Tutmayan Enflasyon Hedefleri

Merkez Bankası (TCMB), uzunca bir süredir enflasyon hedeflemesi yöntemine uygun para politikası izleyerek enflasyonu o hedefe indirmeye çalışıyor. Hükümetle birlikte TCMB’nin belirlediği enflasyon hedefi yıllardır hep aynı: Yüzde 5. Ne var ki üç yıl dışında (2009, 2010 ve 2012) hedefe yaklaşamamış bulunuyor. Bir de Orta Vadeli Programlarla belirlenen yıllık enflasyon tahminleri söz konusu. O tahminler, enflasyon hedeflerine göre daha gerçekçi ama onlar da gerçekleşen enflasyon çok uzak tahminler. Aşağıdaki tablo enflasyon hedeflerini, OVP enflasyon tahminlerini, gerçekleşen enflasyonu, gerçekleşen enflasyondan yüzde sapmaları ve TCMB politika faizlerini yıllar itibarıyla gösteriyor.

Tablo, enflasyon hedefinden, OVP’lerdeki tahminlerden sapmaların yüksekliğini ve TCMB politika faizinin hedefe veya OVP tahminlerini yakalamak konusunda ne kadar yetersiz kaldığını net bir biçimde ortaya koymakla birlikte, durumu daha iyi gösterebilmek için bu verileri bir grafiğe taşıyalım:

Grafik hedef ve tahminlere göre sapmaları çok daha açık biçimde sergiliyor. Eliptik çerçeve (gri oklarla gösterilen) sapmaların anormalleştiği dönemi (2021 Eylül – 2023 Haziran) ortaya koyuyor. Bu dönem yükselen enflasyonu düşürebilmek için TCMB’nin faizleri düşürmeye başladığı dönemdir. Bu büyük yanlışı, olmayacağını bilsem de, her seferinde kulağımıza küpe olsun diye vurguluyorum.

Bu aşamada sormamız gereken soru şudur: Hedef ve tahminler mi yanlış yoksa TCMB’nin uyguladığı para politikası mı yanlış? Yoksa her ikisi de mi yanlış? Eğer hedef ve tahminler doğruysa o zaman TCMB bu hedef ve tahminlere uygun para politikası izlemiyor demektir. Eğer hedef ve tahminler yanlışsa yanlışta yıllardır niçin ısrar ediliyor? Maliye politikası, para politikasına yeterince destek olmuyor mu?

2023 yılında bütçe açığının GSYH’nin yüzde 5,1’ine, 2024 yılında da yüzde 4,7’sine ulaştığını bütçe açığının boyutuna baktığımızda maliye politikasının para politikasına söz konusu yıllarda destek olmadığını söyleyebiliriz. Bütçedeki bu sapmalarda yaşanan depremin önemli etkisi var. Bunun 2023 hedefi ve tahminlerini olumsuz etkilemesi kabul edilebilir ama aynı şey 2024 için söylenemez. 2024’de bütçe açığının büyüyeceği öngörüldüğüne göre enflasyon hedefi ve tahmini çok daha gerçekçi yapılabilirdi. Buna karşılık 2025 yılında bütçe açığının GSYH’nin yüzde 3’ünün altında kalacağı tahmin edildiğine göre bu yıl maliye politikasının para politikasına destek olmadığını söylemek mümkün değildir.

TCMB’nin, kurdaki artışın enflasyona ve petrol fiyatının tahminlere göre düşük kalmasına karşın hedefleri ve tahminleri tutturamamasının ardında yatanları şöyle sıralayabiliriz: (1) İnsanlar açıklanan enflasyon oranlarına inanmıyorlar ve dolayısıyla belirlenen faiz oranlarının kendilerine reel kazanç getireceğini düşünmüyorlar. (2) Açıklanan enflasyon oranlarına olan inançsızlık geleceğe ilişkin enflasyon beklentilerinin kırılmasını engelliyor. (3) TCMB, para arzını yeterince sıkı kontrol edemiyor. (4) Kamu kesimindeki israf insanların enflasyonun düşeceğine inanmamasına yol açıyor bu da onların talep davranışını etkiliyor.  

20 yıllık uygulamadan çıkan ders şudur: Önce hedefi gerçekçi belirlemek sonra da o hedefe ulaşmak için doğru politikaları uygulamak gerekir.


Yorumlar

  1. "Bütçedeki bu sapmalarda yaşanan depremin önemli etkisi var."
    Hocam bunu neden araya sıkıştırıyorsunuz? Zaten yüzyılın depremi denilerek bu ekonomik sapmalara gerekçe oluşturulmaya çalışılırken hem de.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben her zaman gerçekleri yazarım, beğenelim ya da beğenmeyelim gerçekler gerçektir. Eğer depremim bu ülkeye maliyeti 100 milyar dolar olmuşsa ve bu da bütçeyi etkilemişse bunu görmezden gelmem.

      Sil
  2. Gerçekçi olmayan enflasyon hedefleri, tutarsız para politikası ve yetersiz maliye desteği nedeniyle Türkiye’de son 20 yılda enflasyon hedeflemesi sistematik biçimde başarısız olmuş. Sabit ücretli çalışanlar da sistematik olarak fakirleşmiş. Her toplum kendi tercihlerinin sonuçlarını yaşamaz mı hocam?

    YanıtlaSil
  3. Yukarıdaki 4 medenin gündemde kalması hane halkının enflasyon beklentisinin yüksek kalmasını sağlıyor.

    YanıtlaSil
  4. Hocam kaleminize sağlık izninizle bir soru sormak isterim.
    Asgari ücret zammı ile beraber seneye asgari ücretin dolar karşılığı 625 USD olacak gibi. Kurun gerçekten olması gereken adil değerinin buralarda olmadıgını düşünürsek olası bir kur serbest kalışı ile enflasyon yine tetiklenecek sizce de Türkiye büyük bir sarmalın içinde değil mi?

    YanıtlaSil
  5. hocam yazınız için çok teşekkür ederim. sizce iktisat alanında yerleşik iktisat yaklaşımı mı geçerlidir yoksa kurumsalcı yaklaşım mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim durumumuza bakarak yanıtlayacaksak ne olursa olsun sonuç değişmez. Anayasasına uymamakla övünen bir toplumda kurallar ekonomi için de geçerli olmaz.

      Sil
  6. Hocam para arzı artmaya devam edermi?

    YanıtlaSil
  7. Hocam gerçekleşen enflasyonun yanına, gerçek enflasyon > x2 verisinide eklemeliyiz.

    YanıtlaSil
  8. Yeni maliye bakanlığı yönetiminin değişmesinden sonra uygulanan politikalar ve TCMB'nin enstrümanları etkin kullanmaya başlaması bizi grafikteki kırılmaya getirdi sanırım. Bu yüksek enflasyon fakat beklentileri kırmaya yetmedi ve yetmeyecek gibi gözüküyor. Bu tıpkı 2016 yılından sonra yaşanan yaklaşık %20 enflasyon oranına takılmaya benzer bir şey mi? Ayrıca "Para Arzı ile Enflasyon İlişkisi" yazınızdaki tablolarda para arzının yeterince sıkılaşmadığını (%10 zorunlu karşılığın arttırılması) konusunda bir analizinizi de paylaşmıştınız. Bu arzın kısılması bizi beklentilerin iyileşmesine yetmez gibi gözüküyor sizce de öyle mi? Yani %20 zorunlu karşılık olsa bile hane halkına hissettirmedikçe bir anlamı yok? Hadi bütün kaynaklar etkin kullanıldı(para arzı kısıldı, maliye politikası destekledi) diyelim, güçlü reformlar yapmak için illa ki bu önlemleri mi almak gerek yoksa almadan da yapılamaz mı? Yani hepsi bir anda yürütülemez mi? Yoksa borçlarını ödemek için yönetim bunu bir süre sürdürmek mi zorunda? (Carry trade zorunluluğu, uzun süreli yüksek faiz garantileri, yap işlet devret gibi büyük sermaye gerektiren işlerin borçlarının ödenmesi vs.)?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2001 krizi sonrasında durum daha karışıktı. Tek fark yapısal reformlar ve onların devam edeceğine ilişkin AB müzakere takvimiydi. Halk bunları benimsedi ve beklentileri düzeldi. Sonuçta Türkiye birkaç yıl içinde enflasyon sorununu çözdü. Bugün oradan uzaklaşmış olmanın cezasını çekiyoruz.

      Sil
  9. Asgari ücret de hedeflenen enflasyona göre değil; insanca yaşam hakkını güvence altına alacak, objektif ve öngörülebilir bir formülle belirlenmelidir. Ücretler güç sahiplerinin inisiyatifine bırakılmamalı, toplumun en düşük gelirli kesimi için adil bir sistem kurulmalıdır.

    Kalıcı Asgari Ücret Formülü: (Yoksulluk Sınırı / 2) + (Yoksulluk Sınırı / 2 x Yıllık Enflasyon / 2) / 100

    Yoksulluk sınırının 100 bin, yıllık enflasyonun %30 olduğu bir örnekte asgari ücret 57.500 TL olmalıdır. Çünkü dört kişilik bir ailede iki asgari ücretli çalışanın toplam gelirinin yoksulluk sınırına ulaşması gerekir. Ayrıca ücretin yıl başında enflasyon karşısında erimemesi için yıllık enflasyonun yarısı kadar artış şarttır. Bu yöntemle asgari ücret yılın ilk yarısında yoksulluk sınırının yarısının biraz üzerinde, ikinci yarısında ise biraz altında kalarak yıl boyunca dengeli bir seviyede tutulur.

    İstanbul’da ortalama kiraların 35 bin liraya, açlık sınırının da 30 bin liraya dayandığı koşullarda bu formül insani yaşamın asgari gereğidir. En düşük emekli maaşı da asgari ücret düzeyinde olmalı, diğer ücretler iş tanımına göre asgari ücretin belirli katlarıyla hesaplanmalıdır. Örneğin X işi için asgari ücretin 1,3 katı, Y işi için 1,65 katı gibi… Ancak önce en yüksek ücretin asgari ücrete oranı makul bir üst sınırla belirlenmelidir. Bugünkü 10-11 katlık farklarla gelir adaleti sağlanamaz.

    Gelişmiş ülkelerin Gini ortalaması 0,315’tir; Malta’nınki 0,308’dir ve Malta’da milletvekili maaşı asgari ücretin yalnızca 2,4 katıdır. Türkiye’de de aynı orana geçilmeli; milletvekili maaşı yeni yılda 300 bin lira ve üzeri değil, 57.500 x 2,4 = 138.000 lira olmalıdır. Kamu-özel sektör ayrımı yapılmadan, ücreti belirleyen tek kıstas iş tanımı olmalı; birden fazla maaş uygulaması da son bulmalıdır.

    Böyle bir sistem hem insanca yaşamın temel koşullarını sağlar hem de gelir eşitsizliğini ciddi biçimde azaltır. Ülke artık keyfi kararlara değil, kurallara dayanmalıdır. Zamlar dünyanın her yerinde gerçekleşen enflasyona göre yapılırken Türkiye’de hedef enflasyona göre hesaplanmış, hedef tutmayınca da fark halka yüklenmiştir. Bu büyük bir adaletsizliktir.

    Bu ortamda TÜRK-İŞ’in komisyona katılmama kararı anlamlıdır; çünkü yoksulun maaşı pazarlık konusu yapılmamalıdır. Aynı kişilerin kendi maaşlarını hiçbir tartışma olmadan belirlemesi ve oldu - bittiye getirmesi ciddi bir eşitsizliğe işaret eder. Asgari ücret artık pazarlıkla değil, şeffaf ve sabit bir formülle belirlenmelidir. Bedel ödenecekse bu bedeli önce karar vericiler ödemelidir.

    Sonuç olarak: Yeni yılda asgari ücret 57.500 TL, milletvekili maaşı ise Malta örneği gibi 138.000 TL olmalıdır. Diğer tüm ücretler bu aralıkta, iş tanımlarına göre düzenlenmelidir. Türkiye’de her 100 kişiden 86’sı geçim sıkıntısı yaşarken bu düzenin değişmesi ertelenemez bir zorunluluktur. Küçük esnaf büyük şirketlerde bu ücretlerle çalışabilmeli, büyük şirketlerin patronları da daha adil bir paylaşımı kabul etmelidir. Devlet ise kamudaki israfı sonlandırıp, halkının insanca yaşama hakkını koruma altına almalıdır.

    Bu sorun ancak siyasi irade, iş dünyası ve toplumun ortak çabasıyla çözülebilir. TÜRK-İŞ’in yer almayacağı komisyon, en düşük artış hesaplarına değil, insanca bir yaşam standardını güvence altına almaya ve gelir adaletsizliğini ortadan kaldırmaya odaklanmalıdır. Çünkü ülkesini seven ve halkını düşünen bunu yapar; bunu yapmalıdır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katılıyorum. 4 kişilik bir ailede anne ve babanın ikisinin de çalışıp, ailenin hala yoksulluk sınırının altında kalması kabul edilemez. Ülkede maalesef altta kalanın canı çıksın anlayışı var. Vatandaşın dertleri görmezden geliniyor. Buna karşın muazzam bir gelir eşitsizliği var. Bugün Türkiye'de (Cumhurbaşkanlığı maaşı / asgari ücret oranı) 11.41 kat, (milletvekili maaşı / asgari ücret) oranı ise 10.39 kattır. Ülke açlık sınırının altına terkedilmişken, böylesi bir vurdumduymazlık asla kabul edilemez. Maalesef bir Malta kadar bile olamadık.

      Enflasyonu tepelere çıkartanlar hiç bir bedel ödemiyorlar buna karşın kendi başarısızlıklarının bütün faturasını sürekli halka kesiyorlar. Böylesi acımasız bir tutum gerçekten kabul edilemez. Vicdanı olanın vicdanı sızlar ama nerde. Geçen sene hedef enflasyon bahanesiyle bu bedel vatandaşa ödetildi. Fakat hedef enflasyon tutmadı. Peki şimdi zam yapılmadan önce tutmayan bu enflasyon hedefinin geri ödemesi yapılacak, ondan sonra mı zam yapılacak? Hayır. Dolayısıyla insanların alım gücü düşürülmüş ve insanlar daha fazla yoksullaştırılmış olacaklar. Daha ilk aydan açlık sınırının bile altına terk edilmiş olacaklar. Yazık değil mi bu millete? Hiç bir bedel ödemeden, tüm bedeli fakir fukaraya ödetiyorlar.

      İktidarın kamudaki israfı acilen sonlandırılması gerekiyor. Fakir fukaranın haklarının güvence altına alınabilmesi için insanca yaşayabilmenin asgari şartlarının yukarıdaki örnek gibi sabit bir formülle koruma altına alınması gerekiyor. Gelir eşitsizliğinin sonlanması için de siyasi irade ve iş dünyasının daha adil bir gelir paylaşımını kabul etmeleri gerekiyor.

      Sil
    2. Yunanistan'da brüt asgari ücret yılın 4. çeyreği itibariyle 1027 Avro. Yani yaklaşık 50 bin 500 liraya denk geliyor. Buna rağmen Yunanistan Türkiye'den daha ucuz. Tur şirketleri artık sadece alışveriş için Yunanistan'a günlük turlar düzenliyorlar. Bizde ise brüt asgari ücret 26 bin 5 lira ve Yunanistan'dan daha pahalı bir ülkeyiz. Normal şartlar altında bu maaşlara göre en az iki kat daha ucuz olmamız gerekirdi fakat daha pahalıyız. Halkın refah seviyesi maalesef her geçen yıl daha fazla azalıyor / azaltılıyor. Birileri servetine servet katarken, koskoca ülke uçuruma sürükleniyor.

      Sil
    3. Celladina aşık ise bir millet ister ezan ister çan dinlet. Sorgulamiyor bile sürü gibi illet müstehaktır ona her türlü zillet.

      Sil
  10. Hocam çok iyi bir çalışma olmuş. Sizce 500000 konut projesinin enflasyona nasıl bir etkisi olur?

    YanıtlaSil
  11. Bizde enflasyon %10 olsa buna çok şükür diyebiliriz. Gözlerde ki ışıltı ile enflasyon çözümlenmesi yapıyorduk.

    YanıtlaSil
  12. Hocam kamunun itibarı artmaya devam ediyor?

    YanıtlaSil
  13. Muhterem Mahfi bey, aydinlatici yaziniz icin cok tesekkur ederim. Dar bir para politikasi uygulanmasina ragmen ulkede her ay emlak ve araba satislari rekor kirarak devam ediyor ve ayrica tuketici mali ithalati da ayni egilimi gosteriyor. Bu verilere bakarak insanin aklina "demekki piyasada hala malin pesinde kosan bir para var" dusuncesi geliyor. Ben emekli ve orta maasli geliri olan kesim enflasyonu korukledigi ihtimali zayif diye dusunuyorum. Bugunku enflasyon acaba toplumun ust gelirli 20~30% kesiminin harcamalari ile desteklenen bir olgumu? Eger oyle ise bu kesimin harcamalari nasil kontrol altina alinabilir? Bu konudaki dusuncelerinizi merak ediyorum, tekrar tesekkurler, saygilarimla.

    YanıtlaSil
  14. En can alıcı sebep kamu kesimindeki israfın her geçen gün toplumun gözüne sokarcasına artarak devam etmesi. Ve gelir dağılımının her geçen gün biraz daha bozulması.. Yazınız için sağolunuz; anlayana sivrisinek saz....

    YanıtlaSil
  15. Basit ekonomik kurallar var. Devlet obez olmayacak. Lüks şatafat içinde olmayacak liyakat olacak. Güven olacak hukuk olacak. Bunların olmadığı yerde hiç bir ekonomik başarı olmaz. Ha olur TÜİK ile olur. Onu da kimse yemiyor zaten

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İkinci Varlık Vergisi Faciasına Doğru

Fed Faizi İndirirse Ne Olur?

II. Abdülhamid ve Osmanlı Maliyesinin İflası