Türkiye Ekonomisi - Karşılaştırmalar


Türkiye, IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası ekonomik kuruluşlarda yapılan sınıflandırmalarda ekonomik durum olarak yükselen piyasa ekonomileri ve gelişme yolundaki ülkeler kategorisinde yer alıyor. Bu kategoride bulunan 150 dolayındaki ekonomiden 20 ile 40 arasındaki ekonomi yükselene piyasa ekonomileri kategorisinde kabul ediliyor. Türkiye de bunlar arasında yer alıyor. Geri, kalanları ise gelişme yolundaki ekonomiler kategorisinde sayılıyor. Yükselen piyasa ekonomilerinin bazılarının bir süre sonra gelişmiş ekonomikler arasına terfi edeceği düşünülüyor. 

Coğrafi yerleştirme açısından ele alındığında Türkiye EMENA (Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika) diye kısaltılan bölgede Avrupa alt bölümünde Orta ve Güney Avrupa kısmında kabul ediliyor.

Bu çerçevede Türkiye’yi Orta ve Güney Avrupa ekonomileri ve Ortadoğu ekonomileriyle karşılaştırmak en doğru yol gibi görünüyor. Bununla birlikte ben bununla yetinmeyip yakın çevremizdeki Orta Asya ekonomilerini (Kazakistan, Türkmenistan gibi) ve öteki yükselen piyasa ekonomilerinin önemlilerini de (Çin, Hindistan, Rusya gibi) ekleyerek bir karşılaştırma tablosu hazırladım. Bu tablodaki sıralama GSYH büyüklüğüne göre yapılmıştır. Tablodaki KB Gelir $; kişi başına dolar cinsinden yıllık ortalama GSYH’yı, Borç Yükü; kamu borç stokunun GSYH’ya yüzde oranını, Tasarruf %; ülkedeki toplam tasarrufların GSYH’ya yüzde oranını göstermektedir.

Ülke
GSYH (milyar $)
KB Gelir $
Borç Yükü %
Tasarruf %
1
Çin
7.298
5.414
26
51,0
2
Brezilya
2.493
12.789
66
18,4
3
Rusya
1.850
12.993
10
28,6
4
Hindistan
1.676
1.389
68
31,6
5
Meksika
1.155
10.153
44
24,2
6
Türkiye
778
10.522
40
12,5
7
Suudi Arabistan
578
20.504
8
43,0
8
Polonya
514
13.540
55
17,5
9
İran
482
6.360
13
53,8
10
Arjantin
448
10.945
44
22,0
11
Birleşik Arap Emirlikleri
360
67.008
17
31,7
12
Tayland
346
5.394
42
30,0
13
Yunanistan
303
27.073
161
4,8
14
Malezya
279
9.700
53
33,7
15
Portekiz
239
22.413
107
11,6
16
Mısır
236
2.970
77
15,1
17
Çek Cumhuriyeti
215
20.444
41
21,5
18
Cezayir
191
5.304
10
50,1
19
Romanya
190
8.863
33
24,6
20
Kazakistan
178
10.694
11
39,6
21
Kuveyt
177
47.982
7
59,6
22
Katar
174
98.329
32
54,3
23
Ukrayna
165
3.621
37
17,5
24
Karadağ
140
7.317
80
-1,2
25
Irak
115
3.513
87
32,3
26
Fas
99
3.083
54
27,2
27
Slovak Cumhuriyeti
96
17.644
45
21,9
28
Umman
72
23.315
5
41,8
29
Sudan
65
1.982
73
21,2
30
Hırvatistan
64
14.457
46
23,4
31
Azerbaycan
62
6.832
10
47,9
32
Belarus
55
5.881
50
27,4
33
Bulgaristan
54
7.202
17
25,0
34
Slovenya
50
24.533
47
21,3
35
Tayvan
47
20.101
41
30,1
36
Tunus
46
4.351
42
16,6
37
Özbekistan
45
1.572
9
36,7
38
Sırbistan
45
6.081
48
16,1
39
Litvanya
43
13.075
39
17,1
40
Lübnan
39
9.862
136
16,3
41
Libya
37
5.691
bilgi yok 
18,1
42
Yemen
34
1.340
43
2,0
43
Ürdün
29
4.675
70
14,4
44
Letonya
28
12.671
38
25,0
45
Bahreyn
26
23.132
37
28,6
46
Türkmenistan
26
4.658
15
bilgi yok
47
Güney Kıbrıs
25
30.571
72
8,1
48
Bosna Hersek
18
4.618
41
10,9
49
Gürcistan
14
3.210
34
10,9
50
Arnavutluk
13
3.992
59
11,8
51
Ermenistan
10
3.033
35
18,7
52
Macaristan
10
14.050
28
20,7
53
Moğolistan
9
3.042
bilgi yok 
48,0
54
Moldova
7
1.969
23
13,9
55
Tacikistan
7
831
35
13,2
56
Kırgızistan
6
1.070
52
21,3
57
Makedonya
5
5.016
46
22,7

(Veriler için kaynak: IMF, WEO Database April 2012)

GSYH büyüklüğüne göre en büyükten küçüğe doğru sıralandığında 6. sırada yer alan Türkiye, kişi başına gelirde yine en büyükten küçüğe doğru sıralamada göre 23. sırada bulunuyor. Borç yükünü en küçük borçludan en büyük borçluya doğru sıraladığımızda Türkiye 26. sırada yer alıyor. Tasarrufların GSYH’ya oranını ele aldığımızda ise Türkiye en büyük orandan en küçüğe doğru sıralamada 49. sırada bulunuyor.   

Özetle Türkiye’nin aynı ligde bulunduğu rakip ekonomiler ve komşu ekonomiler çerçevesinde GSYH büyüklüğü açısından iyi bir durumda olmasına karşılık kişi başına gelir ve borç yükü açısından ortalarda olduğunu söylememiz gerekiyor. Türkiye’nin en kötü olduğu değer ise tasarruf oranı. Tasarrufları bu kadar düşük olan bir ekonominin önünde iki seçenek var: Ya yatırımlar da düşük kalacak ya da yabancı kaynak getirerek yatırımları yapmaya devam edecek. Türkiye son on yıllık uygulamasında ikinci yolu seçmiş bulunuyor. Hızlı büyüyor ama yüksek cari açık veriyor. Terfi liginden birinci lige çıkabilmemizin yolu da buralardan geçiyor. Öncelikle kişi başına geliri ve tasarrufları artırmamız gerekiyor. Nüfus artışı GSYH’nın artmasına katkıda bulunsa da (işsizlik oranının düşürülmesine bağlı olarak) kişi başına gelirin ve tasarrufların artmasını sağlamıyor.       

Yorumlar

  1. Saygıdeğer Hocam, bir önceki yazı dizisinde bize göre alt kategoride yer alan (GSYH büyüklüğü bazında) karşılaştırma yer alıyordu. Bu defa ise doğru ifadesi ile gerçek rakiplerimiz (özellikle tabloda üstümüzde yer alanlar) ile karşılaştırma imkanı bulunmuş oldu. Nihayetinde bu bir yarış ve biz hedefi kendimizden daha ileri seviyede gelişen ekonomiler ile yapmak zorundayız diye düşünüyorum. Tablonun bana düşündürdükleri ise;
    - Kişi Başı Gelir $ rakamında rakiplerden çok uzak değiliz, nihayetinde birkaçında olan yer altı zenginlikleri şu aşamada bizde katma değere dönüşmüyor vaziyette..
    - Borç yükü rakamımız da görece olarak fena durmuyor, aslında bu durumu avantaja da çevirmek elimizde gerekli yapısal reformlar tamamlandığında, artabilecek bir kredi notu ile düşecekborçlanma maliyetleri ile bulunan kredileri uygun yatırım ortamında uygun bir kar marjı ile değerlendirebilirsek önümüzde oldukça büyük bir fırsat yer alıyor. Özellikle global kriz hakim durumdayken malum kriz bir anlamda fırsat da demektir.
    - Tasarruf oranı ise zincirin adeta zayıf halkası konumunda, zaten sizin de benim de bahsettiğimiz yapısal reformların en çok ihtiyaç duyulduğu alan da tam burası.On yılda 20% rakamı 12.5% rakamına inmiş durumda hatta işin daha da vahimi.
    - Bu kadar analizden sonra bir de çözüm önerisi: Ekonomi yönetimi tarafında yakın zamanda açıklanan BES sistemine yönelik iyileştirme bence sistem dışı kalan bir kitleyi sistem içine alabilecek ancak bir yönüyle de kurum katkısı ile sistemde yer alan bazı ücretli kesimi mağdur edecek. Keşke bu sınıfın bu hakkı da vergisel mahsuplaşma yolu ile devam edebilseydi. Saygılarımla..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu ayrıntılı analiz için teşekkürler. Tamamlayıcı oldu.

      Sil
  2. Kısa mesafede Otomobil yerine bisikleti,
    Salam, sucuk yerine işlenmemiş protein kaynakları, tavuk, süt, yumurta..
    mevsiminde sebzeleri ve meyveleri,
    cep telefonunu en az 2 yılda bir değiştirmeyi
    İlla Üniversiteye girsin diye özel okul dışında bir de dershalere para dökemeyecek çareler üretebilmeyi..(Yıllık dershane pazarı 10 milyar civarı deniyor)
    Spor yapmayı, sosyal sigorta ve sağlık sistemine daha az yük olmayı sağlıklı yaşamanın gereklerine dikkat etmeyi...
    Mümkünse home ofis kurarak zaman, huzur, benzin tasarrufu yapmayı.
    Her önünüze gelene (Yaşam koçu, bilmemne bioenerjicisi, falcı, otçu, büyücü, astrolog, antibiotik kotasının doldurmayı, hastahanesine para kazandırmayı, özelsigortadan para tırtıklamak için hastayı araç olarak kullanmayı amaç edinmiş sağlık personeli, borsa manipülatörleri, 2 hafta seminerden aldığı belgeyle saati 100 dolara kişisel antrenörlük yapanlar vs..) para saçmaya son vermeyi..
    Öneriyorum
    Eminim tasarrufa dair daha pek çok şey vardır Mahfi hocam:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Süper yorum, teşekkürler.

      Sil
    2. doğru ama tek halkın yapabileceği bir şey değil diye düşünüyorum. çünkü tek tasarruf yapmak ise yaramıyor tasarrufun yastık altı kalmayıp yatırama da dönüşmesi için devletin ön ayak olması gerekir piyasa ya girmeyen para, para değildir yastık altı tutacaklarsa harcamaları daha iyi hiç değilse akış olur :) tabi işin espirisi bir yana hükmet bu konuda yatırımcıları, girişimleri desteklemeli artık su girişimler ortaya cıksından yıllar okuduğumuz hane halkı, devlet girişimci birliği sağlansın ki kalkına bilelim diye düşünmekteyim..

      Sil
  3. Tablo çok net ve açık, kat edilmesi gereken yol çok, hem tasarruf tedbirlerini arttırıp hem "kendimiz" üretmek zorundayız, ama bu şekilde pekte imkanlı gözükmüyor... Tüm yazılar için teşekkürler, saygılar hocam...

    YanıtlaSil
  4. Yukaridaki tabloya baktigimizda GSYH ve kisibasi gelir aslinda asli gostergeler anlamina gelmiyor...Bir anlamda degerlendirma yaparken yaniltabilen unsurlar... Kisaca bakkal hesabi ile siralama hesabi yapmak daha saglikli ve pratik yontem, yani "kac lira borcun var kac lira birikmisin var" isin ozu bu... Aslinda nufuslari da bu tabloya eklemek gerekir diye dusunuyorum....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru da o zaman yazı boyutunu aşıp kitap yazmaya doğru yol almaya başlıyoruz.

      Sil
  5. Hocam, gelen yabancı yatırımcıların gerçekte katkısı nedir? İstihdam sağlamak. Yani kaba tabirle karnımız doyurmak. Otelcilik sektörüne bakalım daha öncede yazılarınız tartışmıştık. Oteli yapıyoruz işletmesini veriyoruz.Yabancı yatırımcı kira ve maaş ödüyor, O da kendi yerli turistten kazandığı parayla çoğunlukla.Ne adam akıllı yatırımcı geliyor gelen yatırımcıya tanın haklar bizim yatırımcımıza verilmiyor.Alınan maaşlar az. Az olduğu için ve gelişen Dünya ile ihtiyaçlar fazla.O ihtiyaçlar borçla elde ediliyor.İş başvurusu yaparken bile kıyafetiniz düzgün(kaliteli) olsun deniyor. İşsiz adam nasıl kıyafet alsın. Tabiki borçla. Cep telefonunuz kaliteli olmak zorunda.Laptoppunuz olmak zorunda.Teknolojiyi yakından takip etmek için.Bunlar hep borçla. Vesaire vesaire.Diğer taraftan Çine gelen yatırımcı ile bize gelen bir mi?Bir yadan borcu kapat, bir yandan tasarruf et, bir yandan yeni ihtiyaçları karşıla.Birinci lige çıksak bile her sene küme düşme tehlikesi olmaz mı?Saygılar Hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'nin tasarruf oranı 2000'lere gelinceye kadar % 20'ler dolayındaydı. O tarihten sonra düşerek % 12'ye kadar indi. Yani biz tasarruf oranını artırmak bir yana düşürdük. Niçin? İki nedeni olduğunu düşünüyorum: (1) 2001 krizi sonrası bankalara güven azaldı, (2) Eskiden enflasyon yüksekken bankalar yüzde 15 dolayında reel faiz veriyordu. Şu anda reel faiz sıfır dolayında. Uzun yıllar yüksek reel faiz almaya alışmış olan insanlar bu reel faizle tasarruf yapmıyor ya da yastık altında tutuyor. Yani tasarruf Türkiye'de her zaman bu kadar düşük değildi. Kişi başına gelirin daha düşük olduğu dönemlerde bile çok daha yüksekti.

      Sil
  6. Mesela ben uyuşturucudan, silah , mazot kaçakçılığından 1 milyon dolar kar yaptım, bunun; 500 000 ini ile market açtım, 500 000 ni ile de Iraktan altın alıp getirip kasaya koydum..5 000 000 dolar da tefeciden borç alıp yeni kaçak mal siparişi vermişim biraz da dükkana legal siparişim var..Bu milli gelire ilişkin rasyolara nasıl yansıyacak:) Sanırım krizlerde kayıtdışı ekonomi bizim gibi ülkeler için önemli bir çıpa..Afganistandan Amsterdama ilginç bir coğrafya üzerinde yaşıyoruz..Yukarıdaki rakamlara bu gibi durumları nasıl ekleyip bu rakamlardan nasıl çıkaracağız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Harcamalarınız kayda giriyorsa ki legal olduğuna göre giriyor demektir harcama cinsinden besaplanan milli gelir hesaplarına girer. Sorun bu tür geliri elde edip içeride harcamayan ya da yastık altına koyanlarda. Onlar mg hesabında kayıt dışı kalıyor.

      Sil
  7. Sayın Hocam, yazınızdan mülhem, bir iktisat paradoksunu gündeme getirmek istiyorum: Büyümenin finansmanı tasarruflardan ancak lokomotifi de harcamalar. Yani varsayalım ki ülke olarak bir günde tasarruflarımızı % 25'e çıkarabildik. Öyle bir durumda büyüme için öz kaynaklarımızla çok iyi bir potansiyele eriştik diyemeden, ekonomide iç talebin çökmesiyle çok ani bir gelir şokuna maruz kalmış oluruz sanırım. Bu varsayım doğruysa kriz yaratmayacak şekilde tasarruf açığı kapama hızı ve stratejisi nasıl olmalı? Bu konuda bilgilendirebilirseniz çok sevinirim. Belki de yoruma katılan sayın üyelerin de cevapları olur? Şimdiden teşekkürler.
    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru o nedenle tasarruf artışınïn aniden olmaması gerekir. 2000 lere kadar Türkiyede tasarruf oranı % 20 lerdeydi. Ben aynı oranın devam ettiğini ama birikimlerin yastık altına gittiğini yani ekonomiye yarar sağlamayan birikimlere dönüştüğünü düşünüyorum.

      Sil
    2. Hocam, tasarruf oranının %20'lerde devam ettiğini ama birikimlerin yastık altına gittiğini belirtmişsiniz. Sizce 2001 sonrası dönemlerde faizlerdeki düşüşün tasarruflar üzerinde ciddi bir düşürücü etkisi olmadı mı?
      Saygılar,

      Sil
    3. Bence oldu. Çünkü Türk insanı uzun yıllar yüzde 10 - 15 reel faiz almaya alışmıştı. Reel faizler sıfır dolayına inince tasarruflar düştü.

      Sil
  8. Rakamları yorumladığımız zaman kamu yönetiminin geleceğe yönelik başta yaygın ve zamanında denetim algısını yerleştirerek tasaruf sahiplerine güvenilir yatırım alanları konusunda hizmet vermesi gerekliliğini görüyorum. Bunun yanında gelir dağılımının iyileştirilmesi konusunda da hedeflerin konuşulması ( olup bitenin yorumlanması yerine) ve somut , bilinçli adımların atılması zarureti ortada. İşsizlik konusunda da sadece eğitim sistemini, yılları,sınav sistemini konuşmak yerine , nitelikli ara eleman geliştirme konusunda kantitatif hedefler koyarak bunları takip etmenin şart olduğunu görüyorum. Ve son olarak da Makro hedeflerimizi OVP ile konuşmakla birlikte bunların mikro KPI larının tesis edilerek performansımızın dinamik bir şekilde monitor edilmesi yararlı olacaktır diye düşünüyorum.
    Teşekkürler değerli Hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün tespitlerinize katılıyorum ve sözde bunlar hedef olarak var ama uygulamada yok.

      Sil
  9. Değerli hocam, sizin kaleminizden bu karşılaştırmalı verileri de kapsayan Türkiye Ekonomisi alanında bir kitap yazılsa şahane olur diye düşünüyorum. ELİNİZE SAĞLIK, ÇOOK TEŞEKKÜRLER.

    YanıtlaSil
  10. Hocam, affınıza sığınarak bu yastık altı paralarına şuan itibariye var olduğunu inanmıyorum. A dan Z ye vatandaşın sırtında bu kadar borç yükü varken bence Kobiler dahil ve belki büyük sanayicilerden bazıları neye dayanak yastık altı tabir edilen birikimlerini bu yükten kurtulmak için ortaya çıkarmıyorlar. Siz 2000'den önce diyorsunuz ben Körfez savaşına kadar iniyorum.O zaman bile bankalara güven piyasaya güven vardı. Herkes para harcıyordu. Ben bu yastık altı paraların Tobbun belirttiği miktardaki yastık altı paralarının büyük çoğunluk haksız kazanç olduğunu düşünüyorum. O yüzden ekonomiye kolay giremiyor.Çünkü bilmem kaç miktardaki altın büyük çoğunluğun elinde değil, bazı belli "büyüklerin" elinde bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yastık altındaki değerlerin bir bölümü sizin dediğiniz gibi para olabilir, doğru ama bir bölümü de altın gibi ekonomiden çekilmiş değerler. Düğünlerde, sünnetlerde gelen altınları halkımız evde, kasada bir yerlerde saklar.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı