Türkiye’nin Açmazları

Siyasal iktidarlar çoğu kez ortaya çıkan ekonomik sorunları bir ekonomik istikrar programı ile çözmek yerine, tersine, sübvansiyon artırımları, enflasyonun üzerinde ücret artışları, kamu teşebbüslerinin fiyat artışlarının ertelenmesi gibi istikrarı daha da bozacak önlemleri niçin tercih ederler? Bu sorunun yanıtını kurucuları arasında James Buchanan ve Gordon Tullock’un bulunduğu Kamu Tercihi Okulu değişik bir şekilde vermektedir. Bu okulun temsilcilerine göre, iş dünyasına uygulanan kurallar, siyasal partiler ve siyasetçiler için de geçerlidir. Nasıl şirketler kârlarını artırmak için çaba harcarlarsa, siyasetçiler de en fazla çabayı oylarını artırmak için harcarlar. Toplum kesimleri siyasal partilere, siyasal iktidara ve siyasetçilere kendi yararlarını yükseltebilmek için baskı yapar. Eğer bir toplumda sübvansiyonların artırılması, enflasyonun üzerinde ücret artırımları vb. siyasal iktidara oylarını artırma imkânı verecekse, iktidarın o yönde davranması kendileri açısından en akılcı yol olarak görünür. Aynı şey muhalefet partilerinin iktidara yönelttikleri eleştiriler için de geçerlidir. Gerçekten de son seçimde iktidar partisinin bol keseden yaptığı vaatlere muhalefet partileri daha da bol keseden vaatlerle karşılık verdi. İki tarafın da ekonomiyi değil yalnızca seçimi kazanmaya yönelik bu gerçek dışı yaklaşımları sonucu iktidarda kalmaya devam edenlerin aldığı kararlar ekonominin daha da fazla zarar görmesine yol açtı.

Ekonomik istikrar programları ancak işler çok kötüye gidip de ekonomi çıkmaz sokaklara girdiğinde ortaya konur ve genellikle önceki dönemlerin yanlış yaklaşımlarını düzeltmeye yöneldiği için toplum açısından acı faturalar ödenmesine dayalı reçeteler sunar. Bu reçeteler, uygulayan iktidar açısından oy kaybına neden olur. Onun içindir ki siyasal partiler ve siyasetçilerin bir ekonomik istikrar programını yürürlüğe koymaları kolay bir iş değildir. Buna karşılık yine de neler yapacaklarını açıklayan programlarla yola çıkarlar ve dengeyi yeniden sağlamaya çalışırlar. Türkiye de geçmişte böyle yapar istikrar programı açıklardı. Son dönemde program açıklamayı bıraktı. Ekonomi çıkmaz sokaklara girdiği halde bir ekonomi programı açıklanmıyor ve her gün akla gelenler uygulamaya konuyor. Bu tür önceden açıklanmamış düzenlemeler (mesela benzin ve motorinde yapılan son vergi artışları) toplumda şok etkisi yaratıyor. Herhangi bir programa dayanmayan bu tür şokları yaşayan üreticiler ve karar alıcılar yeni şoklar geleceğini tahmin edip fiyatları olduğundan fazla artırarak muhtemel yeni şoklara karşı peşinen önlem almaya yöneliyorlar. Bu yaklaşım da doğal olarak enflasyonun daha hızlı artması sonucunu getiriyor.    

Eskiden siyasetçinin oy alma çabasıyla pek ilgisi olmayan bürokrasi, son zamanlarda siyasal iktidarla birlikte gelip gidecek bir yapı içinde örgütlendiği için bu konuyla çok daha fazla ilgili bir konuma geçti. Buna karşılık yine de bürokrasinin temel amacı maaşlarını, emeklilik ücretlerini ve belki de daha önemlisi yetkilerini artırmaktır. Bunun da yolu kuşkusuz kamu harcamalarının artırılması ya da daha doğru bir ifadeyle bütçenin büyütülmesinden geçmektedir. Dolayısıyla bürokrasi, bir istikrar politikası uygulamasında özellikle kamu harcamalarının kısılması gibi önlemler açısından önemli bir engel oluşturabilir.

Kamu tercihi okulunun yaklaşımları özellikle Türkiye gibi ekonomik istikrar önlemlerinin oy kaybına neden olacağı görüşünün siyaset ortamında yaygın olduğu ve kamu kesiminin kapladığı geniş yer dolayısıyla bürokrasinin de büyük olduğu ülkelerde daha da önemlidir. Gerçekten de bir bölgenin suyunun dağıtımı veya çöpünün toplanması karşılığında oluşturulacak tarifeler, örneğin ABD de tümüyle özel şirketler kanalıyla yapıldığı için herhangi bir siyasal yaklaşımla değil ekonomik olarak belirlenir. Oysa Türkiye’de bu işleri yapan işletmeler belediyelere bağlı olduğundan, tarife belirlemelerini bağlı bulundukları belediyelerin siyasal kaygılarına göre yaparlar. Bu nedenle söz konusu işletmeler zarar etmek gerçeğiyle karşı karşıya kalabilirler. Bunun sonucunda bu kez belediyeler siyasal iktidara baskı yaparak devlet bütçesinden yardım talep ederler.

Bugüne kadar yaşadığımız deneyimler, Türkiye'de ekonomi politikasının siyasal kararlılık olmaksızın yürütülemeyeceğini ortaya koymaktadır. Genelde, bu konulardan bazıları tümüyle teknik çalışmalarla ve son noktaya kadar siyasal iktidarın bilgisine gerek göstermeksizin çözülebilecek konular olduğu halde, Türkiye'de, başlangıçtan itibaren siyasal karara gereksinim gösterir bir şekle dönüşmüştür. Çünkü teknik konuların çoğu siyaset malzemesi haline getirilmiş, uzlaşma zeminleri yok edilmiştir. Bu nedenledir ki Türkiye'nin siyasal kadroları, gelişmiş ülkelerin siyasal kadrolarından çok daha fazla fedakârlığa katlanmak kendi siyaset yetkilerini kısıtlayacak önlemleri kendileri almak; yasama organını, hükümete hesap vermekten çıkarıp tam tersine hesap soran bir organ konumuna getirmek zorundadırlar.

Bu fedakârlık yapılmadan Türkiye’nin içine girdiği çıkmaz sokaklardan çıkarak, ekonomisini, sosyal ve siyasal yaşamını düzeltmesi olanağı bulunmuyor.

Yorumlar

  1. bağımsız yargının olmadıgı ülkeler çürümeye mahkumdur ve düsüncelerin özgür olmadıgı toplumlarda yok olmaya mahkumdur

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elinize gözünüze sağlık Hocam ders gibi bir güncel yazı daha. Evet Hocam yavaş yavaş yok oluyoruz zaten. "Yasama bağımsız olmalı" diyorsunuz, bu neyi değiştirir. Yürütme, mevcut ana yasaya bile uymuyor. O zaman yargı da bağımsız olmalı yasaya uymayanı uydurmalı. Yani ilkeler ayrılığı geçerli olmalı. Hocam bu formül 40 seneyi aşkın bir süredir Türkiye'de tam işletilemedi. Güncel düzenden mi bunu bekleyeceğiz. Çocukluğumuzda henüz renkli gazozlar yok iken, olamayacağı isteyenlere söylenen şöyle bir söz vardı. "o senin dediğin gazoz ağacı, buralarda pek bulunmaz"

      Sil
  2. SAYIN HOCAM DEPREM FACİASINDAN SONRA,ÜLKEMİZE 100 MİLYAR DOLAR MALİYETİNİ OLACAĞINI YAZMIŞTINIZ.ÇOĞU KİŞİ BU MALİYETİ FAZLA BULMUŞTU.MALİYE BAKANLIĞI GEÇEN HAFTA DEPREMİN MALİYETİNİ 100 MİLYAR DOLAR OLARAK AÇIKLADI.BİREBİR TAHMİNİNİZ TUTTU.SAYIN HOCAM ÜLKEMİZİN İÇİNDE BULUNDUĞU EKONOMİK KRİZ TAHMİNİZE GÖRE NE KADAR SÜRER.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sn. Adsız19 Temmuz 2023 13:05;
      Halk değişmediği müddetçe yönetim değişmez....

      Sil
    2. Yapısal reformlara girişmediğimiz bu tür zamlarla vergi artışlarıyla gittiğimiz sürece çok uzun sürer.

      Sil
  3. Siyasi yaklaşımlar bir kenara atılmadıktan sonra gerçekten de bu sorunlar çözülmez. Acilen bir strateji belirlenmesi gerekiyor ve bunun düzenli olarak halk ve kurumlara sunulması lazım. Ayrıca sadece sorun ekonomide değil hukuk sisteminin adaletli davranması siyasilerin buralardan ellerini çekmesi bağımsızlaştırılması ve reformlar yapılması lazım. Çok fazla sorun var İnşallah bu günleri de atlatırız . Elinize sağlık hocam.

    YanıtlaSil
  4. Fazla Söze Gerek Yok..
    DURUM HİÇ İYİ DEĞİL.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, epeydir öyle de yeni su yüzüne çıktı.

      Sil
  5. Hocam ben bu iktidarı biraz tanıyorsam hem ekonomi hem diğer bir çok landa yine çılgın işler yolda... Çekeceğimiz varmış çekiyoruz çekeceğiz...

    YanıtlaSil
  6. Ey millet AKP'ye oy verirseniz şayet yıllardır ikide bir sıklıkta olaraktan en sonunda şapa oturmak zorunda kalırsınız.AKP kendi seçmenini bile yarı yolda bırakır zira erken yahut da geç.

    YanıtlaSil
  7. Amerikalı iktisatçı Thorstein Veblen’in ‘Mühendisler ve Fiyat Sistemi’ adlı kitabında savunduğu üzere "Teknoloji İttifakı" ve "Teknokrasi Eylemi" adlı açılımlara ihtiyaç var gibi. Thorstein’in 1929 Büyük Bulanımını çok önceden öngördüğü söylenir. Bütün karar verme süreçlerinin teknik uzmanların ellerinde olduğu bir yönetim şekli olan ‘Teknokrasi’ de bilgi, deneyim ve yetenek sahibi bilim insanları, mühendislerin yer alıyor. 12 Mart Muhtırası sonrası 1971-1972 yılları arasında iki kez partiler üstü teknokrat hükûmet kurulmuş; ama demokratik olmadığı ve asker baskısı altında çalıştığı için kötü sonuçlanmış; ardından Ecevit iktidara gelmişti.

    YanıtlaSil
  8. Hocam merhaba,

    Eğer demokrasi ile yönetilen her kesimin eşit oy hakkı bulunan bir ülkede yaşıyorsak, ve eğer partiler oylarını azamileştirmezlerse kaybetmeye mahkumlar. Siyasi parti kemer sıkarak gelişimi desteklediğinde sürdürülemez bir hükümet oluyor. Bu durumda oyunu oynayandan çok uyunun kurallarını eleştirmek/değiştirme daha doğru değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet zaten onu söylüyoruz ama ne yazık ki oyunu oynayanlar kuralları belirliyor. Anayasa gibi fazla değiştiremeyecekleri kurallara da uymuyorlar.

      Sil
  9. Değerli yazınız için teşekkürler, elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  10. Hocam benzer konular hakkında yazıyorsunuz teşekkür ederiz. Ancak iktidar ve ekonomi yönetimi yukarıda yazdığınız gerçeğin seneryosunu oynuyorlar oynamayada devam edecekler yazık benim ülkeme.

    YanıtlaSil
  11. Yirmiyi aşkın yıldır aynı iktidarın bulunduğu bir ülkede bürokrasinin çürümemesi mümkün değildir diye düşünüyorum. Sık iktidar partisi (sadece ismen değil, fiilen) değiştiren demokrasilerde bu sorun yok, biri gidiyor diğeri geliyor, bürokrasi kendi işine bakıyor. X partili bürokrat illa ki senelerce Y partisine de hizmet etmek durumunda kalıyor.

    Kamu bütçesini lobilemenin de ötesinde kendi ayakları üzerinde duramayan, iktidara bağımlı hale gelmiş, tüm omurgası çürüyüp gitmiş bir kamu teşkilatı var ülkemizde. Daha da ötesi kendi kadar çürük insanları işe alan bir döngüye girmiş.

    İktidarın kötü fikirlerine direnç göstermeyi bırakalım, bir mucize iyi bir program hazırlansa bile bunu hakkıyla yürürlüğe koyabilecek bir bürokrat sınıf kalmamış gibi geliyor bana.

    Bu duruma tabi "vasıflı" bürokrat kadrolarına verilen ücretlerin düz memur ve işçi ücretlerinden hallice olması da katkı sağlıyor diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bürokraside hala nitelikli insanlar var ama giderek azalıyor.

      Sil
  12. Hocam öncelikle paylaşımınız için teşekkürler. Zaten seçimlerden önce de var olan ekonomik sıkıntılara rağmen AKP'nin tekrar seçilmesi, halkın çoğunluğu için sosyal kaygıların ekonomik kaygılardan daha önemli olduğunu gösteriyor. Eğer bu gerçekten de doğru ise, bu durum AKP'nin ekonomik istikrar programları uygulayıp yine de oy kaybetmemesi gibi bir ihtimale mi işaret ediyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konu ekonomik istikrar programının çok ötesinde artık. AKP'nin anlayamadığı da o zaten. Ya da anlayıp da anlamazdan geldiği.

      Sil
  13. Yine çok güzel bir yazı teşekkürler Hocam. Yalnız şunu belirtmekte fayda var, ücretler kesinlikle bu dönemde enflasyon üzerinde artmıyor. Artırılmış gibi yapılıyor TÜİK sayesinde.

    YanıtlaSil
  14. Hocam siyasetle ekonomi arasındaki bağlantı kopmuş gibi görünüyor bizde. Yani ekonomik gelişmeleri siyasetle ilişkilendirmiyor çoğunluk. Ekonomideki bir bozulma tercih değişikliğine yol açmıyor. Alternatif aramıyor insanlar. Daha iyisinin olacağına dair umut taşımıyorlar. Siyasi tercihim her türlü belli diyor. Bugün bozulur, yarın düzelir, önemli değil diye düşünüyor. Bozan kişi düzeltir de diyor. Yeni sistem siyaseti çok farklı bir yere taşıdı.

    Maalesef muhalefette günün koşullarını okuyabilen kimse yok. Herkes 20-30 yıl önceki koşulları baz alarak yorum yapıyor.

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence muhalefet, kabahati dış güçlere atan AKP hükümetine, dolar baronları temelli çıkışlarla destek vermiş bulunuyor.

      Sil
  15. Yazınızdan şunu anladım:

    "Hazine Müsteşarlığı yeniden aktif hale getirilsin, ve benim gibi emekli müsteşarların popülerliği arttırılsın. Emekli olsam bile, şöhretim asla azalmamalı."

    Yanlış mı anlamışım?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazdığınız yorumdan, okuduğunuzu anlamakta sorunlarınız olduğu sonucuna vardım.

      Sil
    2. Hocam. Özetle yazınızdan anladığım; iktidar çıķıp rasyonel bir program hazırlayıp, keskin kararlarla bu buhranı çözmedikçe bir ileri iki geri şeklinde gider geliriz. Tabi böyle bir programın bazı sonuçları olur halk bedel öder. İktidarın seçim kaybetmesi kesinleşir. Örnek; 4 nisan kararları, 2001 krizi... Ve tabi sizin bildiğiniz daha eski yıllardaki krizler. Hocam emekleriniz için teşekkürler.

      Sil
  16. Hocam bugün bir müşterimiz iktidarın politikası doğru dedi. Bu şekilde İMF'siz IMF programı uygulanıyor 2-3 yıl kemer sıkılır sonra tekrar herkese düşük faizli kredi verilir piyasa rahatlatılır herkes ev araba sahibi yapılır dedi. Sizce haklı mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adamın derdi cebi. Ülke demokraside geri gitmiş, uygarlığı kaybetmiş, hukukun üstünlüğü yok olmuş, ülke bir göçmen cehennemine dönmüş umurunda değil. Maksat işler düzelsin ve o para kazanmaya devam etsin.

      Sil
  17. Hocam bir üretilenlere bakalım bir de harcanana Türkiye’nin asıl açmazı bu mirasyedilik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. E siz % 100 enflasyon faizi % 50'de tutarsanız herkes harcamaya yönelir.

      Sil
  18. Mahfi Bey arap Bae ile imzalanan ve detayi aciklanmayam ama icerigi 50 milyar usd oldugu soylenen anlasmanin doviz kuruna etkisini nasil goruyorsunuz ? Tesekkurler

    YanıtlaSil
  19. Yani Türkiye’nin bu açmazdan kurtulabilmesi için yine kahraman(lar)a ihtiyacı var gibi görünüyor, öyle mi hocam? Peki biz bu kahraman ihtiyacı bağımlılığımızı nasıl kıracağız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kıramayacağız. Çünkü bu coğrafyanın kaderi mucizelere inanmak.

      Sil
  20. Hocam, Yerine getirmekten kaçındığımız sorumlulukların, sonuçlarından kaçabilir miyiz? Emeğiniz için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  21. Her yazınizi merakla bekliyorum..Sagolun,varolun.

    YanıtlaSil
  22. Mahfi bey

    Siz sürekli "Türkiye'de ekonomik kriz var" diyorsunuz ama, gelin görün ki, Birleşik Arap Emirlikleri Türkiye'yle tam "50,7 milyar Dolar"lık anlaşma imzaladı.

    Kaynak:
    https://t24.com.tr/haber/bae-ile-turkiye-arasinda-51-milyar-dolarlik-anlasma-imzalandi,1120893

    Eğer Türkiye'de ekonomik kriz varsa, BAE niçin "51,1 milyar Dolar"lık devasa yatırım kararı alsın?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'de kriz olmadığını mı düşünüyorsunuz?

      Sil
    2. Anlaşma ile ilgili içerik
      https://fatihaltayli.com.tr/kose-yazisi/2023/07/20/para-yok-ama-anlasmak-istedigimiz-konusunda-anlastik

      Sil
    3. Ne yatırımı olduğu konusunda bir bilginiz var mı? Benim yok.

      Sil
  23. Hocam, bu yazıyı okuyunca aklıma nedense HAYEK geldi.

    YanıtlaSil
  24. Hükümet seçimi kaybetmek için her şeyi yaptı ama yine seçildi. Şu sıralar onlar da şaşkın. Zaten ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Şimdi yama yaparak patlak tekerleği yürütmeye çalışıyorlar. İlk iktidara geldiklerinde şahsi fikrim, belediye yönetmekle devlet yönetmenin aynı şey olmadığıydı. Keşke yanılsaydım ama yanılmadım. Aynı hikaye yine tutar diye şimdi muhalefette de benzer figürler aday olmaya çalışıyor. Siyasi anlayış da değişmeli bu takım elbiselilerle bu işler yürümüyor. Umut sokakta.

    YanıtlaSil
  25. Güçler ayrılığı ve denetleme mekanizmalarının olmadığı sürece sanırım sadece "günü kurtarmak" (o da mümkünse tabii) ile geçireceğiz. Hocamızın da bahsettiği gibi gerçek manada güçlü ve sert yapısal reformlar gerekli. Yazınız için teşekkürler Hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2011 den bu yana her ortamda bu zamana kadar çok yanlış işler yapıldı, düzeltme yerine böyle giderse geri dönülmez noktaya gelecek diyorum. O noktaya geldik. Gerçek, yakında herkesi yani bu toprakların eski ve sıradan sahiplerini sefalet içine çekerken, ülke yeni sahipleri ve onların işbirlikcilerinin olacak.
      Bu işler yeni değil bu topraklarda Fatih istanbulu almış yaptırdığı kapalıçarşıya müslüman türkleri sokmamış, torunu Kanuni yeterki devletin gelirleri artsın diye bütün ticareti kapütülasyonlar yoluyla yabancılara vermiş, türkler anadolu da sefalet içinde yaşamış.
      Bu toplum 100 yılda oluşturabildiği var oluş düşünce ve ilkelerini Atatürk ile bir vücuda, şekle büründürmeyi sıfır noktasına gelince başarabilmiş.Fakat 70 yıldır tam gaz durmak yok yıkıma devam. Hosgeldiniz müslüman kılıklı, vahşi , yeni, zengin efendiler. Yoksa o çöllerde sıcaktan kavrulacaksınız!

      Sil
  26. Sayın Eğilmez, Temiz Toplum, Açık Toplum haline dönüşmemiz çok gereklidir diye düşünüyorum. Bu iş malum kısa sürede olamaz, ancak başlamamız, zaman kaybetmememiz çok gereklidir. Para gelsin de nereden gelirse gelsin, paranın rengi, yeşili , kırmızısı olmaz zihniyeti değiştirilmeli. Halkımız kurnazlığa, Uyanıklığa, Sahtekarlığa değer verme yerine, Dürüstlüğe, Doğruluğa değer vermeye yönlendirilmeye çalışılmalıdır. Erdem ve Fazilet değerlerinin öne çıkarılması, Yalan, Aldatma, Kandırma kötülüklerin anası olarak empoze edilmelidir diye düşünüyorum. Bu uzun sürecek ama başlangıcı iyi yapılırsa bir - iki nesil sonra dünyanın çok saygın ve refah bir Ülkesi haline geliriz. Üzüm , üzüme baka baka kararmaz, aksine ağarır.

    YanıtlaSil
  27. Gercekten traji komik!
    Ekonomide basarisizliklari sayisiz ornekneklerle tescillenmis kadrolardan halen basarili adimlar atacaklarina inandirilmak isteniliyor.
    Kendi alaninda teknotrat olarak saydigimiz secilmislerin, ekonomik adimlar haricinde, ayni zamanda yonetici ozelliklerinin on plana cikmasi gerekir. Uzmanligin disinda, yonetici ve liderlik ozellikleri cok onemlidir.
    Bunlarin ne oldugunu burada saymaya gerek yok.
    Bizim basarisizligimiz bunlara sahip olan yoneticilerimizin olmamasi.
    Yuksek kalibre insanlar yetistirmenin ve dogru isi dogru kisinin yapmasi gerektigini batili gelismis toplumlar cok iyi biliyor. Bir diger anlamda, personal values yada Corporate values dedigimiz degerler, kisisel davranislar ile terms dustugunde, davranislar kultur halide gelmis durumda. Hem ulke yonetimi icin, hem de kurumsal/kisisel gelisim acisindan sonuclari cok kotu olur.
    Yaziniz icin cok tesekkurler.

    YanıtlaSil
  28. Hocam merhaba,
    Yazınız için çok teşekkürler...

    Türkiye'nin içinde bulunduğu durum ne yazık ki gerçekten kötü. Kısa vadede bir kurtuluş da görünmüyor, en azından benim açımdan.

    Uzun vadede toparlanma için de herkesin dilinde yapısal reformlar tabiri mevcut. Benim sorum - cahilliğimi mazur görün - bu yapısal reformlar tam olarak nedir? Hukukun üstünlüğü, Yabancı sermayenin ülkeye güvenle girmesi, adalet, güven ortamı bu ülke için yeterli mi? 85 milyon + 15 milyon kişinin var olduğu bir ülkede, yapısal reform bile tek başına yeterli olmayabilir diye düşünüyorum.

    Dünyaca ünlü markalarımız, katma değeri yüksek ürünlerimiz yok. Petrol, Gaz yok.
    Bu durumda Türkiye haritası gibi aslında çok da büyük olmayan bir ülke olmasına rağmen 100 milyon nüfuslu bir ülkede ve çevresinde savaşların ne yazık ki bitmediği bir ülkede, ne yapılırsa yapılsın hiçbir zaman kalıcı bir refah olamayacak ümitsizliği içindeyim.

    Değerli yazınız için tekrar teşekkürler,
    Saygılarımla...

    Samet

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler. Her alanda yanlış politikalar uyguluyoruz. Teşvik politikamız baştan sona yanlış. O nedenle dünya çapında marka çıkaramıyoruz. Kore teşvik politikasını doğru kullanarak dünya çapında kaç tane marka yarattı.

      Sil
  29. Mevcut ekonomi politikalarinin temel ozeti bence "sefalette esitlik". Bu durum uzunca bir suredir boyle. Kimse acliktan ölmesin ama hayat standardi hayatta kalma seviyesinde esitlensin, geniş halk kitlelerinin de buyuk bir itirazi olmadigi anlasilan ve bence devam da edecek olan ekonomi tercihi bu anladigim kadariyla. Kisacasi gunu kurtarma disinda fazla birsey beklememek gerekir ne yazik ki.

    YanıtlaSil
  30. Mahfi bey turkiyede yaşanan durumun sağı-solu, kenari-ortasi yok. 75 yıllık sürede turkiyeyi aşağı yukarı her görüşten insan yönetti ama mantalite aynı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru ama bu kadarını ilk kez yaşadık.

      Sil
  31. Mevcut durumda bilgili kaliteli bürokrat görev yapmaz. Ayakta duran kurumları da kapattılar. Misal eski kurumunuz Maliye Müfettişliği-Hesap Uzmanlığı kurumu. Coca-Cola'yı protesto ediyorum diye masasına Fanta koyduran zatı içişleri bakanı yaptılar. Bu kısıtlı kafa yönetiyor işte bizi.

    YanıtlaSil
  32. Biraz önce Ege Cansen'in yazısını okudum, çok doğru, güzel anlatmış. Osmanlı dan günümüze uzanan bozuk ekonominin yolunu açan önce Fatih sonrada onu kurumsallaştıran Kanuni dir.
    Bugün AKP düşük teknoji üretimi yapan sanayiye karşılık, verimsiz devasa şehirler, yüksek maliyetli avm ler, hastaneler, köprüler, eğitim sistemi vs.gibi şeylerle tüketim ekonomisi ve toplumu oluşturulmuştur. Köyünde yüksek iş gücü isteyen tekniklerle üretim yapan insanlar, akp yandaşlarının ukrayna da ziraat bankası kredisiyle ucuza arazi kiralayıp ürettiği ürünlerin türkiye de ucuza satılmasıyla rekabet edemeyince şehre göçmek zorunda kalmıştır.
    Bugün bu tüketim ekonomisi çarklarının dönebilmesi için yıllık 40-50 milyar dolara ihtiyaç duyuluyor. Yani birileri bize ihtiyacımız olan petrol, doğalgaz, kırmızı et ve buğdayın tamamını bedava verirse işler gayet iyi.
    Üzüldüğüm ise ekonomiyi bu hale getirip vatandaşı sefalete mahkum edenleri tarih bu yönleriyle değil, bu toprakları yeni efendilerine teslim ederek gösterdikleri başarı ile yazacak.
    UNUNMAYIN, TARİHİ GALİPLER YAZAR!

    YanıtlaSil
  33. kamu harcamaları neden kısılmıyor? siyasi kaygılar mı yoksa bütçede çok düşük bir dilime mi denk geliyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çünkü en üst düzey yönetici kendi lüksünden vazgeçmeden yapılacak bütün kısıntılar göstermelik kalır. Kuralı uygulamaya kendinizden başlamak zorundasınız.

      Sil
  34. Esnaf ve sanayici arkadaşlarım ev üstüne ev, araba üstüne araba alıyor. Bu ne saçma sapan kriz anlamadım. Bordrolular dışında ekonomiden şikayet edene rastlamıyorum Mahfi bey, buna cevabınız nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bordrolular esnaftan alış veriş yapamamaya başlayınca bakın o esnaf ne olacak?

      Sil
    2. Bende esnafım benim de altımda araba var ama işlerimiz her geçen gün azalıyor. 2 alan 1 alıyor bazı lüks ürünler eskisi gibi satılmıyor. Arabamın olması işlerimin iyi olduğunu göstermez. 5 sene önce cumartesi ve pazar günü 35-40 paket kaymak satarken şimdi 8-10 adet satıyorum. Hadi 5paket alan müşteriye ben kötü davrandım kaçırdım diyelim kalan 25pakete ne oldu? Buhar olup uçtu. Sana şunu söyleyeyim adsız geçen gün 210lira olan tereyağdan müşterinin biri 12liralık istedi. Kriz olmasaydı 12liralık tereyağ istemezdi. Günü geçiştirecek kadar ürün almazdı. 100gr bile olmayan ürünü versek bir türlü vermesek bir türlü. Avmlerin dolu olması kriz olmadığı anlamına gelmez. Birazcık esnaf dükkanlarına bakın eskisi gibi canlı değil. Krizin babası var yalnız işsizlik yeterince yükselmediği için insanlar anlayamıyor. Bir de 100gr peyniri 1ekmekle bitiren ahmaklar var. onlar karınlarını ekmek ile doyurmaktan utanınca belki ülke olarak düzlüğe çıkarız.Bu iktidar sana peyniri değil ekmeği uygun görüyor ama anlamazlar kör cahiller

      Sil
  35. Siyasetçilerin yetkilerini bizzat kendilerinin kısıtlanmasını sağlayarak önlem alması demek ta Sened-i İttifak’tan beri yapmaya çalışıp da yapamadığımız şeydir hocam. Kuralla yaşamayı bilmiyoruz ve öğrenmek de istemiyoruz. Kuralla yaşamamanın cezasını da can yakıcı şekilde çekiyoruz, çekeceğiz.

    YanıtlaSil
  36. Merhaba,
    bankaların zorunlu karşılık arttırmı ne işe yarıyor? enflasyona etkisi olur mu? bankalar zaten kredi vermezken bunun mantığı var mı? niçin daha önce yapmadılar?

    YanıtlaSil
  37. Güzel yazı, teşekkürler ama bildiğimiz şeyleri okumaktan sıkıldım, eylem yoksa bilmenin hiçbir anlamı olmuyor.

    YanıtlaSil
  38. Hocam elinize sağlık

    YanıtlaSil
  39. elinize saglik mahfi hocam. cok afedersiniz hocam musluman bir ulkede bu kadar pic nerden cikti anlamakta zorlaniyorum(meslek gurubum icin soyluyorum)

    YanıtlaSil
  40. Mahfi bey, geçmiş deneyimlerimize dayanarak, ekonomik istikrarın siyasal irade olmadan sağlanamayacağını görüyoruz. Ancak bu durumda, siyasal irade ve teknik uzmanlık arasındaki dengeyi nasıl kurabiliriz?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi