Faizi Artırınca Ne Oldu?

Olayların gelişimi
22 Mayıs 2013’de yani Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 4,75’den 4,50’ye indirdiği tarihten yaklaşık üç ay sonra Fed, tahvil alımını azaltmaya gidebileceği (tapering) ve böylece niceliksel gevşeme (quantitaive easing) yolundan dönebileceği yolundaki ilk mesajını verdi. Bu açıklama, küresel krizin çözümü için gelişmiş ekonomilerin merkez bankaları tarafından kullanılan likidite bollaştırıcı hamlelerin artık sonuna gelindiğinin ilk işaretiydi. Açıklamayı izleyerek gelişme yolundaki ülkelere yönelmiş olan yabancı kaynaklar yavaş yavaş gelişmiş ülkelere dönmeye başladılar. Bu dönüş o kadar hızlı değildi. Ne var ki yeni kaynak girişinde ciddi yavaşlama olmaya başlamıştı. Bu gelişmeden bir süre sonra bazı yükselen piyasa ekonomilerinin merkez bankaları politika faizlerini artırarak yabancı kaynaklar için kendi piyasalarının çekiciliğini korumaya yöneldiler. Brezilya Merkez Bankası bu konuda başı çeken merkez bankası konumundaydı. Bir süredir gelişmiş ülkeler arasında yaşana kur savaşları şimdi de gelişme yolundaki ülkeler arasında yaşanan faiz savaşlarını tetiklemişti.

Benzer ekonomilerin merkez bankaları faiz artırımına giderek yabancı kaynakları kendi ülkelerine çekmeye çalışırken, 2014’de GSYH’sının yüzde 25’i oranında dış finansman ihtiyacı olan Türkiye bu konuda net bir tavır ortaya koyamıyordu. Merkez Bankası, zorunlu karşılıkları değiştirerek, ROK uygulaması yaparak ve iki kez de gecelik borç verme faizini örtük biçimde artırarak yabancı yatırımcı tarafından anlaşılması zor hamleler içine giriyordu. 

Bu anlaşılması zor hamleler, giderek yabancı yatırımcılar arasında, Merkez Bankası’nın faiz politikasını kullanmakta serbest olmadığı, hükümetin bu konuda baskısını hissettiği için adım atamadığı yorumlarının artmasına yol açıyordu. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı sorgulanır hale gelmişti. Bunda yalnızca hükümetin faize karşı açıkladığı olumsuz yaklaşım değil, birçok yorumcunun “faiz lobisi” gibi söylemleri yaymasının da etkisi oluyordu. Ve Merkez Bankası, adeta faizi artırırsa faiz lobisinin kurbanı olmuş gibi bir konuma düşeceğinin baskısı altında atması gereken adımı atamaz hale gelmişti.

Açmaz durumu
Satrançta böyle bir durum var. Diyelim ki Şahın önünde bir fil var ve bu fil oynatıldığında şah rakibin atağına açık hale geliyor. Bu durumda fil oynatılamaz demektir. Yani fil hücum işlevini yitirmiş yalnızca savunma işleviyle baş başa kalmıştır. Bu duruma ‘açmaz’ deniyor. İşte Merkez Bankası, biraz hükümetin baskısıyla ama daha çok konuya ‘faiz lobisi’ yaklaşımı çerçevesinde bakan yorumcuların baskısıyla böyle bir ‘açmaz’a girmiş durumdaydı.

İşin kötüsü piyasa giderek bunu fark ediyor ve tavrını sertleştiriyordu. Merkez Bankası’nın 28 Ocak’ta aldığı faiz artırma kararı bu ‘açmaz’ı çözme yolunda atılmış bir adımdır.

Aşağıdaki tablo 22 Mayıs’ta Fed’in yaptığı açıklamadan bugüne kadar Türkiye’de borsa (BIST 100), Dolar (USD), Euro, sepet kur (½ USD + ½ Euro), gösterge faiz, CDS primi ve Merkez Bankası politika faizi (MB P. Faizi) göstergelerindeki değişimi gösteriyor.

Tabloya baktığımızda borsanın yaklaşık yüzde 30 oranında düştüğünü, CDS primlerinin ise yüzde 107 oranında arttığını görüyoruz.

Tarih
BIST 100 TL
USD
EURO
Sepet Kur
Gösterge Faiz
CDS Primi
MB P. Faizi
22 Mayıs 2013
93.179
1,84
2,38
2,11
5,08
118
4,50
31 Mayıs
85.990
1,89
2,45
2,17
6,01
131
4,50
28 Haziran
76.295
1,93
2,52
2,22
7,49
191
4,50
31 Temmuz
73.377
1,93
2,57
2,25
9,10
205
4,50
29 Ağustos
66.394
2,03
2,70
2,37
9,68
240
4,50
30 Eylül
74.487
2,04
2,76
2,40
8,55
214
4,50
31 Ekim
77.620
1,99
2,72
2,36
7,81
185
4,50
29 Kasım
75.748
2,02
2,75
2,39
9,11
207
4,50
31 Aralık
67.802
2,13
2,94
2,54
10,10
245
4,50
21 Ocak 2014
66.319
2,25
3,04
2,64
10,19
244
4,50
27 Ocak
64.569
2,35
3,21
2,78
10,70
263
4,50
28 Ocak
63.544
2,27
3,10
2,68
11,06
257
10,00
5 Şubat
62.442
2,24
3,03
2,64
10,67
256
10,00
6 Şubat
64.550
2,21
3,00
2,61
10,68
245
10,00

Merkez Bankası politika faizini değiştirinceye kadar kurlar, gösterge faiz ve CDS primleri yükselmeye devam etmiş görünüyor. Buna karşılık borsada ciddi gerileme var. 21 Ocak 2014 kritik günlerden birisi olduğu için bu tabloda yer alıyor. 21 Ocak’ta Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu toplantısı vardı. Bu toplantıda faiz oranlarının sabit tutulması ve fakat ek parasal sıkılaştırma uygulanacak günlerde gecelik borçlanma faizinin tavanının yüzde 7,75’den yüzde 9’a çıkarılması kararlaştırıldı. Merkez Bankası, bu anlaşılmaz para politikası uygulamalarıyla, adeta hükümete ve ‘faiz lobisi’ yorumcularına belli etmeden faiz artırmaya çalışan bir kurum havasına bürünmüştü. Ve ne yazık ki bu yaklaşımı yabancı yatırımcılar başta olmak üzere piyasa tarafından da böyle algılandı. Bu yaklaşımı, hükümetin en yetkili ağızları tarafından takdir görünce piyasa daha da telaşlandı. Para politikasının en önemli aracı olan faiz politikasını kullanamayan bir merkez bankasının sorun çözme yeteneği sınırlanmış demekti. Yani satrançtaki ‘açmaz’ örneği aynen burada da geçerliydi. Kurlar ve ülkenin riskini gösteren CDS primleri daha hızlı yükselmeye başladı. Piyasa, Dolar kurunda 2,40’a CDS priminde 2,80’e gelip dayandı.

Merkez Bankası’nın faiz artırımı
İşte böyle bir ortamda 27 Ocak günü Merkez Bankası ertesi gün Para Politikası Kurulu’nu (PPK) olağanüstü toplantıya çağırdı. Bu toplantıya çağırmanın etkisini tabloda 27 ve 28 Ocak günlerinin göstergelerine bakarak görebilirsiniz.

Merkez Bankası PPK, 28 Ocak gece yarısı açıklanan kararlarıyla ciddi bir faiz artışı yaptı. Haftalık repo faizini (politika faizi) yüzde 4,5’dan yüzde 10’a, gecelik borç alma faizini yüzde 3,5’dan yüzde 8’e ve gecelik borç verme faizini de yüzde 7,75’den yüzde 12’ye yükseltti. Burada asıl önemli olan 19.02.2013’den itibaren yüzde 4,5 olarak uygulanan politika faizinin 5,5 puan artırılarak yüzde 10’a getirilmesidir. Yabancı yatırımcıların dünyada merkez bankalarının uyguladığı faizleri kıyaslarken baktıkları oran budur.

Bu yeni düzenlemenin olumlu etkileri görülmeye başlandığı sırada hükümetten gelen yeni bazı açıklamalar yine bazı kafa karışıklıklarına yol açtı. Alışılmamış yaklaşımları içereceği belirtilen ama bunların ne olduğu açıklanmayan B ve C planlarından söz edilmesi bu kez sermaye denetimlerinin yapılıp yapılmayacağı ya da döviz mevduatına ek vergi uygulanıp uygulanmayacağı tartışmalarını gündeme taşıdı. Ardından bunların düşünülmediğini açıklamak gerekti. Kafaların karışmış olması faiz artırımının etkisini ilk anda oldukça frenledi.

Buna karşın Merkez Bankası’nın politika faizini artırmasının etkisi her geçen gün biraz daha fazla hissediliyor. Kurlar gevşiyor, borsa toparlanıyor, piyasa faizlerinde bile bir düşüş görülüyor.  Çelişkili gibi görünen bu faiz düşüşü ekonomide güven unsurunun yeniden yavaş yavaş da olsa kurulduğunu gösteriyor. Piyasa aktörleri, Merkez Bankası’nın gerektiğinde faiz artırımına gideceğini, yani önlem alabileceğini görmüş ve rahatlamış bulunuyorlar.

Aşağıdaki grafik 22 Mayıs 2013’den bu yana sepet kur (S Kur) ve Merkez Bankası politika faizindeki (MB PF) gelişimi sergiliyor.



Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 4,50 olarak sabit kaldığı sürece sepet kur yükselmeyi sürdürmüş görünüyor. 28 Ocak’ta politika faizi artırılınca sepet kurda da dönüş başlamış.

Faiz savaşları ve çıkarılacak dersler
Merkez Bankası’nın faiz artırımı, sorunu kısa dönemde çözebilir. Kısa dönemde kurlar gevşer, CDS primi düşer, borsa canlanabilir. Ne var ki artık gelişme yolundaki ekonomiler bir faiz savaşı içine girmiş bulunuyor. Büyük bir olasılıkla benzer konumdaki ekonomilerden yeni faiz artışları gelecek ve bu savaş böylece tırmanarak gidecek gibi görünüyor. Her yeni denge eskisinden biraz daha yukarıda ve daha maliyetli olacak.  Kısa dönemde ayakta kalabilmenin başka çaresi görünmüyor. Yani bir anlamda ‘faizi artıramama açmazı’ndan kurtulduk gibi olsa da bu kez ‘kimsenin kolay kolay kazanamayacağı bir faiz savaşı’nın içine çekildik.

Orta – uzun dönemde ise bu açmazlara ve faiz savaşlarına kurban gitmemenin yolu yapısal reformları yapmaktan geçiyor. Eğer biz bu kadar dış kaynak bağımlısı bir ekonomi olmasaydık, iç tasarruflarımızı yükseltebilseydik, faiz artırmama takıntılarından kurtulabilseydik, bu yolda gerekli yapısal dönüşümleri en güçlü olduğumuz son on yılda yapabilseydik bugün olan biteni izliyor ve aynı kategoride olduğumuz ekonomilere akıl veriyor olurduk.

Yapısal reformları ilk fırsatta yapmazsak bu tür sıkıntılara girmeye devam ederiz. Bir Çin atasözü diyor ki “Uzaktaki su yakındaki yangını söndüremez.” O halde suyu yakına getirmek için gereğini yapalım. 

Yorumlar

  1. Süper olmuş Hocam ellerinize sağlık.

    Geçen gün başbakan faize karşı olduğunu ancak, güya MB nin bağımsızlığına karışamayacağı için faiz arttırımına birşey yapamayacağını açıkladı. Sözde içeride itibar korurken dışarı da güven vermeye çalıştı.

    Mal. Bakanı ise yapısal reformları yapmamız gerektiğini özellikle katma değerli ürün ve arge çalışmalarını destekleyeceklerini belirtti.

    Siz bu konuları nasıl yorumlarsınız?

    Bir Türk Atasözü de der ki ''Yumurta kapıya gelmeden asla harekete geçme'' :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Bu konulardaki yorumlarım yazıda satır aralarında mevcut.
      Türk Atasözü aslında bütün yaklaşımlarımızı özetliyor.

      Sil
  2. Teşekkürler Hocam,
    Merkez bankasının verdiği paraya istediği faizin artması anlamına geliyor.Faizin artması demek kurun gerilemesi Türk Lirasının itibar kazanması enflasyonu kontrol altına almada adım atılması dediğiniz gibi hocam.faizin artmasi tasarruflarida artirarak cari açığı firenleyebilir.Bunlar bakıldığinda piyasaya olumlu yansimalar diye düşünüyorum.
    Ancak halkın faiz artirimina pozitif bakmadigi aşikar.Yukarida saydiklarimin tam tersi olur düşüncesi hakim,Sayin başbakanin "Faiz lobisi" söylemi ile dile getirdigi görüslerinin etkili olduğunu düşünüyorum.Çevremize basit bir dille bu durumu nasil anlatabilirim.Saygılarımla...Ahmet

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım anlatamazsınız. Çünkü işin dinsel yönü var.

      Sil
    2. hocam dinsel yönden ziyade,faizin ülke ekonomisine ek yük getirdiği kesin.ekonomik yönü daha fazla var.sonuçta sizin kuru dengelemek için dövize ihtiyacınız var,bu dövizi üretim-ihracat ile getiremiyorsunuz;çünkü ekonominizin yapısı bu şekilde kurulmamış.sermaye girişi ile de getiremiyorsunuz;yabancı sermaye girişi durdu,mecburen daha yüksek faiz ödeyerek,borçlanarak döviz çekiyorsunuz.bu sonuçta borcu borçla ileri bir tarihe ertele,tüketime devam et demek oluyor.bunun yükünü de gelecek kuşaklar enflasyon ile ödüyor.
      Saygılar.

      Sil
  3. Hocam belki de olaylardan ders çıkaramamızın nedeni duygusal bir halk olduğumuz için olabilir. Davranışsal iktisat olarak olaya bakacak olursak tepkilerimiz rasyonellikten ziyade duygularla oluyor genelde.

    YanıtlaSil
  4. Uzun dönemde hepimiz ölmüş olacağız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama kısa dönemde bir şeyler yapmazsak uzun dönemde acı çekerek öleceğiz.

      Sil
  5. hocam o fili oradan çekememenizin sebebi arkadaki şahı koruyor olması.siz o fili çekerseniz şah mat olursunuz.şimdi MB o fili oradan çekti ve kanımca şah mat oldu.faiz artışı hiç bir sorunu çözmez,sadece sorunları erteler.gerçek çözüm sizin de belirttiğiniz gibi yapısal reformlar yapılması ve ekonominin borç-tüketim sarmalından çıkarılmasıdır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. önemli olan arkadaki şahı daha korunaklı bir yere almak, elinizde olan ama şahı korumak zorunda olduğu için kullanamadığınız aslında daha değerli işlerde kullanabileceğiniz taşları aktif hale getirmektir. tabi daha önemlisi şahı o konuma hiç getirmemekti, ama olmadı.

      Sil
  6. Hocam çok güzel bir yazı olmuş. Sanırım artık son iki paragrafı yazmaktan sıkıldınız. Umarım anlayan birileri çıkar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Evet artık aynı şeyleri tekrarlamaktan sıkıldım ama yapacak bir şey yok.

      Sil
  7. hocam günaydın yine harika bir yazı .son 10 günün özetini gözler önüne sermişsiniz.dün çok bekledim bu yazınızı, sabahta pc yi açar açmaz girdim hemen sitenize.2008 dünya ekonomik krizi esnasında kendisinden para politikası dersini aldığım sevgili hocam ömer faruk çolak; aslında şuan o kadar şanslısınız ki kriz ortamında bu dersi yaşayarak öğreniyorsunuz demişti, bu süreçte aynen öyle zor günler ama ders almasını bilirsek çok öğretici olacak bizlere.teşekkür ederim kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Aslında çok güzel bir twit görmüştüm "Vatandaşı olmasak bayağı eğlenceli bir ülke burası" diyordu. Ona benziyor.

      Sil
  8. Hocam, ülkede HER GÜN hiçbir şekilde olmazsa, bir açıklama ile Anayasanın çiğnendiğini görüyoruz. Anayasanın sakız olup çiğnendiği bir ortamda yapısal reformları düşünen kim!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru.Zaten temel yapısal reform yasaların uygulanması olmalı.

      Sil
  9. Teşekkürler Hocam

    YanıtlaSil
  10. Hocam, Merhaba !

    Olup biteni çok güzel özetlemişsiniz. Elinize sağlık. Yazınızda faiz savaşının içine girdiğimizi belirtmişsiniz. Abdurrahman Yıldırım yazısında bu faiz seviyesinin kuru frenlememesi halinde, hükümetin daha fazla faiz artışına gitmeyeceğini, cari açığı düşürmek için kura müdahale etmeyeceğini belirtmiş. Böyle bir durumda ABD faiz artırmaya başladığında ve gelişmekte olan ülkeler faiz artırmaya devam ettiklerinde bizde durum ne olur? sizce. Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Faiz artışı kuru frenledi. Ama faiz savaşı devam eder de biz dışarıda kalırsak bu yapıyla çok gidemeyiz diye düşünüyorum.

      Sil
  11. hocam bu ülkede yapılacak çok şey var.bizim konuştuğumuz faiz kur kısmı artık işin son kısmı.yani hastalık almış başını gitmiş.biz faiz vs ile anca ağrı kesici ile ağrıyı hafifletiyoruz.sorunlar çözülmüyor.ülkemiz öyle bir durumda ki,deveye boynun eğri demişler nerem doğru ki boynum doğru olacak demiş.o hesap hocam.
    Saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru ama hastalığın tedavisine son aşamasından başlamak gerekiyor. Kanamalı bir hasta geldiğinde doktorlar önce kanamayı durdurmaya sonra ayrıntıya bakmaya başlarlar. Aksi takdirde hasta kanamadan gider.

      Sil
    2. hocam biz hep kanamayı durduruyoruz nedense.kanamayı durdurunca rahatlıyoruz.hiç gerçek tedaviye geçemiyoruz.

      Sil
  12. Hocam, harika olmuş, teşekkürler. Ben yıl sonuna kadar faizlerin 16-18 bandına kadar çıkarılmak zorunda kalınacağını varsayıyorum. Bu konuda bir öngörünüz varsa bizimle bir sonraki makalenizde paylaşabilir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Enflasyonun yükseleceğini tahmin ediyorum. Faiz konusu biraz karışık.

      Sil


  13. Üstad mükemmel yazı tek bir kelime eksik değil..

    YanıtlaSil


  14. Bu yazıya ek olarak sizden TR dekiyıllariçindeki tasarruf oranları ve reel faiz grafiği rica ediyoruz.Türk insanını tanıyan bir ekonomist olarak ,tasarrufları arttırıp cari açığı azaltacak ,tasarrufçuyu ikna edecek reel faiz oranı nedir? Mevcut reel faiz bu ateşi söndürmeye yetecek bir oran mıdır ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir yazı yazmıştım daha önce ama onu güncellemenin zamanı geldi galiba.

      Sil
    2. Yıllardır müşterisi olduğum bir bankanın kullanmadığım vadesiz hesabında duran 173TL'lik varlığımın 50TL'si hesap işletim ücreti diye kesilmiş. Gel de bankaya git şimdi.

      Sil
    3. bankalar direk hırsız

      Sil
  15. Hocam şu yapısal reformları anlatan detaylı bir makale yazsanız gerçekten büyük bir boşluğu doldurmuş olacaksınız.
    Yani uzun dönemde yapısal reformları yaparsak bu tür durumlardan kurtuluruz diyoruz da bu reformlar nelerdir nasıl katkıları olur bunları yapan ülkeler neler yapıp hangi aşamalardan geçmişlerdir gibi..
    Yazılarınız için çok teşekkür ederim.
    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda blogda bir yazım var ama daha ayrıntılı bir yazı yazayım.

      Sil
  16. sayın hocam yazınız çok güzel.
    faizin önumuzde artacağı varsayımı ile borsa daha da aşşağılara düşecek diyebilirmiyiz.çünkü her %1 lik faiz artışı borsa da %5 lik düşüşe sebep veriyor.borsayı nasıl görüyorsunuz.Saygılar....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Bazen tersi olabiliyor. Yani faiz artırımı piyasaya güven getirdiği için borsa yükseliyor. Önemli olan faizin piyasada yükselmeye devam etmemesi.

      Sil
  17. Hocam benim anlamadığım bir şey var. 2008 krizi öncesinde de cari açığı yüksek bir ülkeydik. Dönemsel ufak çaplı krizler de yaşamıştık. Sİyasal belirsizlik deseniz (kapatılma davaları, cumhuriyet mitingleri, ergenekon süreçleri vs) yine oldukça hareketli gündemlerimiz vardı. Amerika'nın da tapering yapacağı bir tahvil alımı olmamasına, faizlerinin de günümüze kıyasla yüksek olmasına rağmen nasıl para girişi oluyordu? Geçen Haziran'da FED ileride taperinge başlayabilirim diye mesaj verdiğinde piyasaların verdiği aşırı tepkinin ekonomik bir altyapısı var mıdır? Bana sanki bu piyasalara yön veren insanlarda bu sene moda trend gelişen ekonomilerdeki riskler diyerek bunu öne çıkarıp yatırımcıların oralardan kaçmasını sağlamak, oluşan volatiliteden de para kazanmak amacı varmış gibi geliyor. Türev piyasalarda para kazanmanın yolu volatiliteden geçiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğinizde doğruluk payı var ama bütün olayı bununla açıklamak mümkün değil. Çünkü bu ekonomilerde riskler gerçekten de yükseldi.

      Sil
  18. Hocam, suyu yakına getirmemiz gerektiği uzun yıllardır söylenen bir şeydir ve tabi ki de doğrudur. Bunun nasıl yapılacağına dair güzel bir akademik makale, çalışma vb var mıdır? Katma değeri yüksek olan ürünler üretmeliyiz kadar genel ifadelerle sınırlı olmayan, Türkiye şartlarında uygulanabilecek detaylı bir çalışma?
    Çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Akademik çalışmalar mutlaka vardır. Ama asıl mesele yapısal reform ihtiyaçlarını sıralayıp bunları nasıl yapacağımızı belirlemekten geçiyor.

      Sil
  19. Hocam bunlar da faiz artırım haftasında yaşanan parasal değişimler:
    - 22 Mayıs'tan bu yana haftada ortalama 500 milyon dolar artan döviz mevduatları 24-31 Ocak arası 3 milyar dolar artmış
    - TL arzı %1 düşmüş (para dövize gitmiş)
    - dolarizasyon oranı faiz artışına aldırmamış, %30,8'den %31,1'e yükselmiş
    - mevduat faizleri sadece 15-20 baz puan artmış
    - yurtiçi TL kredi faizlerinde önemli bir değişiklik olmamış, yurtiçi TL kredi hacmi 758,4 milyardan 767,4 milyara yükselmiş
    - TCMB 25-29 Kasım haftasından bu yana ilk kez ihracat reeskont kredisi tahsil etmiş, net rezervlerini 350 milyon dolar artırmış.

    Hocam, yukarıdaki verilerden ben şunu anladım. Kurdaki gevşemeler döviz alım fırsatı olarak algılanacak. TCMB bile kurdaki gevşemeleri fırsat bilerek net rezervlerini artırmaya çalışacak, bir anlamda dolar talep edecek. Borsadaki kısa süreli yükselişler yabancılar için satış fırsatı olacak. Kredi hacmindeki, dolayısıyla para arzındaki artışların belirli bir bölümü sürekli olarak dövize kayacak. Dolarizasyon oranı %30'larda kalıcı hale gelebilir. Bu görünümü bozacak tek bir şey var, o da mevduat faizlerinin en az 2 puan, kredi faizlerinin ise en az 4-5 puan daha artması. Ancak böyle bir gelişmenin düşük büyümeden çok resesyona neden olması daha olası.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer kafaları karıştıracak mesajlardan kaçınmak mümkün olursa ve TCMB, gerektiğinde faizi daha da artıracağını net bir biçimde ifade ederse olay çözülür.

      Sil
  20. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi bu tür konuların iç siyaset malzemesi yapılmasıdır. Burada hükümet seçmenlerine ben faizi artırmadım, istemedim, MB yaptı diyerek oylarını kaybetmemeye çalışıyor.

      Sil
    2. Aykan Anıl
      Hocam elinize sağlık güzel çalışmanız için devamını diliyorum.
      Yazınızdan alıntı"GSYH’sının yüzde 25’i oranında dış finansman ihtiyacı olan Türkiye"
      Merak ettiğim kendi kendimize yetmemiz için neler yapmalıyız.Herkes bu konuyu yüksek sesle söylemeli bu tür konular söylene söylene oluşur diye düşünüyorum.
      Kendi kendine yetmek hakkındaki düşüncem bir kültür ve disiplin konusu ve bence bizim için zor.
      Herkesin ağzında katma değerli üretim kelimesi var fakat burası Türkiye o kadar zorki burada en kolay para kazanma yolları tercih ediliyor ve destekleniyor yani üretme para kazanamazsın al sat yada tamir et öyle para kazanırsın yani yurt dışından getir sat sen deli misin üretmek ne demek.
      Çalışan içinde ayni şey geçerli çalışan eleman en kolay ve eğlenceli işi arıyor yani düşünerek çalışmak bizim insanımız için bir eğlence değil bir külfet.
      Kosgeb yeni girişimci desteği sağlıyor herkesin bildiği gibi.Benim incelediğim büyük bir oranda kosgeb desteği ile açılan firmalar yiyecek ve hizmet sektöründeler.Yiyecek sektörüne en büyük firmalarda giriyor ve katma değer işine girmiyorlar.
      Neden yok ? Kosgeb in katma değer yaratacak firmalar için bir teşvik sistemi yok.
      Kendi paranız olmalı katma değer yaratacak iş yapabilmek için .
      Fakat katma değer yaratacak işlerin kara geçme süreleri çok uzundur ve Türkiye piyasasında sağlığınız çabucak bozulabilir.
      Bunları yaşıyarak öğrenmiş bir kişiyim.
      Kendi kendine yetmemiz için toplumumuzun kitap okuma oranının çok yükselmesi gerektiği kanısındayım.

      Sil
  21. Hocam elinize sağlık, anlayacağımız dilde özetlemişsiniz. Başbakan kur artışını frenlemek için alışılagelmiş metotların dışında bir planları olduğunu açıkladı. Sizce bu plan ne gibi önlemleri içeriyor olabilir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Plan konusunda hiç bir fikrim yok. Ama alışılagelmişin dışında deyimi benim gibi bu ülkenin tavrına alışık birisini bile tedirgin ediyor. Beni tedirgin ediyorsa yabancı yatırımcıları nasıl korkutuyordur kimbilir.

      Sil
  22. Hubyar Açıkalın7 Şubat 2014 17:55

    Hocam4 yildir sizi izlerim tv de. İlk defa son 2 aydir hukumeti elestirdiginizi goruyorum. Cok kızıyordum size bunun için. Ne degisti acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben gerektiğinde eleştirimi yaparım ama siyasal eleştiri yapmam. Eleştirilerim ekonomik olduğu için bazen dikkatlerden kaçar. Yıllardan beri hükümetin yapısal reformları yapmadığını, bütçe açığını geçici gelirlerle kapadıklarını söylüyorum. Değişen hiçbir şey yok. Son iki ayda çok net bir biçimde ekonomik yönetim hataları yapmaya başladılar. Kendi sözlerinin esiri olmaya başladılar. Ben de ona göre eleştiriyorum. Dikkat ederseniz siyasete girmiyorum yine.

      Sil
  23. Yazilariniz icin tesekkürler hocam.Egitim durumum ortaokul terk ama yazilariniz zevkle takip ediyorum.
    Benim anlayamadigim, bazilari (bunlarin icinde ekonomistlerde var)kur yada faizdeki yükselislerin ekonomiye zararlarini saya saya bitiremiyorlar.Elbetteki kur un ya da faizin yükselmesinin sakincalari negatif etkileri cok ama önemli olan ekonomiyi yanlis politikalarla faizin yada kurlarin yükseltilmesini gerektirecek hale getirmemek degilmi?Eger bir ülkenin ekonomisi öyle veya böyle kur un ve faizin artirilmasini gerektirecek duruma geldigi halde inat edip kuru ve faizi artirmamak bu ülkeye daha cok zarar vermezmi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada yaptığınız yorum sizin birçok üniversite mezunundan daha fazla işin içyüzünü anladığınızı gösteriyor. Çok doğru saptamalar. Asıl olan zamanında yapısal reformları yapıp ekonominin kur-faiz-enflasyon kıskacına girmemesini sağlamak. Ama eğer bir şekilde ekonomi böyle bir sarmala girmişse gereği neyse onu yapmak lazım. Yani asıl olan iyileri yerleştirebilmek ama bunu yapamamışsanız kötülerin iyisini seçmek zorundasınız. Orada inat edip faize sırtınızı dönerseniz faiz de size sırtını döner.

      Sil
  24. Hocam, finans merkezi olma yolunda finansal beceriksizlikler bu hedefin sadece hayal olduğunu düşündürüyor.
    Ekonomi bakanımız faizle ilgili açıklama yapıyor ama yapısal hiçbir söylemi yok.
    Birileri gercekleri anlatabilir mi çok geç olmadan? Siyasetti bir kenara koyarsak hepimiz aynı gemideyiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her gün artık yapısal reform demekten bana gına geldi. Anlat anlat kendin dinle oluyor.

      Sil
    2. hocam siz anlatmaktan yılmayın. benim lisedeki hocam da öyle derdi.boşa kürek çekiyoruz derdi.ama aslında öyle değil hocam.sizin boşa gidiyor dediğiniz şeyler aslında kimse farkında olmadan insanların aklına giriyor ve bir gün bir yerlerde illa ki işe yarıyor. bizim lisede gördüğümüz derslerdeki bilgiler, lazım olduğu zaman öyle bir aklımıza geliveriyor ki şaşırıp kalıyorum.

      Sil
  25. Hocam sizin de dikkatinizden kaçmamıştır. ABD'de son 2 aydır istihdam verileri zayıf gelmesine rağmen işsizlik düşüyor. bugün bls.gov sitesine bir göz attım. işverenlerden ve kamu kurumlarından direkt bilgi istenerek oluşturulan istihdam verisi Ocak ayındaki artışın 113.000 olduğunu söylüyor. ancak hane halklarından anket yoluyla derlenen veriye göre başkası hesabına çalışan kişi (ücretli) sayısı 626.000 artmış(!) belli ki anket için seçilen örneklem çok yanlış seçilmiş. bu kadar fark Türkiye'de olsa TÜİK'i yerin dibine sokarız, TÜİK'ten beteri varmış. bundan sonra TÜİK'i daha az eleştirmeye karar verdim :)

    YanıtlaSil
  26. hocam yapısal reformlarla ilgili yeni yazınızı dört gözle bekliyoruz

    YanıtlaSil
  27. Bu konuda bir yazım var bu blogda. http://www.mahfiegilmez.com/2013/09/ekonomide-yapsal-reformlar.html

    YanıtlaSil
  28. Hocam faiz artisi doviz kurunu dusurdu.Ancak faiz maliyetleri arttiracagindan enflasyonu arttiracak.Enflasyonda alim gucunu dusurdugunden ayni miktarda dovizi almak daha pahali olacak. Tasarruflarini dovizle yapmak istiyen kesim icin doviz kuru artmis olmayacakmi.Bu bir celiski degilmi
    Diger bir sorumda kredi notunun duragandan negative dusmesi teknik olarak negativ bir durumda ,kredilendirme literaturunde ne gibi bir bozulmayi ifade ediyor.Aciklarmisiniz. Tesekkur ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz bir yandan finansman maliyetlerini artırıp maliyet enflasyonunu yükseltirken bir yandan da ister istemez tüketimi yani talebi azaltıp talep enflasyonunu düşürecek. Faizdeki artış tasarruflarını dövizle yapmak isteyenlerin talebini de düşürecek. Çünkü artık reel faize geldik.
      Kredi notunun durağandan negatife gelmesi ileride bu notun düşürülebileceği ikazı anlamına geliyor. S&P de Türkiye'nin yabancı para cinsinden kredi notu BB + Durağan'dı. Yani bu notta duracağı şimdilik artıl ya da düşüş olmayacağı anlamına geliyordu. Şimdi Durağan ifadesi Negatife dönünce notun düşüşe dönüşebileceği yani BB'deki artı işaretinin kalkabileceği ya da eksie dönebileceği sinyalini verir oldu.

      Sil
  29. Yapısal reform olarak neleri kastettiğinizi açıklasanız ve politikalar önerseniz paylaşımlarınız daha da yararlı olacak

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. http://www.mahfiegilmez.com/2013/09/ekonomide-yapsal-reformlar.html

      Sil
  30. mahfi bey olaylar artık ekonominn,bilimin sınırlarını zorlar hale geldi.bir firma sahibi(uzmanlar 50 günlük ortalamaya dikkat diyor.dolar bi 2.15,2.16 olsun dolar toplamaya başlıycam)hesabını yapıyor.adam işi gücü bırakmış teknik analizci olmuş.çünkü adamın dağ gibi dolar borcu var.faiz filan umurunda değil.borsacı endeks 67 68 bine gelsin bütün malı boşaltıcam hülyasında.siyaset ise hergün yeni kaset,yeni skandal.ha 2006daki gibi faizleri 15-20 yaparsınız o zaman kur düşer ama oda piyasayı çok boğar.faiz artınca kur düşer mantığı şuanda bu ülkede gçerli değil.herkes akbaba gibi bi köşede bekliyor biraz daha düşsün dolar alayım diye.biz dua edelimde amerikadaki zenci ekonominin içine etsin fed yine para bassın.bşka türlü kurtuluş yok

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet borcu olan kur artışından yanıyor. Hükümet bu şikayetleri görmeseydi MB'nin faiz artırımı konusunda elini serbest bırakmazdı sanırım. Ama KOBİ'ler batıyoruz diye feryat edince mecbur kaldılar.

      Sil
  31. Hocam konudan bağımsız ama bir süredir Milli Ekonomi Modeli'ni araştırmaya çalışıyorum. Sanırım Haydar BAŞ'ın katkıları olan bir model.
    Siz bu model hakkında bir araştırma yaptınız mı ya da bilginiz var mıdır? Modern ya da klasik ekonomi yaklaşımlarına yeterli bir alternatif olabilir mi?
    Yazılarınız için çok teşekkür ederim.
    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
  32. Hocam öncelikle burayı interaktif bir sınıfa çevirmenizden ve her kesimden interaktif öğrenciniz olan bizlere elinizden geldiğince katkı vermenizden dolayı teşekkür ederim.
    Borsanın ekonomiye katkısını çok merak etmekteyim. Açmam gerekirse mesela 2000 2001 yıllarında borsamız 8 9 binlerde iken Dolar 1 TL 1.5 TL civarında idi. Şu an borsa 65 binlerde ancak tekrar 10 binlere dönerse dolar 5 TL'leri görür gibi bir algı var. Borsa-Dolar Borsa-Üretim Borsa-Temel Ekonomik göstergeler arasında nasıl bir ilişki vardır. Bir ülkenin Borsasının yüksek olmasının reel kesime etkisi var mıdır?
    Borsaya gelen paralardan bir ülke nasıl fayda sağlar bu paralar nereye gelir de mesela biz cari açığımızı finanse ederiz?
    Yani mesela bir kağıda bir dış yatırımcı para yatırdığında nasıl oluyor da bu sıcak para ile ülkenin dış açığı finanse edilmiş oluyor?
    Gerçek etkisini merak ediyorum yani Ödemeler Dengesindeki teknik rakamsal açıklamaları değil.

    Çok teşekkür ederim hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Bir şirketin hisse senedini ilk elden satın alanlar doğrudan o şirkete katkı yapmış olurlar. Diyelim ki A şirketi hisselerinin yüzde 15'ini ilk kez satışa çıkardığında buradan gelen geliri almış olur. Bunu alanlar yabancıysa Türkiye'ye gelir döviz bozdurur ve TL alır ve o hisseyi satın alır. Bozdurduğu döviz Türkiye'ye finansman olarak gelmiş olur ve cari açığın finansmanında kullanılır. Yabancı, Türkiye'den çıkarken de hisseyi satar TL'sini alır dolar talep eder ve dolarını dışarı çıkarır. Bu da bizim açımızdan cari açık finansmanında negatif etki yapar. Hisse senetlerinin borsada ikinci elden el değiştirmesi de bundan farklı değildir. Diyelim ki ilk satışta siz hisse senedi aldınız. Sonra bunu borsada satmaya karar verdiniz ve bir yabancı gelir aldı. Yabancı gelirken döviz bozdurur ve aldığı TL ile sizin hisse senedinizi satın alır. Siz TL'nizi alıp gidersiniz. Yabancının o hisse senedini almak için getirip bozdurduğu döviz bizim cari açığın finansmanında kullanılır. Yabancıların bu şekilde getirdiği dövizler, götürdüğü dövizlerden fazla ise cari açık finansmanına pozitif katkı yapar. Tersi ise negatif etki yapar.

      Sil
    2. Yanıtınız için çok teşekkürler hocam.
      O zaman madem şirketlerimize katkı sağlıyor bu paraya sıcak para diye küçümseme yapmak haksızlık değil mi? (Her ne kadar istediği an kaçıp gidecek bir para olmasına rağmen?)

      Sil
    3. Evet asıl sorun bizde. Yani sıcak paraya muhtaç hale geliyoruz sonra da onu aşağılıyoruz.

      Sil
  33. Mahfi hocam bir konuyu araştırırken geçmiş dönem yazınıza rastladım ve yazınızda aklıma takılan bir noktayı size sormak istiyorum: " Piyasa faizlerinde bile düşüş görüldü." demişsiniz burada kafam karıştı biz öğrendik ki gerçekte birden fazla faiz oranı olmasına karşın tek bir faiz oranı varmış gibi analiz yapılmasının nedeni faizlerin birlikte hareket etmesidir. Şimdi o zaman politika faizi yükselirken piyasa faizini düşüren ne olmuş ? "Çelişkili gibi görünen durum... " demişsiniz güven unsuruyla ilişkilendirmişsiniz ama ben mekanizmanın nasıl çalıştığı ve bu etkiyi nasıl yarattığı konusunda bağlantıyı kuramadım. Bu noktayı aydınlatırsanız çok sevinirim. Şimdiden teşekkürler.

    YanıtlaSil
  34. "ROK uygulaması" nedir. Yazıde geçen
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  35. Çok acı ; bugün hala aynı noktada olmak

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı