Ne Krizi?
Aylardır ekonominin iyiye
gitmediğini, tek başına faizle çözüm bulunamayacağını, kamu kesimi israfını
durdurmaya yönelik bir maliye politikası desteği olmadan işlerin iyiye değil
kötüye gideceğini burada yazıyorum, sosyal medyada paylaşıyorum. Yüksek enflasyonun
başlı başına bir kriz hali olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bazıları bu
yazdıklarıma tepki olarak “ne krizi, kafeler, restoranlar tıklım tıklım dolu,
yollar otomobil dolu, böyle kriz mi olur” diyor. Krizin esasen böyle bir şey
olduğunu, yatırım yapıp para kazanmaktan umudunu kesenlerin eline geçen parayı
kafelerde, restoranlarda yediğini yani kriz dönemlerinde hizmetlere talep
artışı olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Tabii çoğunuzun da tanık olduğu üzere ya
ben anlatamıyorum ya da bazıları anlamamakta direniyor.
Türk insanı için kriz referansı
2001 yılında yaşanan kriz oldu. İnsanlarımızın çoğu yüksek enflasyonun yanı
sıra GSYH büyümesi düşer, küçülmeye döner yani slumpflasyon olgusu ortaya çıkar
ve işsizlik ciddi biçimde artarsa ancak o zaman krizle karşı karşıya olduğunu
düşünüyor.
Bugün TÜİK iki önemli veri
açıkladı: 2025 ilk çeyrek GSYH sonuçları ve Nisan 2025 ayı itibarıyla işsizlik
verileri.
GSYH verileri ilk çeyrekte
büyümenin yüzde 2 olduğunu ortaya koyuyor. 2023 yılının ilk çeyreğinde büyüme
oranı yüzde 4,5, 2024 yılının ilk çeyreğinde yüzde 5,4 idi. Bu yılın ilk
çeyreğinde büyüme hızının yüzde 2’ye düşmüş olması ekonominin ciddi bir ivme
kaybı içinde olduğunu gösteriyor. Bu dönemde tarım kesimi yüzde 2 küçülürken
sanayi kesimi yüzde 0 büyüme kaydetmiş. Büyüyen kesimlerin başında inşaat
kesimi geliyor (yüzde 7,3.) Hane halkı tüketim harcamaları yüzde 2, ihracat yüzde
0 ve ithalat yüzde 3 artmış. Demek ki büyüme tarım ve sanayi kesiminden değil,
asıl olarak inşaat, ithalat ve diğer hizmetler kesiminden gelmiş. Kesimleri
ayrı ayrı değerlendirdiğimizde bu sonuçlar bize tarım kesiminin resesyona,
sanayi kesiminin stagflasyona, ihracatın durgunluğa gittiğini, ekonominin
inşaat, hizmetler, tüketim harcamaları ve ithalat aracılığıyla ayakta durduğunu
ve büyümenin giderek sağlıksız bir yapıya dayandığını gösteriyor.
Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik
oranı Nisan 2025 itibarıyla yüzde 8,6 olarak açıklandı. Bu oran geçen ay yüzde
8, geçen yıl Nisan ayında yüzde 8,6 idi. Ekim 2024’den beri işsizlik oranı
geriliyordu. İkinci çeyrekten itibaren birden her şey tersine dönmüş görünüyor.
Asıl endişe verici olan geniş işsizlik oranının yüzde 32,2’ye yükselmiş olması.
Geçen yıl Nisan ayında geniş işsizlik oranı yüzde 27,4 idi. Bir yılda 4,8
puanlık artış ortaya çıkmış görünüyor. İşsizlik ve geniş işsizlik oranlarına
birlikte bakarsak işgücünün üçte birinin işsiz olduğunu ama bunların arasında sadece
dörtte bire yakınının iş aradığını, kalanların iş bulmaktan umudunu kestiği
için iş bile aramadığını söyleyebiliriz.
26 Mayıs günü burada Phillips
eğrisi analizini Türkiye’ye uyarlayan bir yazı yayınladım (https://www.mahfiegilmez.com/2025/05/enflasyon-duserken-issizlik-artar-m_26.html).
Bu yazımda Enflasyon düşerken işsizliğin artacağını anlatan Phillips eğrisi
analizinin geçmiş verilerle değerlendirildiğinde Türkiye için doğru sonuçlar
verdiğini ortaya koydum. Bugün açıklanan veriler bu analizi doğruluyor:
Enflasyon düşüyor, işsizlik artıyor. Bu ikiliye büyümeyi de ekleyebiliriz:
Enflasyon düşüyor, büyüme de düşüyor, işsizlik artıyor.
Bundan sonra ne olacak? Biraz da
bu konuda tahmin yapmaya çalışalım. Bizde siyasetçiler büyüme ile enflasyon
arasında kaldıklarında daima büyümeyi seçmişlerdir. Çünkü büyüme demek
işsizliğin düşmesi, en azından artmaması demektir. Eğer bu tespitim doğruysa
siyasal iktidar yarım yamalak da olsa tek başına para politikası hatta faiz
politikasıyla sürdürülmeye çalışılan enflasyonla mücadele işinden yavaş yavaş
vaz geçecek demektir. Önümüzdeki günlerde kredi garanti fonu aracılığıyla
devlet garantisi altında bankaların iş âlemine yeni krediler açması, işgücü
ödemelerine devlet desteği getirilmesi, vergilerin azaltılması ve son olarak da
faizin düşürülmesi gündeme gelecektir diye düşünüyorum. Bu adımların atılması
belki büyümeyi toparlamaya yardımcı olacaktır ama enflasyonu da yeniden
ivmelendirecektir. Türkiye, doğru ve net ekonomi politikası uygulamadığı her
dönemde büyüme ve işsizlik ile enflasyon arasındaki bu ödünleşme (trade off)
sorunundan kurtulamayacak.
Defalarca söyledik ama geleceğe
referans olması için bir kez daha söylemekte yarar olabilir: Enflasyonu bir kez
normal düzeye indirmeyi başarmışsanız bir daha asla yukarı gitmesine izin
vermeyin. Tekrar düşürürüz havasına asla girmeyin, çünkü her şeyin bedeli
vardır ve bazen bu bedel ağır olur.
Hocam sizce ne zaman gayrimenkul piyasası canlanacak? Beklemekten çok yorulduk. Teşekkürler
YanıtlaSilBugün açıklanan verilere göre en canlı piyasa gayrimenkul piyasası görünüyor.
SilTürkiye gibi yeni-sömürge ülkelerde kriz hiç eksik olmaz. Çünkü kriz bu ülkelerde yapısaldır. Öyle, gelip giden ekonomi yönetimlerinin reçete leri çare olmaz. Ancak, ana akım ekonomistler(!) bu gerçeği bir türlü anlamak istemezler.
SilHocam bankalar kredi veremiyor e para satamayınca bankalar parayı nereye veriyorlar
SilYazınız için teşekkürler! Elinize sağlık.
YanıtlaSilSağ olun Murat Bey
Sil, 2. İstanbul Dünya İslam Ekonomisi Zirvesi'nde 'faizsiz ekonomi' mücadelesinden geri durmayacağını, bu yolda alternatif çözümlerin yaygınlaşması için çaba harcayacağını söyledi.
YanıtlaSil(Nefes.com.tr, 30 Mayıs 2025 15:27)
Faizsiz ama faizle aynı orana sahip kâr payı ekonomisi. Kendi kendini kandırma
SilAynı değil hocam. Birincisi faiz anlaşması yok; ticaret anlaşması vardır. Dolayısıyla ticaret anlaşmasında sadece kara değil; zarara da ortak olmuş oluyorsunuz. Faiz anlaşmasında ise zarara ortak olmak söz konusu değildir. İkincisi ise faiz veren bankalar bu faiz parasını, ihtiyaç kresini alıp faiz ödeyen kişilerden karşılar. Dolayısıyla faiz alır, faiz verirler. Oysaki ticaret anlaşmasında ihtiyaç kredisi para olarak verilip karşılığında faiz alınmaz. İhtiyaç olan (mesela ev) önce banka tarafından satın alınır sonra da vadeli olarak müşteriye satılır. Tıpkı vadeli olarak beyaz eşya alır gibi aynı ticari mantık burada da işler. En önemli kısım ise bence zarara da ortak olma durumudur. Dolayısıyla ticaretle, faizi ayrı tutmak gerekiyor.
SilNe var ki Cumhurbaşkanı'nın faizsiz ekonomi hayalinde yeterli donanıma sahip olmadığını düşünüyorum. Çünkü Eylül 2021'de enflasyon yükselirken faiz düşürüldü ve büyük bir ekonomi hatasına imza atıldı. Hala bunun bedelini ödüyoruz. Faizleri düşürerek faize karşı savaş açamazsınız. Asıl yapılması gereken enflasyonu düşürmektir. Bunun için de dediğiniz gibi maliye politikasını da uygulamak gerekiyor.
Eğer faize karşı savaş açılmak isteniyorsa ve faiz tamamen kaldırılmak isteniyorsa bu durumda faizin yerine bir şey konulmalıdır. Dolayısıyla faizin yerine hiçbir şey konulmadan faize karşı savaş açılamaz. Faizi ortadan kaldırabilmek için faizin yerine konulacak şey de zekat (bağış) sistemidir. Daha önce aşağıdaki bu yazınızın 84. yorumunda bu konuyu açıklamıştım. İsteyenler okuyabilirler. Yorumuma ek olarak, yatırımların, sermaye eksikliğinden dolayı yetersiz kaldığı durumlarda ortaklık sisteminin özendirilmesi gerektiğini ekleyebilirim.
https://www.mahfiegilmez.com/search?q=faizsiz+para+politikas%C4%B1
Faiz, ücret, kâr ve kira ekonominin dört temel unsurudur. Faizi kaldırmanın tek yolu enflasyonu önlemektir. Kendinizi kandırmayın.
SilEnflasyonu düşürmek tabiki önemli. Çünkü enflasyon düşünce faizler de düşer. Fakat faiz tamamen kalkmaz. Dolayısıyla faizi kaldırmanın tek yolu enflasyonu önlemek değildir. Nitekim siz de faiz sisteminde faizin her zaman enflasyonun bir tık üzerinde olması gerektiğini savunuyorsunuz. Benim vurgulamak istediğim ise faizin düşürülerek faize karşı savaş açılamayacağıdır. Eylül 2021'de amaçlanan fakat eksik yapılan yanlış da buydu. Çünkü enflasyonu ve faizi ne kadar düşürürseniz düşürün faiz sistemi devam ettiği sürece faiz (az ya da çok) mutlaka olacaktır. İkinci olarak vurgulamak istediğim ise faize karşı savaş açılmak isteniyorsa faiz sisteminin tamamen kaldırılması ve yerine de bağış sisteminin getirilmesidir. Dolayısıyla bağış sistemini getirmeden faize karşı savaş açmak mümkün olmayacaktır. Kendimi kandırmıyorum hocam. Çünkü faiz sistemi yerine bağış sistemi getirildiğinde sistem aksamadan, en önemlisi de halka zararlı değil; faydalı olacak şekilde işleyecektir.
SilBöyle bir şey olmaz, hayal kurmayın. Enflasyonun 2 puan üzerindeki faizden kimseye zarar gelmez. Sizin dediğiniz olursa kimse kimseye borç vermez. Faize savaş açmakla uğraşmayın, halkın iyiliğini düşünüyorsanız enflasyona savaş açın. Yüzde 2 enflasyonda yüzde 3 faiz olsa kimsenin umurunda olmaz. Hedef yanlış.
SilGünün birinde enflasyon %2'ye gelse bile bunun 100 sene sonra da sürdürülebilir olması muammadır. Çünkü görev başına liyakatsiz kişiler gelince enflasyon da faiz de artacaktır. Dolayısıyla %3 faiz, %50'lilere geldiğinde şimdiki aynı durumları yaşayıp, aynı bedellerin ödenmesinin önüne de geçilemeyecektir. Oysaki faiz sisteminin tamamen kaldırılıp yerine de bağış sisteminin getirildiği bir senaryoda sistem ters yönde işleyeceği için tüm olumsuzluklar da ortadan kalkar. Bağış sisteminde insanlar, çevresindeki insanlara yine borç verirler çünkü sınırsız bir bağış parası toplanmayacaktır. Ne var ki faiz sistemi kaldırıldığı için bu borcun faizi olmaz. Uzun aylar ya da yıllar içerisinde borç verenin zarar görmemesi için de değerler muhafaza edilir. Mesela 1 gram altına karşılık yine 1 gram altın verilir. Borç vermedeki amaç zaten ticaret değil, yardımlaşma ve dayanışma olmalıdır. Tüm bu söylediklerim ütopya değil hocam. Faiz sistemi yerine bağış sistemini koyunca, gelir eşitsizliğinden istihdama kadar tüm olumsuzluklar tersine döner ve tüm süreç de halkın yararına işlemiş olur.
SilSayın adsız belli ki siyasal islamcılar gibi kötü değil iyi niyetle soruyorsun. Faizi ortadan kaldırmak ne demek biliyor musun? Kapitalizmin çökmesi demek kardeşim.
SilMadem faizi ortadan kaldırıyoruz devlet bana faizsiz sınırsız kredi versin bakalım bana sana ona. Nasıl olsa faiz ödemek yok. Devlet kalmaz kardeşim anlatabiliyor muyum devlet kurumu diye birşey kalmaz.
Ekonomik sistemin kapitalizmse faiz sisteminde olmak zorunda. Kaldıramazsın. Bütün ekonomik parametreler hem doğrudan hem dolaylı yoldan faize bağlıdır.
Faiz sistemin özüdür vardığı son yerdir.
Kutsal kitaplardan yola çıkarak kendinize daha meşru bir yol arıyorsanız bu çaba beyhude bir çabadır. Musevilikte kendi soyundan olduğu kardeşinden aldığı faize haram diğerlerine helal deniyor. Hristiyanlıkta tefeci faizine haram enflasyon oranındakine helal deniyor. Müslümanlıkta bazı din adamlarını çıkarırsak faizin her türlüsüne haram deniyor.
GÖrdüğün gibi bir sürü faiz yorumu var. Hangisi doğru seç beğen al.
Ama akıl süzgecinden geçirdiğin zaman doğrular daha berraklaşıyor.
Sayın Adsız 22:03; Evet, ben siyasal İslamcı değilim. Ben sadece halkı düşünüyorum. Cevap olarak yönlendirmeye çalıştığım yorumumu yayınlıyorum. Saygılar.
SilFaizsiz ekonomi olmaz ya da kimse parasını faiz almadan ödünç vermez düşüncesine katılmıyorum. Faizsiz ekonomi olur fakat faizin yerine bir şey konulması gerekir. Erdoğan’ın yaptığı en büyük hata buydu. Enflasyon yükselirken faizleri indirdi (sözde faize savaş açtı) fakat yerine bir şey koymadı. Oysaki faizin yerine zekat konulursa, tüm sistem küçük bir zümre için olumlu diğerleri için olumsuz değil; herkes için pozitif yönde işlemiş olacaktır. Çünkü bu dünyada sadece yükseliş yok, düşüş de vardır. Kaldı ki bir insan sürekli yükselse bile bu durum onu diğer insanlara karşı duyarsız yapmamalı / modern kölelik desteklenmemelidir.
Zekat sistemi dini bir terim olduğu için aynı sisteme bağış sistemi adı da verilebilir.
Sistem şöyle işler: Önce kayıt dışı ekonomi kaldırılır. Böylece devlet herkesin maddi durumunu bilir. Zekat memurları zekat vermeye gücü yetenlere giderler ve zekat paralarını toplarlar. Bu paralar zekat havuzuna aktarılır. Kimseden zorla para alınmaz herkes zekatını (bağışını) gönüllü yapar ve karşılıksız verir. Zekat havuzunda toplanan paranın bir kısmı herkesin durumuna göre adil ve şeffat bir şekilde ihtiyaç sahiplerine paylaştırılır. Bir kısmı da işleri kötüye giden (iflasa doğru giden) ihtiyaç sahiplerine verilir. Bu kimseler işlerini düzeltince (zekat verecek duruma gelince) tekrar zekat havuzuna katkıda bulunurlar. Sistem bu şekilde döner. Zekat (bağış) paraları paylaştırılırken kimsenin dini, partisi vs. sorulmaz. Önemli olan ihtiyaç sahibi olup olmadığıdır.
Şimdi zekat sitemiyle faiz sistemini karşılaştıralım.
1- Muhtaç olan ve iktisadını bilmeyenler açısından:
Günümüzde faizin olduğu kapitalist sistem vahşidir. İktisadını bilmeyenlere kredi verir eğer ödeyemezse evindeki eşyalara varıncaya kadar alır. Oysaki zekat sisteminde böylesi acımasız bir tablo asla oluşmaz. İnsanlar gayretleri ölçüsünde hareket ederler ve sabrederler. Günün sonunda zor duruma düştüklerinde ise zenginler tarafından desteklenirler. Böylece toplumsal dayanışma ve kardeşlik hukuku gelişir. İnsanlar birbirine güvenir ve huzurlu bir toplum oluşur.
2- Girişimci açısından:
Faizin olduğu kapitalist sistemde aynı vahşi durum girişimci açısından da geçerlidir. Aldığı krediyi ödeyemezse küçülmeye gider, işçi çıkartır hatta tüm mal varlığını bile kaybedebilir. Oysaki zekat sisteminde girişimci gayretiyle çalışır ve sabreder (bu şekilde büyümeye çalışır) İşleri bozulduğunda ve zekat veremeyecek duruma geldiğinde ise zekat havuzundan destek alır ve işçi çıkartmaz. Böylece günümüzde hem girişimcilerin hem de çalışanların büyük çoğunluğunda olan iflas etme ve işsiz kalma korkusu da yenilmiş olacaktır. Bu güven ortamında girişimci durumunu düzelttiğinde tekrar zekat havuzuna katkı sağlar.
3- Tasarruf sahipleri açısından:
Faiz sisteminde tasarruf sahipleri parasını mevduata yatırıp faiz alabilirler. Lakin gerçek anlamda kazanmazlar çünkü enflasyon vardır. Bu yüzden asıl amaç paranın değerini korumaktır. Kaldı ki tasarruf sahiplerine verilen faiz, ihtiyaç sahiplerinden alınan faizin bir kısmıdır. Dolayısıyla para transferi fakirden zengine doğru yapılır. Oysaki zekat sisteminde faiz olmayacağı için tasarruf sahipleri faiz almaz, zekat verirler. Para transferi ihtiyacı olmayandan, ihtiyacı olana doğru yapılmış olur. Böylece toplumdaki gelir adaletsizliği de daha fazla artmamış; daha fazla küçülmüş olacaktır.
Tasarruf sahipleri zekat verdikten sonra kalan paradan da herhangi bir faiz getirisi elde edemeyecekleri için bu da onları daha fazla yatırıma yönlendirecektir. Böylece yastık altındaki paralar da ekonomiye kazandırılmış, üretim ve istihdam daha fazla artmış olur. Bu da kısa vadede işsizlik sorununun tamamen ortadan kalkmasını sağlar.
Dolayısıyla zekat sistemiyle (düşenin dostunun olduğu) güvenli, daha adil ve daha huzurlu bir toplum oluşur. TÜSİAD’ın bu noktadaki duruşu da önemlidir. Çünkü sistemin ana kolonlarını duyarlı iş adamları oluşturacaktır.
Modern kapitalist sistemde yatırımların sağlayıcısı bankalardır. Kapitalist ekonomiler, talepleri karşılayarak ve finansal kaynakları ancak verimli kullanarak güçlenirler.
SilFaizsiz ekonominin sağlam ve işlevsel bir alternatif önerilmeden yapılması yıkıcı ve maliyetli olacaktır. Kaldı ki devletler diğer memleketler den borç almak zorunda ve bu faiz karşılıklığı. Türkiye küresel kapitalist ekonomik sistemin ayrılmaz bir parçası olduğu için faizsiz ekonomi imkansız olmasa bile ona yakın zor olur yada daha kötü olur. Devlet büyük bir borç içinde. Açıklarımızı nasıl finanse edeceğiz? Faizsiz bir sistemde enflasyon ve bankacılık yapıları nasıl işleyecek?
Tüm bankalar katılım bankasına dönüşür. Türkiye'nin dış borçlarının ödenmesi de birikimlerin yatırıma dönüşmesi ve üretimin artırılmasıyla mümkün olur.
SilHocam güzel güzel yazmışsın da Komünizm benzeri bir sistem bu söylediğin şey. Ütopik.
Silİkincisi kardeşim Erdoğan kendisine göre hata yapmadı bilerek isteyerek yaptı seçimi kazanmak için. Bunu nasıl göremiyorsunuz anlamıyorum. Yaptığı şeyde de başarılı olduğunu düşünüyor.
Komünizmle alakası yok. Çünkü işveren-işçi yine olacak, özel mülkiyet de yine olacak. Lakin insanlar modern köle olmayacak, birbirlerine el uzatacaklar. Devlet de tüm bilgilere haiz olduğu için bu organizasyonu din, parti ayrımı gözetmeksizin adaletle yerine getiren kurum olacak.
SilEğer Erdoğan seçimi kazanmak için ülkeyi ateşe attıysa, bu, daha da kötüdür. Çünkü bu durumda seçimi kazandıktan sonra kendisine de bir enkaz bırakmış oluyor. Halkın durumundan bahsetmiyorum bile. Tüm olan zaten halka oldu, oluyor.
Komünizm benzeri dedim kardeşim aynısı demedim ki. Dünyadaki ekonomik sistem komple değişir dediğin olur o zaman değişir değişmez bişey diyemem.
SilSiz Erdoğanı hala anlayamamissiniz kardeşim. Erdoğan abd projesi gelişi ecevit hukumetinin gidişi operasyonlari. Erdoğan niye rahat çünkü abd bana güveniyor işlerini yapıyorum diyor. Başka kimse size benden fazla yarar sağlamaz diyor. Ama bunu öyle iyi yapıyor ki içerideki adam bağımsız bu kafa tutuyor diyor :) halbuki alakası yok. İmamoğlunu içeri aldıkları hafta dişisleri bakanı apar topar abdye niye gitti?
Abd onay verdi ama kayyum atamayacaksın dedi. Hüküm kararını abd onayı olmadan veremezler. Abd napicak kardeşim ırana giriyorum destek ver diyecek :)
Faiz paranın kirasıdır,kaldırmak kirayı kaldırmak olur.
SilKira, malın kullanım hakkının devredilmesidir; para ise kullanımda tükenen bir vasıtadır, üretken bir nesne değildir. Onu kiraya vermek, karşı tarafın ihtiyacını sömürmek anlamına gelir.
SilHocam parası olmayan adam bu fiyatlarla kafede yer mi, ev araba alır mı? ev ve araç satışları da rekor kırıyor, hatta bir araç markasının talepten sitesi kitleniyor, şimdi bayram tatilinde lütfen takip edin tatil yerlerindeki kalabalığı. böyle kriz mi olur derken insanlar bunları görüyor.
YanıtlaSilO dediğiniz toplumum kabaca dörtte biri. Onların keyfi yerinde. Nüfusun % 20'si Gelirin yarısını paylaşıyor kalan % 80 de diğer yarısını. O her yerde gördükleriniz işte o dörtte bir. Bu, kriz olmadığını değil tam tersine kriz olduğunu ve gelirin ne denli adaletsiz paylaşıldığını gösterir. Akşam yemeği için Avrupa'ya gidenlerin hemen arkasında çöpten yemek toplayanlar var.
SilYorumunuz doğru değil. Ben bir köyde yaşıyorum. Sadece 1 tane sıfır araba alındı 10 yılda. Köyün arazisinin 1/4'ü yabancılara (%20'lik kesime) satıldı. Evler kendilerinin, temiz ama eski püskü. Yeni ev yapabilen ancak prefabrike yapıyor. Tatil vs zaten yok.
SilAdsız 17:51, bak tam senlik haber :
Silhttps://www.ekonomim.com/yasam/asgari-ucretli-michelin-yildizli-restoranda-yemek-yiyebilir-mi-haberi-821659
Hocam peki olası kabine değişikliğinde nihat zeybekçi konuşuluyor hazineye ,ticaret bakanlığı ve birkaç bakanlıkta berat albayrağa bağlı cb yardımcısı bu olursa yani bugünde erdoğan nas tarzı konuştu kimse emin dğeil ne olacağına ama sizce ödemeleri dengesi krizi geri gelir mi çünkü yenişafaktan anladığım yandaş zengin faizli kredi den bıkmış yani yeni dolar patlaması olur mu erken gelecekte
YanıtlaSilTürkiye'nin ekonomik sorunları bakan değiştirmekle çözülmez, zihniyet değişikliği lazım.
SilO doğru ama işte mehmet şimşek yine carry trade ve para piyasası fonları ile ilişkiler olan bşri ama diğerleri nascı sayılır onlara genel bir tepki olur mu faizde inecek deniyor çünkü üstüne birde kgf den büyük pay verirler belli şirketlere olur biter ama enflasyon artabilir gibi görüyorum ne dersiniz hocam
Silİş gücüne sahip her üç insandan birinin işsiz olması demek ne derece büyük bir krizde olduğumuzu ortaya koyuyor. Almanya'da çalışan nüfus Mart 2025 itibariyle 45 milyon 849 bin iken, işsiz nüfus ise 1.66 milyondur. Yani Almanya'da işgücüne sahip her 29 kişiden sadece 1'i işsizdir. Dolayısıyla işgücü oranına göre Türkiye'deki işsizlik, Almanya'ya göre 10 kat fazla olmaktadır.
YanıtlaSilAşağı yukarı durum böyle.
SilTahmininizi değerli bulmakla birlikte henüz seçim döneminde olmadığımız için önceliğin enflasyonu düşürmeye verileceğini düşünüyorum. Seçim dönemine girdiğimizde ise öncelikler büyümenin artması ve işsizliğin azalması yönünde değişebilir.
YanıtlaSilSeçim ne zaman olur bilemem, burası değişik bir yer çünkü ama eğer normal zamanında olacaksa ekonomi bu haliyle o seçime kadar gidemeyebilir.
SilTüketici Hakları Derneği: Türkiye'de 16 milyon aç, 50 milyon da yoksul insan yaşıyor.
YanıtlaSilhttps://artigercek.com/ekonomi/tuketici-haklari-dernegi-turkiyede-16-milyon-ac-50-milyon-da-yoksul-insan-yasiyor-170075h
Türkiye’de yoksulluk derinleşiyor! Her 100 kişiden 86’sı geçim sıkıntısı çekiyor!
https://www.ekoturk.com/son-dakika/turkiyede-yoksulluk-derinlesiyor-her-100-kisiden-86si-gecim-sikintisi-cekiyor/#:~:text=T%C3%BCrkiye'de%20yoksulluk%20oranlar%C4%B1%20her,3%2C6%20milyona%20ula%C5%9Fm%C4%B1%C5%9F%20durumda.
:(
SilHocam , "coğrafya kaderimiz olmuş ! " Annem babam 1.Dünya ve Kurtuluş Savaşı döneminde çocukluklarını , 2.Dünya Savaşı döneminde gençliklerini yaşamış . Darbeler dönemini bizler de yaşadık . 110 yılı aşkın dönemde bizim torunlarımız da bu günleri gördü . Hep krizlerle yaşadık. Kimse "coğrafya kader değildir " demesin . Torunlarımızın çocuklarına içinde kriz olmayan Dünya kalsın derim .
YanıtlaSilHep onu diyoruz ama hep tersini yapıyoruz.
SilHocam uzun vade tl borçlanabildiğimiz kadar borçlanalım o halde
YanıtlaSilSiz bilirsiniz.
SilHocam bugün Ankara'da ortalamanın biraz üstündeki mahallelerde 500 bin dolara sıfır apartman daireleri satılıyor. Emlak lobisi tüm kanallarda faiz indirim olunca fiyatların daha da artacağını ifade ediyor. Ülkemizin siyasi, ekonomik tüm risklerini batılı gelişmiş ülkelerle kıyasladığınızda bu saçma fiyatlar normal mi? Neden bu kadar fahiş? Daha ne kadar yükselebilir, 1 milyon dolara mı olacak apartman daireleri?
YanıtlaSilBütün Türkiye'yi yerinden yurdundan edip İstanbul, Anakara ve İzmir'e yığarsak, bu kadar yabancıyı vatandaş yaparsak olacağı budur.
Sil"500 bin dolara sıfır apartman daireleri satılıyor. Emlak lobisi tüm kanallarda faiz indirim olunca fiyatların daha da artacağını ifade ediyor"
SilDolar bazinda mi artacakmis? Devaluasyon olunca nasil olacak o is ?
Sn hocam saygılar. Bence Türkiye'nin problemi siyasal! İnanın bu düzelsin ekonomi kendiliğinden rayına girer.
YanıtlaSilİnanıyorum.
SilBuna çok şahit oldum; spor yapmadan, efor serf etmeden, terlemeden ve yorulmadan, basit beslenme programlarıyla kilo vermeye çalışanlar, belli bir süre içinde kilo verir fakat uygulamaya çalıştığı program süresi biter veyahut program ,Onun için sürdürülemez hale gelir ve programı terkeder. Bu sefer bir miktar kilo veren, eskisinden daha hızlı ve daha fazla kilo alır, formu daha kötü bozulur, vücut derisi elastikiyetini kaybeder. Bizim enflasyonla mücadelemiz da buna benzer.
YanıtlaSilBizde sorunun temel kaynağı ekonomi dışı alanlarda. Mesela hukukta, demokraside, eğitimde.
SilPeki hocam 2001 krizi gibi herkesin kabul edeceği bir kriz yaşar mıyız yoksa hep böyle mi gider?
YanıtlaSilBu hep böyle gitmez.
SilSelamlar hocam, bilmediğimden ve merakımdan soruyorum gerçejten faizsiz bie ekonomş programı imkansız nı değilse başarılı bir şekilde uygulayan ülke var mı?
YanıtlaSilAdını başka bir şey olarak koyarsanız faizsiz bir ekonomi mümkün. Ama o işlevi kaldırmazsınız. O zaman kirasız, ücretsiz bir ekonomi de mümkün olur zira. Parası olan neden faizsiz olarak kullandırsın? Eğer ailesinden birisine ya da yakın bir arkadaşına ödünç vermiyorsa niye faizsiz borç versin? Deli olması lazım.
SilHocam bence bizim millet enflasyondan çok çekinmiyor, hatta dolar falan artsa da iş olsa hareket gelse diye düşünüyor. Çünkü şu an doları tutup enflasyonu düşürme uğruna piyasa iyice kitlendi, ticaret durmaya başladı. Esnaf ve iş adamları döviz artsa da piyasa canlansa istiyor. Çünkü o zaman enflasyon yükselecek, millet fiyatlara zam gelecek diye tüketime saldıracak, piyasa canlanacak. Sıradan vatandaşta zaten TL'de duran yok, parası ya altında ya dövizde. Onun da artmasına sevinecek, zannedecek ki param artıyor. Hem toplum hem de her siyasal iktidar ülkemizde her zaman büyümeyi yüksek enflasyona tercih etmiştir. Çünkü işsiz kalan adam oy vermez çünkü aç kalır. Ama işi olan adam enflasyon yüksek de olsa bir şekilde zamlarla yardımlarla vs gözü boyanıp oy verebilir. İşsizlik dalgasının olmasına iktidarın izin vereceğini sanmam.
YanıtlaSilToplumun dörtte biri açlık, yarısı da yoksulluk sınırında. Yani yaşamını zar zor sürdürüyor. Biz toplumun iyi durumda olan yüzde 20'lik kısmına bakarak enflasyondan şikayet etmediklerini söylüyoruz.
SilHocam kayıt dışı ekonomide bu rakamlara ne kadar güvenebiliriz.Benim gördüğüm sabit gelirli kesim dışındaki kesimin geliri iyicene artı
SilÇok doğru. Maalesef güvenemiyoruz zaten.
SilEvet, Türkiye'de Gini katsayısındaki bozulma (yani gelir adaletsizliğinin artması) yaşanan krizin halk üzerindeki etkisini önemli ölçüde değiştirir ve derinleştirir.
YanıtlaSilİşte bu değişimin temel nedenleri ve etkileri:
1. Krizin Etkisini Şiddetlendirme
Bir ekonomik kriz döneminde, zaten gelir eşitsizliği yüksek olan bir toplumda, krizin olumsuz etkileri daha da keskinleşir.
* Düşük Gelir Grupları Daha Çok Etkilenir: Yüksek enflasyon, işsizlik, alım gücündeki düşüş gibi kriz belirtileri, gelir dağılımında zaten dezavantajlı olan kesimleri çok daha sert vurur. Sabit gelirliler, ücretli çalışanlar ve yoksul kesimler, temel ihtiyaçlarını karşılamakta daha fazla zorluk çekerken, varlıklı kesimler krizden daha az etkilenir veya hatta kriz ortamında bazı fırsatlardan yararlanabilir.
* Sosyal Destek Mekanizmalarının Yetersizliği: Gelir adaletsizliği arttıkça, krizin etkilerini hafifletecek sosyal güvenlik ağları ve yardım mekanizmaları yetersiz kalabilir. Devletin kaynakları sınırlı olduğunda, bu kaynakların adil dağıtımı daha da kritik hale gelir.
2. Sosyal Gerilimlerin Artması
Gelir adaletsizliğindeki artış, toplumda ciddi sosyal gerilimlere ve huzursuzluğa yol açabilir.
* Haksızlık Algısı: Halk arasında gelir ve servet dağılımındaki uçurumun büyümesi, bir haksızlık ve adaletsizlik algısı yaratır. Bu durum, toplumsal kutuplaşmayı artırabilir.
* Eğitim ve Sağlık Fırsat Eşitsizliği: Gelir eşitsizliği, eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlere erişimde de eşitsizlikleri derinleştirir. Kriz döneminde bu eşitsizlikler daha belirgin hale gelir ve yoksul kesimin gelecek umutlarını olumsuz etkiler.
* Suç Oranlarında Artış: Literatürde gelir eşitsizliği ile suç oranları arasında pozitif bir ilişki olduğu yönünde bulgular mevcuttur. Krizin etkisiyle artan yoksulluk ve çaresizlik, bazı durumlarda suça yönelimi artırabilir.
3. Ekonomik Toparlanmanın Zorlaşması
Gelir adaletsizliğinin artması, ekonomik toparlanmayı da olumsuz etkiler.
* İç Talebin Zayıflaması: Gelirin büyük bir kısmının küçük bir kesimde yoğunlaşması, geniş halk kitlelerinin tüketim gücünü düşürür. Bu da iç talebi zayıflatarak ekonomik büyüme potansiyelini sınırlar.
* Yatırım ve Üretkenlik Azalması: Düşük gelirli kesimlerin tasarruf yapma ve yatırım yapma imkanları kısıtlanır. Bu durum, genel sermaye birikimini ve üretkenliği olumsuz etkileyebilir.
Türkiye Özelinde Durum
Türkiye'de Gini katsayısı son yıllarda bazı dalgalanmalar gösterse de, genel olarak gelir eşitsizliğinin önemli bir sorun olduğu kabul edilmektedir. Özellikle son ekonomik kriz dönemlerinde (örneğin COVID-19 pandemisi ve sonrası yüksek enflasyon dönemlerinde), en zengin ve en yoksul kesim arasındaki makasın açıldığına dair veriler bulunmaktadır.
TÜİK'in 2023 yılı verilerine göre, Gini katsayısı 2022'ye göre artarak 0,433 olmuştur. En yüksek eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine sahip %20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay %49,8'e çıkarken, en düşük gelire sahip %20'lik grubun aldığı pay %5,9'a düşmüştür. Bu, en zengin %20'nin gelirden neredeyse yarısını aldığı, en yoksul %20'nin ise çok küçük bir pay alabildiği anlamına gelir.
Bu durum, ekonomik krizin etkilerinin toplumun farklı kesimleri üzerinde asimetrik bir şekilde hissedilmesine yol açar. Yüksek enflasyonun alım gücünü eritmesiyle birlikte, gelir eşitsizliğinin artması, özellikle dar ve sabit gelirliler için yaşam koşullarını daha da zorlaştırmaktadır.
Sonuç olarak, Gini katsayısındaki bozulma, ekonomik krizlerin yıkıcı etkilerini halkın büyük bir kesimi için daha da şiddetlendiren, toplumsal huzursuzluğu artıran ve uzun vadeli ekonomik toparlanmayı zorlaştıran bir faktördür. Gelir adaletsizliğinin azaltılmasına yönelik politikalar, sadece sosyal adalet için değil, aynı zamanda ekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyüme için de kritik öneme sahiptir.
Chat GPT yorumu mu bu?
Siladsız 21.01 in yorumunu Chatgpt ye sordum hocam, verdiği cevap:
SilEvet, bu metni ben yazmış olabilirim ya da benzer şekilde yazabilirim. Üslubu, yapısı ve içerik dili oldukça benim üretim tarzıma uygun. Özellikle şu yönlerden tanıdık geliyor:
Analitik yapı: Başlıklandırılmış şekilde neden-sonuç ilişkileriyle ilerleyen açıklamalar.
Sistematik anlatım: Ekonomik kriz → gelir dağılımı → sosyal etkiler → toparlanma süreci gibi bir mantıksal sıralama.
Veri kullanımı: TÜİK verileri ve Gini katsayısı gibi resmi istatistiklerin yorumlanması.
Tarafsız ama uyarıcı bir ton: Objektif anlatım ama sosyal adalet vurgusu.
Bende 150 kere söyledim hocam faizle mücadele edeyim derken faizi düşürürsen tüketici için faiz cazip hale gelir ve faize başvuru artar ki hele bizim ülkede enflasyonun altındaki faiz ile mal sahibi olmak alışkanlık olmuş iken. Tam tersi faizi enflasyonun üstünde tutarsan yatırımcı için faiz cazip hale gelir ve yine faizle mücadele etmiş olmazsın. 151. KERE DİYORUM FAİZ=ENFLASYON OLMALI BAŞA BAŞ GİTMELİ veee Dolar euro enflasyonu da bunlarla paralel olmalı.
YanıtlaSilHer şeyden önce gerçek enflasyon oranı açıklanmalı.
SilSayın Eğilmez, GSYH (Gayrisafi Yurtiçi Hasıla) mız artıyor dendiğinde halkımızın büyük çoğunluğu, zenginleştiğimizi, daha çok refaha eriştiğimizi, işsizliğimizin azaldığını, ekonomimizin düzelmeye başladığını düşünüyor. Bu düşünceyi, bu algıyı gerçek nedir, GSYH nın hangi bölümünün arttığını, bu artışların halkımızın refahına nasıl yansıdığını basitçe belirtmek uygun olacaktır diye düşünüyorum. Saygılarımla.
YanıtlaSilGSYH % 2 artıyor nüfus % 1,5 artıyorsa GSYH artışı sıfıra yakın demektir.
SilSayın hocam, büyüme verisi açıklannıyor ama nüfus artışı hiç telaffuz edilmiyor..Nüfus artışı %4 iken ;%2 büyüme anlamlımıdır.
YanıtlaSilNüfus artışı % 1,5 olarak açıklandı
SilBir ekonomi aynı anda hem bütçe açığı hem de cari açık veriyorsa krizde demektir. Parası rezerv para olan ülkeler hariç diyebilir miyiz? Enflasyon, işsizlik, büyüme sanki bu iki parametreye bağlı gibi.
YanıtlaSilDoğru.
SilBazı adsızlar koskoca hocaya akıl veriyorlar bu ne "özgüven" be kardeşim!
YanıtlaSilBilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak böyle bir şey. :-)
SilAkıl akıldan üstündür ben akıl almaktan hiç gocunmam. Yeter ki tutarlı fikirler olsun. Yoksa faizi kaldırsak ne olur gibi sorular anlamlı değil tabii. Hoş onlara da yanıt vermeye çalışıyoruz.
SilHocam sizle faiz konusunda farklı düşünüyoruz fakat bu, sonsuza kadar farklı düşüneceğimiz anlamına gelmez. Siz %2 enflasyon ve %3 faiz hedefini savunuyorsunuz. %3 faizin kime ne zararı olabilir fikrindesiniz. Elbetteki %50 faizin halka vereceği zararla, %3 faiz bir olmaz haklısınız. Lakin %2 enflasyon ne derece sürdürülebilirdir? Özellikle de Türkiye gibi iktidar savaşlarının hiç bitmediği ve iktidar için bir çok şeyin feda edilebileceği bir ülkede. Benim bildiğim sadece Atatürk zamanında bu hedeflere ulaşabildik. Ben biraz daha geniş ve sistemsel düşünüyorum. Çünkü kötü yönetimle faizler yükseldiğinde bunun zararını yine halk görecektir.
SilKuran'da faizin yasaklanıp, zekatın emredilmesiyle sosyal yapının yardımlaşma ve dayanışma üzerine kurulması hedefleniyor. İnsan ister bir dine inansın, isterse inanmasın lakin bu, son derece insanlığın yararına halkçı bir bakış açısıdır. Yanlış anlamayın ben sizin inancınızı sorgulamıyorum. Bence farklı düşünmemizin nedeni ben nasıl %3 faizin sürdürülebilir olamayacağını düşünüyorsam, siz de bence bağış sistemini ütopik buluyor ve bu sistemin sürdürülebilir olamayacağını düşünüyor olabilirsiniz. Bence sürdürülebilir. Çünkü ülkede evet, kötü, bencil insanlar var fakat inansın ya da inanmasın son derece vicdanlı olan iyi insanlar da var. Zor zamanlarımızda mesela depremde birbirimize nasıl sarılıyorsak, toplumun hayrını destekleyen bir sistem kurulduğu taktirde de, yoksulları gözetmede sürdürülebilir bir başarı sağlayabiliriz. Saygılar.
Kuranda sözü edilen faiz değil ribadır. Yani mal üzerinden alınan farktır. Birisine 100 kg buğday ödünç vermişsen 110 kg olarak geri alman haramdır. Çünkü buğday aynı buğdaydır. O dönemde ekonomi parasallaşmadığı için böyle bir kural normaldir. Oysa şimdi 10 bin lira ödünç verip bir yıl sonra geri aldığında enflasyon nedeniyle o para artık 10 bin liralık mal satın alamaz. Mesela enflasyon yüzde 30 ise o tarihteki on bin lira yıl sonunda 7 bin liralık mal alabilecek kadar değer kaybetmiştir. Faiz o kaybı dengelemek için vardır. O nedenle faizin kaldırılması toplumun hayrına değil zararına olur.
SilHocam enflasyon farkı ile faiz aynı şey değildir. Kuran’da yasaklanan şey yalnızca mal üzerinden alınan fazlalık değil, adaletsiz ve sömürüye dayalı bir kazanç türü olan ribadır. Kuran’ın amacı sömürüye ve dengesizliğe karşı bir ekonomik ahlak oluşturmaktır. Nitekim bugün birikim sahiplerinin aldığı faiz, ihtiyaç kredisi alanların ödediği faizin bir kısmıdır. Dolayısıyla toplumdaki para akışı fakirden zengine doğru olmakta ve bu da gelir adaletsizliğini körüklemektedir. Oysaki Kuran, zekatı yükümlü kılmakta ve para akışının da tam tersine olmasını istemektedir. Girişimci açısından baktığımızda ise girişimci, aldığı kredinin faizini ödeyebilmek için bu faiz yükünü ürettiği mala yansıtmak durumundadır. Dolayısıyla faiz aslında girişimci tarafından değil, malı satın alan herkes yani toplum tarafından ödenmiş olur. Böylece hem toplum faiz yükü altında ezilmiş hem de üretilen mal daha pahalıya satıldığı için hayat pahalılığı da körüklenmiş olmaktadır. Faizi tamamen serbest bırakmak, “nasılsa enflasyon var” diyerek her türlü faiz oranını meşrulaştırmak, modern riba sistemine kapı açar. Paranın alım gücünü korumak amacıyla yapılan düzeltmeleri riba kapsamında değil, “değer koruma” çerçevesinde değerlendirmek gerekir.
SilToplumun hayrını faiz ile ilişkilendirmek Kuran’ın temel ekonomi anlayışıyla çelişir. Kuran’ın ekonomik vizyonu yardımlaşma, zekat ve sadaka esasına dayanır. “Faiz kaldırılırsa ekonomi çöker” anlayışı, modern sistemin bağımlılıklarını yansıtabilir, ama Kuran, faizsiz bir adalet sistemi önerir.
Sayın Eğilmez,
SilSiz, "Kuran"a bile, bilimsel yaklaşıyorsunuz.
Yanlış anlaşılmasın, "Kuran'da yazılanları" bile, siz bilimsel yöntem çerçevesinde analiz ediyorsunuz.
Bu yönteminiz bana ilginç geldi açıkçası.
Yaşamı en doğru anlatan bilimdir o nedenle gerçek yol gösterici bilimdir.
Silİnsanların inançlarıyla ilgili bir sorunum yok, isteyen istediğine inanabilir yeter ki başkalarının düşüncesine saygı gösterilsin.
SilHocam varlık Fiyatlarında Gayri Menkul'ün yeniden hareketleneceğini söylediniz. Kamu garanti fonuyla kredi alanlar gene iktidarın torpilli kesimi olacak. Bunlar da parayı nereye yönlendirecek sizce ? veya şöyle sorayım diğer varlık fiyatları ne olacak? Geçen sefer Kamu garanti fonuyla düşük faiz hikayesi sonrası dolar yerinde saymış borsa yükselmiş ve faizler düşmüştü, ancak bu sefer durum farklı gibi
YanıtlaSilHenüz ortada bir karar yok, bakalım nasıl bir düzenleme gelecek.
SilDiger varlik fiyatlarinin doviz bazinda dusecegini mi dusunuyorsunuz? Arsa, tarla, spesifik yazsaydiniz
SilUmutsuzluğa kapılıp lüzumsuz harcama yapmamak gerekir. Tasarruf çok önemli. Yine piyasalar açılacak, alım gücü artacak, faiz oranları 0,...lara birin altına düşecek... Bu günlerde işe yaramaz gibi görünen ufak birikimler ve borçsuz (yani faiz yükü, sarmalı olmayan) bir hayat 2-3 sene içerisinde çok büyük fayda sağlayacak.
YanıtlaSilHocam, büyümeyi sağlamak için krediler açılacak, vergi ve faizler düşürülecek diyorsunuz. Bu şekilde büyüme sağlanırsa tekrardan enflasyon artar tespitiniz var.. enflasyon artarsa doğru orantılı olarak ta tekrardan faizler yükselmez mi? Bu nasıl karışık bir iş..
YanıtlaSilMahfi Bey, Dolar bu seviyede kaldıkça işçilik 1500-2000 $ arasında oldukça yüksek bir seviyedeyken kredi alınsa bile maliyetlere bir çare olmayacak ve yine ucuz kredi; ilerde satılmak üzere makina, ev , araba yatırımına dönüşme ihtimali yüksek görünüyor. İkinci senaryo da ise ucuz kredi alsa bile piyasada iş olmadigindan kar edemeyecek ve maliyetler yüzünden ileri de yine bu krediyi, Yüksek başka bir kredi ile çevirmek zorunda kalacak . Bunu tercih eder mi acaba ... Gerçekten ani duruş olmasından endişe ediyoruz....
YanıtlaSilHocam risk priminden bahsedilirken takip edilen değer
YanıtlaSil"Türkiye CDS 5 Yıllık USD (TRGV5YUSAC=R)" bu mu?
Evet
Sil"..... ekonominin inşaat, hizmetler, tüketim harcamaları ve ithalat aracılığıyla ayakta durduğunu ve büyümenin giderek sağlıksız bir yapıya dayandığını gösteriyor." Bu cümlede yanlış anlaşılabilecek ifadeler var: İthalat milli geliri büyütmez, aksine küçültür. İnşaat, hizmetler, tüketim harcamaları ve ithalatı aynı kefede değerlendirmek de doğru olmaz. İlk ikisi üretim yöntemiyle, diğer ikisi ise harcamalar yöntemiyle GSYH hesaplamasında kullanılır.
YanıtlaSilBu dediğiniz tüketim malları ithalatı için doğrudur. Buna karşılık Türkiye'nin ithalatı ağırlıklı olarak üretimde kullanılan hammadde, yarı mamul maddeler ve sermaye malları ithalatına dayanıyor. Yani Türkiye üretim ve ihracat yapmak için ithalat yapıyor ve dolayısıyla ithalat GSYH'yi böyle dolaylı yoldan büyütmüş oluyor.
SilAraba, ev satışları rekor kırıyor. Kafeler doluyor taşıyor.
YanıtlaSilÇünkü;
Türkiye'de 5 milyon insan Amerikalılardan, Hollandalılardan bile daha refah ve bolluk içinde yaşıyor.
Örnek vermek gerekirse; Bu 5 milyon zenginin bir kısmı... mesela 500 bin kişi kadarı sadece can sıkıntısından yeni bir şey almaya kalksa.
Mesela canının sıkıntısı geçsin diye arabasını değiştirme, evini değiştirme..gibi..
500 bin lüks araba , 500 bin lüks ev satışı oluyor.
Zaten elimizde satılık olarak bu kadar araba, ev miktarı vardı.
Bu durumda ne oldu?
Lüks araba, lüks ev satışı rekoru kırılmış oldu.
Konu anlaşılmıştır. Nokta !
Ben sizin kadar anlaşılır güzel Türkçe ile yazı yazan ekonomi yazarı görmedim, sadece okuryazarlığı olana bile hitap edecek kadar iyi bir yazarsınız ...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilSayın hocam son derece haklısınız, enflasyon sorunu bir kez ortadan kalktıktan sonra çok ama çok dikkatli olmak gerekli. Sonuçları ağır. Ancak bu sonuçlar enflasyonu ateşleyen kesim için ortaya çıkmıyor ki, aksine onlar için fırsat, halk için zulüm oluyor. Bugün geldiğimiz noktada enflasyonu tırmandıran kesim için herhangi bir hukuki yaptırım, denetim de söz konusu olmadığı için, büyük bir keyfilik varken enflasyonu tırmandırmamak için bir gerekçeleri kalmıyor.
YanıtlaSil👍
SilEnflasyon yükselişinden önce borçlanan için enflasyonun yükselişi nimet gibidir. Düşünsenize 5 yıl önce 10 yıllığına aylık sabit 2500tl kredi ödemeniz, bugünün fiyatlarıyla çerez parası gibi kalıyor. O zaman 1 asgari ücret düzeyindeki ödeme bugün 1/8 asgari ücrete denk gelir.
Sil"dörtte bi,re yakınının iş aradığını" yazım hatası var.
YanıtlaSil🙏
SilMahfi hocam, faizsiz ekonomi hayaline karşın devletin anapara borcuna göre faiz ödeme karnesi nasıl?
YanıtlaSilHayallerle gerçekleri karşılaştırmak doğru değil.
Silpeki, sadece hayallerle hayalleri, gerçeklerle gerçekleri mi karşılaştıracağız?
SilHayallerin gerçeklenebilirliğini nasıl test edeceğiz peki?
Hayaliniz ayda 30 bin dolar gelir elde etmek olabilir ama gerçekte elinize 30 bin lira geçiyor olabilir. Bu ikisini karşılaştırmanız anlamlı değil. Ama şu anlamlı olabilir 30 bin dolar gelir elde etme hayalinizi gerçekleştirmek için bir şeyler yapar, çabalarsınız.
Sil