Cumhuriyet Projesi
Şimdilerde
dile getirildiği gibi tek bir proje değildi başlangıçta cumhuriyet. Birçok projeyi
içinde taşıyan bir idealler bütünüydü. Projelerden birisi demokrasiyi getirmekti.
Asıl olan cumhuriyet değil demokrasi kuşkusuz. Ve demokrasi için cumhuriyetin
şart olmadığının en önemli kanıtı da İngiltere ya da İsveç gibi monarşiyle
yönetilen ülkeler. Bunların hepsi doğru ama Türkiye açısından cumhuriyet aynı
zamanda demokrasi demekti. Çünkü Türkiye’de bugün sahip olduğumuz bütün demokratik
haklar cumhuriyetle geldi. Ki bu haklar geldiğinde tek parti iktidarı vardı ve
demokrasiden söz etmek mümkün değildi.
O projeler
bütününün en önemli parçalarından birisi kadın erkek eşitliğiydi. Hatta Cumhuriyet,
tek bir projeye indirgenecekse bir kadın projesi olduğunu bile söylemek mümkün.
Kadını, itildiği ikinci sınıf konumdan çekip çıkarmayı, onu toplumun içine
katmayı, erkeklerle birlikte, omuz omuza çalışmasını sağlamayı ve böylece
toplumun yaratıcılığını artırmayı hedefleyen bir projeydi. Cumhuriyeti kuranlar
kadının erkekle birlikte çalışmadığı, evine kapandığı, üretimden çekildiği,
yarışmaya girmediği bir ortamda ilerleme olmayacağını görmüşlerdi. Batının
bizden en önemli farkının kadının erkekle yan yana olmasıyla ortaya çıktığını,
kadının birinci sınıf insan olduğu bir toplumun ileri gittiğini fark
etmişlerdi. Osmanlının bütün ortadoğuyla birlikte geri kalmasının temelinde kadının
geriye itilmesinin yattığını anlamışlardı. Kadını öne çıkarma projesini hayata geçirdiler.
Hala o projenin etkisiyle öne çıkmaya devam ediyor kadınlarımız.
Son günlerden
bir örnek olarak dünya şampiyonasında finallere giden kadın voleybol milli
takımımızı gösterebilirim kadın projesinin başarısı konusunda. Türkiye’de
kızlar, çeşitli baskılar nedeniyle, erkeklere göre çok daha az sayıda
katılıyorlar spora. Rakip takımların çoğunun ülkesinde böyle bir sıkıntı yok. O
ülkelerde kızlar herhangi bir baskıyla karşılaşmadan spora girebiliyor. Sınırlı
da olsa bizde kızların spora girmesini sağlayan itici güç cumhuriyetin kadın
projesi ve çeşitli kuruluşlarımızın kız takımlarına verdikleri doğrudan ya da
dolaylı sponsorluklardır.
Cumhuriyetin
projelerinden birisi de kamu iktisadi teşebbüslerini kurmaktı. Bugünlerde geri
zekâlılıkla bir tuttuğumuz o proje olmasaydı sanayimiz asla buralara
ulaşamazdı. Ben özelleştirmeden yana bir düşünceye sahibim. Ama bu düşünce
yapısı o dönemde KİT’lerin kurulmasının gerekliliğini inkâr edecek bir
bağnazlığa götürmüyor beni. Hatta şimdilerde özellikle doğu ve güneydoğuda yeni
KİT’ler kurmanın doğru olacağını savunuyorum. KİT’ler o bölgede işsizliğin
çözümüne yardımcı olarak teröre kayan gençleri kurtarabilir. Bazı KİT’ler
özelleştirildikten sonra tarım ve hayvancılığımızda yaşanan çöküş bize kategorik
karşı çıkışların doğru olmadığını anlatıyor.
Bir
yandan kızların örtünmesini isteyen, bir yandan onların şortla yaptıkları
sporlarda elde ettikleri başarıları alkışlayan, bir yandan KİT’lerin
satılmasını savunan bir yandan da hayvancılık çökünce devleti göreve çağıran bir
toplumuz biz. Bu, bizim çelişkilerimizden yalnızca iki tanesi. Bunun gibi
yüzlerce çelişkimiz var. Bu çelişkilerle bu aşamaya varmış olmamız demokrasinin
değil cumhuriyetin başarısıdır. Bundan sonraki başarıları da umarım demokrasi
getirir.
Eğer bir
projeyse cumhuriyet, ona en çok sahip çıkması gerekenler kadınlardır. Çünkü proje
başarısız olursa en çok onlar kaybedecek.
Atatürk'ün dediği gibi en büyük bayram kutlu olsun.
(Bu yazı ilk kez 04.11.2010 tarihinde Radikal Gazetesinde yayınlandı. Yazı, Kendime Yazılar kitabımda 206. sayfada yer alıyor. Son cümleyi burada ekledim.)
Yine, eski, harikulade yazılardan biri , en büyük bayramınız kutlu olsun hocam. Saygılar
YanıtlaSilÇok teşekkürler. Sizin de kutlu olsun.
SilCumhuriyet ve Kürtler hakkında ne düşnüyorsunuz üstad? Tektipleştirmeler, asimilasyon, sürgün ve katliamlar?
YanıtlaSilHer rejimin, devrin koşullarına, eğilimlerine göre hataları ve eksikleri vardır kuşkusuz. Türkiye Cumhuriyeti de hatalarını ve sevaplarını birlikte taşıyor. Benzeri hataları her yerde görmek mümkün. Önemli olan Cumhuriyet'in getirdikleriyle götürdüklerinin karşılaştırmasında getirdiklerinin fazlalığıdır. Hataları inkâr ederek daha ileri gitmemiz mümkün değil. Bunları düzeltmek için Cumhuriyeti güçlendirmek, yanına demokrasiyi, insan haklarını, özgürlüğü daha ağırlıklı olarak koymaya çabalamak gerekiyor.
SilYanıtınız için teşekkür üstad. Böyle düşünmeniz beni mutlu etti.
SilBize bugüne kadar cumhuriyetle barışma şansı verilmedi. umarım, hatalar; çağdaş medeniyet gereklerine ve evrensel insan hakları değerlerine uygun olarak telafi edilir. bizde ülkemizde mutlulukla yaşarız.
Muhteşem bir yazı olmuş hocam, teşekkür ediyorum. En büyük bayramımız kutlu olsun!
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilDoğu illerini kalkındırmak için kurulması gereken KİT ler yerine meseleyi teşvik paketi ile çözmeye çalışıyorlar. Tabiiki teşvik paketi sadece doğu için düşünülmedi ama ne doğuda ne de batıda beklenen ilgiyi göremedi. Ekonomiye devlet eli ile olacak bir müdahalenin etkilerinin yıllar süreceği açık ancak teröre harcanan kaynak, kaybedilen insanlarımız ve araya giren kin tohumlarının verdiği zarar tartışılmaz. Bu yüzden sisteme müdahale etmemenin doğruluğu ancak normal şartlar altında geçerlidir. Bu da 2010 yılında söylenidiğiniz olgunun halen geçerli olduğunu gösterdi. Yazınız gerçekten çok güzel olmuş Cumhuriyetin 89. yılı kutlu olsun.
YanıtlaSilYorum için teşekkürler. Teşviklerin o bölgede pek çalışmadığını biliyoruz.
SilÜstad,
YanıtlaSilEkonominin uzmanlık alanınız olması sebebi ile bu konudaki bilgi ve kültürünüzü - sizi uzun süredir takip eden bir okurunuz olarak - anlamak mümkün.
Diğer taraftan çalışma alanınızın dışında kalan konulara getirdiğiniz geniş ve derin bakış açısını besleyen entellektüel birikiminizi gözlemlemek, beğeni ile kıskançlık arasında gidip gelmeme sebep oluyor.
Cumhuriyet bayramımız hepimize kutlu olsun.
Sevgi ve saygılarımla,
Cafer Demir
Estağfurullah, sadece yaşla gelen birikim diyelim. Teşekkürler.
Sil"Bir yandan kızların örtünmesini isteyen, bir yandan onların şortla yaptıkları sporlarda elde ettikleri başarıları alkışlayan.." yazınızın bu kısmını talihsiz bir açıklama olarak görüyorum zira voleybol oynamak "şortla" veya şortun kısa veya uzun olmasıyla ilgili birşey değildir. Aynı şekilde "kızlarının örtünmesini" isteyen bir toplumdan bahsetmek veya kızlarının örtünmesini voleybol oynayamamasına bağlamak ve bir ayrışmaya gitmek de oldukça büyük bir talihsizlik. Eğer böyle düşüneceksek Voleybol oynayan kızlarımızın dünya başarıları giydiği "şorta" mı bağlıdır veya örtünen kızlarımızın hiçbir başarısı yok mudur? bu sorulara cevap bulmak lazım. Asıl Cumhuriyetin en büyük sorunu Temelde "aydın" denebilecek insanların bu şekilde toplumu "ayrışmaya" yönlendirmesidir.
YanıtlaSilGörüşleriniz paylaştığınız için teşekkür ederim.
SilVoleybol yalnızca yakın zamandan gelen ve erkeklerin olduğu alanlarda kadınların çok daha başarılı olduğu bir örnekti. Türk kadınlarının Cumhuriyetle gelen pek çok başarısı var. Öncesinde bir başarı var mıydı hatırlayamadım.
eğer kadına verilen haklarla başarı gelmeye başladı diyeceksek şöyle bir düşüncenin oluşması kaçınılmaz olmaz mı: erkek egemenliği olan toplumda (cumhuriyet öncesinde) erkeklerin başarısı neydi peki? günümüzde de her iki cinsinde başarılı olduğunu söylemek zor. ekonomi ile uğraştığınızdan istatistikleri siz de yazıyorsunuz zaten. ülkeyi ekonomik açıdan dibe vuran kadın başbakanımızı biliyorsunuz zaten.
Silnot: sorumdaki amaç size saygısızlık etmek değil hocam. sadece bu meselenin bu kadar basite indirgenmesi beni rahatsız ediyor. çünkü duruma objektif yaklaşan bir çok tarih kitaplarında osmanlıda kadına yeteri kadar değer verildiği yazılıyor. hatta kendi malını mülkünü topluma vakfeden zengin osmanlı kadınları bile vardı.
Aslında sorun çok basit. Türkiye'de çalışabilir yaştaki nüfusun yüzde ellisi çalışmıyor. Bunun da büyük çoğunluğu kadınlar. Çünkü Türk toplumu kadınları fazla okutmak istemiyor. Bu durumda toplum potansiyelinin sadece yarısından yararlanıyor. Yoksa kadın başbakan olmuş olmamış çok önemli değil.
SilOsmanlı'da malını mülkünü topluma vakfeden çok sayıda kadın olması kadının başarısını gösterir mi? Kaç tane kadın kimyacı veya fizikçi vardı? Kaç tane edebiyatçi kadın yetişti Osmanlıda? Asıl olan o ölçüler.
Silvakfedilen mal kadının başarısını göstermez tabiki ama kadına verilen değeri göstermez mi? toplum içinde değer görmeyen bir kadın neden malını vakfetsin?
Silşu ana kadar bir çok yetenekli insan yetiştirmesine rağmen bu ülke neden gelişmiş ülkelerin sosyal refah anlayışına uygun bir şekilde vatandaşına yaşam sağlayamıyor? en iyi doktorlarımız,bilim adamlarımız hep amerika'da ve de erkek! cern'de çalışan bilim insanımız da erkekti en son bildiğim kadarıyla.
toplum kızını okula götürmek istemiyor düşüncenize güney ve doğu anadolu bölgeleri için katılabilirim ancak ya diğer bölgeler? en basitinden ülkemizin çağdaş simgesi olan ege bölgesi. türk toplumunu yansıtan muhafazakarlık onlar da pek yok. onlar da mı kızlarını okutmak istemiyorlar?
amacım kısır döngü bir tartışma yaratmak değil. ama iki dönem arasında farkı anlatırken 'eskiden böyle bir şey yoktu' denilmesi çok yanlış.
Saygılar Hocam,
YanıtlaSilÇok iyi bir analiz yapmışsınız,tebrik ederim.Bende arkadaşlarımla sohbetlerimde bu gibi Türk milletinin yaşadığı çelişkileri örnek gösteriyordum.Sizin gibi bir üstadın da bu analizi yapması benim doğru bir tespit yaptığımı gösterdi.Hocam benim 19 Mayıs,29 Ekim,23 Nisan gibi bu bayramların kutlanış şekline ilişkin bir eleştirim var.Öncelikle kesinlikle bu bayramların kutlanması taraftarıyım.Çünkü bizim gibi tarihini iyi bilmeyen toplumların en azından bu gibi günler de tarihini hatırlaması açısından önemlidir.Ancak toplumun büyük bir kısmı bu bayramlara eğlence,tatil bağlamında bakıyor.Geceleri fener alayı,havai fişek gösterisi gibi etkinlikler yapılıyor.Bu bayramların içeriğine ilişkin çok fazla bir şey olmuyor.Veya olsa bile bu kimsenin dikkatini çekmiyor.Halbuki bu bayramların bize şunu hatırlatması gerekiyor.Neden Türk milleti Atatürk önderliğinde böyle bir kurtuluş savaşı vermek zorunda kaldı?Cevap basit.Osmanlı devletinin Batı daki yenilikleri takip etmemesi,ekonomik bozulma,yetersiz devlet adamları gibi bir çok eden sayılabilir.Kısaca bizim ecdadımız gerektiği kadar çalışmadığı için biz bu cumhuriyetin kuruluşuna kadar olan zorlu süreci yaşamışız.Bu bayramlar işte Türk milletine özellikle bunu hatırlatmalıdır.89 yıldır kutladığımız bu bayramlar bu bağlamda hiç işe yaramamış ki bugünün aileleri çocuklarını çağın gereği olan girişimciliğe teşvik edeceğine nasıl torpil bulur da devlet kadrosuna sokarım düşüncesi içindeler.Yine toplumda güzide meslek olarak görülen doktorluk mesleğini icra edenlerin bakanlık performans sistemi getirdiğinde nasıl karşı çıktıkları açıktır.Biz her bayrama bu şekilde yaklaşır,ve ülkeyi sevmenin fark yaratmak olduğunu değil uğrunda ölünecek bir şey olduğunu düşünmeye devam edersek,kurtuluş savaşı gibi nicelerini bizim torunlarımız vermek zorunda kalır.
Teşekkür ederim. Dedikleriniz doğru ama bunu organize etmek artık kolay değil. Bayramlar çoktan tatil oldu gitti. Dünyanın her yerinde böyle. Ben ABD'de kaldım orada da bayram oldu mu herkes bir yerlere kaçıyor.
SilBayramların bu şekilde organize edilebilmesi için önce devletin kendi milletinin tamamıyla barışması ve hepsini kucaklaması gerekmektedir. Bu ülkede yıllardır birileri Türk Bayrağı'ını kendi ideolojik değerleri doğrultusunda sahiplenip geri kalanları bu değerin dışında tutmaya çalışıyor, bayramlar da yıllardır belli kesimlere maal edilip onlara sahiplendirilmeye çalışılıyor. Bu ülkede Cumhuriyetle, Bayrakla, kavga içine sokulmuş, dışlanmış, ötekileştirilmiş, devletin kabul ettiği değerleri kabul etmesi dayatılmış, "modernleşmeye" zorlanmış milyonlarca vatan evladı var. Devlet liberal politikaları, insan hak ve özgürlüklerini, fikir özgürlüğünü, benimsemeyip Demoklesin kılıcı gibi sürekli halkın tepesinde beklediği müddetçe bu ülkede maalesef kavga, hırsızlık, hortumculuk, rüşvet, adam kayırma, adaletsizlik asla bitmeyecektir. Hakları elinden alınan veya adaletsizliğe uğrayan tüm insanlar marjinalleşmeye ve radikalleşmeye devam edecek kendi alanında daha fundamentalist bir hale bürünecek ve dönüşeceklerdir.
Silhocam iyi günler,
YanıtlaSilkonuyla belki alakalı değil ama size bir sorum olacaktı. Bir ülkede cari açığın tehlikeli boyutlara ulaşmasını hangi ölçüleri kullanarak ölçebiliriz?
bu konuda bir yazınızı bana mail de atarsanız sevinirim. ( kursad078@hotmail.com)
ilgi ve alaknız için teşekkür ederim.
saygılarımla,
Böyle net bir ölçü yok. Birçok başka konuya bağlı.
SilMahfi Hoca'mızın söylediği üzerine haddim olmayarak konuyla ilgili yapmış olduğum araştırmadan bir bölümü buraya eklemek isterim.
Sil"Cari açığın sürdürülebilirliğini ölçmek net olarak mümkün değildir. Eğer mümkün olsaydı krizler önceden tahmin edilebilir hale gelirdi. Fakat bazı göstergeler bazında kestirimlerde bulunmak mümkün olabilmektedir .
Roubini ve Wachtel ( NBER Working Paper No: 6468, 1998, s.4 ) cari açığın sürdürülebilirliği konusunda şu temel kriterlerin baz alınması gerektiğini ileri sürmüşlerdir.
1- Cari açık / GSYH ( bu oran genelde %5 seviyesinde belirlenir) bu kriter genel olarak krize girmiş ülkelerde ortak kriterlerden birisi olarak ortaya çıkmaktadır.
2- Ulusal tasarrufların düşük olması veya düşmesi ve tüketim balonunun şişmesi cari açığın sürdürülebilirliğini kötü yönde etkilemektedir.
3- Reel döviz kurunun değerlenmesi yani yerel paranın aşırı kıymetlenmesi sonucu uluslararası piyasalarda ülkenin rekabet edebilirliğini kaybetmesi ile döviz gelirlerinin azalması.
4- Zayıf bankacılık sistemi
5- Siyasi ve politik anlamda istikrarsızlık .
Bunların yanında Cari açık/GSYH oranı %9-10 oranlarında uzun süre finansal istikrar sağlamış bir çok GOÜ örneği vardır. Cari açık sürdürülebilirliğindeki temel sorun ülkeye giren dövizin bir şekilde artık girmemeye başlamasıdır. Merkez bankasındaki döviz rezervleri döviz açığını kapatmayı bir süre başarsa da bu rezervler sınırsız değildir. Bu noktadan sonra kur rejimine göre ekonomi şekillenir."
"Osmanlının bütün ortadoğuyla birlikte geri kalmasının temelinde kadının geriye itilmesinin yattığını anlamışlardı."
YanıtlaSilFazla iddialı bir o kadar da duygusal bir önerme olmuş kanaatimce...
Bence tam da nedeni odur. Bir toplum düşünün elindeki insan gücünün yaşnızca yarısı çalışıyor olsun. İnsan gücünün tamamı çalışan topluma göre ileri mi gider geri mi?
SilMahfi bey dediğiniz durum büyüme açısından geri kalan herşey "ceteris paribus" kabul edilirse doğru olabilir. Fakat bir ülkenin potansiyel büyüme kapasitesini büyüme kısıtlarını ve günümüzde içsel büyüme teorileri'ni de göz önüne alırsak insan gücü'nün büyüme üzerindeki etkisi alt sıralarda kalmıyor mu?
SilÇin örneği öyle demiyor. Konuya yalnızca mavi yakalılar açısından bakmayın. Kadınları da okuyup doktor, mühendis sayısı ikiye katlanmış bir ekonomide inovasyon miktarı artar diye düşünüyorum.
SilPeki S.S.C.B örneği için ne diyeceğiz? Fizik mühendisleri, makine mühendisleri, mimarlar ve daha birçok alanda eğitilmiş insan taksicilik, pazarcılık, çöpçülük ve hatta dilencilik yapmak zorunda kalmadı mı? İstihdam yaratılmadıktan sonra çalışacak insan gücünün fazlalığı sadece işsizler ordusu yaratmaya yaramıyor mu?
YanıtlaSilOnlar sistem değişikliği nedeniyle bugün işsiz olabilirler ama yarın iş bulurlar. Çünkü kalifiye insanlar. Bizdeki dilenciler ise hayat boyu dilenmeye mahkûmdur ne yazık ki.
SilÜstadım anladığım kadarıyla kapanmaya değil, zorla kapatılarak cahil bırakılan kesime karşısınız? zira diğer türlü de anlaşılabiliyor yazınız..
YanıtlaSilKesinlikle
SilTürkiye'nin 1923'den beri aldığı yol göz ardı edilemeyecek kadar ilerlediği aşikar ama bunu sadece kadınların toplum hayatında yeterince etkin olmamasına bağlamak yersiz ve yanlış. Tabii etkisi yok da denemez. Osmanlının da içinde bulunduğu hatta önderi olduğu İslam milletleri 15. yy.da liderlik vasfını yitirmeye başladı ama bu gerileme Osmanlı'nın askeri gücü sayesinde 17. yy.la kadar ertelendi ama imparatorluklar çökmesi için kurulur. Osmanlıda çöktü. Hem de yetişmiş kadrolarını Savaşlarda yiyerek çöktü. Yetişmiş insan kıtlığı vardı ve cumhuriyet en iyi çözümü uyguladı. Kadınları da yetiştirdi. En iyisini yaptı.
YanıtlaSilOsmanlı hala içimizde yaşıyor kurumlarımızın mülkiyeden Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasına kadar çoğu kurumlarımız Osmanlı'nın kurduğu kurumlardır. Osmanlının eksik kalan yönü ise radikal olmamak, kesin kararlar verememek ve muhaliflerden korkmak. belkide bizim özelliğimiz olan reform yapmak değil onları biriktirerek devrim yapmayı tercih etmek. Cumhuriyet bunu yaptı ve başarılı oldu.
KİT konusunda sizi destekliyorum o zaman nerede fabrika vardı ki? özel sektör ancak fabrika kurulursa malzeme alıp satabilirdi. KİT'lerin ekonomimizin temelini oluşturduğu kesin.
Aynı şeyleri farklı ifadelelrle söylüyoruz gibi geldi bana.
SilSevgili Yusuf K.
YanıtlaSilÖncelikle ilgileriniz ve vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkür ederim.
" Bir ülkede cari açığın tehlikeli boyutlara ulaşmasını hangi ölçüleri kullanarak ölçebiliriz? " noktasında daha geniş ve detaylı bilgi verebilirseniz sevinirim. Mail adresim kursad078@hotmail.com ' a gönderirmisiniz.
Ayrıca Mahfi Hocam 'da birçok başka konuya bağlı olduğunu söylemiştiniz. BU konular hakkında detay bilgi verebilirmisiniz.
Saygılarımla,
Değerli Hocam,
YanıtlaSilmükemmel bir yazı olmuş, bir kadın olarak tebrik ederim ve teşekkür ederim.
Cumhuriyet'in kadınlara neler getirdiğini görmek, muhafazakar erkeklerin hiçbir zaman anlayamayacağı/değerlendiremeyeceği bir konu. Bir oksimoron ama, kadınların 'örtünme özgürlüğü' bile Cumhuriyet sayesindedir.
KİT'ler konusunda da gerçekçi ve akılcı bir yorum duymak çok sevindirici.
Selamlar, sevgiler