2014 Başında Artılar ve Eksiler

2014 yılının başında ekonomideki artılarımızı ve eksilerimizi bir tablo halinde sıralayalım.

Gösterge / Konu
Artı / Eksi
Açıklaması
Büyüme
Eksi/ Artı
Potansiyelin (%5) gerisinde ama 2013’e göre artışta
İşsizlik
Eksi
Uzun yıllar ortalamasının (% 8,5) üzerinde ve artışta
Enflasyon
Eksi
Hedefin (% 5) üzerinde ve artışta
Bütçe Dengesi
Artı
Açık % 3’ün altında
Cari Denge
Eksi
Açık % 5’in üzerinde
Kamu borç yükü
Artı
Düşmeye devam ediyor
Özel kesim borç yükü
Eksi
Artmaya devam ediyor
Dış finansman ihtiyacı
Eksi
Artmaya devam ediyor
Yapısal reformlar
Eksi
İlerleme yok
Bankacılık kesimi
Artı
Sermaye yeterlilik oranı yüksek
İç tasarruflar
Eksi
Yatırımların çok altında kalmaya devam ediyor

Şimdi de bu göstergeleri etkileyen maliye ve para politikalarının artılarını ve eksilerini benzer bir tabloda ele alalım ve değerlendirelim.

Politika aracı / Alt politika
Artı / Eksi
Açıklaması
Maliye politikası


   Vergi politikası
Eksi
Kayıt dışılığı düşüremiyor
   Harcamalar politikası
Eksi
Harcamalar enflasyonun üzerinde artıyor
   Borçlanma politikası
Artı / Eksi
Nötr bir politika söz konusu
   Teşvikler
Eksi
Cari açığı düşürmeye yönelemiyor
Para politikası


   Faiz politikası
Eksi
Etkin olarak uygulanamıyor
   Açık piyasa işlemleri
Artı
Etkin biçimde kullanılıyor
   Zorunlu karşılıklar
Artı
Etkin biçimde kullanılıyor

Bu iki tabloya bakınca Türkiye’nin niçin kırılgan beşli (Brezilya, Endonezya, Hindistan, Türkiye ve Güney Afrika) arasında olduğunu anlamak kolaylaşıyor. Çok değil birkaç yıl önce bu tablolar daha farklı bir görünümdeydi. O farklı görünüm Türkiye’yi BBB reytingine taşımış, CDS primlerini ise 118’ e kadar düşürmüştü. Bu gün Türkiye’nin reytinginde bir değişme yok ancak CDS primleri 250’ye yakın seyrediyor. Eğer durum böyle devam ederse bir süre sonra reyting notunda düşüş gelebilir.

Fed’in tahvil alımlarını azaltma (QE tapering) kararı yükselen ekonomilerin çok büyük çoğunluğunu olumsuz etkiledi. Bundan kurtulmak bizim elimizde değildi. Bu, bir anlamda “elle gelen düğün bayram” gibi kabul edilebilecek bir olumsuzluktu. Ne var ki bizde bunun üzerine Gezi olayları, yolsuzluk meseleleri ve yükselen siyasal tansiyon da bindi ve Türkiye’nin, benzerlerinden negatif olarak ayrışmasına yol açtı.

Bu gibi durumlarda tepkinin bilimsel olması gerekir. Eğer ortada iyi gitmeyen bir şeyler varsa hata söz konusu demektir. “Nerede hata yaptık?” sorusunu araştırmaya başlamak bilimsel yaklaşımın ilk adımıdır. Ne yazık ki bu soru Türkiye’de pek sorulmaz. Tam tersine komplo teorileri geliştirilir. En aşırı komplo teorisini geliştirenler en itibarlı kişiler oluverir. Şimdi de öyle oluyor. O nedenle de 2014 ile ilgili umutlar azalıyor. 

Yorumlar

  1. Üstad Merhabalar,

    Yine sade ve anlaşılır bir yazı olmuş kendi adıma teşekkür ediyorum. Yukarıdaki tablolara baktığımızda ülkemizin tam bağımsız ve güçlü bir ekonomiye sahip bir ülke olması/olacağı yönünde umudum kırılıyor. Ayrıca henüz tekstil, otomotiv vb iyi olduğumuz sektörlerde kendi markamızı yaratamadık, ciddi bir enerji ithalatımız var, tüketim dayalı bir büyüme hakim. Sizin bu açıdan geleceğe dönük beklentileriniz merak ediyorum.
    Saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, bir ülkede düşünce özgürlüğü, demokrasi ve yaratıcılığa dönük bilimsel eğitim ne kadar gelişmişse bütün öteki şeyler de o kadar gelişiyor sanırım. Arada bir bazı kısmi başarılar, bazı çıkışlar olsa da sonuçta marka yaratmak ya da teknoloji geliştirmek için bunlar yetmiyor. Onun için yıllardır yapısal reformlar deyip duruyoruz.

      Sil
  2. Hocam faiz politikasını gerektiği gibi kullanamıyoruz. Malesef bu konuda bilimselliğin dışına çıkmış ya da yukarıdan öyle dayatılan bir Merkez Bankamız var.

    YanıtlaSil
  3. Hocam,
    Cari açığın genele yansıyan bir yükseliş içerisinde olmasından anladığım, Dışarıdan gelen sermayenin, satılan hizmetlerin ve ürünlerin
    ülkenin ithalat ve dış harcamalarınına oranla sürekli bir düşüş halinde olması. Bu durumunda, bütçenin finansmanı için vergilere yansıdığını düşünürsek, bütçe dengesinin şuan ki haliyle kalıp, cari açığında yükselmeye devam etttiğini varsayarsak refah seviyesinde orantılı olarak bir düşüş seyredeceğini ve bunun bir sonucu olarakta enflasyonda da benzer bir artış beklenebileceğini düşünebilirmiyiz?

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu anki görünüm öyle. Eğer bir şeyler değişmezse yıl böyle gidecek gibi görünüyor.

      Sil
  4. Hocam;

    "İç tasarruflar, yatırımların çok altında kalmaya devam ediyor." durumunu tespit etmişsiniz.

    Vatandaş tasarruf etse nerede değerlendirecek?

    Başta borsa olmak üzere küçük yatırımcı nereye para yatırsa zarar ediyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tasarruftan burada kastettiğimiz mevduattır. Tahvil, borsa vb bizim anladığımız anlamda tasarruf değil plasmandır yani portföy yatırımı. Düşük olan bankalarda mevduat olarak duran ve yatırımcıya ktedi olarak kullandırılabilecek miktardır.

      Sil
  5. Hocam merkez bankasında, gözlemlediğim kadarıyla, şöyle bir yaklaşım var:
    kurlar yükselmeye başlayınca önce döviz satıyor. döviz satışı yeterli gelmezse ve döviz rezervleri çok azalırsa, ya da fiyatı devlet tarafından belirlenen ürünlere zam gelince faiz silahına sarılıyor. hatırlarsanız 2011 ortalarında kurlar yükselmeye başlamıştı. Ekim ortalarına dek 8 milyar dolar satan TCMB kurun ateşini söndürememişti. Ekim'de, seçim sonrası olmasının da rahatlığıyla, zam yağmuru başlayınca faiz koridorunun üst bandını %9'dan %12,5'e çıkarmıştı. belki o zamlar olmasaydı faizlerle hiç oynamayacaktı. Ocak 2012'ye kadar bir 10 milyar dolar daha satan TCMB kurlarda yeterli düşüş olmayınca 2-3 ay kadar gerçekten ciddi parasal sıkılaştırma yapmıştı.
    şimdi yine kurlar sıçrama yaptı. TCMB döviz satıyor ancak bu sefer seçim öncesi olduğu için doğalgaz ve elektriğe zam yapılmıyor. (seçim olmasaydı muhtemelen doğalgaza %15-17 elektriğe %10-12 arası zam gelecekti) merkez bankası bunun rahatlığıyla faizlerle oynama ihtiyacı hissetmiyor. ancak döviz satışı konusunda 2011'deki kadar imkana sahip değil. 2011'de 51 milyar dolar net rezervle satışlara başlamıştı, 2013'te 38 milyar dolar net rezervle başladı.
    Hocam ben TCMB'nin net rezervleri 30 milyar dolar sınırına dayanınca (Şubat başı gibi) faiz artıracağını düşünüyorum. seçim öncesi pek mümkün değil denebilir ama başka şansı kalmayacak gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fiyatı devlet tarafından belirlenen ürünlere yapılan zamlar ve faiz silahı arasındaki bağlantıyı biraz açar mısınız

      Sil
  6. Hocam ben şunu sormak istiyorum konuşmalarınızda da sürekli vurguluyorsunuz faizler artarsa banka kar etmez faizlerin düşmesi ile kar edebilir diyorsunuz .bunun mantığını açıklayabilirmisiniz ?
    2) ben emin olamadım ama şöyle düşünüyorum yanlış varsa düzeltirseniz sevinirim faizlerin yükselmesi ile bu faiz artışından yararlanmak isteyen tasarruf sahipleri artar ama bu faiz artışı karşısında kredi almak isteyen müşteri sayısı aynı hızla artmaz ve bankalara olan kredi talebi azalıncada banka faiz artarırark kar elde edemez böylemi düşünemeliyim .
    3) hocam son olarak illa faiz düşünce banka kar eder diye bir kesinlik yoktur değil mı ? Çünkü bankanın aktiflerinde faize duyarlı varlıklar pasifindeki faize duyarlı varlıklardan fazla ise faiz artırımı bankaya yarar ve bankanın kar yazmasını sağlamaz mı ?
    Hocam uzun olduysa kusura bakmayın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Bankalarda yüklü miktarda devlet tahvili var. Tahvil faizi artarsa tahvilin fiyatı düşer. Bu durumda banka zarar eder. Ayrıca faiz artarsa mevduatı tutabilmek için mevduat faizlerini artırmak zorunda kalır. Oysa kredi faizlerini aynı hızla artıramaz çünkü kredilerin vadesi mevduattan daha uzundur ve ayrıca bunların faizini artırabilmesi için kredi talebinin yüksek olması gerekir.
      (2) Aynen böyle.
      (3) Bu da çok doğru bir saptama.

      Sil
  7. Hocam döviz kuru ile borsanın ters korelasyon içerisinde olduğunu belirtmiştiniz ben şunu merak ediyorum kur ile borsa arasında bağlantı kuruyorsak faiz ler ile borsa atasında bir bağlantı kurabilirmiyiz yani tl faizleri artmışsa yatırımcı borsaya girmenin yerine parasına mevduata yatıramaz mı Buda borsayı aşağı çekmez mı ?
    2) hocam faiz ile altın arasında bir iliskiye şöyle diyebilşrmiyiz faiz artarsa bunun fırsat maliyeti yüksek olacağından yatırımcılar paralarını faize yatırırlar ve altın da yatırım olanlar da mevduata geçecek ve altın düşecektir diyebilşrmiyiz ?
    3) petrol ile doların arasında ki ilişkiyi nasıl kurabiliriz ? Ters orantılı mı doğru orantılı mı ? Neden ?
    4)son olarak altın ile döviz arasında nasıl bir iliski vardır ? Doğru orantı olduğu söyleniyor mantığı nedir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Sadece döviz kuru değil, faizler ile de borsa arasında genellikle ters ilişki vardır. Bunlar birbirinin alternatifi olan araçlar. Dolayısıyla hangisi daha yüksek getiri veriyorsa yatırımcı oraya kayabiliyor.
      (2) Altın tam olarak bu tanıma uymuyor. Altın, yatırımdan daha farklı bir meta. Onbinlerce yıllık bir geçmişi var ve gelenekselleşmiş bir değer. O nedenle altını biraz daha farklı bir konumda tutmak gerek.
      (3) Bu tür ilişkiler her zaman doğru sonuç vermiyor. Petrol talep ve arza çok daha bağlı bir ürün.
      (4) Bu da çok doğru değil. Tesadüfen denk gelen korelasyonlara bakarak bu sonuca varmak mümkün değil.

      Sil
  8. Ekodiyaloğu keyfle izledik..2014'e siyasi gelişmeler damgasını vuracak ve bundan ekodiyalog tahminleri de etkilenecek tabii..yerler seçim sonrası akp dağılırsa (inşallah) ekonomide dalgalanmalar olacak (varsın olsun yeterki akp gitsin)

    YanıtlaSil
  9. Hocam normalde diyoruz ya bankanın elinde ki fonlar bol olursa faizleri düşürür kıt olursa faizleri yükseltir . Hocam örneğin merkez bankası gecelik borç verme faizini %7.75 lerden % 10 lara çıkarsa ( mevduat faizinin %8 Lerde olduğunu varsayarsak ) ya da 1 haftalık yada 1 aylık repo faizini mevduat faizinden de daha yukarıya örneğin %4.5 tan % 9 a çıkarsa merkez bankası bankalara da bu faizden ya repo ihalesi yada gecelik borç verse bankada eskisine göre para bol oldu diye faizler düşer mı ? Açıklarsanız sevinirim
    Hocam ben yanlış mı düşünüyorum bilmiyorum ama bankalarda ki para eskisine göre arttığında faizleri kesinlikle düşürür demek yanlış olur giren paranın maliyetide önemlidir diyebilirmiyiz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bankaların kredi faizlerini düşürmesi eldeki kaynağın bolluğu kadar maliyetine de bağlı. Eğer bol parayı yüksek faizle elde etmişse kredi faizlerinin düşmesini değil artmasını beklemek gerekir. Aksi takdirde banka zarar eder.
      Zaten son cümlede siz de aynı sonucu yazmışsınız. Kesinlikle doğru.

      Sil
  10. Merhaba hocam.
    Merak ettiğim bişi var ; cari açık ve büyüme oranı ele alınırken neden üretimdeki kapasite kullanım oranındaki değişim de açıkça ele alınmıyor. Cari açık ve büyümenin yanında önemsiz bir değişken mi?

    Birde hazır 2014 yi ele almışken seçim ekonomisine yönelik bişilerde sunarsanız seviniriz. Yerel & genel seçimlerin ekonomiye etkisini göz önüne serseniz, en azından iktisatta sürekli "rasyonel" olarak ele alınan insan belki bu defa rasyonel bir varlık olarak kendini gösterebilir !

    Teşekkürler hocam....
    /Sberke

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üretim artışı ve kapasite artışı kesinlikle çok önemli. Zaten büyümeyi tahmin ederken üretim artışına bakıyoruz. Ne var ki bu üretim eğer ithalat girdileri ağırlıklıysa o zaman cari açığı büyütüyor.
      Seçimlerin ekonomiye etkilerini biraz daha ileride ele almayı düşünüyorum.

      Sil
  11. Hocam merkez bankası repo faizlerini yükseltse yada gecelik borç verme faizini yükseltse bankalar yinede merkez bankasından eskisi kadar kaynak kullanır mı? Yoksa evet kullanır ama kullandığı para eskisine göre maliyetli olduğundan bunu da kredi faizlerine mi yansıtır ?
    2) hocam api işlemleri ile repo aynı şey mı ayrı şeyler mi? Merkez bankası bankaların elinde olan tahvilleri alıpta onlara para verdiğinde aldığı bu tahvilleri elinde en fazla ne kadar süre bekletebilir ? Vade açısından api işlemi en fazla kaç ay yada yıldır ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Bu soruyu yukarıdaki bir soruyu yanıtlarken ele aldım.
      (2) MB'ni yaptığı repo karşılığı para verme APİ işlemlerinin özel bir şekli. MB şu anda aylık, haftalık ve gecelik repo yapıyor. Ötesini yapmak için her ay yeniden repo ihalesine girmek gerekiyor.

      Sil
  12. Merhabalar hocam ellerinize sağlık

    Hocam benim sorum para politikası hakkında.Faiz belirsizliğinin ekonomi açısından olumsuz olduğu söyleniyor.Erdem Başcı'da faizlerin ve para politikasının öngörülebilirliğinin artırılıp, kısa vadeli faizlerin 6.75 de sabitleneceğini söylüyor.Hocam para politikası öngörülebilirliğinin önemli olduğunu biliyorum fakat hocam nedenlerini kafamda bir türlü kuramadım.Genel hatlarıyla açıklayabilirseniz çok sevinirim.Bu arada ekodiyalog programınız gayet hoş, keyifli ve bilgi vericiydi emeklerinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asıl olan para politikasının öngörülebilirliğinden çok piyasada oluşmuş bulunan "MB faizi artıramıyor, çünkü hükümet bunu istemiyor" biçimindeki imajın kırılması. Bu imaj, MB'nin bağımsız olmadığı imajının doğmasına yol açıyor ve aldığı kararların ve yaptığı uygulamaların güvenilirliğini zedeliyor

      Sil
  13. Ben son 10 yılı iktidarın ağzından düşmeyen Türkiyeyi 1920-1929 yılları arasındaki Amerikaya benzetiyorum.
    O dönemlerde başlayan şimdi al sonra öde anlayışının son modasını 10 yıldır ülkemizde başarıyla yaşıyoruz(şimdi al çok çok sonra öde). Bence ekonominin başındakiler şişirilen balonda sona gelindiğinin farkındalar ve işin kötüsü ne yapsak yerine kimin elinde patlatsak kaygısındalar.

    YanıtlaSil
  14. Sevgili hocam musadenizle faiz artarsa bankalar kar edermi etmezmi bende yorumda bulunmak istiyorum
    düşen faiz ortamında bankalar 1 - 5 - 10 yıl vadeli krediler vermişler. en büyük fon kaynağı vatandaşın mevduatı. O mevduatın vadesi de 60 gün bile değil. yenilerken tasarruf sahibine daha çok faiz teklif etmek zorunda kalacak.
    hazine kağıtlarına yatırım yapan bankalar açısından bakıldığında hazine ihalesine girildi ve ve tahvil alındı şayet faiz yükselirse 2.cil piyasada aldığınız tahvilin değeri düşer. Çünkü sizin tahvilinizi alacak olan hazine’den direkt yükselen faizden kağıt almayı tercih edecektir. bu aşamada bankada elindeki kağıdı satabilmek için, yükselen faize denk gelecek kadar bir iskontoyu yapmak zorunda kalacak ve dolayısıylada zarar edecektir
    işin özü bankalar açısından faizde çıkış değil tam tersi düşüş ortamı avantajlıdır.
    saygılarımla

    YanıtlaSil
  15. Hocam vergi politikası kayıt dışılığı düşüremiyor demişsizniz. Vergi Denetim Kurulundaki yeni yapılanma ve personel artışı bunu ne kadar etkiler sizce? Bu yeni yapılanma nebkadar samimi? Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kayıt dışılık yalnızca denetimle düşürülemez. Kaldı ki vergi denetimi siyasal iktidardan bağımsız bir yapıya kavuşmadıkça kayıt dışılığı düşürmeye katkı yapamaz.

      Sil
  16. Mahfi Bey,

    Size aşağıda okuyacağınız alıntılar ile ilgili bir soru sormak istiyorum.

    Paragraflar Ege Cansen’in 8 Aralık 2013 tarihli köşe yazısından alınmıştır. Yazının tamamı için: http://bit.ly/1epMHhy

    Öncelikle sorumu niçin size soruyorum da Sayın Cansen’e sormuyorum, çünkü köşesinde kendisi ile direkt temasa geçebileceğimiz bir hazır-mesaj ve/veya yorum penceresi mevcut değil.

    İkinci olarak, bir diğer nadide iktisatçımız olan Sayın Cansen ile sizin mahirliğinizi bir araya getirerek yarıştırma amacında değilim. Lütfen sorumda art niyet aramayın.

    İkinizin de uzmanlık alanı aynı olduğundan blogunuz ile size yaklaşarak, acaba Ege Bey aşağıdaki açıklaması ile ne ima etmeye çalışmış bunu anlamaya gayret ediyorum. Sizden sadece tahminlerinizi öğrenmek istiyorum; fazlasını değil.

    “Yapısal reformların” neler olduğu hakkındaki bilgileri ülkemizdeki iktisatçıların geneli kamuoyu ile paylaşır. Aralarda kelime/cümle farklılıkları olsa bile verilen mesajların tonu neredeyse aynıdır.

    Ege Bey köşe yazısı içine bir siyasi partinin ekonomik hedefleri ile ilgili görüşlerini ve eleştirilerini yazmış.

    Burada amacım ister X, ister Y, ister Z partisi olsun farketmez; “niçin şu parti hakkında şunu yazmış?” sorusunu sormak değil.

    Bu nedenle sorum hakkında siyasi partileri dışarıda tutarak tahmin yürütmenizi temenni ediyorum.

    Alıntı 1: “Ekonomide vizyon ararken mucizevi kalkınma reçeteleri peşinde koşmak çok tehlikelidir. Çünkü bu arayış, politika yapıcıları çok yanlış yollara sevk edebilir. Japonya, Kore ve Çin hariç, gelişmekte olan diğer ülkelerin giriştikleri hayalperest ‘hızlı kalkınma’ denemeleri başarılı olamamıştır. Sonuçta ya ‘yüksek enflasyon’ ya da ‘yüksek dış borç’ tuzağına düşülmüştür.”

    Alıntı 2: “Tersi savunulamayan şey strateji değildir. Vizyon, hedeftir. Strateji daha doğrusu stratejiler ise, o hedefe varmak için izlenmesi gereken ‘anayollar’ dır.

    * Halkın refahını arttırmak,
    * Bölgesel gelişmişlik farklılıklarını azaltmak,
    * Eğitim düzeyini yükseltmek,
    * Milli gelir dağılımını daha eşitlikçi kılmak,
    * Yüksek katma değerli ürünler üretip bunları ihraç etmek

    gibi cümleler, aksi savunulamayacağı, tercih içermediği ve risk taşımadığı için strateji değildir. Son söz: Ödünsüz, ödün olmaz.”

    Mahfi Bey, “Alıntı 2” de maddeler halinde yazılan satırlar, “yapısal reformların” özünü oluşturan temel elementlerdir.

    Ege Bey acaba karamsar bir tabloya mı işaret ediyor? Yapısal reformların ülkemizde gerçekleşme olasılığının hiç olmadığını veya çok düşük bir ihtimal olduğunu mu anlatmaya çalışıyor?

    “Alıntı 1” içine yazmış olduğu “yüksek enflasyon” ya da “yüksek dış borç” uyarılarını, yapısal reformların gerçekleşme süreci içinde Türkiye’nin başına gelecek yegane iki problem olduğunu öngördüğü için mi “Ödünsüz, ödün olmaz.” veya “Gülü seven, dikenine katlanır.” yollu bir özdeyiş kullanmıştır?

    Kısaca 5 madde olarak özetlediği yukarıdaki saptamaları, Ege Bey’e göre “mucizevi kalkınma reçeteleri olduğundan peşinden koşulması tehlikeli mi?”

    Yukarıdaki maddeleri her siyasi parti propaganda malzemesi olarak kullanıyor. Ege Bey, bu maddelerin ülkemizde gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla “yapısal reformların” boş bir çaba olduğunu mu ima etmeye çalışıyor?

    [Not: Ege Bey’in aklından geçenleri bilemediğimiz için sadece tahmin yürütebiliyoruz. Kanaatimce, kendisi de “yapısal reformları” sonuna kadar savunuyordur fakat Türkiye’de gerçekleşeceğine inanmıyordur.]

    Sizin tahminleriniz nedir Mahfi Bey?

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ege beyin dediklerini yorumlamak bana düşmez. Ama ben bugün yapısal reformların ekonomiden değil demokrasiden, düşünce özgürlüğünden, hoşgörü kültürünün yerleştirilmesinden, yargı bağımsızlığından başlaması gerektiğine inanıyorum. Bunlar olmadan ekonomide ne kadar reform yapılsa da sürdürülemez.
      Ekonomideki yapısal reformlar konusunda ise ben, kriz olmadan yapısal reform yapılmasını pek mümkün görmüyorum. 2001 krizi olmasaydı Türkiye hala bankacılık krizi içinde olurdu.

      Sil
  17. Hocam siz tarafsız ve akılcı görüşleriniz nedeniyle takip ettiğim ender kişilerden birisiniz. Ama siz bile sanırım son zamanlarda artık isyan noktasındasınız. Yapısal reformlardan uzaklığımızın en rahatsız edici noktalardan biri olduğunu düşünüyorum. Birçok ekonomist 2014 yılı için durumumuzun kötü olduğunu belli etmek istemese de, içten içe bildikleri gerçekleri dışarı vurup ekonomiyi çalkalandırmaktan kaçınıyorlar gibi geliyor ve bunun da en doğru haraket olduğunu düşünüyorum. Ancak hangi verilere bakarsak bakalım olumsuz görünüm seyrini sürdürüyor, Ve en önemlisi bu yıl yapılacak seçimlere doğru ortalığın iyice kızışacağını ve bununda ekonomimize negatif etkide bulunacağını tahmin etmek zor olmuyor. Her ne kadar Bernanke'nin bol likiditeyi sonlandırma planının gerçek bir başarı olduğunu düşünsemde, bunun bu yıl için gelişmekte olan ülkeler için olumlu olmayacağı kendini göstermekte. Ve tabii ki Merkez Bankamızın faiz politikası da işleri iyice bir çıkmaza sokuyor. Bu siyasal risklerle birlikte yabancı yatırımcıyı da iyice kaçırırsak daha ne yapılabilir bilmiyorum. Benim size sorum sizce bu iki yıl içerisinde gerçek anlamda ekonomik bir çöküş yaşama ihtimalizin olup olmadığı konusunda siz neler düşünüyorsunuz?
    Saygılarımla..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye bugün dünden farklı bir konumda. Bugün artık yapısal reform önceliği demokrasi, hoşgörü, eleştiriye tahammül' birlikte yaşamayı öğrenme, düşümnce özgürlüğü, yarbı bağımsızlığı gibi konulara dönmüş bulunuyor, çünkü anlaşılıyor ki bunlar olmadan ne siyaset ne ekonomi batıdaki düzeye çıkabilir. Bana sorarsanız ekonomi önceliğini kaybetmiş durumdadır. Ekonomiyi düzeltsek bile bu eksiklerle o düzelmeyi sürdüremeyiz.

      Sil
  18. Hocam devletin bütçe açığının artırdığı zamanlarda bütçe açığı kadar borçlanmayı bankalardan yaparsa dışlama etkisi yapacağını biliyorum bunun haricinde devletin bütçe açığı eskisine nazaran yüksek oranda artarsa ve bu borcuda bankalardan alarak bankaların fonlarını azaltacağına bizzat halktan borçlanırsa faizler üzerinde nasıl bir etki olur ? Ve sebebi nedir ?
    2) hocam diyoruz ya faizler ile tahviller ters orantılıdır birisi artarsa diğeri düşer yada tam tersi burasını anlıyorum . Peki faiz yükselirse dediğimizde burada hangi faizden bahsediyoruz mevduat faizi mi ,kredi faizi mi ? Burasını açıklarsanız çok sevinirim .
    3) son olarak bütçe açığı ile faiz arasında bir iliskiden bahsedebilrmiyiz ? Ve bahsedebiliyorsak nedeni nedir ? Örneğin Japonya'nın bütçe açığı %100 ü aşmış peki burada bütçe açısından dolayı bir faiz artışı gerçekleşmişmidir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1. Bankalardan borçlanma ile bizzat halktan borçlanma çok fazla şeyi değiştirmez. Çünkü halk bankaya yatıracağı parayı devlete borç vermiş olur.
      2. Bu spesifik soruda kastedilen faiz gösterge tahvilin piyasa faizidir. Şu anda yüzde 9,9
      3. Bütçe açıkları sürekli olursa faizler yükselir. Çünkü devamlı borç isteği faizi artırır. Japonyada bütçe açığı yüzde 7 dolayında. Yüzde 100 ü aşan hatta yüzde 200ü aşan ise kamu borç yükü.

      Sil
  19. Hocam merhaba yazınız çok güzel ve anlaşılır olmuş teşekkürler. Benim öğrenmek istediğim konu Markalaşamamak? Markalaşmadan anladığım ise aşağıda.
    1-Üretim veya hizmet yaptığınız sektörde küresel aktörlerden olmak ve bir ürün veya hizmeti yerli sermaye çoğunluğundaki bir firma ve logosu ile küresel çapta pazarlamak, rağbet edilen ürünlerde patent sahibi olmak. Eksiğim veya hatam varsa düzeltirmisiniz.
    2-Markalaşmadaki olumlu olumsuz devlet.
    3-Markalaşmadaki olumlu olumsuz özel sektör.
    Bu konuda benim gördüğüm çok fazla komplo teorisi var kısmen doğru olsalarda gerçekçi bulmuyorum o teorileri ''demokrasinin az gelişmiş olmasından, sanatın ve sanatçının az gelişmiş olmasından, aydınlar zümresine değer vermemekten olanları iyi halli kalır diğer teorilerin bize yaptırmazların yanında. Çok uzar daha bunlar böyle benim merak ettiğim sizin düşünce ve tespitleriniz aslında,(Uygun görürde bu konuda bir yazı hazırlarsanız BIRIC ülkeleri veya Kırılgan Beşliyle kıyaslamalı memnun kalır yaşcada benden büyük olduğunuzdan ellerinizden öperim) :)) Teşekürler hocam saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Marka yaratma önemli bir konu ve en önemli eksiklerimşzden birisi. Bu konuda bir şeyler yazmayı düşünüyorum.

      Sil
  20. Hocam şunu merak ediyorum içinde bulunduğumuz durumdan bahsetmiyorum sadece genel bir soru soruyorum .hocam deniyor ki kriz durumlarında finansman bulmak zorlaşıyor. Kimse yüksek cari açığı olan bir ülkeye kredi vermek istemeyince borç bulmakta zorlanıyorsunuz ve cari açık azalıyor. Hocam burada cari açığın azalmasının sebebi olarak şunu söyleyebilirmiyiz ;dışardan riskimiz yüksek diye eskisi kadar borçlanamadığımızdan döviz arzı azalıyor nihayetinde kurda döviz arzı ve talebinin kesiştiği yerde oluşacağından dışardan borçlanamamayla beraber döviz arzı azalacak ve kur artacaktır yüksek kur da ithalat talebi azalır ve böylece cari açık azalır diyebilşrmiyiz yoksa başka bir açıklaması var mı ? Eksiğim varsa düzeltirseniz sevinirim .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genel olarak doğru. Yalnız bir tek konu var. Kimse "cari açığı yüksek olan ekonomiye borç vermek istemiyor" çıkarımı yerine "cari açığı yüksek ve riskleri de artmış olan bir ekonomiye borç vermek istemiyorlar" cümlesi daha doğru. Bir ekonominin cari açığı yüksek olabilir ama riskleri düşükse fazla sorun olmaz. Örneğin Türkiye, cari açığının yüzde 10 olduğu 2011 yılında dış finansmanda zorlanmamıştı. Bu yıl ise cari açığı yüzde 7 dolayında bekleniyor ama dış finansmanda zorlanacağı tahmin ediliyor. İki yıl arasındaki fark Türkiye'nin risklerindeki artıştır.

      Sil
  21. Selamlar;
    "Tasarruftan burada kastettiğimiz mevduattır. Tahvil, borsa vb bizim anladığımız anlamda tasarruf değil plasmandır yani portföy yatırımı." diyorsunuz.

    Benim merak ettiğim; katılım bankalarına yatırılan para hangi gruba girer acaba?

    Yada banka olmayan bir ülkede tasarruf yok mu demektir.

    Saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katılım bankalarına yatan para da bu anlamda tasarrufa girer.
      Banka olmayan ülke olmaz.
      Ama diyelim ki olsa da bu ülkede paralar yastıuk altında demektir. Bizde e yastık altında tasarruf vardır.
      Ekonomi açısından tasarrufun bir işe yarayabilmesi için buna ihtiyaç duyan yatırımcıya verilebilir durumda olması gerekir. Yani tasarruf edilen para yatırıma dönüşecek bir potansiyle taşımıyorsa kişi açısından işe yarar ama ekonomi açısından pek bir işe yaramaz.

      Sil
  22. Merhaba Hocam,
    Böyle bir kriz ortamında küçük yatırımcı için ne önerirsiniz? Elimizdeki küçük birikimler için döviz olarak nakitte kalmak mı anlamlı, yoksa gayrımenkul türü bir yatırım mı önerirsiniz?
    Teşekkürler....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu gibi ortamlarda nakitte kalmak en doğrusudur.
      Gayrimenkul artık inişte.

      Sil
  23. hocam büyüme göstergesi 2013’e göre artışta nasıl oluyor?bu yıl 4 gibi bitirecekken seneye 2,5-3,5 beklenmiyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büyüme göstergesi artışta değil. 2012'de yüzde 2,2 idi. 2013 için beklenti yüzde 4. Yani artış beklentisi 2013 içindi. Bu yıl için düşüş bekleniyor.

      Sil
    2. O zaman 2012e göre artışta yazmalı mahfi hocam=)

      Sil
  24. Oncelikle elinize saglik hocam cok faydali bilgileriniz icin, yazi ile alakali degil hocam kusura bakmayın mulakatlar icin faydali olabilexek onerebileceginiz bir kitabiniz varmi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mülakat artık işin son aşamasıdır. Oraya kadar gelince artık dönüp yeniden ders kitaplarını okumanın anlamı pek kalmaz. o aşamada bilmediğiniz konulara göz atma, bildiklerinizi pekiştirme zamanıdır. O nedenle Kolay Ekonomi ile Ekonomi Politikası'nı öneririm.

      Sil
  25. Mahfi bey merhaba, ben size ilk defa yazıyorum sormak istediğim ; 2002 senesinde 1.666 TL den dolar bozdum ev aldım, o zamanlar sanırım banka faizleri % 40-45 civarındaydı. Düşünebiliyormusunuz sene 2013 haziran dolar 1.750 TL di. Şimdi hiç bir markası olmadan üretmeden sadece ithalatla büyüyen bir ekonomide bu nasıl oluyor ? Ve dolar yükseliyor diye ortalık ayağa kalkıyor, bence çok mantıksız ne gezi ne siyasi gerginlik hiç biride olmasaydı dolar zaten yükselmek zorunda değilmiydi sizce ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam olarak öyle değil. Çünkü bu ekonomi bir şeyler üretiyor. Eğer üretmeseydi ihracatının dörtte üçü sanayi ürünleri (ağırlıklı olarak otomotiv ve tekstil ürünleri ) olmazdı. Markası olmadığı doğru ama üretimi var. Zaten sorun orada 100 yıldır tekstil üretimimiz var ama markamız olmadığı için hala Çin ile ucuz üretim ve satış kavgasındayız.
      Buna karşılık Türkjiye'nin hem iç talebi hem de dış talebi karşılamak için yaptığı üretimin önemli bölümü ithal mallardan oluşuyor. Yani hammadde, ara malı ve sermaye malı ithal edip burada ürettiğimiz bazı malları ve emeği de katıp nihai malı yapıp satıyoruz. Marka da olmayınca katma değeri düşük kalıyor.
      Doların yükselmesi daha çok bizim tasarruflarımızın çok düşük olmasından kaynaklanıyor. Türkiye, dış finansman bağımlısı bir ekonomi. Dış finansman bulamayınca büyüyemiyor. Bu yıl bulmamız gereken dış finansman 220 milyar dolar. Bu miktarın çokluğu ve Fed'in parayı kısacağı endişesi buraya kaynak girişini tehdit ediyor. Bunun sonucu olarak riskler artıyor ve risk arttıkça da kaynak girişi azalıyor. Hatta tam tersine girmiş olan kaynak da çıkıyor. Sonuçta azalan döviz pahalılanıyor ve TL değer kaybediyor.

      Sil
  26. hocam merhabalar, ben işletme son sınıf öğrencisiyim.Ödev yazma çabası içindeyken yazılarınızı okudum ve verdiğiniz bilgileri çok yararlı buldum.Bundan sonra sıkı takipçilerinizdenim inş.Ödevimi bitirmek üzereyim ve sizin gibi değerli bir hocamın ödevime bir katkıda bulunması beni çok mutlu eder.Ödevin konu başlığı Türkiye'nin 2002 yılı sonrası ödemeler bilançosu analizi.Çarşamba ödevi teslim edeceğim ve bir sonuç yazarak bitirmek istiyorum sonucu da sizin katkılarınızla (müsaitseniz eğer) yazmak isterim. Yanıtlıyabilirseniz bu mesajımı çok sevinirim.Şimdiden teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ödev ve sınav soruları konusunda yardım etmiyorum. Aksi takdirde herkes ödevini buraya taşıyor. İki şey söyleyeyim: (1) Ödemeler Bilançosu deyimi doğru değil. Çünkü bu bir bilanço değil. İnigilizcesi de zaten balance of payments. Bilanço olsa balance sheet of payments olurdu. (2) 2002 yılı sonrasında Türkiye bütçe açığını kapadı yerine cari açığı ikame etti. Bu konuda bu blogda yazılar var. 2002 sonrası ödemeler dengesi gelişimlerini en iyi özetleyen yaklaşım budur.

      Sil
    2. Teşekkür ederim hocam ilgilendiğiniz için.Sizi takip etmeye devam edicem öğreneceğimiz çok şey var çünkü öğrenmek için de değerli bilgileri olan hocalardan yararlanmak en doğrusu...

      Sil
  27. Kolay gelsin hocam.Kurum sınavlarını geçip mülakata kalan arkadaşlar için ekonomist olarak kimleri okumamızı önerirsiniz?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi