Algı Yanılsaması

Son dönemde çok karşılaştığımız bir olgu var. Sokaklarda röportaj yapan gazeteciler veya youtube kanalı sunucuları insanlara hayat pahalılığı, kötü yönetim, enflasyon, ücretler, geçim meselesi, elektrik ve doğalgaz faturaları gibi güncel sorunlar hakkında soru sorduklarında inanılmaz şikâyetlerle karşılaşıyorlar. Sonunda bu şikâyeti yapan kişiye “bütün bunların sorumlusu kim” diye sorduklarında siyasal iktidar dışında herkesin sorumlu olduğuna ilişkin yanıtlar çıkıyor. Kimi muhalefeti, kimi dış güçleri, kimi market sahiplerini, kimi kendisini sorumlu görüyor ve iktidara toz kondurmuyor. Verilen yanıtların mantıkla açıklanabilir yanı görünmüyor.  

Emekli yaşlı yurttaş D, evde yapacak bir işi olmadığı, yaşamı boyunca geliştirebildiği bir hobisi de bulunmadığı için zamanını caminin önünde bankta oturup kendisi gibi emekli yaşlı arkadaşlarıyla sohbet ederek, sabah, öğle ve akşam namazını camide kılarak günlerini geçirmektedir. Tıpkı çalıştığı günlerdeki gibi sabah ezanıyla evden çıkıp işe gittiği gibi camiye gitmekte, akşam da yine tıpkı işten döndüğü günlerdeki gibi fırından, daha ucuza satılan bayat ekmeğini alıp eve dönmektedir. Babasından dinlediği ekmeğin ve bazı zorunlu ihtiyaç maddelerinin karneyle satıldığı ikinci dünya savaşı yıllarının sıkıntılarını, gençliğinde tanık olduğu mal yoklukları ve kuyruklarla birleştirerek anlatmakta ve geçmişin çok daha kötü olduğunu düşünmektedir. Günümüzde yaşanan sıkıntıları dile getiren genç kuşağa kızmakta ve hemen onlara geçmişteki olayları anlatarak bugün hallerine şükretmelerini söylemektedir. Bir yandan da içinde yaşadığı çelişkileri çözememekte, niçin bayat ekmek aldığı sorusunu “bu günler geçecek, yollar, köprüler, uçaklar yapıyoruz, her şey düzelecek” diye zihninden yanıtlamaktadır.

Aslında en ciddi endişesi her gün arkadaşlarıyla buluşup, namaz zamanını beklerken sohbet ettikleri caminin kapatılmasıdır. Muhalefetin böyle işler yapacağından endişe etmektedir. Çünkü geçmişte camilerin kapatıldığına ilişkin öyküler anlatılmaktadır. D. bu anlatılanları araştırmadan doğru olarak kabul etmektedir. Kendisine bunun gerçek olmadığı, iktidara kim gelirse gelsin camilere dokunulmayacağı anlatılsa da içindeki kuşkudan kurtulamamaktadır.

Benzer bir durum başörtülü kadınlarda da vardır. Başörtüsü ve pardesü özellikle yaz aylarında kadının özgürlüğünü kısıtlayan bir unsur gibi görülebilir. Oysa durum tam tersidir. Kadınların çoğu başörtüsü sayesinde sokağa çıkabilmiştir. Başörtüsü yasak iken ev kadını E.’nin eşi, babası ya da ağabeyi ona sokağa çıkmayı yasaklıyordu. Başörtüsü serbest kalınca başörtüsü bağlayarak ve pardesü giyerek sokağa çıkmasına izin verdiler. E. o nedenle iktidar değişirse başörtüsü yasağının tekrar geleceğini, sokağa çıkamayacağını ve dolayısıyla zaten sınırlı olan özgürlüğünü tamamen kaybedeceğini düşünüyor. Tersi ne kadar iddia edilirse edilsin inanmıyor.

Siyasal iktidar, iktidardan ayrılırsa dinin elden gideceğini, camilerin kapatılacağını, başörtüsü yasağının tekrar getirileceğini anlatıyor. Bu şekilde yarattığı algıyla özellikle emekli yurttaş D. veya ev kadını E. ve onlar gibi düşünenler üzerinde ciddi bir etki yaratıyor. Büyük çoğunluğu tutucu olan, dini en öndeki değer olarak gören bir toplumda bu anlatım oldukça etkili oluyor.

D. ve E. bir yandan geçinememekten şikâyet ederken bir yandan da camiyi ve sokağa çıkabilme özgürlüğünü koruduğunu düşündükleri iktidarı destekliyorlar.  

İnsanların, siyasal iktidarın yarattığı ya da desteklediği bu tür safsatalara kapılarak davranışlarını ve siyasal tercihlerini biçimlendirmelerine ‘algı yanılsaması’ adını veriyorum.

Algı yanılsaması, pek çok insanın, birbiriyle pek bir ilgisi olmayan konuları inanç ekseni çerçevesinde toplayarak topluma sunan başarısız bir siyasal iktidarı desteklemesine ve onun da bu sayede ayakta kalabilmesine yol açıyor.  

Yorumlar

  1. Algi yanilsamasi gunumuzun en buyuk problemi basligi daha kullaga hos geldigini dusundum. Paylasmak istedim. Elinize saglik. Saygilarimla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İster ülkemiz sosyolojisi açısından ister dini açıdan bakalım milletimiz için önde gelen ve gelmesi gereken dini hassasiyetlerimizdir. Mevcut siyasi oluşumlar ben daha dinciyim yarışına girmiş vaziyette birbirleriyle yarışına şahit oluyoruz.Oysa ki iktidarın görüntüsü her ne kadar dini hassasiyetleri var gibi görünse de bence yaptıkları bunun tam tersini gösteriyor. Sadece algıdan ibaret olan bu durum ne yazık ki karşıt görüş olarak nitelendirebileceğimiz sol cenahı da etkilemiş durumda. Onlar da sanıyorlar ki laiklik elden gidiyor.kendini müslüman olarak nitelendirilen ancak gereklerinin çoğunu yerine getir(e)memekle yetinen çoğunluk ta görülüyor ve yaşanıyor ki zaman zaman çevresinde hiçbir kendisi gibi düşünmeyen inançlı veya deist, hristiyan,yahudi vs. grup veya kimselere dokunmazken ve yaşama karşı duruş,giyim ve hatta yaşantılarına karışmazken karşıt görüşte kendini konumlandırmış, kendini müslüman sanan ancak yine görevlerini yerine getirmeyen, spk ve diğer misyo/masonlarla nemalamdırılan,en kötüsü de M.Kemali siper edip din düşmanı olan bazı kimse ve gruplar tarafından maalesef batının kendi inandığı kitaba meclis, mahkeme..lerde el basıp yemin ettirilirken laiklik adına altında islam üzere yapılan her türlü harekete -misal namaz için otobüs molası isteme- mevcut muhalefetten güç alarak müdahale etmekte de gecikmemekte. Hâlbuki farklılıklarımız zenginliğimizdir düşüncesi hakim kılındığında görülmüştür ki ne güzel yaşanıyor. Son olarak depremde yaşanılan ve bizzat yaşamış ve şahit olduklarım göstermiştir ki bizi bölen bölmeye çalışan, gruplandıran , adlandıran ne derseniz deyin siyasilerden başkası değil.deprem zamanı Kürdü , Türk'ü, inananı deisti..milletimiz tek yürek birbirine destek olmuştur.

      Sil
    2. Değerli üstadım sadece bugünkü yazınız için bile eğilip ellerinizden öperim.

      Sil
  2. Yurtdışında insanlar ileri yaşta bile olsalar daha iyi yaşayabilmek için çaba sarfediyor.Bizde devleti yücelterek eksikliklerini kapatmaya çalışıyorlar.Benzer olguyu futbolda,konserde,siyasette,hemşeri derneklerinde de görüyoruz.Bireyselleşememek en büyük sorunumuz sanırım

    YanıtlaSil
  3. Hocam bütçe konusunda kendimi geliştirmek için 5018 numaralı KAMU MALÎ YÖNETİMİ VE KONTROL KANUNU'nu okuyordum. Genel yönetim kapsamında merkezî yönetim bütçesi, sosyal güvenlik kurumları bütçeleri ve mahallî idareler bütçeleri olarak üç bütçe tanımlanmış. Bunla dışında bütçe oluşturulamaz diyor. Ancak bu üç bütçe haricinde Genel bütçe, Özel bütçe ve Düzenleyici ve denetleyici kurum bütçesi'de tanımlanmış. Bunla genel yönetim kapsamında olmayan bütçeler mi oluyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok onlar da genel yönetim kapsamı içinde.

      Sil
    2. Genel bütçe, özel bütçe ve düzenleyici denetleyici kurum bütçeleri Merkezi Yönetim Bütçesini oluşturur. Merkezi Yönetim Bütçesi ise Genel Yönetim kapsamındadır.

      Sil
  4. Kemalizm elden gidecek diye 20yildir iyi işlere karşı çıkmayı da ilave etse idin.enflasyon yüzde 5iken destek veren kaç kişiydi.yuzde 45degildi.bu algı yanılsaması değil mi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz iyi iş deyince yalnızca ekonomiyi anladığınız ve ülkenin demokrasiden uzaklaşmasını, laiklikten kopmasını, eğitimin bozulmasını, hukukun iktidar yanlısı hale gelmesini anlamadığınız için insanların itirazını sadece enflasyonla değerlendiriyorsunuz.

      Sil
    2. Yazınızın ana fikri kötü ekonomiye rağmen algı yanilsamasi sebebiyle tercih değiştirmemek degil mi?Kötü olarak ekonomik gerekçeleri saydiginiz yazınızı tekrar okumanızı tavsiye ederim.

      Sil
    3. Yazar her yeni yazısını eski yazılarını silip/unutup tamamen yeni argümanlarla mı yazıyor diyorsun, bence tek bir yazarla yetinmeyin diğer uzmanların görüşlerine de kulak verin. Çünkü ekonomi yazarları sadece ekonomi verilerine göre perspektif geliştirmezler. Siyasi sosyal kültürel bütün verilere bakarak kendi görüşlerini oluştururlar. Diğer görüşlerden mahrum kalan okur ekonomi yazarını anlayamaz!

      Sil
  5. Bu bahsi geçen sikayetler de algı yanılsamasıdir. Nominal artışlar reel artış değildir.

    YanıtlaSil
  6. Hocam bence siyasetin bu kadar dar bir alana sıkışmasından ana muhalefet partisi de sorumludur. Daha kıvrak zekalı, daha yaratıcı insanlar olsaydı bu yanılsama oluşmazdı. Resmen bir kısırdöngünün içindeyiz.

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yalan söylemek, insanları kandırmaya çalışmak iyi bir şey değil. Öyle oy almak da doğru bir iş değil.

      Sil
    2. Daha ne kadar yalan söyleyecekler ama hala kandiramiyorlar.chpliler iktidar olmak istiyorsa ilk önce CHP kapatilmalidir.boylece üzerlerinde algı kalmaz.ayni zihniyeti savunursun lakin tek parti dikdatoryasinin lekesi üstünde olmaz.

      Sil
  7. Kemalistlerin 100senelik algi yanılsaması bitmeden 20yillik algı bitmez.nasil CHP saltanatindan başka tercih etmez .insanlar Kemalizm dogmasinin gideceğinden korkup CHP saltanatinin sürmesini istiyor. Ekonomi ,pahalılık bahane.pahalilik yokken de aynı soylemler vardı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kemalizm dogması nedir? Laiklik mi? Uygar insanlar gibi yaşamak mı? Sanata daha fazla yer vermek mi? Bilime dönük eğitim mi? Nedir karşı çıktığınız? Açık olun.

      Sil
    2. bunlar anadolu insanı hocam,
      balkan kültürünü bilmezler, dışlarlar.
      atatürk muhacirdir, türk'ün has'ı dır.
      anadolu insanını da kurtaranlar, balkan türkleridir.
      ama feleğe bakın ki, osmanlı ordusunu siyaset,
      eğitimsizlik, teknik geri kalmışlık bitirmiştir,
      anadolu'dan daha türk olan balkanlarda türk kalmamıştır.
      osmanlı'nın bir balkan devleti olduğunu da kabul edemezler.
      osmanlı tüm eserlerini balkanlara yapmıştır, cihan harbi
      sonrasında topraksız kalıp buraya sığınanlar,
      burada devlet kuranlar, tıpkı o yorumcunun atatürk'e yazdığı gibi
      dışlanmıştır buralarda.
      onlar asla, atatürk'ü sevmezler, sevmeyecekler, kendi kendilerine
      böyle söylenecekler.

      Sil
    3. CHP 1950'den bu yana tek başına iktidar olmamış, ülke 73 yıldır dinci sağ popülist iktidarlarla yönetiliyor, her taraf tarikatların çiftliğine dönmüş, bu sürecin sonunda her bakımdan yerlerde sürünür hale gelmişiz, hacı hâlâ CHP saltanatından, Kemalizm dogmasından bahsediyor :))

      Sil
    4. Kemalizm dogması şudur: Bayrak Atatürk elden gidiyor diye solcuları asmaktır , nazım hikmet’i hapse atmaktır , ondan önce Mustafa Suphileri öldürmektir, sınıfsız kaynaşmış bir toplum diye diye semirmektir, Kürtlere soykırıma varan işlere girmektir. İslam doğması da işte 1500 yıl öncesine gitmeye çalışmaktır, AKP yeşil Kemalist lere denir , bu Türk islam ideolojisi olduğu sürece Anadolu bu sefalete mahkum , ne yazık ki !

      Sil
    5. Bence Mahdut Mesuliyetlinin yazdığını bir daha okuyun. 73 yıldır kim iktidarda ona bakın.

      Sil
    6. Bilim eleştirel akıl ile çalışır.1950 öncesini incelemeyip 50 sonrasını baz almak taraf tutmaktır. 1938 de 50 öncesidir , 1930 da , 1924-25 de aynıdır. AKP bir sonuçtur. Kurtuluş savaşını yapan kadrolar ve eğittikleri, sırtını sonrasında emperyalizme yaslayıp İslamcılığı beslemişlerdir. Burjuvazi doğası gereği önce devrimci sonra gerici olur. İmam Hatipleri açmaya başlayan mesela İsmet İnönü’dür. Yani tarihi bir bütün olarak ele almak gerekir. Şu an yaşanılanlar ne yazık ki bir sonuç

      Sil
    7. Sevgili Mahfi Hocam,

      Paylaşmayacaktım ama tarihi hatırlatmak amacı ile paylaşıyorum.

      Sene 1913, Bulgar Çarı işgal ettikleri Edirne Selimiye Camiinde seccadeleri ezerken.

      https://twitter.com/nadidefotograf/status/1642948370812510216

      Atatürk e olmadık iftiralar atıp, laikliğe düşman olanların dinlerini getirdikleri noktadır Selimiyenin ayakkabılar ile Çar tarafından ezilmesi. Sinan'ın ustalık eserim dediği Selimiye bile elden gitmişti.

      Pek muhatap alınacak tipler değil de, bilmeyenler için yazalım, seccadeyi kim kurtarmış iyi bilsinler.

      Sil
    8. Bu Atatürk edebiyatı da Muhammed-İslam-seccade edebiyatı da sıktı artık. Tek bir isteği var insanların , refah içinde yaşamak , gerisi Faso fiso ! Yeter artık ya , cidden herkes çok can sıkıcı oldu , neyse fakirleşe fakirleşe öğrenecek hem islamcılar hem Kemalistler veya belki de hiç akıllanmazlar , böyle devam, ilgiyle izliyoruz

      Sil
    9. 1950 sonrasında geçen 73 yılda yaşananları yok sayıp günümüzdeki olumsuzluklardan 1950 öncesini sorumlu tutmak çok bilimsel olmuş gerçekten. Bu ülke sırtını emperyalizme yaslayabilmek için Kore'de 741 ölü, 2147 yaralı vererek 1952'de NATO üyesi oldu. O zamandan beri yaşanan olumsuzlukların temelinde NATO politikaları, NATO beslemesi kontrgerilla ve tarikatları oy deposu olarak görerek önlerini açan, iktidarda kalmak için hiçbir ilke gözetmeyen oportünist sağ siyasetçiler vardır...

      Sil
  8. Bu yanılgıdan kurtulmak için biraz okumak ve futbol takımı tutar gibi siyasi parti tutmaktan vazgeçmemiz gerekiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ki o da oldukça fazla çaba ve ciddi bir eğitim istiyor.

      Sil
  9. Temel öğretimin ne yazık ki sıfır noktasına getirilmesi toplumun sorma, sorgulama ve düşünme yetisini yok etti. Bu öğretim sadece okul hayatı değil, medya, internet ve tüm açık kaynakları içeriyor. Bu da ne yazık ki zaten bozuk olan bir sistemin başka bir noktaya evrilmesine sebep oldu diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hep derim. Toplum son 20 yılda çok geriye gitti. Siyasal islamcı akp tramvaydan indikten sonra çoğu hedefine ulaştı, büyük iş başardı (!)

      Sil
  10. Akp iktidarıni niye 20 yıldır iktidarda derseniz küresel güçlerinin işine geliyor da ondan çünkü bu halkın önüne ne koyarsanız onu yer

    YanıtlaSil
  11. kesinlikle çok doğru bir tespit.. muhalefetin bu yönde çok çalışma yapması gerekiyor. insanları inandırmayı beceremeyen bir muhalefetimiz var maalesef

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ama bu söylemler gibi söylemlerle insanları kendi tarafına çekmeye çalışmak dürüstlük olmaz.

      Sil
  12. insanları mutlu eden dindar bir hayat ise bunu özgürce yaşamaları en doğal hakları. fakirlik allahtan gelir demek, siyasetçiler için kullanışlı bir argüman. halk partiside bu argümanlara uygulamaalarında olmasa bile söylemlerinde sıkı sıkıya sarılmalı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsanların dini yaşamlarına kimsenin karıştığı yok,
      Türkiye'de yapılan, başka din ve inançtakilerin inanç özgürlüğünün engellenmesi.

      Camileri vergimle finanse ediyor?
      Kiliseyi de finanse etsin, Cem Evini de?
      Onlara gelince inanç özgürlüğü olmuyor?
      LGBTi bireylerin hakları ne olcak?
      İnsan bu, ata, ota, heykele, sapa, dağa, aya, güneşe tapabilir, tapanlar da var.
      Onlara niye inanç özgürlüğü yok?
      Adam güneşine düzgün tapınamazken, kilisesi her gün açılmazken,
      hergün devletin finanse ettiği dinin sesini duyuyor.

      Eşitlik hepsine uygulanmalı, tam laik bir sistem olmalı.

      Sil
    2. Yalan söylemeleri bence büyük hata olur.

      Sil
  13. hocam, binlerce yıldır süren bir gelenektir bu, değişmez.
    bilmiyorum, belki çok tanrılı hititler zamanında anadolu farklıydı, hititleri siz daha iyi bilirsiniz.

    çıkan eserlere bakınca, çok tanrılı yunan yönetimindeki batı - sahil illerinin sosyal hayattaki gelişmişliğinin iki - üç bin yıl önce günümüzden daha ileri olduğunu görüyoruz. anadoluyu bilemem.

    YanıtlaSil
  14. Biz buna "Anadolu İrfanı" diyoruz,
    "Algı Yanılsaması" da fena olmamış.

    YanıtlaSil
  15. Değerli hocam,

    Bunlar yüzünden herkes maliyetini çekiyor. Siz çekmiyor musunuz?
    Siz gibi Almanya, İngiltere, Fransa'da kaç tane iktisat uzmanı düzenli yazılar yazıp, kitap çıkarıyor?
    Bu çabayı Avrupa'da yapsanız, biliyorsunuz, yılda en az 1.5 - 2 milyon € geliriniz olur.
    Yalan mı? Etkileşimi yüksek kitleniz olur. Bu da size maliyeti.
    Kendi çapımda yazdığım bir makaleden yıllık 300-600 € gelirim var.
    Sizin yazılarınızın getirisini düşünemiyorum bile.
    Hem sosyal medya ayağını kuruyorsunuz, hem makale, hem kitap, hem sempozyum...
    Okuyucu kitleniz de A+ kitle.
    Çok ama çok nadir Batı'da sizin yaptığınızı yapabilen.
    İlk 2-3 milyon € sonrası piyasadan çekilenlerle dolu.
    Siz öyle de değilsiniz, disiplinle yılların istikrarı var.

    Buraya yazıyorum, hayat boyu, bu çaba ile geliriniz en az 100-150 milyon € olurdu, eğer
    Türkiye'deki kitle biraz sorgulayıcı, biraz hayatın gerçeklerini bilen insanlardan oluşsaydı.
    Bu atalet, toplumdaki herkese yansıyor, çok üzücü, ama yapabileceğim bir şey yok.

    YanıtlaSil
  16. Tayyip erdoganin bir konuşmasında duymuştum. Bu ekonomi politikasını uygulamaya bizi bu sistem itti diye.
    Ne dersiniz hocam?

    YanıtlaSil
  17. Merhaba,

    Verdiğiniz örnek gibi uç örneklerden yola çıkarak oy veren ne kadar vardır emin değilim. Bence çok az bir kesim bahsettiğinize yakın bir 'algı yanılsaması' yaşıyor. Ama geçmiş acı tecrübelerden, özellikle 90'lı yıllardan ki kendim de o yıllarda sıkıntılar yaşamıştım, yola çıkarak oy verirken tüm çöküşe rağmen eli gitmeyen bir kesimin varlığı ise muhakkak. Hala ve her şeye rağmen iktidarı destekleyen insanların tamamında bir algı yanılsaması var demek bence haksızlık.

    Temel sorunumuzn hukuk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adamın oğlu 2 yıldır işsiz,
      Güç bela araya tanıdık, torpil koyup zabıta kadrosuna adını yazdırdı,
      Parti müdürü onayım olmadan bu iş olmaz demiş, ki oluru da var,
      Şu seçimi kazandığımız günün ertesinde imzasını atacam demiş.
      Şimdi sülalece malum yere oy vermeye adam topluyorlar.

      Sil
    2. Haksızlık falan değil. Aklı başında bir insan iktidarı desteklemez. Destekliyorsa onda kesinlikle algı yanılsaması vardır. (Maaşlı trol ya da çıkar bağı olanlar hariç)

      Sil
  18. Devlet denen mekanizma toplumun farklı kesimlerini belli zaman dilimlerinde küstürdü. İnancı veya inançsızlığı, siyasi ideolojisi yüzünden insanlar haksızlıklara uğradılar. Bu zaman dilimlerinden biri olan 30 yıl öncesinde kendisini Sünni Müslüman olarak tanımlayanların dini inançlarını yaşamak istediklerinde bu insanlara 2. sınıf vatandaş muamelesi yapıldığı dönemler yaşandı. Baş örtüsü ile ilgili de ne demokrasiye ne insan haklarına sığmayacak şekilde muameleler yapıldı. Aynı dönemlerde enflasyonun her yıl %100 arttığı dönemlerdi ve bu insanlar hem yoklukla hem de bu baskılar altında yaşıyordu. Ayrıca sosyal destek veya dolaylı desteklerinin çok kısıtlı olduğu dönemlerdi. Gelinen bu zamanda bu insanların hassasiyetlerini iyi bilen ve çok iyi şekilde kullanan iktidarın tüm hata ve eksiklerine, hiper enflasyona rağmen; bu insanlar inanç özgürlüğünü en iyi şekilde yaşadığını düşünüyor ve gerek direkt gerekse dolaylı yollardan verilen ilave destek ödemeler eskisinden daha iyi şartlarda yaşadığını, sizin de dediğiniz gibi bu seçimden sonra çok daha iyi şartlarda yaşayacağına inanıyorlar. Bir nevi geçmişin intikamını almak istercesine tüm ekonomik zorluklara ve imkansızlıklara rağmen "dini bütün" olarak gördükleri kişileri ve onların siyasetini destekliyorlar. Öyle ki bir gün söylediği bir şeyi alkışlarken bir süre sonra tam tersini söylese de "vardır bir bildiği" diyerek kendilerini kandırma pahasına destekten geri durmuyorlar. Öyle ki bu süreçte kendi mahallelerinden olduğu halde zulüm edilen bir gurup insanların ezilmesini de görmezlikten gelebiliyorlar. Bu durumun farkına varan bir siyasetçi tüm toplumu barıştırmak adına bir helalleşme çağrısı yapmasına rağmen samimi olmadığını düşünüyorlar. Bu ülkenin geleceğinin kurtuluşu gerçek anlamda bir helalleşme ( seküler deyimla antlaşma) dan geçiyor. Hukuk nezdinde herkesin gerçekten eşit vatandaş olduğu, inanç veya inançsızlığını özgürce yaşadığı bir yapı kurulmadığı sürece, siddin sene daha bu çekişmeler ve ötekileştirmeler devam edecektir. Bu ancak akil ve sağ duyulu liderlerin siyasi çıkarları ve hırslarını bir kenara koyarak tüm toplumu kucaklamaları ile mümkün olur. Bu da çok zor görünüyor..

    YanıtlaSil
  19. Merhaba doğru ama, tek taraflı bir algı yanılsaması olmuş. Muhalif tarafın algı yanılsamasını da diğer yazınızda görmek isteriz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Diğer tarafın algı yanılsamasını burada göremezsin :)

      Sil
  20. Yaşadıkları bütün olumsuzluklardan 1938 yılında ölen bir kurucu lideri ve 1950 yılından beri tek başına iktidar olmamış partisini sorumlu tutmak sanırım bu ülkedeki en büyük algı yanılsaması. 70 küsur yıl toplumun algılarıyla oynayarak bunu gerçekleştirmeyi başaran dinci ve oportünist sağ popülist siyasetçileri tebrik etmek lâzım. Kafaları "inanmaya" programlandığı için sorgulamak ve gerçeği aramak gibi alışkanlıkları olmayan toplum kesimlerinin katkılarını da unutmamak lâzım elbette...

    YanıtlaSil
  21. Mahfi Hocam, sizleri eko diyalog günlerinden beri takip eden asıl işi iletişim olan, ekonomiye oldukça ilgili bir vatandaşım. Benim fikrime göre bu ülkenin gerçek sorunu sermaye sahipleridir. Görece serbest piyasa ekonomisi yaşıyorken ve ülke büyürken, eğitime, bilime, inovasyona yönlendirilebilecek sermaye, çoğunlukla iktidara yaranma ya da ters düşmeme adına inşaat gibi katma değeri düşük, karı yüksek sektörlere yönlendirilmiştir. Bu noktada büyük holdingler ve sermayenin iktidarı yönlendirebilmesi gerekmez miydi? Uzun süredir süren yanlış politikalara cılız sesler haricinde itiraz eden olmadı. Hatta enflasyonist ortam, paradan para kazanmanın daha kolay olması sebebiyle tercih edildi diye düşünüyorum. Göz yumuldu da diyebiliriz. Vatandaşın 5 yılda bir oy verme dışında yapabileceği pek birşey yokken gücü elinde tutanlar gidişatı görüp daha fazla ses çıkaramaz mıydı? Cevabınız için şimdiden teşekkürler.

    YanıtlaSil
  22. Değerli hocam,bu tür algı yanılsaması durumunda olan yaşlı sayısı gittikçe azalıyor.Bu durum önemli olabilir.Ancak ülkemiz insanı milliyetçi muhafazakarlıktan,tutuculuktan,gericilikten nasıl kurtulacak o konularda çalışmalıyız.Ayrıca artık dünyada komünizm tehlikesi kalmadı.Özellikle sol partiler ülkemizi adım adım dolaşarak sol fikirleri de halkımıza anlatmalıdırlar.Bu iki önemli ve asal olduğunu düşündüğüm konularda yeterli çalışma yapılmıyor diye düşünüyorum.Syg.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Algı yanılsaması sadece yaşlılarda yok. Burada yazdıklarım sadece iki örnek daha pek çok konuda algı yanılsaması var. Kendisini Osmanlının devamı zanneden binlerce insan var bu ülkede. "Biz Osmanlı torunuyuz" diyor "Hanedan mensubu musunuz?" diye sorduğunuzda aptal aptal yüzünüze bakıyor. Osmanlı bir devlet değil bir hanedan, Biz Osmanlıyız demeniz için o hanedanın üyesi olmanız lazım. Ama bunu kime anlatacaksınız ve nasıl anlatacaksınız.

      Sil
  23. Keşke dediğiniz kadar iyi niyetli endişeleri olsaydı ama asıl endişeleri kendilerine empoze edilen dogmalar yüzünden ziyan ettikleri hayattan bir başkasının keyif alma ihtimalinden kaynaklanıyor. Bu yüzden doğaya,sanatta, spora, eğlenceye hayatta haz katan ne varsa düşmanlar. Bu dünya ne kadar kötü bir hal alırsa, o kadar mutlu oluyorlar. Finans jargonuyla konuşursak potansiyel sunk costları minimize olmuş oluyor gözlerinde.

    YanıtlaSil
  24. Çok güzel bir yazı olmuş hocam. Bence bu algı yanılsamasında televizyonların da etkisi büyük. Fırsatçı marketler, açgözlü ev sahipleri diye yayın yaparak ekonomik krizin asıl sorumlarının hedef alınmasını engelliyorlar. Bence tüm fiyat kontrolleri ve tüm sosyal yardımlar kaldırılmalı. Liberal ekonomilerde bunlara yer yok.

    YanıtlaSil
  25. Değerli Mahfi Hocam, yıllar önce türban konusunun gelecekte muhafazakâr çevrelerin sıkıntısı olacağını yakın çevreme söylemiştim. Türban, muhafazakâr ailelerde kadını özgürleştirdi. Kadınları sadece sokağa çıkartmakla kalmadı, eğitim almasını sağladı, sosyalleştirdi, karşı cinsle birlikte olma imkânı ve en önemlisi çalışıp, para kazanmasını sağladı. Bu sayede muhafazakâr kesimdeki genç kızlar ve kadınlar ekonomik özgürlüklerine kavuşmaya başladılar, kendilerine güvenleri geldi, birey ve vatandaş olmak konusunda farkındalıkları arttı.
    Termodinamikten bir örnek verecek olursak, nasıl ki kömürü yakmak için başlangıçta aktivasyon enerjisi gerekir ancak sonrasında kendi kendine yanmaya devam eder, sosyal uyanış da böyle oldu, artık geri dönüşü yok. Kentleşmiş, özgürleşmiş ve ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde duran muhafazakâr kadın yeni sahip olduğu bu konfor alanından artık vazgeçmeyecek.
    Muhafazakâr çevrenin erkekleri bu durumun farkına yeni varıyorlar ve hem şaşkın hem de kızgınlar. Çabalarının sonuçlarının bunlara neden olabileceğini öngöremediler.
    6284 sayılı kanunun değiştirilmek istenmesinin arkasında yatan nedenlerin arasında kadındaki bu sosyal uyanıştan duyulan rahatsızlık var. Engellemek istiyorlar.
    Ancak, Niğde'ye doğru yola çıktılar.

    YanıtlaSil
  26. Güzel yazmışsınız hocam. savunma s. 'de mühendislik yapıyorum. Bizi iktidarın ucuzlatması yetmedi, şimdi GPTv4 çıktı. Ekonomi yeni iş yaratmakta zorlanıyor. batı giderek daha otomotize hale gelmeye başladı, ancak gelirleri (g20 üst seviye ülkeler için) stabil ve sorun çözme kabiliyetleri bize göre fazla. Ürettikleri ürünler ve teknoloji üst seviye moda geçerken mevcut koşullarda nasıl rekabet edeceğiz bilmiyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özgün,batıyla rekabette olduğumuzda bir algı yanılsaması.

      Sil
  27. Adem
    Öncelikle güzel yazınız için teşekkür ederim. Kitle iletişim araçları, teknoloji, sosyal medya ve yapay zekanın gelişmesiyle birlikte toplulumuz çeşitli algı operasyonları sonucunda birçok algı yanılsamaları yaşayacaktır. Bunun için her bireyin bilgi nereden ve nasıl gelirse gelsin öncelikle sorgulayıp, süzgeçten geçirip, değerlendirip karar vermesi gerekir. Bu da ancak sorgulayan, araştıran eğitim sistemiyle olur diye düşünüyorum. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  28. Hocam merhabalar, son paragrafınız adeta sosyolojide kullanılan "boş gösteren" kavramının oluşumunu anımsatıyor; insanlar boş gosteren her ne ise bunda kendilerini bulduklarına inanıyorlar, belirttiğiniz üzere algı yanılsaması yaşıyor kavramla butunlesiyorlar. Bu yanilsamayi yaşayan insanların farklı bir durumu tahayyül edebilmeleri , geçmiş hayatlarını ve düşünce evrenlerini adeta kendilerince sifirlamak anlamina geldiği için kabullenmelerinin çok zor olduğunu ve bu kabulleri ile de kümülatif yanilsama girdabına girebileceklerini degerlendiriyorum. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  29. Değerli arp sanatçısı Çağatay Akyol'un Hitit süiti bestesini biliyor musunuz Mahfi Hocam, dün CSOda 30 TLya kendisinin icrasini dinledik... Arpin Hititler'den geldigini belirtti... Bu fanatik ve hiyerarşik politik atmosferde, birilerinin besteleri dünya klasik müzik repertuarina giriyor. Yönümüzü en kısa zamanda bilime, sanata, dogaya donebilmemiz umuduyla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biliyorum, dinledim ve beğendim. Hititlerde arp benzeri bi çalgı var. Daha çok Lir'e benziyor. Antik Yunan'da da olduğu için nereye ait olduğunu kesin söylemek mümkün değil.

      Sil
  30. Küresel Finans Krizi kitabınızı okuyarak buldum siteyi. Öncelikle böyle kıymetli yazılar yazdığınız ve yorumlara geri döndüğünüz için çok teşekkür ederim. Artık bende buradayım. Özellikle ekonomiye dair yazılarınızı merakla bekliyorum

    YanıtlaSil
  31. Hocam açıkçası en büyük problemizin eğitim olduğunu düşünüyorum, kurtarıcı aslında biziz fakat biz hâlâ bir kurtarıcı bekliyoruz, Beyaz Zambaklar Ülkesi kitabını okuduğum zaman orada geçen bir cümle çok etkilemişti, “Halkın düşüncesi uykuda, cehaletse zirvedeydi.” Düşüncelerimizin uykudan uyandığı gün kurtulacağız bu algı yanılsamalarından ve bu da sadece eğitimle olur diye düşünüyorum..

    YanıtlaSil
  32. Sayın Mahfi Bey. Türkiyede hiç mi toplumbilimci yok da, şimdiye kadar bu konu araştırılıp bu algı yanılsaması, gerçek duruma dönüştürülememiş. "Anlamıyorlar kardeşim" diye yola devam etmek çözüm mü? Bilimden niçin faydalanılmıyor. Faydalanılıyorsa niçin sonuç alınamıyor. Muhalefetin hiç mi suçu yok? Aklını kullanmayanların üstüne pislik yağar. Bunu bile anlatamıyorsak bilimden yeterince faydalanmıyoruz demektir. Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bilimden yeterince değil hiç faydalanmıyoruz. Çünkü bilim gerçeği anlatır. Biz gerçekleri sevmiyoruz. Mucize bekliyoruz.

      Sil
    2. Bilimle ilgili şu yanlışa da düşmemek gerekir bence. Bilim hiçbir zaman insanoğlunun her problemini çözeceği vaadinde bulunmuyor. Sadece şu anki ilerlemişlik seviyemle sana şu şu bilgileri sunabilirim diyor. İnsanoğlu tabiat karşısında birçok zaman aciz kalıyor. Belki de( ve bence çok yüksek ihtimal) kainatın sonuna kadar da bu böyle devam edecek. Milattan önce yaşayan bir adam hayal edelim. Bu adam bilime ne kadar inanırsa inansın alelade bir salgından dolayı genç yaşta ölmesi muhtemeldir. İşte tabiattan daha güçsüz durumda kaldığımız ve bilimin bizi kurtaramadığı durumlarda dinler, mucizeler ve sonsuz vaatleri ortaya çıkıyor. Bu sayede hayata tutunabiliyoruz. Tabi bu hiçbir zaman bilimden uzak kalmak ve bilimi bir kenara bırakmak için de bir bahane olmamalı.

      Sil
  33. Sayın Eğilmez, hep çok önemli toplumsal sorunlarımıza, konularımıza parmak basıyorsunuz. Çok teşekkür ediyorum. Yazılan yorumları da takip ediyorum, yorumların çoğuna hak veriyorum. Nasrettin Hoca'nın dediği gibi, sen de haklısın , ..... sen de haklısın. Ama en haklı olan Nasrettin Hoca'nın kendisi oluyor. Yorumlara belki " Erdemli ve Faziletli insanlarımızın da Sahtekar , Takiyyeci insanlarımız kadar Cesur olmaları ve ses getirmeleri gerekiyor " sözünü de ilave edebiliriz (rahmetli İnönü'nün dediği gibi). Yazılarınız ve yazılarınıza gelen yorumlarda Erdemli ve Faziletli insanlarımızın seslerinin yükseldiğini görüyorum, memnuniyet duyuyorum, çünkü daha önceleri böyle cesurca davranılamıyordu. Size şükranlarımı sunuyorum.

    YanıtlaSil
  34. Adına ne dersek diyelim, her halk hak ettiği gibi yönetilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ama halkı eğiterek doğruları anlaması için gereken girişimleri yapmak da başta siyasetçiler olmak üzere hepimizin görevi.

      Sil
  35. Neden-Sonuç ilişkisini kurmakta zorlanan toplumların olayları nasıl değerlendirdiğine dair çok basit bir örnek.

    Bir araba ana yolda giderken yoldaki bir çukura tekerleği giriyor ve kaza yapıyor.

    Gelen yorumlar şöyle:

    1) "Ya böyle şeyler de hep senin başına gelir".
    2) "Koca çukuru görmedin mi?".
    3) "Ya biraz daha yavaş gidiyor olsaydın çukuru farkederdin".
    4) "Üzülme başına bu gelmeseydi belki daha büyük birşey gelecekti".

    Aslında başka başka olaylarda da bu yorumların benzerlerini ve daha fazlasını duymuyor muyuz?

    Sorum şu:
    "Kazanın nedeni nedir?"

    3 no.'lu yorum sanki bir miktar mantık ölçeğinde görünse de kaza bundan dolayı meydana gelmemiştir.

    Ama nedense pek çok insan bu şıkkı kazanın nedeniyle ilişkilendirir, fakat devam edelim:

    Yavaş giden bir arabanın çukuru farketmesi daha mutemeldir desek bile ne yavaş giden arabaların hepsi çukuru farkedecek ne de yavaş gittiği için çukuru farkeden tüm arabalar çukurdan kaçabilecektir.
    Yavaş gitmek tümüyle çukurdan kaçınmayı sağlamayacak. kazaları da "tümden" engellemeyecektir.

    Bizim aradığımız şey olaya yada olayı yaşayanlara ve sonuca söylenmeden bu sonuca götüren nedeni bir daha o sonuca götürmeyecek şekilde tümüyle tanımlayabilmek ve çözebilmektir.

    Yani "Neden Sonuç İlişkisini" doğru kurabilmektir.

    4 no.'lu yorum için ise çukura girip kaza yaptığınız için daha büyük ve kötü bir olay başınıza gelmemiş olabilir ama o gün içerisinde çukurdan dolayı kaza yapan çok sayıdaki diğer insanlar zaten yeterince kötü bir olay yaşamış olmadılar mı?
    4 no.'lu yorum diyelim ki birkaç kişi için geçerli olsa da o çukurdan dolayı olan kazaların hepsini açıklayabilecek şekilde bir süreklilik içermez. Bir insan hayatı boyunca böyle bir sakınmayı kaç kere yaşayabilir ki?

    "4 yorumdan hiçbiri kazanın nedeni değildir!".

    Kazanın "tek nedeni" o çukurun o yolun üzerinde olmasıdır.

    Çözümü de bu çukurun ilgili belediye birimine bildirilip tamir edilmesidir.

    YanıtlaSil
  36. Bir de bak avmler çarşılar dolu sokaklarda sıfır model arabalar var ekonomi nasıl kötü olur diyenler var hocam

    YanıtlaSil
  37. Çok net bir Türkiye fotoğrafı,çok teşekkürler!

    YanıtlaSil
  38. Murat Sarı. Hocam ekonomi ile her vatandaş kadar ilgiliyim. Kendimce ufak ticaret ile uğraşmak ta ve kenarda bugüne kadar hiç parası olan bir insan olamadım malesef ancak tüm bunlara rağmen sizin gibi akademisyenlerden feyz alıp ülkenin ve dünyanın ne yana gitmekte olduğunu öğrenmeye çalışıyorum.
    Tüm yazılarınız için öncelikle şükranlarımı sunuyorum ve teşekkür ediyorum.

    Bu yazınızın amacı ulu orta duruyor aşikar, naçizane bende buradan bu dini duyguları ile yönetilen halkımıza bir soru sormak isterim. Konu nereden açılırsa açılsın dönüp dolaşıp ATATÜRK e gelir kimi kahraman kimi hain der söverek anar. Sorumda şu KONSTANTİNİYE Yİ FETH EDEN KOMUTAN NE GUZEL KOMUTAN, övgüsüne Mazhar olabilecek kişi sadece FATİH SULTAN MEHMET mıdır. Adıyla saniyla Mehmet mi denmiştir. Cumhuriyet e kadar İSTANBUL UN ismi hep KONSTANTİNİYE idi. Ve İstanbul 2 defa zalimlerin elinden kurtuldu. Şüphesizdir ki Fatih Sultan Mehmet i 2. Plana atmıyorum ancak BU GERCEK ORTA DA DURURKEN ATATÜRK E ağız dolusu sovenler hiç bunu dusunebildimi. O güzel övgüye acaba kim Mazhar olabildi. Saygılarımla MURAT SARI

    YanıtlaSil
  39. Korkak halkların sonu yok edilmektir.

    YanıtlaSil
  40. Mahfi Hocam elinize sağlık.2018 seçiminden sonra Prof Selçuk Şirin bir yazı paylaşmıştı. CIA'e bağlı düşünce kuruluşu RAND CORPARATION 'daki bir sosyoloğun (adını unuttum şimdi) dünyadaki muhafazakarlık ve sol - liberal eğilimlerin hayata ve siyasete bakış açılarını özetleyen bir yazıyı paylaşmıştı.
    Sol ve liberaller : Eşitlik, adalet ve hukuku önemserken,
    Muhafazakarlık itaat, bağlılık ve manevi değerlerin önemsenmesi temel ölçüt olarak tespit edilmiş. Kur'an ' ı okuyunca,
    Hz. Muhammed solcu olarak gelmiş, demek ki.
    Avrupa, Roma imparatorluğu yıkılınca, Orta Çağ' da dine sarıldıkça gerilemiş.
    İslam ve dinlerin geliş sebebi temelde ahlak iken, zamanla ritüel ve ibadeti çeşitlendirip, çoğaltarak akılcılıktan, Bilimden uzaklaşmışlar.

    YanıtlaSil
  41. Aziz başkan gidecek herşey düzelecek. Ali koç gelecek herşey düzelecek. (2 gün önce fazilsay: ali koç beceriksizsin istifa et.)

    YanıtlaSil
  42. “Her vatandaş 3 ay içinde ab ye vizesiz gidebilecek..”
    Hocam buna inanmak “algı yanılgısına” örnek midir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır, bu, hayalpereste inanmanın bir örneği olur.

      Sil
    2. Bu vaat en gercekci olanı. 400 milyar temiz para 300 milyara düştü bu arada.

      Sil
  43. “ Kaşığı eğmeyi boşa deneme. Bu imkansız. Bunun yerine sadece gerçeği anlamaya çalış.
    Tamam mı?
    -Gerçek nedir?
    -Aslında bir kaşık yok. Eğilen sadece kendinsin.”

    Matrix üçlemesinin birincisin / Kahin’in evinde Neo ile çoçuk arasında geçen diyalog

    YanıtlaSil
  44. Kenarda bir miktar paramız vardı. Geri kalanını kredi çekip yatırım amaçlı ev alacaktık. Ancak kira artışına getirilen %25 sınırdan dolayı ev almaktan vazgeçtik.Bizim gibi onbinlerce insan da vazgeçmiş. Şimdi müteahhitin satmaya çalıştığı ve bomboş duran evlerin önünden geçerken düşünüp duruyorum. Keşke devletimiz, kira artış oranlarına müdahale etmeseydi.

    Bir tarafta evsiz insanlar, diğer tarafta insansız evler. Müdahalelerle çıkmaza girmiş bir ekonomi..

    YanıtlaSil
  45. "Anayasayı bir kere delmek, herhangi bir sorun oluşturmaz."

    Turgut Özal
    (1927 - 1993)

    * * * * *

    "Eğer kısa vadeli sorunlar henüz çözülebilir düzeydeyken çözülmezse, bunlar birleşe birleşe uzun vadeli sorunları oluşturur."

    Mahfi Eğilmez
    (1950 - ...)

    YanıtlaSil
  46. Çok sevgili Mahfi Bey,
    Yazılarınızı büyük bir keyifle ve hayranlıkla okuyorum. Size sevgim ve saygım sonsuz...
    Bu algı yanılsaması sadece günümüzün değil, varoluşundan beri, insanoğlunun en büyük sorunudur. Bu dünyada doğrular, gerçekler hep gizli ve zor erişilir durumdayken, yanlışlar ve hatalar ortalıklarda halay tepmektedir. Çoğunluk da bu halaya yönelmiştir, gerçeklere ulaşmak beyin çabası gerektirir ve beyin tembelliği sever... Kolaya kaçar, işine de gelir...
    İnsanoğlunun en güçlü ve kapasiteli ve işe yarar organı beyinken, cehaletin elinde en az ve en yanlış kullanılan bir organ haline dönüşmüştür. Bu kadar güçlü ve hayati öneme sahip bu organın en zayıf tarafı, gelişme ve olgunlaşma aşamasında bloke edilebilir olmasıdır. Bloke edilen bu organ düşünmeyi bırakır, kendisine ne verilirse ona yönelir ve onu doğru olarak kabul etmeye başlar. Artık bu organa ulaşılamaz ve gitgide gerçeklikten kopuk, tümüyle şartlanmış, kapasitesini ve gücünü yitirmiş bir et parçası haline gelir. Ne garip değil mi?...
    Çocukluğumda (60'lı yıllar), yaşadığımız küçük kasabada bir tanıdığımız vardı. Adı "sofu enişte" idi. Gerçek adını bilmiyorum. Biz onu hep "sofu enişte" olarak tanıdık. Küçücük bakkal dükkanında, huysuz ve suratsız bir ifade ile, ekmek parası peşinde olduğuna tanıklık ettik yıllarca. Seveni yoktu. Dünyadan ve çevresinden kopuk, kendi halinde, zararsız ama son derece inatçı ve sefil bir yaşam sürdü. Aya inildiğine bir türlü inandıramadık kendisini... Ay bir nur parçası idi ve oraya inilemezdi. Doğru buydu ve söylenenler yalandı. Asla ulaşamadık beynine... Beyni blokeliydi ve kendini gerçeklere, dışa kapatmıştı. Öylece de gitti zaten... Son derece silik bir yaşam geldi, geçti bu dünyadan... O zamanlardaki niceleri ve günümüzdeki niceleri gibi...
    Düşünüyorum da, blokeyi asla kabul etmeyen, araştırmayı, sorgulamayı seven, nedenleri inceleyen ve gerçeğe ulaşma çabasındaki beyinler bu dünyanın yaşanabilir olmasını sağlarken, tersi et parçaları bu dünyayı cehenneme çevirerek o cehennemin zebanileri olma peşindeler... Çünkü, ilkel beyinlerin, çaresizliklerini, yanlışlıklarını, zavallılıklarını şiddetle örtmeye çalışmaktan başka yolları yoktur... Bu yüzden güce taparlar... Varoluşları buna bağlıdır... O yüzden de halaya katılacakları kollarken, katılmayanları en acımasızca şekilde yok etmeye çabalarlar... Halay ve şov hep devam etmelidir...

    YanıtlaSil
  47. Bunların algı oyunu olduğu apaçık ortada hocam lakin,günümüz hükümetinin ne kadar propaganda sevdalısı olduğunuda biliyorum lakin,benim akrabalarım bizzat kapalılık konusunda askeri alanda zülme uğradı,yani bu tarz konuşmaların hepsinin yalan olduğunu düşünmüyorum.

    YanıtlaSil
  48. Hocam kalkınma reçetelerinin gerçek yüzü Ha-jong chang kitabı hakkında ne düşünüyorsunuz

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

GSYH’de Dünyada Kaçıncıyız?