Güncel Sorular ve Yanıtlar

Paradan yine sıfır atsak paramız değer kazanmaz mı?  

Paradan sıfır atmakla para değer kazanmaz yalnızca psikolojik etkisi olabilir. Psikolojik etki olması için de bu işlemin sağlam bir ekonomi programının bir parçası olması gerekir.

2005 yılında paradan sıfır atıldığında Türkiye ciddi bir IMF programı uyguluyordu. Bankacılık reformu yapılmış, zayıf bankalar TMSF’ye devredilmiş, bütün bankaların sermayeleri güçlendirilmiş, çeşitli kurallar getirilmişti. Kamu mali disiplininin güçlendirilmesi yolunda önemli adımlar atılmış, bütçe açıkları düşürülmüş, kamu kesimi borçlanması buna göre azalmıştı. Kamu harcamaları da disipline edilmiş, enflasyonda gerileme başlamıştı. Bunlara paralel olarak faizler de düşüyordu. Türkiye, Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlamanın eşiğindeydi ve ülkeye doğrudan yabancı sermaye girişinde artış başlamıştı. Özetle söylemek gerekirse tam olarak olmasa da gerekli alanların çoğunu kapsamasa da bir yapısal reform paketi yürütülüyordu. Bütün bu girişimler TL’nin yabancı paralara karşı konumunu güçlendirmiş, sermaye hareketlerine bir kısıtlama ya da denetim getirmeye gerek kalmadan kur istikrar kazanmıştı. Böyle bir ortamda paradan sıfır atılması, fiziksel olarak iyileşmeye başlayan ekonomiye psikolojik destek sağlamış, beklentilerin olumlu yöne çevrilmesine katkı sağlamıştı. Bugün bu saydığımız reformların hiçbiri ortada yok. Üstelik yapılması gereken yapısal reformlar yalnızca ekonomiyle ilgili olmaktan çıktı, sosyal ve siyasal alanlara da yayıldı. Dolayısıyla bu tür fiziksel istikrar sağlayıcı adımlar atılmadan paradan sıfır atılması insanların kafasını karıştırmaktan başka bir işe yaramaz.  

50 milyar dolar gelirse ekonomi düzelir mi?

Türkiye, 2001 krizine girdiğinde IMF ile bir stand by programı uygulaması içindeydi. 2000 ile 2008 arasında Türkiye, IMF’den yaklaşık 45 milyar dolarlık fon kullandı. Türkiye’nin 2001 krizinden çıkışında IMF’den kullandığı bu fonun önemli etkisi oldu. İnsanlar bu paraya bakarak körfezden geleceği söylenen 50 milyar doların aynı etkiyi yaratarak Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu krizden çıkıp çıkmayacağını soruyorlar. Bu tür krizlerden çıkışta elbette ki para çok önemli ama tek başına krizden çıkışı sağlayamaz, sağlasa bile kısa süre sonra tekrar krize girilmesini engelleyemez. Tıpkı paradan sıfır atılması konusunda değindiğim gibi IMF’nin bu maddi desteğine ek olarak o dönemde bazı gerekli yapısal reformlar yapılmıştı. Ayrıca IMF’nin bu parasal desteğine ek olarak ciddi miktarda doğrudan yabancı sermaye girişi de olmuştu. Yalnızca 2006 yılında Türkiye’ye 21 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye girişi oldu. 1923 – 2004 arasında toplam doğrudan yabancı sermaye girişinin 15,4 milyar dolar olduğu hatırlanırsa bu girişin ne kadar önemli olduğu görülür. Bu yüksek girişler sonraki yıllarda da devam etti. O yabancı sermayenin geliş nedeni IMF programı ve Türkiye’nin Avrupa Birliğiyle tam üyelik müzakerelerine başlamış olmasıydı. Parasal destekle birlikte o reformların yarattığı olumlu beklentiler ekonominin hızla iyiye gitmesini sağladı. Önümüzdeki dönemde körfezden geleceği söylenen 50 milyar doların hangi formda ve hangi sürede geleceğini bilmiyoruz ama medyada yazılanlardan anlaşıldığı kadarıyla bunun bir kısmı yapılan dış ticaret anlaşmalarından sağlanacak ihracat tahmini, bir kısmı Eximbank’a verilecek krediden ve karşılıklı yatırım miktarlarından oluşuyor. Bir programa dayanmayan ve beraberinde yapısal reformları getirmeyen bu tür parasal desteklerin 2001’deki gibi bir çıkış ve hatta olumlu beklenti yaratması mümkün görünmüyor. Zaten piyasa da bu gelişmeye göre şekillenmedi. 

Rekor düzeye çıkacak olan bütçe açığını nasıl kapanacak?  

Birçok kişi açık artışının bu yıl yaşanan depremlerdeki kayıpların giderilmesi için gereken yeni harcamalardan kaynaklandığını düşünüyor. Doğrudur, depremlerin bütçe açığının artmasında büyük etkisi oldu. Çünkü yıkılan konutların, iş yerlerinin, alt yapının yenilenmesi, sonradan parasını uzun vadede tahsil edecek olsa bile insanlara yeni konutlar verilmesi için, alt yapının yenilenmesi için devlet, harcama yapmak zorunda. Bunlar bütçeye gider yazılıyor ve dolayısıyla bütçe açığı artıyor. Yıllardır alınan deprem vergisinin niçin yapıların yenilenmesinde kullanılmadığı sorusunu bir yana bıraksak bile bütçe açığı artışının tek nedeni depremlerin yarattığı gider artışı değil. Geçen yıl deprem yoktu, buna karşılık bütçe altıncı ayda yetmez olunca ek bütçe kanunu çıkarılarak bütçe artırıldı. 2022 yılında başlangıç bütçesi 1,7 trilyon liralık gider öngörüyordu, yıl ortasında bu bütçe yetmez hale gelince 1,1 trilyon liralık ek bütçe çıkarıldı ve toplam haracıma limiti 2,8 trilyon liraya yükseltildi. Savaş dönemleri dâhil Cumhuriyet tarihinde böyle bir ek bütçe görülmemişti. O nedenle buna ek bütçe değil ikinci bütçe demek daha doğru. 2022 yılında deprem olmadığı halde sorun neydi de bütçeye yüzde 65 oranında ek yapmak zorunda kalındı? Bu gibi durumlarda sorun iki yerden birisinde ortaya çıkan gelişmelerden kaynaklanır: Ya vergiler enflasyon kadar artmıyordur ya da giderler gelirlerden ve enflasyondan daha hızlı artıyordur. Geçen yılın sorunu kamu harcamalarının yüksekliği ve hızlı artışıydı. Faizi düşürüp de enflasyonun denetimi tümüyle kaybedilince kamu giderleri de hızla yükseldi. İtibardan tasarruf olmaz gerekçesiyle kamu giderlerinde tasarruf da yapılmadığı için bütçe yetmez oldu. Bu yıl depremin bütçe giderlerine olumsuz etkisi olduğu kesin. Ne var ki artışın tek nedeni deprem değil. Gerçekte enflasyon hala çok yüksek ve kamu giderleri açıklanan enflasyonun çok ötesinde artıyor. Bütçe üzerinde ortaya çıkan gider artışı etkisini kamu giderlerinde tasarruf yaparak azaltmak mümkün. Yayınlanan göstermelik tasarruf genelgesiyle tasarruf yapılamaz. Kamu kesiminin elindeki arabalar, onların bakım ve benzin masrafları, uçaklar, lüks binalar, geceleri açık bırakılan ışıklar, lüks mobilyalar, gereksiz geziler, iki üç kamu kurumundan alınan maaşlar devam ederken daha az kâğıt, kalem ve dosya kullanarak kamu harcamalarından tasarruf yapılamaz.

2023 yılında oluşacak devasa bütçe açığı sadece vergileri artırarak düşürülemez. Kamu harcamalarının da mutlaka kısılması gerekiyor. Kamu harcamalarının gerçek anlamda kısılması bütçeye maddi katkı yapmaktan başka beklentileri de olumlu yöne çevirecek bir adım olur.    

Yorumlar

  1. Yazı için teşekkür ederiz hocam. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam piyasa beklentilerinin altında faiz arttırmanın hiç arttırmamak dan farkı varmıdır?

      Sil
    2. Yandaşları doyuramıyorlar.Bu açıklar gittikçe büyüyecek biz de büyüyen rakamları konuşacağız.Tedbir alalım gibi düşünceleri yok bizi yönetenlerin.Tam bir ben yaptım oldu hikayesi.Memleket deneme tahtası çünkü.

      Sil
  2. Yani hocam, anlattıklarınıza bakarsak şu an paradan sıfır atmak önemli gibi duruyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anlattıklarıma bakarak mı?

      Sil
    2. Gercekten hayret! Makaleyi okuyup da tersine anlam cikarmak, olacak sey degil! Umitvar olmaya calisiyorum yine de....

      Sil
    3. Okuduğunu dahi anlayamayan bir millet varken bu ülkenin ekonomisinin düzlüğe çıkmasını beklemek :) Çabanıza hayranım Mahfi hocam.

      Sil
    4. Yazilanlara bakarak ben bir ve ikiler icin de birseyler yapmak gerekir sonucunu cikardim.

      Sil
    5. Hocam anlattıklarıniza bakarak seviyorum sizi. Iyiiki varsınız.

      Sil
    6. O kadar haklısınız ki peki bir şey sormak istiyorum. Yapılan bu zamların geçen ki yazınızda üreticilerin enflasyon oranını tam bilmediklerini ve kendilerini güvence altına almak istediklerinizi yazmıştınız. Maliye Anabilim Dalında doktora yapacağım Allah nasip ederse bir ay sonra. Size sormak istiyorum bütün suç gerçekten rakamları şeffaf açıklamayan devletin mi yoksa 2hafta önce okuluma beni getiren aynı taksicinin yağmurlu günde benden 2 katı para alacak kadar insafsız oluşu mu ? Sizce bizi biz kötü yapmıyoruz mu bizim fırsatçı insanlarımızın hiç bir suçu yok mu? Lüks araçların benzinlerine kadar bizi bence bizim en yakınlarımız kazıklıyor sayın hocam.

      Sil
    7. Taksici "'lnsafsiz'', evsahibi, market 'insafsiz'...Bunlari ciddiyetle denetleyip hakkiyla cezalandirmasi gereken devlet degil mi? Siz kusuru yanlis yerde ariyorsunuz.

      Sil
  3. Son paragraftaki “Kamu harcamalarının dav …”( v klavye hatası olmuş sanki Hocam ).

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuyunca anlaşılıyorsa, klavye hatalarının düzeltilmesini istemek bence anlamsız. Çünkü hoca zaten bize yeteri kadar zaman ayırıyor. Bu tarz şeylerle bence hocayı meşgul etmemeliyiz. Fakat hocanın bizzat kendisi klavye hatalarının düzeltilmesini için hatırlatmada bulunmamızı istiyorsa, onu bilemem.

      Sil
    2. Düzelttim, teşekkür ederim.
      He ne kadar okununca anlaşılıyor olsa da tazıları hatasız bırakmak önemli. Çünkü bunlar bu blogda kalıyor ve ileride tekrar bakılıyor.

      Sil
    3. Hocam Yazıları yerine tazıları yazmışsınız ;)) saygılar

      Sil
    4. İlk uyaran arkadaş haklı, bu tür düzeltmeleri yayınlamadan yapsanız ve düzeltmeyi önereni de işgüzarlık mı ediyorum vebalinden kurtarsanız bence en doğrusu.

      Sil
    5. Bence de bu yazilae hocanin ileride basvuracagaimiz kaynak niteligindeki yazilari. O yüzden türkcesinin de düzgün olmasi gerekir.

      Sil
  4. Hocam merhabalar. Ekonomik krizle mücadelede para politikası görmezden gelinerek, mali bir sıkılaşma olduğunu görüyoruz. Tek başına yeterli olmayacağı aşikar. Yabancı sermayeye Türkiye’yi cazip hale getirmek için neler yapılmalı sizce? Yabancı sermayenin ülkeye finansal kazanç rolü ile değil de üretici rolü ile gelmesi için gerekli olan adımlar nelerdir? Eğitimde bir reform ile know how yatırımlarını işgücü ile karşılamak be kadar zamanımızı alır? Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim, saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorunuz epey zamandir kendi kendime soylenip durdugum konulari sorar oldugundan haddim olmayarak cevaben goruslerimi yazmak istedim.
      bir oyunda girmek icin kazanabilecegine inanmak, bunun icinde dogru stratejiler gelistirebiliyor olmak gerekir. dogru stratejiler icin de oyunun kurallarinin degismez ve sizin de bunlari iyi biliyor olmaniz gerekir. maalesefki bir suredir oyunun kurallari bir adamin iki dudaginin arasinda. tam basladim iyi gidiyor derken "vergileri artirdim", bir sure sonra "girdilere zam yaptim", hadi ona da tamam dediginiz sirada "ihracat mi yaptin! dovizini merkez bankasina getir bakayim" , "kredi?.. alamazsin". hal boyle olunca yatirimci olsan "baslarim senin oyununa" der, kalkar gidersin. yabanci yatirimci da boyle yapiyor. sadece yabanci degil yerli yatirimci bile boyle yapiyor. sermayesi olan uretimi ticareti terkedip parasinin degerini korumanin yollarina bakiyor. Hocamin yazisinda bahsettigi 2005 doneminde kurallar global kurallar ile ortusturuldugunden gelenler geldi, simdi neden gelsin.
      Bir girisim danismani sunumunda soyle soylemisti, " ucretsiz olarak aldiginiz herhangi bir hizmette bilin ki urun aslinda sizsinizdir". korfez de elbette bu paralari babasinin hayrina vermiyordur, neyi bilmiyoruz ama birseyleri satiyoruz. basimizi ellerimizin arasina koyup "biz nasil bu hale geldik" diyecegimiz gunler cok yakindir.
      Egitim konusunda ise hos olmayan bir ornek var acik secik, Feto. onlar da egitim ve yontem gelistirerek amaclarina hizmet etmeyi hedeflediler, yetmislerde basladilar ikibinlerde kendilerince meyvelerini topladilar. tuketim muptelasi bir nesilden vatanperver uretken bir nesile gecis, bu ornegi kerteriz alirsak yirmi ila otuz yil arasi alabilir.

      Sil
    2. Yabancı sermayeyi cazip hale getirmenin yolu ekonomi politikasındaki yanlış ısrarlardan vazgeçmekten geçer. Risk yüksekse yabancı sermaye para kazanıp dönmeye gelir. Eğitimde reformdan kastınız tam olarak ne bilmiyorum. Ama biz soru sormayı yasaklamış, eleştiriyi kaldıramayan bir ülke olmaya devam edersek eğitimde zaten reform yapamayız.

      Sil
    3. C.Başkanlığı kararıyla bir gecede kanun değişikliği yapılan bir ülkeye hangi yatırımcı gelir ?

      Sil
  5. Hocam içinde bulunduğumuz durumun sebep olduğu sosyal bozukluk hakkında da düşüncelerinizi merak ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hukuktan eğitime, kadın erkek ilişkilerinden çevreye kadar her alanda bir çöküş yaşıyoruz.

      Sil
    2. Sosyal bozuklukları “özgürlük” diye tanımlayan çevreler ve bu çevrelere alan açan siyasal oluşumlardan başlayabilirsiniz araştırmaya.

      Sil
  6. Teşekkürler hocam. Benim merak ettiğim farklı bir konu var. Banknotlar kaldırılsa ve sadece banka kartları ve/veya kredi kartlarıyla alışveriş yapılsa bunun avantajları ve dezavantajları neler olur? İkinci el otomobillerde sınırlama getirildi fakat satıcılar satış sitelerinde o sınırlandırılmış fiyatı yazıyor fakat geri kalanını elden istiyor. Bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz, şu anda gündemde diye bu örneği yazmak istedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğiniz bu aşamada mümkün değil. Hayatında hiç kredi kartı görmemiş yüz binler var.

      Sil
    2. Kazandığınız parayı ikiye bölün. Bir kısmı bankada kalsın diğer kısmını nakit olarak taşıyın. bir harcamanızda banka kartınızı kullanırken diğer harcamanızda nakit para kullanın. Nakit olarak yaptığınız harcama size psikolojik olarak çok para harcadığınızı, banka kartı ile yaptığınız harcama ise aslında ürünü "bedavaya" ya da "ucuza" alıyormuşsunuz hissini verecektir. Bence tümden karta geçsek daha hızlı harcarız; nakitte kalalım :)

      Sil
  7. Yolumuzu düzeltmedikçe (itibardan tasarruf-üretim-şeffaf yönetim-adalet) bir çıkış yolu görülmüyor. Sanırım yanlış gidiş de ufak revizyonlarla sürecek. Hava sıcak, kar hızlı eriyor, ceset yakında kokacak..
    Yazınız için sağolunuz Mahfi bey..

    YanıtlaSil
  8. Paradan sıfır atılması paraya değer kazandırmaz. Ama AKP yıllardır özellikle kırsal kesimde çok önemli bir icraat gibi bunun propagandasını yaptı ve oy topladı. Halk nezdinde hala da çok önemli bir icraat olarak görülüyor. Ali Babacan denen kişi son seçimde dahi paradan sıfırı Tayyip Erdoğan değil ben attım diyerek övünmeye çalıştı hatırlarsanız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam değerli yazınız için teşekkür ederiz. Paradan sıfır atılmasının faydası olduğunu sanmıyorum. Sadece hesap makinası, bilgisayarlarda ve bilançolarda fazla yer kaplamaktan başka zararı yok. Haberlerde görüyoruz çoğu esnafın, vatandaşın dilinde hala maaşlar milyon, fiyatlar milyon daha tam hafızalardan çıkmamış, altı sıfır daha atılırsa kafalar iyice karışacak.
      Hocam durumu karlı olan bir çok özel sektör yabancılara satıldı. Bunların karları Türkiye'de kalacak diye bir şart var mı? Biz yurt dışından borç ararken, bunlar paraları götürüyorlar mı? Miktarı nedir takip ediliyor mu? Bu konuda da bizi aydınlatırsanız seviniriz.

      Sil
    2. Çoğu ithalat ve ihracatlarında oraya koydukları yan şirketleri (dışarıya kayıtlı) üzerinden kârlarının çoğunu direkt aktarıyor. Resmi kâr devede kulak

      Sil
  9. Popüler sorulara oldukça net yanıtlar vermişsiniz. Elinize emeğinize sağlık. Verdiğiniz yanıtlarda önemli bir referans olarak 2001 krizi ve sonrasında IMF ile yapılan anlaşmayı almışsınız. Bir itirazım olacak, şöyle: Aradan çok zaman geçmedi ama 2008 finansal krizle birlikte bir bütün olarak kapitalist sistem El Arian'ın "yeni normal" olarak adlandırmayı tercih ettiği başka bir faza geçti. Bir yandan ABD-Çin-Rusya ve müttefikleri arasında ivmelenen hegemonya savaşı, bir yandan da durgunluk derecesinde düşük büyümelerle malul bu evre, kanımca 2001-2008 Türkiye'sine atıfta bulunmanın önünde engel. Bu yüzden aynı politikaların yürütülmesi de, yürütüldüğünde benzer sonuçlar vermesi de mümkün görünmüyor. Otokrasinin kendine özgü oportunizmi ise başlı başına bir başka engel. Hepsini üst üste koyduğumuzda yakın gelecekte 2001'i aratacak bir serbest düşüş kanımca kaçınılmaz. Bir çıkış yolu var elbet, ama o kapı içinde yaşadığımız topluma şimdilik çok uzak görünüyor. Kafdağının arkası kadar uzak.

    YanıtlaSil
  10. Merhaba hocam ekonomiye çok ilgi duyuyorum ve günlük olarak takip ediyorum fakat matematiğim iyi değil bu sene bölüm olarak iktisat yazmayı düşünüyorum ne tavsiye edersiniz ? İktisat okuyan birisinin ingilizce öğrenmesi şartmıdır ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne okuyor olursa olsun herkesin İngilizce öğrenmesi gerekli. Literatür İngilizce.

      Sil
  11. Sayın hocam, enflasyon marifetiyle dar gelirlinin parasından yeterince Sıfır atılıyor zaten. Ayrıca her ne kadar olumlu anlamda psikolojik etki yaratsa da, piyasada enflasyonu bir miktar daha tetikleyen yuvarlama fiyatları oluşacak. Örneğin; Bin 900 Elli TL.lik fiyat üç Sıfır atılsa,1,95 TL. olması gerekirken, düz hesap mantığıyla 2TL.ye çıkması muhtemel dahilindedir.

    YanıtlaSil
  12. İktidarın birincil stratejisi her seçimi almak ve ülkenin istisnasız tüm kaynaklarını elde tutup kontrol etmek, işine yarayan alanlarda harcamak olduğu için 'kamu harcamalarını gerçek anlamda kısması' mümkün değildir. Bunu yerine zamlara devam edecektir. Seçime son üç ay kala ücretlere yapacağı ek zamlarla seçmene şovunu yapıp istediğin yine elde etmeyi planlamaktadır; ki milli ve dini hislere dokunan birkaç yaylım ateş desteği ile de büyük ihtimalle istediğini yine elde edecektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ülke battıktan sonra seçim kazansanız ne olur ki?

      Sil
    2. Pirus (Pyrrhus) zaferi

      Sil
    3. Ülke batsa bile yötenlerin durume halk dan daha iyi olacağı kesin

      Sil
  13. Ömer halife iken, bir gece makamına ashaptan biri gelir ve selam verip oturur. Fakat selamı alınmaz. Halife Ömer önündeki işle meşguldür ve konuk merak içinde bekler. İşini bitiren Halife Ömer, önünde yanan mumu söndürdükten sonra ikinci mumu yakar ve konuğunun gözlerinin içine bakarak “Aleyküm Selam...” der. Konuğu sorar: ''Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve bir mumu söndürüp diğer mumu yaktıktan sonra konuşmaya başladın?'' Halife Ömer cevap verir; ''Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için, kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra seninle konuşmaya başladım.''

    İtibardan tasarruf olmaz diyenler, yeri geldiğinde Halife Ömer'i öve öve bitiremezler. Hatta valiler buluşmasında ''Her valimiz, kendi şehrinin Hz. Ömer'i olmalıdır'' derler. Madem Halife Ömer örnek alınmalı o halde en başta iktidar sahiplerinin örnek alması gerekmez mi? İtibardan da tasarruf yapılmaz ise iktidar sahiplerinin bu itibarı devlet hazinesinden değil de kendi ceplerinden karşılamaları gerekmez mi? Çünkü Halife Ömer böyle yapıyordu. Hem Halife Ömer gibi olun diyorsunuz, hem de devlet imkanlarıyla lüks bir şekilde yaşarken, bu yetmezmiş gibi bir de seçim zamanlarında kendi amaçlarınız uğruna devlet hazinesini sonuna kadar kullanıyorsunuz. Halife Ömer devletin mumunun hesabını yaparken, nasıl olur da bu kadar rahat davranabiliyorsunuz? Halbuki emekliler perişan vaziyette, gençler işsiz, halkın %90'ı yoksulluk sınırının altında yaşarken en başta iktidar sahiplerinin tasarruf yapması gerekmez mi? Millet, zamlardan ay sonunu getiremezken, emekliye %25, kendi maaşlarına %39 zam yapmak nedir? Elinizdeki arabaların, uçakların, lüks binaların haddi hesabı yok. Devletin bütün imkanlarını kullanma konusunda tasarruf yapmama gerekçeniz itibarınız mıdır? Ey sözde itibar sahipleri, sizin itibarınız batsın. Yazık değil mi bu millete, bu halkın paralarına? İtibarınız adına devlet hazinesini harcamaktan artık lütfen vazgeçin. Örnek verdiğiniz kişilerin yaptıkları uygulamalarla sizin uygulamalarınız arasında o kadar fark var ki... Hiç bir tutarlılığınız yok. Madem Halife Ömer'i örnek veriyorsunuz, o halde tıpkı Halife Ömer gibi kendi cebinizden karşılayın bu itibarı da görelim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de devlette çalıştığım sırada kendi özel işlerim için devletin kağıt ve kalemini kullanmazdım. benim gibi yapan çok insan vardı. Yetişme tarzımız öyleydi.

      Sil
    2. Kardeşim, Avusturya, Danimarka, Belçika, İsveç, Çek Cumhuriyeti, Litvanya, Polonya hatta Ermenistan'da bile milletvekilliğinden emekli olma durumu söz konusu değil. İngiltere, Hollanda, Norveç, Finlandiya, İtalya ve İspanya'da ise milletvekilliği emekliliği ağırlıklı olarak 65 yaşından sonra ve memur maaşı gibi. Türkiye'de ise milletvekilleri 2 yılda emekli olabiliyorlar ve emekli maaşlarının milli gelire oranı da çok yüksek. Son bir yılda milletvekili emeklilerine yapılan zam yüzde 176'yı buldu. Pastayı adaletli dağıtmaktan söz ederler fakat iş kendilerine gelince adaleti gözetmezler. Dünyanın hiç bir yerinde 2 yılda emekli olabilip, maaşların milli gelire göre bu kadar yüksek olduğu adaletsiz bir sistem yok. Türkiye'deki bu bozuk yapı, yukarıda saydığım diğer ülkelerde yapılmak istense, halk bu adaletsizliğe isyan eder, sokaklarda protestolar yapardı. Nasıl olur da kendinize böyle bir ayrıcalık tanırsınız derdi. Yapısal reform yapacağız diyorlar ya, yapmaları gereken ilk reform, önce kendilerine dokunmalı ve bu adaletsizliğe son vermeliler ki samimiyetlerine inanalım. Hani halka hizmet, Hakka hizmetti? Allah bu adaletsizliğe razı olur mu sizce? Gücü eline alanlar, adaleti gözetecekleri yerde kendilerine ayrıcalık tanıyorlarsa ve bu yetmezmiş gibi bir de itibardan tasarruf olmaz diyerek devletin bütün imkanlarını sonuna kadar kullanıyorlarsa, o ülkede asla ve asla adaletten söz edilemez. Erdoğan bir konuşmasında, ''Adaletin olmadığı yerde huzur olmaz, dirlik olmaz, güvenlik olmaz, kalkınma, ilerleme, refah olmaz.'' diyor. Ne güzel de söylemiş. Bizim zaten spesifik olmayan genel konuşmalarımız hep doğru. Lakin sözlerimiz ile uygulamalarımız arasında uçurum var. Yapısal reform yapacağız diyerek bir şeyleri düzeltmek istiyorsanız, önce kendinizden başlamalı, kendinizi düzeltmelisiniz. Milletvekili emeklilik sistemi yeniden düzenlenmeli, mümkünse (bir zahmet) ilk örnek verdiğim ülkeler gibi milletvekilliğinden emekli olabilme durumu tamamen kaldırılmalıdır. Çünkü bu güne kadar bu halkın parasını adaleti gözetmeden yeteri kadar paylaştınız. İkincisi de kamuda ciddi tasarruf yoluna gitmenizdir. İtibarınız adına bu halkın parasını çarçur etmeye hakkınız yok. Dünyanın 10. sefil ülkesiyiz. Neyin itibarıdır bu? Artık yeter. Bu iki reform, yapacağınız ilk yapısal reformlar olmalı ve önce kendinizden başlamalısınız.

      Sil
    3. Hocam, kendi özel işlerinizde devletin kaynaklarını kullanmadığınız o kadar belli ki, bu blogda bile hiç bir maddi menfaat beklemeden yazılarınızı bizimle paylaşıyorsunuz. Allah razı olsun. Size ne kadar teşekkür etsek azdır. Ben inanıyorum ki bir gün sizin yazılarınız, Türkiye'nin aydınlanma yolunda bir kaynak olarak gösterilip, geleceğe ışık tutacaktır.

      Sil
  14. Ekonomi yönetiminde rasyonellikle irrasyonellik iç içe geçmiş. Soruna neden olanlar çözümün bir parçası olamazlar. Bana dokunma da sen ortalığı biraz düzelt mantığıyla yerel seçimlere kadar labirent içinde yol alacağız. Sorumluluk ver aynı oranda yetki verme...Etkisiz yetkililerle yol alacağız. Hâkim irade kendini yeniden yapılandırmaz ise yapılan bir tadilat çalışmasıdır. Cilalamadır. Yazı için teşekkür ederim hocam...

    YanıtlaSil
  15. Hocam , gerçekten çok önemli noktalara değindiniz, teşekkür elinize saglik.

    YanıtlaSil
  16. Değerli Hocam, affınıza sığınarak, ilk prg’ta ‘ekonomiyle ilgili olmaktan çıktı,’ ve bir de ‘yıkılan konuların’: konutların olmalı. Emekleriniz için, her zamanki gibi, yine minnettarız, sağolun.

    YanıtlaSil
  17. Tasarruf ve verimli çalışarak Türkiye bu kirizden çıkar. Bunlari mevcut iktidar yapamaz iyice dibi görmemiz lazım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mevcut olmayan muhalefet yapabilir mi ?

      Sil
  18. Bir sıfır atsak fena olmaz. Domatese 40 TL yerine 4 TL demek psikolojik rahatlama sağlar.peynire 30 TL kıymaya 40 TL demek iktidar için yerel seçimlerden önce enflasyonun düşüşü kadar olumlu etki yapar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şöyle düşünsek fena olmaz; iki sıfır atalım ve asgari ücreti 114 lira yapalım. Peynirin kilosu 3 liraya, kıymanın kilosu 4 liraya denk gelsin. İşte o zaman fiyatlar psikolojik etkiyle vatandaşa daha pahalı görünecektir ve o yüzdendir ki paradan sıfır atmak tercih edilmeyecektir. Keşke sıfır atılsa, en azından vatandaş farkı daha realistik görebilirdi.

      Sil
    2. Emekli maaşınız da 750 TL olacak, gene on kilo peynirle on kilo kıyma alabileceksiniz ve rahatlatacaksınız öyle mi?

      Sil
    3. katılıyorum paradan sıfır atılırsa ekonomi bi rahatlar

      Sil
  19. Yapısal reform diyince iktidarın aklına gelen tek şey kasanın kökünü kazayacak döviz kuruna endeksli ödeme garantili çılgın projeler. O yüzden önümüzdeki 5 senelik görüntü çark edilmediği takdirde yarı hibrit rasyonel ekonomi modeli + ödeme dönemleri zamanı dış kaynaklardan para dilenme stratejisi üzerinde devam edecek gibi görünüyor.

    YanıtlaSil
  20. Hocam bu iktidar ne yapısal reformları yapar ne de yabancı kaynak girişi sağlar. Yapmak istemesini kastetmiyorum. Halkın çoğunun gözünde bu iktidar meşruiyetini kaybetmiştir. (her ne kadar seçimi kazandım dese de.) Tıpkı 2000 li yılların başında olduğu gibi yeni ve taze bir kan lazım. Oda buradaki muhalafette yok.
    Sözün özü Allah yardımıcımız olsun demekten başka birşey diyemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dünyanın geri kalanı sizden farklı düşünüyor olabilir bu meşruiyet konusunda

      Sil
  21. yine bizi aydınlattınız emeğinize sağlık hocam.

    YanıtlaSil
  22. Çok sağ olun. Sağlıklı yaşayasınız .

    YanıtlaSil
  23. Serbest ekonomiyi (emlak, otomotiv vs.) baskı altına almaya çalışmak ne gibi sorunlar ortaya çıkarır hocam bilimsel manada? Bir de döviz kuru bu kadar yüksek iken maliyetler durmadan yükselirken insanlara ellerindeki maliyet ucuza satmaları için cezai yaptırım uygulamak ne kadar etik?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serbest ekonomiye fiyat tespiti, faiz kısıtlaması, kira belirlemesi gibi alanlarda müdahale edildiğinde sistem çalışmamaya başlar, karaborsa ortaya çıkar.

      Sil
  24. Mahfi Bey,
    Bana göre Türkiye' de
    "SORUN YOK, SORUN OLMASI İÇİN BİLEREK PLANLI ŞEKİLDE DÜZENİ BOZAN YÖNETENLER VAR" diyorum
    Yönetenler Kendilerini KURTARICI olarak topluma maalesef anlatıyorlar.

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
  25. Hocam sanki ülkeyi bir gizli grup yönetiyor, mevcut parti liderleri de sanki birer figüran. Ülkede tüm adaletsiz uygulamalar bir bir uygulanıyor ve ülkeden yatırımcı ve nitelikli beyinler kaçırılıyor. Normal vatandaş açıklanan faiz oranlari ile kredi/finanmanın yanına bile yaklaşamazken bu faiz oranları ile %15 20 ile birileri kredi kullanıyor mu acaba? Eğer bu düşük oranlarda kredi kullananlar mevcutsa bu gizli grup onlara çalışıyor gibi gözüküyor . Ne dersiniz ? Tüm bu adaletsizlik birilerine kaynak sağlamak için olabilir mi? Nuri

    YanıtlaSil
  26. Hocam IMF anlaşmaları somut ve şeffaf. Farazi değil. Söylenti veya dedikodu yok. 45 milyar dolarsa 45 milyar dolardır. İçeriği bellidir. Koşulları bellidir. Mutlaka birilerinin çıkarlarıyla çelişir.

    Körfez anlaşmaları ise bunun tam tersi.

    Rasyonel politikalara dönülecek söylemi bu yüzden havada kaldı. Sanırım biz o treni kaçırdık.

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  27. İktidar,enflasyonu seviyor çünkü enflasyon ve negatif faiz sebebiyle insanlar bankada para tutma yerine harcama yapıyor ve ekonomik büyüme sağlanıyor. Ancak bunun bir cari açık bedeli var. Bu da dışarıdan bulunan finansmanla karşılanıyor. Alan memnun satan memnun, varandaş memnun size ne oluyor?

    YanıtlaSil
  28. Ne olacak bu Fener'in hali sorusu niye yok?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çünkü Fenerbahçe diğerleri gibi bir futbol kulübü olmaktan çok ötede bir spor kulübü. Kadın basketbolda Avrupa ve Türkiye şampiyonluğu, kadın voleybolda Türkiye şampiyonluğu, erkek basketbolda Avrupa'da ilk sekize girdi ve Türkiye ikincisi oldu. Erkek ve kadın futbolda Türkiye ikinciliği aldı bu yıl. Bunlara ek olarak yüzme, atletizm, boks vb de şampiyonluklar aldı. Dünya da bu tür başarıyı bir raya getiren bir kulüp yok. O nedenle Fener'in halinde bir şey yok. Ama sporu erkek futbolu diye düşünürseniz sorun var gibi görünür.

      Sil
    2. Peki hocam Fenerbahçe futbolda ne olacak? 9 yıldan beri içim kan ağlıyor. Takım neredeyse komple yenilendi. Bizde bir futbol aklı olmadığı için teknik direktör değişince takım da zaten topyekun değişiyor. Ali Koç 5 yılda 90'a yakın futbolcu transferi yaptı fakat şampiyonluk gelmedi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu sene umut var mı? İsmail Kartal'la olur mu sizce bu iş?

      Zaman da yok, bu sene sezon erken başlıyor. Bu kadar yeni transferlerin kısa sürede kaynaşıp, bir takım olabilmeyi başarması lazım. Bir de transferde her futbolcu tutmuyor. Bunlar da hep zaman kaybı olacak. Ben ilk yarıdan pek umutlu değilim. Fakat ligin ikinci yarısından itibaren takım rayına oturur diye düşünüyorum. Fakat o zamana kadar da liderin 7-8 puan gerisine düşersek, İsmail Hocaya sabredilmez ve gönderilebilir belki de. Kafam çok karışık. Bir taraftan umutlu olmak istiyorum, bir taraftan da kafamda hep soru işaretleri var. Ali Koç'un artık son senesi. Bütün riskleri alıyor. Keşke en başından beri futbol aklında bir tutarlılık olsaydı, o zaman işler değişirdi. Başlığınıza uygun olarak futbolda sorulması gereken en güncel soru bence bu olmalı. Fakat kimse Fenerbahçe'min bu kanayan yarasını tartışmıyor. Varsa yoksa Zaha transferi. Oysaki futbolda bireysel futbolcular size maç kazandırır, şampiyon olmanız için ise iyi bir takım olmanız lazım. Bir de bugün Trabzonspor açıklama yaptı. Bizim de 1959 öncesi mahalli liglerde 20 şampiyonluğumuz var dedi. Kendimizi rezil etmekten başka bir işe yaramayacak beyhude bir çaba içerisine girdik. 1959 yılında ve akabinde Fenerbahçe Başkan'ı kimdi? Bunlar neden böylesi bir hakkı savunmadılar acaba çok merak ediyorum. Yıllardır yapamadığımız doğruları, geçmişle telafi etmeye çalışmamız çok acı. Hem adı üstünde mahalli lig. Koskoca Fenerbahçe bu noktaya getirilir mi? Hocam bence Fenerbahçe iyi yönetilemedi. Başta bir futbol aklımızın olmaması sebebiyle alınan yanlış kararların ve tutarsızlıkların sonucunda bu noktaya geldik. Umarım bu sene bütün transferler tutar ve kısa zamanda iyi bir takım olabilmeyi başarırız. Fakat Ali Koç bundan sonra artık bir zahmet aday olmasın. En büyük temennim budur. 4-5 futbolcuyu iyi paralara Avrupa'ya satıp, buna karşılık 5 yılda 90'a yakın transfer yapmak sizi iyi bir başkan yapmaz. Eğer gerçekten Fenerbahçeliyseniz, geldiğinizde Fenerbahçe'nin borcu ne kadarsa, gittiğinizde de sizin döneminizde artan borç farkını kapatıp öyle gidin lütfen. Sonuçta Türkiye'nin en zengin insanlarından birisiniz. Fenerbahçe'ye sponsor olarak bunu gerçekleştirmeniz onca başarısızlığa rağmen sizi ayrıcalıklı kılacaktır. Aksi halde bunu yapmadan giderseniz, ''Ben yaptım, ben başardım'' demek için Fenerbahçe'ye geldiğiniz düşünülecek ve Fenerbahçe tarihinde de etkisiz bir başkan olarak anılacaksınız.

      Hocam hem soru sormuş hem de dert yanmış gibi oldum ama sizin düşüncelerinizi de açıkçası merak ediyorum. Takım, teknik kadro, transferler, strateji, futbol aklı ve yönetim hakkında siz neler düşünüyorsunuz? Hatta hem Fenerbahçeli, hem de iktisatçı olduğunuz için Fenerbahçe'nin mali tablosunu da değerlendirmenizi ve nasıl daha iyi olacağı hususunda tıpkı Türkiye ekonomisine yön vermeye çalıştığınız gibi Fenerbahçe'ye de fikri destekte bulunmanızı çok isterim. En azından bundan sonraki başkanlar için... Neleri yapıp, neleri yapmamaları gerektiği hususunda...

      Sil
    3. Hocam kulüp battıktan sonra kadın spor branşlarında da başarılı olmuş olsanız ne olur olmasanız ne olur.

      Sil
    4. Fenerbahçe'nin erkek basketbolda Türkiye ikincisi, erkek ve kadın futbolunda da Türkiye ikincisi olmasını başarı olarak değerlendirmişsiniz. Oysaki Fenerbahçe için ikincilik başarı olamaz. Sadece başa güreştiğinin kanıtı olabilir fakat başarı değildir bu.

      Fenerbahçe bence ruhuna uygun olarak köklü bir değişikliğe gitmeli. Sarı kanaryadan vazgeçip, Kadıköy'deki boğa heykeli gibi boğa simgesini kullanmalıdır. Çünkü boğalar agresif olurlar, bu da Fenerbahçe'nin mücadeleci yapısına son derece uygundur. Boğa figürü, tıpkı Salzburg'da da olduğu gibi (fakat daha değişik ve daha heybetli olacak şekilde) Fenerbahçe logosunda da olmalı. Şu anda logoda palamut dalı var. Yaprakla falan olmaz hocam bu işler. Fenerbahçe'nin her şeyden önce kendi ruhuyla ve mücadeleci kimliğiyle özdeşleşmesi lazım. Bu karar, Fenerbahçe'nin ruhuna pozitif dokunacak ve bütün kademelerine de sirayet edecektir, hatta rakibe bile korku salacaktır. Çünkü armasında boğa olan bir takım yeri geldiğinde deli danalar gibi koşar, sahayı rakibe dar eder ve özellikle Kadıköy'den de hiç bir takım (geçen sezon olduğu gibi) öyle rahat rahat çıkamaz. Bu karar aslında ülkelerin bayraklarını değiştirmesi gibi bir şeydir. Dolayısıyla aslında Fenerbahçe yeniden kurulmuş gibi olacaktır. Gerçek ve olması gereken kimliğiyle...

      Sil
    5. Hocam Fenerbahçe'nin bir sonraki yönetim kadrosunda sizi de görmek isteriz. Çünkü Fenerbahçe'nin size ihtiyacı var. Tüm bilgi birikiminizi çok sevdiğiniz Fenerbahçe için harcamanız, başarı, ülke reklamı ve gençlere ilham olma adına çok değerli olacaktır. Sonuçta olan bu ülkenin parasına oluyor.

      Sil
    6. Hocam Galatasaray Zaha'yı almış :( çok üzgünüm. Aynı mevkide oynayan Rossi'ye 5.5 milyon Euro bonservis vermiş öncesinde de zaten 1 yıl kira parası ödemiştik. Aldığımız verim ortada. Buna karşılık bonservisi elinde olan Zaha'yı alamadık. Bundan sonra Rashica'yı alsak ne olur. Zaha'yı alan şampiyon olacaktı. Adam hem güçlü, hem de teknik. İkisi bir arada olan dünyada çok az futbolcu var. Dybala mesela teknik fakat güçlü değil. Zaha'yı kaçırdığımıza inanamıyorum. Çünkü aynı kalibrede şu anda boşta olan başka futbolcu yok. Hepsi büyük kulüplerde. Gerçekten çok ama çok üzgünüm.

      Sil
    7. ZAHAHAHA :) Kardeşim ben de Fenerbahçe adına üzgünüm. Tavsiyem Sevilla'dan Lucas Ocampos'un alınmasıdır. Sözleşmesi seneye bitiyor. Sonuçta ülke puanı önemli.

      Sil
    8. 2022'de Tadic ve Ocampos Ayax'daydı. Biri sağda diğeri solda oynuyordu. Bu yüzden Ocampos Fenerbahçe için çok isabetli bir transfer olur. Galatasaraylıyım ama Fenerbahçe'nin de iyi olmasını isterim.

      Sil
    9. Arkadaşa katılıyorum, Fenerbahçe'nin en büyük sorunu bir futbol aklının olmaması. Aslında Türk kulüplerinin en büyük sorunu bu. Çünkü biz hemen kısa vadede başarı bekliyoruz. Olmayınca da her sene hoca dahil bütün takımı değiştiriyoruz. Böylece milyon Eurolar çöpe atılmış olunuyor. Savunmada 3'lü oynuyoruz, 4'lü oynuyoruz, çizgi savunma yapıyoruz; hücumda bazen çift forvet bazen tek forvet oynuyoruz, teknik adam değişince bunlar da her sene değişiyor. Halbuki Fenerbahçe'nin futbol kimliğine göre ve demode olmayan (çağdaş futbola uygun olacak) bir anlayış belirlense, teknik direktör bu anlayışın üzerine getirilse, (bu anlayışın uygulayıcısı olsa), yapılacak transferler de bu anlayışa göre yapılsa hem başarılı olma durumu daha sürekli olacak hem de boşa harcanan milyon Eurolardan da kurtulmuş olacağız. Bu bağlamda Fenerbahçe'nin futbol aklını ipotek altına alacak bir Fenerbahçe anayasası hazırlaması gerekir. İlk yapılması gereken iş bence bu olmalıdır. Mesela Barcelona'ya bakın, yıllardan beri 4-3-3 pas oyunu oynuyor ve sürekli öne oynuyor. Bir sürü genç futbolcu geldi fakat anlayış hep aynı, hiç değişmedi. Bizim de futbol aklı adına ilk önce nasıl oynamamız gerektiğini belirlememiz lazım. Bunun için bu işin üstatlarından bir bilim kurulu oluşturulabilir. Hem çağdaş futbola hem de Fenerbahçe'nin yapısına uygun olacak şekilde Fenerbahçe nasıl oynamalıdır? Bu belirlendiğinde, 10 yıl boyunca bu anlayışın uygulanacağını hayal edin. İddia ediyorum en az 5 şampiyonluk gelir; bir sonraki 10 yıl için ise bu sayı daha da artar. Fenerbahçe anayasası nasıl olabilir örnek vereyim; Sonuçta bütün transferler bu anayasaya göre yapılacak.

      Sil
    10. 1- Fenerbahçe 6, 8 ve gerçek 10 numaralı 4-2-3-1 oynamalıdır.
      2- 10 numara, problem çözen gerçek bir 10 numara olmalıdır. Fenerbahçe daima böyle bir futbolcuyu bünyesinde barındırmalıdır.
      3- 10 numara hariç diğer bütün futbolcuların temposu yüksek olmalıdır.
      4- Savunma pozisyonunda kanatlar geri gelmeli ve Fenerbahçe top rakipteyken 4-4-1-1 şeklinde dizilmelidir. (Böylece Alex örneği gibi 10 numara forvet arkası konumuna geçecek ve topu kazanmak için geri gelip ekstra efor sarf etmemiş olacaktır.)
      5- İki kanat bekinin de hücum özelliği olmalı fakat birisi çıktığında kademenin bozulmaması adına diğeri beklemelidir. (Bu durumda oyun kurulumunda iki kanat bekinin ileri çıkıp, stoperlerin kanatlara açıldığı ve 6 numaranın da iki stoperin arasına girdiği bir anlayış uygulanmayacaktır. Çünkü bu anlayışta olası top kaybı ve dengesiz yakalanma sonucu Fenerbahçe birçok gol yemiştir.)
      6- Sağ ve sol kanadın biri (örneğin sağ kanat 11 numara) dengeli ve hızlı olmalı. Orta kapasitesi yüksek olmalı. Savunmada bekine yardım etmeli. Sürekli içeri girmekten ziyade kendi çizgisini daha fazla kullanmalıdır.
      7- Diğer kanat ise (örneğin sol kanat 7 numara) hücumda biraz daha serbest oynamalı. İçeri girmeli, gol yollarına sarkmalı, kanat forvet özelliğinde olmalı. Buna karşın top rakibe geçtiğinde savunma pozisyonunu da almalıdır.
      8- 7 numara hücumda bölgesini terk ettiğinde ve bu esnada top rakibe geçtiğinde, 7 numara tekrar savunma pozisyonunu alasıya kadar onun bu açığını önce 8 numara sonra da 6 numara kapatmalıdır.
      9- 8 numara hem teknik kapasitesi hem de fizik gücü yüksek, oyunu iki yönlü oynayan dengeli bir futbolcu olmalıdır.
      10- 6 numara, dayanıklılık ve mücadele kapasitesi çok yüksek olmakla birlikte ayağı da iyi olan bir futbolcu olmalıdır.
      11- Stoperlerin biri sert, ikili mücadele gücü yüksek ve topa ilk hamleyi yapan, (rakibin ensesinde biten) bir futbolcu olmalı. Diğer stoper ise pozisyon bilgisi yüksek, kademeyi kollayan ve topu da oyuna iyi sokan bir futbolcu olmalıdır.
      12- En uçta bitirici gücü yüksek bir pivot santrafor oynamalıdır.
      13- Fenerbahçe'nin kalecisi tıpkı 10 numara futbolcu gibi özel bir kaleci olmalıdır.
      14- Oyun kurulumunda savunma öne çıkmalı, savunma ile forvet hattı arasındaki mesafe kısaltılmalıdır.
      15- Fenerbahçe hücumda çoğalmayı hedefleyen hızlı ve dinamik bir futbol oynamalıdır.
      16- Top rakibe geçtiğinde savunmada çizgi defans ve ofsayt taktiği yapılmamalıdır.
      17- Top kaybedildiğinde topun arkasına geçilmeli, önce rakibin pas alternatifleri kapatılmalı, alan daraltılmalı, rakibe yakın oynanmalı sonra baskı yapılmalıdır.
      18- (Baskıda istisnai durum) Fenerbahçe Kadıköy'de oynarken, ilk golü bulasıya kadar rakibi kendi sahasından çıkartmamalı, rakibe nefes aldırmamalıdır.
      19- Rakip analizine göre teknik direktör, genel oyun yapısını bozmayacak şekilde rakibe göre özel taktik belirleyebilir.
      20- Fenerbahçe yapacağı transferlerde, bu anayasaya uygun olarak nokta atışı transferler yapmalı, ağırlıklı olarak güncel milli futbolcuları seçmelidir.

      Sil
    11. Bu maddeleri çoğaltmak ve her maddeyi daha fazla detaylandırmak mümkün. Önemli olan oyun sistemini belirlemek; top sizdeyken ve top rakipteyken nasıl oynayacağınızı (oyun anlayışınızı) belirlemek ve her mevkiinin futbolcu profillerinin nasıl olacağını detaylandırmaktır. Sonuçta getireceğiniz teknik adam da sizin belirlediğiniz bu anlayışa (futbol aklına) göre gelecek, bu anlayışın uygulayıcısı olacaktır. Kendi kafasına göre 3'lü defans, çift forvet ya da çizgi savunma yaptırıp, transferleri de yine kendi inisiyatifine göre aldıramayacaktır. Bu maddelerde her mevkiinin futbolcu profilleri belirlenmiş olduğundan transferler de yine bu anayasaya yani sizin futbol aklınıza göre olacağı için nokta atışı transferler yapılmış olacaktır. Böylece teknik direktör değişince bütün takım değişmez, her seferinde tonlarca para harcanmaz. Bilakis anlayış aynı kalır. Teknik direktörün biri gitse diğeri gelse de Fenerbahçe aynı futbolu oynamaya devam eder. Çünkü futbol aklı bu anayasayla birlikte koruma altına alınmıştır. Böylece her geçen yıl başarıya ulaşmak kolaylaşır ve başarı geldiğinde de başarıda devamlılık sağlanır. Ben Fenerbahçe için örnek verdim ama sadece Fenerbahçe'nin değil, tüm Türk kulüplerinin içinde bulundukları borç bataklığından kurtuluş reçetesi, bir futbol aklı belirleyip, bunu sadakatle uygulamaktan geçmektedir. Kısacası patron sizsiniz, kuralları siz belirliyorsunuz; sonuçlardan bağımsız olarak hem siz bu kurallara sadık kalıyorsunuz hem de bu kuralları sadakatle uygulayacak kişilerle çalışıyorsunuz. Bütün olay budur. Bu yüzden Zaha Galatasaray'a gitmiş diye üzülen arkadaşım, üzülme. Sen bizim bir futbol aklımızın olmayışına üzül. Bunun sonucunda harcanmış (çöpe atılmış olan) paramıza üzül.

      Sil
  29. Hocam bugüne kadar cari fazla veren bir ekonomide hiç kriz çıkmış mı? Tarihte örneği var mı? (Küresel krizler hariç)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Japonya 35 yıldır stagflasyonda yaşıyor ve cari fazla veriyor.

      Sil
    2. Hocam haddim değil ama,bildiğim kadarıyla stagflasyon terimi durgunluk ve enflasyonu bir arada yaşayan ekonomiler için kullanılır.Japonya’da uzun yıllardır durgunluk var ancak enflasyon yok.Hatta eksi enflasyonlu yıllar geçirdi Japonya.

      Sil
    3. Hocam 2014'te Japonya ekonomisiyle ilgili bir yazı yazmıştınız. Arayıp buldum ve yeniden okudum. Geçen süre içerisinde Japon ekonomisinde yeni bir gelişme var mı?

      Sil
  30. Hocam çok teşekkür ederim. Hükümeti desteklesem dahi objektif olduğunuzdan ötürü severek okuyorum sizi. Merak ettiğim şey; bu yapısal reformlar veya 2005 döneminde atılan adımlar bugün neden atılmıyor? Muhakkak ki ekonomiyi yönetenler de en az sizin kadar bilgi sahibi. Zamanı mı var başka bir planları mı var?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Neden - sonuç ilişkilerini karıştırıyorlar. Mesela faizi enflasyonun sonucu sanıyorlar öyle olunca da uyguladıkları politikalar yanlış oluyor. Öte yandan benim mesela hukuk reformundan anladığım şey yargıya karışılmaması, yargıda yürütmeden kimsenin bulunmamasıdır. Yargı bağımsızlığı böyle sağlanır. Ama hükümet yargıya karışmanın kendileri açısından kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Yani reform anlayışlarımız farklı.

      Sil
  31. Sıfır eklenirse ne olur, psikolojik algıyı nasıl etkiler?Bir borç gibi düşünün o zaman TL'den sıfır attım, şimdi sıfır ekliyorum denilemez mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence bu tür hokus pokus işleriyle uğraşarak bir yere varılamaz. gerçekleri kabul edip gerekli adımları atmak yani bilimsel davranmak gerekli.

      Sil
    2. yok hoca yapısal reformsuz bi reçete yazarmısın bize

      Sil
  32. Mahfi Bey,

    Kamu harcamalarının azaltılması hususunda; acaba mevcut gidişata göre gün gelir de bir kısım memur (Bildiğim kadarıyla Almanya'da her 9 çalışandan biri memur iken bu oran ülkemizde yaklaşık her 5 çalışandan biri düzeyinde) işten çıkarılmak durumunda kalınır mı? (Bunu uygulamak durumunda kalan bize benzer ülkeler olmuş mudur? Yunanistan böyle bir düzenlemeye gitmek durumunda kalmıştı gibi hatırlıyorum, yanılıyor da olabilirim)

    Yine kamu harcamaları hususunda bir diğer konu da malumunuz askeri harekatların icra ve idame maliyetleri. Bu kalemler doğası gereği şeffaf bir şekilde açıklanmıyor/açıklanamıyor (hükümet edenin de şeffaflıkla arasının olmadığı da bir gerçek) ancak bütçeye ve bütçe dışı kaynaklara çok ciddi bir maliyet oluşturuyor olsa gerek. Özellikle Suriye'de icra edilen ve devam eden harekatlar ve vekil güç unsuru olarak Suriye Milli Ordusu olarak adlandırılan kuvvetin idame maliyetinin de bizim sırtımızda olduğu varsayıldığında bu kalemler ve sığınmacıların ve kaçakların da toplam maliyetini eklediğimizde çok ciddi bir maliyetle karşı karşıya olduğumuz ortada. Genel olarak yurtdışı harekatların özel olarak ise Suriye İç Savaşı kaynaklı güvenlik ortamının bozulmasının Türkiye'ye maliyetinin ne kadar olduğuna ilişkin bir hesap ortaya konulabilmekte midir, bu konuda sizin bir hesaplamanız ya da tahmininiz mevcut mudur, bildiğiniz bir çalışma var mıdır?

    Yine sığınmacı ve kaçakların enflasyon üzerinde bir etkisi mevcut mudur, mevcutsa ölçümlenebilen bir değer midir?

    Değerli görüşleriniz için teşekkür eder; sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir hafta sonu dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlaka bunların da etkisi var ve onları azaltmamız da kolay olmayabilir ama öyle harcamalar var ki yarı yarıya düşürsek sadece kazançlı çıkarız.

      Sil
  33. Bıkmamanızın sebebi nedir, gerçekten merak ediyorum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam sevecek başka ülke mi bulamadınız????????

      Sil
    2. Buldum ama orası benim ülkem değildi.

      Sil
  34. Bu ülke değişmiyor işte Mahfi bey görüyorsunuz.

    Zorlamasanız artık?

    YanıtlaSil
  35. Merhaba herbir yazınızı itina ile okuyorum sayenizde ekonomi alanında bilgi sahibi oluyorum emepinize teşekkür ederim. Anlaşılan uzunca bir zaman yüksek enflasyon yüksek kur düşük maaaş ile hayatımız geçecek.

    YanıtlaSil
  36. Mahfi bey 2000 yılından farkımız dünya gsmh 3 Kart arttı, kk-eticaret-krediye ulaşım hakın %60'I için bu kadar kolay değildi. O yüzden bu 50 milyar dolar yetmez.
    Ikinci bir konu hala akp giderse ülke düzelir mantığı var. Subat ayından bu güne olanları takip ediyorum. Bu mantalite duzelmezse kim gelirse gelsin sonuç değişmez. Değişim için bedel ödemek şart bunu ne birey , ne toplum, ne siyasi partiler, nede siyasi parti genel başkanları istiyor.

    YanıtlaSil
  37. Hocam.Yapısal reform olarak Ekonomi Bakan ve merkez bankası başkanı değiştiriyoruz. Daha nasıl köklü reformlar yapılabilir ki?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onları niçin değiştirdiğimizi anlayabilirsek bayağı köklü bir reform yapmış oluruz.

      Sil
  38. Hocam merhaba, Orta Doğudan 50 milyar bandında bir para geleceğini söylediler pek inandırıcı gelmiyor geldi diyelim bu paraya doğru politikalar ışığında kullanılmadığı taktirde gelen para bizlere hiçbir faydası olmayacak, Piyasada güven, şeffaflık vs politikalar olmadığı zaman insanlar yatırımlarını yabancı para olarak yapıyorlar zaten KKM borç yükü söylenemeyecek kadar artmış durumda her geçen gün zararla kapatıyorlar bu borcu nasıl ödeyecekler veya nasıl bir politika izleyecekler belirsizliğini koruyor..

    Her zaman ki gibi yazınız herkese ışık tutacak bilgilere sahip bu bilgileri toplumdan mahrum bırakmadığınız için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'nin meseleleri sadece para bulmakla çözülebilir olmaktan çıkalı yaklaşık on yıl oluyor.

      Sil
  39. Ahh rahmetli Kemal Derviş.Kemikleri sızlıyordur.O adama bile hain dediler.Bildiğim kadarı ile 2001 krizini sayesinde aşmıştık.Mekanı cennet olsun.

    YanıtlaSil
  40. Merhaba Hocam, zamanında Mehmet Şimşek makam araçları vs . gibi giderlere bütçedeki değerini çerez parası olarak nitelendirmisti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam zaten çerezlerin kilosu 300-500 TL oldu adam haklı bugün 2 çuval badem eskinin merso parasına denk :))

      Sil
    2. :) Tabii burada konu sadece tasarruf edilecek para meselesi değil. Konu, israfı önlemekte rol model olma meselesi. Ama bunu kime anlatacaksın o da ayrı mesele.

      Sil
  41. Hocam, milleti bilgilendirici ve aydınlatıcı çalışma ve paylaşımlarınıza teşekkür ederim. Kazanç ve servet üzerinden doğrudan alınan vergilere getirilen afların sıklığı neredeyse bu vergilerin zamanında ödenmemesi sonucunu doğuruyor, ödeme dönemleri kayıyor ve enflasyon değer kaybına yol açıyor. Sanırım günümüzde hiçbir yatırım yapmayan hükümetin bütçe açıklarının oluşmasında, bu vergi ve SGK prim afları önemli bir faktör. Geçmiş zamanın maliye bakanlarından Temizel'in döneminde hazırlanan ve 1998'de kanunlaşmasına rağmen yürürlük tarihi sürekli ertelenen ve nihayet AKP hükümeti kurulur kurulmaz kaldırılan mali reform yasası hem doğrudan vergilerde tabanı genişletiyor hem de para ve mal hareketlerini kayıt altına alıyordu ki amaç kamu maliyesi borçlanma gereğini azaltmaktı. Ancak, sizin de açıkladığınız gibi maliye ve para politikalarıyla bir yere kadar; bu politikalarla birlikte gerçek mal ve hizmet üretim politikaları da gözden geçirilmeli ve üretimde bağımlılıktan kurtulmalı; dışarıdan gelmezse toprağa tohum dahi atamıyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru. Afların tamamını Anayasayla yasaklamak gerekir diyeceğim ama Anayasayı dinlemiyor yönetenler.

      Sil
  42. Hocam rica etsem dünyada ne oluyor tarzında bir yazı da yazsanız harika olmaz mı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arada yazıyorum ama bir daha yazayım yakında.

      Sil
  43. Uygulanmaya çalışılan ama başarısız olunan ekonomi modelinde eğer kamuoyu etkisiyle de birlikte kur baskılanmasa, kkm hiç çıkarılmasa; umulduğu gibi kısa vadede cari açığı kapatıcı ve zaman içerisinde etkili bir büyüme yaratacak bir sonuç olma ihtimali hiç yok muydu ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu bir ekonomi modeli değildi, bilim dışı bir yaklaşımdı. Bilim yolundan ayrılınca başarı şansı mucizelere kalır. Mucizeler de sadece masallarda olur.

      Sil
  44. Saygılar hocam,
    50 milyar dolar paranın iş hacmi olduğunu duymuştum bu bağlamda sandığımız kadar pozitif bir haber olmayabilir.
    Ayrıca Türkiye kısa vadeli borçlarını nasıl ödeyecek ?
    2023 sonuna kadar ödememiz gereken paraya dair bir bilginiz var mıdır ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1 yıl içinde ödenmesi gereken dış borç 200 milyar doların biraz üzerinde.

      Sil
  45. Sayın Mahfi hocam, doğrudan bağlantılı olmasa da bir soru sormak istiyorum.

    Devletlerin bütçeleri açık verince kullandıkları yöntemlerden biri de -sakıncalara rağmen- para basmak.

    Balkanlardaki iki ülke: Karadağ ve Kosova AB üyesi olmamalarına rağmen kendi para birimlerini euro olarak seçmişler. Yani isteseler de para basamıyorlar. Böylesi kritik bir aparattan, ekonomisi çok da güçlü olmayan bu iki ülke nasıl vazgeçer; para basmak ihtiyacı olunca ne yapar?

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Karadağ AB'ye gireceği için hazırlık yapıyor. Kosova tanınırlığı sınırlı olduğu için buradan güç almayı hedefliyor.

      Sil
    2. Peki hocam para basmayi gerektirmeyecek kadar iyi bir butce dengeleri mi var, yoksa acigi sadece borcla mi telafi edebilirler?

      Boyle bir durumun bizdeki halini dusunemedigim için bu durumu sorguluyorum.

      Saygılarımla

      Sil
  46. Saygideğer hocam ekonomi bilgimi olmamsina ragmen yazilarinizi firsat buldukca okuyorum. Sizce arac fiyatlarinda asiri yukselik devam ederse ilerde yuksek fiyatlara alici bulamama durumu olur mu ? Veya asiri faiz yukselimi araca talevi azaltirmi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Talep düşse de her fiyattan mutlaka alıcı çıkar.

      Sil
  47. Emeğine yüreğine sağlık hocam

    YanıtlaSil
  48. 2001'den farkimiz elde avucta hicbirsey de kalmadi, hayirsiz evlat gibi, evi, dukkani, arabayi, bahceyi, tarlayi, dukkani herseyi satmis, evdeki son 3 parca hali kalmis, simdi onlari kapi kapi dolasip satmaya calisiyor.
    Ve hala bu evlat kiymetli oluyor.
    Ben hakkimi helal etmiyorum, benim fakirligime neden olan her kim varsa!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2001'den en önemli farkımız ekonomimiz dışında sosyal yaşamımızın da ağır yaralar almış olması. 2001'de hedef ekonomiyi toparlamaktı şimdi ekonomiyi toparlamak asla yeterli değil, sosyal ve siyasal yaşamı da toparlamak gerekiyor.

      Sil
  49. Değerli hocam boş dairelerden vergi alınması hakkında ne düşünüyorsunuz? Sadece yabancı ev sahiplerinden alınsa mantıklı bir politika olur mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten emlak vergisi alınıyor. Ayrıca olmayan gelirin vergisinin alınması doğru olmaz. Servet vergisi alınması ise başka bir konu. Bu tür önlemlerin tamamı faizi yanlış belirlemenin ve sonucunda enflasyon yaratmanın sonuçları.

      Sil
  50. Son paragrafın ilk cümlesi düşük.

    YanıtlaSil
  51. biz kendi evimizin ekonomisini zor idare ediyoruz.bir işçi olarak bir emeklinin evladı olarak verilen zamlar cebimize maaslarimiz girmeden fazlası ile cebimizden çıkıyor. Zam yapılıyor zam gelmeden fazlası ile eriyor. Kamu harcamalarına dikkat edilmesi gerçekten çok önemli olacaktır.

    YanıtlaSil
  52. Mahfi Bey,
    Paradan 6 (Sıfır) atılması için diyeceğim,
    TL den 6 SIFIR atılmadan önce,
    Bir Ekmek 1.000.000 TL idi,
    6 SIFIR atıldı,
    Bir Ekmek 1 TL oldu.
    6 SIFIR atıldığı için "2 Ekmek" olmadı" ki.
    Alım gücü değişmedi ki.
    Paradan SIFIR atılmasını isteyenlere diyorum ki;
    Alım gücün değişmiyorsa, sadece muhasebe de klavyeye daha az dokunmak ve bilgisayarda kaplayacak (byt) alan in daha az yer kaplamasından başka faydası yoksa,
    SIFIR biz vatandaşları niye ilgilendiriyor.
    Paradan SIFIR atılan dönemin hükümet başı (SIFIR atmayı) başarı olarak anlatarak insanları kandırıyor, oy verenler sanki Alım gücü değişmiş gibi kanıyor,
    İşte Türkiye' nin sorunu eğitim den önce ANLAMA sorunu.
    Anlamayanların, anladığında eminim iş işten geçmez.
    Saygılarımla
    Menderes YILDIRIM /ADANA

    YanıtlaSil
  53. Hocam sebepler ve sonuçlar net bir şekilde ortada olduğu halde durumun düzeltilmesi yönünde gerçekçi çözümler üretmek yerine neden geçici çözümlerle uğraşırız, bunun bir sebebi var mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oy kazanmak ve iktidarda kalmak ülke çıkarlarından daha önemli görüldüğü sürece deniz bitene kadar böyle olacak.

      Sil
    2. Mahfi üstat, öncelikle çok özlü ve gerçek bir yazı kaleme aldığınız için varolun. Tüm yorumlarınızı hassasiyet ve özenle takip ettiğimde; varılan netice hep aynı yere geliyor kanaatindeyim. “Risk envanterine önem verilmesi ve dilinize pelesenk olan Yapısal Reformların bir an önce gündeme girmesi…

      Sil
    3. Çok teşekkür ederim.
      Kesinlikle öyle. Risklerini bilmeyen ve yeni riskler yaratmaya devam eden bir ülke ne yazık ki ileri gidemiyor.

      Sil
  54. Mahfi Bey,
    Ben Kamu kurumunda 34 yıl çalışıp emekli oldum.
    Emekli olduğum 2018 Yılında,
    Asgari ücretin tam 4 katı (Yaklaşık)
    En düşük Emekli aylığının 4.5 katı (Yaklaşık) Emekli aylığı alıyordum.
    Tam 5 yıl sonra Temmuz 2023 yılına geldiğimde,
    Asgari ücret (11.500 TL) 1.8 Katı Emekli aylığı,
    En düşük Emekli Maaşı (10.000 TL) 2 Katı Emekli aylığı almaya başladım. (Yaklaşık)
    Mahfi Bey Emekli olarak 5 yılda
    AKP Hükümeti ve Tayyip Bey dönemi de geldiğim durum bu.
    AKP Hükümeti ve Tayyip Bey,
    Paradan SIFIR atayım derken aslında benim aldığım Emekli aylığımın (1/2) YARISI' nı atmış.
    Tayyip Bey ve AKP liler ile AKP ye OY verenler,
    Şimdi ben Enflasyona ezdirildim mi? Ezdirilmedim mi?
    Tayyip Bey ve AKP liler ile AKP ye OY verenler,
    Enflasyonun üzerinde MAAŞ ARTIŞI yaptık diyecek olurlarsa,
    Ben de diyorum ki,
    Bağımsız Merkez Bankası Başkanı "Faiz indir dedik laftan, sözden anlamadı. bizde görevden aldık diyen,
    Enflasyon hesaplamasında TUİK' e TALİMAT vermemiş olabilir mi?
    AKP ve Tayyip Bey 5 yıl daha İktidarda kalacak olursa,
    En düşük Emekli aylığı almaya başlayacağım.
    Mahfi Bey izninizle ve samimiyetinize güvenerek,
    Size bir soru sorabilir miyim.
    Madem ben Emekli aylığımda "VERDİĞİM YÜKSEK SGK PRİMLERİNIN KARŞILIĞINI" alamıyorum.
    Benden kesilen fazla SGK Primlerini iade ederlermi?
    Saygılarımla
    Menderes YILDIRIM / ADANA

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam, iktisat dersinde bize meşhur "ceteris paribus" (diğer tüm koşullar aynı kalmak şartıyla) kuralı öğretilmişti. Sıradan vatandaş değişen ekonomik ve sosyolojik koşulları dikkate almadan "şu kadar para gelirse ülke kurtulur mu?" veya " şu gider bu gelirse ülke düze çıkar mı?" gibi anlamsız tartışmaların içine çekiliyor. Bence Babacan, bakanlığı sırasında görece başarılı bir program uyguladı çünkü 1) arkasında politik destek vardı, 2) uluslararası konjonktür buna elverişliydi, 3) satılacak ekonomik varlıklarımız vardı. Dolayısıyla mevcut koşulları dikkate almadan ellerinde sihirli değnek varmışçasına birilerine veya bir şeylere körü körüne bel bağlamak ne kadar doğru bilemiyorum.

      Sil
  55. Enflasyonun en büyük sebebi, bütçe açıklarıdır. Enflasyon kadar devalüasyon yapılırsa, cari açık, sorun olmaktan çıkar. Arjantin, bütçe açığı veriyor ama hızla devalüasyon yaptığı için, cari açığını ortadan kaldırabiliyor. Ancak biz, hala devalüasyonu kötü olarak gördüğümüz için, hızlı devalüasyon yapamıyoruz ve cari açık belasından kurtulamıyoruz. Ya bütçe açığı verneyeceksiniz ve enflasyonu düşüreceksiniz ya da enflasyonu düşüremiyorsanız, devalüasyon yapıp,paranızın değerini düşüreceksiniz ve cari açığınız olmayacak. Biz, hem enflasyon yüksek olsun, hem de dolar düşük olsun istiyoruz. Bu imkansızdır bunu kabul ettiğimiz gün, ekonomik kurtuluşumuz başlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devalüasyonu kim yapar?
      Piyasa mı, hükümet mi?
      Türkiye serbest kur rejiminin uygulandığı(döviz fiyatının serbest piyasada arz ve talebe göre oluştuğu) bir ülke değil midir?

      Sil
    2. Dalgalı kur rejiminde devalüasyon olmaz. Devalüasyon, sabit kur rejiminde, merkez bankasınca belirlenen kurun yine merkez bankasınca değiştirilmesi demektir. Dalgalı kur rejiminde kur piyasada arz ve talebe göre belirlenir, idari bir karara gerek duyulmaz. Bununla birlikte Türkiye, dalgalı kur rejimindeymiş gibi görünse de kura sürekli müdahale eden bir ülke olduğu için dalgalı kur rejiminde devalüasyon yapan bir ekonomi olarak tarihe geçmiştir.

      Sil
    3. Teşekkürler Hocam.
      Sayenizde zihnim,90’ların ikinci yarısından başlayıp 2001 krizine uzanan bir dönemi tekrar hatırladı.

      Sil
  56. hocam yıl sonu dolar kurunu kaç görüyorsunuz?

    YanıtlaSil
  57. Hocam faiz şu anda ne kadar olmalı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fakat hocam faiz 100 olursa, bankalar ve şirketler elimizde kalmaz mı?

      Sil
    2. Kalır. Ben size enflasyona göre olması gerekeni söyledim ama bu yapılamaz. O nedenle faizi yavaş yavaş (mesela beşer puan) artırırken yapısal reformları yapmak lazım. Faizi tek başına artırmakla bir yere varamayız.

      Sil
  58. Hocam bugün Deniz Zeyrek Merkez Bankasinint-zel kişilere direk borç verdiğini söyledi bugün. Bir firma 250 milyon TL kredi çekmiş. Acaba bu düşük faiz uygulaması ile belirli bir zümreye para transferimi yapılıyor? MB bu şekilde çalışabilir mi? Nuri

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merkez Bankası kişilere borç vermez. Bankalara borç verir. Bunun tek istisnası reeskont kredileridir ama o da banka aracılığıyla olur. Benim bildiğim budur.

      Sil
  59. Hocam başlığınız ''güncel sorular'' fakat Fenerbahçe'ye değinmemişsiniz. Fenerbahçe hakkında da (en azından ayda bir) yazı yazmanızı isterim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mahalle yanarken bazıları saçını tararmış. Hocam kusura bakma ama bazı yorumcularınız bu modda.

      Sil
    2. Mantık zincirini koparmışsınız. Ülke ve ekonomi kötü yönetiliyor diye Fenerbahçe'yi bırakıp onu hiç konuşmayalım mı? İlgi alanınız değilse, bu durum sizin olaylara at gözlüğüyle bakmanızı gerektirmez.

      Sil
  60. Hocam selamlar. Toplumun yozlaşmasını, psikopatlaşmasını, saygısızlığını, eğitimsiz ve kültürsüzlüğünü . . . Nasıl düzelteceğiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilime ve etiğe dayalı eğitimle.

      Sil
    2. Hocam ben de bunu soruyorum, yani yazdığınız konuları bu ülke insanına nasıl anlatacağız da etik kurallara ve bilime uygun bir toplum olacağız. Çevremde muhafazakar insanlara bakıyorum. İçki içmek haram diyorlar, ama rant, nepotizm, irtikap . . . Doğaya zarar vermek haram demiyorlar. Nasıl olacak bu dediğiniz. Hiç umudum yok.

      Sil
    3. Bunları anlatmanın tek bir yolu var: Yalnız ama yalnızca bilime dayalı eğitim vererek.

      Sil
    4. Değerli hocam,

      21 sene önce dediğiniz yapılmaya başlansaydı, sistemin ilk mezunları şimdi 27 28 yaşına gelmiş olur, ortaokul ve liselerdeki rehabilite ile mantıklı ve makul düşünen insanlarımızın yaşı 34-35 i bulurdu.

      Ancak, şimdi bu duruma nasıl başlanır bilemiyorum. Yine de başlamak gerektir ama öncesinde de eğitmenlerin eğitimi gerektir.

      Öyle bir seviyeye geldik ki, eğitmenleri makul ve mantık çerçevesinde eğitemiyoruz, verileni alamıyorlar, hayata bakışları mevcut siyasi iktidarın hayata bakışına göre şekillenmiş. Toplum sermayesinde büyük bir kayıp oldu. 25 sene önce böylesine değildi.

      Siz yaş itibarı ilk öğretimin günlük gelişmelerinden uzaksınız, torununuz sayesinde eğitim sahasından haberdar oluyorsunuzdur, genel durumu bilirsiniz.

      Birinci sorun toplum eğitim sermayesindeki sorun iken, ikincisi de iktidarın bilerek ve isteyerek eğitim kadrolarında kendi ekipleri lehine yaptığı adam kayırma. Kritik eşik aşıldı. Şimdi eski kadrolar emekli oldukça tasfiye oluyor, yerlerine genç ve yeni iktidarla gönül bağı olanlar geliyor.

      Şimdi başlanamayacak, iktidar ise önümüzdeki seçimleri de alacak. Bu durumda Türk milleti isterse bilimsel eğitime belki 10 yıl sonra geçebilecek. Ancak ciddi bir yoz toplum yükünü de taşıyarak... belki bi ihtimal 10 yıl sonra...

      Sil
  61. hocam faizin 100 olması gerekir demişsiniz fakat faizin bu seviyede olması KOBİ’lerin batması anlamına gelmez mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelir. ilk önce kobiler daha sonra iste büyük şirketler batmaya başlar. En makul tercih yapısal reformlar ile enflasyonun hızını keserek 100% seviyesinden dusurdukten sonra faizleride enflasyonun hemen altina getirmek olabilir diye dusunuyorum.telefonda yazdigim icin imlaya dikkat edemedim saygılarimla.

      Sil
    2. bankalar sisteminde borca batık kobi ve sermayesi iyi kobi oranları mevcut.
      faizlerin artışı ile ne kadar kobi batacağı belli olur, ancak bu sermayesi kuvvetli kobilerin, batan kobi varlıklarını da alması gerçeği ile büyük oranlı kayıplara sebebiyet vermez.

      Uzun vadede ekonomik verimin artmasını sağlar. Yüksek faiz ortamında ayakta kalan kobi sağlam kobidir.

      ticari hayata ben de ilk başladığımda bankalar kredi vermezdi. rakiplere göre hızlı çalışmak zorundaydık. öyle de yaptık. bankalar kredi için kapı çaldığında da, seçici davranıp, en düşük faizli krediyi aldım. hata yaptım mı? çok hata yaptım. hatalarımda ise, kredibilitem varken bile kredi alıp bozuk sistemimi sürdürmek yerine o birimlerimin batmasını izledim. çok acılı bir süreçtir de. batırdım, ama finansmanı da hiç bozmadım.

      25 yıl olmuş, sıra ile çok rakibim çekildi, battı. Onların en iyi personellerini aldım, müşterilerini aldım, iki tanesinin ofisini eşyaları ile birlikte satın aldım. tek başıma başlamıştım, şimdi 400 üzerinde kişiyiz.

      komik bir örnek verecem. geçen sene başında çok ucuz kredi veren bankanın tüm kredi parası ile ofisin 4 yıllık tuvalet kağıdı, kırtasiye, kalem vs gibi sarf malzemelerini stoğa aldım. Bunlara ben aylık epey para öderdim. Şimdi hesap yapıyoruz, banka kredisine verdiğimiz aylık faiz dahil bedel, bugün bunları aylık alsak ödeyeceğimiz bedelin yüzde 29u. Keşke diyoruz depolama imkanı olsaydı da arabaların benzinini de alsaydık.

      Sil
  62. hocam cogu kesim ortalama son iki yildir uygulanan ekonomi politikasini yanlis buluyor hatta ortada bi politika oldugunu dusunmuyor. ancak son iki seneki ekonomi politikamiz John Maynard Keynes in ekonomi teorileriyle sizce de buyuk olcude benzerlik gostermiyor mu? buyuk buhrani bitiren de bu adamin teorisiydi, biz de bu teoriyi kullanarak acaba cok daha buyuk bir tehlikeyi ortadan kaldirmis olabilir miyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kusura bakmayın ama bu zavallı politikayı Keynes'in yaklaşımına benzetmek en azından Keynes'e ayıp olur. Keynes' harcamaların teşvik edilmesi ve vergilerin düşürülmesi gerektiğini söylediğinde dünya depresyon yaşıyordu. Ekonomik küçülme ve deflasyon söz konusuydu ve ekonominin canlandırılması gerekiyordu. Türkiye'de ise bu politika başlatıldığında enflasyon % 19 büyüme de % 5 idi. Bugün enflasyon gerçek olarak % 108, büyüme de % 5. Yani bu politika sadece enflasyonu artırmaya yaramış.

      Sil
    2. Hocam bu idealist bilim ve etik çağrılarınız çağın gerçeklerinden ve realpolitikten uzakta kalıyor.

      Sil
    3. Haklısınız ve o nedenle de Türkiye bir türlü ileriye gidemiyor.

      Sil
  63. Bilginizi, tecrübelerinizi ve deneyimlerinizi bizlere vakit ayırıp paylaşmanız, mütevazi ve erdem sahibi olmanız, toplumu eğitmeniz, bir öğretmen olarak beni çok bahtiyar eylemiştir.
    Her daim sağolun varolun
    ENDER

    YanıtlaSil
  64. Mahfi Bey, paranın değer kazanması ve ekonomik istikrar arasındaki ilişki açıklamışsınız. Ancak, paranın değer kazanması için yapısal reformların ve ekonomik istikrarın sağlanması gerektiği vurgulanıyor. Sizce, Türkiye'nin ekonomik istikrarını sağlayacak adımlar neler olmalıdır? Bu adımların uygulanması için neler yapılmalıdır?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı