Kitaplar ve Yorumlar 2022 - 2

Ece Güner Toprak, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, Doğan Kitap Yayınları, 2022

Ece Güner Toprak da benim gibi bıkmadan usanmadan Türkiye’nin geçici bir takım düzeltmelerle gelişmiş bir ülke olamayacağını, kalıcı çözümün hukuktan başlayarak aşağıya doğru devam eden bir dizi reformla sağlanabileceğini anlatıyor. Daha önce bu blogda değerlendirmesini yaptığım ‘Başarabiliriz’ adlı kitabında çözümleri ele alıp anlatmıştı. Bu kitabında çok daha özet ve daha az teknik ayrıntı içeren bir dille çözüm yollarını anlatıyor. Türkiye’de neler olduğunu, sistemin nasıl bozulduğunu ve nasıl düzeltilmesi gerektiğini son derecede özlü ve net bir biçimde ortaya koyan bu kitabı herkesin okuması gerektiği kanısındayım.

Sinan Meydan, Anahtar, İnkılap Yayınları, 2022

Sinan Meydan, yakın tarihimiz üzerine çok önemli kitaplar yazıyor ve topluma yayılmış olan safsataları inatla, sabırla çürütmeye devam ediyor. Kitaplarının çoğunu okudum ve bunlardan, bazıları çok iyi bildiğim, bazıları bildiğim ama dayanaklarını bilmediğim, bazıları da bilmediğim konularda çok şey öğrendim. Anahtar kitabı da gerçekten yakın tarihimiz için bir anahtar niteliği taşıyor. Son yıllarda yalan yanlış, safsatalara, şehir efsanelerine ve bazen de komplo teorilerine kaynaklık etmiş birçok konuyu da bu kitabında ele alıp belgelerle çürütüyor. Çok önemli bir kitap, okullarda okutulabilse genç kuşakların yalanlara karşı doğru bilgilerle donanmasına hizmet eder.

Rüşdü Saraçoğlu, Çöpe Giden Yazılar, Siyah Kuğu Yayınları, 2021

Merkez Bankası Başkanlığı, milletvekilliği ve bakanlık yapmış olan Rüşdü Saraçoğlu’nun bir dönem yazdığı yazılardan oluşan bu kitap, önemli bir bürokrat ve siyasetçinin gözüyle yakın tarihe bakışının özeti niteliğini taşıyor. İktisatçı olarak yetişmiş ve ekonomi yönetiminde önde gelen bir bürokrat ve siyasetçi olarak görev yapmış olduğu halde Saraçoğlu, bu kitabında, bir iktisatçıdan çok bir siyaset bilimci olarak değerlendirmeler yapıyor. Bu değerlendirmelerden benim çıkardığım sonuçlardan birisi ‘siyasetçinin ikna edilememesi halinde bürokrasinin fazla bir şey yapma şansının olmadığıdır.’ Özellikle 1990’ların sonlarında yaşanan olayların analizinin yapıldığı kitap, Türkiye’nin siyaset açmazlarını ortaya koyuyor ve Türkiye’de bu alanda hiçbir şeyin değişmediğini kanıtlıyor. Yakın tarihimize ışık tutan önemli bir kitap.

Haydar Kazgan, Osmanlıda Avrupa Finans Kapitali, Efil Yayınları, 2022

Haydar Kazgan, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nin efsane hocalarındandı. İktisat tarihi ve özellikle de Osmanlı finans tarihi üzerine çok sayıda kitap ve makale yayınladı. Rahmetli hocamız bu kitabında kısa bölümler halinde Osmanlı’nın Avrupa finans kapital çevreleriyle olan finansal ilişkileri, bunları açtığı sorunlar ve çözüm yolları için geliştirilen buluşları ele alıp irdelemiş. Osmanlı tarihiyle ve Osmanlı’nın yaptığı finansal hataların özünü öğrenmekle ilgilenen herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Kitabı okudukça bugün çözüm diye ortaya getirilen formüllerin çoğunun geçmişte Osmanlı tarafından denenmiş ve sorunları büyütmekten başka bir işe yaramamış olduğunu göreceksiniz. 

Halil İbrahim Özcan, Fikriye, İnkılap Yayınları, 2022

Halil İbrahim Özcan, kitabında, uzaktan akraba kızı Fikriye’nin Mustafa Kemal’e duyduğu karşılıksız aşkın belgesel öyküsünü anlatıyor. İlk satırından son satırına kadar bir roman tadında okunan bu kitapta Fikriye’nin yaşadığı mutlulukları, üzüntüleri, çöküşleri ve dramatik sonu insan adeta onunla birlikte yaşıyor. Özellikle Atatürk’ün Latife Hanımla evliliğinden sonra yaşamın, onun için bir cehenneme dönüşü son derecede canlı olarak aktarılmış. Yakın tarihimizin önemli sayfalarına ışık tutan bu kitabı okumanızı öneriyorum.

Ali Sefünç, Her şey Dâhil Türkiye, Hemen Kitap, 2006

Ali Sefünç’ün bu kitabı, son olarak 2006 yılında basılmış. Aradan epey zaman geçtikten sonra okuma fırsatı buldum. Sefünç kitabında kendi yaşamı ve düşünceleri çerçevesinden bakarak bir yakın geçmiş değerlendirmesi yapıyor. Kalemi son derecede güçlü olan yazar, zaman zaman komik, zaman zaman trajik olayları eğlenceli bir üslupla anlatıyor. Tanık olduğu dönemin güncel olaylarını, dizilerini, filmlerini, ekonomik, siyasal ve sosyal olaylarını, sporunu ve daha birçok çeşitli meselelerini ele alıp irdeliyor. Bunu yaparken de eleştiriyor ve ortaya çok hoş ve kolay okunan bir anı ya da yazarın deyimiyle yaşantı kitabı çıkarıyor.

Olivier Blanchard ve Dani Rodrik (editörler), Eşitsizlikle Mücadele (Çeviri: Abdullah Cemal Balcı), Efil Yayınları, 2022

Tanınmış iki iktisatçı Blanchard ve Rodrik’in editörlüğünü yaptığı ve giriş yazısını ortaklaşa yazdığı bu kitapta, Daron Acemoğlu, Laura Dandrea Tyson, Peter Diamond gibi tanınmış sosyal bilimciler, bugüne kadar fazlasıyla ihmal edilmiş olan eşitsizlikle mücadele ve bu konuda devletin üstlenmesi gereken rolü irdeliyorlar. Yazarlar, sosyal güvenlik sisteminin yeniden ele alınmasından servetin vergilendirilmesine, ekonomi kuramına yeni felsefi temeller aramaktan cinsiyet eşitsizliğine kadar geniş bir yelpazede görüşlerini ortaya koyuyorlar. Son dönemlerde ekonomi ve siyaset bilimi üzerine okuduğum en iyi kitaplardan birisi diyebilirim.

Yorumlar

  1. Kitap yorumlarınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Sn Hocam,

    Dijital devrim birçok alışkanlığımızı değiştirdiği gibi kitap okuma alışkanlığımızı ve şeklini de değiştirdi. Sesli kitaplar, elektronik kitaplar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru, benim kitaplar da yayınlandıktan bir süre sonra sesli kitap oluyor.

      Sil
  3. Polisiye kitap okumalarina ara mi verdiniz hocam ? önerileri bekleriz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okudukça paylaşacağım.

      Sil
    2. Sevgili Mahfi bey, Perry Mason ya da Yazarı Erle Stanley Gardner (1889-1970) severmisiniz?

      Sil
  4. Teşekkürler hocam, güzel paylaşımlar. İkisini listeye aldım.

    Umarım dolar mı alalımcıların ilgisini çeker.

    YanıtlaSil
  5. Selam Hocam,

    Kitaplarınızın sesli olması erişim kolaylığı sağlıyor.
    Dışardan satın alma imkanı kitaplar için zor.
    Dijital eserlerin bedelini ödemek çok kolay.

    Haftanın 10-12 saati arabadayım.
    Eserlerinizi arabadan sesli dinlemek büyük kolaylık.

    Türkçe seslendirenlerin diksiyonu etkileyici.
    Onları duyduktan sonra konuştuğum dilin Türkçe olmadığını anladım.
    Geçen çocuklarla evin badana-boya işlerini yaparken dinledim.
    Aksanı da yakalasınlar istedim.

    Elimde tek Değişim Sürecince Türkiye kitabınız var.
    Geçenlerde aşırı fırtına varken, garajı su bastı.
    Bu kitap kolinin en altında yerdeymiş,
    3-4 gün su içinde kalmış farkettiğimde.

    Remzi Kitabevinin kalitesini takdir ettim.
    Çok kitap dağılırken, sizinki tek parça kaldı.
    Yapraklar kopmadı.
    Kapak biraz ayrıldı ve buruştu, su yiyince kitap hacmi yüzde 60 arttı,
    Yaprakları birleştiren Şiraze kısmı ise aynen duruyor.

    qBcvMo7PcSCYm9q9

    YanıtlaSil
  6. Hocam kamu maliyesi için hangi kitabı önerirsiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Harikasınız Sayın Hocam,

      İyi ki sizi tanımışız. Her yönden biz gençlere yön gösteriyorsunuz.

      Saygılarımla

      Sil
  7. Peki Mahfi bey,

    "24 Temmuz 2023 Pazartesi" günü için beklentileriniz var mı?

    Bu günün özelliğini biliyorsunuz, değil mi?

    YanıtlaSil
  8. Hocam

    1) Putin'e karşıyım.

    2) Ukrayna halkına çok üzülüyorum.

    3) Yaptırımlar sonucunda, Rusya'daki sıradan insanların etkilenmesi ne kadar doğru? Şu gerekçe mi gösteriliyor: "Putin'i Rusya'da iktidara getiren, bizzat Rus halkıdır. Bu adam Rusya'nın başına gökden zembille inmedi. Bu sebeple, yaptırımlardan Rus halkının etkilenmesi elbette doğrudur. Putin'i başkan seçmeselerdi ama seçtiler. Öyleyse Rus halkı cezayı (yaptırımları) hakediyor!"

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayat garip!
      Belli bir güç altındaki yerlerde bi miktar adalet var.

      Düşünün;
      Rusya'ya giden her kaynağın büyük kısmı halk yerine Putin i destekler.
      Biri dışardan gelip Putin'i ortadan kaldırsa, Rus halkının çoğu kenetlenir, o güce karşı gelir.
      Rusyaya kaynaklar gönderilip şımartılsa, Putin başka yerde başka insanlara da saldırır.

      Dedim adaletin olmadığı yerler çok.

      Savaş bu, olur.

      Savaştan bir kaç gün önce yazmıştım, Ukrayna halkına çok yazık olacak,
      Irak ve Suriye halklarına yazık oldu.

      Rusya ve Çin işi, tamamen Avrupanın dünya politik arenasındaki hatasıdır.
      İkisini de Avrupa şımartmıştır.

      Algıda seçicilik olacak, bugün haberlerde gördüm;
      Fransız askeri istihbarat yönetimi görevlerinden istifa etti.

      Avrupa, hatasının faturasını ödeyecek, daha savaşın ilk ayları.
      Fransız istihbaratı ilk faturayı ödeyenlerden olmuş.
      Geçen haftalar da yazmıştım, Alman ordusu da, 130 milyar Euroluk uçak alım anlaşması yaptı,
      Almanların bombardıman kabiliyetleri yokmuş. O Alman generaller de kızağa çekildiler.

      Daha Avrupa halkı faturayı ödemedi.
      Avrupa halkı da fatura ödeyecek.
      Hele bir de savaş, önce Belarus'a, ardından Finlandiya'ya da sıçrarsa.

      Nasıl fatura öderler bilemem, AB mi ayrışır? Mültecilerle mi öderler?
      Çin ve Rusya'dan aldıkları malların kıtlığı ile mi?

      3. dünya savaşı ile mi? Bilemem.

      Çin'e de bağlı. Çin de Tayvan'a dalmak ister.

      Avrupa hala hatalı davranıyor. Savaşı soğutmak istiyor.
      Savaş işi kimyasal yangına benzer.
      Su ile soğumaz, yayılır.

      Avrupa, yaptırımları azaltıp, Rusya savaşını soğutmak istiyor.
      Fransa'nın politikası buydu. Hesap yanlış yapmışlar ki, istihbarat istifa etti.

      Bu iş öyle olmaz.

      Rusya'yı soğutayım derken, Çin tarafı cesaretlenir, Tayvan'a dalar.

      Türkiye'den farketmiyorsunuz.
      Rusya'yı artık kimse güç'ten saymıyor, Rusya savaşı kaybetti.
      Çin'e cesaret vermek istemiyorlar, Rusya'ya yapılan baskının sebebi bu.

      Bu blogda yazdım, Türk cemaat yapıları ve diyanet içinde Rus etkisi var diye.
      Dikkat edin: Türkiye de savaş bir an önce bitsin diye hatalı şekilde soğutmak istiyor.
      Böyle savaşlarda beklenir, enerji boşalsın, bitsin, kontrol edilir hale gelsin.

      Savaşan nükleer gücü olan Rusya, kankası askeri üretimi olabilen Çin.
      Soğutayım dediğiniz savaş, Çin'e moral verir, Tayvan'a dalar.
      Çin, batı ambargolarında sıranın kendine geleceğini gördü.
      Barış olursa Çin, üretiminin azalacağını biliyor.
      Şu anda dünyada en çok sermaye çıkışı Çin'den.
      Çin yönetimi her gün görüyor, siz henüz göremiyorsunuz, rakamlara yansır yakında.
      Çin için en büyük çıkış, bir dünya savaşı.

      Çin'in savaşı demek, Türkiye'nin de asker göndermesi demek,
      Türkiye 2. dünya savaşındaki gibi tarafsız kalamaz.
      Asker gönderilmezse, Türkiye de biter.

      Arabulucuk bu demek.
      Rusya ile arabuluculuk gereksiz, Rus'un bitmesini beklemek gerek.
      Türkiye, Avrupa'dan da önde hata yapma yarışında.
      Türkiye yaptırımlara katılmıyor.

      Savaş asker işidir, askeri istihbarat işidir.
      Çok teknik, yüksek seviyede uzmanlık gerektiren bir iştir.
      Sivil hayatın kuralları savaş ortamında yürümez.
      Çin'e bakın, Çin sıkışıyor, Rusların önü alınmazsa, Çin cesaretlenecek,
      Çin'de savaşa ihtiyaç duyacak, daha büyük bir savaşa.

      Atatürk'ün büyük taaruzuna bakın.
      Aklı başında hiç bir sivil o taaruza (ve gününe) karar veremezdi.
      Değil sivil, bazı Osmanlı eski paşaları da cesaret edemediler taaruza.
      Atatürk ve İnönü sorumluluk aldılar.
      Koskoca Karabekir Paşa bile çekindi, emir komuta içinde kaldı.
      O sebeple, devletin yönetiminde sonradan Atatürk ve İnönü hakim oldu,
      diğerleri elendi.
      İkbal, soğuk kanlılık ve büyük bir teknik kapasite ile meseleleri çözümleyenlerindir.

      Evet, Ukrayna halkına yazık oldu.

      yzDk624Qr27zYnH7

      Sil
    2. Fransız askeri istihbaratının komutanı Eric Vidaud görevden alınmış. Gerekçesi Rusya işgalini olası bulmaması ve seçenek dışı olarak görmesi olmuş. Buna karşılık Amerikalılar işgalin olacağını görüp ona göre pozisyon almışlar. Istihbaratin politik sahnede yeniden bir enstrüman olarak öne çıkacağını yazmış le monde...

      Sil
  9. Aristoteles'in 2022'de reeankarne olmuş hâli gibisiniz Mahfi hocam.

    Sürekli "mantık"ı savunuyorsunuz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Demek ki 2500 yıldır mantıksızlık ortadan kaybolmamış.

      Sil
  10. Hocam Osmanlı'da en beğendiğiniz/sevdiğiniz sadrazam kimdir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çoban Dimitri'nin oğlu Bajik, nam-ı diğer Sokullu Mehmet Paşa.

      Mohaç ve Viyana seferlerine katıldı.
      Barbaros'tan sonra kaptan-ı derya oldu.
      Rumeli'yi yönetti.
      Üçüncü, ikinci vezir oldu.

      Sırp Ortodoks kilisesinin hamisidir.
      Müslümanların sadrazamıdır.

      Sırpça, Türkçe, İtalyanca bilir. Farsça, Latince okur.

      500 yıl önceki yönetimin kariyerine bakınız, liyakatına bakınız.

      Şimdikiler ile kıyaslayın.
      500 yıl önceki sadrazama yaklaşabilen varsa lütfen yazınız, tanıyalım ona oy verelim.

      Toplumda öyle bir ayrımcılık var ki, Sırp ve Hristiyan kökenli olmasını geçtim,
      ülkenin kendi eğitimli insanına bile tahammül edemiyorlar.

      hhU5MgwD6L6ZeZ8F

      Sil
    2. Adsız 17:01,

      Ailem 350 yıllık geçmişi ile Kurtuluş sakini, Ermeni'yim diye, bir kaç yıl önce eğitim için İstanbul'a gelip çalışmak için kalmış adam bana yabancı diyor. Beyin iptal olmuş, anlayamıyor. Bir değil, iki değil, çocukluğumdan beri hep böyle.

      Sil
  11. harika bir liste hocam, başlayalım okumaya

    YanıtlaSil
  12. Genellikle geriye dönük endekslemenin, yahut fiyat ataletinin (inertia) egemen olduğu ekonomilerde enflasyonun tedrici (gradualist), yani zamana yayılmış yöntemlerle önlenmesi gerekiyor. Çünkü ani politikalar ciddi üretim maliyetleri oluşturuyor. Bir başka önemli konu da; kredibilite. Eğer politikayı uygulayanların saygınlığı kalmamışsa, ani politikaların başarı şansı azalıyor.
    Öte yandan, kontratların ve vadelerin süresi de çok önemli. Eğer her türlü vade uzunsa tedrici politikaların devreye sokulması elbette daha kolay oluyor. Öte yandan, çapaya dayalı politikaların da belli riskleri var. Örneğin kura çapalı politikalar ihracatı sekteye uğratıyor. Paraya dayalı politikalar uygulanırken de, enflasyondaki artış parasal genişlemeyi aştığından kredi sıkışmasına (credit crunch) neden olarak reel sektörü sıkıntıya sokuyor.

    Bu yoruma katılır mısınız hocam? Neredeyse 20 yıl önce yazılmış, hiç yol kat edememiş miyiz?

    YanıtlaSil
  13. Sayın Eğilmez,

    Twitter'da şöyle bir yazışma olmuştu, hatırlıyor musunuz:

    TAKİPÇİNİZ: Bugün ekonomideki kötü gidişatın temel sebebi neoklasik iktisattır. Başımıza ne geldiyse bu zihniyet yüzünden geldi.

    MAHFİ EĞİLMEZ: Neoklasik iktisadın ne demek olduğunu kendi cümlelerinizle kısaca buraya yazar mısınız lütfen?

    TAKİPÇİNİZ: (Cevap yok)

    Bunun sebebi ne olabilir Mahfi bey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Klasik kısmını biliyormuş da neo kısmını bilmiyormuş.

      Sil
  14. Sizle 10 maç satranç oynayacağız.

    Eğer 1 maçı biz kazanırsak, siyasete gireceksiniz.

    Eğer 10 maçı siz kazanırsanız, siyasete girmeyeceksiniz.

    Anlaştık mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben siyasete girmeyeceğim. Türkiye'de yapılan lider sultasına bağlı siyaset bana uygun değil. Ben özgürlüğüme düşkün bir insanım. Yanlış gördüğümde söylerim, hata gördüğümde eleştiririm. Türk siyasetinin her tarafı yanlış, her tarafı hata dolu. Diyelim ki bir partiden siyasete girdiniz. Parti lideri ne diyorsa onu söylemeniz gerekiyor. Aksini söylerseniz sizi elerler. Onun için satranç oynamaya oynayalım ama ben siyasete girmem.

      Sil
    2. Bir diğer değerli iktisatçımız Seyfettin Gürsel DSP İstanbul İl Başkanı olarak siyasete girmeyi denemişti. 9 ay dayanabildi. Bir söyleşisinde eğer ilkelerimden taviz verseydim 1999 seçimlerinden sonra büyük ihtimalle kabinede yer alacaktım demişti.
      Ne olursa olsun ilkelerden taviz vermemek mi gerekir yoksa olabildiğince etkili bir makama gelip düzeltebildiğin kadarını düzeltmek mi gerekir?
      Yangını söndüremiyorsanız bile en azından değerli bir kaç eşyayı kurtarmak gerekmez mi?

      Sil
    3. Siyasete girmediğiniz için,

      Bu yaz Antalya'ya tatile gittiğinizde,

      Denize yüzmeye girdiğinizde,

      Umarız, köpekbalığı, sol ayağınızın serçe parmağını ısırıp afiyetle yer!

      Böylece, "Ahhh... Okurlarım siyasete girmem için beni uyarmışlardı. Keşke siyasete girseydim de, parmağım kopmasaydı!" diyeceksiniz ama iş işten geçmiş olacak...

      Sil
    4. Bu yıl Antalya'ya gidebileceğimden emin değilim. Fiyatlar inanılmaz düzeylere geldi. Belki de evde oturup yazı öyle geçireceğim. Sizin köpekbalığına söyleyin boşuna beklemesin oralarda.

      Sil
    5. Sizin perspektifinizle Güney Kore'yi okumak isterdim Mahfi bey.

      Şu "ekonomiyi" düzeltebilirsek, ilerleyen yıllarda Güney Kore turuna çıkmayı düşünür müsünüz? (Sağlığınızın ve yaşınızın izin vereceğine eminim ;-)

      Sil
  15. Kitap yorumlarınız çok yararlı oluyor. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  16. 40 TL çok pahalı.

    Nasıl alacağız Hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Internet kitapçılarında 26 liraya da var.

      Sil
    2. Kitabınızın siparişini verdim.

      PDF'de "İçindekiler" kısmında, "Eğitim reformu" başlığı yok gözüküyor.

      Yazmadınız mı?

      Başka bir başlık altında mı yazdınız?

      Sil
    3. Sosyal Sorunlar ve Reform Önerileri içinde yer alıyor.

      Sil
  17. yazılarınızı zevk okuyor. kitap tavsiyelerinizi dikkate değer buluyorum. size bir kitap tavsiyesi olarak: Barış ÜNLÜ'nün Türklük Sözleşmesini okumanızı ve bu konuda düşüncelerinizi paylaşmanızı rica ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Bu kitabı okumadım, okuyacağım.

      Sil
  18. Her ne kadar yumuşatılmış olsa da, Covid önlemlerine hâlâ riayet ediyor musunuz?

    Yoksa -millet umursamıyor ben de umursamıyorum öyleyse- mi diyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maske takıyorum ve elimden geldiğince uymaya çalışıyorum.

      Sil
  19. Kızılderililer şunu diyormuş:

    "Bu dünyanın sahibi biz değiliz.

    Biz sadece misafiriz.

    Bu nedenle, gelecek misafirlerin de yaşayabilmesi için, dünyayı hırpalamamalıyız."

    YanıtlaSil
  20. Hocam selamlar. Haydar Kazgan istanbul iktisatta uzun süreli hocalık yapmadı diye biliyorum. Gülten kazgan iü nün hocalarındandır. Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisi de İktisat Fakültesi'nin hocalarıydı sonradan ayrıldılar. Haydar Kazgan emeklilikten sonra da İktisat Fakültesinde yüksek lisans dersleri verdi.

      Sil
  21. "... Ben hep 50 liralık aldığım için, beni ilgilendirmiyor ..."

    Buna benzer ifadeler kuranların sesi pek çıkmıyor son zamanlarda, dikkatinizi çekiyor mu Mahfi bey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 50 liralık ver diyeni döverler artık da ondan.

      Sil
  22. Hocam Anadolu üniversitesi yayınlarını nasıl buluyorsunuz

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!