Kamu Borçlanması Dersi


Kamu Kesimi İç Borçlanması
Kamu kesiminin iç piyasadan yaptığı borçlanmaya kamu kesimi iç borçlanması deniyor. Bu borçlanma ağırlıklı olarak Hazine tarafından yapıldığı için bazen Hazine iç borçlanması deyimi de eş anlamlı olarak kullanılıyor.

Kamu kesimi iç borçlanmasının TL ile veya dövize endeksli olarak ya da dövizle yapılması borçlanmanın niteliğini değiştirmiyor ve bu borçlanma türü iç borçlanma olarak değerlendiriliyor. Burada borçlanma kağıtlarının kimin elinde olduğu da önem taşımıyor. Yani bir yabancı parasını getirip Türkiye’de bozdurup Hazine Bonosu almışsa o borç kamu iç borçlanması olarak nitelendirilmeye devam ediyor. Burada borcun iç borç mu dış borç mu olmasında ayırt edici faktör borçlanma otoritesinin bu borçlanmayı hangi piyasada yapmış olduğu.   

Kamu Kesimi Dış Borçlanması
Kamu kesiminin dış piyasalardan yaptığı borçlanma kamu kesimi dış borçlanması olarak adlandırılıyor. Bu borçlanmada da Hazine’nin önemli bir ağırlığı söz konusu.

Bu borçlanma dört şekilde yapılabiliyor: (1) Kredi almak yoluyla, (2) Tahvil ihracı yoluyla, (3) Devletlerden borçlanma, (4) Uluslararası kurumlardan borçlanma.

(1) Kredi almak yoluyla borçlanmada kamu kurumu, yabancı banklara başvurarak yürüteceği bir proje ya da yapacağı bir iş nedeniyle belirli bir vadeyi kapsayan bir krediyi faiz karşılığında alır. Bu kredi bir banka tarafından verilebileceği gibi miktarın büyüklüğüne göre birkaç bankanın katılımıyla da verilebilir. Eğer birden fazla bankanın katılımı söz konusuysa buna “sendikasyon” bu birlikte açılan krediye de “sendikasyon kredisi” adı veriliyor. Eskiden Hazine de bu tür kredileri alırdı.
(2) Tahvil ihracı yoluyla borçlanmada kamu kurumu yurt dışı piyasalara tahvil ihraç eder ve bunun karşılığında borçlanır. Bu tahviller yabancı para cinsinden olabileceği gibi TL cinsinden de olabilir. Dış borç sayılmasındaki ayırt edici nitelik üzerinde yazılı para birimi ya da kimin satın aldığı değil hangi piyasada ihraç edildiğidir.
(3) Devletlerden borçlanma daha çok Hazine tarafından Türkiye Cumhuriyeti adına sağlanan bazı dış borçlar için söz konusu olur. Burada Türkiye Cumhuriyeti yabancı bir devletten bir projesi ya da herhangibir programı için borç alabilir. Şimdilerde pek kullanılmayan bu yöntem eskiden yaygın olarak kullanılıyordu. Türkiye için OECD nezdinde kurulmuş bir konsorsiyum vardı ve Türkiye’nin uyguladığı istikrar programlarına OECD üyesi ülkelerin katılımıyla borç verilirdi.
(4) Uluslararası kurumlardan borçlanma türü IMF, Dünya Bankası, yatırım bankaları, kalkınma bankaları gibi çok uluslu kuruluşlardan yapılan borçlanmaları ifade eder. Bunlar ya bir programın desteklenmesi için ya da belirli kamu projelerinin gerçekleştirilmesi için alınan borçlardır.

IMF’den borçlanma bir borçlanma olarak değerlendirilmesi en zor olanıdır. Çünkü burada amaç borç almak değil belirli bir istikrarsızlık halinden kurtulmak için parasal destek almaktır. Bu çerçevede IMF’nin sağladığı kaynaklara da kredi ya borçtan daha çok destek, imkan, kolaylık gibi adlar verilirken bu kullanımlar için tahakkuk ettirilen bedele de faiz yerine charge gibi adlar verilir.   

Dünya Bankası, devletlere belirli bir dönüşüm programı uygulaması için kredi verebileceği gibi kamu kurum ve kuruluşlarına uygulayacakları projeler için de kredi verir. Yatırım bankaları ve kalkınma bankaları da daha çok proje için kredi veren kuruluşlardır.

Kamu Kesimi Borç Stoku
Kamu kesimi borç stoku belirli bir anda bütün kamu kurum ve kuruluşlarının iç ve dış borçlarının toplamını gösteren bir stok miktardır.  

Kamu kesimi iç borç stoku; İç borçlanmada aktif tek kurum Hazine olduğu için burada Hazine iç borç stoku esas alınır.

Kamu kesimi dış borç stoku; kamu kurum ve kuruluşlarının belirli bir andaki borç stokları toplanarak toplam kamu kesimi dış borç stokuna ulaşılır.

Kamu Kesimi Borç Yükü
Kamu kesimi borç stokunun GSYH’ya oranı bize kamu kesimi borç yükünü gösterir. Günümüzde AB tanımlı genel yönetim nominal borç stokunun GSYH’ya oranı bu amaçla kullanılmaktadır. Bu hesaplama yapılırken genel yönetim iç ve dış borç stoklarının toplamı alınmakta bu toplamdan ayarlama kalemleri (bu kalemler içinde düşülmekte ve bulunan tutar GSYH’ya bölünmektedir. Bu tanımı bir denklem olarak açık biçimde gösterelim:

AB tanımlı genel yönetim nominal borç stoku = Merkezi yönetim borç stoku (bütçe dışı fonlar ve döner sermayeler dahil) + yerel yönetimler borç stoku + sosyal güvenlik kurumları borç stoku (işsizlik sigortası fonu dahil) + ayarlama kalemleri

Denklemdeki ayarlama kalemleri üç ayrı ayarlamayı içeriyor. Genel yönetimi oluşturan kurum ve kuruluşların ellerindeki DİBS’ler brüt borç stokundan düşülüyor, iskontolu olarak ihraç edilen DİBS’lerin nominal değerleri hesaba katılıyor, dolaşımdaki bozuk para tutarı merkezi yönetim iç borç stokuna ekleniyor.

AB tanımlı genel yönetim nominal borç stokunun GSYH’ya oranlanmasıyla da borç yükü bulunuyor.

Türkiye’de Kamu Kesimi Borç Stoku ve Borç Yükü
Yukarıdan beri anlattığımız kavramların günümüzdeki sayısal ve oransal karşılıklarını aşağıdaki tabloda son dört yılla karşılaştırmalı olarak gösteriyorum.


2009
2010
2011
2012/9
Merkezi Yönetim İç Borç Stoku (milyar TL)
330,0
352,8
368,8
387,6
Merkezi Yönetim Dış Borç Stoku (milyar $)
74,1
78,1
79,2
81,5

2009
2010
2011
2012/II Ç
Kamu Kesimi Dış Borç Stoku (milyar $)
83,5
89,0
94,1
102,3
AB Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku / GSYH
46,1
42,4
39,2
36,5

Buna göre Türkiye’nin kamu kesimi borç yükü yüksek değildir. AB tanımlı borç yükü yüzde 35- 40 aralığındadır. Euro bölgesi üyeliği için gerekli olan Maastricht kriterlerinden birisi olan kamu kesimi borç yükü / GSYH oranının yüzde 60’dan fazla olmaması gereklidir. Ki Türkiye bu oranın 20 puan altında bulunmaktadır. Buna karşılık yükselen piyasa ekonomilerinin çoğunun borç yükü Türkiye’den düşük olduğu için bu oranın daha da düşürülmesi gerekiyor. 

Yorumlar

  1. Değerli Hocam,

    Tam hedeflediğiniz gibi önemli bir konuyu kolay anlaşılacak şekilde özetlemişsiniz. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Yazılarınızla daha da anlaşılmaya başlıyor iktisat hocam Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Linkte yer alan verilere göre Türkiye'nin mevcut %36,5 oranı, yükselen ekonomiler arasında da iyi bir yerde olduğumuzu gösteriyor. Herhalde Türkiye'nin en iyi rasyolarından bir tanesi diye düşü
    nebiliriz. Hindistan %68, Brezilya %66, Polonya %56, Meksika %43, Tayland %41,7, G.Afrika %38,8, G.Kore %34, Çin %25,8, Endonezya %25, Rusya %9,6
    http://www.tradingeconomics.com/government-debt-to-gdp-list-by-country

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Karşılaştırma figürleri için teşekkürler

      Sil
  4. hocam müfredata göre gidiyorsunuz herhalde :)

    elimde kitap (kaynak) ben de bir şeyler yazmak isterim müsadenizle:
    sizdeki tablo ile bendeki tablo farklı:
    http://imgur.com/k1vuR

    abd 1999 yılından sonraki birkaç yılda kamu bütçesi fazla vermiş olmakla birlikte sonraki yıllarda yeniden borçlanmak zorunda kalmış... şimdi mali uçurum, borç tavanı falan derken zamanında (güncel zamana bakacak olursak) kamu bütçesinin fazla verdiği yıllar çok uzak değil aslında.

    bir de ülkekerin 2003-2011 kıyaslamasını yapacak olursak şöyle bir tablo hakim:
    http://imgur.com/mm79a
    bu tablo bize çok şey gösteriyor aslında. şimdi batakta olan ab ülkelerinin alarm sesleri o zamanlardan çalıyormuş meğer.. tabi batakta olmak için sadece kamu borç stokunun yüksek olmasına bakmak gerekmiyor. bu göstergelerden sadece bir tanesi. kimi ülke iç borç sorunu ile uğraşırken kimisi de dış borç sorunu ile uğraşmakta mevzu bahis borç olduğu zaman..

    1990'dan 2011 e kadar merkezi bütçe gerçekleşmeleri:
    http://imgur.com/S9Y2n

    ilgilenen olursa benzer tablolar da mevcut. atabilirim.

    ab ülkelerinde vergi yükü ortalama %40 ın üzerinde iken türkiye'de %30-35 arasında imiş. sosyal güvenlik primleri çıkarılacak olursa bu oran türkiye de %25 lere kadar iniyormuş.


    elinize sağlık hocam. sadece sizdeki tablo ile bendekinin farkının nereden geldiğini merak ettim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD 1985'de ünlü Gramm - Rudman - Hollings Act yasasını çıkardı ve bütçe açığını sıfırlamayı hedefledi. Amaç 1990'da bütçe açığını sıfırlamaktı. Yasa iki kez revize edildi ve hedef ileri atıldı. Sonunda 1999'da bütçeyi denklediler ve bir kaç yıl da bütçe fazlası vermeyi başardılar ama sonra yine bütçe açıkları geldi gündeme.
      Ne yazık ki her taraftaki veriler bazen ufak bazen büyük farklar gösteriyor. O nedenle ben hep IMF verilerini kullanıyorum. Çünkü en çok güncellenen veriler IMF'de.

      Sil
  5. Üstad, konu bütçe açıkları olunca ve bir üstte yapılan yoruma verdiğiniz cevabı görünce aklıma geldi yazayım dedim. Amerikalı ve Libertarian görüşte olan bir arkadaşım tweetlerinde "balanced budget, small government, sound money, free enterprise, free will, founding fathers" gibi kelimelerin ABD'de "bad words" olduğundan, bu kelimeler kullanıldığında birçok kişi tarafından "vahşi kapitalist", "vay utanmaz Tea Party aktivisti geri kafalı sorumsuz seni" (bu kısmı Türkçe'ye mümkün olduğunca yalın çevirmeye çalıştım) gibi etiketler yediğinden şikayetçiydi. Ben de Türkiye'de benzer durumda olduğumuzu, bizde de "Atatürk, laiklik, Cumhuriyet, Kuvay-ı Milliye, tam bağımsız Türkiye" gibi kelimelerin iyi çağrışım uyandırmayan(!) kelimeler olduğunu yazdım. O beni anlamadı ama ben onu anladım.

    YanıtlaSil
  6. Hocam,

    Faiz ve kamu birclanmasi dersleriniz daginik bilgilerimizi derleyip toplayarak genel cerceveyi gormemiZi kolaylastiriyor. Bunlarin yani sira merkez bankasi ve para politikasinin fiyat istikrari disinda finansal istikrari saglama araci olarak kullanilmasi ve ornekleriyle ilgili gozlemleriniz varsa yazilastirabilir misiniz hocam. Ozellikle doviz kuru ve enflasyon iliskisi ekseninde merkez bankasinin calismalarini yorumlayabilir misiniz?
    Saygilarimla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler. Onu da yazalım.

      Sil
    2. Bizim gibi yabancı sermaye hareketlerine açık ve küçük bir ekonomide merkez bankasının yapması gereken denge faiz oranını sürdürebilmek. Denge faiz oranı da uluslararası bir gösterge faiz oranına (örn. ABD 10 yıllık hazine kağıdı faizi) ülke riski, enflasyon farkı, beklenen döviz kuru değişimi gibi faktörlerin eklenmesiyle bulunuyor. Eğer TCMB bu denge faizi gözetirse hem para piyasasında hem de döviz piyasasında denge (finansal istikrar) kurulmuş oluyor. Bu fiyat istikrarına da yansıyor. Ama eğer 2011 sonbaharı öncesi yaptığı gibi faizleri inatla denge faiz düzeyinin aşağısında tutmaya çalışırsa iç talebi çok fazla şişiriyor, ithalat artıyor, dış denge bozuluyor, enflasyonist beklentiler körükleniyor ve günün birinde sert bir kur düzeltmesiyle fiyat istikrarı da tehlikeye girmiş oluyor. Sonrasında faizler artırılmak zorunda kalınıyor ama bu sefer de büyüme çok yavaşlıyor. Ama en azından cari denge ve enflasyonda iyileşme oluyor.
      Sözün özü TCMB fiyat istikrarı ve finansal istikrarı ancak ve ancak denge faiz düzeyini gözeterek sağlayabiliyor. İşte o zaman para ve döviz piyasasında denge oluşmuş oluyor. Bence Merkez bankasının faiz haricinde etkili bir tek silahı yok. Dışarısı bozulunca faizler artıyor, dışarısı düzelince düşüyor. ROK gibi icatlarla brüt rezervleri artırmak, kura müdahale etmek işe yaramıyor. Hatırlayın TCMB geçen yılın son 5 ayında 16 milyar dolar döviz sattı. Az buz bir rakam değil. Rezervler, döviz satışları işe yarasaydı o zaman yarardı. Kurun ateşi ancak faizler artırıldıktan ve dışarıda beklentiler biraz düzeldikten sonra söndü.

      Sil
  7. Hocam yazılarınızı sürekli takip ediyorum. Bu şekilde öğretme ve sevdirme amaçlı yazılar yazdığınız için size çok ama çok teşekkür ediyorum. Sayenizde ekonomiye olan ilgim ve sevgim arttı. Bir çok arkadaşımında benim gibi düşündüğünü biliyorum. Bu yüzden yazılarınızın hep devam etmesini diliyorum. Tekrar çok teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil
  8. Ustadım
    Uluslararası kurumlardan borçlanma, derken IMF, Dünya Bankası, yatırım bankaları, kalkınma bankaları gibi kuruluslari saymissiniz ki hepsinin arkasinda ABD yatiyor.
    Acaba bu kuruluslar bir ulkeye Kredi verirken degerlendirme kriterlerinde Ekonomik veriler mi? yoksa bu ulkelerin ABD ile olan siyasi iliskileri mi on plana cikiyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kuruluşların ülkeye (ve IMF dışındakilerin ülke kurumlarına) kredi vermesinin koşulları var. ABD bunların çoğunda yüksek pay sahibi olduğu için yönetimde de en üst düzeyde temsil ediliyor. Ve o anlamda mutlaka etkisi vardır. Ama herşeyi bu etkiye bağlamak doğru olmaz.

      Sil
  9. Hocam öncelikle yazını blog sayfamda sitenizin adı ile paylaştım. Bu yazı için teşekkürler. Hem kendi adıma hem de arkadaşlarım adına teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  10. Hocam Allah sizden razı olsun. Ekonomik ilişki ağlarını gözümüzün önüne öyle koyuyorsunuz ki, anlamamak imkansızlaşıyor.

    YanıtlaSil
  11. Mafi Bey, kamunun uygun faizle yurtdışından borç bulmak yerine; özel sektörü ve bankaları yurtdışına borçlandırıp sonra da bunlardan nispeten daha yüksek faizle kredi almasının sebepleri neler olabilir?
    Syg.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!