2022 Biterken Türkiye Ekonomisinin Görünümü
Büyüme ve İstihdam
Türkiye, Covid 19 salgını sonrasında
yükselen enflasyon eğilimi karşısında enflasyonu hedef alıp düşürmeye çalışan
pek çok ekonominin tersine büyümeyi yüksek tutmayı ve istihdamı önce korumayı
sonra da artırmayı hedef aldı. Para ve maliye politikalarını bu çerçeveyle
uyumlu olacak şekilde oluşturdu: Faizleri düşürürken çeşitli vergilerde de
indirimler yaptı, kamu harcamalarını artırdı, asgari ücreti ve devlet
yardımlarını yükseltti. Bu ve benzeri politikalarla büyümeyi ilk yarıda yüzde
7,6 oranında, işsizlik oranını da yüzde 10 dolayında tutmayı başardı. Üçüncü
çeyrekten başlayarak perakende satış hacmi verilerinden gözlemleyebildiğimiz
şekliyle talepte canlılığın devam etmesine karşılık sanayi üretim endeksine
baktığımızda sanayi üretiminde düşen bir tempo gözlemliyoruz. Bu çerçevede 2022
yılının yüzde 5 – 5,5 dolayında bir büyüme oranıyla tamamlanmasını bekliyoruz. Yüzde
7,6’dan yüzde 5 – 5,5’a düşüş, çok önemli bir gerilemeye yol açmayacağı için
işsizlik oranında da büyük bir artış olmasını beklemiyoruz.
Enflasyon
Türk siyasetçisi öteden beri
‘büyüme mi enflasyon mu’ ikilemini büyüme diye yanıtlamış buna karşılık
enflasyonla mücadele ediliyormuş izlenimi vermeye özen göstermiştir.
Grafik, Merkez Bankası’nın faizi indirmesiyle birlikte enflasyonda yaşanan yükselişi ortaya koyuyor. Buna karşılık büyüme yüksek kalmaya ve işsizlik de denetim aralığı içinde kalmaya devam ediyor.
Öte yandan 2021 Aralık ayından
başlayarak 6 ay süreyle yüksek aylık enflasyonlar yaşandığı ve bunların yerine
daha düşük aylık enflasyonlar gireceği için baz etkisi nedeniyle hızlı bir
enflasyon düşüşü yaşanacak ve siyasal iktidar bunu ‘faizi düşürdükleri için
enflasyon düşüyor’ şeklinde anlatacak.
Bütçe Dengesi
2001 krizinin temel nedenlerinden
birisinin önceki yıllarda yaşanan yüksek bütçe açıkları ve bu açıkları finanse
etmek için başvurulan yüksek borçlanmalar olduğu bilinen bir gerçektir. O
nedenle kriz sonrasında bütçe açıklarının denetim altında tutulmasına özen
gösterilmiştir.
Cari Denge
TL’nin dış değer kaybının çok
yüksek olmasına karşılık dış ticaret dengesinin umulduğu gibi olmaması ilk
bakışta sürpriz olarak görülebilir. Ocak – Eylül döneminde ihracat artışı yüzde
17 iken ithalat artışı yüzde 40,4 olmuş durumda. Aynı dönemde TL’nin Dolar
karşısındaki değer kaybı yüzde 25’in üzerinde olduğu halde ithalatın düşmeyip,
ihracattan çok daha fazla artması Türkiye ekonomisi açısından önemli bir sorun
oluşturuyor.
Bu ilginç gelişmenin önemli
nedenlerinden birisi Türkiye’nin ihraç ürünlerinin ağırlıklı olarak talep /
fiyat esnekliği yüksek mallardan oluşmasına karşılık ithal ettiği malların
talep / katı mallara dayanmasıdır.
Rezervler
Bugün itibarıyla ciddi
sorunlarımızdan birisi TCMB’nin resmi rezervlerinin düzeyi. Brüt rezervler
yüksek görünüyor olsa da işin aslı tam olarak öyle değil.
Tablodan görüleceği gibi brüt
rezervler 114,2 milyar doların üzerinde olsa da bu rezervlerin içinde yer alıp
da bankalara ait olan (bir anlamda ödünç duran) rezervler düşüldüğünde net
rezervler 13,3 milyar dolara düşüyor. Net rezervlerden swap işlemleriyle elde
edilmiş tutarları da düşersek (swaplar hariç) net rezervler – 58,7 milyar
dolara düşüyor.
Bir de brüt rezervlerin
yeterliliğini ölçen Guidotti – Greenspan Kuralına bakalım.
TCMB Rezervlerinin Yeterliliği = TCMB
Brüt Rezervleri - Ülkenin Vadesine 1 Yıldan Az Kalmış Olan Döviz Yükümlülükleri
TCMB Brüt Rezervleri: 114,2
milyar dolar
Ülkenin Vadesine 1 Yıldan Az
Kalmış Olan Döviz Yükümlülükleri: 185,8 milyar dolar
TCMB Rezervlerinin Yeterliliği = 114,2
– 185,8 = -71,6 milyar dolar.
Buna göre ülkenin brüt döviz
rezervleri ülkenin vadesine 1 yıldan az süre kalmış borçlarını karşılayamıyor.
Ekonominin Risk puanları
Bir ekonominin risklerini
ölçmenin iki yolu var: (1) Kredi derecelendirme kuruluşlarının notları, (2) CDS
primi (bir çeşit alacak sigortası primi.)
Önde gelen üç kredi kuruluşunun
Türkiye için verdikleri kredi derecelendirme notları şöyle: (1) Standard and Poor’s
(B durağan, aşırı riskli), Moody’s (B3 durağan, aşırı riskli), Fitch (B negatif,
aşırı riskli.)
CDS primi 610 baz puan. 300 baz
puanın üzeri aşırı riskli olarak kabul ediliyor. Gelişmekte olan ülkelerin risk
ortalaması yaklaşık 225 puan olduğuna göre Türkiye içinde bulunduğu gruba göre
neredeyse üç kat daha riskli bir ekonomi olarak kabul ediliyor.
2023’e Ne Devrediliyor?
Ekonomi açısından 2022 yılından
2023 yılına devredilenleri şöylece özetleyebiliriz: (1) Daha çok tüketime
dayalı olsa da dünya ortalamasına göre yüksek bir büyüme oranı. (2) Baz
etkisiyle yılın ilk yarısında hızla gerileyecek olsa da seçim sonrasında aynı
hızla yükselecek bir enflasyon oranı. (3) Denetimden çıkmaya yatkın bir bütçe
yapısı. (4) Üretimin ithalata bağımlı yapısı nedeniyle kur artışına karşılık
düşürülemeyen bir cari denge. (5) Eksi rezervler. (6) Son derecede yüksek
risklere sahip bir ekonomik yapı.
Türkiye’nin, temel çözümlere
girişmek yerine sürekli geçici çözümlere dayalı mucize bekleyişleri tercih eden
siyasal geleneği dikkate alındığında 2023 yılının da kayıp bir yıl olacağını tahmin
etmemiz zor olmasa gerek.
Elinize sağlık.
YanıtlaSilTeşekkür ederim
SilKaleminize sağlık değerli hocam. Gelecek hiç gelmese diyorum. Süreci iyi yönetiyor görünmek uğruna indirilen vergiler, affedilen cezalar, sübvanse edilen enerji fiyatlarındaki bu rakamlar gün geçtikçe büyüyor ve bu rakam bir şekilde patlayacak. Bunların bir şekilde kasaya konulmssı gerekiyor. Tabii bu da fazlasıyla vatandaşa yansıyacak. Velhasıl Seçim sonrası (karamsar olmak istemiyorum ama maalesef öyle) bizleri zor günler bekliyor.
SilHer alanda kötü olabilmek kolay bir başarı değil. Tebrikler!
YanıtlaSilDeğerli bilgiler için teşekkürler.
YanıtlaSilSağ olun.
SilBu kdr riskli bir ülkeye yurtdışı kimse yatırım yapmayacağına göre (Rusya hariç) demek oluyor ki kendi yağımızla kavrulacağız. İhracat da ithalata nazaran yeterli olmadığından dediğimi destekliyor.Demek oluyor ki bol bol üretim yapmalıyız.Say kuralının dediği gibi " her arz kendi tüketimini yaratacaktır" sıra geldi enflasyonun kök sebebi olan maliyet enflasyonu;yani doları stabilize tutup arzı arttırabilir miyiz? kafamda soru işaretleri var da ...şöyle ki euro da var şimdi o da kızgın boğa gibi tepinip duruyor..petrol desen o da kötümser bakıyor...biz en iyisi dolar tutmayalım!
YanıtlaSilBunun için sermaye lazım, dış kaynak; techizat, makina lazım..
Silkazın ayağı sizin dediğiniz gibi olmuyor maalesef
yeni bir gezegen keşfetmiyoruz kafanızda deli sorular olması için:)
İstanbulda iki dairem var, biri yedi ay diğerini dört aydır boş tutuyorum.
SilKiraya versem bedavaya gidiyorlar, kiracı da sözleşme gününde çıkmıyor.
Tahliye taahütnamesinin bile açığını bulmuşlar, 3-4 aydan önce taahütnamesi olsa bile çıkmıyor.
Krediler kapalı, kimseye kredi verilmeyince, elden de çıkaramıyoruz.
Öyle duruyorlar.
Ya bu ev sahibi kiraci iliskisi ne olacak evim bos duruyor kiraya vermeye korkuyorum. Kendim yurtdisinda yasiyorum burada kirayi odemedigin gun kapidasin veya zam geldi kabul etmedin o zaman hadi baska kapiya deniliyor. Turkiye de yakinda kimse ev almak istemeyecek ya da kiraya vermek istemeyecek. 5 yil dolmus olsaydi lanet olsun diye evi satacaktim vergi ciktigi icin satamiyorum.
SilHocam elinize saglik. 2022 yilinda ne kadar para basildigini ve emisyon seviyesini takip edebilecegimiz bir kaynak bulunuyor mu?
YanıtlaSilTCMB web sitesinde evds sistemine oradan da haftalık para ve banka istatistiklerine girin.
Silİthal-ihraç edilen mal ve hizmetlerin talep/fiyat elastikiyetindeki farklar ithal ihraç edilen malların niteliğinden değil, ithal mallarda gelecekte
YanıtlaSilyaşanacak döviz kaynaklı fiyat artışından kaçınma arzusundan kaynaklanıyor.Dolayısı ile stoktaki büyüme kaynaklı olarak orada ileriki donemde cari açığı azaltacak gerçek bir baz oluşuyor da olabilir.
Olabilir tabii, yalnız ileride Avrupa resesyona girerse (ki girecek gibi) Türkiye'nin ihracatı da düşeceği için cari açık düşmeyebilir.
SilEmekleriniz ve bilgilendirmeniz için Teşekkürler hocam.
YanıtlaSilSağ olun.
SilHocam, pazar pazar bence bırakalım bu ciddi konuları da biraz müzik dinleyelim:
YanıtlaSilHerkes biliyor
geminin su aldığını,
herkes biliyor
kaptanın yalan söylediğini,
herkes biliyor
zarların hileli olduğunu.
https://www.youtube.com/watch?v=_axf6ckSn58
Paylaşım için teşekkürler.
SilHocam bu sağlanan büyümenin getirisi ödenen bedele değer mi gerçekten merak ediyorum.
YanıtlaSilTeşekkürler
Gerçek faturayı ileride göreceğiz. Şimdilik büyüme var ama yok ettiğimiz değerlerin bedeli ileride çıkacak.
SilMerkez bankasi rezervleri $114.2myr iken (yukumluluk haric) gibi ele alindiginda, sanki cepteki keklik gibi gorunuyor. Oysa bu rezerv uzerinde ipotek var, kalani , kisa vadeli dis borc Ile cikarilirken -$71.6myr tablo daha da kotu gozukuyor kanimca. Bunun karsisina "dis borcu cevirme/oteleme" kabiliyeyi, yani "eyyamcilik puani koyacak reis secemezsiniz" tehdidi Ile, iktidarin keyfine birakilmis bir ulkeye donusulmus oluyor. Tpkkk+moratorium ve draconian onlemler, ihvanci/talanci kulturun tarihten kazinmasi gerekli. Bunu yapamayacak, yapmayacak ise muhalefet, Bomba ellerinde patlar,ekonomik kriz devam eder.
YanıtlaSilTeşekkür ederiz sayın hocam değerli bilgiler için.öncelikle Sanayi üretimindeki azalmayı neye bağlıyorsunuz yüksek talep devam ederken doygunluk, maksimum kapasite kullanımı diyebilir miyiz ? ikinci olarak birkaç farklı yerden USD nin yıl sonuna kadar %11 civarı yükselmesi gerektiği sağlıklı bir ekonominin ön koşulu olduğu söylendi bu konuda bilgi verir misiniz.şimdiden teşekkürler
YanıtlaSilSanıyorum stoklar arttığı için üretim yavaşladı. Stoktan satış yapılıyor.
SilHocam gerçekten açık seçik ve tane tane anlatımınız her seferinde beni büyülüyor. Bu noktada gösterdiğiniz hassasiyet ve bilgi karmaşasından uzak sunumunuzu ayrıca takdir etmek istiyorum. İyi ki varsınız.
YanıtlaSilTeşekkür ederiz hocam
YanıtlaSilHocam ben şunu anlamıyorum detaylı açıklar mısınız? Gelişmiş ülkeler enflasyonu kontrol altına alır gerekirse büyüme düşer, doğru olan budur diyor ekonomistler. Ama bu durumda milyonlarca insan işsiz kalıyor ve ekonomi duruyor. Biz ise yüksek büyümeyi koruyarak piyasayı canlı tutuyoruz. Enflasyon çok yüksek oluyor ama bir şekilde piyasanın çarkları döndüğünden insanlar işsiz kalmıyor, yaşamaya devam ediyor. Diğer türlü işsiz olup aç kalmak daha mı iyi? Bunu bilen hükümetler tabi ki büyümeyi tercih eder. Bunun nesi yanlış?
YanıtlaSil1990'larda da durum aynıydı ve enflasyon hariç her şey iyi gidiyordu. Derken 2001 krizi çıktı ve battık. Yanlışlık bu politikanın sürdürülebikir olmamasında.
SilHocam o zamanlar eski Türkiye'de kaldı. Artık öyle şeyler yaşamayız, böylesine büyük bir pazarın batmasına izin vermezler diye düşünüyorum
SilHocam bunları kafaya takmayalım büyümeye odaklanalım.
SilBunları kafaya takmadığımız için altmış yıldır gelişmekte olan ülke ve AB adayı ülke konumunda kaldık.
SilBunları kafaya takmayın mı?!!!!! Sürekli dış açıkla büyüyoruz.Böyle sürüp gideceğine mi inanıyorsun.Ekonomiden anlamayanların söylemleri bunlar..YAZIK
SilHoca 1990'da enflasyon hariç her şey iyi gidiyordu diyor ama Türkiye'nin küresel ekonomi içindeki payı 1990-2002 arası %0.7 arasında geziyordu .. Şu an bunca krize rağmen %0.82
SilEmeğinize sağlık Mahfi Hocam.Keşke ekonomi yönetimide faydalansa yazılarınızdan.
YanıtlaSilTeşekkürler, sevgiler.
SilHocam merhaba, biraz garip bir soru olacak ama bir yazınızda iyi bir ekonomist; muhasebe, hukuk, siyaset bilmeli demiştiniz, ben şuanda iktisat okuyorum sizce bunları öğrenmek için ayrı ayrı hukuk lisans, muhasebe önlisans, siyaset lisans mı yapmalıyım, yoksa bunları iş hayatında mı öğrenmeliyim? Üniversite sınavına çalışmadım bu yüzden iyi bir okulda eğitim almıyorum fakat 20 yaşından sonra iyi bir eğitim alma hevesi geldi, a1 gibi bir seviyeden başlayıp b2 düzeyinde ingilizce öğrendim, bir yıl içinde c1'e ulaşmayı planlıyorum. Benim için ne önerirsiniz? Kariyer olarak yüksek lisans, doktora şeklinde mi ilerlemeliyim, yoksa zaten eğitimin vasat sen hukuk muhasebe falan da oku ya da iyi bir okulda tekrar ekonomi öğren mi dersiniz?
YanıtlaSilÖğrenciliğiniz sırasında bir yandan iyi bir muhasebe ve iyi hukuk kitapları okuyarak bu alanlarda kendinizi geliştirebilirsiniz. Muhasebe ve siyaset biliminde iyi birer kitap okuyup muhasebede problem çözümlü bir kitabı problemlerini çözerek çalışmak size çok şey kazandırır. Hukuk biraz daha fazla çalışma gerektiriyor. Anayasa Hukuku, İdare Hukuku, Ticaret Hukuku, Eşya Hukuku ve Borçlar Hukuku çalışmak gerekir. Piyasada bu konularda yazılmış KPSS'ye hazırlayan el kitapları var onları alıp okuyun.
SilSn. Çağatay,
Sil"En iyi" okullardan mezun olanların imlâ kurallarından habersiz olduğu bir ülkede uzunca sayılabilecek yorumunuzu çok düzgün bir Türkçe ile yazabilmenize bakarsak bence kendinizi hiç küçümsemeyin :)
Sn. Mahdut Mesuliyetli,
Sildüzgün Türkce yazmak; mi, de, da ayirmaktan biraz daha ötesidir. Noktalama isaretlerine, hangi kelimenin ayri, hangi kelimenin bitisik yazilacagina da hakim olmayi gerektirir. Sn. Cagatay'in yourumu internet ortaminda okunabilecek en düzgün Türkce yorumlardan biri olabilir. Ama "cok düzgün bir Türkce" olmaktan da uzaktir bana göre. Iyi bir okuldan mezun olmak size iyi bir imla bilgisi vermez. Yayinlamadan önce imlanizi kontrol etme zorunlulugunu ögretir. Asagiya, ilk yorumun kendimce biraz daha düzgün bir Türkce versiyonunu ekledim. Benim hatalarimi da düzelten bir yorum görüp, ders almak isterim acikcasi.
Saygilarimla
Hocam merhaba, biraz garip bir soru olacak ama, bir yazınızda iyi bir ekonomist; muhasebe, hukuk, siyaset bilmeli, demiştiniz. Ben şu anda iktisat okuyorum. Sizce bunları öğrenmek için ayrı ayrı hukuk lisansı, muhasebe önlisansı, siyaset lisansı mı yapmalıyım, yoksa bunları iş hayatında mı öğrenmeliyim? Üniversite sınavına çalışmadım, bu yüzden iyi bir okulda eğitim almıyorum, fakat 20 yaşından sonra iyi bir eğitim alma hevesi geldi, a1 gibi bir seviyeden başlayıp b2 düzeyinde İngilizce öğrendim, bir yıl içinde c1'e ulaşmayı planlıyorum. Benim için ne önerirsiniz? Kariyer olarak yüksek lisans, doktora şeklinde mi ilerlemeliyim; yoksa zaten eğitimin vasat sen hukuk muhasebe falan da oku ya da iyi bir okulda tekrar ekonomi öğren, mi dersiniz?
Adsız bey aslında insanlarda hata bulmaya çalışmak gibi amacım yoktur ancak bağlaçtan önce veya sonra virgül kullanılmıyor sanırım.
SilYazmadan önce kontrol ettim ve simdi tekrar baktim, TDK bazi baglaclardan önce konulmaz demis. Ama, fakat vs. bunlarin arasinda gecmiyor. Ben kücükken noktali virgül konurdu ama-fakat-lakin oncesine, bu kurali göremeyince virgül ile idare ettim. Hakli da olabilirsiniz, biraz daha arastirayim bunu. Tesekkürler nazik uyariniz icin.
SilSn. Adsız,
SilBöyle bir yanıta neden gerek duyduğunuzu anlamamış olsam da Sn. Çağatay'ın yorumunda yaptığınız tek anlamlı düzeltmenin, bitişik yazdığı "şuanda"yı ayırmak olduğunu söyleyebilirim. Sn. Çağatay'ın da belirttiği üzere kural olarak bağlaçlardan önce ve sonra virgül kullanılmaz. Ayrıca son cümlenizde "öğren"den sonra, "mi"den önce koyduğunuz virgül de gereksiz ve hatalı. Yorum yaparken bu tip hataları hepimiz zaman zaman yapıyoruz, noktalama işaretlerinden bihaber, kafasını gözünü yara yara, Türkçeyi katlederek yazan yorumcuların arasında "düzgün" Türkçe kullanmaya gayret eden genç arkadaşlarımızın hevesini kaçırmaktansa onları takdir etmeye bakalım derim...
Merhaba Sn. Mesuliyetli,
Silöncelikle noktalama isaretleri anlamsiz degildir. "Suanda" sehven yapilabilecek bir yanlisken, ki bunlari artik Word gibi uygulamalar düzeltiyor, noktalama isaretlerindeki tekrar eden hatalar göz ardi edilmemeli.
https://www.tdk.gov.tr/icerik/yazim-kurallari/noktalama-isaretleri-aciklamalar/
Ben yukaridaki linkte belirtilen kurallari temel aldim yorumlarimda. Baglactan önce ve sonra virgül konulmaz bilgisi nereden geliyor anlamadim. "Ögren"den sonra gelen virgül de alinti cümlesinen sonra konulan virgül.
Kimse hatadan münezzeh degil, elbette yapiyoruz. Ben burada milletin Türkce kullanimina laf atacak olsam Sn. Cagatay'a sira gelmez elbette. Tepkim daha cok sizin "cok düzgün bir Türkce" ifadenize oldu.
Enflasyon düşecek hayat pahalılığı kalıcı olacak
YanıtlaSilEvet işin gerçeği bu.
SilTeşekkürler hocam çok faydalı bir yazı olmuş
YanıtlaSilBence türkiye ithalata bağlı olan ihracatını azaltırsa üzerinde yük olan cari açığı azaltır ama öbür taraftan işsizliğe yol açar o zaman problem türkiyenin ekonomi modeli yalnış hatta sil baştan
YanıtlaSil50 yıldır söylenir,
SilTürkiye, "türkiye ithalata bağlı olan ihracatını azaltırsa",
kulağa hoş gelen, işi bilmeyenlerin işte gizemli çözüm bu dedikleri bir söylemdir.
50 yıldır, esasında nerdeyse 220 yıldır çözülemeyen bir meseledir.
Doğrusunu yazayım.
Türkiye hiç bir zaman ithalata bağlı olan ihracatını azaltamaz.
Türkiyenin her şeyden önce ticari hukukunda sorunlar vardır.
Türkiyenin anayasal haklarında sorunlar vardır.
Bunları çözemeden, katma değerli üretim, ithal ikameci üretim imkansızdır.
İşin ilk kısmı ekonomistlerin ilgi alanı içinde gibi görünse bile etki alanı dışındadır.
Mahfi hocayı da uzun süreler takip ederseniz, yapısal reformlar yapılmalı der orada kalır.
Orada kalır, çünkü etki alanı orada biter.
Türkiye Cumhuriyeti, her gün verdiğiniz vergiler ile, kendi kısır döngüsünü yaratacaktır.
Biz bunları yaşadık da.
2002 AB uyum yasaları, AB ile entegrasyon der iken, devlet bir anda kan şekeri düşmüş hasta gibi, gözleri kararıp yere düştü, tekrar eski reflekslerine sarıldı.
Arada bir de darbe yaşadı, kendi askeri kendi meclisini bombaladı.
Bu yine böyle olacak.
Devleti değiştiremeyeceğimize göre, ithal mallarını almaya devam edeceğiz.
Biz bunu da Atatürk ile yaptık. Osmanlı da, 170 yıl üretim işini çözemedi.
1923te Devleti değiştirdik. Üretim kısmını çözecek duruma geldik.
Şimdi de tekrarı gerek, tabi bunu yapmak isteyenler eski devlet hukukunda terörist olacak.
Atatürk de, osmanlı devletinden vatan haini damgasını yemişti.
Anayasal ve hukuki işlemler bitince, sıra ölçek ekonomisinin gereklerine,
ekonomik planlama ve ön plana alınması gereken sektörlere gelecek.
Bu kısım ekonomistlerin etki alanındaki bir mesele.
O zaman sizin yazdığınız ihracat için ithalata gerek olunmayan bir evre gelir.
Türk Ticaret hukukuna(TTK) 20 yılımı verdim. TTK, sermaye sahibine açık ve net kelimelerle sermayeni başka ülkelerde değerlendir der. TTK'nın böyle dediği evrede, sermaye sahibi ne yapabilir?
Cari açık artıyor, dış ticaret haddi, ihracatın ithalatı karşılama oranı sürekli düşüyor, ihracatçılar TL'nin değerli olması nedeni ile fiyat belirleyememekten ve rekabet edememekten yakınıyor, her ay ithalat, ihracatın 3-5 katı artıyor, MB rezervleri eksi 50-60 milyar arası gidip geliyor ama tüm Türkiye nefesini tutmuş Aralık ayında baz etkisiyle enflasyonun düşmüş gibi görünmesini ve birilerinin çıkıp "gördünüz mü, faizleri düşürdük, enflasyon da düştü" demesini bekliyor.
YanıtlaSilHa gayret, az kaldı. 3 Ocak 2023'te ülkece "faiz sebep, enflasyon neticedir" hipotezinin doğrulanması bayramını kutlayacağız. Tek yapmamız gereken, o güne kadar bulup buluşturup arka kapıdan döviz satarak doları 20'ye yaklaştırmamak. Belki 3 Ocak tarihini yılbaşı yerine kutlanacak resmi bayram ve tatil günü bile ilan ederiz. O döneme kadar iflas edecekler için de "bir inat uğruna ya rab, ne şirketler batıyor" diye şiir yazıp geçeriz...
Hükümetin gelecekte riskleri düşüreceği görünmüyor. Bu yüzden Türk halkının yastık altında döviz ve altın bulundurarak, parayı ülkede tutması milli geliri ne yönde etkiler? Sizce Türk halkı ne yaparsa hükümetin alacağı yanlış kararların zararını telafi edebilir? Türk halkı ne yaparsa hükümetin para politikasından bağımsız olarak milli gelire, Türkiye'deki toplam tasarruflara katkı sağlayabilir ?
YanıtlaSilTeşekkürler hocam elinize sağlık.
YanıtlaSilDöviz artışı ile enflasyon oranı arasındaki makasın bu kadar açık olduğu başka bir dönem yaşadık mı merak ediyorum doğrusu.
TL cinsinden maliyetlerin yıl sonu itibariyle katlanacağı bir ortamda kuru baskılayarak ihracatçıyı bir uçuruma sürüklüyorlar. Bu noktada tüketim odaklı büyümenin koca bir balon olduğu da çok geçmeden ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.
Hocam, ev fiyatları uçmuş gitmiş, ama bakıyorum kimse o fiyatlara ev almıyor.
YanıtlaSilBi tanıdık 6 milyon lira dairesine ilan açmış,
gelen iki teklif 4.5 milyon lira.
Hazinenin son yaptığı Eurobond ihracına 3 kat talep gelmiş ve getiri %10 olarak gerçekleşmiştir. Diğer taraftan bu ay yapılacak merkez bankası toplantısında faizin düşürüleceği ifade edilmiş olup, bu düşüşün gerçekleşmesi durumunda (ki beklenen faiz oranı 9.0-9,5) Eurobond getiri oranı, TL faiz oranının üzerine çıkacak gibi görünüyor. Hazinenin ihraç ettiği eurobond getiri oranının TL getiri oranının üzerinde olmasının piyasaya etkisi ne olur? Ayrıca bu durum ülkemizde ilk defa yaşanıyor olacak. Ayrıca MB, Kredi büyümesine giden bankalara %7-8 bandında menkul kıymet almaya zorluyor bir nevi eksi getirili menkul kıymet bu konu hakkında düşünceleriniz nedir?
YanıtlaSilSize kafası karışık bir Üniversite öğrencisi olarak bireysel bir soru sormak istiyorum. Geleceğimi yurt dışında kurma imkanım var ve aklım çok karışık. Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisiyim. Gelecek günleri pek aydınlık göremiyorum ama kafam da karışık. Sizin önerileriniz olur mu ? Türkiye' yi gerek ekonomik gerek sosyal yönlerden nasıl günler bekliyor?
YanıtlaSilÖzellikle gençlere öneriler gibi bir yazı yazarsanız da çok sevinirim. Kitap önerilerine de açığım.
Şimdiden teşekkür ediyorum.
Hocam, aslında içinde bulunduğumuz büyüme modeli, tam olarak "Yoksullaştıran Büyüme"yi tariflemiyor mu?
YanıtlaSilBen ekonomistim…
YanıtlaSil