Doğurganlık Oranı Düşerken

Toplam doğurganlık hızı, bir kadının doğurgan olduğu dönem olan 15-49 yaş grubunda doğurabileceği ortalama çocuk sayısı anlamına geliyor. Türkiye’de 2010 yılında 2,38 olan toplam doğurganlık hızı, 2014’den bu yana sürekli azalıyor ve 2016’dan bu yana da nüfusun yenilenme düzeyi olarak kabul edilen 2,10'un altında kalıyor (metinde yer alan bütün veriler TÜİK sitesindeki yayınlardan alınmıştır.)

Toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu beş il Şanlıurfa (3,28), Şırnak (2,62), Mardin (2,32), Muş (2,23) ve Diyarbakır (2,20) en düşük olduğu beş il ise Bartın (1,12), Eskişehir (1,12), Zonguldak (1,15), Ankara (1,15), İzmir (1,17.)

Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırdığımızda Türkiye 1,48’klik oranla AB’nin 1,38’lik ortalamasının üzerinde bir doğurganlık oranına sahip olmaya devam ediyor.

Doğurganlık hızının düşmesinin iki önemli göstergeye etkisi var. Bunlardan ilki toplumdaki yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki payı, ikincisi de hanehalkı büyüklüğü. Doğurganlık hızı azaldıkça nüfusun yenilenme hızı düşüyor ve yaşlı nüfusun oranı artıyor. Bu eğilimin devam etmesi halinde bugün yüzde 10’lara varmış olan 65 yaş ve üzeri nüfusun oranı 2080’de yüzde 25’e ulaşacak. Hane halkı büyüklüğü de doğurganlık oranının düşmesiyle birlikte azalıyor. 2008’de 4 kişi olan ortalama hanehalkı büyüklüğü 2024 sonunda 3,1’e gerilemiş görünüyor.

Bütün bunlar bize şimdiye kadar hep övündüğümüz genç nüfuslu ülke durumumuzu hızla kaybetmeye başladığımızı gösteriyor. Bu hızlı değişimin nedeni nedir? Doğurganlık hızını yeniden yükseltebilmek için üç çocuk sahibi olan kadınlara sınavsız devlet memuriyetine giriş hakkı vermek gibi son derecede yanlış ve liyakat sistemine aykırı bir yöntemi uygulamaya sokmak yerine bu değişime neden olan sorunları araştırıp onları giderici önlemler almak gerekiyor. Bu hızlı değişimin en önemli nedenleri arasında yüksek enflasyon, giderek bozulan gelir dağılımı yer alıyor. Çocuklarını yeteri gibi yetiştirememek, iyi okutamamak endişesi güden ve bunun bilincinde olan aileler çocuk sayısını birde tutuyorlar. Benim çocukluğumda devlet okulları bugünün birçok özel okulunu aratmayacak kalitede eğitim verirdi. Kimse çocuklarının iyi eğitim alamayacağından endişe etmezdi. Devlet okullarında eğitim alan çocuklar sınavlarda özel okullarda, kolejlerde okuyan çocukların gerisinde kalmaz, hatta çoğu kez önüne geçebilirdi. Artık durum böyle değil. O kaliteyi koruyan devlet liselerini de bozmayı başardık.

Sorunumuz yalnızca doğurganlık hızının düşmesi ve dolayısıyla yaşlı nüfus oranının artması değil. Biz nüfusun kalitesini de düşürmeye devam ediyoruz. Okullarımız dünya sıralamalarında sürekli geriye gidiyorlar.

Nüfus, aile ve doğurganlık meselelerinde tek olumlu gelişme akraba evliliği oranının da düşüyor olması. 2010’da yüzde 5,9 olan bu oran 2024’de yüzde 3,3’e düşmüş.        

Türkiye’nin kaliteli nüfusu artırmak, doğurganlığı toplumun yenilenme düzeyine yeniden çıkarabilmek için çözmesi gereken üç önemli konuya bir kez daha dikkat çekelim: (1) Enflasyonlu yüzde 5’in altına düşürmek, (2) Gelir dağılımını olabildiğince düzeltmek (Gini katsayısını 35’ler düzeyine indirmek), (3) Eğitimi ucuzlatmak ve devlet okullarında eğitim kalitesini yükseltmek.

Terörle mücadele sorununun çözüldüğü ifade edildiğine göre buraya ayırdığımız milyarlarca lirayı artık eğitime ayırma imkânımız var demektir. Bununla birlikte eğitimin kalitesini artırmak yalnızca parayla olacak bir şey değil. Verilen eğitimin niteliği de önemli. Orta öğretimde bilim ve uygulamaya dönük dersleri artırmak, ezber sistemini terk edip analitik eğitime dönmek şart. Eskiden bunları öğrensinler diye eğitimcilerimizi batı ülkelerine gönderirdik sanırım artık onları uzak doğu ülkelerine (Çin’e, Güney Kore’ye) göndermemiz gerekecek. Çin ve Kore’de küçücük çocuklara ana okullarında kreşlerde el becerisi, zeka ve analitik bakış açısı geliştiren eğitim tarzını sosyal medyadaki videolarda izlemek mümkün. Eğer bu düzeni burada kuramazsak nüfusu yenilememizin, doğurganlığı artırmamızın hiçbir anlamı olmayacak.

Yorumlar

  1. Ne güzel ya. Yıllarca ülkede doğum kontrol propagandaları yapılsın. Buna karşı çıkanları gerici, cahil diye yaftala. Şimdi doğum hızı düşünce bunun bir problem olduğunu içeren yazılar yaz. Türk "aydını" şaşırtmıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğurganlık oranı tam tersini yani nüfusu artırmayı savunanlar döneminde düşmeye başladı. Çünkü hayat pahalılığı, geçim sıkıntıları, gelir dağılımı bozukluğu, orta sınıfın yok olması bu dönemde çıktı ortaya.

      Sil
    2. Bunu şöyle yorumlayabilir miyiz ? Doğum oranını arttırmaya çalışmak dogruydu . İşe yarayıp yaramamasindan bağımsız cevap verin lütfen. Ben de yukarıdaki arkadaşın yorumuna tam olarak katılıyorum

      Sil
    3. Doğru değil. Kaliteli bir eğitim, düşük enflasyon, düzgün bir gelir dağılımı sağlamadan nüfusu artırmak doğru değil. Bangladeş'in nüfusu artıyor da ne oluyor?

      Sil
    4. Yukaridaki iki mal, iki cocuk yapacaksin iste, denklem basit. 3-4-5 dedikce toplumu genclestirirken ayni zamanda da fakirlestiriyorsun.

      Sil
    5. Doğacak çocuğun eğitim iaşe masraflarını devlet üstlenirse etkili olur.

      Sil
    6. Sevgili Mahfi Hocam,
      Sabriniza hayranım ve bu sabrın kisilerin niteliklerinden bagimsiz olarak sadece insana olan sayginizdan kaynaklandigini tahmin edebiliyorum. Sosyal medyada “Cahille Sohbeti Kestim” basliklari ile program yapan lumpen aydınların antidotu olmaya devam ediyorsunuz.

      Sil
    7. Çok doğru bu yaklaşım. Cahil ile etme sohbet..

      Sil
    8. doğumun düşmesinde 1. sebep ekonomi ise 2. sebep güveli yaşam koşullarıdır. Çevre kirliliği, sokak çeteleri, fikir hapisleri gibi

      Sil
  2. Hocam düzen düzelmez.

    YanıtlaSil
  3. Erdoğan yıllar önce ekonomi daha bozulmamışken üç çocuk dediğinde dalga geçiliyordu. Şimdi doğum hızını ekonomiye bağlamak , "biz hata yapmışız, ileri görüşlü değilmişiz" demekten daha kolay tabii ki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üç çocuk denileceğine enflasyonsuz Türkiye, gelir dağılımı düzgün Türkiye, özel okullar yerine kaliteli parasız devlet okulları denilseydi doğurganlık oranı böyle düşmezdi. Teşhis doğru olsa da tedavi yanlış. Hep olduğu gibi.

      Sil
    2. Hocam bırakın doğum yapmayı gençler evlenmeye bile cesaret edemiyor, hiç evlenmeyenlerin sayısına birde evlenip 5 sene içinde boşananların sayısına bakarsak görürüz.Gençler bireysel olarak kendi geleceklerinden bile şüpheliyken birde nasıl evlenip çocuk sahibi olsunlar.Hepsi ekonomi ile alakalı.

      Sil
  4. Özel okul , özel hastane diye bir garabet olmasa , 3 de yapılır, 5 de.Dünyanın neresinde böyle bir saçmalık var. Eğitim için vergi verip , devletten eğitim hizmeti almıyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocuklarımı özel okula gönderiyorum. Hastalandığımızda özel hastaneye gidiyoruz. Ben de yıllardır aynı soruyu soruyorum. Ben niye bu kadar vergi verip, sigorta primi ödüyorum.

      Sil
    2. Cahil verdi yetkiyi, sen👆 yaşıyorsun etkiyi

      Sil
  5. Hocam haklısınız da, bir kere de " birileri haklıymış, doğum kontrol kampanyaları yanlışmış, o dönem bunu savunanlar medeni dünyadan afaroz edilmişlerdi, o tutum bu sonucu doğurdu" desin yahu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanlış olan devlet okullarının kalitesini düşürüp insanları dünyanın en pahalı eğitimine mahkûm etmek, enflasyonu düşürememek, gelir dağılımını bozup orta sınıfı yok etmekti. Yoksa geçmişte de doğrum kontrolü vardı ve ve oran böyle düşmüyordu.

      Sil
    2. Mahfi hocam bir eğitimsiz eğitimliler paradoksu içinde görüyorum toplumu. Siz bir gerçeğin altını çizmeye çalışıyorsunuz. Yorumların bir çoğunda meselenin siyasi taraftar gözüyle ele alındığını görüyorum. Akıl süzgecinden geçmemiş değerlendirmeler. Üzülüyorum. Soran ve sorgulayan bireyler yetiştirmekten korkan bir eğitim sisteminin getirdiği bir sonuç mu bu ?

      Sil
  6. Özel okulların sayısı sınırlansın. 1+1 evler yasaklansın. Doğum hızı direkt artar, iddia ediyorum. Bu rekabet ortamında çocuğunu özel okula vermemek mümkün değil.Böyle olunca da , iki çocuk hayal, bir çocuk belki.
    84 doğumluyum.Benim zamanımda da özel okul vardı ama, son derece sınırlıydı.Üstelik devlet okullarındaki kalite çok daha yüksekti.

    YanıtlaSil
  7. En ilginci de "sözde" ilerici kesim bu sonuçtan kendine pay biçmiyor. Rahmi Koç daha geçenlerde hala " Türkiye'nin en büyük sorunu yüksek nüfustur" diyordu. Sonuçta Rahmi Koç gibilerin temsil ettiği sınıflar yıllarca doğum kontrol politikalarını hükümetlere dayattılar, sosyal olarak çok çocuk sahibi olmayı medeniyet dışı bir şeymiş gibi ilan ettiler. Şimdi de oluşan durumun olumsuz etkilerinden bahsedip geçmiş hatalara hiç atıf yapmayan bir kesim var. Klasik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Orada kastedilen muhtemelen eğitimsiz ve kalitesiz nüfusun fazlalığıdır. Hata doğum kontrolünde değil enflasyonu düşürememekte, eğitimi dünyanın en pahalı eğitimi haline getirmekte, gelir dağılımını bozarak orta sınıfı yok etmekte. Doğurganlık oranını düşüren asıl bunlar. Yoksa doğrum kontrolü tavsiyesiyle (bizde hiçbir zaman zorunlu olmadı) doğurganlık düşmez. Düşse doğu ve güneydoğuda düşerdi.

      Sil
    2. Evet hocam, doğum kontrolü en çok doğu ve güneydoğuda yaygın bir uygulama idi. Terörün en yoğun zamanlarında bile guvenlik kuvvetlerinin köy faaliyetlerine ebeler de katılır, bu yönde çalışmalar yürütürlerdi. Sizin yazınızda verdiğiniz istatistiklerden de görülüyor ki hâlâ o bölgelerde dogum oranı fazla. Dogum kontrol uygulması cak fazla ise yaramamış demek ki. Kırsal bölgelerden kentlere doğru hareket fazlalaşınca herkes öncelikle ekonomik sorunlarla karşılaştılar. Hal boyle olunca frene basmak kaçınılmaz oldu.

      Sil
  8. Hocam kaçınılmaz sonu geciktirebilecekmiyiz?

    YanıtlaSil
  9. Önce eğitimcileri tekrar eğitmek gerekebilir.

    YanıtlaSil
  10. Sorun doğum oranlarındaki azalış ile kalsa yine iyi yükselen teknoloji beraberinde geliştirilmeye çalışılan yapay zeka , iklim değişimi ve çölleşme ,tatlı su kaynaklarında görülen azalma , hava ve çevre kirliliği , artan yıllık ortalama sıcaklıklar ,ekonomik istikrarsızlık beraberinde sağlıksız beslenme , toplumun ortalama zeka yani IQ ortalamasının düşük olması

    YanıtlaSil
  11. Hocam yazınızın son iki paragrafında ifade ettiğiniz gelişmelerin olabileceğine dair umudunuz var mı?

    YanıtlaSil
  12. "Çin ve Kore’de küçücük çocuklara ana okullarında kreşlerde el becerisi, zeka ve analitik bakış açısı geliştiren eğitim tarzını sosyal medyadaki videolarda izlemek mümkün." 1940 Yılında Köy Enstitülerini kurarak dünyada benzeri olmayan kaliteli eğitimin yanısıra el beceleri yüksek, müzik de öğrenen bir eğitim sistemi kurduk. Ama bağnazlığımızın kurbanı oldu. Geçmişin Fen Liseleri bugünün üst düzey eğitim veren özel okulları (Yıllığı 20.000$ üstü olan) ile yarışacak düzeyde eğitim verebiliyordu. Bu Fen Liseleri'nden mezun olanlar; Boğaziçi, Cerrahpaşa Tıp, İTÜ, ODTÜ gibi okulları rahat kazabiliyordu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hizin dusuk olmasina bir -cesit- care ihtiyacin olan isgucunu disaridan cazibe merkezi olara goc ettirmek. Bizde o sans yok…

      Sil
    2. Mahfi bey geçmişe çok takılıp kalıyoruz. Uçak fabrikasının açılması doğru almanlar batınca buradaki fabrikayı turkiyeye devrettiler sonrasında atıl kaldı. Köy enstitüleri açılması doğruydu. Ikinci dünya savaşı sırasında rusyanın boğazları işgal tehlikesi ortaya çıkınca biz abdye yaklaşmak zorunda kaldık bunun sonucu köy enstitüleri zayiflatildi. 1950sonrasi bu iki kurum tamamen kapatılmış oldu. Işin özeti acanda kapatanda aynı görüşte olanlar ama suçlu başkası.

      Sil
  13. Hocam selamlar, bahsettiğiniz çözümler genel olarak şüphesiz hayat kalitesini çok arttırabilir ama doğum oranlarını arttıracağı konusunda gelişmiş ülkelere bakarsak pek katılamıyorum. G.Kore, Japonya, Çin demişsiniz ama onlarda doğum oranları en felaket durumda.

    YanıtlaSil
  14. Ekonomik kosullar, ekonomik kosullar, ekonomik kosullar. Etrafimda gozlemledigim dogurmama nedeninde 1. sirada. Mamanin calinmasin diye kilit altina alinmis oldugu kosullardayiz. Bezini, egitimini, kursunu, isteklerini...soyleyemiyırum bile. Cocuklarin beslenme sorununun artmis oldugunu bu hafta bizzat cocuk hekimlerinin verilerinden uzülerek okuduk.

    YanıtlaSil
  15. Kafası çalışmayan o kadar insanımız var ki. O kadar çoklar ki. Sabrınıza gerçekten hayranım nasıl da her soruya tek tek cevap veriyorsunuz. Cumhuriyet sizi güzel yetiştirmiş ama sizden az yetiştirmiş.

    YanıtlaSil
  16. Bir cacık olmaz kasmayın hocam. Her millet hakkettiği gibi yaşar ve yönetilir

    YanıtlaSil
  17. Peki işin maddiyatını bir yana bırakırsak doğurganlık neden düştü? ne kadar insan tüp bebek tedavisinde? yediğimiz sebze meyvedeki PESTİSİT bu işin neresinde? hazır gıdada kullanılan kimyasallar, baharatlardaki kullanımına izin verilmeyen koruyucu madde ve gıda boyaları...?
    doğurganlık insanların keyfi kararı ile mi düştü sadece...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düştüğü döneme bakarsanız ekonomik olayların etkisi net olarak görülür.

      Sil
  18. Hocam gerçekten de terör sorununun bittiğini düşünüyor musunuz ? Bu 3. Çözüm süreci ileride karşımıza daha büyük sorunlar çıkaracağı da aşikar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Emin değilim tabii. Ama önümüzdeki kısa ya da uzun zamanı hızla doğru kullanabilirsek yol alabiliriz diye düşünüyorum.

      Sil
  19. Bizdeki doğurganlık hızı ekonomi ile alakalı olabilir ama sadece bu etkili olsaydı avrupa ve amerika yaşlı nüfus sorunu yaşamazdı. Tarih tekerrürden ibaret derler ya biz istesekte istemesekte bir şekilde kavimler göçü devam ediyor üstelik durmayacakta

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiçbiri bizdeki kadar hızlı bir dönüşüm yaşamadı. Nüfusun yaşlanması uzun bir süreç, bizde çok hızlı bir dönüş oldu ve bunda ekonomik nedenler çok etkili. Kentleşme olgusunun hızlanması, kentlerde yaşamın (kira, ulaşım, eğitim vb.) çok daha pahalı olması, enflasyonunun düşürülememesi, hayat pahalılığının ve geçim zorluğunun artması bunda çok etkili oldu.

      Sil
  20. Murat Bozdoğan16 Mayıs 2025 21:17

    Bu konuda size katılmıyorum Hocam. Genel olarak gelişmemiş ülkelerde doğurganlık hızının yüksek olduğunu gelişmişlik düzeyi arttıkça bu hızın düştüğünü görüyoruz. Durumları gayet iyi ülkelerde de aynı sorun var. Biz gelişmediğimiz halde bu oran niye düştü ona bakmak lazım.
    Benim yorumum halkımızın kendini iyi hissetmemesi, ülkede kötümserlik havasının hakim olması. Herkesin yarının ne getireceğinden endişe duyması. Ekonomiden ziyade adalet sorununu çözebilirsek bu oran artar diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benzer bir soruyu hemen üstte yanıtladım Murat Bey.

      Sil
  21. İstanbul’da öğretmenim, sınıflarımız ortalama 40-42 kişi, okuldaki öğretmen ve idareci kadrosu göz önünde bulundurulup öğrencinin ilgi duymadığı zorunlu seçmeli ders saçmalığı devam ediyor, haftalık 40 saat ders var, 15-18 yaş arası ergen gençler okul dışında sosyalleşecek vakitten mahrumlar, okullar temizlik ve hijyen açısından içler acısı durumdalar, bakanlık personel maaşı dışında neredeyse okullara hiç bütçe ayırmıyor, müfredat ve dersler analitik düşünceyi geliştirici değil, öğrenciler halen kalas gibi sıralarda her gün 8 saat oturarak eğitim görmeye zorlanıyor… en basit şekliyle halimiz bu ki bu daha ilk basamaktaki problemler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğitim her alanda tam bir faciaya döndü. Kasıtlı olarak yapılsa ancak bu kadar bozulabilirdi.

      Sil
    2. Hocam verilen egitimi geçtim
      çarşı icindeki 4-5 katlı binalari okul yaptılar.. dershaneleri okula dönüştürdüler..bahçesi olmayan içinde anılar biriktirilemeyen asosyal binalar.. çocuğum ilk okula gidiyor..hala saati öğrenemedi..eşim buna çok taktı..esimide alıp öğretmene gidip konuştum..hocam ben burdan çok fazla birşey beklemiyorum..konu dizlik değil ama durumda ortada dedim..müfredat belli konular belli çocuğa verilen belli..çocuğum toplamayı mı öğrenemedi..olsun illaki öğrenecek..saati öğrenemedi geriden mı geliyor..olsun üç beş ay sonra illaki öğrenecek..lütfen bunların üzerinde durmayın.yada illa ogretecem diye dikte etmeyin...
      Siz benim çocuğumun bakış açısını değişin.. vizyonunu değişim..cakralarini açın..düşünmesini sağlayın dedim..
      Yoksa bu eğitim sistemiyle hepimiz biliyoruz ki hiç birşey olmaz..gerçi hoş bütün sınavları kaxansan..derecelerle unuversiteyi bitirip KPSS yi kaxansan neolur..biriler hep mülakatta önünüze geçecek...

      Sil
  22. Hocam , 27 nisan tarihli yazınızın son paragrafında " Büyümek iyidir ama büyürken ne pahasına olursa olsun büyümek yerine sağlıklı büyümeye yönelmek en doğrusudur." diye yazmıştınız .Nüfus doğurganlık oranını sağlıklı ve kanunlara saygılı düşürerek giderek küçülmeli . Dünya'yı yiyip bitireceğiz . Torunlara sağlıklı Dünya bırakmalıyız . Dünya 100-300 sene sonra nüfus problemini muhakkak çözecektir .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğrudur. Ama ne yazık ki bizde azalan nüfus kaliteli nüfus.

      Sil
  23. Hocam bransınız gereği sizde rakamlar ve hesap önemli tabiki ama nüfus da önemli olan nicelik değil nitelik. Yani gelecekte genç nufusda dahil bence insana ihtiyaç azalacak ve dünyanın kaynaklarıda tükendiği için ben olsam yine küçülmeye giderim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslına bakarsanız nitelik her alanda nicelikten daha önemli.

      Sil
  24. Son 24 yılda, beton ve yol ekonomisi yerine vatandaşın refahını ve yaşam kalitesini arttırıcı politikalara daha çok önem verilseydi, nüfus belki yüz milyon bile olabilirdi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nüfusun 100 milyon olmasından önemlisi kalitesi. Niteliği düşük 100 milyonluk nüfus pek işe yaramaz.

      Sil
  25. Hocam her zamanki gibi güzel ve anlaşır yazınız için teşekkür ederiz. Ayrıca bir defa daha itiraf edeyim sabrınız ve naifliğinize hayranım bir kaç kişinin yorumlarını okurken ben delirdim. Farklı düşünebilirsiniz en doğal hakkınız ama ifade ediş tarzları tam da içinde bulunduğumuz çürümüşlüğün en yalın örneği her şey düzelebilir belki ama bu yozlaşma kolay kolay düzelir mi emin değilim. Sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Yozlaşma öyle kısa sürede düzelmiyor, haklısınız.

      Sil
  26. İyi hafta sonları Mahfi hocam. Almanya’daki Türk kadınlarının doğurganlık oranına da bakılmasının önemli olabileceğimi düşünüyorum. Bizim 82. İkimiz sayılır. Eğitim, sağlık, otoyollar parasız. Her çocuğa da 250 Avro yardım yapılıyor. Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında biz de 3 çocuğu olan kadınları sınavsız devlet memuru alacağımıza çocuk yardımını doğru dürüst yapsak çok daha akıllıca olacak.

      Sil
  27. Mahfi hocam, genç nüfus artışı değil, iyi eğitim almış genç nüfus artışı ile çok doğru bir noktaya değinmişsiniz. Fakat dünya yapay zeka , robotlar, otonom araçlar vs ile büyük bir değişim içerisinde. Önümüzdeki 5 yılda, ülke nüfuslarında daha da büyük değişimler görebiliriz. İş bulamayan iyi eğitim almış genç nüfuslar da geleceğin sorunu olabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle sanıyorum ki çok iyi eğitim alanlar o araçların yapımcısı ya da programlayıcısı olacaklar.

      Sil
  28. Soluksuz okudum. Önümüzdeki sene düğünüm var. 5 yılda iyi kötü bir birikim yaptım. Ancak düğün yapsam bu birikimimin 3 yılı düğüne gidecek. Sırf bu yüzden sade bir nikah kıymayı planlıyoruz.. Ekonomi bu haldeyken, ben daha evi nasıl düzücem, param yetecek mi diye düşünürken nasıl çocuk yapmayı düşünebilirim ki? Yarınım belli değil. Öngöremiyorum hiçbir şeyi. Yediğim domatesten bile şüphe ederken, tonla vergi verip kalitesiz okullar varken, hastaneler bile kötüyken, liyakatsiz sistem devam ederken, hukuksuzluk diz boyu olmuşken, çocuk yapıp nasıl mesuliyet alabilirim?

    YanıtlaSil
  29. Mahfi Hocam, hepimizin yaşayarak gözlediği ama istatistiklerde gizlenen şu sonradan Türk vatandaşlığına geçen kitleyle ilgili değerlendirmeniz nedir? Mesela son 10 yılda kaç kişi TC vatandaşlığına alınmıştır, bunların doğurganlık oranı ve demografik yapıya etkisi nasıl olmuştur? Bu konuda doğru tespitler yapılabilirse, belki de aslen Türk orijinli olanların doğurganlık oranının daha da fazla gerilemesi bile sözkonusu olabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki o alanla ilgili sağlıklı veriler yok. Ya da yayınlanmıyor.

      Sil
  30. Mahfi hocam, abd altından bitcoine mi geçiş yapıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmiyorum ama demokrasiden otokrasiye doğru ilerlediklerini görebiliyorum.

      Sil
  31. Gustave Le BON bir kitabında diyor ki; dogmatik düşüncelerden çağın yaşayanları tarafından farkedilmesi çok güçtür. Aşıldıktan sonra görünür hale gelir; şöyle ki;
    dogmatik inançlar bugün görünür hale gelmiş ve inanç ritüellerinin dogmatik düşünce olduğu artık dilimize girmiştir.
    Yazar günümüz dogmalarından birinin "toplumun eğitim sistemiyle" gelişeceği fikri olduğunu belirtiyor. Eğitimi iyileştirerek daha iyi bir toplum elde edeceğimiz düşüncesi günümüzde dogmatik bir hâl almış görünüyor. Böyle bir düşünceye sahip olan bir düşünürün toplum tarafından nasıl eleştirilere maruz kalacağını hayal etmek güç değil..
    Peki yazar neden böyle düşünüyor ? Açıklaması ise şöyle;
    *İyi eğitimli gençler toplum içerisinde hiyerarşide üst sırada olmak ister ve bu kendileri ve toplum için çok fazla çatışma içerisine girmesine sebep olur.
    *İyi eğitimli gençler istedikleri fırsatları yetiştiği toplumda elde edemezse, o toplumu terk edebilir.
    *İyi eğitimli gençler eğer toplumu terk etmez istemez ise bu defa amacına ulaşmak için toplumu değiştirmeye çalışır. Eğer düşünceler kitleleşirse toplumsal gösterilere dönüşür.
    *İyi eğitimli gençler toplumun günlük ihtiyaçlarına karşılık gelen işleri yapmak istemedikleri için bu sektörde problemler yaşanır, bu problemler de günlük ihtiyaçlara karşılık gelen hizmet,ürün fiyatlarını yukarı çekerek, toplumun fakirleşmesine neden olur..

    Biraz düşününce hak ver vermemek elde değil. Kanımca eğitim'i yönlendirmek veya yönetmenin ne kadar kritik bir işlevi olduğu bu görüşlerden anlaşılıyor. Bu sebeple tıpkı Nazilli Basma Fabrikası gibi kurumlar yaşatılsaydı bugün bambaşka bir hikayemiz olabilirdi. İsmi fabrika olmasına rağmen Nazilli Basma Fabrikası bir toplumu şekillendirecek, kültürünü,eğitim seviyesini,refah düzeyini arttıracak olanaklara sahipti.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı

Osmanlı'dan Devraldığımız Borçlar