketimi ve dolayısıyla üretimi artırmak için para bastılar. Buna ‘niceliksel gevşeme’ (quantitative easing) adını verdiler. Piyasaya bol para çıkınca harcamalar arttı, tüketim talebi, ardından da üretim ve arz arttı ve ekonomi büyüdü. Bizim model farklı. Biz, tatilleri uzatıp insanları kredi kullanarak tatile çıkıp harcama yapmaya itiyoruz, talebi bu yolla arttırıyoruz ve oradan üretim ve arz artıyor, ekonomi büyüyor. Biz buna bir şey demiyoruz ama ‘niceliksel gevşemeden’ benzetmeyle ‘tüketim gevşemesi’ diyebiliriz. İki model de tüketime dayanıyor.

Gelişmiş ülkeler zaten gelişmiş olduğu için onlar açısından tüketimle büyümek, en azından bir süre, sorun oluşturmuyor. Gelişme yolunda olduğumuz için bizim buluş yapmamız, teknoloji geliştirmemiz ve ithal girdilerden çok kendi kaynaklarımıza dayalı üretim yapmamız gerekiyor. Bir başka deyişle biz tüketimle büyüsek de gelişme yolunda ilerleyemiyor, doğayı bozduğumuzla kalıyoruz.

Yorumlar

  1. Mehmet Bektaş30 Ocak 2022 08:49

    Hocam yazınız çok güzel elinize sağlık. Matrix filminde ajan Smith insanlar için şöyle diyor: “normalde memeliler bulundukları ekosistemle uyum içinde yaşarlar. Siz insanlar çoğalıyorsunuz ve gittiğiniz her yeri mahvediyorsunuz. Siz bu dünyanın görmüş olduğu en büyük virüsleriniz. “

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mahfi hocam ne düşünür bilemem ama bana sorarsanız sorun şu ki, insanlar sadece memeli değil, aynı zamanda en akıllı memeli. Hatta o kadar akıllıyız ki, ortalama 80 yıllık ömrümüz, hepi topu da 10-15 bin yıllık yaşanmışlığımızla 4,5 milyar yıl yaşındaki dünyayı en ince noktasına kadar anladığımızı falan sanıyoruz. Harari nin Sapien de de söylediği gibi "Bugün yeryüzünün hakimi bizler olabiliriz, ancak bu yeryüzünün gördüğü ne ilk, ne de en uzun tür hakimiyeti olmayacaktır"

      Sil
    2. O filmde yine diyordu. Dinazorlar nasıl yok olduysa insanlar da bir gün yok olacak.

      Sil
    3. Aslında insanların yok olması dinozorlarınkinden farklı olarak kendi ahmaklıkları ve hırsları nedeniyle olacak.

      Sil
    4. Görünen köy kılavuz istemez derler Mahfi hocam. İlla dev bir astroitin dünyaya çarpmasına, ya da büyük bir volkanik patlamanın tüm yaşamı yok etmesine gerek bile kalmadan halledeceğiz biz bunu zaten.

      Sil
  2. Hocam merhaba, çok güzel yazı olmuş teşekkürler. Hocam Fed’in varlık alımı, bilanço büyümesi ve parasal genişleme konusunda ilişkiyi yazabilir misiniz? Varlık alımları nasıl olmaktadır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Bu konuda eski yazılarım var.

      Sil
    2. Hocam, stoga üreterek artan stokları devamında devalüasyon etkisi ile ucuza ihracata zorlamak çağdaş sömürü düzeni, sanırım hem de gsmhi yi arttiriyor

      Sil
  3. Hocam, bir bankadan çekilen krediyle diğerini kapatarak güzel güzel geçinip gitmek varken kim üretecek? Bizim MB bile baktı ki bu sistemle millet 20 yıldır idare ediyor, onlar da aynı sisteme adapte oldular. BAE'den çektikleri kredi ile Katar'ın borcunu kapatarak işi götürüyorlar. Bir Çerkes atasözü der ki "tembele iş buyur, sana akıl öğretsin". Siz de kalkmış, millete "üretin" diyorsunuz. Ne gerek var, hem yaşayıp gidiyoruz, hem ihracatta rekorlar kırıyor, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş büyümeler elde ediyoruz.

    Bütün dünyanın bizi kıskandığı kadar var gerçekten. Böyle mucize asr-ı saadetten beri görülmedi. Allah'ın hikmeti işte...

    YanıtlaSil
  4. Mahfi Hocam, elinize sağlık. Böylesine kıymetli düşüncelerinizi bizimle paylaştığınız için.

    YanıtlaSil
  5. Değerli hocam, yazılarınızı okuyarak bilgileniyoruz, elinize sağlık. Merak ettiğim bir konu var. Vatandaş olarak bankaya tl yatırıp karşılığında döviz alıp döviz hesabında tutuyoruz. Vatandaşın bankalarda çok dövizi var, bunlar tl ye geçerse vatan kurtulur deniyor. Ben bankaya nakit döviz yatırmadım, nasıl vatan kurtulur anlamıyorum. Olsa olsa merkez bankası para basmaz belki ama cari açık varken vatandaşın kağıt üzerindeki dövizin bozdurarak nasıl cari açık kapanır anlamıyorum. Cevabınız için teşekkür ediyorum.
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Haklısınız. Bunu anlayamadılar maalesef.

      Sil
    2. Bankaya yatırdığınız döviz mevdutı, bankanın size döviz borcudur.
      Siz 1500 TL yatırdınız, bankada tam bir karşılık olarak 100 Euro bulunmuyor.
      Zorunlu karşılığı olan 25 Euro bulunuyor.
      75 Euro sisteme olan, tüm döviz hesap sahiplerinin kısa bir sürede dövizlerini istemeyeceklerine olan güven.
      25 Euroluk zorunlu karşılığı bankalar MB hesabına aktarıyorlar.

      İşin temeli yukardaki: Ekonomistlerin karşı çıktıkları sonradan şu aşağıda yapılan.

      MB 25 Euroyu piyasaya satıyor.
      Piyasadan MB na TL geçiyor.

      MB bankalar ile Swap yapıyor, sattığı 25 Euroyu (borç-ödünç) alıyor bankadan,
      Karşılık olarak bankaya TL veriyor.

      Sil
  6. Hocam yine çok net, biz aptalların bile anlayabileceği şekilde yaşadığımız zihniyet bozukluklarından birini anlatmışsınız. Bugün yine kıymetli Ege Cansen'in benzer fakat başka konuda bir yazısı var. Sizler bizim ışığımızsınız.

    Bu günlerde Niall Ferguson' un "paranın yükselişi" kitabını okuyorum . Yıllardır nasıl bir garabetin içinde yaşadığımizın az çok farkında olduğumu zannediyorum. İnsanın akıllı bir canlı olmadığı kesin. Konuşabiliyor , gözlemlerden ve deneylerden bilgi üretebiliyor olması başka birşey. O kadar hırslı, aç gözlü ki bu günlük çıkarları için yarın ne olursa olsun diyecek kadar akılsız ve ahlaksız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Estağfurullah, teşekkür ederim.
      Akıllısı da var ahmağı da. Maalesef ikinciler çoğunlukta.

      Sil
  7. Hocam, haklisiniz tuketimsiz kapitalizm olmuyor. Erkene alinmis talep filan degil burasi. Luzumsuz tuketim cenneti. Emanet yabanci para ile ucuzluk. Dolayli vergi sistemine ( %70 aklimda kalmis), dayanmis devlet. Tuketilmezse vergi alamiyor. Millet vergi vermemeyi marifet sayiyor, cunku vergi sacma sapan yerlere gidiyor, 9myr muteahit borcu sil, 16 myr din dogma hikayesine yatir, 2myr ortulu sekilde Kay, tek tek bakiyor. Nah! Diyor Sana para vereni sksnler. Alabildigini alirsin. Bu malzemeye gem vurup, kosum takip, dizgin ve kirbacla yonetmenin tek yontemi borca batirip umudunu kirmak. Bu organizma ortadogu nakit ekonomisine ulasti artik. Cetesi, tarikati olanlar adalete gitmiyor. Devletin sundugu kohne duzende Alacak tahsilati mumkun degil. Dissolution halinde ulke. Tuketim durdurarak kontrole asildi ama.. devleti kucultemiyor, Yani katlanip girecek. Yine. 6 sifir atincaya kadar 2 vakit daha gecer. Mevcut partidevlet tipi geronlar hastalik yaslilik bunama vs ile tasfiye olana kadar. Kalan karkasa o gun bakariz. Bu nesil de bkyoluna gitti. Dr, bundan sonra birakin ne yerse yesin dedi donemindeyiz..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kapitalizm,sosyalizm veya feodalizm meselesi değil. birincisi üretim için yaptığın ithal maldan katma değeri yüksek bir ürün ortaya çılarıp ihraç etmen lazım. ikincisi tüketim olmazsa kapitalist vb şeylere suç yüklenirse problemler çözümsüz kalır, tüketim olmaz ise istihdam olmaz yani sen kazandığının bir kısmını harcayacaksin ki başkalarının evine ekmek olacak. üçüncüsü çalışma çağı nüfusuyla büyümenin orantılı olması lazım az.

      Sil
  8. “Bütün ekonomik büyümelerin altında tüketim artışı yatar. O nedenle tüketime dayalı büyüme sözü pek doğru değildir.” Hocam burada bir anlam bozukluğu var sanki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. “Bütün ekonomik büyümelerin altında tüketim artışı yatar. O nedenle tüketime dayalı büyüme sözü pek doğru değildir.” Yani bütün büyümelerin altında tüketim vardır demek.

      Sil
    2. Yani Hocam diyor ki büyümede her zaman tüketim artışı söz konusudur, birbirinden ayrı görülemez, dolayısıyla da “tüketime dayalı büyüme” yoktur.

      Sil
    3. Mahfi Hocam tüketim olmadan üretim/büyüme olmaz demek istiyor...

      Sil
    4. Hocam bu cümlelerinize itiraz gelmiş. Aslında paragrafta ne demek istediğiniz anlaşılıyor. Fakat siz itirazları izah ederken çelişki daha da artıyor. Çünkü itirazlara izahlarınız, paragrafta söylemek istediklerinizle azcık çelişiyor. Benim paragraftan anladığım; tüketim büyümenin en önemli unsurudur ama sadece tüketime dayalı büyüme doğru bir büyüme değildir. Hatta sadece iç tüketime dayalı büyüme doğru bir büyüme değildir demek istiyorsunuz. Sanırsam, galiba, belki. Bende ekliyorum: Küresel ölçekte kaynaklar doğru kullanılmayınca ihracata dayalı büyüsek bile dünya olarak küçülüyoruz. O yüzden iklim değişikliği "yine küresel çatışmalardan bağımsız olarak söylüyorum" devreye girdi diye düşünüyorum.

      Sil
  9. İç talebe bağlı büyüme eşittir cari açık o da eşittir 2022 Türkiyesi diyorum.

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  10. Fırat topal30 Ocak 2022 13:56

    Hocam yazınız için teşekkür ederim. Bir sorum olacak.
    Bankalarda insanlar paralarını dövize dönüştürdüğünde banka hesaplarında döviz arttığı için döviz bolluğu olmaz mı? Bu da TL’nin değerlenmesine sebep olmaz mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ olun.
      Sizce TL'leri dövize döndürmekle döviz gerçekte artar mı?

      Sil
    2. Süper soru, süper cevap! TCMB, ülke ya da banka bilançolarında görülen, dolar aktif ya da dolar pasiflerin bir kısmı gerçek değil. Sadece dolara endeksli ya da dolara çevrilebilir. Normal koşullarda sorun olmaz ama sistem sorunu yaşanırsa sorun yaşanmaya başlanabilir. Doğan görünümlü Şahin gibi. Yurtdışına borç ya da ödemeler gerçek dolar bazında iken bizde bu kadar gerçek dolar olmayabilir. Eskiden tatil köylerinde, havuzlarda parayı verirdin onlarda sana boncuk verirdi. Bu boncuklarla kola, tost vs alırdın. Bizde dolar sahibi olduğunu zannedenler bu boncuklara sahip oluyor olabilir. Dolarla ya da dolar akışıyla desteklenemediği durumda, büyük güven sorunu yaşandığında bu boncuklar bir anda plastiğe dönebilir. ATM'den ekrana baktığında doların var zannedersin ama başka bir şey olabilir o. Umarım sisteme olan güveni güçlü tutarlar.

      Sil
    3. Asıl sorun insanlar o dövizleri gerçek zannedip banka kapılarına çekmek için dayanırsa çıkacak.

      Sil
    4. İnsanlara böyle naylon döviz hesaplarının verilmesi başlı başına büyük hata. Ülkede devlet eliyle dövizin sahtesi bankacılık sisteminden borçlanılıyor. Böyle saçmalık ömrü hayatımda ne duydum ne gördüm.

      Sil
  11. Fırat topal30 Ocak 2022 13:58

    Hocam yazınız için teşekkür ederim. Bir sorum olacak.
    Bankalarda insanlar paralarını dövize dönüştürdüğünde banka hesaplarında döviz arttığı için döviz bolluğu olmaz mı? Bu da TL’nin değerlenmesine sebep olmaz mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bankaya 1500TL götürdüm.

      O an için; varlığım 1500 TL; bankanın borcu 1500TL.
      Banka nakdi : 1500TL
      değişen bir şey yok.

      Kur 15 TL/Euro.

      Bankaya emir verdim;
      Varlığım : 100 Euro
      Bankanın bana borcu : 100 Euro.

      Değişen bir şey yok, bankada Euro yok, 1500TL var.

      Banka Euro riskini düşürmek için 375 TL karşılığı piyasadan 25 Euro alır,
      MB zorunlu karşılık hesabına atar.

      Banka nakdi : 1125 TL ve 25 Euro;
      Borcu : 100 Euro.
      Benim varlığım : 100 Euro

      Sil
    2. Tam tersi olur.

      Bankada 1500TL param var.
      Varlığım 1500TL
      Bankanın bana borcu 1500TL

      Bankadaki parayı Euro yapıyorum.
      Varlığım 100Euro
      Bankanın borcu 100 Euro.

      Banka borcunun zorunlu karşılığı 25 Euro.
      Banka piyasadan 25 Euro alır, MB hesabına atar.
      Bu durumda;
      Varlığım 100Euro
      Bankanın borcu 100Euro
      Bankada nakit 25 Euro MB hesabında, 1125 TL hesabında.

      Banka 25 Euro zorunlu karşılığı piyasadan çektiği için Euro talebi olur, Euro değer kazanır, TL değer kaybeder.

      Bankanın nakti 100Euronun altında kalır.
      Aradaki farkı banka TL olarak MB dan politika faizi oranında borçlanır.

      Sil
  12. Sayın hocam öncelikle teşekkür ederim. Eline sağlık. Affınıza sığınarak kafamı kurcalayan cümleyle ilgili bir şey soracağım, 6. Paragrafınızda " ekeonomi büyümelerinin altında tüketim yatar, o yüzden tüketime dayalı büyüme " kavramı doğru değil demişsiniz. Tam olarak yediremedim idrak edemedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ olun.
      Yani her büyümenin altında tüketim talebi yatar. Tüketim talebi olmadan üretim artmaz.

      Sil
    2. aynen hocam. sen ekmek almazsam fırıncı ekmek üretmez, fırıncı ekmek üretmezse istihdam yani işçi çalıştırmaz. yapılan enerji ithali karşılığı katma değeri yüksek ürün üretirsen bal olur, teknoloji ithal edersen yanında kaymak olur. beşeri sermayeye yatırım şart

      Sil
  13. Elinize sağlık hocam, ders anlatır anlamışsınız. Açık ve net.

    YanıtlaSil
  14. Hocam diyelim ülkede t yılında 100 ekmek üretildi ve hepsi 50cent ten iç pazarda satıldı,ülke doydu,t+1yılında ise 105ekmek üretildi ancak enflasyon nedeniyle fiyat 1dolar oldu,alım gücü düştüğü için ancak 55ekmek satıldı içerde ve ülkenin yarısı aç kaldı diyelim,kalan 50ekmeğin 30u yanlış idareden bayatlayıp çöpe gitti,kalan 20si ise 50centten bulgaristana ihraç edilse bile ekonomi yine %5mi büyümüş olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet. Büyümek her zaman refah artışı getirmeyebilir.

      Sil
    2. Yani büyümenin göstergesi sadece reel üretimin artması no hocam ; egemen para birimlerinin bizim para birimine gore bizim milletin alım gücünün 18 kat üstüne olması bizim büyüdüğümüzün mü yoksa 18 kat küçüldüğümüzümü gösyeriyor. Çünkü yerli yabancı herkes artık bu para birimine gore işlem yapıyor .

      Sil
  15. Değerli hocam Türkiye istikbali parlak bir ülkedir ve herzaman öyle kalacaktır...
    Birleşik devletleri kuran kişiler arkalarında sevdikleri bırakıp koca bir okyanusu geçip büyük bir mücadele ile bir hegemonya kurdular Avrupa
    Kıtası sanayi devrimi sonrası malum
    Sömürgecilik olayına bakmadan ve ikinci dünya savaşı vesaire
    Uzakdogu Japonya ilk önce Çin gibi taklitçi sonra kaliteli atombombasi yemiş ülke
    Çin yılda insanına iki takım elbise vermeyi başarı sayan Mao zedung bu
    Üreten ülkede bakıldığında en büyük yatırım eğitim eğitim eyitim..
    Hocam sizin yilar önce yazdığınız yapısal reformlar olması için ne olması gerekir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Toplumun bu yönde isteği olmalı.

      Sil
    2. Sn Cengiz,

      Yıllardır aynı lafı dinlerim. Türkiye zor kalkınır. İnsanın büyük kısmının yetkinlik seviyesi azdır. Yetkin olanların da çalışma ortamı zordur.

      20 yaşında sene 1994-1996 arası, ailemin çalışma vizesinde sorun çıkınca Nevşehir'e gelmek zorunda kaldık. 1.5 yıl sorun bitene kadar kaldık, benim okula da ara vermiştim. Tüm aile iş arıyoruz.

      Turizm mevsimi. Dediler bir otel var. İş için görüşmeye gittim, işte temizlik, bahçe bakımı vs 20 kişiyiz, müdür de bize anlatıyor. Çok da iyi bir müdürdü, İstanbul'dan atamışlar. Herkesi bir yere yerleştiriyor, beni hep atlıyor. 3-4 kişi kaldık, bize iş çıkmadı, diğerlerini servise bindirip şehir merkezine attılar. Ev yürüyerek 15 dk idi, ben yürürüm dedim, müdür kapıyı gösterirken yanda havuzu gördüm.

      Müdüre sordum, niye kapalı? Müdür yüzme hocası yok, kaç sezondur kapalı dedi. Dedim, ben de yüzme, kurtarma lisansı var, müşteriler yüzer. Düşündü düşündü, gitti müdür yardımcısı ile konuştu, daha önce hiç açmamışlar, olur mu olmaz mı? İstanbul merkeze de soralım derken Müdür sen parasız bi başla, yüzmek isteyen olur da merkez onay verirse devam edersin...

      Koskoca şehirde yüzme bilen nerdeyse yokmuş, öyle bir talep geldi ki anlatamam. Esnafı, şehrin ileri gelenleri vs çocuklarını kursa yazdırdı, o yaz iyi para kazandım.

      Demem o ki, o insanlar istemişler, yetkinlikleri varmış, yapmışlar. Yapmak ayrıdır, yapmayı istemek ayrıdır, yapmayı isteyen yapamaz, yetkin olan yapar.

      Türkiye, toprak, konum ve doğal kaynak olarak, yüzyıldır AB'in en büyükleri arasına girebilecek kapasitededir. Kapasite olması, gireceği anlamına gelmez.

      Taa Nevşehir deki o dönem ismini hatırladığım çocuklara bakıyorum, şimdi 30 lu yaşlardalar, o pırıl pırıl çocuklar hacı hoca takımının laf ebesi olmuşlar sosyal medyada.

      Şimdi Mahfi hocanın yazısını alıp, bilip bilmeden sallayan tipler olmuşlar. Sistem mühendis, sosyal becerisi yüksek insan yerine hacı, hoca klonu üretmiş.

      Sil
  16. Emeğinize sağlık. Söz tüketimden açılınca sormadan edemedim.Tüketimin dolayısıyla üretimin ve büyümenin bir sınırı olmalıdır, bu içinde yaşadığımız biosferin bize dayattığı bir zorunluluktur önermesine katılır mısınız? Katılıyorsanız sermayenin sürekli büyüme güdüsü ile bu zorunluluk arasındaki çelişkinin çözümü üzerine düşüncenizi paylaşır mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Tüketim olmadan büyüme olmaz. Çünkü tüketim, üretimin temel güdüsüdür. Buna karşılık Tüketimin dengeli olmaması ve çevreyi hiçe saymak çevrenin ve yaşamın tehlikeye girmesine yola açar. demek istediğim budur.

      Sil
  17. Hocam,
    “Zengin toprakların,yoksul çocuklarıyız.” sözüne katılır mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birçok açıdan doğru. Ama mesela çevremizde petrol ve doğal gaz varken bizde olmaması da biraz şanssızlık tabii. Buna karşın turizm için olağanüstü imkânlar var elimizde ve bunu yeterince kullanamıyoruz. Dolayısıyla zengin olunabilecek bir coğrafyada yanlış politikalar sonucu fakirlik yaşıyoruz diyebiliriz.

      Sil
    2. Türkiye 'yi eşekle doldursan, ekonomik değeri daha yüksek olur.

      Ülke Nato üyesi, bir kere hiç bi komşusu diklenemiyor, sıcak savaş veya toprak talebinde bulunamıyor.

      Komşusu AB, ne üretsen, iki saatte AB pazarında. Adam Çinden, Japonya Koreden malı topuklayıp AB ye yetiştiriyor.

      4 mevsim yaşanıyor, her türlü meyve sebze üretiliyor. Biraz ormancılık kültürü biraz toprakları zenginleştirme, çağa uygun tarım ile ucuz ürün dünya piyasalarına gider.

      3 tarafı deniz, millet yemeye balık bulamıyor, deniz tarımı yok, kimse balık yetiştirmeyin demiyor, 3 tarafı deniz olup balıkçılığı bilmeyen bir millet var.

      Akdeniz, Ege doğal sahil cennetleri. 3 saatlik uçuş mesafesinde denize hasret 750 milyon insan var. Hiç bir şey olmasın, ülke eşşek dolu olsa bunlar yüzmeye tatile gelirler, tesisi bile onlar kurarlar.

      Kültür desen, dibimizde 600 milyon Hristiyan var, adamların dini resmen bizim topraklarda oluştu, elemanların Azizlerinin yarısı bizim dede, yok ben ateyistim dersen filozofların ağababaları da bizim dedeler, yok illa hacı hocayım dersen, peygamberlerin çoğu bizim toprağın adamı olmuş, sahabesinden, evliyasına kadar ülkede tekke kurmayan kalmamış. Yahudiyim dersen, İbrahim bizim burda yaşamış, ateşe atılmış, evlenmiş çoluk çocuk sahibi olmuş. İslam Peygamberi desen, gelmiş burada ticaret yapmış, Efes'e kadar gitmiş. İsa'nın annesi desen, buralarda ev sahibi olmuş.

      Hem İsa, hem Musa'dan kökler varken millet ne İsa'ya ne Musa'ya yaranamıyor.

      Bilemiyorum Altan! Bu ortamda yoksul kalmak büyük yetenek ister.

      Sil
    3. Adsız 19:51,

      Din kısmında çok güldürdün, ateisti bile bağlamışsın, umarım sen de hayatında bol bol gülersin.

      Sil
    4. Sn Hocam,
      ben de bir zamanlar sizin gibi çevremizde bulunan doğal gazın, petrolün biz de olmamasını bir şanssızlık olarak görürdüm. Yıllar geçtikçe o topraklarda yaşayan halkın, sıradan insanların sefaletine tanık olduktan sonra, bu "olmama" durumun bizim en büyük şanslarımızdan biri olduğunu düşünüyorum.

      Sil
  18. hocam kitap tavsiyelerinizi bekliyoruz :)

    YanıtlaSil
  19. Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; önce haysiyetlerini sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.

    (Mustafa Kemal Atatürk)

    YanıtlaSil
  20. Halkın Anlayacağı Dilde Son Yirmi Yılda Ne Oldu?

    2003 yılı başında mahallemizde 2001 krizi ile durumu iyice kötüleşen 2 adam yaşıyordu. Ancak karınlarını doyuracak bir gelire sahiplerdi ve barakadan hallice eski bir evde yaşıyorlardı.

    2003’ten itibaren durumları düzelmeye başlamıştı ama asıl mucize 2008’de gerçekleşti. Dünyada para bolluğu başlamıştı adları Ali ve Veli olan bu iki adamın eline de aynı anda tam birer milyon TL geçti.
    Ali hemen yandaki boş arsayı da satın aldı kendi arsası ile birleştirip eski evini yıkıp yerine çok lüks bir ev yaptırdı, kapının önüne de yine son model bir araba çekti. Gelirleri yine çok değildi ama artık çok güzel bir evi ve arabası vardı. Oh be diyordu. Allah hükümetimizden razı olsun bizi adam sınıfına soktu deyip her seçimde oyunu onlara veriyordu.

    Veli ise ne ev ne de araba aldı barakadan bozma eski evde 10 yıl daha oturmaya devam etti. Eline geçen para ile ne mi yaptı? Her yıl yaklaşık içinden 5 ton kestane çıkan bir bahçe satın aldı. Kestaneleri pazarda sattığında masrafları çıktığında eline 100 bin TL gibi bir rakam kalıyordu. Bu paraları tasarruf etmeye başladı. Altın veya dövizde tutuyordu. Hem altın ve dövizin değer kazanması hem de biriken para ile önce kendine güzel bir ev yaptırdı sonra da güzel bir araba aldı.

    Yıl 2021 olduğunda hem Ali hem de Veli’nin güzel bir evi ve arabası vardı. Ancak Ali artan enflasyon nedeniyle durumu kötüleşmiş bütün bunların üstüne ev ve araba masrafları binmişti.

    Veli ise ev ve arabanın yanı sıra artık güzel de bir bahçeye sahipti. Kendi ürettiği ürünlerine de enflasyon oranında zam yapabildiği için her sene geliri artıyor ekonomik krizden çok etkilenmiyordu.

    Bu hikayede Ali’nin adını Türkiye, Veli’nin adını Güney Kore olarak değiştirin ve Türkiye’nin nerede hata yaptığını bulun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hikayenin Farklı Versiyonu

      Veli'nin hikayesi şöyle de alabilirdi. Eline geçen parayı verimsiz bir alana yatırır ve para batar. 20 yılın sonunda Ali güzel bir ev ve araba sahibi ama yine ekonomik açıdan sıkıntılı. Veli yine barakada oturuyor ve durumu eskisinden de kötü.

      Sil
    2. Hikayenin farklı versiyonu

      Veli, spor yapmış kaslarını güçlendirmiş, bir yerden de tabanca yapmayı öğrenmiş, eski bozuk tabancalarını da tamir edip kullanıma hazır hale getirmiş. Ali de mahalleye esip gürleyen muhtar olmuş. Ali tabi gücün getirdiği güvenle sağa sola pavyonlara da para yedirmiş biraz, yedirdiği parayı mahalleli ile hanımın altınlarından karşılamış. Sonra Veli bunu öğrenmiş, Ali'yi sıkıştırmaya başlamış, bana para vermezsen bildiklerimi eve, mahalleye anlatırım diye. Veli güçlü, Velinin tabancası var, Ali de mecburen biraz biraz Veli'ye de yedirmeye başlamış. Veli'yi siz Rusya yapın, Ali nin kim olduğuna gerek yok.

      Sil
  21. büyümez hocam büyümez.

    YanıtlaSil
  22. Hocam merkez bankası hala nasıl swap bulabiliyor? Siyasi olduğu bir gerçek ancak bu kadar borcu ve riski olan bir ülkeye para emanet etmek sadece siyasi sebeplerle mi oluyor?
    Swap yaparken bir faiz söz konusu oluyor mu mesela ben bilmiyorum? Oluyorsa yüksek bir oranda oluyordur ama o zaman direkt borç alınabilir. Swap sırasında bizim verdiğimiz TL zamanla dolar karşısında değer kaybettiği zaman bunun zararını kim ödüyor?

    Anlayacağınız swap konusunda kafam baya karışık. Aydınlatabilirseniz sevinirim.:)

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şimdilik işe yarıyor görünseler de, MB'nin swapları aslında çerez parası bile etmez...

      Sil
    2. MB ile Swap yapan ülkelere baktığınızda, ağızlarının suyu aka aka swap yaptıklarına emin olabilirsiniz.

      Türkiye ile yapılan swaplar politik swaplardır. TR ile İngiltere, Almanya, Rusya, Fransa, Çin, Japonya vs büyük ülkeler swap yapmaz, yapamazlar. Onların sisteminde, politik kazançları dış işleri ve ekonomi bakanları yapmıştır. Düzenlerini oturtmuşlardır. Swap ile ek bir kazançları olmaz.

      Katar, BAE, Suudi Arabistan, Mısır, İran TR ile swap yapabilir. Dış işleri anlamında küçük ülkeler, TR gibi yağlı büyük ineği yakalamışlar, sağmadan bırakmazlar. Para ile bölgesel politik ve ticari kazanç alırlar. TR da askeri, bölgesel güç üstünlüğü ile onların kaynaklarından faydalanır. Türk hükümetinin bu kaynakları nasıl kullandığı ayrı bir tartışma konusudur.

      Atıyorum, Katar ve BAE nin havayolları yatırımları var, swap parası iade edilmez ise THY ve hatları onlara ek kazançtır. Banka yatırımları olan Kuveyt var mesela. Ziraat, halk veya büyük bir kamu bankası için swap yapabilir. Düşünsene Kuveyt Türk'ün Ziraat bankasını aldığını? Kuveytin Ortadoğu bankacılık payını artıran bir gelişme olur.

      Yani Swap anlaşmaları bir nevi yatırımdır onlar gözüyle, artık günün sonunda ne denk gelir bilinmez. Banka olur, arsa olur, THY gibi bir şirket olur, askeri techizat üretimi olur, tarım yatırımı olur, liman olur, havalanı işletmesi olur, demiryolu karayolu işletmeciliği olur... Olur da olur...

      Türkiye ile böyle büyük ticari ilişkiye girmek o küçük ülkeler için de iyidir, sonraki yıllarda TR dış işleri karar alırken, onların da masada sözü olur.

      Swap onlar için bulunmaz nimettir. Unutmayın, TR dediğiniz ülke, Suudi Arabistan ve İran'ın ardından tüm Ortadoğunun en büyük üçüncü ekonomisidir. Yakın zamanda 1. ekonomi iken, yapılan hatalar ile 3. sıraya düştü, bu büyük bir motorun durması ile ortaya çıkan ciddi bir kaynak ihtiyacı demek.

      Şöyle de düşünün, ne Dubai, ne Katar turist alamıyor. Onlar için swaplar, azalan turizm gelirlerinin uzun vadeli ikamesi iken TR için azalan turizm geliri yüzünden oluşan kısa vadeli döviz ihtiyacını kapatmak demek.

      Bilmem anlatabildim mi?

      Sil
    3. İthal ikamesi gibi bir şeyiz biz :)

      Sil
  23. Hocam öncelikle emeğinize sağlık,

    büyüme hikayesinde şu da var: mesela bir ülkedeki bütün camların bir anda kırıldığını düşünelim. sonrasında camcılık sektörü büyüme patlaması yaşar ve bu gayrisafi milli hasılaya ciddi katkı verir. ancak verimli bir büyüme değildir. bu örnekten yola çıkarsak; pandemi nedeniyle kapanan binlerce işyerinin yerini alan büyük firmaların katkısıyla büyüyen bir ekonomi de ne kadar büyümüştür tartışılır. işsizlik az deniyor mesela..etrafıma bakıyorum herkes kuryelik yapıyor. araç satışları kuryeler sayesinde iyi görünüyor vs..hani katma değermiş, inovasyonmuş filan deniyor ama, sizin de üstü kapalı değindiğiniz gibi neoliberal küresel ekonomi, gelinen noktada koskoca bir yanılsama aslında...

    xyz..

    YanıtlaSil
  24. Popülist politikacılar olduğu sürece ne yazık ki tüketim yoluyla büyümeye devam edeceğiz. İnsanlar bir şeylere kolay sahip olabildiği, rahat yaşayabildiği dönemlerde mevcut iktidarı değiştirmemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ak Parti'nin Ali Babacan'lı yıllarına baktığımızda bunu rahatlıkla anlarız. Orta kesim gayrimenkul aldı, arabasını aldı, çocuğunu özel okula yazdırdı, yurtdışına tatile gitti... Yani tükettikçe tüketti ve mutlu oldu. Ak Parti'yi iktidardan indirmeye yanaşmadı. Üretmemiz lazım sözlerine aldırış etmedi. Ne zamanki yukarıdaki imkanlar yok oldu, o zaman başladı anketler aşağıya gitmeye.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Muhalefet Avrupadan uzun vadeli para bulursa, orta üst direk ile zengin kesim Reyizi anında satar.

      İki Avrupa lafı, üç AB üyelik süreci lafı, dört beş hukuk mukuk eğitim reformu dedin miydi orta direk de iş - aş deyip muhalefete geçer.

      Zengin kesim olası yeni hükümete daha iyi yanaşmak, olası yeni hükümetten daha çok para koparabilmek için reyiz de iyice batsın-çıkamasın diye, yatırımları da keser, düşük gelirlileri işten çıkarır, o zaman aç kalan çomarlar da reizi satar.

      Geriye reyizin elinde en azılı çomarlar kalır, onların da sayısı yüzde 10u bulmaz. Onları da reiz alsın emri hak vuku bulana kadar tepe tepe kullansın.

      Yeni hükümet, reyizin yandaşlarına uyduruk bi kaç dava açar, günün bazı yandaşlarının bi işe yaramaz malına mülküne el koyar, reyizin çantacılarının çantalarını toplar(ki reiz de vaktinde demirel ve özalın çantacılarının çantasını topladıydı). Ahali hortum kesildi diye mutlu olur.

      İşte Türk siyaseti. Arada olaylar filan olur, toplumsal meseleler filan derken zaman akar geçer.

      Sil
  25. Hocam, bu arada farkında olmadınız, Maliye Bakanlığı da yapmışsınız. Hayırlı olsun diyeyim.

    Ctesi iktidar partisi ilçe yönetiminde de görevli bir tanıdıkla görüştüm, isminizi anınca, şunu dedi :

    "Mahfi Eğilmez gibileri dinlemeyin, adam MB başkanı olduğunda 94 krizi, maliye bakanı olduğunda 2001 krizini yaşadık. "

    Adamı uyardım, iki görevi de yapmadı dedim, çok da pişkinler hocam, ne bileyim ben işte öyle bir şeyler yapmış zamanında deyiverdi.

    Milletin aksine böyle mallara gülemiyorum, yönetime aday insanlar bunlar. Akılları havada gezen tipler, bunlara koyun bile emanet edilmez, millet ülkeyi vermiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Toplumun büyük çoğunluğu googleda bile araştırma yapmadan inandığı kişiden duyduğu her şeyi doğru sanıyor. Ne yazık ki bu tipleri eğitmek de mümkün değil.

      Sil
    2. Hocam, ümmetin kafa karışık, bir kısmı sizi Maliye bakanı, bir kısmı MB başkanı zannediyor. 2si birden zannedeni ilk kez okudum, bu da iyiymiş.

      Şu sıralar sizi unutmuşlardır, onların derdi, Kanal İstanbul etrafından arsa, bina satmak. CB bir izin mi çıkarmış ne yapmış, çok mutlular.

      Sil
  26. Sanayi sektöründe gelişmeden hizmetler sektörüne atıldık. Ve küçük bir kriz olunca reel üretim olmadığı için TC ekonomisi çok çabuk kırılgan olabiliyor diyebilirmiyiz hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TC ekonomisi sanayide gelişemez ki, yapabileceği en iyi hamle hizmet sektörüne yoğunlaşmaktı.

      Ülkede sanayi altyapısı yok.

      Altyapı derken, hiç sanayisi gelişmiş ülke gördünüz mü bilmiyorum. Ben gördüm. Hem de bir kaç tane.

      Fabrika bölgelerinde üretilen ürünler, konteynır da fabrika arsalarının dibinden geçen trenlere yüklenip, yüzlerce vagonluk trenlerle limanlara gidiyor, limanda gemi, başka tren, kamyon veya kargo uçaklarına yükleniyor. Deniz, kara, hava ve tren hepsi bir arada. Ben Türkiyede 3 ünün yanyana olduğu bir yer bilmiyorum, siz biliyor musunuz? Binlerce konteynırlık üretimin ordan oraya taşınması TR firmalarına ne kadar lojistik maliyeti yükler biliyor musunuz? Türkiyede gördüklerim, üretilen malların tırlar ile AB ye, limana veya iç pazara gitmesi.

      Fabrikaların etrafında çalışanlar için kurulmuş şehirler? Şehirlerin üretim yapısına uygun dizaynı?

      Hele de İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde çalışanların ulaşım sorunları nedir? 9 saatlik mesai için insanlar 3 saat yolda geçiriyor, böyle büyük verimsizlik olur mu? İstanbul şartlarında ne üretirseniz üretin, dünya ile asla ve asla işçisi çok ucuz değilse veya teknolojisi yüksek değilse rekabet edemez.

      Hizmet sektöründe ulaşım deyip geçmeyin. Bir öğretmen, yazılım uzmanı, doktor, mühendis ve akademisyenin çalışmak için günde 3 saatini yolda heba etmesi, başka ülkelerdeki rakiplerinden daha çok yorulması, daha az yeni gelişmeler için zamanını vermesi, bilgisinin eskimesi demektir.

      Tarıma ne demeli? Çoğu tarım ülkesinde, devlet ve kooperatifler çiftçiye üretim öncesi nakit destek verir. Çiftçi fatura karşılığı ürünleri nakden alır. Üretim sonrası mahsuplaşır devletle. Türkiyede geçen senenin üretiminin kuş kadar kalmış desteği bu sene yeni verilmiş. Tarım desteklerinde sadece nakit değil, çiftçinin toprağının analiz edilmesi, uygun gübre ve ürün miktarının belirlenmesi, sulama sistemi belirlenmesi, bitkilerin büyürken kontrolü, zararlıların tesbiti vs bir sürü verimi artıran yan hizmete ne demeli? Yeterince ziraat mühendisi var mı sahada? Onlara iş imkanı veren kurum var mı? Her bölgeye düzgün yayılmış mı?

      Türkiyede dünya ile rekabet edebilir üretim yaparım diyene ancak gülerim. Burada, bu altyapıda üretim olmaz. Ucuz taşeron olur, montaj sanayi olur.

      Sil
  27. Evet hocam haklısınız ama bunun temeline indiğimizde entelektüel kitlenin de geçmişte toplumdan uzaklaştığını söyleyebiliriz. Diğer bir ifadeyle toplumun çoğunluğu iktidarın söylemlerini kendilerine daha yakın buldular, yaptıklarını daha doğru kabul ettiler - her ne kadar bu rasyonel bir davranış olmasa da. Sonuç olarak toplum 2001 krizinden 2008'e kadar toparlanan bir Türkiye, 2008 den bu güne dışarıdan gelen bollaşan para ile büyüyen bir Türkiye gördü...şimdi sistemde sarsıntılar başlayınca sorgulamaya, ne olduğunu anlamaya çalışıyor ki bence uzun yıllar bollaşan para ile artan kredi olanakları şu ana kadar tüketim odaklı büyümemiz, herkesin bundan küçük de olsa pay alması ( bu hükümet içinde ülke zenginliklerinin de satılması beraberinde sürekli bir artan gelir -tüketim vergileri- fırsatıydı ).
    Şimdi asıl soru şu: bu borçlarımızın geri dönüşü beraberinde önümüzdeki dönemde para daha kıymetli bir hal alacak mı? (Keza hükümet artık son yirmi yıldaki gibi gelir akışı elde edemeyecek), Bir likidite sıkıntısı bekliyor mu bizleri? Keza ülke borçla (=tüketerek) büyüdü ve çok yüksek borçluluktan dolayı bir finansal krize doğru mu ilerliyoruz? Buradaki ekonomik senaryo ne olabilir sizce?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sn Ünel,

      Yorumunuza izninizle ek yapıyorum.

      Sermaye sahibi entel kitle, AKP yi finansal olarak desteklemiştir. AKP başkanı meydanlarda etiler, bağdat caddesi, nişantaşı, şişli, beşiktaş insanlarını farklılaştırırken, o yörelerin insanları evlerini kat karşılığı iktidarın mütahit çetelerine vererek iktidarı finanse ettiler.

      AKP, eğitimsiz yığınlara politika üretirken, çalışan insanın hakkını azaltırken, orta büyük kobi, atelye, büyük firma sahibi entel kesimler iktidara hep destek verdiler.

      Lafa gelince enteller Akpye karşıydı, Akp de bu kesime. Sermaye sahibi entel kesim her zaman Akp ile ortak hareket etmiştir.

      İspat mı buyurun: Sevgili ! Rahmi Koç, Sn Cumhurbaşkanını dünya basınına överken.
      https://www.youtube.com/watch?v=JQh7_vDSuSU

      İspat mı buyurun: Sevgili! Güler Sabancı , Sn Cumhurbaşkanının damadını överken.
      https://www.youtube.com/watch?v=fuGfdm01QFs

      Bunları ben mi uydurdum ? Türk siyaseti dediğiniz kurum tamamen ama tamamen dizayndır. İçinde halkın zerresi yoktur.

      Yazmayacaktım yazmayacaktım, bir ay yazmadım, yorumunuzu görünce okuyuculara anekdot olsun diye dayanamadım yazdım.

      LLtQM9Ia8V32H1QV

      Sil
  28. Sayın Hocam, ilk polisiye romanızı zevkle okudum. Teşekkürler. Bir konu cevap bekliyor. Murat Bey, inceleme için İstanbul'a uçakla gidiyor. Bilet gidiş-dönüş alınıyor. Anlatım bu şekilde. Fakat Ankara'ya otomobille dönüyor. (Inferis,sayfa 90) Saygıyla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim.
      Araba kiraladığınız yazmamışım, haklısınız. Dikkatinize hayran oldum. Sevgiler.

      Sil
    2. Kitap yazmak özel bir yetenektir. Yaratıcılık gerektirir. Uzun yılların yazma deneyimini gerektirir.

      Sizin yakaladığınız ayrıntı gibi ayrıntıları yakalamak, grameri düzenlemek, sayfa olay akışının okunma sürelerini düzenlemek, konu uzunluklarını belirlemek, cümle hatalarını bulmak, hataları düzeltmek, kelimeleri organize etmek daha farklı bir yetenektir. Bu da analitik ve yapısal düşünmeyi gerektirir. Kitabı matematik bir yaklaşımla incelemeyi gerektirir.

      Bu iki yeteneğin aynı insanda bulunması zordur. Bu sebeple editörler vardır, yazarların yaratıcılıklarını, gerçek düzlemde değerlendirir. Otomobilin o detayını editör yakalar, trene binen kahramanın bileti hangi cepteydi sağ mı sol mu? Editörün işidir.

      Bir dostum var. Bir kaç yazımı gördü, yakaladığım detayları çok beğendi. Kendisi yazar. Her sene bazında kaç milyon kelime, kaç yüz makale, kaç kitap yazdığına, kullandığı kelimelere, kullandığı kalıplara kadar yazılım ile kontrol eder, makale başına kazancını vs hesaplar. Çok okunan biridir. 70 bin üzerinde makalesinin takipçisi vardır, milyonlarca okuyanı. 20+ yıldır yazar. Yazının teknik inceliklerin bana o öğretti. Yazdığım dil anadilim Türkçe'den farklı olunca yaratıcı kısma odaklanıyorum, o da yaratıcı kısma odaklanıyor.

      Yazısını editörü düzenler, karşılıklı bir onay sonrasında yayınlar. Asla ve asla editör tarafına girmez, editörlüğün nasıl olduğunu bilmesine rağmen girmez. Ona da 15 yıl kadar önce çok satanların pirlerinden Stephen King salık vermiş. Editöryal kısma vereceği zamanını kendi yeteneğini daha da geliştirmek için kullanır. Bana öğüt verir, bitirişlerimi sevmez, daha çok çalışmamı ister.

      Ben de hal böyle olunca, teknik yazılar yazarım. Meslek tekniğimdeki yeniliği, bilgiyi okuyucuya aktarır, dil becerisinin noksanlarını kapatırım. Yazmak günlük bir iştir, her gün yazmak gerekir.

      Mahfi bey dışında türkçe yazar okumam, başkasını okumak sıkıcı gelir. Artık yaşamadığım Türkiyenin günlük sıkıntılarını okumak da ilgi alanım dışında olduğu için zor gelir. Yoğun çalışma hayatında zamanımı yer. Aziz Nesin yaşasaydı onun yazılarını okurdum. Mahfi beyin anlatım tarzı, blog ve sosyal medya da okuyucuları ile iletişimi çok öğreticidir.

      Bir de zaman kıtlığında hızlı yazmak, on parmak yazmak var. F klavyede yazarım, türkçe 160 kelime/dk, yabancı dilde 155 kelime/dk ortalamamdır. Çok bildiğim cümle kalıplarında 200 vurduğum olur. Eller de düşünce hızında çalışmalıdır.

      8zvfvPE9a51Z97vk

      Sil
  29. Döviz fiyatları duruldu, diğerleri de yakında yoluna girer, biraz zaman alır böyle işler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Döviz fiyatları kendiliğinden mi duruldu yoksa milyarlarca dolarlık döviz satıp TL hesaplara kur koruması tanındığı için mi? İlki doğruysa dediğiniz gibi diğerleri de yakında durulur, ikincisi doğruysa o zaman diğerleri yoluna girmeyebilir.

      Sil
    2. Hocam, önden yüklemeli devalüasyon yaptılar. Baktılar millet döviz fiyatları kuruş kuruş 8-9 tl arasında oynarken hop oturup hop kalkıyor, gösterdiler 18i, 13 e razı ettiler. 13 bile aşırı yüksek.
      Yüksek olduğu için o seviyede tutmak hükümete kolay.

      Orada tutarlar bir yıl, millet alışır bak ne güzel istikrar geldi der. Ardından bi 17-18 e çakarsın, orda da tutarsın 6-7 ay seçimlere kadar, kimse dolar konuşmaz.

      Millet 3 ay önce 8 olduğunu unutur hocam. 13 lerde duruyor der sevinir.

      Sil
  30. Ne tukettiginize bagli. Tuketirken enflasyon yaratip yaratmaminaza bagli. Neyi referans alarak tukettiginize bagli Cari denge yaratip yaratmamaniza bagli.

    Aslinabakarsaniz Euro Bolgesi2015-2020 arasinda bunu guzel basardi. Bir yandan parasal tesviklerle parabasarkan enflasyon yaratmadi hatta deflasyon bandinda durdu.Yani enflasyon yaratmadan kendi parasi olan Euroyu referans alarak buyudu. Dahasi hem totalde hem ortalamada hem de tek tek ulkeler bazinda cari fazla vererek buyudu. Kisaca enflasyon yaratmadan cari dengeyi buyuterek kendi parasini referans alarak buyudu.
    Turkiyeye gelince Turkiye yabanci paralari kaynagi borcureferansaliyor ona gore TL bazinda parasal genisleme yapiyor enflasyon yaratiyor yarattigi enflasyon sisme yapip buyumeye katki sagladigi anda cari acik patliyor. Kisaca ise yaramayan bir parasal mekanizma hayali ile yoladevam ediyor.

    YanıtlaSil
  31. Hocam "Bütün ekonomik büyümelerin altında tüketim artışı yatar. O nedenle tüketime dayalı büyüme sözü pek doğru değildir." ardışık bu iki cümle birbiri ile çelişmiyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her büyüme tüketime bağlı olduğuna göre tüketime bağlı büyüme sözü doğru değildir. Çünkü tüketime bağlı olmayan büyüme yoktur.

      Sil
    2. Sanırım bu cümlede insanların kafasını karıştıran stoklar oldu. Adam üretir depoya koyar satmaz. Konut üretir hemen satılmaz. Tüketim olmamasına rağmen büyüme olur. Ama Hocamızın demek istediği tüketime konu olmayacak hiçbir şey üretilmez. Belki kamu hizmetleri. Savaş çıkmasa da 400 bin kişilik ordu beslemek.

      Sil
    3. Depoya tercihi olduğu için koyuyor. Satmak istediğinde alıcı bulabiliyor yani. Satamadığı için depoya koysaydı zaten fiyat düşerdi.

      Sil
  32. Mahfi bey hane ekonomisiyle devlet ekonomisi aynı mantiklami yönetilir. Devlet dışarıdan kredi alıyor. Harcamayı dikkatli yapmazsa vade sonu krediyi ödeyemiyor. Hanelerde devletin sunduğu kredi imkânlarını tasarruf yerine tuketimemi harcadı. 2022 yılında herkes borçlu edindiğimiz alışkanlıklarımızdan vazgeçemiyoruz diğer taraftan kriz var

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benzerlikler var ama arada iki büyük fark bulunuyor: Bireyler ve şirketler vergi alamazlar ve para basamazlar.

      Sil
  33. Hocam merhaba. TCMB'nin KKM hesabı kapsamında dövizden TL ye dönüldüğünde bu dövizler bankalar tarafından TCMB'ye yatırılmak zorunda mı? Ben zorunda değil diye biliyorum. Ama Uğur Gürses geçen yazısında şöyle yazmış: "Cumhurbaşkanı'nın açıklamasına dönelim; 25 Ocak günü itibariyle KKM hesaplarının bakiyesi 15 milyar dolar ediyor. Bunun 4.3 milyar dolarlık kısmı ise döviz hesaplarından geçişlerden olmuş. Bunun anlamı şu; 4.3 milyar doların Merkez Bankası'na getirilip satılmış olduğudur."
    Teşekkürler.



    YanıtlaSil
  34. hocam ben size katılmıyorum çünkü boş zaman ve tatillerin olması gerekliliğini İLO, UNDP gibi uluslararası kuruluşlar her daim tekrarlamaktadır. Çünkü beşeri sermayenin artan performansının başlıça etmenlerinden biri de boş zaman ve tatillerin gerektiği kadar olmasıdır.Bilindiği üzere tersine dönen emek arz eğrisinde işçi belli bir süre sonra gelir etkisi nedeniyle boş zamanı çalışmaya tercih edecektir çünkü fayda-maliyet analizi yapacak ve kendi rasyonalitesini belirleyecektir.Esas olanın boş tatil sürelerinden ziyade performans değerlendirmesi ve yeterlilik sınavları olması gerektiğini düşünüyorum. Kamuda kadro açılan uzmanlık ve müfettişiklikte uygulunan yeterlilik ve performans değerlendirmelerinin diğer meslekler için de uygulanmalıdır. Elbetteki bir öğretmenin haddinden fazla tatil yapmasını doğru bulmuyorum ancak kamuda çalışan kesimin yıllık 20 gün izin ve dini,milli bayramlarının anayasal hakları olduğu kanısındayım.Bu uygulamalar Baltık, iskandinav ve Avrupa ülkelerinde de bu şekildedir. Esas olan nitelikten ziyade niceliktir dolayısıyla sürekli kolluk kuvveti alıp üretime dayalı olmayan programlar yerine iibf, mühendislik gibi teknik ilimler ve hukuk,iktisat,maliye gibi dersleri görmüş ve kpssden yüksek puan alanlar gençlerin istihdamına yönelik bölgesel teşviklerin ve kalkınma planlarının uygulanması gerektiği kanısındayım.

    YanıtlaSil
  35. Sevgili hocam ulkemizin buyumesi ozellikle 2001 krizi sonrasi tarim ulkesi olmaktan cikip , sanayi ulkesi ve hizmetler acisindan rekabet edebilecek duzeye gelmeden ,dunyadaki bolca basilan para ile olan plansiz sehirlesme buyumesi degil midir? ulkenin % kaci tatile gidip luks alisveris yapabilmektedir.bizim hikayrmi, daha sehirde ev ve sonunda is olmayan universite ve bu sehirlere yapilan yol hastane gibi altyapi yatirimlari buyumesi degil mi? bunun da nedeni en son yikilan imparatorluk olmamiz ve insanimizin malesef 1900 lara hatta 1950 lere okuma yazma bilmeden girmesi degil midir? bizim icin herkesin soyledigi uretim ile buyume treni kacmistir diye dusunuyorum cunku bu sanki hic okumadan ve calismadan 30 yasina kadar koyde kalmis gelmis bi gencin durumu degil midir ulkenin genel durumu? bizim uretim gelisim gibi konular icin para iktisat degil sosyolik olarak kitlenmis durumdayiz diye dusunuyorum.bu dugum cozulmez:)

    YanıtlaSil
  36. Peki hocam, devletler kredi almak yerine para bassa ne değişir?
    Zaten enflasyon yapıyorlar, üstüne kredi alarak vergi verenlerden toplanan vergiyi kredi faizi ödeyerek küçültüyorlar. Direk para bassınlar, kredi olarak topladıkları para da piyasada kalır, devletin gelir-gider hesabını gören piyasa oyuncuları ellerindeki parayı ona göre yönlendirirler.

    Yani demek istediğim, Hazine bankacılık sistemi ile piyasadan kredi ile borç alacağına, MB'na kağıt versin, karşılığında 0 faizli para alsın. MB hesabında bulunan hazine kağıtları ne kadar para basıldığının göstergesi olur.

    Bankalar MB dan yine piyasa kredilerine göre piyasa işlemlerini yaparlar. Hazine mekanizması kredi piyasasından tamamen çekilir. 0 faiz piyasa koşulları dışında ancak ve ancak hazinenin imtiyazı olur.

    Ak koyun, kara koyun belli olur.

    Bu durumda ne değişir?

    YanıtlaSil
  37. Bir Küçük Yasincik3 Şubat 2022 11:23

    Mahfi Hocam , yazınız için çok teşekkür ederim. Uzunca bir süredir yazdığınız blogları okuyorum ve sadece bu bile bana çok şey kattı. Bunun için oldukça memnunum. Size bir soru sormak istiyorum, acaba herkesin alınan bu yanlış kararları eleştirdiği dönemde siz bir şekilde karar merci olsaydınız ne gibi politikalar yürütürdünüz ? Bununla ilgili bir yazınız varsa eğer lütfen ismini paylaşın. Şimdiden yanıtınız için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  38. Hocam bir sorum olacaktı. İnsanlar neden TÜİK'in açıkladığı verileri kullanıyor da ENAG'ın adı bile geçmiyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahalinin bi kısmı 4 harflilerden bıktı,
      Diğer bir kısmı 3 harfliden, 4 harfliye çıkamadı,
      Başka bir kısmının beyin kapasitesi 3 harfli RTE den fazlasını kaldırmıyor.

      Basıncılar da enag deyince, 5 harflilerden -hukuk, yargı- dava yiyor.
      Ortam karışık arkadaşım.

      Sil
  39. Hocam konu dışı fakat şu tuik'in enflasyon sepetindeki konutun ağırlığını düşürmesi bana çok yanlış geldi, sizce?
    1) 2021 elektrik fiyatlarına zam yapmayıp yılbaşında çok büyük zam yapıldığında siz 2021 harcanan elektrik maliyetini düşük görürsünüz fakat buna göre asıl zammın etkilediği, yani ağırlığın artacağı 2022 de ağırlığı düşürürseniz enflasyonu yani elektriğin etkisini yanlış ölçmüş olursunuz. Geçmis yılın düşük fiyattan kaynaklanan duşuk ağırlığı yanlış zamanda yani yüksek ağırlığın olacağı yıl uygulanmış olur.
    2) Kiralar yasa gereği 12 aylık ortalmama enflasyona göre artırıldığı için (12 aylık ortalama enflasyon manşeti belirli bir zaman gecikmesiyle takip edeceğinden) geçen yılın kira seviesine göre ağırlığı azaltılmış oluyor. Asıl kiraların artacağı yıl ağırlığı düşük girildiği için yine yanlış hesaplanıyor.
    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Az pinpon topu çok Tüik başkanı kurtarır. Eskiler boşuna pinpon topu koymuyordu sepet içine, sorarsan Hülya Avşar tenis reklamı yaptı millet top aldı derlerdi. Hülya tenisi bıraktı, millet topu bıraktı, sepetten çıkardık derler olur biter.

      1. Tüik şerbetlidir bu konularda. Elektrik fiyatı arttığı için millet karanlıkta oturdu, elektrikli cihaz çalıştırmadı, elektriğin aylık gelir harcamasındaki payını tüketici düşürdü, bizler de ağırlığını düşürdük, derler. Ölçüm hatamız yoktur derler, işi bitirirler.

      Ferman padişahın dağlar bizimdir demişler zamanında. Yasaya göre 12 aylık ortalama enflasyona göre artış yapılır, ancak o dağlara kurulan evlerin sahipleri yıllık kira sözleşmesi ile evleri kiraya verir, sözleşmenin 10. ayı sonunda kiracıya buyrulur çıkıyor musun kalıyor musun? Kalıyorsa yeni kira sözleşmesi, yoksa güle güle. Ahalimiz de bu yıl evlerinden çıktı, üç-dört arkadaş, ikişer aile aynı dairede kiraya çıkmaya başladılar, kira gideri ortalamadan düştü derler, olayı bağlarlar.

      Sil
  40. Hocam merkez bankaları faiz arttırımına gittiği zaman halihazırda verilmiş olan kredilerdeki faiz oranı değişiyor mu?
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değişmiyor ama zaten Merkez Bankası'nın en uzun vadeli kredisi bir haftalık.

      Sil
  41. Her ne kadar yönetimi suçluyorsam da Türkiye ile benzer kaderdeki ülkelere baktığımda maalesef durumun daha da kötü ve kadersel bir gerçek olduğunu görüyorum.

    Maalesef fakir ülke olmak kaderdir. Yıllardır fakir ülkeyiz. Hala fakir ülkeyiz. Sürekli gelişiyoruz sözde. Ama yine fakir ülkeyiz.

    Gerçek olan bir şey var ki o da Türkiyenin asla müreffeh bir ülke haline gelemeyeceğidir.
    Yüksek teknolojili ihracat yapalım deyince yapılmıyor maalesef. Oecd hiç iyi şeyler söylemiyor.
    12.sınıfa gelip çarpa bölme yapamayan öğrenciler var. Bunlar acı gerçekler.

    Eğitim ÖNCE aileden başlıyor arkadaşlar. AİLENİN VEREMEDİĞİ EĞİTİMİ AHLAKI okuldaki öğretmenler hiç veremez.

    Türkiyenin zeka ortalaması belli. Bu çocukları yetiştiren ailelerin zeka seviyesi de... Hala Türkiyede gelecek olduğunu düşünen var mı?

    Akıllı olan ülkeyi terk etsin arkadaşlar. Gelecekteki hükümetler de bu işin altından kalkamayacaklar.
    Görünen köy kılavuz istemez...

    YanıtlaSil
  42. Mahfi hocam, kırıldım size, taa Çinden oluklu atasözü döşemişsiniz hükümete twitterda, yerli ve milli o kadar sözümüz varken.
    Dere akarken testiyi doldur mu dersin, kazak abdaldan eşşeği saldım çayıra hoplaya karnın doyura mı dersin...
    Ben sizden Hitit atasözü beklerdim naçizane.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazdığınız atasözleri tam olarak Çin Atasözüyle aynı anlamda değil.

      Sil
  43. Mahfi bey önemli bir sorum var.

    Son yıllarda, genel olarak bilimde özelde ise iktisatta, bilimdeki gelişmeler & yenilikler üzerine geleceğe projeksiyon tutabilmek amaçlı yazılar yazmak yerine; tam tersine, bilimi savunur hâle geldiğinizin, sanki en başa dönüp bilimi inkâr edenlere yönelik bir çabaya girdiğinizin farkında mısınız?

    Bu inkâr hep vardı ama son yıllarda (özellikle Rahip Brunson kriziyle beraber) inkârın dozu artarak devam ediyor, dikkatinizi çekiyor mu?

    Not: Kahramanlıktan bahsetmiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sn Adsız 2247;

      Şimdi seviye vardır, 0 dan başlar yukarı doğru derecelendirilir.
      Bir de çukur vardır, çukurdakine 0 ın üstünü anlatmanın anlamı yoktur,
      çukurdakini 0 seviyesine çekmek lazım, çukurun çıkışını göstermek lazım.

      Önce çukurdaki çıksın, sonra iktisattaki gelişmeler, yeni akımlar üzerine gelecek projeksiyonları yazılır. Çukurun dibindeki çamurda debelenen tepeyi bilmez, tepeye çıkmayı bilmez, tepeye çıkma çabasını bilmez. Ona çukurdan çıkmayı anlatmak gerek.

      Ben hocanın yazılarından böyle bir izlenim alıyorum. Hoca belki farkındadır, belki farkında değildir, bulunulan ortam yazıyı şekillendiriyor. Bir de geniş bir kitleye yazıyı aktarabilmek çabası var, geniş kitlenin anlayacağı dil ile yazmanın zorlukları da ayrı bir kısıt.

      Sil
    2. Haklısınız. Çünkü ne yazık ki bilimi anlatmadan bilimsel yazılar yazmak pek bir şey ifade etmiyor.

      Sil
  44. Hocam merhaba. TCMB'nin KKM hesabı kapsamında dövizden TL ye dönüldüğünde bu dövizler bankalar tarafından TCMB'ye yatırılmak zorunda mı? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Net bir ifade yok sanırım ya da ben göremedim ama işin mantığı gereği öyle olması gerekiyor.

      Sil
  45. Hocam, uzun tatiller konusundaki görüşlerinize katılmıyorum. Türkiye'de çalışma saatleri aşırı uzun ve trafikte çok fazla vakit harcıyoruz. O uzun dediğiniz tatiller olmasa yaşadığımızı anlamayacağız. Dünyada birçok ülke çalışma saatlerinde kısaltmaya gidiyor ve onların tatil sürelerinin de çok kısa olduğunu sanmıyorum çünkü çalışan motivasyonuna önem veriyorlar. Bana kalırsa sorun tatiller ve çalışma saatlerinde değil, sorun verimsizlikte.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizdeki kadar uzun (özellikle Cumayı da katıp hafta sonunu denk getiren) tatil var mı bilmiyorum.

      Sil
  46. Doğru ama TL dolar karşısında değer kaybettikçe hisseler ucuzluyor, onu kastediyorlar.

    YanıtlaSil
  47. Hocam Merhaba, Özel Bütçeli bir kamu kurumunda 5018 sayılı kanunun geçici 5. inci maddesine istinaden Muhasebe Yetkilisi görevini yürütmekteyim. Kadrom Bilgisayar İşletmeni. Muhasebe Yetkililiği bir görev olduğu için Kadro unvanım ne ise onun üzerinden maaş almaktayım. Aldığım sorumluluk ve iş yükünün mali ve sosyal karşılığını alamamak beni üzüyor. Bu unvan ile Muhasebe Yetkilisi Sertifikasını da alamıyorum. Bu yüzden hem Muhasebeye olan ilgi ve alakam hem mali ve sosyal haklarının iyi olması sebebiyle, hem de kurumsal ve disiplinli yapısı nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanlığı A grubu kadrolardan birine geçmek istiyorum. Bunun için sınava da girmem gerekiyor bunu da biliyorum. Hazine Maliye Bakanlığı kadroları ve iş tanımları hakkında pek bilgim yok. Yaptığım araştırmalarda eski kadroların tek çatı altında birleştirildiğini gördüm ama yakın bir tarihte Muhasebat Stajyerliği ve Muhasebe Denetmeni Kadrolarının tekrar ihdas edildiğini gördüm. Öte Yandan Muhasebe Uzmanı ve Milli Emlak Uzmanı kadrolarının birleştirildiği Defterdarlık Uzmanlığı kadrosu var. Sizce mesleki gelişim ve ileride oluşabilecek kariyer fırsatları için hangisi daha uygun duruyor? Denetim mi daha avantajlı yoksa Uzmanlık mı? Yine aynı amaçlarla Merkez Teşkilatı mı daha iyi olur yoksa Taşra mı? Sizce Muhasebe Bilgimi derinleştirmek için hangi kitaplara bakmalıyım? Ve hocam sizce iyi bir Muhasebe Yetkilisi neleri iyi bilmelidir? Teşekkür ederim hocam.

    YanıtlaSil
  48. Hocam yazıdan bağımsız olarak soruyorum. Pierre Joseph Proudhon' un ortaya attığı devletin hiçbir şekilde müdahale etmediği ve kâr, kira , faiz unsurlarından arındırılmış bir serbest piyasa ekonomisi uygulanabilir mi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sn Altuğ,
      Öyle bir serbest piyasa ekonomisi uygulanamaz.
      Devleti ortadan kaldırdığınızda localar, dernekler, oligopol şirketler arasındaki anlaşmalar piyasaya yön vermeye başlar. Tekelleşmeye ve feodalleşmeye doğru giden bir adım olur. Devletin varlığı sistemi bir süre sonra vatandaşların vergileri karşılığında stabilize ediyor.

      Sil
  49. Hocam düşüncenize, elinize sağlık. Çok güzel anlatmışsınız.

    YanıtlaSil
  50. hocam sorum olcaktı bir ülke kazandığından daha fazlasını harcıyorsa aradaki farkı hangi yollarla kapatmaya çalışır?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi