Ekonomide Önemli Devrimler
Bilinen ilk ekonomik devrim
insanın büyük hayvanları avlamaya başlamasıyla ortaya çıktı. Av büyüdükçe her
gün yeniden ava çıkma zorunluluğu ortadan kalktı ve insanlara başka işlere
ayıracak zaman kalmaya başladı. Buna “artık zaman devrimi” diyoruz. Bu artık
zamanda insan başka şeyler düşünmeye ve organize etmeye başladı ve sosyal evrimi
hızlandı.
İkinci ekonomik devrim insanın
toprağa yerleşmesiyle ortaya çıktı. O zamana kadar yalnızca tüketici olarak
yaşayan insan toprağa yerleşip tarım yapmaya ve ehlileştirilmiş hayvanları kullanmaya
başlayınca üretim yapar oldu ve doğasına yabancılaştı. Çünkü insanın doğası tüketmeye programlıydı. Başka hiçbir hayvanın
üretim yaptığı görülmemiştir. Buna “neolitik devrim” diyoruz. Kitlesel tarım
üretiminin o dönemdeki etkisi sanayi devriminin 19. yüzyılda yarattığı yarattığı
kitlesel etkiye eşdeğerdi. Bu devrim insana daha fazla artık zaman sağladı. Bu
gelişme yaklaşık 10 – 12 bin yıl öncesine tarihleniyor.
Üçüncü devrim küçük köy
yerleşimlerinin zaman içinde büyüyerek ya da yakın köylerle birleşerek kentler
haline gelmesi sonucu kent krallıklarının ortaya çıkmasıyla oluştu. Kent
krallıkları birbirleriyle ticarete başladılar. Bu ticaretin en ünlüsü Asurluların
Hititlerden önce Anadolu’da oluşturduğu Asur ticaret kolonileri arasındaki ticarettir.
Bugünkü uluslararası ticaretin belki de ilk şeklidir. Buna da “serbest ticaret
devrimi” adını veriyoruz. Yaklaşık olarak 4 bin yıl öncesine tarihleniyor.
Dördüncü devrim para benzeri bir
değişim aracının ticarette kullanılmaya başlamasıdır. Ortadoğuda şekel adı
verilen gümüş parçaları mal değiş tokuşunda para yerine kullanılmaya başladı.
Örneğin Hititlerde 1 şekel 12,5 gram gümüş çubuklara eşitti. Hitit yasalarında
yazdığına göre 1 şekele 1 koyun alınıyordu. Bu çubuklar alış verişi inanılmaz
ölçüde kolaylaştırıyordu. Buna “para benzeri ölçü devrimi” diyoruz.
Beşinci devrim ortaçağda manor
denilen senyör ya da lord malikaneleriyle ortaya çıktı. Lordlar bazı toprakları
çevirdiler ve oraları kendi toprakları ilan ederek içinde çalışan köylülerin
üretimlerinin bir bölümünü kira bedeli olarak almaya başladılar. Böylece
ücretli emek kavramı doğdu. Buna “ücretli emeğin doğuşu devrimi” diyoruz.
Altıncı devrim 19. yüzyılın ortalarına
doğru buhar makinesinin atölye üretimine sokulmasıyla ortaya çıktı. Bu yeni
buluş sonucu üretim verimliliği ve dolayısıyla üretim miktarı hızla arttı,
sanayi ürünlerinde kitlesel üretim dönemi başladı. Buna da “sanayi devrimi”
diyoruz.
Bütün bu devrimler boyunca ticaretin
serbestliği, kurallara bağlanması, finansal akımların serbestleştirilmesi,
kurallara bağlanması gibi birçok tamamlayıcı devrimlerin gerçekleştiğine
değinmek gerekir.
Yedinci devrim küreselleşmenin
ekonomik altyapısını hazırlayan “sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi”
devrimidir. Parasal kaynaklar ülkeler arasında serbestçe dolaşır oldu.
Bu devrimlerin hemen her biri ortaya
çıktıktan bir süre sonra, hukuk ve ekonomi altyapısı onlara uyum sağlayacak bir
yapısal değişiklik gerçekleştirinceye kadar, ekonomik krizlere yol açtı. İçinde
yaşadığımız küresel kriz sermaye hareketlerinin serbest kalmasının yarattığı
değişime uygun bir hukuk ve ekonomi alt yapısının henüz oluşturulamamış olması
nedeniyle sürüp gidiyor.
Şimdiye kadar “emeğin serbest
dolaşımı” gerçekleşmedi.
"Emeğin serbest dolaşımı" kavramı Globalleşme sürecinin eksik kalmış ya da bırakılmış bacağıdır maalesef. Denilen gibi sermaye küresel bir düzenek haline gelmiş tek tuşla okyanus ötesine hızlı hareket eder olmuştur. Ancak bunun yanında sistemin insani yönü olarak olmazsa olmazı "emeğin serbest dolaşımı" kavramı açıkta kalmıştır. Zaten iş gücü cephesinde uluslar arası maliyet farklılıkları da bu son sistem değişikliğinin temel nedeni olduğu için karı maksimize etme yolunda, çok da anlaşılamayacak bir detay olmamaktadır, neden-sonuç ilişkisi bağlamında..
YanıtlaSilSermayenin serbest kalmasıyla sermaye emeğin ucuz olduğu yere gidip üretimi orada yaptırıyor (Çin ve Hindistan gibi.) Ve sanayi üretiminin zararlı çıktılarını da orada yaratıyor (çevre kirliliği gibi.) Bir süre sonra Çin ve Hindistan biraz daha güçlenince emeğin serbest dolaşımı için bastıracaklardır sanıyorum.
SilSon cümle önemlidir demiştik ya Hocam ben yine son cümlenizin vurgusu üzerine yorumlama ihtiyacı hissettim. Bu arada günün anlamına yönelik Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle, Sizin ve tüm okuyucularınızı kutlamak isterim. Umarım ki ulusal egemenliğimiz de içimizde yaşayan çocuk ruhumuz da ebedi olsun..! :) Saygılarımla ..
Silönce afrika
Silsonra doğu bloğu
çin
hindistan
tekrar afrika
nerde ucuz emek
orada sermaye.
herşey sermayenin elinde.O ne derse o.
Elinize sağlık hocam. Hem bilgilendirici hem de bakış açısı kazandıran bir yazı olmuş. Son cümleniz belki de içinde bulunduğumuz durumun tespiti ve anahtarı! Serbest olduğu söylenen piyasada üretim faktörlerinden SADECE birinin bazen gereklilik bazen de bazı çıkarlara uygunluk nedeniyle SERBEST olmaması.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Evet mal hareketlerinin dolaşımı yani ticaret serbest, sermaye hareketlerinin dolaşımı serbest ama emeğin dolaşımı yasak.
SilPek kıymetli hocam,
YanıtlaSilbu arada istermisin şampiyon da olalım.
Sade, aydınlatıcı bir yazı. Teşekkür ediyorum Mahfi bey.
YanıtlaSilNe var ki, son yorumunuzda "mal hareketlerinin dolaşımı'nın serbest olduğunu ifade etmişsiniz. Bu konunun, dünyada kapitalizmin/liberalizmin öncüleri ve koruyucuları arasında sayılan ülkelerin "kota" (tekstil kotası v.b.) gibi duvarlar ördüğünü görüyoruz.
Ve mevuzyu kişisel anlamda da örneklendirecek olursak amazon.com'dan Türkiye'de ki bir adrese kindle e-reader siparişi veremiyoruz. Yani Türk okuyucusu bu teknolojiye/ürüne ya hiç sahip olamıyor yada dolaylı yoldan ama daha maaliyetli bir şekilde sahip olabiliyor.
Bu sebeplerden dolayı dünyada sermayenin dışında hiçbir üretim araçlarının tam mobilite olduğuna ikna olmuş değilim.
Selamlar..
Teşekkürler.
SilTek tek kişileri alırsanız haklısınız ama genel olarak ithalatcılar bu dediklerinizi ithal edebiliyorlar. Önemli olan bir yerde üretilen malların bir başka yere gidip gidememesi.
Ayrıca en serbest hareketin sermayede olduğu konusunda haklısınız.
Emeğin dolaşımı serbest değil, malların dolaşımı serbest, sermayenin dolaşımı en serbest düzenlemeye sahip dersek belki de en doğrusunu söylemiş oluruz.
Son tanımlamanız güzel bir özet olmuş.
Sil"Emeğin dolaşımı serbest değil, malların dolaşımı serbest, sermayenin dolaşımı en serbest düzenlemeye sahip."
Hocam, "Emeğin serbest dolaşması" bazıları için savaş demektir. Emek neden dolaşır; para kazanıp karnını doyurmak için. Günümüzde bir sermayedar kendi emekçisini mi bulmak ister, emekçinin gelip onu bulmasını?!(yani bana iş ver , yani para ver) Hangisi mantıklı? Bugün sermaye değimiz, para ise, para güç ise, kimse bu gücü bırakmaz.Bugün ülkelerde neden hırsızlık yolsuzluk ve ülkemizde daha çok görülen milletin malını mülkünü ele geçirmek vardır? Gücü ele geçirmek. Çünkü birileri parayı ele geçirdi mi,(yani gücü) yaşamın ne olduğunu bilmeyen bazı insanlar da (her statüdeki) üç beş kuruşa paraya biat edecektir.Sermayedara taraf olacaktır.Dolayısıyla gerçek anlamda yaşamın ne olduğunu ve emeğinin karşılığını isteyen insanlarla karşı karşıya gelecektir. Güçlü sermayedarlar güçlü silahlarla hak arayanlara saldıracaktır.Bu saldırma yazımın başındaki gibi savaş olmayabilir.Kendilerine göre yorumlanan hukuki yaptırım, ekonomik yaptırım ve bazı başka kısıtlamalarda olabilir.Bir insanın yerini alan teknolojik gelişmeleri de unutmayalım.Yaptığınız yorumda Çin ve Hindistan biraz daha güçlenince serbest bırakır demişsiniz. Hocam ekonomist değilim, biliyorsunuz artık, cahilliğime verin. Ben güçlenmeyi şöyle anladım.Bu kadar insanı doyuramıyorum, gidin emeğinin karışılığını başka yerde arayın.Saygılar.
YanıtlaSilÇok doğru saptamalar. Ne var ki Çinlilerin ve Hintlilerin büyük çoğunluğu bir kase çorba ya da pirinçle günü geçiriyor. Bunlar biraz daha fazla bir şeyler isteyince oralarda da iş imkanı olmayınca ister istemez dışarı gitmek isteyecekler. Tıpkı 1960'larda Türkiye'de iş bulamayanların işçi talep eden Almanya'ya gitmesi gibi. Bu bir tahmin tabii. Mutlaka böyle olacak anlamına gelmez.
Silbildiğimiz anlamdaki emek, yani kaba kol gücünün üretimdeki payı ve katma değeri giderek azalıyor. Bunun yerini beyin gücü alıyor. Önemli kol gücü arzı sunan Hindistan aynı zamanda giderek beyin gücü piyasasındaki payını da arttırıyor.
YanıtlaSilKol gücünün, fiziksel olarak bulunduğu yerde üretime katılması gerekli. Bu nedenle emeğin serbest dolaşımı gibi bir kavramdan söz etmek mümkün olabiliyor. Ama beyin gücünün serbest dolaşımından söz etmek aynı derece mantıklı mı? Beyin gücü gelişen iletişim imkanları sayesinde beyin gücü üretime "oturduğu yerden" katılabiliyor. Buna imkan sağlayabildiği için belki de bir Internet devriminden söz ediyor olacağız yakın gelecekte
Doğrudur.
Sil"Şimdiye kadar “emeğin serbest dolaşımı” gerçekleşmedi. " Bu sozunuz Avrupa Birligi uyesi ulkeler icin gecerli mi? Cunku uye ulke vatandaslari istedigi Uye ulkelerden birine gidip calisabiliyor. Tesekkurler
YanıtlaSilAB de bile Polonyalılara ve yeni katılanlara izin vermediler daha. AB'yi bir siyasal birlik olarak kabul edersek bu sınırlamalar bile emeğin dolaşımının ne kadar katı olduğunu gösteriyor.
SilDemokrasi yerine;
YanıtlaSil*nüfusun likide olduğu siyasi sınırların sembolik birer algıdan ibaret olduğu..
*Şirket vatandaşlığı ve hissedaşlığın önplana çıktığı..
*global ticaret ve şirketler hukukunun kurumlarıyla sağlıklı çalışabildiği,
*ultra verimli işletmelerin istihdam ve gelir dağılımımı bozması sebebiyle ülkelerin yeni high tech devletçi yaklaşımlara kanalize olduğu..
*devletlerin ülke fonlarıyla dünyanın ultra verimli işletmelerinden oluşan portföylerinden gelen temettülerle sosyal güvenlik harcamalrını finanse ettiği..
"STOCKRASİ"yi hayal ediyorum.. hocam ne dersiniz..Sanırım bu verimlilik çılgınlığından tek kaçış bu verimli şirketlerin çalışanı değil ortağı başka bir deyişle hissedarı olmak:)
Tabii ki o hisseleri ucuz olduğu zamanlarda almak kaydı ile..
Önemli olan bunlara kimin, nasıl ve hangi yetkilerle karar vereceği. Çünkü böyle bir güç hemen diktatörlüğün kapısını açıveriyor.
SilŞirketler hukukunu koruyan ve düzenleyen global adli kurumlar sağlam temellerde yerşertilirse; (GLOBAL SPK, Ticaret mahkemeleri vs..gibi).ülkeler ve bireysel yatırımcıların bu şirketlerin hissedarları olmalrı durumunda belki de demokrasiden çok daha rasyonel ve sağlıklı yönetişim mümkün olabilir..kanımca bireysel yatırımcı bazında temelsiz hatta fantizme varan ideolojik yaklaşımlar yerini rasyonel, ortak olduğu şirketin daha iyiye gidebilmesi için olması gereken bir anlayışa (bir ölçüde de olsa) bırakabilir..Diğer taraftan Yakın gelecekte verimlilik yüzünden iyice tarumar olacak emek piyasası ve gelir dağılımından kaçmanın bir yolunun da bu global şirket portföyünden gelene temettüleri sosyal güvenlik harcamalarına aktarmak olacağına inanıyorum..Yani mesela türk işsizinin maaşını (Wall mart, coca cola, Apple, Koç holding facebook ödeyecek..Çinlilerin 30 günde 30 katlı bina yapmaları, İnstagramın 1 milyar dolar değerinde bir şirket olmasına rağmen 13 çalışanı olması, digital ortamda bankacılık işlelerini yapılabilmesi sebebiyle finans kesiminden 100 000lerce kişinin çıkartılması adeta bahsettiğim bozulmanın öncü sarsıntıları..değerli hocam diğer taraf emeğin serbest dolaşımı yerine tüm dünya nüfusunun sınırsız dolaşabilecek olması Yaşlanan avrupaya tüketecek genç nüfus ithalini de mümkün kılar kanımca..Zaten sosyal medyada sınır diye birşey yok artık..20 30 dolar verip İspanyol bir gitarcıdan on line flamenco dersi alabiliyosunuz..İnternet ve internete dayalı ekonomi geleneksel eğitim,hukuk ve siyasal sisteminin 15 yıl ilerisinde kanımca
SilBence emeğin serbest dolaşımının gerçekleşmesi için dünya nüfusunun en az 100 de 50 sinin yok olması gerekir
YanıtlaSilÇözüm hem bu kadar zor , hem de bu kadar basit :-)
YanıtlaSilSiradaki devrim hangisi? Neye dogru yol aliyoruz?
YanıtlaSilbir zamanların inanılmazları nasıl ki zamanla bugünümüzün sıradanları oluyorsa, gerçek anlamda hukuksal, ekonomik altyapı sağlandığı sürece emeğin serbest dolaşımı da gerçekleşecektir. dünya sermaye hareketliliği çok büyük oranlarda elektronik ortamda gerçekleşmektedir. böylece emeğin serbest dolaşımını sermayenin serbest dolaşımı ile karşılaştırmak nitelikleri itibariyle adil olmayacaktır. iletişim ve ulaşımda ciddi bir devrim olur ve hukuksal altyapı ile de desteklenirse emek gerçekten serbest dolaşabilir sanırım.
YanıtlaSilBen Güçlülerin emtia,sermaye gibi emeği de serbest dolaştırdığını düşünüyorum. Bugün iyi eğitimli ülke ekonomisine katma değeri yüksek olacak parlak gençler gelişmiş ülkelerde çalışıyorsa, beyin göçüyle bu insanlar yurtdışına çıkıyor ve geri getirilemiyorsa kalifiye emek, güçlülerin lehine, gelişmemişten gelişmişe doğru serbest dolaşımdadır. Kalifiye olmayan, fiziki işgücü ise ölçek ve düşük katma değer sebebi ile yüksek duvarlarla gelişmişler tarafından çevrilmiş durumda. Bir serbest dolaşım var, ancak yönü, sınırı, serbestliği güçlü ülkeler tarafından belirlenen...
YanıtlaSilBu da bir bakış açısı. Doğru tarafları var.
SilSayın hocam son sınıf bir maliye öğrencisi olarak yazılarınızı yıllardır beğenerek takip ediyorum.Globalleşme,gümrük birliği,avrupa birliği ile anlaşmalar bunların hepsi sermayenin serbest dolaşımı ve kaynakların etkin kullanımı için yapılırken ABD ve büyük avrupa ülkelerinde yerli malını koruma kanunu gibi uygulamalar ikili oynamak değilmidir. Ufak pazarları ele geçirmek kolaylaşıyor gibi geliyor bana bu uygulamalar.Siz ne dersiniz?
YanıtlaSilKesinlikle ikili oynamak ama her ülkede bizde olduğu gibi yerel baskılar var. ABD'ye ilk gittiğimde vitrinlerde "Use American" ilanları gördüğümde çok şaşırmıştım. Bunlar biraz da iç baskıları hafifletmek için yapılan yasak savmalar. Korumacılığın yasaklama düzeyine çıkacağını düşünmüyorum. Oraya çıkarsak kapitalizm kendini inkâr etmiş olur. Çünkü kapitalizmin temel önermesi "karşılıklı ticaretin herkesin refahını artıracağı" önermesidir (David Ricardo, karşılaştırmalı üstünlükler teorisi.)
Sil