Savaş Ekonomisi

Rusya’nın, Ukrayna’da kendilerini bağımsız birer devlet olarak ilan eden Donetsk ve Luhansk’ı tanımasıyla doruk noktasına tırmanan uluslararası gerilimin Nato ile Rusya arasında bir savaşa dönüşmesi olasılığı bir anda dünya gündeminin ilk sırasına oturmuş bulunuyor. Her konuda olduğu gibi bu konunun da içinde birçok farklı mesele var. Bunlardan birisi de ekonomilere neler olacağı meselesi.  

Savaş üç türlü tanımlanıyor: (1) İki ya da daha fazla devlet arasında ortaya çıkan ekonomik, siyasal ya da dinsel anlaşmazlıklar nedeniyle, bu devletlerin birbirlerine karşı ordularıyla giriştikleri silahlı mücadele (uluslararası savaş.) (2) Bir ülkenin içinde, farklı grupların, yönetimi ele geçirmek için giriştikleri silahlı mücadele (iç savaş.) (3) İki ya da daha fazla devlet arasında silahlı mücadeleye dönüşmeyen ama her an dönüşebilecekmiş gibi görünen siyasal gerginlik hali (soğuk savaş.)

Küresel sistemde bir devlet bu üç tür savaşın hiçbirinde fiilen yer almasa bile savaş halinden etkileniyor. Bugün konu olan savaş türü şimdilik üçüncü grupta yer alan soğuk savaş türü. Bugünkü görünüm itibarıyla Ukrayna da ABD de Nato da, Rusya’nın Donetsk ve Luhansk’ı bağımsız devletler olarak tanımasına ve onlara destek olmak için oralara asker yollamasına askeri yoldan karşılık vermediler. Şu ana kadar ABD ve Avrupa bir takım hafif ambargo uygulamalarından söz ediyorlar. Rusya, Ukrayna’nın geri kalanı için de işgal girişiminde bulunursa ambargonun ağırlaşacağı ileri sürülüyor. ABD tarafı için pek bir şey söylenemez ama ambargo konusunda Avrupa’nın elinin çok güçlü olduğunu ileri sürmek pek mümkün değil. Avrupa’nın en önemli doğal gaz sağlayıcısı Rusya olduğu için onun da karşı ambargo olarak doğalgazı kesmesi söz konusu olabilir. Böyle bir durumda Rusya’nın doğalgazı satma olanağı azalacağından çok önemli bir gelir kaybıyla karşılaşması kaçınılmaz olacaktır. Bu görünüm zor bir denklemle karşı karşıya olacağımızı ve konunun çok uzayabileceğini gösteriyor. Türkiye, Rusya’nın Donetsk ve Luhansk Cumhuriyetlerini tanıma kararını kabul edilmez bulduğunu ve reddettiğini açıkladı.

Bu gelişmenin şimdilik en belirgin sonucu Nato ülkeleri ve Rusya arasında karşılıklı ambargo uygulamaları ve silahlanma yarışının hızlanması olarak ortaya çıkacak gibi görünüyor. Avrupa, kullandığı doğalgazın yarısını Rusya’dan yarısını da başta Norveç ve Cezayir olmak üzere başka ülkelerden alıyor. Rus doğalgazına en az bağımlı ülkeler İspanya (yüzde 1), Romanya (yüzde 8) ve Belçika (yüzde 14.) Almanya kullandığı doğalgazın yüzde 51’ini Rusya’dan alıyor.

Bu gelişmelerin dünyadaki etkisi altın, gümüş gibi değerli metallerin, ham petrolün ve diğer emtianın fiyatlarının yükselmesi olarak ortaya çıktı. Türkiye’ye etkisi bu sayılan fiyat artışlarına ek olarak bir süredir 13,50 dolayında giden USD/TL kurunun 13,75 düzeyine kadar çıkması olarak görüldü. 

Türkiye’nin, Rusya ile ekonomik ilişkileri oldukça fazla alanı kapsıyor. Türkiye, ihtiyacı olan doğalgazın yüzde 33’ünü Rusya’dan, yüzde 21’ini Azerbaycan’dan, yüzde 17’sini İran’dan, yüzde 13’ünü Cezayir’den, yüzde 4’ünü Nijerya’dan, geri kalanını da diğer ülkelerden alıyor. Doğalgaz ithal edilen kaynakların çeşitlendirilmiş olması Türkiye açısından bir avantaj olsa da Rusya’nın ağırlığı önemli.

Türkiye’ye gelen yabancı turistler içinde Ruslar birinci sırayı alıyor. Covid 19 salgını öncesinde (2019 yılı) Türkiye’ye gelen Rus turist sayısı 7 milyon dolayındaydı (toplam turist sayısının yüzde 13’ü) ve bu turistlerden elde edilen turizm geliri tutarı da 3,3 milyar dolar dolayındaydı (toplam turizm gelirinin yüzde 10’u). 2021 yılında Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı 5,8 milyar dolar düzeyine yükselmişti (toplam ihracatın yüzde 2,6’sı.) Bu ihracat miktarıyla Rusya, Türkiye’nin ihracat yaptığı ülkeler arasında 12’nci sırayı alıyor. Buna karşılık ithalat yaptığımız ülkelerde miktar açısından birinci sırada yer alan Rusya’dan ithalatımız yaklaşık 29 milyar doları buluyor (toplam ithalatın yüzde 10,7’si.) Bunlara ek olarak Rusya, Türkiye’deki Akkuyu nükleer santralini de inşa ediyor. Yapım işi tamamlanınca işletmesini de Ruslar yapacak.

Rusya, karşılıklı ekonomik ve ticari ilişkiler açısından Türkiye için en önemli ülkelerden birisi. O nedenle hafif ambargolu bir soğuk savaşın daha ciddi ambargolu bir soğuk savaşa ilerlemesi oldukça sıkıntılı sonuçlar yaratabilir. Kuşkusuz Rusya’nın zenginliği de büyük ölçüde sattığı doğalgaza bağlı. Nato ülkeleri Rusya’ya ambargo uyguladığında Rusya da doğalgazı keserek karşı ambargo uygularsa herkes kaybeder.  

Olayın soğuk savaştan çıkıp savaşa dönüşmesi hali ise tam anlamıyla bir faciaya yol açabilir. Çünkü her iki taraf nükleer güce sahip bulunuyor. Bu aşamada kim daha çok kaybeder diye bakarsak daha zengin olan batının daha çok keybedecek şeyi olduğunu söyleyebiliriz. O nedenle kanımca bu mesele hafif ambargolu uzun bir soğuk savaşa dönüşerek devam edecek gibi görünüyor.

Rusya – Ukrayna – Nato ilişkileri bu haliyle giderse bir süre sonra piyasalar bu gelişmeyi sindirirler ve ‘piyasa aldırmazlığı etkisi’ devreye girerek ortamın sakinleşmesini sağlar. Geçmişte pek çok olayda bu olguyu yaşadık. Buna karşılık ilişkiler sertleşir ve savaşa dönüşürse onu ‘piyasa aldırmazlığı’ ile atlatmak mümkün olmayabilir.   


Yorumlar

  1. Çok güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık hocam.

    YanıtlaSil
  2. Yanıtlar
    1. Aynen nato üyesi olmasaydık da rusların bi sonraki hedefi olsaydık. Stalinin kars ve ardahanı istediğini bilmez misin

      Sil
    2. Nato üyesi olsak da olmasak da üzerimize düşenleri yapmayınca sonuç aynı.

      Sil
    3. Hocam şu anda yaptırımlar sertleşti. Bu bağlamda görüşlerinizi revize ederek yeniden yorumlar mısınız lütfen? Özellikle batı ve Rusya başlıkları altında kim daha fazla zarar görür; bize etkileri ne olur kıyaslama yaparsanız faydalı olur. Teşekkürler

      Sil
  3. Bu işin sıcak savaşa dönüşmesinden yarar sağlayabilecek tek ülke ABD. Bu nedenle ne Rusya'nın, ne Avrupa'nın işi daha fazla kızıştıracaklarını sanmıyorum ama şu dönemde bile Afrika'da pazarlamacılık faaliyetlerine devam eden Türkiye her halukârda kaybeden tarafta yer alacak, burası kesin.

    En büyük şanssızlığımız, dünyanın en az 50 yıllık geleceğinin plânlanmakta olduğu şu dönemde %7 enflasyonun 150'yi 750 yaptığını zanneden bir iktidara sahip olmamız. Kısmet işte...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekonomi denilen alana bir bilim olarak baktığımız da insanın aklına şöyle bir şey geliyor ; Fizik bilimindeki ; havasız ortam koşullarında, sürtünmesiz bir ortamdaki bir tüy ile 10 kg ağırlığındaki demir bir kütlenin aynı anda belli bir yükseklikten bırakılınca yer çekiminin etkisiyle yere aynı zaman süresinde düşmesi deneyi ile bunun matematik kesinlikteki formülasyonu nasıl dünyanın her yerinde ,bölgesinde yapılırsa yapılsın gözlemlenebiliyor ise ekonomi alanında da gerek teorik gerekse de pratik gözlemlerden yola çıkılarak oluşturulmuş binlerce formülün , matematiksel modelin dünyanın neresinde ve veya hangi ekonomisinde uygulanırsa uygulansın aynı sonucu vereceğini düşündürüyor örneğin cobb douglas tipi üretim fonksiyonu yada bünyesinde teknolojik gelime parametrelerini de içeren Solow tipi ekonomik büyüme fonksiyonları ile modelleri sanki her ekonomide başarılı sonuçlar verecekmiş gibi insanları bir yanılgıya sürüklüyor ya da işletmelerinizin , ekonominizin sektörlerinin gelişmesi için şunları şunları yaparsanız ençok karı sizin şirketleriniz sağlar ,sizin ekonominiz kalkınma ile gelişme açısından en iyisi olacak gibi iktisat ekonomi alanında onlarca formülü varken eğer böyle olsaydı geçtiğimiz 100-150 yılda ülke ekonomileri için az gelişmiş - gelişmiş ekonomiler olarak sınıflandırılmasına gerek kalmazdı buna karşın ekonomi denilen alanın neden hala bir bilim olarak sınıflandırıldığına da hala bir soru işareti ile yaklaşıp bir kuşku ile bakmak gerekiyor , homo economicus saçmalığına hiç girmiyorum bile dünya tarihinde ekonomilerin dinamik yapıları olduğu için her matematiksel ekonomik formülün , ekonomik model ile ekonomi stratejilerinin bir başka ekonomide uygulanarak de aynı başarılı sonuçlar elde edileceğini beklenmesi özellikle türkiye gibi gelişememiş ekonomilerde ne yazık ki bir hayal umut kırıklığı yaratarak sonuçlanmıştır dönemden döneme biz toplum olarak 1. sanayi devrimini ıskaladığımız gibi 4. sanayi devrimini de ıskalıyoruz bunun yönetim ile de ek bir alakası yok bana göre nasıl bir tarlada yetişen ekinlerin hemen hemen aynı olması gibi yönetimlerin de pek bir farkı yok toplumsal olarak bakıldığında ya da ideolijik olarak yaklaşıldığında açık anlatım ile ne sağcısı , ne solcusu ile ne de orta yolcusu bir fark yaratacak gibi durmuyor tüm ideoljik farklılıkların en aza indiği , ideolojik farkların yok olduğu günümüz çağında,....

      Sil
    2. Sn The Wolrd,

      Yönetim şekillerinin ve dünyaya bakışın bir ülkedeki durumu değiştirip değiştirmediğini anlamak istiyorsanız 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk 20 ve son 20 yıllık ekonomik verilerini kıyaslamak size yol gösterici olabilir...

      Sil
    3. ne farkı var Türkiye cumhuriyetinin ilk 20 yılı ile son 20 yılı arasında yönetim şekli bakımından ?

      Sil
    4. Kısaca belirtmek gerekirse ilk 20 yılda akıl, bilim ve uygarlık vardır, son 20 yılda ise bunlar yoktur. Elbette çok daha detaylı anlatılabilir de bu kadarını anlamıyorsanız daha detaylısını da anlamazsınız...

      Sil
    5. İlk önce 'bir yönetim şeklindeki yönetimler' ile 'yönetim şekillerinin' birbirinden farklı iki kavram olduğunu belirterek söze başlamam gerekirse yönetimler uygulayıcılar ise sağcı ,solcu,dinci,orta yolcu olabilir , diğeri ise yani yönetim şekilleri ise bu yönetim dediğimiz kimselerin iktidar erk sınırlarını belirleyen bir sınıflandırma ayrı bir bölüm farklı bir kavram olarak yani yönetim şekli otokratik, demokratik ,olgarşik vb. gibi karşımıza çıkmaktadır , cumhuriyetin ilk 20 yılı ile son 20 yılını karşılaştırma konusu yapmak bana göre elma ile armutu karşılaştırmak gibi bir şey

      Sil
    6. özelikle bizim ülke sınırlarımız içerisinde yetişen armutlar bda bile bir cins , kalite , ebat farkları olduğu düşünüldüğünde elma ile karşılaştırılabilir mi yani ?

      Sil
    7. Oo Bu Dünya Mahdut'a karşı, yorum savaşları başlamış, çekirdeğimi alıyorum.

      Sil
    8. Bence de esas olan seçmen, halk. Son 20 yılda ne oldu ise bu halkın en az yarısı ortak olduğu istediği veya onay verdiği için oldu. 1990 larda türkiye nin arap sermayesini kullanmak için bir açılım yapacağını tahmin ediyordum. Şimdi sözde küreselleşme düzenini de kullanarak hem batı, hem de arap sermayesini sonuna kadar kullandık, bolluk içinde yaşanan yıllar için faturayı ödeme zamanı gelince herkes işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Ne de olsa bu tür işlerde herzaman, heryerde malı götüren başka, faturayı ödeyen başka.

      Sil
    9. Her iki Dünya Savaşı'nda da; siyasal yönetim etkili olmamış, ekonomik durum etkilidir. Hocam da, yazısında çok güzel anlatmış. Savaşın sonuçları da ekonomik paylaşım olmuş. Bir Dünya savaşı daha çıkarsa, Dünya yeniden şekillenebilir.

      Sil
    10. 29 Ekim 1923'te Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde kurulan genç Cumhuriyet'in en önemli önceliklerinden birisi ekonomi oldu. Türkiye Cumhuriyeti 1923-1938 yılları arasında toplam yüzde 197 büyüdü ve bu süreçte dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi olmayı başardı. Kümülatif büyümede en yakın rakibine neredeyse 2 kat fark attı. Söz konusu 15 yıllık dönemde Portekiz yüzde 43, İngiltere yüzde 40 Hollanda yüzde 38, İtalya yüzde 35, Avusturya yüzde 29, Fransa yüzde 25, ABD ise yüzde 15 büyüyebildi 15 YILDA YÜZDE 196 BÜYÜME

      Stockholm Üniversitesi'nden Rodney Edvinsson'ın 2010'da vefat eden ünlü İngiliz İktisat tarihçisi Angus Maddison'un çalışmalarından derlediği bilgilere göre 1990 yılı sabit fiyatlarıyla 1923'te Türkiye ekonomisinin büyüklüğü 9.8 milyar dolar seviyesindeydi. Söz konusu veriler ve çalışma ülkeler arası karşılaştırmalar için yapılmıştır. Cumhuriyet'in 10. yılında bu rakam 21 milyar dolara, Atatürk'ün ebediyete intikal ettiği 15. yılda ise 29 milyar dolara ulaşmıştır. Yani Türkiye ekonomisi ilk 10 yılında kümülatif olarak yüzde 114, 15 yılda ise yüzde 196 büyümüştür.

      1990 sabit fiyatlarıyla Türkiye ekonomisinin ilk 15 yıldaki gelişimi (milyon dolar):
      Yıl GSYH
      1923 9,882
      1924 11,819
      1925 13,159
      1926 15,275
      1927 13,886
      1928 15,388
      1929 17,842
      1930 18,649
      1931 19,763
      1932 18,568
      1933 21,007
      1934 21,491
      1935 21,927
      1936 26,093
      1937 26,965
      1938 29,338

      İNGİLTERE YÜZDE 40, ABD YÜZDE 15 BÜYÜDÜ

      Verileri aldığımız çalışmanın asıl amacı ülkelerin ekonomik gelişimini karşılaştırmaktır. Buna uygun bir şekilde 1923-1938 döneminde İngiliz ekonomisine baktığımızda, İngiltere'nin 15 yıllık büyümesinin yüzde 40'ta kaldığını görüyoruz. Söz konusu dönemde Almanya yüzde 100, Portekiz yüzde 43, Hollanda yüzde 38, İtalya yüzde 35, Avusturya yüzde 29, Fransa yüzde 25, ABD ise yüzde 15 büyüme kaydetti. İspanya ise yüzde 9 daraldı.

      1923-1938 yıllarında ülkelerin kümülatif GSYH artışı (1990 sabit fiyatlarıyla):
      Sıra Ülke Büyüme (%)
      1 Türkiye 197
      2 Guatemala 103
      3 Almanya 100
      4 Kolombiya 90
      5 Finlandiya 85
      6 Tayvan 83
      7 Güney Kore 76
      8 Peru 73
      9 Malezya 69
      10 Norveç 69
      11 Japonya 68
      12 Brezilya 65
      13 Kosta Rika 65
      14 İsveç 63
      15 Filipinler 62
      16 Yunanistan 58
      17 Uruguay 55
      18 Yugoslavya 53
      19 Yeni Zelanda 52
      20 Endonezya 51
      21 Arjantin 48
      22 Portekiz 43
      23 Danimarka 42
      24 İsviçre 42
      25 Kanada 41
      26 İngiltere 40
      27 Şili 38
      28 Hollanda 38
      29 Avustralya 37
      30 İtalya 35
      31 Avusturya 29
      32 El Salvador 29
      33 Sri Lanka 28
      34 Fransa 25
      35 Meksika 22
      36 Honduras 21
      37 Hindistan 19
      38 Belçika 17
      39 İrlanda 16
      40 ABD 15
      41 Nikaragua 2

      Burada bahsettiğimiz 15 yıllık süreçte o döneme kadar dünyada yaşanmış en büyük ekonomik kriz olan 1929 Büyük Buhranının da olduğunu unutmamak gerekiyor.

      Sil
    11. Türk parasının ABD doları karşısındaki değeri Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihi olan 1923 yılında 1 dolar 0,75 kuruş idi.

      Sil
    12. Yıllara Göre Dolar Kuru

      Yıllara göre 1923-2020 TL/Dolar ortalaması aşağıda listelenmiştir.
      Yıllar $/TL Yıllar $/TL
      1923 1,68 1971 14,00
      1924 1,88 1972 14,00
      1925 1,83 1973 13,74
      1926 1,91 1974 14,31
      1927 1,94 1975 15,80
      1928 1,95 1976 17,8
      1929 2,07 1977 24,0
      1930 2,12 1978 37,5
      1931 2,12 1979 76,0
      1932 2,12 1980 76,03
      1933 1,17 1981 110,2
      1934 1,33 1982 160,94
      1935 1,26 1983 224,03
      1936 1,26 1984 364,85
      1937 1,26 1985 518,35
      1938 1,28 1986 669,40
      1939 1,38 1987 855,70
      1940 1,32 1988 1.416,50
      1941 1,31 1989 2.240,55
      1942 1,31 1990 2.613
      1943 1,31 1991 4.182
      1944 1,31 1992 6.888
      1945 1,31 1993 10.986
      1946 1,81 1994 29.760
      1947 2,82 1995 45.986
      1948 2,81 1996 81.623
      1949 2,82 1997 152.241
      1950 2,80 1998 261.415
      1951 2,80 1999 418.823
      1952 2,80 2000 624.573
      1953 2,80 2001 1.228.499
      1954 2,80 2002 1.506.431
      1955 2,80 2003 1.491.635
      1956 2,80 2004 1.421.923
      1957 2,80 2005 1,3408
      1958 2,80 2006 1,4318
      1959 2,80 2007 1,3015
      1960 4,74 2008 1,2930
      1961 9,00 2009 1,5474
      1962 9,00 2010 1,5011
      1963 9,00 2011 1,6708
      1964 9,00 2012 1,7921
      1965 9,00 2013 1,9020
      1966 9,00 2014 2,1881
      1967 9,00 2015 2,7209
      1968 9,00 2016 3,0223
      1969 9,00 2017 3,6491
      1970 11,34 2018 4,8115
      1971 14,98 2019 5,67


      2020 7.01

      2021 Ocak 7.39

      2021 Kasım 10.12

      21 Şubat 2022 Pazartesi günü 13.63TL'den işlem görüyor.

      Sil
    13. 1938 yılı ve sonrasının özeti biraz farklı ; bir dönem bürokrasi egemenliği diktası ilk seçimler ile sonrası ekonomik populizm dönemi ,sağcı solcu ile ilerici -gerici, dinci-laik kutuplaşmaları askeri darbeler ile darbe kalkışmaları , sağcı ile solcu yönetimleri , orta yolcular dönemi , koaliyonlar dönemi ile muhafazakar parti iktidarı , başkanlık sistemi

      Sil
    14. son 20 yılda görülen ortaklaşa rekabet anlayışı ilkesi ile prensipleri doğrultusunda ekonomide normal şartlar altında görülmemesi gerekenn rant odaklı girişimler ile ortaklıkların kurulup normal şartlar altında bir araya gelmesi beklenmeyen kimselerin özellikle birbirlerine karşı fikirlere , görüşlere inanan siyasi partilerin devlet ve belediye destekli projeler yoluyla bir rant paylaşımı süreci çok ilginç !!!

      Sil
    15. ekonomik paketler dönemi olarak ; planlı dönemler ile plansız dönemlerin yanında , Kamu iktiadi Kuruluşlarının yükselip düşüşlerinin beraberinde ülke Sürdürülebilir Borçlanma gibi bir kavram ile tanışmış olarak ekonomik litaretüre geçen , tamamen oy endişesi ile siyasi nedenlerden kaynaklı uygulamalar sonucu yani KİT rinin yanlış fiyat , işgücü politikalarına bağlı varlıklarını sürdürmeleri için sürekli borçlanmaları karşısında çıkmış bir terimi -de ekonomik krizler, bunalımlar , ülke iflaslalarına , yanlış proje finansman maliyetlerine çare olarak büyüklü küçüklü ekonomik paketler dönemleri de oldu oluyor ; Demirelin -Turgutun paketi , Tansunun paketi , Recebin paketleri olarak liste günümüze geliyor.

      Sil
    16. son 70 yılda dünyada önemli gelişmeler arasından devletlerin kuruluşlarını incelediğimiz de İsrailin kuruluşu , güney kore , kuzey korenin kuruluşu ,batı almanya , doğu almanyanın kuruluşları ile tekrar almanya olarak birleşmelerinin ile CCCP nin dağılıp demir perde ülkelerinden Rusyanın , kazakistanın ve diğer devletleri yeniden yapılanmaları ile ingiltere sömürgelerini bağımsızlılarını ilan etmesi , bunlarda tıpkı Tr gibi yeniden yapılandılar ama yapılanma tarihleri bira daha geç ve farklı birbirlerinden ; almanya neredeyse tamamen yeniden kuruldu şim di dünyanın sayılı ekonomisi , güney kore kurulduğunda dünyanın en fakir ülkelerinden biriydi , şimdi gelişmişlik bakımından parmakla gösteriliyor, Çin 1930 lardaki yapılanmasının meyvelerini şimdilerde almaya başladı , Rusya keza öyle , İsrail tek başına ortadoğuyu kasıp kavuruyor ne olduda biz 1938 den beri bir gerileme dönemine girdik ?

      Sil
    17. Sn The World,

      Son cümlenizdeki sorunuzun cevabını yukarıda verdim...

      Sil
    18. Yanıtınız cumhuriyetin ilk 20 yılı ile sonraki 80 yılı olsaydı kısmen doğru olabilirdi ancak siz ilk 20 yılı ile son 20 yılını akıl bilim uygarlık olup olmadığı bakımından bir karşılaştırma yapıyorsunuz gerçekten öylemi yani ilk 20 yılında olan akıl bilim ile uygarlığın son 20 yılında olmaması olarak mı anlamam gerekiyor yukarıdaki yanıtınızın ?

      Sil
    19. yada şöylemi toplumun akıl bilim uygarlık bakımından ilk 15 yılı ile son 20 yılını karşılaştırdığımızda ilk 15 yılda görülen ilerlemelerin son yirmi 20 yılda kayba uğradığı şeklinde mi anlamam gerekiyor size göre onu çözemedim ? arada kalan 65 yılda akıl bilim uygarlık bakımından değişim olmamış mı ?

      Sil
    20. cumhuriyetin ilk yıllarında oluşan bu kalkınma ile gelişme nin itici güçleri arasında geniş çaplı halk desteği , cumhuriyetin kurucu kişilerine olan inanç ile güvenin yanında bireylerin birşeyleri başarma motivleri ile güdüleri , toplumsal yardımlaşma ile dayanışma , bireylerin yeni devlete aidiyet duygusunun önemli bir payı var sonraki dönemlerde yani Atürkten sonraki dönemlerde az önce değindiğim etmenlerde zaman içinde yavaş yavaş bir çözülmeye bağlı toplumda görülen kutuplaşmalar , Türk devrimlerinin yanlış olarak yorumlanması , bürokratik yapılanmaların devlet aygıtını kendi bireysel çıkarları doğrultusunda kullanmaları , Türk devrimlerinin üstüne ekleme yapılmaması ; eğitim ile öğretimde yaygın olarak şimdilerde de kullandığımız örneğin kitap, okul , lise ,defter ders , hoca gibi sözcükler ile söz öbeklerinin osmanlıca da olduğu gibi bırakılması ; bunların yerine şunlarda olabilirdi ; Okul , Lise , ders,derslik yerine Öğrence , Çocuklar bugünkü öğrencede sizlere Abc yi öğreteğim , Zübeyde Hm. Anadolu Orta Öğrencesinde 1. sınıf öğrencisiyim gibi okul denince benim aklıma farklı şeyler geliyor , öğrence dedşiğimde tek birşey geliyor o da öğrenin görülen , öğrenilen, öğretilen yer gibi

      Sil
    21. toplum olarak bana göre tarihte 1. sanayi devrimini ıskaladığımız gibi bugünlerde de 4. sanayi devrimini ıskalıyoruz normal olarak son 80 yıldaki devalüasyonlar, ekonomik , finansal krizler , iç çatışmalar , kutuplaşmalar , kültürel erezyonlar , terör bazı toplumlarda da bunlar olmuyor değil onlar bir şekilde çözüm buluyorlar , toplum enerjilerini şöyle yada böyle üretken alanlarda değerlendirip öne çıkabiliyorlar biz yapamıyoruz sorunlarımızı çözüp üretken , dengeli bir toplum haline dönüşemiyoruz toplumun yapısında , kültüründen gelen oluşumlardan dolayı

      Sil
    22. Sn The World,

      1939-45 savaş yıllarıydı, bu nedenle o dönemin koşullarını ayrı değerlendirmek gerekir. 1946-50 de tek partiden çok partili döneme geçiş dönemidir, dünyada tüm dengelerin değiştiği bir dönemdir. Türkiye'nin son 20 yılı gökten zembille inmedi. 1950'den itibaren hakim olan sağ-popülist islâmcı iktidarlar ülkeyi akıl-bilim-uygarlık yolundan adım adım saptırarak son 20 yıllık antitez dönemine getirdiler. Olaya bu gözle bakarsanız ve ilk 20 yılı 1919'dan başlatıp tez dönemi olarak alırsanız ilk 20 ve son 20 yıl karşılaştırmaları kafanızda daha netleşir umarım.

      Not: Antitez dönemi de aslında 2019 yılında tamamlandı, şimdi 2023'e kadar devam edecek geçiş dönemindeyiz...

      Sil
    23. geçmişten gelen herşey bir değişim oluşum başkalaşım sürecinden geçip geleceğe doğru akarken tıpkı newtonun bir zamanlar evensel olarak kabul edilen etkiye tepki ilkeleriyle işleyen hareket yasalarının yerini görecelik kuramına bırakması gibi tez antitez sentez denilen diyalektik mantıksal düşünüş şeklinin de artık kullanım süresini doldurduğunu günümüzde toplumsal devinimleri , değişimleri açıklamada yetersiz kaldığını düşünüyorum son 50 yılda sistemsel düşünce biçimleri ile yaklaşımları , kaos, karmaşıklık teorisi , herşeyin teorisi , kuantum mekaniği , dinamik sistemler alanlarındaki gelişmelere paralel olarak sosyal olguları açılayan yeni gelişmelerde var sosyal bilimlerde buna paralel olarak bende dünyada ve türkiyede 22. yy da olması beklenen olaylara kısaca değinmeye çalışacağım

      Sil
    24. unutmadan bir de tez dönemini karıştırmışsınız eğer Tez dönemini 1938-1960 olarak alsaydınız denklem tam olabilirdi o zamanların devletten geçinmeli sözde elit bürokrat tayfalarıda , türk devrimlerinin ruhunu yakalayıp , doğru düzgün çalışıp katma değer yaratabilselerdi , milletinin zenginliği için çaba efor harcayıp halkın gözüne girselerdi 1960-2022 yılları daha farklı olmazmıydı ?

      Sil
  4. Putin'in satır aralarını okuyunca sscb'den bahsediyor olması işgalin sadece donetsk ve luhansk ile sınırlı kalmayacağını ve kulak çekme tarzı basit ambargolarin da sertlesecegini anlıyorum. Yani bu savaş ne başlar ne de biter. Bizim cari açigimiz da artar gibi görünüyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlerde olayların olacağı, 2008 yaz ayında belli oldu. Nato genişleme kararı aldı.Ukrayna ve Gürcistan, Nato genişleme programında olacaktı. Bir önceki genişlemeler Estonya, Litvanya, Letonya, Macaristan vb, Rusya ile sınırı olmayan ülkelerdi.

      Ukrayna, batı ile entegre olma sorunları yaşadı, içerde ciddi rüşvet dönen yapıya, Batı dünyasından finans kaynak aktarılamadı. Sivil dernekler desteklendi bir miktar. Putin Rusyası da soft bir cevap vermek istedi, Rusya yanlısı birini o ortamda iktidara taşıdılar. Batının destek veremediği ortama, Rusya ciddi kurallara bağlı miktarlar ile finansal yardım etti. Batı sivil kartını kullandı, ciddi isyanlar sonucu Rus yanlısı Ukrayna lideri ülkeden kaçtı.

      Ukrayna muhalefetinin, günümüz Türk muhaliflerinden farkları, onların silahlandırılmasıdır. Silah politikalarda denge değiştiren unsur olur. Şöyle düşünün, Kılıçdaroğlunun elinin altında hemen mermi sıkmaya hazır 5 bin kişilik bir gençlik örgütü olursa ne olur? Şu anda Türk muhalifler silahlandırılmadı. Yanukoviç'i Ukrayna'dan Rusya'ya kaçırtan bu silahlı grupların varlığıdır.

      Rusya, Kırım bölgesindeki kiraladığı üslerin kullanım amaçlarını biraz daha genişletti.

      Şimdi de Rusya benzerini doğu Ukrayna Rus toplumunu kullanarak yapmaya çalışıyor. Ciddi bir istila yapabilmesi zor. Öbür tarafta Batı için de Ukrayna önemli değil. Ukrayna halkı, batıdaki hiç bir politikacının umurunda değil. Ukrayna batı için stratejik öneme sahip bir ülke de değil. İşin İronisi bu, Nato üyesi yapmak ve koruma sözü verdiğiniz ülke, Nato için stratejik önemde değil. Garip değil mi? Aksine, Ukrayna Ruslar için stratejik önemde.

      Senatör McCain'de ölmeden önce görevde iken bu cümleyi kullanmıştı, ben ondan öğrendim, Ukrayna batı için stratejik önemde değil.

      Ruslar, batı gibi, ekonomik ve politik güç kullanma yeteneğinde olmayınca, kullanabildikleri tek koz olan askeri öne sürüyorlar. Batı'nın da en çok isteyeceği Rusyanın Ukrayna'ya asker sokmasıdır.

      Aşağıda 13 madde yazdım. Batı, askeri politika olarak, kaybeden eli oynamak istiyor. Rus askerini ülkesinin dışına çekmek, ardından ekonomik yaptırımlar ile ekonomiyi indirmek, Rus ahalisinin direncini kırmak.

      İlerde gelişmelere bağlı olarak, sivil basından, batının kaybettiği, rusların saha kazandığı, natonun bölündüğü gibi çok yorumlar okursunuz. O yorumcuların kaçırdığı detay, yukarıda yazdığım notlardır, Nato bugünleri öngörerek, SSCB çöküşünden beri hamlesini yapmaktadır. Ekonomik olarak Doğu AB yi, Avrupaya alırken, yeni devletleri Nato şemsiyesine koymaktadır. 30 yıla yakın tarihe bakınca ne kadar sakin ve kontrollü gittiklerini görürsünüz. Bugünün fitilini 2008 yazında ateşlediler, elbette ateşleyenler de fitilin yanacağını en iyi bilenlerdi.

      Putin, politik olarak SSCBden bahseder, Rus bürokrasisi bunun olmayacağını iyi bilir. İşgal ederse, kendi sonunu yakınlaştırır. Dediğiniz gibi kulak çekme tarzı ambargolar- yani kaybeden el- oyunu oynanmaya başlıyor. 30 yıldır bitmeyen şey, 2-3 yılda da bitmez, daha da gider.


      8O8cY1zmmLNQlVJ0

      Sil
  5. Çok aydınlatıcı bir yazı olmuş hocam

    YanıtlaSil
  6. Bu denli geniş bir sıcak savaşın olma ihtimali yoktur günümüz dünyasında. Filler tepişir çimler ezilir... syg

    YanıtlaSil
  7. Hocam yazı için çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  8. teşekkürler hocam, bilgilendirici bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  9. Hocam aydınlatıcı ve bilgilendirici çok güzel bir yazı olmuş, kaleminize, emeğinize sağlık, teşekkür ederiz

    YanıtlaSil
  10. Ege Cansen yüksek faiz sıcak paranın gelmesine sebep olur. Sıcak para da tasarrufları düșürür diyor. Hocam Merkez Bankası reel faiz verirse Türkiye'nin tasarruf oranı uzun vadede artar mı azalır mi? Enflasyonla mücadele de neden kamu harcamaları ve Kamu Özel işbirliği projeleri konuşulmuyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ege Cansen'in söylediği yüksek faiz, enflasyonun üzerindeki faiz. Bugünkü gibi enflasyondan düşük faiz verilmesini savunmuyor.

      Sil
  11. Harika bir yazı daha sayın hocam. Hem fiziki savaş aktif olarak neden olmamalı/olmayacak bunu açıkça ifade etmişsiniz hem de inat ederlerde savaşırlarsa küresel sonuçlarının ne olacağını aşağı yukarı özetlemişsiniz. Filler tepişecek ezilen yine biz olacağız gibi.

    YanıtlaSil
  12. Hocam teşekkür ederiz,
    Her zaman olduğu gibi net, sade ve dolu bir yazı, var olun.

    YanıtlaSil
  13. bence herşeye rağmen ruble tl den daha istikrarlı rusya karşı açık yaptırım türkiye karşı örtülü yaptırım var alman oto şırketinin yöneticeleri türkiye yi yatırım yapmak için seçmelererine rağmen engellendiler çok demokratik

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kimse engellemedi, Türkiye'nin söz verdiği bütün kolaylıklara rağmen güveni kaybettikleri için kararlarını değiştirdiler. Hukukun olmadığı bir ülkeye kimse yatırım yapmaz, nitekim yeni yatırım gelmediği gibi mevcutlar da ya kaçıyor ya da kaçmak için fırsat kolluyor...

      Sil
    2. Kabahati başkalarına yüklemek yerine hatayı nerede yaptığımızı araştırsak bayağı yol alacağız.

      Sil
  14. Bu mesele esas Ab ile Rusya arasında. Neden ABD veya diğer ülkeler mudahil oluyor? Ab genişlemedi bir politika izliyor ve Rusya ortak sınırı olan ülkeleri abye kaptırmamak istiyor bu konuya değinmemişsiniz. Rusya bir tepki gösteriyor vee savaş çıkaracak bir adım atacağını tahmin etmem. Ortak sınırı olan ülkeleri abye kaptırmadan yavaş yavaş sınırlarına dahil eder. Birkaç ülkeyi abye kaptırdı bundan sonrakileri kaptırmak istemiyor. Aslında sıkıntı ab ile Rusya arasında.
    Hatta bizimle hiç ilgili değil.
    Abnin genişleyip genişlememesi Türküyeyi ilgilendiriyor mu?
    Ab kuruluşunda nasıl ki Fransa ve Almanya anlaştılar AT'yi kurdular, Ab' de Rusya ile anlaşıp birlik kurmak zorunda veya Rusya ab ile anlaşmak zorunda. Ilerleyen zamanlarda durumun anlaşmaya birlik olmaya evrileceğini düşünüyorum. Bu ise hem bizim hem dünya için büyük bir fırsat olur. Savaş ekonomisinin barış ekonomisine dönüşmesi gerekliliğini savunuruz. Putin buna razı olur bence.

    YanıtlaSil
  15. Aydınlatıcı bir yazı , teşekkürler.. Ukranyadan yana taraf alan politikalarımız yüzünden bizim başımız diğer ülkelerden daha çok ağrıyacak gibi görünüyor... Çark etmenin yollarının arandığına eminim..

    YanıtlaSil
  16. Mahfi bey

    Lütfen yanlış anlamayın ama enflasyon, kötüleşmeye müsait bir hastalık gibi.

    Eğer doğru yöntemlerle tedavi edilmezse kronikleşiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Niye yanlış anlayayım son derecede doğru bir tespit. Uzun yıllardır bizim durumumuz aynen böyle.

      Sil
  17. Mahfi Eğilmez'in dikkatine:

    Kanal İstanbul inşaatı tüm hızıyla devam ediyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç sanmıyorum, öyle bir para yok, bu işe para koyan bir yabancı şirket de yok. Ayrıca Kanal İstanbul yapılırsa Montrö Boğazla Antlaşması tartışılır hale gelir ve mesela bugünkü gibi bir krizde ABD donanması Çanakkale Boğazını Marmara'yı ve İstanbul Boğazını geçerek Karadeniz'e girebilir. Ki bu bizi savaşın tarafı yapar. Türkiye böyle bir hatayı yaparak Karadeniz'i süper güçlerin savaş alanı haline getirmek suretiyle ahmaklıklar tarihine geçmek istiyorsa buyursun yapsın, diyecek bir şey yok.

      Sil
    2. Hocam, bu arkadaş her iki-üç yazıda bir aynı şeyi yazmak yerine kanal güzergâhında kapattığı arsada Langa hıyarı üretimine başlasaydı bu yıl ilk mahsulü alırdı. O kadar da söyledim daha önce kendisine...

      Sil
  18. 1/2: Hocam yine lafın ucunu kaçırıp uzun uzun yazmışım, izninizle iki yorum iletiyorum.

    Selam Mahfi Hocam,

    Eski asker ve Ruslar tarafından Rus sınırları içinde vurulup emekliye ayrılmış biri olarak şunları açıkça yazarım. Çok bilgi kirliliği var gibi, sıkışık bir zamanda işin temel hatları ile ilgili şunları yazdım.

    1. Ruslar sıcak savaşa giremezler, kaybedecekleri bir savaştır. (Putin girebilir, kaybeder)

    2. Putin'in suyu ısındı, üç vakte kadar gidicidir, gitmezse Saddam gibi bir çukurdan canlı/cansız çıkar veya sarayında savaş çıkaran bir diktatör olarak dünyadan izole bir yaşamı olur.

    3. Avrupa, özelde Almanya/Merkel, bazı 2. dünya sonrası düzeni değiştirebilme çabaları içinde olmuştu, ellerine patladı. Ayranı yok içmeye durumu yaşadılar. Merkel'in ciddi hatalarının bedelini daha ödemediler, ama faturanın ucu onlara göründü. Merkel, bir demokrat ülke hayatında uzun denilecek sürede iktidarda kaldı, Rusya ve Çin konusunda çok kritik politik hatalar yaptı.

    4. Rusya'nın -özellikle Nato ile- savaşa girmesini aklı selim Rus bürokrasisi de istemez. Son hamle ile Putin Rus bürokrasisini biraz şaşırttı, Ukrayna harekatı biraz bizim saray yönetimi gibi Rus lidere yakın dar bir kadronun tercihi oldu. Rus bürokrasisinin istememesi de bir nevi Putin'in siyasi ömrünü azaltan bir unsur. Tarihi okursanız, Rusya tüm politik çıkar çatışmalarına karşın, hem 1 hem de 2. dünya savaşlarında kazanan ülkelerin yanında kalmayı başarmıştı. Bu durumu bizde en iyi Atatürk açıklamıştı.

    5. Ciddi bir sıcak savaşta, Rus ordusu içten bölünecek, Rus devleti iki gruba ayrılacak. Rusya karpuz gibi çatlar. Nasıl eğitimli Türk muhalifler varsa eğitimli Rus muhalifler de var, Putin'in askeri hatasını ülke politik geleceği için kaldıraç olarak kullanacaklar. Tıpkı günümüz TRı gibi, halkı sevk ve idare etme yeteneğine sahip Rus liderler de ordu içinde, onlar da tıpkı TR gibi muhalefeti organize etmiyorlar henüz, ordudan çıkıp sivil muhalif hayata destek verirlerse, Putin rejimini içten bitirirler, aynısı TR rejimi için de geçerlidir.

    6. Böyle bir Rusya'ya karşı hemen askeri ileri sürüp, Rus bürokrasisini konsolide etmenin bir anlamı yoktur. Savaş öyle yapılmaz. Savaşı biraz zamana yaymak gerekir. Yani, bırakalım Ruslar Ukrayna içine ilerlesin denir, Nato da Ukrayna'nın başka bölgelerine yerleşir, bir nevi Suriye gibi bölgesel kontroller gelme ihtimali daha yüksektir.

    7. Rusya ekonomik kaynakları azaltılıp, Rus ahalinin huzursuzluğunun artması beklenir. Rusya içlerinde de bi iki isyan alevlenir, Rus rejimin kaynaklarını bölmesi sağlanır.

    68qXL8Mczqk6stoA

    YanıtlaSil
  19. 2/2

    8. Nato netice almak istiyorsa, savaş kısa sürdürülmez, böyle 7-8 yıla yayılan bir sürec daha kalıcı netice verir. 8-9 yıla Putin, çukur yerine sarayında bile kalsa, insani olarak akli vasıflarını kaybetmeye başlar. 70 yaşında şimdi. Yerine gelecek kişi boş kağıda imza atar durumda olur.

    9. Ukrayna'ya geçmiş olsun, devlerin tepişmesinden halkı çok zarar görür. Türkiye, Nato üyesi olmasaydı, bugün Ukrayna'nın yaşadığını yıllar önce yaşardık, Doğu ve Güneydoğu da Nato ve Rus askeri bölgeleri olurdu. Boğazları, Marmara ve Trakya'yı ortak bir konsensium yönetirdi. TR ı bu beladan kurtaran Nato'dur. -Maliyetini TR halkı ödemektedir-

    10. Asker kafası, sivilden farklı çalışır, Putin'in hamlesi bana sürpriz gelmedi, yıllar içinde kendinden beklenen hareket setlerinden sadece biriydi, bana süpriz gelmediyse, çok kalifiye pek çok kurmaya da sürpriz gelmemiştir. Onlara bilgisi yıllar öncesinden gider. Dikkat ettiyseniz, 3-4 yıl öncesinden, eski doğu blok ülkelerinde askeri üsler inşaa edildi, savaş uçağı pistleri kuruldu. Rusya da aktif batı istihbaratı vardır. Hatırlayınız, yıllar önce Öcalan'ı Moskovada takip ederken, Rus istihbaratını değil, batı istihbaratı ile pazarlıklarını TR tarafı olarak takip etmiştik.

    11. Rus ordusunu bilen biri olarak, Rus askerinden çekinmem, korkmam da, gençken adamların toprağına girdik kaç kere, mevcut ordumuzun da, batı kurmaylarının da korktuğunu düşünmüyorum. Bizim ordu korksaydı, Rus uçağını indirmezdi zamanında.

    12. Şöyle bi ihtimal de vardır, bilemem tabi ki, s400 ler bir Nato üyesi ülke toprağına geldi. s400 ler yıllar önce geldiğinde bizim topraklarda kimler bunların incelemesinde bulundu acaba? Nato, aktive ettirmedi de , netice de Natonun da göbeğine, Rus kontrolü dışına girdi bunlar. Türk hükümetine karşı haberli veya habersiz bir darbe yapılan ortamda, Türk hükümetinin s400lerin yanına kimlerin yaklaşıp yaklaşmadığını, inceleme yapıp yapmadığını da da pek bildiğini zannetmem. 10.maddenin bir teknoloji inceleme ayağı da olabilir.

    13. Şöyle bakınca en iyisi bu gibi, Putin i Rus sınırları Putin'i Merkel-Almanya etkisindeki Avrupa çok şımartmıştı, 45 milyonluk Ukrayna, Suriye'den de büyük göçmen akımı oluşturur. Batı politikası konsolide olur.

    HG6wDdRt5na9RT85

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Paylaşımınız için teşekkürler. Sağ olun.

      Sil
    2. Albayımın dediği gibi sıcak savaş olursa Rusya karpuz gibi çatlayacaktır Putin de armut toplayacaktır.

      Sil
    3. Ve savaş başladı...

      İlk bombalar patladı, ilk canlar gitti.

      Ruslar, Ukrayna içine çekiliyor sanki, haberler o yönde.

      Suriye mantığı ile devam edecek,
      Macaristan ve Polonya üzerinden Ukrayna'lı direnişçilere silah desteği verilecek,
      sırtları pışpışlanıp, direnmeleri istenecek.

      Finans piyasaları "kaybeden eli" oynamaya başladı,
      Rus kreditörleri batmaya, zarar kesmeye başladı,
      Yukarda yazmıştım, 15-20 yıldır gerilen ip koptu.

      3-4 yılda bitmez, Batıda da kamuoyu oluşturuldu,
      en az 7-8 yıllık bir savaş süreci isteniyor,

      Ukrayna'ya, Suriye'ye, Irak'a, Afganistan'a çok yazık oldu.

      Kovid öncesinde, sanırım 2019 ortaları veya 2019 sonlarına doğru, Mahfi beyin sitesinde
      bir yorumda belirtmiştim, politik ekonominin doğası gereği bir sıcak çatışma bekliyorum diye,
      Çin, Tayvan, Afganistan üzerinden mi olur diye beklerken, çekirge sıçradı, Ukrayna'dan çıktı.

      Savaş ile batılı politikacıların da elleri rahatladı, önümüzdeki dönem stratejik ekonomik kararları halklarına daha rahat kabul ettirecekler, tabi maliyetini de halk daha bir rıza göstererek ödeyecek,
      ekonomik sistem yeni bir üretim dengesinde stabilize edilecek.

      Sivil hayattaki büyük ekonomik aktörlerin, yeni dengede konumlanması gerekecek.

      Bir yerden sonra konum değiştirmemekte inat eden batılı sivil büyük ekonomik aktör olursa, haberlerde duyacaksınız, ya uçakları düşüp ölecekler, ya trafik kazası geçirecekler, ya da dramatik bir şekilde hastanede öldüklerini veya bir şekilde geçmişlerinde yaptıkları bi hata onları hapse düşürüp(mesela illegal bir finansal işlem, cinsel taciz, vergi suçu vs adını siz koyun) varlıklarının kontrolünün profesyonel yöneticilere geçtiğini haberlerde duyacaksınız.

      CPBvIi4819F23O1f

      Sil
  20. Mahfi hocam, şaka yapmıyorum.

    1) "Gazprom" önemli bir şirket mi?

    2) Muhtemel bir savaşta Gazprom'un Avrupa'ya gazı keseceği tehdidi, ABD ve NATO'nun geri adım atmasına yol açar mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gazprom çok önemli bir şirket. Ama asıl olan Putin'in kararları.

      Sil
  21. EKONOMİ İYİ GİTTİĞİ ZAMAN, DİĞER PROBLEMLER VAR OLSA BİLE TOLERE EDİLEBİLİYOR.

    EKONOMİ İYİ GİTMEDEĞİ ZAMAN, DİĞER KÜÇÜK PROBLEMLER BİLE ÇOK ÇABUK BÜYÜYEBİLİYOR.

    EKONOMİ NİYE BU KADAR ETKİLİ BİR ŞEY YAHU? HER TARAFI KUŞATIYOR EKONOMİ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fakat Hocam

      Thanos iki parmağını şıklatarak nüfusu yarıya düşürmeye ve açlığı bitirmeye geliyormuş. Buna ne diyeceksiniz peki?

      Sil
  22. Hocam bilginiz eksik ondan sonra bu oto şirketi diğer doğu avrupa ab üyesi olan ülkeleride düşünüyordu ancak genç nüfüsü dolayısıyla türkiy ağırlık verdilit bizim hükğmet görüştüler ve kendileriye görüşmelerden snr yatırım karaını açıkladılar fakat smr ne olduysa oldu bana göre engelendiler size farklı ama yazdıgım zatem biximlilerle gorusup ondam snr karar verdiler neyse bem zaten yabancı yatırmla yerel kağıtalızmımızın kalkınamayacagımı düşünüyorum hatta sizin sevdidiniz örnek GÜNEY KORE yabancı oto markalarıyla kalkınmadı !

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güney Kore dünyada en çok yabancı sermaye çeken ülkelerden birisidir sevgili kardeşim.

      Sil
  23. Wikipedia'dan baktım 72 yaşına gelmişsiniz.

    Artık Antalya'da kendinize küçük bir çiftlik alıp, bıldırcın beslemenizin vakti gelmedi mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Antalya sıcağı çekilmez.

      Sil
    2. Adsız 20:54, senin gibi bıldırcınları bilgiyle besliyor ya?

      Sil
    3. Hocam, çok hazır cevap yorumcularınız var, size toz kondurmuyorlar.

      Sil
    4. Adsız 2319,
      Yorumunuz çok güldürdü beni, bir ek de ben yapayım,
      Hocamız sadece Antalya değil, tüm Türkiye'deki bıldırcınları besliyor, çok yaşayın

      Sil
    5. Ben de okurlarıma toz kondurmam.

      Sil
  24. Yaşlandıkça deneyim yani tecrübe ve dolayısıyla bilgelik artar. Mahfi hoca oldu Bilge Hoca veya "Aksaklı" ve bundan dolayı ölene kadar ondan istifade edilecek. Allah razı olsun.
    İlim objektiflik gerektirir. Sosyal bilimin laboratuvarı çok ama çok zordur. Ve bildiğimiz gibi Ekonomi bir kaç istisna dışında Teoriler üzerinden yürür. Kesin olacak demez olasılıklar ile konuşur.
    Ancak savaş ister soğuk ister sıcak olsun HALKI vurur. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini dinlemeyen; Votkayı fazla kaçıran ( bu subjektif bir yargı), sırf enerji fiyatları yükselsin ve silah sanayisine talep olsun diye böyle başına buyruk hareket etmesi, kabul edilebilir değil. Ancak oynan oyun ortada.
    Benim asıl merak ettiğim ve gerçekleşmesini beklediğim ise bambaşka. Bunlar sağ gösterip sol vuranlar, ya Kazaklar veya Azerilere çökecek veya başka bir yere. Asıl önemli olan, söylenmeyenin demir perde arkasında ne var? Uygurlara mı çökecekler?
    Silah sanayi en acımasız endüstri.
    Ama savaş çıkarsa Mister Putin mi meydana inecek? Olan yine Vatan evlatlarına olacak.
    Make Love Not war.

    Şenol.

    YanıtlaSil
  25. ne tip yabanci sermaye örnek istiyorum? Bildiğim kadar mühendisliklerinin ürünlerinin işçiliğini yapıyorlar veya dişarda (bizde mesela )yaptırıyorlar , ayrıca yabancı yatırım için güney kore işçiliği pahalı değil mi ,sevgili hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün geldiğimiz noktada Kore işçiliği pahalı tabii çünkü Kore artık gelişmiş ülke statüsünde. Ama 20 yıl öncesine kadar böyle değildi. Çin de benzer durumda, işçilik yavaş yavaş pahalanıyor. Ama o da geçtiğimiz yıllara kadar ucuz emek avantajıyla yabancı sermayeyi ülkesine çekti, hala da çekiyor. Adamlar o sermaye ile sanayi kurdular, elektronikte dünya uzmanı oldular. Biz de kendi çapımızda yabancı sermaye çektik. Özellikle 2005'de AB ile tam üyelik müzakeresine başladıktan sonraki 4 yıl içinde Türkiye'ye 72 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye yatırımı geldi (1923 - 2005 arası gelen toplam yabancı sermaye tutarı 15,4 milyar dolardır.) Çin ve Kore yabancı sermayeyle elektronikte dünya devi olurken biz ne yaptık? Yabancı sermayeyle konut, AVM, yol yaptık. Sonuç ortada.

      Sil
  26. Amerikada yine demokratlar iktidarda dünya yine savaş ve kaos içinde,repetitive pattern .O zaman güney kore türkiye fabrika kurucagına ,türkiye güney kore fabrika kurup güney kore işçiliğnden yararlanıp kar etsin !

    YanıtlaSil
  27. Hocam, ABD'nin parası rezerv para birimi olduğu için ABD'ye turizmin artması veya çok fazla ihracat yapmaları (bizim tam tersimize) doların değer kaybetmesine sebep olmaz mı? Mantıken ekonomi içindeki USD miktarı artacağı için enflasyona sebep olması gerekiyor değil mi?
    O zaman ABD diyelim ki gümrük vergileriyle oynadı ve ithalatı ucuzlaştırıp ihracat üzerine ciddi vergiler koydu. Bu durumda ülkedeki dolar dışarı çıkacağı için enflasyona yararlı olabilir. Tabi dışarıya satamadıkları ürünleri içerde satabildiklerini varsayıyorum.
    Sizce olabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD cari açık verdiği için ekonomide dolar ondan artmıyor. Fed, parasal gevşeme çerçevesinde tahvil alımı yapmak için para bastığından artıyor. Ama o paralar da fonlar tarafından bizim gibi yüksek faiz veren ülkelere borç veriliyor ve içeride enflasyon yaratmıyor. Şimdi artık o paralar kazanacağını kazandığı için geri dönüyorlar ve ABD'de enflasyon yükselmeye başladı.

      Sil
  28. Rusya akılla anlaşılamaz
    Arşınla ölçülmez
    Rusya'ya yalnızca inanılabilir.
    (Fyodor Tyutchev)
    Sayın Hocam, tüm yorumları okudum. Günlerdir birçok analizi dinledim. Ben de Türk-Rus ilişkilerinin bir dönemi ile ilgili çalışma yapıyorum. Kitabın çıkacağı tarihi olarak hedefim 1921 antlaşmasının 100. yılıydı, yetişmedi. Bu çalışmalar sonucu edindiğim izlenim, Rusları yeterince tanımıyoruz. Bu yüzden yanlış hesap yapıp zarar görüyoruz. Atatürk Rusları çözmüştü. Yüzyıllardır kökleşmiş düşmanlık, farklı rejimler ve katılaşmış sorunlara karşın Sovyet Rusya'nın desteğini almıştı. Bence, Rusya'nın stratejik aklı Batı'nın üzerinde. Putin, sanıldığı gibi cahil biri değil, şu an dünyadaki en iyi strateji geliştiren lider. çok iyi bir ekibi var. Bunun yanında, ruslar işgal ettikleri yerleri kendi vatanı olarak görüyor. Bu da yaptırımlara olan dirençlerini arttırır. Bir de Çin'in Tayvan'ı işgali konusu var. Bence ABD'nin işi Rusya'nınkinden zor. Bizim işimiz, en zor. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  29. Obama zamaninda suriye savaşı patlak verdi ,ukrayna da meydan oldu , türkiye de darbe girişimi şimdi biden iktidarda yine savaşı konuşuyoruz ne teşadufse yine amerkada demokratlar iktidardayken bunu demek istedim ,empirik izlenim tesadüfler üst üste tekrarlandığı zaman anlam oluşuyor bunu demek istedim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cumhuriyetçi Buş da Irak ve Afgan savaşlarını başlattıydı. Bu işlerin partisi lideri olmaz.

      Sil
  30. Bu arada güney kore elektronik işlerine başlamadan önce ,önce sanayı devrimini yakaladı bir tesadüf değilki altay tankının motorunu bize tedarik etmeleri, bir tesadüf değil ki bize araştırma gemisini tedarik etmiş olmaları ,bır başka boyutta güney korenin hakkını teslım etmemız gerekıyor bize yaptırım uygulamayan nato üyesı bile olmayan güney kore ,bize ermeni konusunda bizi suçlamayan tek gelişmış ülke ,kimin dost olduğu ortaya çıkıyor ayrıca bılıyorum ki türkıyedeki oto fabrikakarında yerlilik oranının en yüksek oldğu yine onların yatırımı

    YanıtlaSil
  31. Ukrayna krizinin Türkiye'ye etkilerine bir örnek de aşağıda verilmiştir.

    Haber şöyle: Putin'e diploması konusunda her şansı verdiklerini söyleyen Johnson, "Rossiya, IS Bank, General Bank, Promsvyazbank ve Black Sea Bank'a yaptırım kararı aldık. Bunun yanı sıra serveti çok olan 3 isme de yaptırım uyguladık. Bu kişilerin İngiltere'deki tüm varlıklarını donduruyoruz. Bu kişiler İngiltere'ye giremeyecek." dedi.

    Boris olmadı ya, güzide bankamız İş Banka'sının ne alakası var yahu, ona da yaptırım uygulamışsın.

    Hızını alamamış Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü'nün finansal birimi, Karadeniz Ticaret ve Kalkınma Bankası'nı da sepete koymuşsun. Naughty Boris seni.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başka bir haber:

      "İş Bankası, İngiltere'nin dün yaptırım uygulanacağını açıkladığı beş Rus bankası arasında yer alan "IS Bank" ile bankanın herhangi bir ilişkisinin bulunmadığını açıkladı.
      İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Rusya'nın Ukrayna'nın doğusundaki iki ayrılıkçı bölgeyi tanımasının ardından beş Rus bankası ve üç Rus vatandaşına yaptırım kararı aldığını duyurmuştu.
      İş Bankası'ndan KAP'a yapılan açıklamada, "Birleşik Krallık tarafından 5 Rus bankasına yaptırım uygulanacağına ilişkin haberlerde konu edilen ve bankamızla isim benzerliği gösteren kurumlarla bankamız ve iştiraklerimiz arasında herhangi bir ilişki bulunmamaktadır" denildi."

      isbank.com.tr websitesinde JSC İşbank finans grubunda İş Bankası iştiraki olarak, JSC İşbank'ın internet sitesi de isbank.com.ru/ru/ olarak verilmiş.

      Wikipedia'daki Rus bankaları listesinde 396 banka var bunlar arasında sadece bir tane IS BANK var. O da İş Bankası iştiraki olan banka.

      Bir başka Reuters haberine göre de İngiltere yanlışlıkla Rus Merkez Bankası'nı da yaptırım listesine eklemiş.

      Dışişleri Bakanlığı'nın İngiltere Büyükelçisini çağırıp bir açıklama istemesi Türkiye'nin dış menfaatleri açısından uygun olur.

      Sil
    2. Bir de şöyle düşün, TR ile RU hükümetleri özel ticari ilişkileri bu banka üzerinden gidiyor.

      Sil
  32. Hocam merhaba,
    Her zamanki gibi açıklayıcı ve bilgilendirici yazılarınızı iktisat öğrencilerime okumaları için öneriyorum. Bilgiyi belki herkes bir şekilde edinir ama bu kadar net akıcı ve güzel bir dille ustalıkla anlatamaz. Anlatmak ayrı bir sanattır. Siz de bu özellik fazlasıyla var. Konuyla ilgisi olmayan insanların bile çok iyi anlayabileceği bir dille yazmanız farkınızı oraya koyuyor. Yazılarınızın hiç bitmemesi dileğimle hayranınız olduğumu ifade etmek isterim. Sağlıklı günler dilerim.

    YanıtlaSil
  33. Hocam, Cogunlukla bahsettigim mevzubahis urunlerde ithalat yapan ve tuketimi de yuksek olan bir ulkenin geri donusum donusum ekonomisi gibi kavramlar etrafinda tekstil giyim mobilya elektronik esya, ayakkabi gibi urunleri kullanmis hallerinin cope atilmasi yerine yeniden ekonomiye kazandirmaya calismasi bunun icin bazi vergi avantajlari olusturmasi(tamirat tadilat yapan yerlere geri donusum tesislerine kuruluslarina ve ikinci el satan yerlerde kdv indirimi) ve yeni urunlerde kdv arttirimi cevre vergisi gibi faktorleri devreye sokmasi bunun altyapisini hazirlamasi Bir yapisal reform mudur?

    YanıtlaSil
  34. Hocam boşverin şimdi savaşı böyüklerimiz herşeyin olduğu gibi bununda doğrusunu bilir gelin size Afyonda sucuk ısmarlayayım,birde şu kış günü termale gideriz keyif yaparız ama ben memurum hesapları kırışacağız mart 15e çok var :)

    YanıtlaSil
  35. Emeğinize sağlık hocam.
    Önemli olan ne yaptığımız ve nerede durduğumuz. Pusulası çok oynak

    YanıtlaSil
  36. Hocam, bizim paraya ne oluyor?
    Savaşan ülkelerin parasından daha çok değer kaybediyor.
    Yahu nasıl bir paradır bu?
    Hocam hangi iktisat açıklar bunu?
    Hiç yükselmeyen para icat etmişler,

    Afedersin dünyanın bir yerinde sokak iti os.rsa, bizim TL değer kaybediyor.

    Ama hükümetten yana çok şanslıyız,
    Dünyada ne kriz olursa olsun,
    Bizi hep teğet geçiyor,
    Krizler teğet geçtikçe, paramız yine değer kaybediyor,
    Hep kaybediyor, çok kaybediyor,
    Şiir gibi değer kaybediyor,
    Yine, yeni, yeniden kaybediyor.

    Gülmeyi unuttuk be hocam.

    YanıtlaSil
  37. Güzel yazınız için teşekkürler sevgili üstadım.
    Savaşın kazananı yoktur. Savaş ölümdür, binlerce insanın huzurunun kaçırılmasıdır. Dünya barışını her daim savunmalıyız. Bunun için ciddi düzenlemeler ve önlemler alınmalıdır. Derhal tüm ülkeler Rusya'ya karşı ekonomik ve siyasi yaptırımları devreye sokmalıdır. Dünya ülkeleri, diğer ülkelerin toprak bütünlüğüne saygı duymak zorundadır. Bugün Ukrayna'ya giren ülkenin yarın başka bir ülkeye girmeyeceğini kim garanti edebilir?
    Bu savaş ortamından maalesef ülkemiz de ekonomik olarak etkilenecektir. Enflasyon artışı olarak bize dönüşü olacaktır.
    #savaşahayır

    YanıtlaSil
  38. Öncelik ile kaleminize sağlık hocam.
    Peki hocam bu ambargolar bu şekilde kalır ise ülkemizde ki enflasyon durumu için ne düşünüyorsunuz?

    YanıtlaSil
  39. Kaleminize sağlık hocam, çok güzel yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  40. Sayin Hocam, Amerika'nin ve Avrupa'nin yaptirim kararlarini aciklamalarinin hemen ardindan bati borsalari yukselerek isgal basindaki tum kayiplarini sildiler. Yaptirimlarin, borsalarda yukari yönde etki yapmasinin sebebini yorumlayabilir misiniz? Tesekkurler.

    YanıtlaSil
  41. Şu anda savaş olsa ekonomimiz buna yetermi bilgilendirin lütfen

    YanıtlaSil
  42. Şu anda türkiye için savaş olsa buna ekonomimiz yetermi

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi