Devasa Bütçe Açığı Nasıl Finanse Edildi?
Öncelikle merkezi yönetim bütçe
dengesini, faiz dışı dengeyi gösteren denklemleri ve bütçe dengesinden bütçe nakit
dengesine geçişi gösteren denklemleri yazalım (bütçe nakit dengesi az bilinen
bir dengedir ama çok önemlidir çünkü sonuçta finanse edilmesi gereken denge
odur.)
Bütçe Gelirleri = Vergi Gelirleri
+ Diğer Gelirler
Bütçe Giderleri = Faiz Dışı
Giderler + Faiz Giderleri
(Faiz Dışı Giderler = Personel
Giderleri + Cari Giderler + Yatırım Giderleri + Transferler)
Bütçe Dengesi = Bütçe Gelirleri – Bütçe Giderleri [1]
Bütçe Nakit Dengesi = Bütçe Dengesi + Bütçe Emanetleri – Avanslar [2]
(Bütçe emanetleri, o yıl
bütçesine gider yazıldığı halde henüz nakden ödenmesi yapılmamış işlemleri,
avanslar ise nakit olarak ödenmiş ama henüz gider belgesi düzenlenmediği için o
yıl bütçesine gider yazılmamış olan ödemeleri gösterir.)
Şimdi 2024 verilerini tabloda
gösterelim (veriler HMB sitesinden alınmıştır: https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2025/01/2024-Aralik-Aylik-Butce-Gerceklesme-Raporu.pdf)
2024 yılında merkezi bütçe (genel bütçe + özel bütçeler + bağımsız kurumlar bütçeleri) gelirleri toplam olarak 8.671 milyar lira tahsil edilmiş. Bu gelirlerin yüzde 97’si genel bütçe gelirlerinden onun da yüzde 87’si vergi gelirlerinden yüzde 13’ü diğer gelirlerden (kiralar, satışlar, cezalar vb.) oluşuyor.
2024 yılının toplam bütçe
giderleri 10.777 milyar lira olurken bunun yüzde 88’i faiz dışı giderlerden,
yüzde 12’si faiz giderlerinden kaynaklanmış görünüyor.
Şimdi bunları [1] numaralı denklemde
yerine koyalım:
Bütçe Dengesi = 8.670,9 – 10.777
= - 2.106,1
Demek ki merkezi yönetim bütçesi
2024 yılında 2.106,1 milyar lira açık vermiş.
2024 yılında bütçe emanetine
alınmış (bütçeye gider yazılmış ama parası ödenmemiş) 247,5 milyar lirayı nakit
dengesine ulaşmak için bütçe dengesinden çıkarmamız gerekir. Avans olarak nakden
ödenmiş olan (parası ödendiği halde henüz bütçeye gider yazılmamış) 133,3
milyar lirayı da nakit dengesine geçerken açığa eklememiz gerekir.
Şimdi bu verileri [2] numaralı
denklemde yerlerine koyalım:
Bütçe Nakit Dengesi = - 2.106,1 +
247,5 – 133,3 = - 1.991,1
Demek ki 2024 yılında bütçe nakit
açığı 1.991,1 milyar lira olmuş.
Gelelim bu nakit açığının nasıl
finanse edildiğine. Bunu hesaplayabilmek için yeni bazı denklemler yazmamız
gerekir:
Merkezi Yönetim Bütçe Finansmanı
= Merkezi Bütçe Nakit Dengesi – Borçlanma (Net) + Borç Verme (Net) +
Özelleştirme Geliri + TMSF Gelir Fazlaları + Kasa/Banka ve Diğer İşlemler
Bu denklemdeki işaretler bütçe nakit
dengesinin açık veya fazla verişine göre değişir.
Denklemdeki borçlanma kalemi (iç
ve dış borçlanma) net olarak alınyor yani yıl içinde alınan borçlardan yıl
içinde yapılan borç ödemeleri düşülüyor, kalan tutar net borçlanma olarak alınıyor.
Hazine, eğer bir kurum veya kuruluşa borç vermiş veya almışsa o da net olarak
bu denkleme ekleniyor. Yıl içinde özelleştirme geliri olarak tahsil edilenler
ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tahsil edilmiş tutarlardan
Hazine’ye aktarılan miktarlar varsa bunlar da ekleniyor. Bunlara ek olarak eğer
kasa mevcudu veya bankadan (TCMB’deki Hazine hesaplarından) kullanım yapılmışsa
o da katılıyorr.
Buna göre 2024 için finansman denklemini
şöyle yazabiliriz:
Merkezi Yönetim Bütçe Finansmanı
= - 1.991,1 = 1.743,1 - 0,7 + 0,0 + 0,0 + 248,7
Böylece bütçe nakit açığı 2024
yılında tümüyle finanse edilmiş oluyor. Bu finansmanın yüzde 87,5’luk bölümü
net borçlanmayla yüzde 12,5’luk kısmı da kasa/banka mevcudundan kullanılarak
karşılanmış durumdadır. Borçlanmada büyük ağırlık (yüzde 93) iç borçlanmada
bulunuyor. Uzunca sayılabilecek bir süredir Türkiye’nin net dış borçlanma oranı
giderek geriliyor ve Türkiye net dış borç ödeyici konumuna doğru ilerliyor.
Bütçe konusunda bütçe açığından
da daha önemli kavram faiz dışı denge kavramıdır. Burada faiz giderleri hariç
tutularak durum tespiti yapılır. Bunu şöyle bir denklemle yazabiliriz:
Faiz Dışı Denge = Bütçe Gelirleri
– Faiz Dışı Giderler
Şimdi tablodaki ilgili verileri
bu denklemde yerlerine koyalım:
Faiz Dışı Denge = 8.870,9 – 9.506,6
= - 835,7
Demek ki 2024 bütçesinde hiç faiz
ödemesi olmasaymış bile bütçe 835,7 milyar lira açık verecekmiş. Bir başka
ifadeyle bütçe gelirleri, faiz ödemeleri sıfır olsa bile bütçe giderlerini
karşılayabilecek durumda değilmiş.
Buraya kadar denklemler ve tablo eşliğinde anlattığımız dengeleri şimdi bir de şekil üzerinde gösterelim (kolaylık olsun diye rakamları yuvarladım.)
Denk Bütçe Doğrusu üzerindeki her
noktada gelirler ile giderler birbirine eşittir, dolayısıyla bu çizgi üzerinde
kalındığı sürece bütçe açığı ya da fazlası söz konusu olmadığı için bir
finansman yükümlülüğü de doğmaz.
2024 bütçesinde tahsil edilen 8,7 trilyon liralık gelire karşılık 8,7 trilyon liralık da gider yapılmış olsaydı Denk Bütçe Doğrusu üzerindeki A noktasında denge sağlanmış ve bütçe denk olarak tamamlanmış ve borçlanma gibi ek finansman gereksinimleri olmazdı. Ne var ki bütçe emanetleri ve avans hesapları düzeltmesi sonrası nakit cinsinden giderler toplamı 10,7 trilyon lira olmuş ve Denk Bütçe Doğrusundan uzaklaşılarak B noktasına geçilmiştir. A ve B noktaları arasındaki gider fazlalığı (nakit açığı) 2 trilyon liradır ki bu finanse edilmesi gereken bütçe nakit açığını ortaya koymaktadır. Bu 2 trilyon liralık nakit açığının yüzde 88’e yakın kısmı borçlanmayla ve kalanı da Hazinenin kasa ve banka hesaplarında bulunan nakdiyle karşılanmıştır.
Devlet de halkı gibi işi borçla yürütüyor doğru mu anlıyorum hocam .
YanıtlaSilDoğru.
SilDevlet de halki gibi KUMAR oynuyor
SilHer ikisi de kurallarına göre oynuyor; kumarhane kapitalizmi..
SilHocam elinize sağlık. Borçlanarak ülke yönetmeye devam. Herkes babasının çiftliği gibi kullanıyor. Çiftliğinde Ali babanın sürüleri var.Bence bir uzaylı bekleniyor.saygılarımla. Fatih. Demirtaş
YanıtlaSilBorçlanma ekonomisinin doğal sonuçlarından birisi de budur.
YanıtlaSilBu tabloda, TVF (Türkiye Varlık Fonu) hangi göstergenin içinde ? İçinde mi ?
YanıtlaSilÖrtülü Ödenek, hangi göstergenin içinde ?
Sevgi ve saygı ile...
TVF burada yok. Örtülü ödenek faiz dışı giderler arasında ama örtülü olduğu için miktarı ve kullanım şekli bilinmiyor.
Sil🙏
SilDemek ki TVF'yide işin içine katarsak açık bütçede görünenden çok çok daha fazla.Ve tabiki açığın halka maliyeti görünenden çok çok daha fazla.Bundan dolayı akla hayale gelmeyecek uygulamalardan vergi,harç vb almayı iyice abarttılar.
SilBiz bu kategoriye girmiyoruz ama enflasyon vb. sorunumuz olmadığı dönemler için yatırıma dönüştürülebilir tasarrufları düşük bir ülke olarak denk bütçeye takılıp kalmak yerine makul finansman kaynaklarıyla borçlanarak kaldıraç etkisi yüksek alanlara yatırım yapılması (enerji maliyetlerini düşüren yada büyüklüğü nedeniyle özel sektör tarafından yapılamayan bilişim alanındaki yatırımlar vb.) şirketlerde olduğu gibi kamuda da daha faydalı olmaz mı?
YanıtlaSilOlur tabii ama yatırımlar bu dediğiniz kriterlere uygun yapılmıyor.
Silİç borçlardan kasıt nedir hocam? Devlet iç borçları kimlerden alır? Kimlere faiz ödüyoruz?
YanıtlaSilHazine, bütçe açığını finanse etmek için tahvil ve bono ihalesi açarak borçlanıyor. Bu tahvil ve bonoları ihaleden bankalar alıyor ve ikinci elden vatandaşlara satıyor.
Silİç piyasanın sıradan ticaret yapısı ile devlet yönetimi zihniyeti arasında hiç fark yok gibi geldi bana.
YanıtlaSilSıkışınca iş hacmını mal ile büyüt borç gözükmesin (devlet içinde enflasyon oyunu gibi).
Borcu, borç ile ötele, günün sonunda işler iyi şükür mantığı.!
Teşekkürler hocam.
"Uzunca sayılabilecek bir süredir Türkiye’nin net dış borçlanma oranı giderek geriliyor ve Türkiye net dış borç ödeyici konumuna doğru ilerliyor."
YanıtlaSilGüzel haberleri özlemişiz hocam.
Ne gerilemesi. Turkiyenin dis borç stoku 550 milyar dolar. İç borcu 300 milyar dolara gidiyor. Kaldı ki gsyh hesaplaması enflasyon hesaplaması gibi yanlış ve enflasyon düşük gösterildiği gibi gsyh de olduğundan yüksek gösteriliyor. Merkezi borç stoku bunlar yerel yönetimler tarafının İç dış borç stoku hakkında net bilgi var mıdır. Yoktur.
SilVar ama güncel değil o bilgiler geriden geliyor.
Sil
SilGüncel verileri içeren linki aşağıda bırakıyorum hocam;
www.economydata.com/turkey/2024/governmentdebt/localadministrations/hghghc_jlp52kfk
"Demek ki 2024 yılında bütçe nakit açığı 1.991,1 milyar lira olmuş." GSYH'mize kıyasla çok yüksek bir rakam değil neyse ki.
YanıtlaSilTabi tabi . Gsyh miz de enflasyon gibi manipule ediliyor. Bütçe açığımız gsyh nin yaklaşık %5 i kadardır. Üstelik devasa vergilere verginin vergisine iğneden ipliğe zamlara stopajlarin sürekli artırılmasına haraç artislarina gss adı altında işsiz insanlardan bile haraç alınmasına rağmen ciddi bir açık var. Ya bu halk ne zaman polyannaciliktan çıkacak da gerçeklerle yüzleşmeye başlayacak sayın hocam. Tekrar ediyorum turkiyenin merkezi yönetim yerel yönetimler özel sektör işletmeleri VS İç dış finansal yükümlülüğü gsyh nin % 85 i ve uzeridir. Yani bu ülkenin her 100 lirasının 80 85 i borç ve faizini gidecektir. Eh bu da ülkede tasarruf açığının artarak devamı demektir. Kendi kendimizi kandırmayalım dağa ne kadar devam.edecegiz.
Sil% 4 ,2 düşük bir oran değil. Ama asıl sorun faiz dışı açık veriyor olmamız. Yani hiç faiz ödemesek bile bütçe açık veriyor.
SilÜstelik..."TVF burada yok. Örtülü ödenek faiz dışı giderler arasında ama örtülü olduğu için miktarı ve kullanım şekli bilinmiyor".
SilHOCAM 2025 BÜTÇE AÇIĞI TAHMİNİZ VARMI.
YanıtlaSilYok.
SilSAYIN HOCAM DAVOS ZİRVESİNDEN EKONOMİYE DAİR BİR SÜPRİZ ÇIKARMI.
YanıtlaSilÇıkmaz.
SilMuhasebenin temel kuralı, kasada para varsa borçlusun, kasada para yoksa ALACAKLISIN.Biz hangisiyiz HOCAM.
YanıtlaSilBizim durum karışık: Kasa kayıp.
Sil🤣🤣🤣🤣
SilMahfi hocam bütçe fazla vermiş olsaydı, neyi doğru yapmış olurduk.
YanıtlaSilKamı israfını kısmış olabilirdik.
SilSayın hocam, kaleminize sağlık. Son aylarda merkez bankasının rezervleri şöyle arttı böyle arttı diye haberler düşüyor önümüze. Bu rezervler bizimse neden bunları kullanmak yerine borçlanıyoruz? Saygılarımla.
YanıtlaSilBu rezervlerin çok büyük bölümü bankalara ait, bir bölümü ödünç. Öte yandan bunları yakın geçmişte kullandık ve feci bir sonuç çıktı karşımıza.
SilBizler, siyasiler, iktidar sahipleri en iyi neyi biliyor?
YanıtlaSilCenaze namazı kılmayı. Saygılarımla...
bu EKONOMİNİN sürdürebilirlik bir tarafı kalmadı.Acil bir eylem planı gerekmezmi HOCAM.
YanıtlaSilPlanı kimin yapacağına bağlı.
SilBÜTÇE AÇIĞINI KAPATMAK İÇİN,HALKA AĞIR VERGİ, MEMURA, EMEKLİYE DÜŞÜK MAAŞ. ASLINDA, EKONOMİYİ YÖNETMEK KOLAYMIŞ.............
YanıtlaSilBORCUN BÜYÜK KISMI FAİZLERE GIDIYOR.FAİZ HERYERDE, BAŞA BELA BİR MUSİBET.
YanıtlaSilAslında borcun büyük kısmı faize değil kamu kesimindeki aşırı israfa gidiyor.
SilBorçlanarak süreci devam ettirmek biz gibi olan ülkelerde sıradan bir hal aldı borçta içeriden karşılanıyor iç borçlanma,sağlıklı bir hal alması için sürecin ekonominin sübvansiyonların sıfıra indirilmesi(mümkünse) yapılamıyorsada gelir kaynaklarını arttırmak gerekiyor Şimşek ve ekibide bunu yapıyor mevcut siyasal rejimde mükemmeli yapıyor Şimşek ve ekibi(Eleştirebilirsiniz fakat otokrat liderler altında alınacak maksimum verimi alma adına yapılabilecekler ancak bunlar).
YanıtlaSilEvet, doğru.
SilBH (Bosna Hersek)'te 2024 yılı yıllık enflasyonu %2.4 olarak gerçekleşti. Asgari ücrete ise %66 oranında zam yapıldı. Böylece ücretli çalışanların alım gücü muazzam şekilde yaklaşık 2/3 oranında arttırılmış oldu. Zaten kölelik de ancak böyle sonlandırılabilirdi. Ben hayatımda halkı bu kadar düşünen bir iktidar görmedim. Sonra baktım ki Bosna Hersek devlet başkanı Denis Becirovic bir sosyal demokratmış. Sonuç tahmin ettiğim gibi çıktı.
YanıtlaSilŞu anda patronlar (küçük esnaf) sokaklarda asgari ücrete yapılan zammı protesto ediyorlar. Güldüm. Çünkü hayatında böyle bir sahneyi hiç görmemiştim. Hep tersini görmüştüm. Demek ki dünyayı tersine çevirecek liderler de varmış. Bundan sonra büyük ihtimalle küçük esnafların sayısı azalabilir ve bunlar büyük şirketlerin ücretli çalışanı olabilirler. Zaten küçük esnaf ayakta kalsın diye halkın ezilmesi ve alım gücünün düşürülmesi kabul edilemezdi ve bu sömürü düzeninin sonlandırılması gerekiyordu. Darısı Türkiyenin de başına.
Türkiye'de sigorta prim süresi hariç küçük esnaf korunmakta ve özel sektör maaşlarına da buna göre bir ayar çekilmektedir. Oysaki sigortasız işçi çalıştırma ya da kaçak işçi çalıştırma büyük şirketlerde olmaz (varsa bile çok azdır) bunlar daha çok küçük işletmelerde olur ve küçük esnaf ayakta kalsın diye de halk aza tahammül bırakılır. Böylece halk her türlü sömürülmüş olur. Gerek düşük ücretlerle gerekse güvencesiz ve fazla çalışma koşulllarıyla. Adaletsizliği körükleyen bakış açımızı değiştirmeliyiz. İnsanların boğaz tokluğuna değil, insanca ve insani standartlarda yaşamasını istiyorsak halkçı düşünmek gerekiyor. İdeolojimiz ne olursa olsun. Denis Becirovic bu açıdan benim için gerçek bir liderdir. Sizin Bosna Hersek hakkındaki yorumunuz nedir hocam?
Çok küçük ve az nüfuslu bir ülke, yönetimi nispeten kolay ama bir kez gittiğimde insanların trafiğe gösterdiği saygıya çok şaşırmıştım. Kurallara uyuyorlar. Nereden baksanız Avrupalı bir ülke. O nedenle enflasyonunu düşüklüğü de şaşırtıcı değil.
SilAvrupayı filan unutun artık tek rakibimiz ABD.
SilDünya liderimizin öncülüğünde tek rakip bence mars olmalı. burada bize rakip bulamayız. bu kadar rahat yalan dolan, düzenbazlık başka yerde olamaz.
SilHocam yazı ve yorumlarınızdan anladığım kadarıyla kamuda israf olmasaydı bu kadar borç olmaz ve bu kadar açık da vermezdik. Kamu israfı hakkında da bir yazı yazabilir misiniz? Türkiyedeki kamu israfı ne boyuttadır, herkes öğrensin.
YanıtlaSilBu çok belalı bir iş. Ucunun uzandığı yerler tehlikeli olabilir.
SilAynen hocam, şu kısımlarda israf var, kamu zararı var deseniz sabahına ifadeye çağrılır sizden belgesi nerede denilip gözaltı yapılır. Takipçi sayınızın yüksek olması kamu oyu oluşturabilme gücünüzün varlığı bile artık yazdıklarınızda yeteri suçlamaya dayanak oluyor.
Silİşin bu kısmı siyasilere bırakılmalı. Zaten bunun için seçiliyorlar.
Neden ki? Kamu harcamalarının ne kadar olduğu bilinemiyor mu? Örtülü ödenekten mi yapılıyor?
SilBilinen var bilinmeyen var. Daha doğrusu uzmanlar biliyor da kamuoyu bilmiyor.
SilHocam , çözemediğim konu "özelleştirme geliri " gelir olur mu ? Mirasyedi üste ilave etmeden harcarsa serveti bir süre sonra tükenir.
YanıtlaSilDediğinizi anlıyorum ama böyle bir geliri bütçede göstermemek hiç olmaz. Sonuçta bizim bütçe bir bilanço değil. Eğer bilanço olsaydı. Kasaya gelir yazacak ve duran varlıklar hesabından düşecektik.
Silanayasaya yeni madde eklenmeli, bütçe açığı veren hükümet düşsün ve yeniden seçime gidilsin. Artık ayağımızı yorgana göre uzatma vakti, gelecek nesillerin sermayelerinden çala çala genç nesil bir ev almayı geçtim bir araba bile alamayacak duruma geldi. Hocam o nasıl faiz gideri neymiş öyle ya.
YanıtlaSilAnayasaya ne yazarsanız yazın onu uygulayacak ve ona uyacak olanlar aldırmadığı sürece bir işe yaramaz.
Silaçığı kapatmak için öyle bir vergi verirsin ki hemen bu maddeyi kaldıralım dersin. :)
SilHocam bu tarz bir şeyi şu an zaten çıkarmazlar, eğer bu dediğim olsaydı tabi ki uyarlardı. Mesela ibb2019 seçimde kaybettiler seçimi tekrarladılar sonra açık ara farkla kaybettiler, sizin bu bakış açısındakiler şunu diyordu ibb'yi kaybettiler ama yine kabul etmeyecekler zorla alacaklar diyordu, ne oldu aldı mı hayır, bir sonraki seçime geldik ibb2024 te yine kazandı e hani kabul etmeyecekler vs diyenler ne oldu hocam. Sözün özü o işler bu kadar kritik noktalarda dediğiniz kadar kolay değil. Spesifik bir örnek bulu ama şu noktada anayasaya uymuyorlar demek, hiçbir şekilde hiçbir maddesine uymayacaklar değil demektir, hele ki dediğim gibi yıl sonunda bütçe açığı veren hükümetler anında düşer gibi bir madde olsa ona uymama gibi ihtimal yok. ///diğer yorum///"açığı kapatmak için öyle bir vergi verirsin ki hemen bu maddeyi kaldıralım dersin. :)"/// sanki şu an baya az vergi veriyormuşuz sana göre, kardeşim 3milyona aldığın arabada 2milyon vergi veriyorsun hala daha çok vergi alırlar diyorsun, daha ne kadar alacak 10milyon mu olacak bu araba yani 9milyonu vergi. E o zamanda çok az kişi alır total topladıkları vergi daha da azalır. Dünyanın hiçbir yerinde vergi yüzdesini artırıp daha çok vergi toplayan ülke yok enflasyondan arındırılmış para olarak bakınca. Ki onu yapan hükümet zaten bir sonraki seçimde kalması imkansız yani 2002 de akp geldi dediğini yapsa 2007 de kaybederdi. Söylediğimi daha iyi açıklamak için İbn-i Haldunun şu tespitini buraya bırakıyorum: "… vergileri bütün mükellefler arasında dürüst, adil ve hakkaniyetli bir şekilde dağıt ve genelleştir. Ne üst tabakadaki soyluluk veya büyük zenginliklerden, ne de kendi görevlilerinden, saray adamlarından ya da onların izleyicilerinden olması dolayısıyla hiç kimseyi bundan muaf tutma ve hiç kimseye zorla, ödeme kapasitesinin üstünde bir vergi yükü yükleme…
Silİbn-i Haldun-Laffer Eğrisi
Vergi oranlarının azaltılarak vergi gelirlerinin artırılabileceği ve bu sebeple de ekonomide canlanmanın gerçekleşerek istihdamın artırılabileceği düşüncesi, 1980’li yıllarda arz yönlü iktisatçılar tarafından ortaya atılmıştır. Bu ekolün en ünlü temsilcisi Arthur Laffer’e atfedilen “Laffer Eğrisi” vergi oranlarının bir müddet artırılması durumunda vergi gelirlerinin buna paralel olarak artacağını, belli bir zirve noktasından sonra devam ettirilen vergi oranları artışının ise vergi gelirlerini azaltacağını ifade etmektedir.
1970’li yıllarda yaşanan stagflasyon (enflasyon ve işsizliğin bir arada görülmesi) sebebiyle Keynesyen modelin talep yönlü politikalarının çözüm bulamadığı bu durumu arz yönlü iktisatçılar enflasyon sebebiyle yüksek gelir dilimlerinden vergi ödeyen bireylerin çalışma gayretlerinin olumsuz etkilenmesine bağlamış ve üretimin vergi indirimleri ile teşvik edilerek bu sorunun aşılacağı görüşünü ortaya atmışlardır. Halbuki bu iddia 1371 yılında İbn-i Haldun’un müellifi olduğu Mukaddime eserinde ilk defa ortaya atılmış ve eserde “Toplumun (hanedanın) meydana gelmesinde başlangıçta vergiler, küçük matrahlar karşılığında yüksek vergi hasılatı sağlar. Toplumun (hanedanın) büyümesi ile birlikte, vergiler büyük matrahlara karşılık düşük vergi hasılatı sağlar.” ifadelerine yer verilmiştir. İbn-i Haldun’a göre vergiler belli bir seviyeden daha yükseğe çıktıkça vergi gelirleri düşüşe geçecektir.
Vergi oranlarının kademe kademe artırıldığı durumda ağır vergi yükleri öncelikle toplumda katlanılan ve alışılmış bir yükümlülük olarak kabul edilirken vergi oranlarının artırılmaya devam edilmesi halinde kabul edilebilirlik ve itidal sınırları aşılarak çalışma ve üretme isteği ortadan kalkar. Çünkü mükellefler bir süre sonra üretim ve çalışma sebebiyle elde ettikleri gelirlerinin çok büyük bir kısmını ağır vergi yükünü karşılamaya ayırdıklarını ve ellerinde çok az bir menfaatin kaldığını idrak ederler. Sürecin devamında yöneticiler vergi oranlarını halen artırmaya devam ederek vergi gelirlerinin düzeleceğini sanmakta büyük bir yanılgıya düşerler. Çünkü vergi oranları artık ulaşabileceği sınırı çoktan aşmıştır."
Bu Laffer eğrisi analizinin günümüz vergi oranları açısından doğru olmadığı kanıtlandı biliyorsunuz. Nordhaus ve Samuelson Amerikan vergi sistemi üzerinde yaptıkları çalışmada Laffer analizinin doğru olabilmesi için vergi oranlarının bugünkünün yaklaşık 2,5 katında olması gerektiğini kanıtladılar. Bizde de Özal zamanında gelir tahsilatının artacağı iddiasıyla gelir vergisi oranları düşürüldü. Sonraki on yılda bırakın tahsilatın artmasını tahsilat tutarı öncekinin yüzde 10 altında gerçekleşti.
Sil"Devlet millet içindir, millet devlet için değildir!" -Turgut Özal (Özal Tonton / Birol Öztürk)
SilYa devlet başa ya kuzgun leşe kafasındakilerle olmaz hocam. Halkı vergilerle ezmenin anlamı yok. Eğer çok vergi alıp halkın parasını daha çok devlet kontrol etmeye başlarsa, "vay efendim bu başımıza gelenler çok kötü yönetiyor daha iyisi gelsin" diye ağlamakla geçer ömrümüz, insanın doğası gereği yöneticide olsa menfaatini düşünür, çok az kişi bunun tersini yapabilir. O çok az kişinin de hükümet olma ihtimali üzerine yaşamaktansa bırakın halk vergilerini kendisi değerlendirsin, işini kursun yatırımını yapsın parasını biriktirsin vs. Etimesgut, Bursa, Antalya, Adana, Bolu belediye başkanları diyor ki yeğenlerimizi işe aldık ama onlar çok liyakatli ondan işe aldık diyor. E aynısı şu anki hükümette yapıyor. Onun yeğeni liyakatli öbürünün ki liyakatsiz diye yeğen arama yarışına mı gireceğiz. Halkı kendini yönetsin yeğenler-dayılar değil. Ne kadar az vergi alınırsa o kadar az yeğen işe girer, bu da halkın yararınadır.
Merhaba hocam, kaleminize sağlık. Ülkemizde borçlanma olağan bir kamu geliri halini aldı. Ancak borçlanma kendini finanse edebilecek alanlarda kullanıldığı takdirde bütçe üzerindeki yükü hafifletebilecektir. Aksi takdirde borçlanma kamu israflarının, bütçe denksizliğinin giderilmesinde bir araç olmaktan öteye geçemez. Aynı zamanda faiz ödemelerinin vergi gelirleriyle yapılması nedeniyle (vergi sistemimizdeki adaletinde tam olarak sağlanamadığını düşünürsek) borçlanmanın, dolayısıyla bütçe açığını finanse etmenin yükü de orta ve alt gelir grubunun üzerinde kalıyor maalesef.
YanıtlaSilHaklısınız.
SilBütçe giderlerinin alt kalemlerini detaylandıran bir yazı yazarsanız iyi olur hocam, bu konuda güncel kaynak bulamıyorum, tasarruf/düzeltme nerede yapılmalı daha net anlaşılır.
YanıtlaSilBunu bir düşüneceğim.
SilBESAR'a göre Ocak 2025 için;
YanıtlaSilAçlık sınırı: 30 bin 617 lira
Tek bir (bekar) çalışanın yaşam maliyeti: 41 bin 476 lira
Yoksulluk sınırı: 80 bin 940 lira
Daha maaşlar ele geçmeden ciddi bir kayıp yaşandı. İstanbul'da ortalama kiralar zaten 25 bin lira. Emekliler 14 bin 469 lira ile asgari ücretli de 22 bin 104 lira ile daha ne kadar dayanabilirler bilemiyorum. Çünkü bu ücretlerle tek başına kira ödemek şöyle dursun sağlıklı beslenebilmek bile çok güç. Birini bile yapamazken, ikisini birden yapmaya çalışınca bütçe sürekli açık verecek. Çünkü sabit giderler sabit gelirden fazla. İşveren, ürünün maliyeti arttığında bunu anında fiyata yansıtıp bütçeyi dengeleyebiliyorken ya da devlet, bütçe açığı verdiğinde vergi artırımına gidip bu açığı kapatmaya çalışabiliyorken, emekli ve asgari ücretli için ise işler tam tersine ilerliyor. Çünkü enflasyonla birlikte gider kalemleri artıyor ve sabit gelir sabit kaldığı için de bütçe açığı daha fazla artmış oluyor. Bu açığın kapanması için yılın her çeyreğinde (üç aylık enflasyonun üzerinde olmak şartıyla) ücretlerin revize edilmesi gerekiyor. Aksi halde insanlar açığı kapatabilmek için sürekli borçlanmak durumunda kalırlar. Bu borçlar da hiç bir şekilde ödenemez. Çünkü gelir gideri karşılayamadığı için borcu ödeseler yine açık vereceklerdir. Peki neden üç ay? Çünkü insanların 6 ay ya da 12 ay bekleyip dayanacak güçleri yok. Çünkü sadece bir ayda bile çok ciddi bir kayıp yaşandı. Açlık sınırı 30 bini geçti. En temel ihtiyaçlara, gıdaya erişebilmek bile artık lüks oldu. Bu insanlar sefalete terk edildiler. Bu yüzden geleceğe yönelik hiç bir umutları da kalmadı. İnsanların daha fazla sefalete sürüklenmemesi adına çeyrek periyotlarla ücretlerin iyileştirilmesi, bütçe açıklarındaki makasın azaltılması ve böylece geleceğe yönelik umutlarının da yeşertilmesi gerekiyor. Enflasyonun artış hızı düşse de fiyatlar artmaya devam edeceği için enflasyonun düşmesi umutları yeşertmez. İnsanlardan sabır dileyerek de onların umudunu yeşertemezsiniz. Umutları yeşertmenin tek yolu, somut adımlar atıp onları kendi hallerine bırakmamak ve kısa periyotlarla maaşlarını iyileştirmektir. Bunun başka hiçbir yolu yoktur. İnsan bu dünyaya bir kere geliyor. Sağlıklı beslenebilme hakkı, barınma hakkı ve insanca yaşama hakkı olmalı. Bunları talep etmek de en doğal hak olmalıdır.
Hocam yazınızda merkezi yönetim bütçe finansmanı denklemini 1.991,1=1.743,1-0,7+0,0+0,0+248,7 olarak yazmışsınız. Buradaki 0,7 hangi kalem oluyor? Teşekkürler.
YanıtlaSilNet borç verme
SilTMS M2 ye göre TCM Eylül 2024 ten günümüze yaklaşık 2TTL para basmış hocam.
YanıtlaSilTCMB'nin bastığı para dolaşımdaki banknotlardır (M0.) Geri kalanını bankalar mevduat - zorunlu karşılık - kredi ilişkisi çerçevesinde yaratır (banka parası, kaydi para ya da mevduat parası.)
SilHocam kaleminize sağlık. Personel giderleri en büyük kalem sanırım Bütçe Giderleri içerisinde. Diyanet gibi kurumların personel giderleri ile bazı kamu kurumlardaki düz/vasıfsız memurların da bu karadeliğe katkı yaptığını düşünüyorum. Arjantin gibi memur çıkarmaya gerek var mı sizce bizim ülkede de? Kamu yatırımları bence çok yüksek değil, hala sağlık ve eğitim alanlarında ciddi yatırım eksiklikleri var, ama kamu kaynaklarını yanlış kaynaklara ayırdığımız doğrudur (KÖİ' lerin garanti ödemeleri). Belediyeler en büyük israf merkezleridir. Ona bir çözüm bulunması gerek. Nepotizmin hüküm sürdüğü bu topraklarda kamuda tasarrufun realitede gerçekleşmeyeceğini düşünüyorum. Olan yine orta ve alt sınıfa oluyor. Saygılarımla
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilHocam, anlattıklarınız ekonomi kaç sıfıra giriyor bilmiyorum. Amiyane tabir ile bakkal hesabına benziyor. Gelir - gider dengesi sonuçta. Yukarıda da biri yorumunda demiş gerçi yurt dışı borçlanma ile yürütüyoruz diye. Bende kredi kartı ile ev bütçesini yürüten/yürütemeyen vatandaşa benzettim. Bir yazınızda da vergi gelirlerinin büyük bir kısmının dolaylı vergilerden olduğunu yazmıştınız. Demek ki ilk iş vergi adaletini çözmek olmalı ama hiç bir hükümette bu işe bulaşmadı. Hepimizi üzen yangın olayında da haberlerde geçmişti 95 milyon kazanç var 3 yılda sıfır vergi var. Vergi adaletini çözmek için babayiğit mi olmak lazım? Nedir bu işin olmama sebebi? veya Nasıl olur?
YanıtlaSilBunun tek sırrı var: İktidarı para kazanma ve kazandırma yeri olarak görmemek.
SilKısacası bir babyiğite ihtiyaç var. Geçen yy'de geldi umarım bu yy'de de biri gelir.
SilHocam ,
YanıtlaSilKKM yükü bu bilanço hesabında yer alıyor mu?
KKM TCMB bilançosunda yer alıyor.
SilTürkiye ekonomisinin konsolide bilançosunu nerden bulabiliriz?
SilDevletlerin bilançosu olmuyor. Çünkü mal varlıklarını, servetlerini tespit etmek mümkün değil. Mesela bütün dağlar, ormanlar, deniz kıyıları, göller, karayolları, otoyollar vb. devlete aittir. Bunları nasıl değerlendirip de bilançoya koyarsınız?
SilSayın Hocam net dış borçlanma oranının giderek azalması, dış borcun ülkenin döviz hassasiyetine dayalı ötürü bir tercih mi, yoksa devlet almak istese de -uygun- dış borç bulamıyor şeklinde bir zorunluluk mu?
YanıtlaSilAslında ikincisi ama sanki birincisiymiş gibi yapılıyor.
SilHocam her zamanki gibi mükemmelsiniz. sizi uzun zamandır takip ederim, çok ama çok değerli bir insansınız bu değerli bilgileriniz ile halkı bilinçlendirdiginiz için herkes adına özel teşekkür etmek istiyorum. Aynı zamanda yazı diliniz çok farklı çok içten yalın ve herkesi anlayacağı dilden kaleminiz var. Öncelikle şahsıniz ve kaleminizin önünde saygı ile eğilerek şu konulara deginmek istiyorum. Ekonomist değilim mali müşavirim bu yüzden alanım değil lakin bilanço ve mizan konularında bizim tarafta belli başlı finansal oranlar vardır. cari oran, nakit oran, kaldıraç orani vb. Burada firmalarin mali durumunu belirten sektör ortalamalarina göre yorumlar yapıp analizler yapılır. bu konuda finansal analist işi dir. Gene bizim tam analimiz değildir. Tabi siz bunların ustadisiniz biz piyasa işlerini yapmaktan mükellef ile vergi dairesi aracılığı yani köprü vazifesi yapmaktan bu konularda uzmanlasamiyoruz. Bu yüzden yanlış bilebilirim şimdiden affedin hocam.
YanıtlaSilDüşüncem ise firmalarda hicbir zaman yatırımlarını borclanmadan yapmaz, hep kredi ve borç ilişki içerisinde yapıyorlar. Çünkü nakitlerini hep başka yollar ile garanti kapsamında değerlendirmek istiyorlar. Ve yeni iş veya yatırımlarını dengeli bir şekilde borçlanarak işlemlerini gerçekleştiriyorlar. Burada borçlanma sektör ortalamalari ile dengeli ise sorun yok yada yani firma bazında denk bütçe imkansızdırm tabii bu devlet ile kıyaslanamaz diye düşünüyorum amaç kâr amacı çünkü firmaların kurulma nedeni ama parayı finanse etme açısından bakılabilir mi bilemiyorum. Çünkü tam tersi de firmalar için olumsuzdur. Kasada fazla para varsa ve bankada bu seferde şu mantığa bakıyoruz firma nakdi iyi degerlendirebilmis mi çünkü onunda firmaya bir maliyeti var biz buna adat diyoruz örneğin bu parayı vadeliye koysaydi veya mala yatirsaydi daha çok kâr edebilirdi vb. Konular hatta adat dedim olay şu ortağa verdigi para varsa veya nakit kasada duruyorsa atil bir şekilde vergi Usul kanunu buna adat hesaplaman lazim der çünkü o para isleseydi şirket para kazanacaktı ama atil durduğu için zarar ettiriyorsun diye firma ortaga adat faturası kesilmesi gerektiğini söyler ve bu faiz getirisi ortakdan karşıla der kanun koyucu. Biz burda devlet nazarinda bakınca fazla bütçe ninde (bilgim yok) belki firmalar gibi bir maliyeti olabilir diye düşünüyorum. Yada tam tersi açık bütçe olursa şirketlerde olay ise örtülü sermaye deriz sinyal yerine yani şirketin öz kaynak toplamının 3 katını geçerse ortağa olan borç (burada şirketi finanse eden ortaktır) o kısımda bir örtülü sermaye var demek oluyor. Yani şirket habire finansmanını neden ortaktan alıyor 3 katı kadar müsade var üstü risk diyor. Burada ne olabilir. Kayıt dışı kazanç veya ortak tarafından bu paranın kaynağı nedir. Neden sernaye arttırımına gidilmiyor gibi konulara deginilebilir. İşte bu noktada şirketler genelde finansman ihtiyaçlarını kendi öz kaynaklarından ziyade borç ile finanse etmek istiyorlar ve bu dengeyi iyi kurarlarsa iyi bir işletme diyebiliyoruz. Karşılığı olması gerekiyor tabii. Bütçe konusunda da bu şekilde bakilabilir mi? Diğer ülkelerde durum nedir bilmiyorum yada şirketlerde olduğu gibi bı oran varmı yani açık vermesi normal mi yada ne kadar üstü bir şekilde oranda normal denir. Zannımca kâr amacı gütmeyen bir yapı olduğu için olmaz diye düşünüyorum :)
YanıtlaSilDiğer bakış açım ise devletin çok ciddi manada ek vergi cikartmadan vergi tahsilatlarini arttırması gerekiyor sizde dediğiniz gibi vergi tahsilati nasıl artmış demekki zamaninda yapılsa idi ne güzel olurdu burada önemli konu ek vergi cikartmamak halk isyanda lakin mevcut vergi borcunu ödemeyen git tahsil et bu aralar hergun ofiste bi mükellefe ehaciz geliyor ve tahsilat artıyor. Tabii burada başka konularda açılıyor bu vergiler doğru yere gittikten sonra ordan halka adil bir şekilde karşılığı geliyor mu bu bambaşka bir konu aslında hocam olayın özü siz dersiniz ya paranın değeri yani ülke parasinin değeri o ülkenin altın karşılığı diyen olursa sokak ağzı olur. Dediğiniz gibi bunlar eskidendi şuan ise o ülkenin itibari ne ise o ülkenin para değeri de odur. Şu anki durumda dünyada ülke paralarının değeri ülke itibari ile ölçülür. Yani hesap eskisi gibi değil hesap bı nebze şaşmış sen ülke olarak değerli olursan o zaman herşeyin değerli olur altının olmasa bile demekki hep denilen şey itibar, güven, ve adalet burada konu şu oluyor ekonomiye güven yani halk devlete guvenirse birşeyler değişebilir. Ama devlette halkına adaletli bir şekilde paylaşım yapması gerekiyor. Burada karşılıklı bir akit var gibi tabii burada halkta azmamasi gerekiyor bu noktada kendime ve hepimize çok kızgın ve kırgınım özetle öncelik develtin vergileri doğru yerlerde kullandığını baz alarak yaziyorum burada cari açığa degenicem hocam inanin başa en üst bilgini koyalım bu olay çözülemez bizim hakkımızda garip bı huy var özetle hani bı söz vardır ayranı yok icmeye sonra gider oraya :) heh işte bildiniz tam buyuz hocam matematik ike bakikdiginda imkansiz para olduğu an hemen ithal harcamalar hemde nasıl harcamalar nasıl buna ne dayanır hep marka hep bı takıntı ihracat daha fazla olursa önemli olan katma değerli ihracat anca o zaman cari açık düzelir. Aksi durumda imkansiz gibi bişey örneğin birisne para verelim bunu harca desek aldıklarına bakalım hep yabancı markalar burada yerli ve milli mali varmı yok neden çünkü kaliteli degil gösterişli değil vb. Şimdi burada devlet ne yapabilir bu ithalat çılgınlığının nasil azalta bilir. Ben sadece algı ile yapılabilir diye düşünüyorum. Çünkü hocam gerçekten biz eğer katma değerli bir üretim yapıp veya alsat yaparak ithalat fazlasindan bir gelir getirisi yapabiliyorsak tamam harcayalim ama yok yok hocam olayı özetlersek paranın ülke içinde kalması gerekiyor. Neden bazı insalar kızlarını damatlarini yabancıya ele vermiyorlar para bizde kalsın miras yabanciya gitmesin gücünüz azalmasin diye tam bu örnek iyi oturdu bu yüzden aslinda bu kadar serbest ekonomiye ben karşıyım çünkü gelişmiş bir ülke değiliz düşüncem ise gelişmekte olan bir ülkede serbest piyasa olmaz olamaz devlet adik bir şekilde yeri geldiginde ekonomiye mudehale etmelidir. Halkina sopayı göstermelidir. Heee bu güveni sarsar yabancı yatırımcıyı kacirir o başka mesele bedel ödenir hemde çok feci bunu şuan zaten yapamayız çünkü çocuk doğmuş bu yüzden başta cozumlenmeliydi diye düşünüyorum. Şimdi mudehale yok ama arkadan var bunu biliyoruz. O zaman bu tarz algı operasyonu ile ne şiş yansin ne kebap şeklinde gidiliyor gibime geliyor. O zaman bize lazım olan Ali Cengiz oyunu çünkü ne tam yapabiliyorsun nede hiç adik güvenilir bilinçli analatik düşünen ve bu tarz oyunlari iyi yapabilen bir hükümet olmadan bu iş çözülmez aaaaa birisi kızar ne demek ali cengiz ama geçmişi iyi okursa anlar çünkü çocuk doğmuş annenin kucaginda bebek ne yapalım başta anne yanlış kişi ile evlenmiş başa gecemiyoruz o zaman bu çocuk bakilacak ama nasil tam yapsan olmuyor yapmasan olmuyor. Ne demis ünlü filozof konuşmak kolaydır. Önemli olan ve zor olan uygulamaktır.
YanıtlaSilHocam hakkınızı helal edin hata ettiysem effola yanlış miyim ne diyorsunuz bu düşüncelere sevgiler saygılar sizi çok ama çok seviyorum bı gorsemde o ellerinizden öpsem 😘
Bütçe açığını kapatma için yaptığı borçlanma para azını artışına neden olur mu? Hep söylenen "borç ödemek için para basıldı " doğru mudur? bunu bizim nasıl yorumlamamız gerekir ?
YanıtlaSil