Sıkıntılı Bir Hafta Başlıyor

Haftaya başlarken kısa bir özet
Geçtiğimiz iki haftada küresel sisteme karışık bir görünüm egemendi. Fed başkanı Bernanke’nin, tahvil alım programını Eylül ayından başlayarak azaltabileceklerini söylemesinden sonra küresel sistemin tümünde görünüm değişmeye başladı. Aslında değişimim ilk belirtileri bu açıklamadan bir süre önce böyle bir açıklama gelebileceği düşüncesiyle başlamıştı zaten. Bernanke’nin açıklaması bu değişlimi hızlandırdı. Borsalar düşmeye, faizler yükselmeye, Dolar diğer para birimlerine karşı değer kazanmaya başladı. “Piyasaya sürülmüş bu kadar fazla Dolar varken bu para biriminin nasıl değer kazanmaya başladığı” yolunda sorulacak sorunun mantıklı tek yanıtı “insanların bu açıklamadan sonra Fed’in çıkış için uygulanabilir bir planı olduğunu düşünmeleridir” şeklinde verilebilir.

Son bir aya bakıldığında Dolara karşı en büyük değer kaybını % 12’ye yakın bir kayıpla Güney Afrika Rand’ı yaşamış görünüyor. Onu % 5’in üzerindeki kayıplarla Brezilya Real’i, Meksika Peso’su, Hindistan Rupi’si ve % 5’e yaklaşan kayıpla Türk Lirası izliyor. BU dönemde bile Dolara karşı değer kazanan Çin Yuan’ı bu görünümden ayrışıyor. Son bir ayda değilse bile son iki haftada gelişmekte olan ülke borsalarında sert düşüşler yaşandı. Bir süredir pozitif ayrışma sergilediği düşünülen bu ülkelerin borsalarında bu kez negatif ayrışma yaşandı.

Bu gelişmelerin ateşi Fed’in yeni yaklaşımını dile getirmesiyle birlikte yandı. Sermayenin geldiği ülkelerde yakında ortaya çıkacak faiz yükselişlerinin parayı oralara geri ittiği anlaşılıyor. Yani yabancı para, gelişme yolundaki ülkelerden çıkıyor ve geldiği yere geri dönüyor. Bu tür paranın ilk çıkacağı yerler de borsalar, tahviller ve mevduat.

Küresel gelişmelerin Türkiye’ye etkisi
Küresel görünümdeki bu değişim Türkiye’yi ciddi biçimde etkilemeye başladı. Öteki gelişme yolundaki ülkelerle birlikte Türkiye’den yabancı para çıkışı bir yandan borsanın düşüşünü ateşlerken bir yandan da mevduat çekilişine yol açtı. Gelişinde TL’ye değer kazandıran yabancı para, gidişinde de TL’ye değer kaybettiriyor. TL’de ortaya çıkan değer kaybı ise burada kalan yabancı paranın faiz gelirinin negatife düşmesine, hatta anaparadan zarar etmesine yol açıyor. Bu gelişme yabancı para çıkışını daha da hızlandırıyor.

Türkiye’de geçtiğimiz hafta Dolar ve Euro, TL’ye karşı önemli oranda değer kazandı. Konu orada kalmadı faizler de yükseldi. Dolar 1,90’a, Euro 2,48’e gelip dayanırken bir ara % 4,5’e düşmüş olan gösterge faiz de % 6’nın üstüne çıktı. Ardından TCMB Başkanı Başçı’nın, likiditeye müdahale ettikleri yolundaki açıklamaları geldi ve Dolar 1,87’ye, Euro da 2,42’ye, gösterge faiz de 5,5’e kadar geriledi. Hafta tamamlanırken Dolar ve Euro gerilediği yerde dururken faizler % 6’yı yeniden aşmıştı.   

Türkiye haftaya farklı sıkıntılarla başlıyor
“Elle gelen düğün bayram” diye bir atasözü vardır bizde. Bunun anlamı şudur: “Herkese birden gelen sıkıntı ve yıkım, olduğundan hafifmiş gibi algılanır.” Türkiye’nin durumu son iki haftada böyleydi. Yani benzer durumdaki gelişme yolundaki ülkelerin özellikle de yükselen piyasa ekonomilerin paralarında, borsalarında düşüşler ve faizlerinde yükselişler oluyor, Türkiye’de de aynı yönde gelişmeler görülüyordu. Türkiye’nin o ülkelerden en belirgin farkı çok yakın zamanda not artışı almış olmasıydı. Buna karşın Türkiye de benzer ülkelerle birlikte bir negatif ayrışmaya girmiş görünüyordu.

27 Mayıs günü Taksim Gezi Parkı’nda beş ağacın sökülmesiyle başlayan olaylar hafta sonunda ağır çatışmalara dönüştü ve bütün Türkiye’ye yayıldı. Olay Taksim Gezi Parkı’ndaki çevrecilik meselesinin ötesine geçti ve demokrasi kavgasına dönüştü. Polisin halka karşı “orantısız güç kullanması” ve çok yoğun miktarda biber gazı, hatta portakal gazı kullanmasıyla olay bir isyan halini aldı ve günlerce sürdü. Küresel sistemde yaşanan değişimlerin yarattığı gelişme yolundaki ekonomilerin negatif ayrışmasından nasibini alan ama bunu “elle gelen düğün bayram” olarak karşılayan Türkiye açısından Taksim’de başlayıp yurda yayılan gelişmeler Türkiye’nin, benzeri gelişme yolundaki ülkelerden de negatif ayrışmasına yol açacak kadar önemli.    

Olaylar bütün dünya medyasına yansıdı. Bunun kısa dönemde iki açık etkisi olur: (1) Turizm etkilenir, (2) Sermaye akımları etkilenir. Küresel gelişmeler sonucu Türkiye’den çıkmaya yönelen yabancı para yatırımlarının çıkışı daha da hızlanabilir. Bunun sonucunda borsada yeni düşüşler, faizde ve dövizde yeni yükseliş baskıları yaşanabilir.

Bu haftanın en sıkıntılı kuruluşu TCMB olacak gibi görünüyor.

Fed'in ve Gezi Parkı olaylarının etkileri 
03.06.2013 günü akşamı itibariyle şöyle bir tablo yapabilirim:


Fed'in açıklamalarının asıl etkisi geçen hafta içinde görüldü. O nedenle o etkileri 24 Mayıs - 31 Mayıs aralığındaki gelişmelere bakarak açıkladım. Gezi Parkı olaylarının etkisi ise asıl olarak bugün ortaya çıktı. O nedenle onu da 31 Mayıs 03 Haziran arası olarak aldım.

Tabloya göre ilk değerlendirmeler itibariyle Fed'in açıklamaları borsa, dolar, euro ve faiz üzerinde olumsuz etkiler yaratmışken Gezi Parkı olayları sonrasındaki etki ilk anda borsa ve faiz üzerinde net bir biçimde ortaya çıkmış görünüyor. Dövizde etkinin az görülmesinin nedenlerinden birisi de TCMB'nin TL likiditesini sıkıştırmaya devam etmesidir.  


Yorumlar

  1. Günaydın Mahfi bey.

    Sizinle aynı görüşteyim. Şaibeli seçimlerle ülkemiz hak etmediği bir biçimde yönetildi 11 yıldır. CUmhuriyet tarihinde görülmemiş bir başkaldırı yaşıyoruz. Halk susturulmuş basını zaten takip etmiyordu.Susturarak Başbakan sadece kendini kandırdı. Bu patlamayı kendisi hazırladı. Bugün 1929 ABD kara perşembesi gibi bir gün yaşanacağını öngörüyorum. Ülkemiz için en hayırlısını diliyorum. Saygılar, selamlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Sevgili Abdülkadir Bey ve Feriha Hanım, ben genel seçimlerde oy kullanmayan, sadece yerel seçimlerde oy kullanan ve partiye değil kişiye oy veren bir vatandaşım. yıllardır darbe,ergenekon,derin devlet,faiz lobisi gibi laflardan bıktım usandım. diğer taraftan muhalefetin halkın gündemini bir türlü yakalayamamasından da usandım. aşağıda görüşlerimi aktarmaya çalışacağım.
      ülkenin özgürleştirilmesine dair 2 yıldır hiçbir adım atılmadı, 2011 seçimlerinden önce verilen sözler tutulmadı. tam tersi bir yığın yasak geldi. İstanbul halkının tamamını ilgilendiren çok önemli Taksim projesi halka danışılmadı. zamanında yıkılmış olan bir kışlanın çakmasının yapılmasıyla kaybolan mimari ve tarihi değerin geri geleceği sanıldı. çok mu zordu alternatif taksim projelerini bir internet sitesine koyup, halkın onayına sunmak? halk istediğini, beğendiğini internet üzerinden seçseydi. batılı ülkelerde hep böyle yapılıyor. bu yapılsaydı bugünkü gerilim belki de yaşanmayacaktı.
      yine seçimlerin üzerinden 2 yıl geçti anayasa taslağı yok. iktidar partisi başkanlık sistemine, muhalefet vatandaşlık tanımına takmış. akıllara zarar ziyan.. başkanlık sistemi çok mu lazım? bugün başbakanın sahip olduğu yetkiler amerikan başkanında yok. bir de hepimiz biliyoruz ki dünya üzerinde demokratik tek başkanlık sistemi ABD'de. ABD'nin de bizimle alakası olmayan bir yığın kendine özel şartları var. muhalefet de aynı. ne olur Türk Milleti değil de Türkiye Halkı dense, ya da Türk yerine Türk Vatandaşı dense?
      inşallah aklı selim insanlar devreye girer de en azından siyasi düzenlemeler bir yana bırakılır ve temel hak,özgürlükleri genişleten düzenlemeler devreye sokulur. sonuçta iktidar ve muhalefetin anayasa konusunda uzlaştığı 40-50 kadar madde var. bunlar yasalaşsın.

      Sil
    3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    4. Tüm eleştrilere eyvallah saygı duyarımda. Değerli hanım efendi bize şaibeli seçimden kastı ne anlatsa iyi olur. Hiç bir partiye üye değilim.Geçen seçimde bir görevli bir akrabam vesilesi ile seçimin başlangıcından il seçim kuruluna kadar tüm işlemleri gözümle görme şansım oldu. Her sandığın başında parti görevlileri var. Saat 5 ten sonra tüm parti görevlilerinin huzurnda sayım yapıldı. Sayımlar tutanağa geçirildi ve her parti bağlı olduğu merkeze oy sayılarını bildirdi. İlçe ve il seçim kurullarında da aynı işlemler yine parti görevlilerinin huzurnda ve kontrolunda yapıldı. Partiler hem seçim kurulu açıklamalaruyla kendi görevlilerinin bildirdiklerini karşılaştırırlar.Eğer nerde fark çıkmışssa o sandık ve / veya il ilçe seçim kurullarına itiraz ederler. Bahsettiğiniz sosyal medyadaki ergen üretimi internet efsanelerinden başkası değil. Lütfen izan ve araştırma lütfen .

      Sil
    5. Abdülkadir ,böyle entellektüel bir yazarı okuyup ,bu kadar mal nasıl olabiliyorsun??????

      Sil
    6. Demek ki doğruymuş,eşeklik baki kalıyor!!!!

      Sil
    7. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    8. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    9. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    10. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    11. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    12. Abdulkadir Bey siz hiç mi o direnişçileri "çapulcuları" dinlemediniz. Evet ideolojikler özgürlük, demokrasi ve çevreye saygı istiyorlar. CHP ve diğer partilerle ne ilgisi var eylemlerin? CHP genel başkanı bile biz yapmadık bu eylemi derken. CHP ile hiç alakası olmayan Çarşı, Fenerbahçe ve Ultraslan grupları destek oldukları eylemin nasıl bu kadar emin olarak CHP'nin yaptığını iddia ediyorsunuz. Eğer inanmıyorsanız o saf genç insanların söylediklerine didin bakın kendi gözlerinizle görün. Bir de "AKP nin savunucusu değilim" diyorsunuz ama Türkiye'nin en büyük dünyadaki en büyüklerden bir tanesi olan bu demokratik eylemi kötülemek için "ideolojik" diyerek tamamen AKP savunuculuğudur. Çünkü eylem ideolojiktir diye AKP ve Erdoğan'da başka yapan kimse yok. Onlar da gerçekleri çarpıtmak istiyor zaten. "Benim eleştirim at gözlüğü zihniyetlilere, olayı ideoljik boyuta taşıyanlara" demişsiniz aslında olayı siz ve sizin gibi düşünenler demokrasi, insan ve çevre hakları boyutundan ideolojik boyuta taşıyor.

      Sil
  2. Feriha Hanım;
    Durumun Kara perşembeye benzer bir yanı yok. Ama olsaydı bence iyi olurdu. Hükümet işte o zaman devrilirdi. Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. USD, Euro ve gösterge faizin bir miktar yükseleceğini düşünüyorum ama bu bir çöküşe neden olacak kadar etki yaratmaz. Sonuçta Türkiye'nin rezervleri tarihi rekor düzeyde. Zaten TCMB'de likiditeyi sıkıştırıyor.

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    5. Abdülkadir Özdemir: Haddinizi fazla aşmadınız mı?! Bu blog Mahfi beyin ise burada görüşlerimi kendilerine aktarıyorum, size değil.

      Sil
    6. Abdülkadir Özdemir: Saygısızlığın daniskasını bizzat kendiniz yaptınız. Sizinle aynı görüşü paylaşmayan o kadar aydın var ki, o çapulcu dediğiniz kişilerin sayesinde laik bir ülkede özgürce yaşıyorsunuz. Herşeyinizi o çapulcu dediğiniz milyonlara borçlusunuz...

      Sil
    7. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    8. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    9. Sevgili arkadaşlar rica ediyorum herkes kendi görüşünü yazsın. Birbirinize yanıt vermeyin. Görüşünüzü bloga yazın. Bugüne kadar bu blog inanılmayacak kadar üst düzey yorumlara sahne oldu. Yine öyle kalsın. Hepimiz aynı görüşte olmak zorunda değiliz. Çapulcu filan gibi sözleri burada kullanmayalım lütfen.

      Sil
    10. Mahfi bey devletin polis aracini ve masum insanlarin araclarini yakan gece birde hastasi veya bebegi olan insanlarin evinin onunde sabahin beşine kadar korna ve tencere tava calana ne denir yazin da bizde ögrenelim

      Sil
    11. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    12. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    13. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    14. "devletin polis aracini ve masum insanlarin araclarini yakan gece birde hastasi veya bebegi olan insanlarin evinin onunde sabahin beşine kadar korna ve tencere tava calana ne denir." Eğer o ülkenin laik, demokratik, hukukun üstünlüğü ve çevreye saygılı olaması için haksızlığa karşı mücadele ederlerken polislerden aşırı şiddet görüp çadırları yakılıp, dayak ve biber gazı yemiş, kendilerini kokurmak için polis aracını yakmışlarsa, yok edilmeye çalışılan bir azınlık olarak ülkede var olduklarını göstermek için tencere tava çalıyorlarsa o insanlara demokrasi ve özgürlük direnişçileri veya çapulcular dennir. Türkiye'nin neresinde sabahın beşinde tencere tave ve korna çalınıyordu söyler misiniz? Ama ben size mahkeme kararıyla korunması gereken bir parka sabah karşı beşte kanunlara aykırı olarak uyarı yapmadan dalan insanlar varken çadırlarını yakanları biliyoruz. Polisin aşırı müdahalesinin olmadığı nerede araç yakılmış söyler misiniz? Taksim'de 1 haftadı polis yok hangi şiddet olayı oldu? 3 kişi ölmüş 40'tan fazla kişi ağır (kör oldular sakat aldılar) ve binlercesi yaralıyken bir kaç tane aracın yanmasının mı derdindesiniz? Bu kadar mı gözü paradan başka bir şey görmeyen insalarsınız? İnsan hayatınız, özgürlüğün değerini bana söyleyebilir misiniz? ben sizin polis ve sivil araçlarınız parasını ödeyecem sizde bana o ölenleri yaralananları, yok edilen doğayı ve yasaklanan haklarımı geri verin

      Sil
  3. kimse dolar artışını borsa nın düşüsü gezi olayına bağlamasın Nasıl 2001 de fırlatılan anayasa kitapçığı kriz çıkarmadıysa bu günde gezi parkı bardak taşıran son damladır,

    zaten borsa zirve yapmış,merkez bankası faiz %4.5 yapmış tarihi düşük seviye brezilya 8 verdiği yerde bizde faiz 4.5 olmaz

    YanıtlaSil
  4. Bu süreçte yurtiçinde dolara yönelim sözkonusu olur mu? Olursa ekonomi yönetimi bundan iyi mi yoksa kötü yönde mi etkilenir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dolara yönelim bir miktar söz konusu oldu zaten. Ne var ki bir süre sonra satışlar da gelecektir. Çünkü 1,78'den satın almış olan için 1,89 iyi fiyattır. Dolara yöneliş sürerse ekonomi olumsuz etkilenir.

      Sil
  5. Merhaba Hocam,
    bu süreçet Merkez Bankasında beklenen rasyonel hareket nedir? siz neyi bekliyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merkez Bankası rasyonel olanı yapmaya çalışıyor zaten. TL'yi sıkıştırarak değerini korumaya çalışıyor.

      Sil
  6. ben anlamıyorum sizleri. seçimle başa gelen insanların aldıkları oyları şaibe olarak lanse edebiliyorsunuz. varsa sağlam bir argümanınız çıkar dava açarsınız. dava açıp mahkeme sizin aleyhinize karar verir "satılmış yargı" ,aynı yargı iktidar partisini kapatmaya çalışır "bravo yargı" dersiniz.

    olaya bir de ekonomi yönünden yaklaşalım. iktidarı gelir adaletsizliğini düzeltmemekle suçlayan insanlar bunu gini katsayısının değerleriyle bilimsel olarak kanıtlamaya çalışırlar. ama şunu gözden kaçırıyorlar . iktidarı eleştiren kesimler genellikle hep okumuş, varlıklı kesimler.yani pastadan en büyük payı alanlar.bunu şuna dayandırabilirim : başörtülü kadınlarımızın cip kullanmasından, adı sanı bilinmeyen işadamlarının medya ve inşaat devi olmalarından duyulan rahatsızlığın sosyal medyadan yansıması buna örnek olabilir.ya da eskiden turizm yerlerine sadece zenginler gidebiliyorken şimdi orta gelirli bir vatandaş da gelebiliyor. bizzat tanıdığım zengin yok. çünkü onların yanına yaklaşacak kadar zengin ve kültürlü olamadım. zaten beni yanlarında istemezler de. adaletsizlik nerede?

    insanları ayrıştırıyorsunuz ve bu insanlar kendini ayrıştırmayanı destekledi diye şaibeli oy kullanmış oluyorlar öyle mi, pes valla!

    mahfi hocam bunun için sizden özür diliyorum. böyle yazıların burada yazılması doğru değil. ama gelen ilk yorum çok rahatsız ediciydi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. mahfi hocam daha iyi bilirki bildiğim kadarıyla gini katsayısında bi düzelme yok. o.41 olması lazım. kişibaşı milli gelir artışı var tabiki ama bunun içinde düşük kur politikasından kaynaklı değerli tl den dolayı dolar bazında sanal artış ta kesinlikle ve kesinlikle var. onun dışında özellikle üretim bazında reel sektörde bir gelişme yok daha ziyade inşaat sektörü gibi rant ekonomisi diyebileceğimiz bir alanda şişme var. işte verdiğiniz örnekte gayet açıktırki bu rant ekonomisinden pay alan sadece ve sadece yandaşlar olduğu için!! bunun gelir dağılımı üzerinde belirgin bir etkisi yok.

      Sil
    2. ha dağıtılan kömür ve makarnaları çok büyük bir olay sosyal devletin gereği olarak görüyorsanız bi şey diyemiyeceğim. belki de makarna ve kömür insanların gelir düzeyini artırmıştır olabilirmi hakan bey:)?

      Sil
    3. son olarak ta başörtülü insanların jeepe binmesinden rahatsız değilim ama rant ekonomisi ve haksız bir şekilde yandaşların desteklenmesinden, ve bir yerlere bu şekilde gelmesinden rahatsızım. yoksa ben herkesin özgürlüğünden yanayım. benim için önemli olan insanlık. sonuç olarak bugün benim yaşam tarzıma yoğun biçimde bir baskı olduğu, ülkenin bir korku ülkesi haline geldiği, kendisi gibi düşünmeyenlere yok sayan dışlayan diktatörce tutuma karşı ve her şeyden önemlisi Atatürk e ayyaş yakıştırması yapan zihniyete karşı tepkiliyim ve o yüzden protesto ediyorum. insani gelişmişlik indeksini incelersek demokrası anlamında çok geri kaldığımız ortada ve bu gidişle çok daha gerilere doğru gideceğiz gibi duruyor.

      Sil
  7. İyi günler üstad...
    Yeni haftaya sıkıntılı başlıyoruz, küresel bazda yaşanan ekonomik hareketlilik ülkemiz merkez bankasını ciddi kararlar almaya yönlendirebilir, piyasaya inceden inceye müdahale görebiliriz die tahmin ediyorum özellikle faizlerin yükselmesinin etkisi büyük olacak gibi. Bu gelişmeleri şuanda diğer ülkelerde yaşıyor fakat Taksim gezi parkı olayı beklenenden daha çok büyüdü ve tepkiler ülkemizi aştı. Ülkemiz preştij açısından değer kaybetti die düşünüyorum, özellikle olimpiyatlara day ülke olarak ve olimpiyatları çok isteyen ülke için talihsiz bir hafta sonu oldu ve hala da devam etmekte olaylar. Ne hükümet geri adım atmakta ne protestolar durmakta. Kanımca şu dönemde iki tarafta sağ duyulu olmalı ve acilen orta yol bulunmalı. Ziraa yaza girdiğimiz günlerde turizmden beklenen gelir azabilir, olimpiyatlara o kadar yapılan ve yapılacak harcama boşa akmış olabilir, yabancı sermaye demokrasinin ve kaosun olduğu yerden kaçabilir ve en önemlisi ülke bu prestij kaybının telafisini bulamayabilir...

    YanıtlaSil
  8. Değerli yorumcu arkadaşlar, herkesin kendisine göre bir siyasal görüşü var ve burada yorum yapanlar da farklı görüşlerde olsalar bile dikkat ediyorum hep belirli bir düzeyin üzerinde yorum yapıyorlar. Burası siyasal bir blog değil. Elbette hepimizin eleştirisi de olacak beğenisi de. O nedenle birbirine saygı göstererek yorum yapan değerli katılımcılara teşekkürlerimi sunuyorum.
    Şimdi gelelim blogun asıl amacına.
    TCMB'nin bankalara likiditeyi iyice düşürdüğünü ve o yolla TL'ye talep yaratarak TL'nin daha fazla değer kaybını önlemeye çalıştığını düşünüyorum. Buna karşılık bu yaklaşım ister istemez faizlerin yükselmesine yol açıyor. Çünkü likidite ihtiyacı olan bankalar fon bulabilmek için faizi yükseltmek zorunda kalıyorlar. Borsa ise ister istemez büyük düşüş yaşıyor.
    Her şeyin telafisi olabilir. Yeter ki uzlaşmacı bir yaklaşım sergilemek söz konusu olsun.
    Çin Atasözünün dediği gibi: "Bir kez daha bakmakla birşey kaybetmezsin."

    YanıtlaSil
  9. Hocam, TCMB'nin rekor rezervi var, o nedenle kurda çok hareket olmaz tezinin çok doğru bir tez olduğunu düşünmüyorum. TCMB'nin kura müdahale kapasitesi net rezervlerle ölçülüyor. kura yoğun müdahalelerin başladığı 2011 ortalarında net rezervlerin 51 milyar dolar olduğunu, şu an itibarıyla 40 milyar dolarlarda dolaştığını belirtmek isterim. merkez bankasının kura müdahale kapasitesi eskisi kadar fazla değil. ayrıca koridorun üst kısmının %12,5 olduğu dönemlerde bile yoğun döviz talebi olmuştu. şu an her ne kadar 2011'deki kadar cari açık problemimiz olmasa da koridorun üstü %6,5'a gerilemişken, likidite sıkıştırmaları pek işe yaramayabilir. bir de büyüme çok düştüğü için ani kur hareketleri durumunda koridorun üstünün genişleme ihtimali de düşük.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha önce bu blogda yazdığım Ödünç Rezerv Olur mu yazımda da değindiğim gibi TCMB'nin döviz rezervlerinin yaklaşık üçte biri bankaların zorunlu karşılıkları. Eğer bankalar sıkıntıya girerse bu rezervler birden borç haline gelir.
      TCMB kura müdahaleyi rezervleri kullanarak yapmıyor. Henüz o noktada değil. Şu anda müdahaleyi yaparken piyasadan TL likiditeyi çekiyor. Böylece TL'ye olan talebi artırıp daha fazla değer kaybını önlemeye çalışıyor.

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    3. şu anda tahvil satarak mı piyasadaki likiditeyi çekiyor hocam?

      Sil
  10. Mahfi bey bankalardaki küçük vadeli mevduatlara düşük vergi uygulanırsa ne tür faydalar sağlanabilir ? Saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ele geçecek faiz getirisi yükseleceği için tasarruflar artabilir. Çok büyük etkisinin olacağını sanmıyorum. Çünkü bankalar bunu görünce faizleri düşürür.

      Sil
  11. merhaba hocam bizim ve diğer ülkelerin parası değer kaybederken çinin parasının değer kazanması neden kaynaklanıyor? bir de biber gazını biliyorum da portakal gazı ne oluyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çin parasını değerli tutuyor. Bir çeşit sabit kur uyguluyor.
      Gaz meselesini bir uzmana sormak lazım.

      Sil
    2. Portakal gazı kimyasal adıyla Agent Orange, ABD ordusu tarafından özellikle Vietnam Savaşı’nda kullanılmış bir herbisit ve yaprak dökücüdür.

      Portakal gazı, Amerikan ordusu tarafından Vietnam Savaşı’nda ilk olarak 7 Şubat 1967 gününde kullanıldı ve savaş dönemi boyunca 20 milyon galona yakın tüketildi. Madde ardında Dioxin maddesini bırakmaktadır. Vietnam’da hala insanlar üzerindeki kas ve kemik bozuklukları, doğumsal anormaliler gibi etkilerini göstermektedir.

      Biber gazından daha tehlikeli olan portakal gazı kimyasal silah statüsünde bile görenler var. portakal gazı geçici felç yapıyor ve vücutta daha hızlı yayılıyor. Portakal gazı sonrasında asla su kullanmamak gerekiyor. Geçici felce neden olan portakal gazına limon da fayda etmiyor. Süt ve yoğurt iyi geliyor. Sadece yoğurt ve süt tüketerek, bunlarla yüzünüzü yıkayarak portakal gazının etkisini azaltabilirsiniz.

      Sil
  12. iyi günler Mahfi Bey,
    3 Haziran itibarıyle borsada yaşanan büyük düşüş, faiz oranlarındaki artışın ve henüz bir açıklama gelmedi ancak TCMB' nin uygulayacağı politikanın altın üzerine etkisinin nasıl olacağını düşünmektesiniz. yorumunuz için şimdiden teşekürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TCMB, şu anda kurlar üzerinde etkili. TL likiditeyi kısarak TL'ye talep yaratıyor ve bu yolla TL'nin daha fazla değer kaybını önlüyor. Altın üzerinde TCMB'nin herhangi bir etkisi olmaz. Bu etki dışarıyla ilgili.

      Sil
  13. Ben Bahcesehir'de oturuyorum. 3-4 gun boyunca sokaklar ve caddeler protestocularin korna sesiyle ve sloganlariyla cinladi. Kadinlar, ellerinde tencerelerle; cocuk ve gencler ise ya arabalarin pencerelerinden, sunroof'larindan veya araclari convertible olanlar da ustunu acarak ne dusunduklerini bas bas bagirarak hepimize malum kildi.

    Tabii, ilginc kontrastlar da yok degildi. Birkac kadinin elindeki tencereye baktim. Hepsi iyi markalardi. Hatta, bir tanesinin elinde (eve gelince arastirdim) 'Le Creuset' marka tava vardi. Fiyati 250 TL civarindaydi. Arabalarin marka ve tiplerine hic girmiyorum. Yerli marka hic yoktu desem yeridir.

    Suraya gelmek istiyorum: Bu insanlari sokaga doken sey gelir azligi degil; bu belli. Ama, yine de sokaga cikmak ihtiyaci hissetmislerse, bunun ekonomik bir altyapisi olmali.

    Ben, bunu, altinin dusmesine ve faizlerdeki dususe bagliyorum. Bu insanlarin gelirlerinin bir kismi bu tur yatirimlar ve bunlarin gelecegi simdilik pek parlak degil. Bu da, ister istemez, gelecekle ilgili endiselere yol aciyor. Yasam standardinin devami ile ilgili tedirginlikler doguruyor..

    Konuya, daha dogrusu soruya geleyim: Hocam, ben iktisatci ya da sosyolog degilim; dolayisi ile, size sormak zorundayim. Izafi olarak varsil sayilan kesimlerin sokaga dokulmelerinin arkasindaki motive'ler arasinda gelecege yonelik gelir kayiplari sizce onemli bir yer tutar mi? Katilmiyorsaniz, bu hareketliligin arkasindaki ekonomik gerekceler size gore neler olabilir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahçeşehir, orta üstü varlıklı kesimin oturduğu bir yerleşim yeri. Bu insanların sokağa dökülmesinin ardında gelir kaybı ya da varlık kaybı gibi nedenler aramak zor. Bir bölümünde olabilir ama hepsi bu güdüyle sokağa çıkmış olamaz. Bu insanlar genellikle toplum ortalamasının üzerinde bir kültür düzeyine sahipler. Onları rahatsız eden şey bence özgürlüklerine, yaşam biçimlerine karışıldığı kanısına kapılmalarıdır. Gezi Parkı'nda sökülen üç beş ağaç insanlardaki birikimin patlamasına yol açmış görünüyor.

      Sil
    2. Ben de bunu analiz etmeye calisiyorum.

      Baska yerleri bilmem, ama burada (Bacesehir'de) kimin hangi ozgurluklerine karisildi (eksiltme anlamina gelecek bir degisiklik oldu) bunu (bir amator sosyolog gozuyle) belirlemege calisiyorum. Pek bir sey bulamadim.

      Yasam bicimi konusuna gelince.. burasi oyle yeni ve cok goc alan bir yer de degil.

      Ortalikta basortulu yok degil tabii ki, ama bunlar ya temizlige gelen kadinlar (sabah ve aksam is gelisi ve donusu gorebilirsiniz) ya da yasli ninelerin bir kismi.

      Bir suru binanin kendine ait havuzu filan var; ve bu konudaki tek elestiri --aradabir-- havuz masrafinin yuksek oldugudur. Yoksa, havuzlar hic de bos kalmiyor; kimse de kimsenin ne giyidigine karisiyor..

      Ben dahil, evcil hayvan besleyenlerin sayisi da hic de az degil ve kimse de bu konuda cikip "dinen caiz degil" filan gibi bir laf etmiyor.

      Butun bunlar belli bir yasam bicimine isaret ediyor ve bir tehdit sozkonusu olmadi bugune kadar --Bahcesehir'i Basaksehir'e bagladiklarinda tedirgin olmustuk biraz; ama oradan da pek bir sey cikmadi.

      Kisacasi, 15 yildir burada oturan birisi olarak, ahalinin tam olarak neyi protesto ettigini anlamakta zorlaniyorum..

      Sil
    3. Bendeniz ABD'de görev yaptığım yıllarda Virginia'da McLean bölgesinde oturuyordum. Oturduğumuz semtte Tyson's Corner adlı büyük bir alış veriş merkezi vardı. Onun hemen karşısına aynı adla bir büyük alış veriş merkezi daha yapılmasına karar vermişti belediye. Bütün semt ayağa kalktı. Burada ikinci bir mall istemiyoruz dediler. Bölge ağaçlık bir bölgeydi. Ağaçlarımızı kestirmeyiz dediler. Günlerce ellerinde pankartlarla yollarda oturdular. Kentin başka kesimlerinden de insanlar geldi. Onların nereden geldiğini ellerindeki pankartlardan anlamak mümkün oluyordu. Niçin bu yapıyı istemiyorsunuz diye sorduğumda "biz burada yeşillik istiyoruz" diye yanıtlıyorlardı.
      Sonunda bölgenin yöneticileri, bölgenin senatörleri ve kongre üyeleri geldiler insanlara kesilen ağaç kadar ağaç dikileceğini, artacak trafiğe karşı yeni yollar yapılacağını anlattılar. Olaylar bitti ve mall yapıldı. Sözler tutuldu ağaçlar dikildi, trafiği çözmek için yeni yollar açıldı. Onlar da seçilmiş insanlardı, belediye başlkanını oranı halkı seçmişti. Adam beni seçtini,z artık doğru bildiğimi yaparım demedi.
      Demokrasi bir uzlaşma sistemidir. Bu kadar basit bir konuyu çözemezseniz olay bambaşka taraflara kayar.

      Sil
    4. Tesekkur ederim, hocam.

      Simdiye kadar okudugum/duydugum en anlamli aciklama bu oldu.

      Birkac agacin akibetine yonelik ortaya cikmis olan samimi itirazlara kamu otritesinin verdigi yanlis ve asiri mudahalenin sonuclarinin buralara varabilecegi kimsenin aklina bile gelmedigi belli.

      Az once Arinc'in konusmasini dinledim. Satir aralarinda sanki "habu baga ders olsun" vardi; ama, yeterince teskin edici olacak mi, zaman gosterecek.

      Vaktinizi aldim; bilgilendirdiginiz icin mutesekkir oldugumu yinelemek isterim.

      Sil
  14. Hocam sizce borsada düşüş devam edecek mi? Ve sizce piyasalardaki bu puslu hava nasıl ve ne zaman geçer? Tahmininizi ve düşüncelerinizi alabilir miyim? Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki ortamın yumuşaması için gerekli adımlar henüz atılmış değil. Bu durumda borsanın toparlanması kolay görünmüyor.

      Sil
  15. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  16. merhaba hocam : Merkez bankası faiz indirimşne gıtmıstı ve bu olaylar sonucun da şimdilerde failzer artma eğiliminde. hocam sizce faizlerdeki artış sıcak paranın cıkmasını engerleyebılir mi ? Ve sizce bu yönde MB nın uygulaması gereken politika nasıl olmalıdır ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TCMB'nin faiz artırımına gitmekten önce değer kaybeden TL'ye değer kazandırmak için şimdilik likiditeyi çekerek bankaların TL talep etmesini sağlamaya çalıştığını ve bu yolla TL'nin değerini korumaya çalıştığını görüyoruz.

      Sil
  17. Hocam merkez bankası tl nin daha fazla değer kaybetmesini önlemek adına tl ye olan talebi artırmasından bahsettiniz acaba bu tl ye olan talebe artırmasını piyasaya döviz satıp tl yi kıtlaştırarak mı yapmakta ? tl ye olan talebi artırıyor demenizden tam olarak neyi kastettiniz bir de bankaların faizlerini artırmasının sebebi m. B nın bankalara borç pençeresini açmamasından bankalarından kaynak bulabilmek için faizleri yüksek tutması gerekecektir faizleri artmasın sebebi bu mudur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TCMB, TL'nin değerini korumak için piyasadaki TL miktarını azaltıyor. Bunu iki şekilde yapabilir: (1) APİ işlemleri yoluyla piyasaya tahvil, bono satıp parayı çekebilir, (2) Haftalık repo ihalelerini açmayarak ya da az miktarla yaparak piyasaya verdiği parayı azaltabilir. Bu durumda piyasada TL azalınca, TL işlemleri yapabilmek için bankalar döviz satıp TL almaya çalışıyorlar ve bu yolla döviz arzı artarken TL talebi artıyor ve TL dövizler karşısında değer kazanıyor ya da değer kaybı daha az oluyor.
      Bankalar, TCMB'den bulamadıkları TL likiditeyi mevduattan sağlamak için faizleri artırıyor.

      Sil
    2. Hocambu sekilde ne kadar süre engellenebilir döviz artışları? Bu durum dogrudan sermaye kaçmasına ve ticarette istikrarsızlığa Guven eksikliğine sebep olmazmı ?

      Sonuc olarak kötü bir ekonomi izlenimi oluşmasın diye özel sektörü bankalara yedirecekler. Sonra da çıkıp I'sini bilmeyen batsın diyecekler

      Sil
    3. Bu yolla sonsuza kadar engellenemez tabii.

      Sil
  18. dolar bazında döviz mevduatları Eylül ortasından bu yana sabit kalırken, TL arzı Eylül-Mayıs arası dönemde %10 gibi yüksek sayılabilecek bir oranda artmış. Eylül 2012'deki DTH/M3 oranına ulaşmak için dolar kurunun 1,95-2,00 civarı bir yere oturması gerekiyor. ve ihracatçılara da sorduğunuzda kurun bu seviyelerde olmasını istiyorlar. dolayısıyla TCMB'nin beklentileri gözeterek kur ancak 2,00 düzeyini geçtikten sonra müdahale edeceği kanısına ulaşmamız mümkün mü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle olsaydı TCMB likiditeyi kısma yönünde adım atmaz, sözlü açıklamalarda bulunmazdı.

      Sil
  19. Sayın Hocam söylediklerinize katılmakla birlikte bu blog da küfür derecesine vararak(capulcu vd.) bu kelimeleri kullanan kişileri hem kiniyorum aynı zamanda onları da provokator olarak görüyorum. Zaten bu mesele kimsenin birbirini anlamamasindan saygı göstermemesinden dolayı uzamakta bu şekilde tahrik eden insanlar oldukça da bitmeyeceğini düşünüyorum. Buraya siyasi konuları açarak amacından saptırmaya çalışan kişileri tekrar kiniyorum.
    Sayın Hocam gerçek amacımız ile ilgili birde soru sormak istiyorum. Abd de tahvil aliminin azaltilmasi ne demek? Türkiye den sermaye çıkışında diğer ülkelerin yani sermayenin geldiği ülkenin faizleri arttığını belirtmişsiniz. Orada faiz neden yükselmiştir yada Türkiye seviyesine gelmiş midir?
    hocam saygılar teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD'de Fed'in tahvil alımı yapması özel kesim (başta bankalar) elindeki kağıtları alıp para vermesi demektir. Her ay 85 milyar dolarlık alım yapıyor Fed. Şimdi bu miktarı azaltmaları demek piyasaya daha az para verecek demek. Bu, bankaların likiditesini azaltacağı için ister istemez bankaları kaynak sağlamak için mevduata yöneltiyor ve bu da faizleri yükseltiyor.
      ABD'de faizlerin bizdeki düzeye gelmesi şimdilik söz konusu değil. Faizler yüzde 2'ler dolayında. Zaten enflasyon da halen o civarda.

      Sil
  20. Hocam burada faizin artmasına sebep olan esas mesele nedir ne oluyorda artış gösteriyor iktisattaki hangi teoride geçerli?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fed tahvil alımlarını azaltacağını açıklayınca bankalar mevduat toplamak ihtiyacını duymaya başladı. Bu durumda da faizler yükseliyor. Arz ve talep kanunu geçerli. Bankalar daha fazla tasarruf talep ediyorlar, tasarruf sahipleri de daha fazla faiz istiyor.

      Sil
  21. Tl'nin değerini korumak için faizler artıyorsa sıcak para bir süre sonra gene gelecek demektir. Sıcak para getirdiğinden daha fazla parayı götürme amacı taşıdığına göre ve MB'nin rzervlerinin önemli bir kısmı bankaların dışardan borç aldığı para olduğuna göre ve aslında Türkiyenin ve türklerin kazanmış olduğu bir döviz rezervi olmadığına göre sıcak para döviz talep ettiğinde kurlar yeniden yukarı doğru hareketlenecektir. Döviz borçlananlar belki özelleştirme gelirlerine veya geleceği söylenen pkk nin kara parasına veya kuzey ırak petrolüne güveniyor olabilirler fakat bence çok düşüncesizce riske giriyorlar. sıcak parayı ve döviz borçlanmayı teşvik ederek, döviz kurlarını baskı altında tutmak kadar aptalca bir ekonomi politikası olamaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TL son bir ayda oldukça değer kaybetti. Yılbaşında 1.8 kurla 100 dolarını getiren ve bozdurup aldığı 180 TL'yi yüzde 6 net faizle bankaya yatıran bir yabancı düşünün. Yılsonunda kur değişmemiş olsa adamın eline 191 TL geçecek ve bunu dolara çevirince 106 dolar alacak ve karlı olarak ülkesine dönecekti. Şimdi kurun 1.9'a çıktığını düşünün adamın yılsonunda eline geçecek para (191/1,9=) 100,5 dolar olacak. Yani ülkesinde kalmakla parasını buraya getirmesi arasında hiçbir fark olmayacak. Bu durumda ortada böyle bi,r risk devam ederken adam gelmez. Konu sadece faiz değil kur riski de var.
      Bizimkilerin yabancı paraya dayanmasının nedeni içeride yeterli tasarruf yok. Dış tasarrufları çekemezseniz büyüyemiyorsunuz.

      Sil
  22. Hocam döviz yoksa ne olur yazınızı ve cari açık ile tasarruf arasındaki ilişkiyle ilgili yazınızı okudum ve yanlışım varsa düzeltin lütfen anladığım kadarıyla Türkiye'nin her ne kadar parası rezerv para olmasada parası dünyada geçmesede ithalat bedelini öderken bu parayı bizim bankamıza.ödüyoruz ve bankada dönüp elindeki dövizlerle o bedeli dışarıya ödüyor. Türkiye'de tasarruflar büyük miktardaki yatırımları yapmaya yetersiz olduğu için bu parayı içeride bulup bankaya yatıramadığımzı için dışarıdan tasarruf ithal etmekteyiz bununda maliyeti faizlerin yüksek olmasıdır. Eğer tasarruflarımız Yüksek olsa bu parayı dışarıdan bulacağımıza dönüp içeriden bulup bankamıza yatırıyoruz gerisi bankayı ilgilendiriyor. Hocam lütfen yanlışım varsa düzeltin lütfen

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bankanız döviz borcu almasa o ithalat bedelini ödeyemezsiniz. banka Tl'yi alıyor sizden, dövizi de sizin adınıza ithalat bedeli olarak gönderiyor dışarıya. Banka kime güveniyor? Yüksek faize gelecek sıcak paraya veya özelleştirme gelirlerine güveniyor. sıcak para kime güveniyor? Yüksek faize gelecek başka sıcak paracılara ve dışardan borç bulabilen bankalara güveniyor. ve bir de FED'e güveniyorlar ama hepsinin güvendiği dağlara karlar yağacak.
      Yapılan ithalatın hepsi yatırım malı değil. tv'ler telefonlar ve petrol yatırım malı mı? Petrolü aldınız yatırınca size döviz mi kazandırıyor?

      Sil
    2. Özetiniz doğru.
      Eğer içeride yeterli dövizimiz olmazsa zaten o ithalatı yapamayız.
      Türkiye'nin ithal ettiği malların yüzde 70'den fazlası üretimde kullanılıyor. Gerisi tüketimde.

      Sil
    3. Sayın hocam ara malı denen şeyi ben yatırım olarak kabul etmiyorum. Bu konularda uzman değilim ekonomiyi internetten ve gazetelerden takip etmeye ve anlamaya çalışıyorum.
      kot pantalon kumaşı yapmak için iplik ithal edersek bu iplik ara malı oluyor sanırım. Ben bu ipliğe yatırım demem, kim ne derse desin. Bence yatırım ipliği yapacak makinayı veya kumaşı yapacak makinayı ithal etmektir. İpliği dışardan almak daha ucuza geliyorsa bu da bence ekonominin yanlış yönetildiğini gösterir

      Sil
  23. Hocam s-I arasındaki farka cari açık diyen kaynaklar var bunu şu şekilde açıklasam yanılmış olurmuyum hocam ; cari açık ne kadar ise o kadar dışarının parası kullanılıp dışarıdan tasarruf ithal edilmiştir S-I. da ne kadar tasarruf ithal edildiğini göstermekte bu vesileyle ikiside birbirinin aynısıdır dersem yanılırmıyım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Denklem şöyle:
      (S - I) + (T - G) = (X - M)
      Sol taraf iç dengeyi sağ taraf dış dengeyi gösteriyor. Yani sol taraf ne kadar açıksa sağ taraf da o kadar açık.
      Eğer sadece (S - I) alırsanız o zaman bütçe dengesini (ya da kamu kesimi dengesini) işin içine katmamış ve dengeyi eksik bırakmış olursunuz.

      Sil
  24. Hocam yazınızda tek anlamadığım yer bu gösterge faizin ne olduğu? Gösterge faize piyasada en yüksek işlemi gören tahvilin faizi diyoruz fakat anlamadığım husus biz bir devler tahvilini aldığımızda faizi belirli bir tahvili almıyormuyuz sürekli değişen bu gösterge faiz neyi simge ediyor peki ? Hocam gösterge faizle ilgili biraz daha ayrıntılı bilgi verebilmeniz mümkün mü ? Neden gösterge faiz düşer neden yükselir ? Gösterge faiz neyi simgeler ? İskontolu satılan bir tahvilin faizini mi , kuponlu satılan tahvilin faizini mi ? Mümkünse biraz daha detaya girerseniz seviniriz hocam teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hazine faizi iki şekilde oluşuyor: (1) Hazine ihalelerinde oluşan faiz, (2) Bu tahvilleri alanların ikinci el piyasada satışlarında oluşan faiz. Gösterge faiz, piyasada ikinci elde satılan Devlet Tahvillerinden vadesi uzun olanların en çok alım satım işlemi gören tahvilin faizine verilen addır. Bu faiz, hep aynı kağıdın faizi değildir, duruma göre gösterge tahvil de faizi de değişebilmektedir.
      Bugün itibariyle gösterge tahvil ve faizi için şu linke bakabilirsiniz:
      http://www.makronomi.com/sgmk_benchmark.php

      Sil
  25. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  26. hocam hala gösterge faiz oranlarının düşmesinin çok önemli olduğunu savunan, ilerleyen dönemlerde faizlerin 2.5 seviyesini görmesiyle beraber finansal ergenekona karşı büyük bir darbe vurulacağını ve Türkiye'nin ekonomisinin ilerisinin çok aydınlık olduğunu söyleyen ekonomistler var.düşük faizin özellikle düşük reel faiz getirisinin ne gibi büyük avantajları var hocam, bu gerçekten bu kadar olumlu bir durum mu yoksa faiz lobisi safsatası altında çarpıtılıyor mu sizin görüşünüz nedir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşük faizin yatırımları teşvik etmesi gibi bir avantajı var. Yani kredi alarak yatırım yapacak bir yatırımcı faizin düşüklüğünden olumlu etkilenir kuşkusuz. Bir başka konu faizin düşüklüğü insanları tasarruftan çok tüketime yönlendirir. Tüketimin yani talebin artması üretimin ve giderek yatırımın da artmasıyla sonuçlanır.
      Buraya kadar anlattıklarım tasarruf stoku yüksek, riskleri düşük ve cari açığı fazla olmayan bir ekonomi için geçerlidir.
      Türkiye, tasarruf stoku düşük, riskleri ortadan fazla ve cari açığı yüksek bir ekonomidir. Bir başka ifadeyle iç tasarrufları yüzde 5 büyümeyi sağlamaya yetecek bir ekonomi değildir. Bu durumda dışarıdan tasarruf ithal etmesi gerekiyor. Bunun sonucunda da faizlerinin enflasyonun üzerinde olması lazım. Ki millet tasarrufunu bankaya koysun.
      Faiz lobisi gibi ekonomi bilimi dışı yaklaşımlarla uğraşmamak gerekir.

      Sil
    2. bu durumda hocam cari açık sorunuyla senelerdir karşı karşıya olan Türkiye'nin şu mevcut faiz oranları hem tasarrufları düşürmesi bakımından , hem de malesef şu an için bağımlısı olduğumuz sıcak para girişi bakımından çok riskli oluyor. bir de düşük faizle beraber yatırımların arttığını düşünürsek bununla beraber üretimdeki ithal girdiye bağımlılığı bir de üstüne değer kazanan dolar kurunu ele aldığımızda mevcut şartlar değişmesse ileride cari açık açısından çok daha karamsar bir tablo oluşmaz mı hocam? sanırım düşük faizi savunan insanların en büyük gerekçesi büyüme oranının önüne yüksek faizin engel koyması ve yüksek faizden dolayı ülkemizdeki çok büyük meblağların yabancılara faiz olarak gitmesi. ama mevcut düzende ve şartlarda şu an için daha yüksek faiz oranına mecburuz diyebilir miyiz hocam?

      Sil
    3. hocam bu arada dün sayın başbakan da konuşmasında faiz lobisinden bahsetti. sanırım önceden siyah dediğine bugün beyaz diyerek saf değiştiren çakma ekonomistler (onlar kendilerini çok iyi bilir:) başbakanı da bu faiz lobisi safsatasına inandırmışlar

      Sil
  27. Hocam bu blogda Birr çok kere bu gelen soruyu cevapladınız yalnız ben tam kendimden emin olmadığım doğruluğunu kontrol etmeniz için ufak bir sorum olacaktı; hocam yazılarınızda cari açığı düşürmenin yolu olarak tasarrufları artırmaktan geçtiğini söylüyorsunuz. Bunun sebebi şu mudur ; eğer tasarrufların yüklü miktarda artması dışarıdan bulacağımız kaynakların ve bu kaynaklara ödediğimiz faizleri sonlandırılacaktır. Ayrıca tasarrufların artması bir süre sonra ülkede yatırımların artmasına ve bu yatırımlar sayesinde dışarıdan alacağımız malları içeride üretme imkanı olduğundan cari açığı düşürücü etki yapacaktır. Biz dışarıdan tl ihtiyacımız için döviz buluyoruz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet aşağı yukarı budur. Biz dışarıdan iki nedenle döviz arıyoruz: (1) Elde ettiğimiz dövizler ödediğimiz dövizleri karşılamıyor farkı için borçlanıyoruz, (2) TL varlığımız yetmiyor TL ihtiyacımız için borçlanıyoruz. Tasarruflarımızı artırırsak bu ikincisini ortadan kaldırabiliriz.

      Sil
  28. Sayın hocam bugün üzerinde calistigim bir kitapta ayrıca çok tanınan bir hocamizin kitabı.
    Şu ifadeye rastladim.TCMB Ekim 2010 dan itibaren yerli para cinsinden zorunlu rezervlere faiz odemesini kaldırmış, sadece döviz için faiz ödemektedir. Yazilarinızda bunun aksi yönde olduğunu çok defa belirtmiştiniz. Dövize faiz ödemesi son zamanlarda mi kaldırıldı. Bu konuda yardımcı olursanız sevinirim saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Size aşağıda TCMB'nin Zorunlu Karşılıklar Tebliğinin linkini yolluyorum. Tebliğin 8'inci maddesi zorunlu karşılıklara faiz ödenmez diyor ve TL ya da yabancı para ayrımı yapmıyor yani ister TL ister yabancı para olsun TCMB zorunlu karşılıklara faiz ödemiyor.

      http://www.tcmb.gov.tr/yeni/mevzuat/BANKACILIK/zk-teblig.pdf

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı