Gösteriş Tüketimi
Tüketim üç şekilde yapılır: İhtiyaçları karşılamak, arada bir ihtiyaçtan ötesini karşılamak, gösteriş yapmak.
İnsanların ihtiyaçları için
tüketim harcaması yapmasıyla ihtiyaç ötesi için tüketim yapması arasında farkı bir
örnekle açıklayalım: Araba sahibi olmak için yapılan tüketim harcaması bugünün dünyasında
bir ihtiyaçtır. Buna karşılık süper lüks bir araba sahibi olmak için yapılan
tüketim harcaması ihtiyaçtan ötesine yönelik bir harcamadır.
Çağımızın önemli eğilimlerinden
birisi olan gösteriş tüketimi, kapitalizmin yarattığı bir olgudur. Kişinin
toplumdaki yerini veya durumunu olduğundan yüksek göstermek amacıyla yaptığı ve
çoğu kez ihtiyaçla ilgisi olmayan tüketim harcamalarını ifade eder. Bireyin bu
tür tüketim harcamaları yapmasının nedenleri arasında yüksek gelirli, zengin ve
başarılı görünme arzusu ön planda gelir.
Gösteriş tüketimi çoğu kez
ihtiyacı normal yoldan karşılamaya değil pahalı yoldan karşılamaya dönük
harcamaları ifade eder. Örneğin geliri çok yüksek olmayan bir kişi açısından,
aynı işlevleri gören daha ucuz bir cep telefonu yerine daha fazla tanınmış bir
markayı almak böyle bir harcamadır. Buna karşılık geliri çok yüksek olan bir
kişi açısından böyle bir harcamanın gösteriş tüketimi kapsamında
değerlendirilip değerlendirilmeyeceği tartışmalıdır. Çünkü yüksek geliri ve
serveti olan bir kişinin bunu göstermeye ihtiyacı yoktur. Kuşkusuz bu da bir
görgü meselesidir. Bazı insanlar zenginliklerini sergilemeyi severler. Daha
görgülü insanlar ise tersine bunu sergilememeye çabalarlar.
Gösteriş tüketimi için örnekler
verebiliriz: Markalı elbiseler, ayakkabılar, takılar, saatler, gözlükler, kravatlar,
eşarplar, lüks arabalar, lüks tatiller, en pahalı restoranlarda yemek yemek,
son model ve pahalı mobil telefonlar, dizüstü bilgisayarlar. Bu sayılanların
çok daha ucuza ve büyük ölçüde aynı işlevi görecek çeşitleri de olduğu halde
insanların bir bölümü bunları almayı tercih eder.
Yüksek geliri olanların bu tür pahalı
tüketim ürünlerine yönelmeleri bir dereceye kadar anlaşılabilir bir
yaklaşımdır. Eğer bu ürünü alarak kendisini daha iyi hissedecekse ve parası da
varsa pek sorun olmaz. Buna karşılık birçok insan yeterince parası olmasa da
kredi kullanarak, borç alarak bu tür ürünleri almaya yönelebiliyor. Bu,
özellikle gelişme yolundaki ülkelerde çok yaygın olan bir davranış biçimi.
İnsanlar en son model cep telefonları piyasaya çıktığında onu satın almak için
kuyruk oluşturuyorlar. Bunların bir bölümü parası yeterli olanlar olsa da daha
büyük bölümü o telefonla statü kazanacağını, prestij sağlayacağını düşünen daha
düşük gelirli insanlar. Bu insanları bu tür bir harcamaya yönelten etkilerin
başında “sürü etkisi” geliyor. Sürü etkisi; kişinin, çoğunluk görüşünü
benimsemesi, başkaları tüketiyor diye aynı şeyleri tüketmeye yönelmesidir.
Tipik örneği; kişinin, çoğunluğun kullandığı marka güneş gözlüğünü satın
almasıdır. Yine insanları bu yönde harcamaya iten bir başka etki de “Weblen
etkisi”dir. Weblen etkisi; fiyat yükseldikçe kalitenin de yükseleceği
düşüncesinden kaynaklanan etkidir. Tipik örneği; iyi bir restoranda pahalı
şarapların ucuz şaraplara göre daha fazla talep görmesidir.
Tüketimi, ihtiyaç karşılamaktan
ötesine taşımak kapitalizmin özünü oluşturuyor: Tüketim toplumu yaratmak,
tüketiciye ihtiyacından ötesini satmak, gerekli gereksiz mal ve hizmetleri
üretmek ve pazarlamak ve tabii ki kazanmak. Sanırım kapitalizmi böyle özetlemek
yanlış olmaz. Bunu başarabilmek için yapılanların başında da insanların düşünce
ve yaklaşımlarını yönlendirmek için yapılan reklamlar geliyor.
Sonuçta, kapitalizmin
yönlendirmesiyle bütün dünyada tüketim toplumları yaratıldı. Çok tanınan bir
marka yeni bir cep telefonu piyasaya sürdüğünde insanların bir bölümü sahibi
oldukları cep telefonu atıp bu yeni çıkanı almaya yöneliyor. Son derecede
pahalı olan bu yeni sürüm piyasada bulunmaz hale geliyor ve o zaman talep daha
da artıyor.
Bu aşamada Jean Baptiste Say’ın
(1767 – 1832) ortaya attığı ünlü “her arz kendi talebini yaratır” biçiminde
formüle edine Say Yasası ya da John Maynard Keynes’in (1883 – 1946) bu yasayı
tersine çevirerek ifade ettiği “her talep kendi arzını yaratır” yaklaşımlarından
hangisinin doğru olduğu meselesi gündeme geliyor. Bence ikisi de doğru: Reklamların
da etkisiyle arz talebi, gösteriş tüketimi ve sürü etkisinin itişiyle de talep
arzı yaratıyor.
Hep bir şey kendisini kaybettiğinizde sizi kahrediyorsa, dünyanız yıkılıyorsa ona sahip olmamanız gerekir diye düşünürüm; bazı insanlar görüyorum çoluğunun çocuğunun nafakasını gösterişe harcıyor mesela masraflarını karşılayamayacağı arabaya borç harç sahip olup otopark parasını bile dert ederken arabaya bi şey olsa dünyası yıkılır.
YanıtlaSilMahfi Hoca okumus adam tabi; ayranı yok içmeye atla gider ..... diyememis, gosteris tuketimi demis 😂 şaka bir yana bu durum da pandemi sonrasinda artti, bunun da sebebinin irdelenmesi lazim bence hocam
YanıtlaSilZaten bunun irdelendiği yazıya yorum olarak "bunun irdelenmesi yazmak" da ne bileyim.
SilHocam, altın alalım mı?
YanıtlaSilGümüş alın.
SilHocam dizüstünü kucaküstü diye siz mi uyarladınız?
YanıtlaSilAslında laptop'un tam çevirisi kucak üstüdür ama Türkçe'ye dizüstü diye geçtiğine göre ben de ona uyayım ve değiştireyim. 😀
SilBu kez "dizüstü" yerine "diz üstü" şeklinde yanlış yazım olmuş hocam. Sağlık olsun.
SilOnu da düzelttim.
SilSosyal bir konuya değinmişsiniz hocam. elinize sağlık. Birazda kültürel bakış açısı ve yaşam stiline göre bakmak lazım. Türkiyede statü seviyesi gibi görüyor bazı kesimler. Ama ingiltere ve japonyada belli markanın telefonunun sosyal statü seviyesi olarak görülmesini kendime açıklayamadım. Teşekkürler.
YanıtlaSilHaklısınız ama artık hiçbir ülke eski konumunda değil. Çok göç aldılar, dünyaya çok açıldılar ve dışarıdan çok etkilenir oldular. Bunda 20 - 30 yıl önce gösteriş tüketimi az gelişmiş ülkelerde geçerli görülürdü, şimdi her tarafa yayıldı. Tabii bizim gibi ülkelerde çok daha yaygın ama İngiltere'de falan da görülüyor artık.
SilHaklısınız hocam.Akp iktidarı sonrası oluşan refah insanları gereksiz harcamalar yapmaya itti.80'lerde , 90'larda fakir ama daha mutlu bir ülkeydik. Elimizdekiyle yetinmeyi biliyorduk.Şİmdi hep daha fazlasını isteyen bir halk var.
SilBu gençliğin gösteriş yapacak hali yok hocam. Hele ise zengin züppe çoçuklarından değilse hiç yok. Çünkü para yok. En fazla ayda bir kere arkadaşlarıyla kafeye kahve içmeye gider bunu da instigramda paylaşır. Bu kadar. Diplomalı işsizler ordusu olarak gündelik işlerde çalışıyoruz, bir orada bir burada sürünüyoruz. Bazen hiç iş bulamadığımız da oluyor. Böyle durumlarda babamızdan para istemeye de utanıyoruz. Babamız da hiç halden anlamıyor. Cebimize bir şeyler sıkıştırsa, biz de gerek yoktu babacığım desek ne olurdu ki en azından gururumuz kırılmazdı. Fakat arkadaşlarımla konuştum onların babaları da böyle yapıyormuş. İlla isteyelim istiyorlar. Aklı sıra bizleri cezalandırıyorlar. Bak beni dinlemedin şimdi bana muhtaç kaldın demek istiyorlar. Tamam da biz sürekli iş değiştiriyorsak ve aralarda da işsiz kalıyorsak var olan sisteme boyun eğmek istemediğimiz için bunu yapıyoruz. Ben bazen içimden şöyle diyorum. Baba, beni neden dünyaya getirdin, bu kölelik sisteminde köle olmam için mi? Tabi, bunu babama söyleyemiyorum. Öyle bir sistem var ki hakkımızı aramaya çalışınca hemen kapıyı gösteriyorlar. Bu yaşıma kadar anlayabildiğim tek şey diplomanın bu ülkede hiç bir işe yaramadığı, adam kayırma ve torpilin ise hat safhaya ulaştığıdır. Hayallerimizi, umutlarımızı bitirdi bu hükümet.
YanıtlaSil😔
SilSevgili yavrum, size bu hisleri yaşattığımız için bizi affedin. Yeterli direnişi göstermedik. Başta konut kredileri dağıttılar, buldumcuk gibi atladık. Sonra krediyi ödemek için işimize dört elle sarıldık. Birçok haksızlığa sustuk. Kendi namıma, gençlerin yüzüne bakarken utanır hale geldim.
YanıtlaSilAh be hocam para yok ki böyle bir sorunumuz olsun. Lafınız ilk 35 milyonaysa ülkedeki doğru tabii
YanıtlaSilValla bizim eve geçenlerde bir tamirci geldi, adamdaki cep telefonu iphone'un en son modeliydi. "İşler nasıl" diye sordum, "çok kötü" dedi. Ya doğruyu söylemiyor ya da kredinin tavanına vurmuş.
SilHocam TÜİK inandırıcılığı pek olmayan rakamlar açıklamaya devam ederse ve otomatik pilotta faiz indirimleri devam ederse ne olur?
YanıtlaSilYine yükselir. Çünkü enflasyonu düştüğü yerde tutmak için kamu kesimi israfına son vermek lazım. Bizde öyle bir eğilim yok.
SilSayın Eğilmez,
YanıtlaSilEylül 2020'de "Covid" telaşının devam ettiği günlerde, "maske"den yola çıkarak bir analiz yazmıştınız:
"Züppe etkisi"
Yazınızın şu kısmını hâlâ hatırlıyorum:
Arz fazlasının ortaya çıkardığı rekabet ve fiyat düşüşü; üreticiyi bu kez, insanların en insancıl ama irrasyonel yanından yararlanmaya yöneltti. Tamamen aynı nitelikteki cerrahi maskelerin; renkli, resimli ve desenli olanları üretilerek, daha yüksek fiyatlarla ("1,5 TL & 2,5 TL / adet" gibi) satışa çıkarıldı. Böylece, cerrahi maske piyasasında hepsi aynı işlevi görse de; "beyaz maskeler için" ayrı, "diğerleri için" ayrı fiyatlar oluştu.
Bunlara ek olarak üreticiler, "züppe etkisi"nden yararlanma yolunu burada da uyguladılar. Ünlü markalar kendi markalarını, logolarını taşıyan bez maskeleri çok yüksek fiyatlarla (saptayabildiğim en pahalı, logolu bez maske "270 dolar") piyasaya sürdüler. Bu bez maskeler kuşkusuz kâğıt maskelere göre daha uzun kullanma imkânına sahip olsa da, fiyatları dayanıklılıklarıyla pek uyumlu değil. Bununla birlikte bu ünlü markalar, Covid-19 salgını çıktığında sağlık merkezlerinin emrine çok sayıda ücretsiz maske üretip vermişlerdi. Bu hamleleriyle oradaki harcamalarını karşılıyorlar. Yani bir anlamda, zenginden alıp fakire aktarmış ve arada da para kazanmış oluyorlar.
Piyasanın yaratıcılığı burada da durmadı. Sonuçta yeni bir mal çıkmıştı ortaya. Ek mallar da çıkarmayı planlayan üreticiler; bu kez "maske takma aparatı", "maskeleri saklama kutusu" ya da "cüzdanı" gibi tamamlayıcı ürünleri üretip piyasaya sürdüler.
• Bir Maskeden Çıkan Ekonomik Analiz
(11 Eylül 2020)
https://www.mahfiegilmez.com/2020/09/bir-maskeden-ckan-ekonomik-analiz.html
• Tüketim, Gösteriş Tüketimi, Züppe Etkisi, Veblen Etkisi ve Sürü Etkisi (Bandwagon effect)
(25 Eylül 2020)
https://www.mahfiegilmez.com/2020/09/tuketim-gosteris-tuketimi-zuppe-etkisi.html
• Gösteriş Tüketimi ve Züppe Etkisi
(17 Ekim 2019)
https://www.mahfiegilmez.com/2019/10/gosteris-tuketimi-ve-zuppe-etkisi.html
👍
SilYazıyı yanlış okumadıysam (ben böyle düşünüyorum) siyasilere laf anlatamıyorum. vatandaşa yazayım. Siyasiler her türlü vatandaştan alıyor. Bireyler toplumun gazına gelip gelirinden fazla harcama yapmasın. Herkese ve herşeye rağmen ayağını yorganına göre uzatsın
YanıtlaSil👍😀
SilMahfi bey yeni yazıya geçtiğiniz için buradan soruyorum. Uzun uzun cevap vermek zorunda değilsiniz:
YanıtlaSil"İsrail / İran" çatışması devam ederken, Türkiye'nin izlemesi gereken dış politika yine Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta barış, dünyada barış" sözü çerçevesinde mi olmalı?
Bugün bile, Atatürk'ün uyarılarının geçerliliği var mı?
Bugün daha da fazla geçerli. Türkiye, iki tarafı barıştırmak için girişimde bulunmalı.
SilÜstadım,
SilAtatürk, 1938'de aramızdan ayrıldı.
İsrail ise, 1948'de kuruldu.
Atatürk'ün görüşlerinin daima geçerli olduğunu nasıl söyleyebiliriz ki?
("Trol" değilim. Eğer yanlış düşünüyorsam, düzeltiniz.)
Doğru politikaların zamanı olmaz.
SilHocam yazılarınız ve değerlendirmeleriniz çok kıymetli. Mülakatım için sizin paylaşımlarınızı da takip ediyorum ve güncel yorumlarınızın katkılarıyla günlük çalışmalarımda çok çok faydalanıyorum.Bunun için size çok teşekkür ederim. Rica etsem GUY mülakatım için okumamı tavsiye edeceğiniz kitaplarınızdan 2 tanesini benimle paylaşır mısınız?
YanıtlaSilSevgili Ozan, ben olsam Makroekonomi, Kamu Maliyesi ve Türkiye ekonomisini okurdum. Başarılar dilerim.
SilHocam geri dönüşünüz ve öneriniz için çok teşekkür ederim. Sağlıklı günler dilerim.
Sil🙏
SilMahfi hocam insanlar gibi ülkeler de gösteriş harcaması yapar mı? Gösterişli köprüler, yollar, hava alanları gibi?
YanıtlaSilElbette.
Sil