Gelirden Ne Kadar Pay Alıyorsunuz?


Bu yazımda anlattıklarımı tam olarak değerlendirebilmek için önce yine bu blogda yayımlanan Türkiye’de Gelir Dağılımı başlıklı yazımı okumanızı öneririm (http://www.mahfiegilmez.com/2012/03/turkiyede-gelir-daglm.html).

Gelir dağılımı eşitliğini ölçmek için kullanılan araçlardan en çok kullanılanı Gini katsayısıdır. Eğer gelir dağılımı tam anlamıyla eşitse, yani bütün değerler mutlak eşitlik çizgisi üzerindeyse o zaman Gini katsayısı sıfır çıkacak demektir. Sıfır ile bir arasında değişen katsayı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımı eşitliğinin, bire yaklaştıkça gelir dağılımı eşitsizliğinin arttığını söyler bize. 

Türkiye’de gelir dağılımı ve çeşitli grupların gelirden aldıkları paylar aşağıdaki tabloda yer alıyor (Veriler TÜİK.)  

2006
2007
2008
2009
2010
Gini Katsayısı
0,43
0,41
0,41
0,42
0,40
Gelir Dağılımı (Gelir Grupları)
Toplam
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
Maaş, ücret
40,8
39,7
41,9
42,9
43,7
Yevmiye
3,7
4,0
4,1
3,5
3,6
Müteşebbis (kâr)
24,2
23,2
22,4
20,4
20,2
    Tarım
7,1
6,4
6,2
5,4
6,3
    Tarım dışı
17,1
16,8
16,1
15,0
13,8
Gayrimenkul (rant)
3,1
4,1
4,4
5,0
4,2
Menkul değer
6,1
7,0
4,2
5,3
4,5
Sosyal Transferler
17,8
18,2
19,1
19,6
20,5
     Emekli dul yetim aylıkları
16,9
17,0
18,1
18,3
18,6
     Diğer sosyal transferler
0,9
1,1
1,1
1,3
1,8
Hanelerarası  transfer
2,9
2,6
3,1
3,1
3,1
Diğer gelir
1,5
1,1
0,9
0,2
0,2

Önce Türkiye’de Gini katsayısına dayalı olarak hesaplanan gelir dağılımı eşitliğini ele alalım. TÜİK’in yaptığı hesaplama sistemi değişiklikleri nedeniyle geçmişle karşılaştırma yapma şansının pek kalmamış olduğunu ifade etmesine karşın 2005 yılında Gini katsayısının 0,38 olduğunu vurgulamakta yarar var. 2001 krizi öncesinde Gini katsayısı 0,40’ın üzerindeydi. Kriz sonrasında gelir dağılımı eşitsizliği azalmaya başladı. Her krizde böyle olur. Çünkü krizler yüksek gelirlilerin gelirlerini daha fazla törpüler.

Gini katsayısı sonraki yıllarda yeniden yükselmeye yüz tuttu. 2010’da düşük çıkmasının nedeni küresel krizin etkisidir. Muhtemelen birkaç yıl daha düşecek sonra yine artacaktır. Gelir dağılımında eşitliği sağlamanın yolu dolaysız ve dolaylı vergi orantısının dolaysız vergiler lehine yükselmesidir. Ki Türkiye böyle bir şey yaşamamıştır. Bizde Gini katsayısındaki gerilemenin yani gelir dağılımındaki nispi iyileşmenin nedeni krizin etkisidir.

Gelirin gruplar arasındaki dağılımına baktığımızda en büyük payın maaş ve ücret geliri elde edenlere ait olduğu görülüyor. 2006’da payı yüzde 40,8 olan bu grubun elde ettiği pay 2010’da yüzde 43,7’ye yükselmiş bulunuyor. Bu artışın iki nedeni var: Maaş ve ücretle çalışanların sayısındaki artış ve maaş ve ücretlerdeki artış.

İkinci büyük payı müteşebbisler kâr olarak elde ediyor. Buna karşılık kârın toplam içindeki payı 2006’da yüzde 24,2 iken 2010’da yüzde 20,2’ye gerilemiş bulunuyor. Tarım dışı teşebbüs gelirlerindeki gerileme oldukça çarpıcı. Bu gerilemenin de iki nedeni var: Kâr payları eski hızında devam edemiyor ve krizde kârlar düşüyor.

Tabloda dikkati çeken bir başka konu da sosyal transferler. Emekli dul ve yetim aylıklarının payı 2006’dayüzde 16,9 iken 2010’da yüzde 18,6’ya çıkmış bulunuyor. Üç nedeni olduğunu düşünüyorum. Emekli sayısı artıyor, yaşam süresi uzuyor ve emekli aylıkları yükseliyor.

Paradan para kazandığını iddia ettiğimiz faiz ve temettü geliri sahiplerinin gelirden aldığı pay 2010 yılında yüzde 4,5 düzeyindedir ve bu oran 2006’daki yüzde 6,1’lik paya göre oldukça gerilemiştir.

Özetle söylemek gerekirse Türkiye’nin gelir dağılımı bozuk bir görünümdedir. Bütün düzelmeler krizlerle ilintili olarak ortaya çıkmaktadır. Bizim özel çabamızla oluşmuş bir düzelme henüz gözlenebilmiş değildir. Onun olabilmesi büyük ölçüde ağırlığın dolaylı vergilerden dolaysız vergilere kaydırılmasını sağlayacak bir vergi reformuna bağlı bulunmaktadır. Gelirden en yüksek payı sanıldığı gibi kâr ya da faiz elde edenler değil maaşlılar ve ücretliler almaktadır. sabit gelirler dediğimiz maaş ve ücret sahipleri almaktadır. Buna karşılık maaş ve ücret geliri elde edenlerin sayısı ötekilere göre çok daha fazla olduğu için gelirin grup içinde paylaşımda adam başına düşen gelir miktarı ötekilere göre düşük kalmaktadır. Müteşebbis gelirleri düşme eğilimindeyken sosyal transferler artmaktadır. Bu eğilim sürerse Türkiye bir süre sonra yeni bir sosyal güvenlik reformu yapmak zorunda kalacaktır.






Yorumlar

  1. Hocam merhaba,
    Her zamanki gibi harika bir yazı; elinize sağlık.
    Türkiye'deki maaşlı çalışanların gelir oranı 40%, müteşebbisinki ise 20% civarı desek, bu durumun batılı ülkelerde nasıl olduğuna dair elinizde bir veri var mı?
    Saygılar,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler. Karşılaştırma yapmak için her ülkenin Gini katsayısı bulunabiliyor ama fonksiyonel gelir dağılımı tablolarını internet ortamında göremedim.

      Sil
  2. "Paradan para kazandığını iddia ettiğimiz faiz ve temettü geliri sahiplerinin gelirden aldığı pay 2010 yılında yüzde 4,5 düzeyindedir ve bu oran 2006’daki yüzde 6,1’lik paya göre oldukça gerilemiştir."

    Hocam 2006 ya göre aldıkları pay düşmüş fakat diğer yandan vergiden muafiyet ve istisnaların alanı genişlemiş olabilir.Dolayısıyla sübvansiyonların artıp artmadığı da sizce burada dikkate alınmalımıdır?.(Mesela geçen aylarda 5 sektörde (bilişim ..)KDV muafiyeti getirilen bir yasa çıktı.)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu hesaplamada vergi yok. Bu sadece grupların GSYH'dan aldığı payı gösteriyor. Eğer sizin dediğiniz olsaydı o zaman gelirden aldıkları pay artardı (daha az vergi daha çok kullanılabilir gelir.)

      Sil
    2. Hocam bir sorum olacak. Şöyle bir ekonomi düşünelim: Ben ekmek yapıyorum, ekmekleri 100 liraya satıyorum, bunun 50 lirasını işçime maaş olarak veriyorum, 20 lirasını devlete vergi olarak veriyorum, kalan 30 lirası da kar olarak bende kalıyor. Bu durumda benim yaptığım üretimin GSYH'ye katkısı 100 TL. Devlet de benden aldığı 20 liranın 10 lirasını polise maaş olarak veriyor, 10 lirası ile de benden ekmek alıyor ve öğle yemeğinde polisine yediriyor. Şimdi bu ülkenin GSYH'si ne? Ülkedeki toplam gelirin GSYH'ye eşit olması lazım; kimin geliri ne kadar tane tane yazabilir misiniz? Not: Benim kafamı karıştıran hususlar: 1) devletin verdiği güvenlik hizmeti GSYH'ye dahil edilir mi, edilirse nasıl edilir, 2) devletin topladığı vergi devletin geliri olarak gelir hesaplarına girmez mi? sizin yukarıdaki gelirler tablosunda oysa hiç "devlet" başlığı görünmüyor.

      Sil
  3. Üstad bize yıllarca "Büyük Depresyon" şöyle kötüydü böyle kötüydü, halk fakirleşti dediler. O yıllara ilişkin fotoğraflara baktığınızda çorba kuyrukları, çocuğuna sarılmış çaresiz anne fotoğrafı, "Gazap Üzümleri" romanına ilişkin illüstrasyonlar vs. Ama rakamlara bakınca 1930-1933 dönemi fena geçmemiş gibi. ABD'de 1930-1933 yılları arasında ortalama işsizlik %18'miş. Bu bardağın boş tarafı. Dolu tarafı nüfusun %82'si işini korumuş. Ve bu %82'lik kesimin reel ücretleri 1930-1933 döneminde %3-4 gibi düşük bir oranda da olsa artmış. Fakat, aynı dönemde şirket karları %93 azalmış, yani karlar buharlaşmış. Tamam işsizlik ortalama %3-4'lerden ortalama %18'lere çıkmış, işsiz kalanların refahı azalmış ama %82'lik kesimin de satın alma gücü artmış. "Depresyon" denilen şey çalışanların değil aslında patronların depresyonu olmuş gibi.

    YanıtlaSil
  4. Hocam elinize sağlık, çok önemli bir konu gelir dağılımındaki eşitsizlik. Sizin de belirtiğiniz gibi dolaylı vergilerin ülkemizde yüksek olması olumsuz yönde etkiliyor gelir dağılımını.Gelişmiş ülkelerde toplam vergi gelirlerinin ortalama %30 u dolaylı vergilerden oluşurken; bizde dolaylı vergiler %70 seviyelerinde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ve bu vergi sistemini değiştirmeden gelir dağılımındaki düzelmeler ve bozulmalar krizlerle birlikte hareket edecek.

      Sil
  5. Ustadim
    daha onceki yazilarinizdan birinde Gını katsayısının iskandinav ve eski sosyalist ulkelerde daha iyi durumda oldugunu yazmistiniz ama bu tabloda Rusya, bulgaristan, Romanya gibi tarim ve enerji toplumlari yer almiyor onlarin yerine uretim ve hizmet sektorunun agirlikli oldugu Cek, Slovak, polonya ve macaristan gibi ulkeler yer aliyor, demek sosyalist ulkeler arasinda da gelir dagilimi knusunda farklılıklar olabiliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tabloda sadece OECD üyesi ülkeler var çünkü tabloyu OECD sitesinden aldım.

      Sil
  6. "Paradan para kazandığını iddia ettiğimiz faiz ve temettü geliri sahiplerinin gelirden aldığı pay 2010 yılında yüzde 4,5 düzeyindedir ve bu oran 2006’daki yüzde 6,1’lik paya göre oldukça gerilemiştir."

    hocam hem diyoruz ki vergi sistemimiz bozuk, hem de inanıyorum ki vergiden kaçıranlar fazla.
    yani böyle bir sistemde faiz, temettü gibi gelirlerin az-eksik bildirilmesi, ya da hiç bildirilmemesi %yi düşürmez mi?
    sonuç olarak gene vergi sistemi bozuk diye cevaplanacak bir sual bence.

    bir de şunu sormak istiyorum tüik konusu açılmışken:
    enflasyon sepetine pinpon topu, dinamit gibi sepetin ortalamasını düşürücü şeyler koymak sonucu değiştirmez mi demiştim.

    siz de;
    "Yeni ve daha güvenilir istatistikler yaratmadıkça mevcutları kullanmaktan başka çare yok. Tek sorun onların manipüle edilip edilmediğidir. Eğer manipüle edilmiyorsa yanlış bile olsalar doğru trendi gösterirler. Çünkü dün de yanlıştılar."

    dediniz. ben bunun özünü idrak edemedim.
    enflasyon böyle bozuk bir şekilde ölçülürse kur farkı da ortaya çıkmaz mı?
    reel kur ile nominal kur farkı gibi.
    iki fiyat oluşur. serbest piyasada kur farkı kapanabilir ama yanlış kurları hedef alan üreticiler tüketicilerin hep ağzı yanmaz mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz ve temettü gelirleri sanırım kayıt dışı kalması en düşük olasılığa sahip gelir türleridir. Çünkü hepsi ya bankalarca ya da ödemeyi yapan kurumlarca stopaja tabi tutuluyor.
      Fiyat endekslerinin içine bu tür çok kullanılmayan maddelerin konulması biraz etkili olabilir ama bunların ağırlığı çok düşük olduğu için sonucu çok etkilemez. Bizim TÜFE sepetinde ağırlık biliyorsunuz üç kalemde toplanıyor: % 30 dolayında gıda ve alkolsüz içecekler, % 20 dolayında kira ve konut ve yüzde 17 dolayında ulaştırma.

      Sil
  7. Mahfi Hocam,
    Dolayli-dolaysiz vergi arasindaki orani ne kadarlik bir surecte ve nasil olmasi gereken (dolaysiz verginin fazla olmasi) orani saglayabiliriz? Bu orani degistirmemize suanki ekonomik durum engel midir? Ulkede hala vergilendirilemeyen kismin (kayit disi ekonominin) %30 a yakin olmasi da bu amaci baltaliyor diyebilir miyiz?
    Simdiden tesekkurler,
    iyi calismalar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım asıl sorun dolaysız vergilerdeki kayıt dışılık. Bunu düzeltmek gerekiyor. Yani dolaylı vergilerle dolaysız vergiler arasındaki % 65 - % 35 ilişkisini dolaylı vergileri düşürerek ya da dolaysız vergi oranlarını artırarak değil dolaysız vergi bazını genişleterek değiştirmemiz lazım. Bunun da yolu kayıt dışını kayıt altına alabilmekten geçiyor. Onun için de düzgün ve sürekli denetim şart.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı