Euro Krizinin Nedeni

Avrupa, tarihinin en derin ve yaygın ekonomik krizlerinin birisini yaşıyor. Ülkeler öylesi,ne ağır borçlar altına girmiş durumdalar ki buraya nasıl geldiklerini düşününce işin içinden çıkamıyor insan.

Önce Avrupa ülkelerinin bugünkü borç stoklarının GSYH'larına oranlarını Euroya geçiş öncesindeki (1999 yılı) borç stoklarının GSYH'larına oranlarıyla karşılaştıralım: 



Tablodan görüleceği gibi Euro sistemine geçişle birlikte İspanya dışında bu ülkelerin hepsinde kamu borçlarında büyük artışlar ortaya çıkmış bulunuyor. İspanya'daki artış makul düzeyde kalmış. Rekor Portekiz ile İrlanda'da. Onları Yunanistan izliyor. 


Aşağıdaki grafik bu ülkelerde piyasaya sürülen 10 yıl vadeli Devlet Tahvillerinin yıllık faiz oranlarını 1995 yılından başlayarak 2011 yılına kadar olan periyotta gösteriyor.  


Dikkat edilecek olursa Euro sistemine girmeden önce her ülke aşağı yukarı o tarihteki borç yüküyle orantılı bir faiz ödemek zorundaymış. Euro sistemine girdikten sonra Avrupa Merkez Bankası'nın saptadığı faiz aşağı yukarı bütün ülkelerin devletleri için borçlanma faizinin belirleyicisi olunca bütün ekonomilerin borçlanma faizleri Almanya'nın Devlet tahvili faiz oranları dolayında tekdüze hale gelmişler. Yani Euro sistemine geçmeden önce Yunanistan 10 yıllık devlet tahviliyle borçlanmada yıllık yüzde 19 dolayında, İtalya yüzde 14 dolayında, Portekiz yüzde 13 dolayında, Almanya yüzde 8 dolayında faiz öderlerken 2006 yılında hepsi kabaca yüzde 3 dolayında faiz öder hale gelmişler. Bir başka ifadeyle Euro'ya geçişten sonra bütün Euro bölgesi ekonomileri Almanya'nın itibarından yararlanıp ucuza borçlanmaya başlamışlar.

Mali disiplinin kopma noktası budur. Euro sistemine geçinceye kadar pahalıya borçlandığı için kolayca borçlanamayan hükümetler, Euro sistemine geçişle birlikte ucuza borçlanmaya başlayınca mali disiplini tümüyle terketmişler ve borçlanmayı gelir sağlama aracı gibi kullanmaya başlamışlardır. Almanya'nın mali disiplinini alacak yerde onun itibarını kullanarak disiplinsiz davranmayı artırarak sürdürmeye devam etmişlerdir. 

2008 yılında ABD'de yaşanan Lehman krizinin giderek bir küresel krize dönmesiyle birlikte yavaş yavaş Euro itibar kaybetmeye ve dolayısıyla bu ülkelerde faizler eski durumuna dönmeye başlamış görünüyor. 

Grafik bize Euro'ya kimlerin geçmesi gerektiğini anlatıyor aslında. Ötekilerin ne kadar zorlama bir biçimde Euro sistemine girdiği de net bir biçimde görülüyor. Eğer Euro sistemi olmasaydı bu ekonomiler bu kadar borçlanamayacak ve dolayısıyla büyük olasılıkla bugün böyle bir borç krizi içinde olmayacaklardı.  

Yorumlar

  1. Mahfi bey, Nasrettin Hocanin dedigi gibi, "Hirsizin hic mi sucu yok yani?" Galiba Buradaki sorun alinan borclarin nerelere kullanildigi ile ilgilidir, ticari hayatta da Kredi alirsiniz, Aldiginiz Kredi yatirim icin ise mesele yok ama aldiginiz kredi Ucret veya faiz veya lux tuketim alimi icin ise sorun cikiyor, Sanirim yunanistanin durumu biraz bu son yazdiklarima dahildir.

    saygilarimla
    ismail boy

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorun borcun nerede kullanıldığından ziyade niçin bu kadar çok borçlanıldığıyla ilgili. Kimse kendi imkanlarıyla yaşamak istemiyor. Herkes daha fazlasını istiyor. Sonu da böyle hüsranla bitiyor.

      Sil
  2. hocam araya ingiltere'yi de katsaydık nasıl olurdu?
    ingilizler madem ısrar ettiler sterlinde kalmak adına, krizden nasıl etkilendiklerini görmek için borçlanma oranlarına baksaydık (ceteris paribus), ingilizler haklıymış ya da haklı değilmiş çıkarımı yapsaydık mesela?
    ayrıca abd li kredi derecelendirme kuruluşları (zaten sözü geçen kredi derecelendirme kuruluşları ağırlıklı olarak amerikan), yunanistan için krizden önceki zamanlarda en azından kötü not vermediklerini de söylersem yanılmış olmam herhalde?
    kısaca domino taşı etkisi olmuş olabilir mi?
    bu adamlar bunun farkında olmayacak kadar değiller herhalde?
    neticede 2008 krizi ile birlikte taşlar tek tek yıkılmaya başladı..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında aradım ama bulamadım yoksa İngiltere'yi koyup bakmak daha iyi olurdu. Euroya geçişle birlikte düşük faizler borçlanma için bir çeşit teşvik olmuş.

      Sil
  3. Dünyada bütçe fazlası verenlerin hangi ülkeleri finanse ettiklerini anlıyoruz kabaca.Borç alanlar eğer bu işte "ödemiyorum işte" derse, ki Arjantin örneği var, bir de İzlanda halkının örneği var.İşte o zaman denklem yeniden yazılacak sevgili hocam.Sonuçta borç kağıt üzerinde teminat yok olsa da neyi nakde çevireceksin ki ülkeler arası mevzuatta.Çin'in altın toplaması boşuna değil. Reel değeri olan bir varlık finanse edilir ama faiz doğurmayan bir yöntemle,yeni paradigmayı konuşmak gerekir hocam.Tespitten öte geçme zamanı diye düşünüyorum,çünkü cevap arayan çok kişi var ve bunlara konferans başına 150.000 usd ödüyorlar dünyada.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Altın da çözüm olmadı biliyorsunuz. I. Dünya Savaşına kadar altın sistemi geçerliydi. Kağıt para bire bir altın karşılığıydı. 1870'lerde Uzun Depresyon çıktı ve 1900'lere kadar sürdü.

      Sil
    2. ECB ye rağmen bankaların reel sektöre (halka) kredi kullandıramıyor olmasının arkasındaki gerekçe neyse sevgili hocam, Çin'nin de rezerv çeşitlendirmesine gitmesinin ardındaki psikolojide aynı diye düşünüyorum.

      Sil
  4. Hocam grafikte 1995 yılına baktığımızda zaten bu borçlanma konusunda biraz potansiyelleri var gibi ülkelerin, 1999 yılında Euro'ya girmeleriyle dediğiniz gibi hepsi eşit düzeye gelmiş kazan bir ama kepçelerin ayrı olduğunu unutmuşlar. Hatta kepçeler de birbirinden farklıymış.İspanyanın borçlanması o kadar çok değilken neden sırada onlar söylentisi çok?Birde Fransa ve Almanya AB'nin söz sahibi ve itici gücü olmalarıyla yada olmak istemeleriyle diğer ülkelerin borçlanmalarına ses çıkarmayıp hata yapmış olabilirler mi?Yani bu biraz hesap işi değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İspanya'nın tek sorunu borç stoku değil. Orada bankalar sisteminde sıkıntı var. Bu tablo sadece kamu kesimi borçlarını gösteriyor. Almanya ve Fransa işin sürükleyicisi olmalarına karşın sistemi gerçekten denetleyememişler. Bugün gelinen nokta bunu gösteriyor.

      Sil
  5. Bu ulkeler Turkiye'ye ornek gosterilen ulkelerdi ve bir donem AB kriterleri bizlerin onune hedef olarak konulmustu hatta su an bile bu istek TUSİAD tarafindan sıkça dile getiriliyor. Borclanmalarin ekseriyeti daha iyi yasam kosullari icin daha iyi sosyal haklar icin kullanildi. Her ailenin evi olsun arabalari olsun her turlu ihtiyaclari icin daha genis imkanlarimolsun vs... Bir yazinizda hatirliyorum son devrim olarak kapitalizm sonra emegin devrimini olacagini one surmustunuz.. Sizce bu ornekler sizin ongorunuzun basarisiz birer ornegi denilebilir mi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öngörülerimiz ne olursa olsun Euro birliği başarısız bir örnektir. Euro'ya erken ve gereksiz yaygınlıkta geçildiği kanısındayım. Uzun süre Almnaya, Fransa eğer girerse İngiltere ve İtalya dörtlüsüyle Euro götürülmeli, zaman içindeki gelişmelere göre öteki ülkeler ekonomik açıdan bunlara yaklaştıkça Euro sistemine alınmalıydı. Yani erken gelen bir genişleme işin çöküşünü de birlikte getirdi.
      Ekonomi işin bir yanı tabii. Ama yaşam ekonomiden ibaret değil.

      Sil
  6. Hocam merhaba , İtalya geçmişte de bugün de en yüksek borçluluk oranına sahip ülkelerden ancak faiz gelişimine bakıldığında diğer yüksek borçlu ülkelere göre çok daha düşük seyrediyor. Bunun sebebi nedir?

    YanıtlaSil
  7. Aslında Almanya'nın II.Dünya Savaşı'ndan yıkım ile çıkmasından 70 sene geçmeden tüm Avrupa'ya egemen konuma gelmesidir bu tablonun özeti. Almanya 10 yıllık borçlanma faiz oranı 2006 yılında 3% düzeyindeyken birkaç gün öncesine dek 1,13% seviyesine dek indi. 2 yıl vadede ise neredeyse hiç faiz ödemeyerek adeta sadece kiralık kasa hizmeti veriyor. AB'nin ve özellikle Euro Zone'un kuruluşu sonrasında Almanya inanılmaz dış ticaret fazlası üretmeye başladı ve yukarıda anlatılan gelirinden çok tüketen ülkelere aslında en çok satışı yaparak kendi adına bir nevi ekonomik devrim yarattı. Şimdi ise yanlış hesap Bağdat'tan dönüyor gelirinden fazla tüketenler için ve Almanya'nın hesabı ise tam 12'den vuruyor. Krizin asıl anahtarı ise Almanya'nın nerede duracağı ile ilgili olacaktır ki bu konuda Merkel'in son seçim başarısızlıkları nedeniyle oluşan yakın gelecek belirsizliği de karanlık bulutların hakimiyetine devam anlamı taşımaktadır mavi gökyüzünde .. Krizi ABD Avrupa'ya ihraç etti ve krize son verecek de yine dediğim gibi Berlin ve Bundesbank'ın önümüzdeki 50 yıla ilişkin projeksiyonları olacaktır..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değişik bir yaklaşım. Haklı olduğunuz taraflar var. Ama krizi ABD çıkarmasaydı da bence Euro sistemi krize girecekti. Grafik bize borçlanmanın gelir gibi algılandığını gösteriyor. Bu algılama kriz çıkartır. Ve nitekim çıkardı da.

      Sil
    2. Ekonomik analiz çok boyutlu olmadığı sürece yapılan değerlendirmeler konunun sadece bir bölümünü izah ediyor. Finansal açıdan yukarıda ortaya konan görüşler de sonucu açıklıyor ancak nedeni tam ortaya koyamıyor. İster parasal birlik olsun ister olmasın, eğer belirli bir istihdam ve büyüme seviyesinde bir ekonomi ticaret açığı veriyorsa ya borçlanmak, ya kur ayarlaması yapmak ya da her ikisini yapmak zorundadır. Parasal birlik durumunda kur devre dışı kaldığına göre ticaret açığı veren ülkeler sürekli borçlanmak zorundadır. Aksi halde büyüme ve istihdamdan feragat etmeleri gerekir ki siyasetçiler için bu opsiyon yok hükmündedir. Sürekli borçlanma ise sürdürülemez.Parasal birlikle eş zamanlı mali birlik te sağlansaydı belki bütçe disiplini ile bu süreç biraz daha sürdürülebilir olurdu. Bu gün gelinen nokta küresel kriz ile tetiklenmiş bir parasal birlik krizidir ve bence sadece iki çıkış yolu vardır: Akdeniz kuşağı ülkeleri parasal birlik dışına çıkacaklar (çok maliyetli ve Almanya kesinlikle kabul etmez)ya da tıpış tıpış Almanya'nın istediği mali birliği kabul ederek hükümranlık haklarını Brüksel'e terk edecekler.

      Sil
  8. Hocam biraz hislerimle konuşuyorum ama..Bana öyle geliyor ki global krizin yönlendirilimek istendiği konulardan biri de Fed ECB gibi merkez bankalarını parasal genişlemelerle itibarsızlaştırıp Para basma yetkisini Merkezbanklarının elinden alıp Özel para sistemine adım atmak..Tıpkı çaycının marka dağıtması..Hangi şiketin parası güvebnilir ise o para değer kazanacak..Öyle politik zaaflarla popülist politikalara alet olan merkez bankları ve onların bastığı paralar rağmbet görmeyecek..Zaten hali azırda İneternet ortamında kullanılan e para adeta bu yeni sistemin bir ön hazırlığı gibi..Mesela İstanbul Akbil üzerinden kendi sistemini oluştursa..Ve ürettiği mal ve hizmetleri akbil cinsinden fiyatını fixlemek şartıyla sunsa...Hem kapsam dahilindeki hizmetlerde akbil cinsinden enflasyon sıfırlanır..Hem Tlsini akbile convert edenlerin belediyeye ödediği TL meblağlardan dişe dokunur Fon gelirleri (finanasal) gelirler elde etmek mümkün olur..hem de belediyenin hizmet alanları genişleyebilir (halk ekmek, belediye et, balık,sebze hali, tiyatro, sinema vs.. gibi..mesela 1 ekmek 2 İstanbul Lİrası olur o değişmez..İstanbul lirası yani akbili olanlar kapsam dahilinedki mal ve hizmetlerdeki enflasyon kadar otomatik nominal faiz almış olurlar..Sonuç olarak Dünya finansal sistemi Merkez Banklarını buraya yönlendirmek istiyor olabilir..şapşal politikacılar da adeta onlara çalışıyor bilmeden..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Peki İstanbul dışında örneğin Antalya'da tatildeyken Akbil'i nasıl kullanacağız? Yani Antalya Belediyesi Akbil'i niye kabul etsin?

      Sil
    2. Çıkarken akbili TL ye çevirip Nominal Tl nin değer kaybı kadar nominal faizimizi cebimize koyup gideriz..Bildiğimiz Kur gibi düşünün..Zaten Dünya finanssistemi özel para sistemine geçerse uzun vadede mesela Citibank parası ya da Coca cola parası here yerde geçiyor olacak.Özel para sisteminin ana fikri aslında Para basma yetkisinin politik argünamlar sebebiyle popülist yaklaşımlarla para basma gevşekliğinin önüne geçmek..Belki de antalyaya giderken paramızı çapraz kur gibi antlaya belediyesi lirasına çevireceğiz...Ya da Coca cola lirasına..Hangisi daha güvenlir para birimi ise yatırımlarımızı o para cinsinden yapacağız.Şimdi Bir yunanlı olduğunuzu düşünün bankada Euro mevduatınız var ama yunanaistan drahmiye döner mi diye bi söylenti var..Siz euroda kalmak iztemezsininz çünki Yunanlı için Euro da kalmak kabus ve trajedi ile sonuçlanabilir..Oysa belki de Örnek olarak: Apple şirketinin parasıyla Apple hissesi alan, o parayla Apple ya da Facebook'un ileride satın alacağı veya kuracağı e-ticaret sitelerinde iş yapana insalar için bu para Euro'dan çok daha güvenilir olabilecek

      Sil
  9. İspanya'daki artış en az olmasına rağmen bugün en zorda ekonomilerden birisi..

    Peki hocam, İspanya'nın bugün yaşadığı zorluklarda Katalunya bölgesinin rolü var mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yalan söyleyeyim bir fikrim yok. Bildiğim İspanya'da kamudan çok bankaların zorda olduğudur.

      Sil
  10. Bu yazınızı okuduktan sonra ''Almancıların'' ''euro bizi mahvetti'' yakarışlarının sebebini daha iyi anladım. Elinize, emeğinize sağlık hocam.

    YanıtlaSil
  11. Euro Bölgesi'ndeki krizin derinleşmesinde, Euro'da olan ülkelerin mali politikalarda serbestken, para politikalarınde Avrupa Merkez Bankası'na bağlı olmaları yani para politikası araçlarını kullanamadıkları için kriz derinleşti diyebilirmiyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir anlamda öyle ama belki daha doğru bir ifade zayıf ekonomilerle güçlü ekonomilerin aynı para biriminde buluşmalarının yarattığı kolay borçlanma ve disiplin kaybı bu sonucu yarattı. Bu blogda yayımlanan ilk yazılarımdan birisinde bunu sorgulamıştım (son paragraf)http://www.mahfiegilmez.com/2011/12/nabukadnezarbabilin-bir-kent.html

      Sil
  12. Çok başarılı bir analiz..Eurozone kurulmasa Almanya,Fransa ve İtalya faizleri 15 yıl önce %6'nın altına gerilemeyecekti bence. Almanya'yı bir kenarda bırakalım,onlar üretim güçleriyle her zaman ayakta kalacaktır, ama Fransa, İtalya ve diğerleri için eurozone bugünlerini sadece öteledi bence..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru. Son 10 - 15 yılda hızlı büyüme isteği bu tür sapmaları çok etkiledi. Bir iki ülke bunu yapıp kısa sürede başarılı görününce herkes bu yan yollara sapmayı denedi. Sonuç ortada.

      Sil
    2. Eurozone olmasa da para birliği bu yüzden bence dağılacak, 2009 Kasım Yunanistan ortaya atıldığından beri düşüncem değişmedi..makroekonomik dinamiklerinize bakmadan sadece GSMH rakamı odaklı büyüyor ülkeler.. Almanya inanılmaz bir sanayi üretimine sahip, İtalya da üretim tarafında gayet güçlü..İspanya ise yıllardır inşaat sektörü ile büyümeye çalışıyor, ev satıp dış kaynak sağlıyor..
      Peki hocam biz sadece çakma İspanya-İtalya ekonomik dengelerine doğru ilerlemiyor muyuz? Yan sanayi üretimlerde evet son 20 yılda yürüdük, son 3 senedir gayrımenkul ve inşaat odaklı yürüyoruz, inanılmaz ölçüde artan para arzı ile dış kaynak yaratıyoruz, bir gün Avrupa'da kriz bitince sıra gelişen ekonomilere gelmeyecek mi?

      Sil
  13. Doğru tespitler, Almanya Doğu Almanya birleşmesi gibi bu ülkeleri kendi çatısı altında birleştirirmi? Parasal genişleme, paranın türetilmesi, karsılıksız basılan paraların bankaların açığını kapatmasına rağmen devletlerin borcunu azaltmaması nasıl çözülecek? Bu ülkeler PİGS, Portugal,İtaly,Greek,Spain bütçelerini nasıl tutturacak. ABD hala 1.5 Trilyon USD açık veriyor, Borçlanma 16 Trilyona dayandı. En sonra faturayı kim ödeyecek? Savaşmı yeni para birimimi? Bir hesplaşma olacak gibi..

    YanıtlaSil
  14. Acaba, bu verilerin alındığı kaynakları da belirtebilir misiniz?

    YanıtlaSil
  15. özelleştirmeden sağlanan gelirlerle ayakta kalan bir ülke mi olduk hocam. zira ihracatta cari açıkta rekor seviyelerde gidiyor. bu ülkelerle ve abd ile olan ticaretimizden dolayı krizlerin bizi teğet geçmesi normal mi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet biraz öyle. Yani bir sefere özgü gelirlere dayanan bir iç finansman ve sıcak paraya dayanan bir dış finansman sistemi oluştu Türkiye'de.

      Sil
  16. HOCAM,BEN DEVLETLERİN ÖZELLEŞTİRMELER YOLUYLA EKONOMİDEN ÇIKARILMASININ; KAMU EKONOMİSİNİN, GELİR TÜREVLERİNİ AŞIRI DARALTTIĞINI VE BUNA KARŞIN GİDERLERİN İSE ARTMAYA DEVAM ETTİĞİ İÇİN YANİ EĞİTİM,SAĞLIK,SOSYAL GÜVENLİ V.S GİBİ NET GERİ DÖNÜŞÜMÜ OLMAYAN YA DA DÜŞÜK TASARRUF YARATABİLEN ALANLARDA KAMUSALLIK KALDIĞI İÇİN DEVLETLERİN BORÇ BATAĞINA SÜRÜKLENMİŞ OLDUKLARI KANAATİNDEYİM.BANA GÖRE EKONOMİDEN ÇIKARILAN DEVLET YOK HÜKMÜNDEDİR.SADECE SERMAYEDAR VARDIR.KİŞİLER ARTIK DEVLETTEN ZENGİN HALE GELDİ VE DEVLETLERE BORÇ VERİR DURUMDADIR.NE DERSİNİZ HOCAM BU KONUDA?..SAYGILAR...

    YanıtlaSil
  17. HOCAM, A.B EKONOMİSİNDE EURO ORTAKLIĞINA KARŞIN; ÜLKELER ARASINDA MALİYE,FİNANS,SANAYİ,HATTA İKTİSAT POLİTİKALARI ARASINDA ORTAK POLİTİKALARIN OLMAMASI VE YİNE KAMU FİNANSMAN KRİZİNDE ORTAK PARA BİRİMİ KULLANIMI NEDENİYLE YUNANİSTAN GİBİ BORÇ YÜKÜ AŞIRI AĞIR EKONOMİLERİN ULUSAL PARA BİRİMİNE DÖNÜP,DEVALÜASYONA GİDEREK BORÇ YÜKLERİNİ HAFİFLETME SEÇENEKLERİNİN ALACAKLI EKONOMİLERDE REEL DEĞER ERİMELERİNE NEDEN OLABİLECEK OLMASI DA SANIRIM A.B EKONOMİSİNDE KATILIKLARA NEDEN OLUYOR ... NE DERSİNİZ HOCAM BUNLAR A.B İÇİN ESNEKLİK KAYIPLARINA NEDEN OLMUYOR MU?...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!