2014 Başında Artılar ve Eksiler
2014 yılının başında
ekonomideki artılarımızı ve eksilerimizi bir tablo halinde sıralayalım.
Gösterge / Konu
|
Artı / Eksi
|
Açıklaması
|
Büyüme
|
Eksi/ Artı
|
Potansiyelin (%5) gerisinde
ama 2013’e göre artışta
|
İşsizlik
|
Eksi
|
Uzun yıllar ortalamasının
(% 8,5) üzerinde ve artışta
|
Enflasyon
|
Eksi
|
Hedefin (% 5) üzerinde
ve artışta
|
Bütçe Dengesi
|
Artı
|
Açık % 3’ün altında
|
Cari Denge
|
Eksi
|
Açık % 5’in üzerinde
|
Kamu borç yükü
|
Artı
|
Düşmeye devam ediyor
|
Özel kesim borç yükü
|
Eksi
|
Artmaya devam ediyor
|
Dış finansman ihtiyacı
|
Eksi
|
Artmaya devam ediyor
|
Yapısal reformlar
|
Eksi
|
İlerleme yok
|
Bankacılık kesimi
|
Artı
|
Sermaye yeterlilik
oranı yüksek
|
İç tasarruflar
|
Eksi
|
Yatırımların çok
altında kalmaya devam ediyor
|
Şimdi de bu göstergeleri
etkileyen maliye ve para politikalarının artılarını ve eksilerini benzer bir
tabloda ele alalım ve değerlendirelim.
Politika aracı / Alt politika
|
Artı / Eksi
|
Açıklaması
|
Maliye politikası
|
||
Vergi politikası
|
Eksi
|
Kayıt dışılığı düşüremiyor
|
Harcamalar politikası
|
Eksi
|
Harcamalar enflasyonun
üzerinde artıyor
|
Borçlanma politikası
|
Artı / Eksi
|
Nötr bir politika söz
konusu
|
Teşvikler
|
Eksi
|
Cari açığı düşürmeye
yönelemiyor
|
Para politikası
|
||
Faiz politikası
|
Eksi
|
Etkin olarak uygulanamıyor
|
Açık piyasa işlemleri
|
Artı
|
Etkin biçimde
kullanılıyor
|
Zorunlu karşılıklar
|
Artı
|
Etkin biçimde
kullanılıyor
|
Bu iki tabloya bakınca Türkiye’nin niçin kırılgan beşli (Brezilya,
Endonezya, Hindistan, Türkiye ve Güney Afrika) arasında olduğunu anlamak
kolaylaşıyor. Çok değil birkaç yıl önce bu tablolar daha farklı bir
görünümdeydi. O farklı görünüm Türkiye’yi BBB reytingine taşımış, CDS
primlerini ise 118’ e kadar düşürmüştü. Bu gün Türkiye’nin reytinginde bir
değişme yok ancak CDS primleri 250’ye yakın seyrediyor. Eğer durum böyle devam
ederse bir süre sonra reyting notunda düşüş gelebilir.
Fed’in tahvil alımlarını azaltma (QE tapering) kararı yükselen ekonomilerin
çok büyük çoğunluğunu olumsuz etkiledi. Bundan kurtulmak bizim elimizde
değildi. Bu, bir anlamda “elle gelen düğün bayram” gibi kabul edilebilecek bir
olumsuzluktu. Ne var ki bizde bunun üzerine Gezi olayları, yolsuzluk meseleleri
ve yükselen siyasal tansiyon da bindi ve Türkiye’nin, benzerlerinden negatif olarak
ayrışmasına yol açtı.
Üstad Merhabalar,
YanıtlaSilYine sade ve anlaşılır bir yazı olmuş kendi adıma teşekkür ediyorum. Yukarıdaki tablolara baktığımızda ülkemizin tam bağımsız ve güçlü bir ekonomiye sahip bir ülke olması/olacağı yönünde umudum kırılıyor. Ayrıca henüz tekstil, otomotiv vb iyi olduğumuz sektörlerde kendi markamızı yaratamadık, ciddi bir enerji ithalatımız var, tüketim dayalı bir büyüme hakim. Sizin bu açıdan geleceğe dönük beklentileriniz merak ediyorum.
Saygılar...
Evet, bir ülkede düşünce özgürlüğü, demokrasi ve yaratıcılığa dönük bilimsel eğitim ne kadar gelişmişse bütün öteki şeyler de o kadar gelişiyor sanırım. Arada bir bazı kısmi başarılar, bazı çıkışlar olsa da sonuçta marka yaratmak ya da teknoloji geliştirmek için bunlar yetmiyor. Onun için yıllardır yapısal reformlar deyip duruyoruz.
SilHocam faiz politikasını gerektiği gibi kullanamıyoruz. Malesef bu konuda bilimselliğin dışına çıkmış ya da yukarıdan öyle dayatılan bir Merkez Bankamız var.
YanıtlaSilGörünüş ne yazık ki böyle.
SilHocam,
YanıtlaSilCari açığın genele yansıyan bir yükseliş içerisinde olmasından anladığım, Dışarıdan gelen sermayenin, satılan hizmetlerin ve ürünlerin
ülkenin ithalat ve dış harcamalarınına oranla sürekli bir düşüş halinde olması. Bu durumunda, bütçenin finansmanı için vergilere yansıdığını düşünürsek, bütçe dengesinin şuan ki haliyle kalıp, cari açığında yükselmeye devam etttiğini varsayarsak refah seviyesinde orantılı olarak bir düşüş seyredeceğini ve bunun bir sonucu olarakta enflasyonda da benzer bir artış beklenebileceğini düşünebilirmiyiz?
Saygılarımla,
Şu anki görünüm öyle. Eğer bir şeyler değişmezse yıl böyle gidecek gibi görünüyor.
SilHocam;
YanıtlaSil"İç tasarruflar, yatırımların çok altında kalmaya devam ediyor." durumunu tespit etmişsiniz.
Vatandaş tasarruf etse nerede değerlendirecek?
Başta borsa olmak üzere küçük yatırımcı nereye para yatırsa zarar ediyor...
Tasarruftan burada kastettiğimiz mevduattır. Tahvil, borsa vb bizim anladığımız anlamda tasarruf değil plasmandır yani portföy yatırımı. Düşük olan bankalarda mevduat olarak duran ve yatırımcıya ktedi olarak kullandırılabilecek miktardır.
SilHocam merkez bankasında, gözlemlediğim kadarıyla, şöyle bir yaklaşım var:
YanıtlaSilkurlar yükselmeye başlayınca önce döviz satıyor. döviz satışı yeterli gelmezse ve döviz rezervleri çok azalırsa, ya da fiyatı devlet tarafından belirlenen ürünlere zam gelince faiz silahına sarılıyor. hatırlarsanız 2011 ortalarında kurlar yükselmeye başlamıştı. Ekim ortalarına dek 8 milyar dolar satan TCMB kurun ateşini söndürememişti. Ekim'de, seçim sonrası olmasının da rahatlığıyla, zam yağmuru başlayınca faiz koridorunun üst bandını %9'dan %12,5'e çıkarmıştı. belki o zamlar olmasaydı faizlerle hiç oynamayacaktı. Ocak 2012'ye kadar bir 10 milyar dolar daha satan TCMB kurlarda yeterli düşüş olmayınca 2-3 ay kadar gerçekten ciddi parasal sıkılaştırma yapmıştı.
şimdi yine kurlar sıçrama yaptı. TCMB döviz satıyor ancak bu sefer seçim öncesi olduğu için doğalgaz ve elektriğe zam yapılmıyor. (seçim olmasaydı muhtemelen doğalgaza %15-17 elektriğe %10-12 arası zam gelecekti) merkez bankası bunun rahatlığıyla faizlerle oynama ihtiyacı hissetmiyor. ancak döviz satışı konusunda 2011'deki kadar imkana sahip değil. 2011'de 51 milyar dolar net rezervle satışlara başlamıştı, 2013'te 38 milyar dolar net rezervle başladı.
Hocam ben TCMB'nin net rezervleri 30 milyar dolar sınırına dayanınca (Şubat başı gibi) faiz artıracağını düşünüyorum. seçim öncesi pek mümkün değil denebilir ama başka şansı kalmayacak gibi.
Doğru bir saptama.
SilFiyatı devlet tarafından belirlenen ürünlere yapılan zamlar ve faiz silahı arasındaki bağlantıyı biraz açar mısınız
SilHocam ben şunu sormak istiyorum konuşmalarınızda da sürekli vurguluyorsunuz faizler artarsa banka kar etmez faizlerin düşmesi ile kar edebilir diyorsunuz .bunun mantığını açıklayabilirmisiniz ?
YanıtlaSil2) ben emin olamadım ama şöyle düşünüyorum yanlış varsa düzeltirseniz sevinirim faizlerin yükselmesi ile bu faiz artışından yararlanmak isteyen tasarruf sahipleri artar ama bu faiz artışı karşısında kredi almak isteyen müşteri sayısı aynı hızla artmaz ve bankalara olan kredi talebi azalıncada banka faiz artarırark kar elde edemez böylemi düşünemeliyim .
3) hocam son olarak illa faiz düşünce banka kar eder diye bir kesinlik yoktur değil mı ? Çünkü bankanın aktiflerinde faize duyarlı varlıklar pasifindeki faize duyarlı varlıklardan fazla ise faiz artırımı bankaya yarar ve bankanın kar yazmasını sağlamaz mı ?
Hocam uzun olduysa kusura bakmayın
(1) Bankalarda yüklü miktarda devlet tahvili var. Tahvil faizi artarsa tahvilin fiyatı düşer. Bu durumda banka zarar eder. Ayrıca faiz artarsa mevduatı tutabilmek için mevduat faizlerini artırmak zorunda kalır. Oysa kredi faizlerini aynı hızla artıramaz çünkü kredilerin vadesi mevduattan daha uzundur ve ayrıca bunların faizini artırabilmesi için kredi talebinin yüksek olması gerekir.
Sil(2) Aynen böyle.
(3) Bu da çok doğru bir saptama.
Hocam döviz kuru ile borsanın ters korelasyon içerisinde olduğunu belirtmiştiniz ben şunu merak ediyorum kur ile borsa arasında bağlantı kuruyorsak faiz ler ile borsa atasında bir bağlantı kurabilirmiyiz yani tl faizleri artmışsa yatırımcı borsaya girmenin yerine parasına mevduata yatıramaz mı Buda borsayı aşağı çekmez mı ?
YanıtlaSil2) hocam faiz ile altın arasında bir iliskiye şöyle diyebilşrmiyiz faiz artarsa bunun fırsat maliyeti yüksek olacağından yatırımcılar paralarını faize yatırırlar ve altın da yatırım olanlar da mevduata geçecek ve altın düşecektir diyebilşrmiyiz ?
3) petrol ile doların arasında ki ilişkiyi nasıl kurabiliriz ? Ters orantılı mı doğru orantılı mı ? Neden ?
4)son olarak altın ile döviz arasında nasıl bir iliski vardır ? Doğru orantı olduğu söyleniyor mantığı nedir ?
(1) Sadece döviz kuru değil, faizler ile de borsa arasında genellikle ters ilişki vardır. Bunlar birbirinin alternatifi olan araçlar. Dolayısıyla hangisi daha yüksek getiri veriyorsa yatırımcı oraya kayabiliyor.
Sil(2) Altın tam olarak bu tanıma uymuyor. Altın, yatırımdan daha farklı bir meta. Onbinlerce yıllık bir geçmişi var ve gelenekselleşmiş bir değer. O nedenle altını biraz daha farklı bir konumda tutmak gerek.
(3) Bu tür ilişkiler her zaman doğru sonuç vermiyor. Petrol talep ve arza çok daha bağlı bir ürün.
(4) Bu da çok doğru değil. Tesadüfen denk gelen korelasyonlara bakarak bu sonuca varmak mümkün değil.
Ekodiyaloğu keyfle izledik..2014'e siyasi gelişmeler damgasını vuracak ve bundan ekodiyalog tahminleri de etkilenecek tabii..yerler seçim sonrası akp dağılırsa (inşallah) ekonomide dalgalanmalar olacak (varsın olsun yeterki akp gitsin)
YanıtlaSilHocam normalde diyoruz ya bankanın elinde ki fonlar bol olursa faizleri düşürür kıt olursa faizleri yükseltir . Hocam örneğin merkez bankası gecelik borç verme faizini %7.75 lerden % 10 lara çıkarsa ( mevduat faizinin %8 Lerde olduğunu varsayarsak ) ya da 1 haftalık yada 1 aylık repo faizini mevduat faizinden de daha yukarıya örneğin %4.5 tan % 9 a çıkarsa merkez bankası bankalara da bu faizden ya repo ihalesi yada gecelik borç verse bankada eskisine göre para bol oldu diye faizler düşer mı ? Açıklarsanız sevinirim
YanıtlaSilHocam ben yanlış mı düşünüyorum bilmiyorum ama bankalarda ki para eskisine göre arttığında faizleri kesinlikle düşürür demek yanlış olur giren paranın maliyetide önemlidir diyebilirmiyiz ?
Bankaların kredi faizlerini düşürmesi eldeki kaynağın bolluğu kadar maliyetine de bağlı. Eğer bol parayı yüksek faizle elde etmişse kredi faizlerinin düşmesini değil artmasını beklemek gerekir. Aksi takdirde banka zarar eder.
SilZaten son cümlede siz de aynı sonucu yazmışsınız. Kesinlikle doğru.
Merhaba hocam.
YanıtlaSilMerak ettiğim bişi var ; cari açık ve büyüme oranı ele alınırken neden üretimdeki kapasite kullanım oranındaki değişim de açıkça ele alınmıyor. Cari açık ve büyümenin yanında önemsiz bir değişken mi?
Birde hazır 2014 yi ele almışken seçim ekonomisine yönelik bişilerde sunarsanız seviniriz. Yerel & genel seçimlerin ekonomiye etkisini göz önüne serseniz, en azından iktisatta sürekli "rasyonel" olarak ele alınan insan belki bu defa rasyonel bir varlık olarak kendini gösterebilir !
Teşekkürler hocam....
/Sberke
Üretim artışı ve kapasite artışı kesinlikle çok önemli. Zaten büyümeyi tahmin ederken üretim artışına bakıyoruz. Ne var ki bu üretim eğer ithalat girdileri ağırlıklıysa o zaman cari açığı büyütüyor.
SilSeçimlerin ekonomiye etkilerini biraz daha ileride ele almayı düşünüyorum.
Hocam merkez bankası repo faizlerini yükseltse yada gecelik borç verme faizini yükseltse bankalar yinede merkez bankasından eskisi kadar kaynak kullanır mı? Yoksa evet kullanır ama kullandığı para eskisine göre maliyetli olduğundan bunu da kredi faizlerine mi yansıtır ?
YanıtlaSil2) hocam api işlemleri ile repo aynı şey mı ayrı şeyler mi? Merkez bankası bankaların elinde olan tahvilleri alıpta onlara para verdiğinde aldığı bu tahvilleri elinde en fazla ne kadar süre bekletebilir ? Vade açısından api işlemi en fazla kaç ay yada yıldır ?
(1) Bu soruyu yukarıdaki bir soruyu yanıtlarken ele aldım.
Sil(2) MB'ni yaptığı repo karşılığı para verme APİ işlemlerinin özel bir şekli. MB şu anda aylık, haftalık ve gecelik repo yapıyor. Ötesini yapmak için her ay yeniden repo ihalesine girmek gerekiyor.
Merhabalar hocam ellerinize sağlık
YanıtlaSilHocam benim sorum para politikası hakkında.Faiz belirsizliğinin ekonomi açısından olumsuz olduğu söyleniyor.Erdem Başcı'da faizlerin ve para politikasının öngörülebilirliğinin artırılıp, kısa vadeli faizlerin 6.75 de sabitleneceğini söylüyor.Hocam para politikası öngörülebilirliğinin önemli olduğunu biliyorum fakat hocam nedenlerini kafamda bir türlü kuramadım.Genel hatlarıyla açıklayabilirseniz çok sevinirim.Bu arada ekodiyalog programınız gayet hoş, keyifli ve bilgi vericiydi emeklerinize sağlık.
Asıl olan para politikasının öngörülebilirliğinden çok piyasada oluşmuş bulunan "MB faizi artıramıyor, çünkü hükümet bunu istemiyor" biçimindeki imajın kırılması. Bu imaj, MB'nin bağımsız olmadığı imajının doğmasına yol açıyor ve aldığı kararların ve yaptığı uygulamaların güvenilirliğini zedeliyor
SilBen son 10 yılı iktidarın ağzından düşmeyen Türkiyeyi 1920-1929 yılları arasındaki Amerikaya benzetiyorum.
YanıtlaSilO dönemlerde başlayan şimdi al sonra öde anlayışının son modasını 10 yıldır ülkemizde başarıyla yaşıyoruz(şimdi al çok çok sonra öde). Bence ekonominin başındakiler şişirilen balonda sona gelindiğinin farkındalar ve işin kötüsü ne yapsak yerine kimin elinde patlatsak kaygısındalar.
Sevgili hocam musadenizle faiz artarsa bankalar kar edermi etmezmi bende yorumda bulunmak istiyorum
YanıtlaSildüşen faiz ortamında bankalar 1 - 5 - 10 yıl vadeli krediler vermişler. en büyük fon kaynağı vatandaşın mevduatı. O mevduatın vadesi de 60 gün bile değil. yenilerken tasarruf sahibine daha çok faiz teklif etmek zorunda kalacak.
hazine kağıtlarına yatırım yapan bankalar açısından bakıldığında hazine ihalesine girildi ve ve tahvil alındı şayet faiz yükselirse 2.cil piyasada aldığınız tahvilin değeri düşer. Çünkü sizin tahvilinizi alacak olan hazine’den direkt yükselen faizden kağıt almayı tercih edecektir. bu aşamada bankada elindeki kağıdı satabilmek için, yükselen faize denk gelecek kadar bir iskontoyu yapmak zorunda kalacak ve dolayısıylada zarar edecektir
işin özü bankalar açısından faizde çıkış değil tam tersi düşüş ortamı avantajlıdır.
saygılarımla
Olayın özü budur.
SilHocam vergi politikası kayıt dışılığı düşüremiyor demişsizniz. Vergi Denetim Kurulundaki yeni yapılanma ve personel artışı bunu ne kadar etkiler sizce? Bu yeni yapılanma nebkadar samimi? Teşekkür ederim.
YanıtlaSilKayıt dışılık yalnızca denetimle düşürülemez. Kaldı ki vergi denetimi siyasal iktidardan bağımsız bir yapıya kavuşmadıkça kayıt dışılığı düşürmeye katkı yapamaz.
SilMahfi Bey,
YanıtlaSilSize aşağıda okuyacağınız alıntılar ile ilgili bir soru sormak istiyorum.
Paragraflar Ege Cansen’in 8 Aralık 2013 tarihli köşe yazısından alınmıştır. Yazının tamamı için: http://bit.ly/1epMHhy
Öncelikle sorumu niçin size soruyorum da Sayın Cansen’e sormuyorum, çünkü köşesinde kendisi ile direkt temasa geçebileceğimiz bir hazır-mesaj ve/veya yorum penceresi mevcut değil.
İkinci olarak, bir diğer nadide iktisatçımız olan Sayın Cansen ile sizin mahirliğinizi bir araya getirerek yarıştırma amacında değilim. Lütfen sorumda art niyet aramayın.
İkinizin de uzmanlık alanı aynı olduğundan blogunuz ile size yaklaşarak, acaba Ege Bey aşağıdaki açıklaması ile ne ima etmeye çalışmış bunu anlamaya gayret ediyorum. Sizden sadece tahminlerinizi öğrenmek istiyorum; fazlasını değil.
“Yapısal reformların” neler olduğu hakkındaki bilgileri ülkemizdeki iktisatçıların geneli kamuoyu ile paylaşır. Aralarda kelime/cümle farklılıkları olsa bile verilen mesajların tonu neredeyse aynıdır.
Ege Bey köşe yazısı içine bir siyasi partinin ekonomik hedefleri ile ilgili görüşlerini ve eleştirilerini yazmış.
Burada amacım ister X, ister Y, ister Z partisi olsun farketmez; “niçin şu parti hakkında şunu yazmış?” sorusunu sormak değil.
Bu nedenle sorum hakkında siyasi partileri dışarıda tutarak tahmin yürütmenizi temenni ediyorum.
Alıntı 1: “Ekonomide vizyon ararken mucizevi kalkınma reçeteleri peşinde koşmak çok tehlikelidir. Çünkü bu arayış, politika yapıcıları çok yanlış yollara sevk edebilir. Japonya, Kore ve Çin hariç, gelişmekte olan diğer ülkelerin giriştikleri hayalperest ‘hızlı kalkınma’ denemeleri başarılı olamamıştır. Sonuçta ya ‘yüksek enflasyon’ ya da ‘yüksek dış borç’ tuzağına düşülmüştür.”
Alıntı 2: “Tersi savunulamayan şey strateji değildir. Vizyon, hedeftir. Strateji daha doğrusu stratejiler ise, o hedefe varmak için izlenmesi gereken ‘anayollar’ dır.
* Halkın refahını arttırmak,
* Bölgesel gelişmişlik farklılıklarını azaltmak,
* Eğitim düzeyini yükseltmek,
* Milli gelir dağılımını daha eşitlikçi kılmak,
* Yüksek katma değerli ürünler üretip bunları ihraç etmek
gibi cümleler, aksi savunulamayacağı, tercih içermediği ve risk taşımadığı için strateji değildir. Son söz: Ödünsüz, ödün olmaz.”
Mahfi Bey, “Alıntı 2” de maddeler halinde yazılan satırlar, “yapısal reformların” özünü oluşturan temel elementlerdir.
Ege Bey acaba karamsar bir tabloya mı işaret ediyor? Yapısal reformların ülkemizde gerçekleşme olasılığının hiç olmadığını veya çok düşük bir ihtimal olduğunu mu anlatmaya çalışıyor?
“Alıntı 1” içine yazmış olduğu “yüksek enflasyon” ya da “yüksek dış borç” uyarılarını, yapısal reformların gerçekleşme süreci içinde Türkiye’nin başına gelecek yegane iki problem olduğunu öngördüğü için mi “Ödünsüz, ödün olmaz.” veya “Gülü seven, dikenine katlanır.” yollu bir özdeyiş kullanmıştır?
Kısaca 5 madde olarak özetlediği yukarıdaki saptamaları, Ege Bey’e göre “mucizevi kalkınma reçeteleri olduğundan peşinden koşulması tehlikeli mi?”
Yukarıdaki maddeleri her siyasi parti propaganda malzemesi olarak kullanıyor. Ege Bey, bu maddelerin ülkemizde gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla “yapısal reformların” boş bir çaba olduğunu mu ima etmeye çalışıyor?
[Not: Ege Bey’in aklından geçenleri bilemediğimiz için sadece tahmin yürütebiliyoruz. Kanaatimce, kendisi de “yapısal reformları” sonuna kadar savunuyordur fakat Türkiye’de gerçekleşeceğine inanmıyordur.]
Sizin tahminleriniz nedir Mahfi Bey?
Saygılarımla,
Ege beyin dediklerini yorumlamak bana düşmez. Ama ben bugün yapısal reformların ekonomiden değil demokrasiden, düşünce özgürlüğünden, hoşgörü kültürünün yerleştirilmesinden, yargı bağımsızlığından başlaması gerektiğine inanıyorum. Bunlar olmadan ekonomide ne kadar reform yapılsa da sürdürülemez.
SilEkonomideki yapısal reformlar konusunda ise ben, kriz olmadan yapısal reform yapılmasını pek mümkün görmüyorum. 2001 krizi olmasaydı Türkiye hala bankacılık krizi içinde olurdu.
Hocam siz tarafsız ve akılcı görüşleriniz nedeniyle takip ettiğim ender kişilerden birisiniz. Ama siz bile sanırım son zamanlarda artık isyan noktasındasınız. Yapısal reformlardan uzaklığımızın en rahatsız edici noktalardan biri olduğunu düşünüyorum. Birçok ekonomist 2014 yılı için durumumuzun kötü olduğunu belli etmek istemese de, içten içe bildikleri gerçekleri dışarı vurup ekonomiyi çalkalandırmaktan kaçınıyorlar gibi geliyor ve bunun da en doğru haraket olduğunu düşünüyorum. Ancak hangi verilere bakarsak bakalım olumsuz görünüm seyrini sürdürüyor, Ve en önemlisi bu yıl yapılacak seçimlere doğru ortalığın iyice kızışacağını ve bununda ekonomimize negatif etkide bulunacağını tahmin etmek zor olmuyor. Her ne kadar Bernanke'nin bol likiditeyi sonlandırma planının gerçek bir başarı olduğunu düşünsemde, bunun bu yıl için gelişmekte olan ülkeler için olumlu olmayacağı kendini göstermekte. Ve tabii ki Merkez Bankamızın faiz politikası da işleri iyice bir çıkmaza sokuyor. Bu siyasal risklerle birlikte yabancı yatırımcıyı da iyice kaçırırsak daha ne yapılabilir bilmiyorum. Benim size sorum sizce bu iki yıl içerisinde gerçek anlamda ekonomik bir çöküş yaşama ihtimalizin olup olmadığı konusunda siz neler düşünüyorsunuz?
YanıtlaSilSaygılarımla..
Türkiye bugün dünden farklı bir konumda. Bugün artık yapısal reform önceliği demokrasi, hoşgörü, eleştiriye tahammül' birlikte yaşamayı öğrenme, düşümnce özgürlüğü, yarbı bağımsızlığı gibi konulara dönmüş bulunuyor, çünkü anlaşılıyor ki bunlar olmadan ne siyaset ne ekonomi batıdaki düzeye çıkabilir. Bana sorarsanız ekonomi önceliğini kaybetmiş durumdadır. Ekonomiyi düzeltsek bile bu eksiklerle o düzelmeyi sürdüremeyiz.
SilHocam devletin bütçe açığının artırdığı zamanlarda bütçe açığı kadar borçlanmayı bankalardan yaparsa dışlama etkisi yapacağını biliyorum bunun haricinde devletin bütçe açığı eskisine nazaran yüksek oranda artarsa ve bu borcuda bankalardan alarak bankaların fonlarını azaltacağına bizzat halktan borçlanırsa faizler üzerinde nasıl bir etki olur ? Ve sebebi nedir ?
YanıtlaSil2) hocam diyoruz ya faizler ile tahviller ters orantılıdır birisi artarsa diğeri düşer yada tam tersi burasını anlıyorum . Peki faiz yükselirse dediğimizde burada hangi faizden bahsediyoruz mevduat faizi mi ,kredi faizi mi ? Burasını açıklarsanız çok sevinirim .
3) son olarak bütçe açığı ile faiz arasında bir iliskiden bahsedebilrmiyiz ? Ve bahsedebiliyorsak nedeni nedir ? Örneğin Japonya'nın bütçe açığı %100 ü aşmış peki burada bütçe açısından dolayı bir faiz artışı gerçekleşmişmidir?
1. Bankalardan borçlanma ile bizzat halktan borçlanma çok fazla şeyi değiştirmez. Çünkü halk bankaya yatıracağı parayı devlete borç vermiş olur.
Sil2. Bu spesifik soruda kastedilen faiz gösterge tahvilin piyasa faizidir. Şu anda yüzde 9,9
3. Bütçe açıkları sürekli olursa faizler yükselir. Çünkü devamlı borç isteği faizi artırır. Japonyada bütçe açığı yüzde 7 dolayında. Yüzde 100 ü aşan hatta yüzde 200ü aşan ise kamu borç yükü.
Hocam merhaba yazınız çok güzel ve anlaşılır olmuş teşekkürler. Benim öğrenmek istediğim konu Markalaşamamak? Markalaşmadan anladığım ise aşağıda.
YanıtlaSil1-Üretim veya hizmet yaptığınız sektörde küresel aktörlerden olmak ve bir ürün veya hizmeti yerli sermaye çoğunluğundaki bir firma ve logosu ile küresel çapta pazarlamak, rağbet edilen ürünlerde patent sahibi olmak. Eksiğim veya hatam varsa düzeltirmisiniz.
2-Markalaşmadaki olumlu olumsuz devlet.
3-Markalaşmadaki olumlu olumsuz özel sektör.
Bu konuda benim gördüğüm çok fazla komplo teorisi var kısmen doğru olsalarda gerçekçi bulmuyorum o teorileri ''demokrasinin az gelişmiş olmasından, sanatın ve sanatçının az gelişmiş olmasından, aydınlar zümresine değer vermemekten olanları iyi halli kalır diğer teorilerin bize yaptırmazların yanında. Çok uzar daha bunlar böyle benim merak ettiğim sizin düşünce ve tespitleriniz aslında,(Uygun görürde bu konuda bir yazı hazırlarsanız BIRIC ülkeleri veya Kırılgan Beşliyle kıyaslamalı memnun kalır yaşcada benden büyük olduğunuzdan ellerinizden öperim) :)) Teşekürler hocam saygılarımla.
Marka yaratma önemli bir konu ve en önemli eksiklerimşzden birisi. Bu konuda bir şeyler yazmayı düşünüyorum.
SilHocam şunu merak ediyorum içinde bulunduğumuz durumdan bahsetmiyorum sadece genel bir soru soruyorum .hocam deniyor ki kriz durumlarında finansman bulmak zorlaşıyor. Kimse yüksek cari açığı olan bir ülkeye kredi vermek istemeyince borç bulmakta zorlanıyorsunuz ve cari açık azalıyor. Hocam burada cari açığın azalmasının sebebi olarak şunu söyleyebilirmiyiz ;dışardan riskimiz yüksek diye eskisi kadar borçlanamadığımızdan döviz arzı azalıyor nihayetinde kurda döviz arzı ve talebinin kesiştiği yerde oluşacağından dışardan borçlanamamayla beraber döviz arzı azalacak ve kur artacaktır yüksek kur da ithalat talebi azalır ve böylece cari açık azalır diyebilşrmiyiz yoksa başka bir açıklaması var mı ? Eksiğim varsa düzeltirseniz sevinirim .
YanıtlaSilGenel olarak doğru. Yalnız bir tek konu var. Kimse "cari açığı yüksek olan ekonomiye borç vermek istemiyor" çıkarımı yerine "cari açığı yüksek ve riskleri de artmış olan bir ekonomiye borç vermek istemiyorlar" cümlesi daha doğru. Bir ekonominin cari açığı yüksek olabilir ama riskleri düşükse fazla sorun olmaz. Örneğin Türkiye, cari açığının yüzde 10 olduğu 2011 yılında dış finansmanda zorlanmamıştı. Bu yıl ise cari açığı yüzde 7 dolayında bekleniyor ama dış finansmanda zorlanacağı tahmin ediliyor. İki yıl arasındaki fark Türkiye'nin risklerindeki artıştır.
SilSelamlar;
YanıtlaSil"Tasarruftan burada kastettiğimiz mevduattır. Tahvil, borsa vb bizim anladığımız anlamda tasarruf değil plasmandır yani portföy yatırımı." diyorsunuz.
Benim merak ettiğim; katılım bankalarına yatırılan para hangi gruba girer acaba?
Yada banka olmayan bir ülkede tasarruf yok mu demektir.
Saygılar...
Katılım bankalarına yatan para da bu anlamda tasarrufa girer.
SilBanka olmayan ülke olmaz.
Ama diyelim ki olsa da bu ülkede paralar yastıuk altında demektir. Bizde e yastık altında tasarruf vardır.
Ekonomi açısından tasarrufun bir işe yarayabilmesi için buna ihtiyaç duyan yatırımcıya verilebilir durumda olması gerekir. Yani tasarruf edilen para yatırıma dönüşecek bir potansiyle taşımıyorsa kişi açısından işe yarar ama ekonomi açısından pek bir işe yaramaz.
Merhaba Hocam,
YanıtlaSilBöyle bir kriz ortamında küçük yatırımcı için ne önerirsiniz? Elimizdeki küçük birikimler için döviz olarak nakitte kalmak mı anlamlı, yoksa gayrımenkul türü bir yatırım mı önerirsiniz?
Teşekkürler....
Bu gibi ortamlarda nakitte kalmak en doğrusudur.
SilGayrimenkul artık inişte.
hocam büyüme göstergesi 2013’e göre artışta nasıl oluyor?bu yıl 4 gibi bitirecekken seneye 2,5-3,5 beklenmiyor mu?
YanıtlaSilBüyüme göstergesi artışta değil. 2012'de yüzde 2,2 idi. 2013 için beklenti yüzde 4. Yani artış beklentisi 2013 içindi. Bu yıl için düşüş bekleniyor.
SilO zaman 2012e göre artışta yazmalı mahfi hocam=)
SilOncelikle elinize saglik hocam cok faydali bilgileriniz icin, yazi ile alakali degil hocam kusura bakmayın mulakatlar icin faydali olabilexek onerebileceginiz bir kitabiniz varmi?
YanıtlaSilMülakat artık işin son aşamasıdır. Oraya kadar gelince artık dönüp yeniden ders kitaplarını okumanın anlamı pek kalmaz. o aşamada bilmediğiniz konulara göz atma, bildiklerinizi pekiştirme zamanıdır. O nedenle Kolay Ekonomi ile Ekonomi Politikası'nı öneririm.
SilMahfi bey merhaba, ben size ilk defa yazıyorum sormak istediğim ; 2002 senesinde 1.666 TL den dolar bozdum ev aldım, o zamanlar sanırım banka faizleri % 40-45 civarındaydı. Düşünebiliyormusunuz sene 2013 haziran dolar 1.750 TL di. Şimdi hiç bir markası olmadan üretmeden sadece ithalatla büyüyen bir ekonomide bu nasıl oluyor ? Ve dolar yükseliyor diye ortalık ayağa kalkıyor, bence çok mantıksız ne gezi ne siyasi gerginlik hiç biride olmasaydı dolar zaten yükselmek zorunda değilmiydi sizce ?
YanıtlaSilTam olarak öyle değil. Çünkü bu ekonomi bir şeyler üretiyor. Eğer üretmeseydi ihracatının dörtte üçü sanayi ürünleri (ağırlıklı olarak otomotiv ve tekstil ürünleri ) olmazdı. Markası olmadığı doğru ama üretimi var. Zaten sorun orada 100 yıldır tekstil üretimimiz var ama markamız olmadığı için hala Çin ile ucuz üretim ve satış kavgasındayız.
SilBuna karşılık Türkjiye'nin hem iç talebi hem de dış talebi karşılamak için yaptığı üretimin önemli bölümü ithal mallardan oluşuyor. Yani hammadde, ara malı ve sermaye malı ithal edip burada ürettiğimiz bazı malları ve emeği de katıp nihai malı yapıp satıyoruz. Marka da olmayınca katma değeri düşük kalıyor.
Doların yükselmesi daha çok bizim tasarruflarımızın çok düşük olmasından kaynaklanıyor. Türkiye, dış finansman bağımlısı bir ekonomi. Dış finansman bulamayınca büyüyemiyor. Bu yıl bulmamız gereken dış finansman 220 milyar dolar. Bu miktarın çokluğu ve Fed'in parayı kısacağı endişesi buraya kaynak girişini tehdit ediyor. Bunun sonucu olarak riskler artıyor ve risk arttıkça da kaynak girişi azalıyor. Hatta tam tersine girmiş olan kaynak da çıkıyor. Sonuçta azalan döviz pahalılanıyor ve TL değer kaybediyor.
hocam merhabalar, ben işletme son sınıf öğrencisiyim.Ödev yazma çabası içindeyken yazılarınızı okudum ve verdiğiniz bilgileri çok yararlı buldum.Bundan sonra sıkı takipçilerinizdenim inş.Ödevimi bitirmek üzereyim ve sizin gibi değerli bir hocamın ödevime bir katkıda bulunması beni çok mutlu eder.Ödevin konu başlığı Türkiye'nin 2002 yılı sonrası ödemeler bilançosu analizi.Çarşamba ödevi teslim edeceğim ve bir sonuç yazarak bitirmek istiyorum sonucu da sizin katkılarınızla (müsaitseniz eğer) yazmak isterim. Yanıtlıyabilirseniz bu mesajımı çok sevinirim.Şimdiden teşekkürler...
YanıtlaSilÖdev ve sınav soruları konusunda yardım etmiyorum. Aksi takdirde herkes ödevini buraya taşıyor. İki şey söyleyeyim: (1) Ödemeler Bilançosu deyimi doğru değil. Çünkü bu bir bilanço değil. İnigilizcesi de zaten balance of payments. Bilanço olsa balance sheet of payments olurdu. (2) 2002 yılı sonrasında Türkiye bütçe açığını kapadı yerine cari açığı ikame etti. Bu konuda bu blogda yazılar var. 2002 sonrası ödemeler dengesi gelişimlerini en iyi özetleyen yaklaşım budur.
SilTeşekkür ederim hocam ilgilendiğiniz için.Sizi takip etmeye devam edicem öğreneceğimiz çok şey var çünkü öğrenmek için de değerli bilgileri olan hocalardan yararlanmak en doğrusu...
SilKolay gelsin hocam.Kurum sınavlarını geçip mülakata kalan arkadaşlar için ekonomist olarak kimleri okumamızı önerirsiniz?
YanıtlaSil