İlk Çeyrek Bütçe Sonuçları Şeması
Buradan da faiz dışı
dengeyi şöyle çıkarabiliriz.
Faiz Dışı Denge =
Bütçe Gelirleri – Faiz Dışı Giderler = 104,3 – 91,5 = 12,8 milyar TL
Türkiye, 2014 yılının ilk çeyreğinde 13,9 milyar TL faiz
gideri yapmış, bunun 12,8 milyar TL’lik kısmını faiz dışı fazla vererek
karşılamış, kalan 1,1 milyar TL’lik açığı kapatmak için borçlanmıştır. Eğer bu
faiz dışı fazlayı vermese 13,9 milyar TL’lik faiz giderlerini karşılamak için
borçlanmak durumunda kalacaktı.
Dr.Faust yakaladığı bir an'a:"Dur geçme;ne kadar da güzelsin"demişti.
YanıtlaSilMahfi bey
Sizinle karşılaştığım zaman aynı şekilde duygulanıyorum.
Saygı ve sevgilerimi sunarım.(Mustafa Kakat/Emekli Matematik Öğretmeni/İçerenköy/Ataşehir)
Teşekkür ederim Mustafa bey. Elden geldiğince bildiklerimi ve öğrendiklerimi paylaşmaya çalışıyorum. Sizin yıllarca sınıflarda yaptığınız gibi. Saygıyla.
SilMahfi bey çok merak ediyorum, sgk açığı bütçenin içinde mi? Teşekkürler
YanıtlaSilSGK'ya yapılan devlet katkıları bütçenin içinde yer alıyor.
SilHocam Günaydın
YanıtlaSilHer nekadar bütçe performansını gösterse de ben faiz dışı fazla/eksik hesaplamasına karşıyım. Şöyle ki borçlanmaya götüren sebepler netiçesinde bu faiz yüküne katlanıyoruz ve istesek te istemesek te bu bir giderdir. Aksi takdirde kendimizi kandırırız.
Selamlar
Ahmet Gündüz
Aynı görüşteyim. Ben bu hesabın büyüsüne kapılmayı değil bu hesabı yaparak kendimize yol göstermeyi savunuyorum. Bu tıpkı enerji hariç cari açık hesaplamak ya da özel kesimde ebitta hesaplamak gibidir. Bu hesapları yapmak sorunun kaynağını bulmak ve sorunun çözümüne yardımcı olmak için gereklidir ama buna bakıp da sorun yokmu gibi kullanırsak çok kötüdür.
SilTalebin baskilanmasinin bir sonucu olarak talebin ve kalkinma hizinin dusmesi dogrudan ve dolayli vergileri dusurecek.Bu tabloya gore bu yilin sonuna dogru kamu maliyesinde buyuk bir delik ortaya cikacak
YanıtlaSilHocam bu delik nasil kapanacak zam yagmurunami tutulacagiz
Başladı bile. Buna ek olarak Gelir Vergisi artışı da vergilere yüklenileceğinin göstergesi.
Sil2014 ilk çeyreğinde faiz giderlerimiz 13.9 milyar TL
YanıtlaSilBütçe dengemiz(açık) 1.5 milyar TL
İşsizlik oranı 10.1
Dolar 2.14
Hocam bunları ve diğer makro verilerimizi büyük resme yerleştirdiğimizde
Türk ekonomisi pek iyiye gitmediği görünüyor denilebilinir mi?
Ekonomimiz toparlanma trendinde mi yoksa bi dibe gidiş mi var?
Saygı ve selam ile...
Görünüm pek parlak değil. Doğru diyorsunuz.
SilBence toparlanmadan giderek uzaklaşıyoruz.
Hocam, sizin yaşınız müsait; hatırlayacağınızı tahmin ediyorum.
YanıtlaSilÖzellikle 1970 ve 80'lerde dünyaca tanınmış bir bilim insanı ama bu kimliğinden öte "muazzam bir iletişim ustası" olarak anılan kişi var: Carl Sagan.
1980 tarihinde kendisinin yapımcılığını üstlenip sunduğu, 13 bölümden oluşan "Cosmos: A Personal Voyage" adlı bir belgesel dizisi var. Üzerinden 34 yıl geçmiş olmasına rağmen bu belgesel dizisi, Sagan'ın kişiliği ve iletişim mahirliği sebebi ile, hala çoğu insanın belleğinde canlı.
"Fizik ve uzay" kavramlarını o kadar sade, o kadar içine çeken, o kadar samimi ve o kadar "objektif" bir şekilde anlatıyordu ki; Sagan'ı sevmemek ve saymamak neredeyse imkansız hale geliyordu.
İşte bu efsaneyi devam ettirmek, yeni nesillere hem Sagan'ın kim olduğunu, hem neler yaptığını anımsatmak için "Cosmos: A Spacetime Odyssey" adında yine 13 bölümden oluşan yepyeni bir belgesel dizisi 9 Mart 2014 tarihi itibariyle yayınlanmaya başlandı.
Bu kez sunucu bir başka astrofizikçi Neil deGrasse Tyson.
Tyson hem kendine has üslubu ile "Cosmos" dizisini tekrar canlandırmaya çalışıyor, hem de Sagan'ın adını sık sık vererek eski diziyi izleyenleri yadediyor.
İşin bir diğer tarafı, 2014 yapımı yeni bölümlerin reklam çekimlerinde rol alan kişilerden biri ve 1. bölüm "Standing Up in the Milky Way"in girişini sunan kişi Obama idi.
Mahfi Hocam;
Size, en azından "iktisat" disiplini ile "sosyoloji" bilimini bir arada anlatmaya özen gösteren, sadelikten ve objektiflikten ödün vermeyen bir bilim insanı olarak; [[ İktisadın Türkiye'deki Carl Sagan'ı ]] diyebiliriz.
Sizi bu blog üzerinden ve hayatta takip eden herkes adına; saygılarımızla...
Estağfurullah. Asla öyle diyemeyiz. Sagan, dünya çapında ün yapmış bir bilim adamı.
SilBen sadece bildiklerini karmaşık anlatanlara kızdığım için basit ve sade bir dille ya da benim deyimimle naifliği tercih ederek yazıp çizmeye çabalayan birisiyim.
Sagan'ı ben de çok beğenirim. Ne var ki bu yeni diziyi izlemedim. Bir yerlerden bulup izleyeyim.
Akp hükümete geldiğinde Kemal Unakıtan'ın dolaylı vergi gelirlerinin toplam vergi geliri içindeki yüksekliğine dair pek çok eleştirel yorumu vardı yanılmıyorsam. Gel zaman, git zaman o oran 12 senede daha da arttı. Güler Sabancı'nın Maltepe sigarası içmesinden yola çıkılarak verilen örnek güzel bence, asgari ücretle çalışan amele Hasan da bir paket Maltepe sigarası alırken Güler Sabancı'yla aynı vergiyi ödüyor. Dolaylı vergiler %70'ler düzeyinde gezindikten sonra hiç bir Maliye Bakanı iyi iş yapıyorum diye ağzını yormasın, onun yaptığını Maltepe sigarası içen ilkokul 3 terk Hasan da yanındaki danışmaları dinleyerek yapar zaten :)
YanıtlaSilNe yazık ki Türkiye'nin vergi gerçeği bu. Reform meform diye çıkıyoruz yola sonunda oranlar böyle.
SilHocam iyi akşamlar.Ekonomi Politikası kitabınızı okurken bir kısmı anlayamadım: 'Sabit kur yöntemi geçerli olan bir ekonomide enflasyon yüksekse o takdirde bu sabitleme bir süre sonra karaborsa doğmasına ve ithalat artışı nedeniyle cari işlemler dengesinin ülke aleyhine bozulmasına ve sonuçta yüksek oranlı bir devalüasyon yapılmasına yol açar .' Burda, enflasyonun yüksek ve sabit kur sisteminin oluşuyla ithalat artışı ve karaborsa ilişkisi nasıl gerçekleşiyor ?
YanıtlaSilAyrıca hocam blogunuza girerken okulda derse giriyor gibi hissediyorum kendimi. Bize bu imkanı sağladığınız için çok teşekkürler.
Diyelim ki bir ülkede yıllık enflasyon yüzde 20, kur da 1 ülke parası = 1 USD. Yılsonunda o ülke parasının iç satınalma gücü % 20 düşer ama kur değişmediği için dış satınalma gücü aynı kalır. Üçüncü yılın sonunda 100 TL'nin iç satınalma gücü 51,2 TL'ye düşer ama dış satınalma gücü hala 100 TL = 100 Dolar kalır. Bu mümkün müdür? Eğer bunda ısrar eder devalüasyon yapmazsanız herkes yabancı mali alır. Çünkü yabancı malları yerli malından ucuz hale gelir. Ne var ki satıcı artık üzerinde yazılı olan 100 TL etmeyen parayı alıp da size 100 USD'lik malı vermez. O nedenle o mal karaborsaya düşer, tezgah altına çekilir.
Sil9hocam merhaba,
YanıtlaSildaha önce soracağım sorular üzerine yazdığınız yazıları okudum ama bulamadım bu yüzden size birkaç sorum olacak?
1) MB para politikası kısmında 1 hafta repo oranları 18 mayıs 2010 yılından itibaren var bundan önceki yıllarda kullanılan 1 haftalık repo faiz oranlarını nerede bulabilirim? eger 2010 yılından önce var ise neden yayınlanmamış oranlar sizin yazılarınızda da bu konu ile ilgili birşey bulamadım.
2) bu oran daha önceleri var ise ismimi değişikti eğer değişik ise o zamanki ismi neydi?
3) 2010 yılından önce bu oran yoksa yada ismi değişik değil ise o yıllardan önce nasıl bir politika izliyordu merkez bankası?
(1) Ne yazık ki bu veriler bulunmuyor.
Sil(2) Eskiden bu tür bir koridor uygulaması yoktu adı da gecelik borç verme faizi idi.
(3) MB eski dönemlerde iskonto faizi, api ve zorunlu karşılıklara dayalı bir para politikası izliyordu.
Hocam Merhabalar ülkemizde ki iç politika ve ekonomik koşulları göz önüne alırsak, kur riski değerlendirmesini nasıl yaparız, kur riski yönetimi hakkındaki ne durumdayız ve neler yapmalıyız.
YanıtlaSilKur riski değerlendirmesini yapan uluslararası kurumlar var. CDS primleri de aslında bir anlamda bu riski ölçüyor.
SilMahfi Bey,
YanıtlaSilBizim Merkez Bankası hiç mi para basmaz? Eğer basıyorsa neyi kıstas alıyor ve bu neden hiç bir veri setinde yer almıyor?
Saygılarımla
Bizim Merkez Bankası büyüme oranına bakarak para basıyor.
SilNe kadar para bastığını anlamak için TCMB veri sitesinde emisyon miktarları serisine bakmak gerek.
Düşündüler taşındılar.
YanıtlaSilBaktılar kendi niyetlerine uygun ne var dünyada....
Buldular.
"Obezite konusunda bir çalışmamız var" dediler.
Hayra alamet değil tabi.
Sonra anlaşıldı.
"Obezite vergisi" getireceklerdi.
Bahane hazırdı. Her zamanki gibi.
"Halkımızın sağlığı"
Yapamadılar.
Şimdi yeni bir şey buldular.
"Rant konusunda bir çalışmamız var" dediler.
"Rant vergisi" getirecekler.
Obezite, rant,...........Bulunan vergi konularına bakar mısınız.
Ve ekonomi iyiye gidiyor :) :)
Sanırım ekonominin iyiye gittiğini söyleyen objektif bilim adamı pek kalmadı.
SilMahfi hocam yazı için teşekkürler. Bu faizdışı bütçe dengesi mevzusu yeni değil mi hocam? Faizleri işin içine katarsak tüm ülkeler açısından kara bir tablo ortaya çıktığından ülkeler bütçe hesaplamalarını değiştirdiler sanırım. 1.5 milyar tl açık vardır bunun faizli faizsizi olmaz diye düşünüyorum. hocam ülkelerarası bütçe karşılaştırmalarını içeren bir tablonuz var mı? mesela türkiyenin bütçesi ne kadardır gibi bir soruya verilecek cevap, yıllık bütçe gelirleri toplamıdır diyebiliriz herhalde. Son sorum cari transferler nelerdir? Teşekkürler
YanıtlaSilFaiz dışı bütçe dengesi son 25 yıldır gündemde.
SilÜlkeler arası bütçe karşılaştırmaları ve diğer ekonomi karşılaştırmaları için en iyi kaynak imf world economic outlook database dir. Ayrıca OECD sitesinde karşılaştırmalar var.
Türkiye'nin bütçesi ne kadardır sorusuna verilecek doğru cevap gelirlere değil giderlere bakılarak verilirse daha doğru olur.
Giderler bütçenin tavanını gösterir. Gelirlerle aradaki fark borçlanmayı verir.
Cari transferler SGK'ya yapılan açık kapatma ödemeleri, öğrencilere yapılan kredi ödemeleri, yeşil kart uygulamaları, istiklal madalyası sahiplerine ödemeler, yaşlılara yapılan ödemeler gibi ödemelerdir.
ben şunu merak ediyorum, bütçede verilen bu gelir kalemlerinin hepsi tahsil edilenleri mi gösteriyor ? Yoksa sadece tahakkuk mu?
YanıtlaSilBütçede gelirler tahsilatla giderler tahakkukla gösterilir.
Sil(1. BÖLÜM)
YanıtlaSilMahfi Bey,
Araştırma sahanıza girdiğini tahmin ediyorum:
Fazla vaktinizi alacağını sanmıyorum; en yakın zamanda "Genel Sağlık Sigortası (GSS) nedir, ne değildir? Özellikle gençler 'Faizli Prim Borcu' sorunu ile ilgili ne yapmalıdır?" başlıklı kısa bir bilgilendirmeyi, duyuruyu blogunuza yazarsanız çok yararlı olacağı kanaatindeyim.
Yaz mevsiminin de yaklaşmasıyla bizim şirkete alınan yeni elemanlar son iki haftadır; muhasebe servisi, İK servisi, lise & üniversite öğrenci işleri birimi, muhtarlık ve askerlik şubesi beşgeni arasında adeta mekik dokuyor!
Bir kısmı daha işe siftah yapmadan "maaş bordrosu" alabilmek için muhasebe servisinde; bir kısmı öğrenci olduğunu ispatlamak için "öğrenci işleri" önünde; bir başka kısmı tezkeresini sisteme işlettirmek için askerlik şubesinde kuyruk oluşturuyor!
Hem bu elemanlardan duyduğum kadarıyla, hem internette yaptığım aramada: Toplumun çok büyük bir bölümünün bu "faiziyle birlikte birikmiş prim borcu" sorunu nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu İl/İlçe Şubeleri'nde neredeyse kavgaya varan olayların yaşanmaya başlandığı haberleri bir virüs gibi yayılıyor!
Yüzbinlerce kişinin evine "(SGK) Sosyal Güvenlik Kurumu İl/İlçe Şubeleri" tarafından gönderilmiş "tebligat zarfları" içinde yazan uyarı şu şekilde; zarfın ellerine ulaştığı günden başlayarak 1 ay içinde, en yakın SGK Şubesine giderek "gelir tespit raporu" için başvurmaları gerekiyor.
SGK Şube'deki GSS'den sorumlu memurlar size hangi yolu izlemeniz gerektiği ile ilgili, "gelir tespit raporu" için hangi belgeleri çıkarttırmanız gerektiği ile ilgili yönlendirmeyi yapıyor.
"Gelir tespit raporu"nda çıkan sonuçlara göre ise şu işlem yapılıyor:
Yapılan gelir tespitine göre kişide/hanede ortaya çıkan gelir miktarı; asgari ücret üzerinden değerlendirilerek hesaplanıyor:
Brüt asgari ücret (BAÜ): 1071 TL
Net asgari ücret: 846 TL
Tespit edilen aile içindeki toplam gelirin kişi başına düşen aylık tutarı [Örnek: SGK tarafından 4 kişilik bir ailenin aylık toplam gelir tespiti 4.000 TL hesaplandı ise, evin kız çocuğu ve/veya erkek çocuğu GSS kapsamına göre (4.000 / 4 = 1.000 TL) şeklinde hesaplanıyor.] ;
* Net asgari ücretin 1/3'ünden (846 / 3 = 282 TL'den) az ise; prim borcu yok.
* 282 TL ile 846 TL arasında ise; 42 TL civarı parayı şahsın kendisi devlete ödeyecek. [BAÜ'den hesaplanıyor: (1071 / 3) TL'nin %12'si = 42 TL]
* 846 TL ile 1692 TL arasında ise; 128 TL civarı parayı şahsın kendisi devlete ödeyecek. [BAÜ'den hesaplanıyor: 1071 TL'nin %12'si = 128 TL]
* 1692 TL'den fazla ise; 257 TL civarı parayı şahsın kendisi devlete ödeyecek. [BAÜ'den hesaplanıyor: (1071 x 2) TL'nin %12'si = 257 TL]
Brüt ve net asgari ücret miktarlarında yapılan değişikliğe göre yukarıdaki hesaplama yenilenecek.
(Devamı 2. bölümde)
(2. BÖLÜM - SON)
YanıtlaSilGelir tespitine girmek istemeyenler: Aile içindeki toplam gelirin kişi başına düşen aylık tutarı, asgari ücretin iki katından fazla olduğu kabul edilerek GSS tescil işlemi yapılacak.
Kısaca, devlet herkesi GSS kapsamına alabilmek için "gelir tespitine girmeye" mecbur bırakıyor. "Bu gelir tespitini yaptırmazsan, en yüksek orandan faizi (yani 257 TL) üzerine bindiririm." uyarısını yapıyor!
Geliri düşük gösterip, primi daha az ödemek için düşünülen alengirli yollar da çoktan kapatılmış! Şahsın SGK'ya bizzat beyan ettiği bilgiler ile, devletin bilgisayar sisteminde daha önceden kayıtlı olan bilgiler karşılaştırılıyor. Yanlışlık/eksiklik/sahtekârlık var mı, yok mu; ortaya çıkıyor.
Gelir tespitini yaptırmayanlar, prim borcunu ödemeyi öteleyenler, sağlık ocağı/hastaneye vb. gittiklerinde: "GSS tescilinizi yaptırmadığınız için size hizmet sunamıyoruz; ayrıca eczanelerden ilaç almanız zorlaşabilir." benzeri cevaplar alıyor.
Trafik kazası, kalp krizi, doğum vb. acil durumlarda hastane kabul ediyor; normal hastalık hallerinde GSS tescili mecbur olduğu için, bu tescil yaptırılmadıysa hastayı kabul etmiyor!
* * *
FED'in QE'yi bitirmesi ile "sıcak para musluğu"nun kesilmeye başlaması + FED'in faizleri arttırma niyeti ile ilgili yeni istihbaratın yayılması, Suriye/Ukrayna sorunları, döviz kurlarında yaşanan tsunaminin hâlâ devam ediyor olması, kredi kartı kullanımına getirilen kısıtlamalar, reel ekonominin günden güne yavaşlaması, Türkiye içindeki siyasi tansiyonun bir türlü düşmemesi ... daha da sayabileceğimiz sebepler ile birlikte GSS'nin doğurduğu "Faizli Prim Borcu"nu kim sırtına yüklenip taşıyacak merak ediyoruz doğrusu !...
Türkiye'deki GSS ile ABD'deki "The Affordable Care Act & Obamacare" aynı şey deyip duruyorlar ama bu karşılaştırma ne kadar doğru, sistemde açık var mı, yok mu; belli değil.
Ayrıca GSS'nin iyi olduğunu söyleyenlerin dayandıkları temel gerekçe şu: Türkiye'de haksız/adaletsiz yere "Yeşil Kart" sahibi kişi sayısı çok fazla. GSS'nin devreye girmesiyle "Yeşil Kart" sistemi içindeki adaletsizlik de son bulacak; herkes sosyal güvenlik hizmetlerinden "sadece emeğiyle" yararlanacak, diyorlar. Bu sözlerinde samimiler mi; tartışılır!
Yine elemanlardan duyuyorum; 1.500 TL ile 4.000 TL arasında "faizli prim borcu" olanlar var! Ve "gelir tespit raporu" için SGK Şubelerine başvurmadıkları müddetçe bu borç yükselecekmiş!
Aralık 2013'ten beri "borcun 'faiz' kısmı için af gelecek" haberleri yayılıyor; ama ortada hiçbir yumurta, milletin şahsi ödeme planlarını düzene sokacağı elle tutulur bir bilgi yok. SGK'nın faizi sileceği ama anaparayı mutlak surette toplayacağı şüphesi var!
Ekonomi nasıl hâlâ sis içindeyse, GSS faizli prim borcu da aynen öyle!
* * *
Hem size, hem bu blog sayfasını ziyaret edenlere kolaylık sağlaması açısından; "faizli prim borçları" var mı, yok mu; öğrenmeleri için linki yazayım:
Sorgu Türü: DİĞER ÖDEMELER
Sorgu Tipi: GSS PRİMİ
T.C. Kimlik No: aaaaaaaaaaaa
Güvenlik Kodu: aaaaaaaaaaaa
Link: https://onlinetahsilat.sgk.gov.tr/WebTahsilat/index.jsf
Çok önemli bilgiler verdiniz. Yazılar kadar yorumları da izleyenler olduğu için bu yorumunuzun bloğu izleyenlere ulaştığını düşünüyorum. Bilgiler ve katkınız için teşekkür ederim.
Siliyiki doğdunuz.nice mutlu yıllara
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
Silmrb hocam ellerinize sağlık...bu sene ülkemizde yeni 15 bin milyoner türedi...%4 lük bir büyüme gerçekleştiren türkiyede bu rakam doğrusu bana yabancı geldi..bu yeni milyonerlerin bütce ile doğrudan bir bağlantısı olduğunu düşünüyorum,bu konuda bizleri aydınlatırsanız sevinirim...
YanıtlaSilNe yazık ki bu konuda bilgim yeterli değil. Elde bu konularla ilgili yeterli veri ve bağlantı bilgisi yok.
Silhocam ufak bir şey ama bütçe giderleri 105,4 milyar$ olması gerekirdi. 1)hocam bütçe giderlerinin içinde yer alan mal ve hizmet alımları diyince bunun içine içeride belirli projeler gerçekleştirmek için dışardan alınan.makinalar ,yatırım malları ..v.b gibi şeylerde dahilmidir?
YanıtlaSil2)hocam SGK devlet primleri diyince bunun içine emekli olanlara ödenen emekli primleri mi giriyor yoksa emeklilik primleri transfer harcamalarına mı giriyor ? Kısacası SGK devlet primlerine başka hangi kalemler giriyor ?
3) 1,1 milyar$ lık bütçe açığının ne kadarı iç ne kadarıda dış borçlanma ile finanse edildi ?
4) son olarak ülkeler bütçe açıklarını finanse emek adına dışardan borçlanması ve bu borçlandığı tutarı içeride yatırım harcamalarına yada transfer harcamalarında kullanması için merkez bankasına yatırarak karşılığında tl alarak bu harcamaları yerine getirmesi toplam para arzında bir genişlemeye yol açacaktır değil mi? Ama merkez bankası para arzı genişlemesini piyasaya döviz arz ederek giderecektir diyebilşrmiyiz ?
Tabloda bir iki sayısal hata olmuş, düzelttim, teşekkür ederim.
Sil(1) Dahildir.
(2) SGK prim ödemelerine halen çalışmakta olan devlet memurlarıyla kamu kurumları işçileri için yapılan prim ödemeleri giriyor. Emekliler için yapılan ödemeler cari transferler içinde yer alıyor.
(3) Bunu ayırmak kolay değil. Çünkü borçlanma yalnızca bunun için değil geçmiş yıllardan gelen borçlanmaların geri ödemelerini yapmak için de yapılıyor. Bu konu için Hazine web sitesinde yer alan Borç Raporu'na bakılabilir.
(4)Evet dışarıdan borç olarak alınan dövizi MB'ye yatırıp karşılığında TL alınıp içeride harcanması para arzını artırır. MB, piyasada fazla olduğunu düşündüğü para arzını düşürmek (ya da likiditeyi çekmek) için döviz satarak TL toplayabileceği gibi APİ işlemleri yoluyla da (yani eklindeki tahvilleri satıp parayı çekerek) fazla parayı çekebilir.
Hocam döviz piyasasının işleyişi ile alakalı mantığını tam anlamadığım yer var yardımcı olursanız sevinirim. Ülkeler ilerde herhangi bir sorunla karşılaşırsam ithalatımı devam ettirebileyim diye rezerv tutmaktadır .ülkeler cari açığını belirli bir yere kadar borçlanma ile finanse edebilir ama bu sonsuza kadar gitmeyeceği için belirli bir yerden sonra eğer ithalatını devam ettirmek istiyorsa merkezin rezervleri devreye girer diyoruz
YanıtlaSil1) şunu anlıyorum bir ülke eğer serbest kur politikası izliyorsa ve o ülkenin döviz stokları azalmış sa kurlar yükselir ve ithalatçılar kendi istekleriyle ithalatından vazgeçebilir peki hocam bir ülke eğer sabit kur politikası izliyorsa ve ülkenin merkez bankasının da rezervleri azalmışsa bu durumda bankalar bireylerin ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırlar değil mı ? Yani serbest kur da olduğu gibi kurlar yükselme eğilimine giremeyeceğinden bankada elinde ki kıt olan dövizi kullandırmada eskisi kadat rahat davranmaz ve her ithalatçını ihtiyacını karşılamaz böylece de ithalat durma noktasına gelebilir diyebilşrmiyiz ? Yani serbest kur politikasında ithalatın durma noktasına. gelmesi anacak döviz kıtlığında kurların yükselmesi ve ithalatçının maliyetine katlanmayarak kendiliğinden ithalattan vazgeçmesi sabit kurda ise ithalatın durma noktasına gelmesi bankaların döviz kıtlığından dolayı dövizi satmaya razı olmamasıdır desem yanılırmıyım ? Eksiğim varsa düzeltirseniz sevinirim
2)hocam hükümet merkez bankasının rezervleri hangi noktaya kadar geldiğinde devalüasyon yapma kararı verir bunun belirli bir noktası varmıdır ?
3)23-29 arasında Lozan'dan dolayı dış ticaret kısıtlamaları uygulanmıyordu kambiyo kontrolleri yumuşaktı peki hocam 1930 dan serbestleşmelerin 1980 lere kadar Türkiye sabit kur uygulamasının yanında her zaman kambiyo kontrolünü uygulamışmıdır?
4)Türkiye'nin şu andaki kur politikası yönetilen serbest kur sistemi olarak mı geçiyor yoksa sadece serbest kur sistemi olarak mı geçiyor ? Aydınlatırsanız çok sevinirim iyi günler diliyorum
(1) Birinci yorumunuzun tamamı için yanıtım Evet. Bir ülkenin ithalatı eldeki döviz rezervinin sonuna gelmesinden dolayı durma aşamasına gelmişse o zaman MB ister istemez devalüasyon yaparak dövizi pahalılandırmayı ve dolayısıyla ithalat talebini düşürüp ihracatı artırarak döviz varlığını dengelemeye çalışır.
Sil(2) Bunun belirli bir noktası yok. 1979 sonunda Türkiye'nin döviz rezervi neredeyse sıfırlanmış, zorunlu ithalatı yapamaz hale gelmişti. Devalüasyon ancak o aşamada yapıldı (24 Ocak 1980 kararları.)
(3) Evet Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu uyarınca 1980'lere kadar kambiyo denetimi sıkı bir biçimde uygulandı sonra gevşetilmeye başlandı. Bu, bize özgü bir olay değildi. O dönemde dünyanın birçok yerinde aynı uygulama vardı.
(4) Bizimkiler buna dalgalı kur diyorlar ama bence yönetilen dalgalı kur rejimi uygulanıyor. Çünkü MB, kura sık sık müdahaleyle yön vermeye çalışıyor.
Hocam uluslarrası bankalar arasında döviz ödemeleri hesaplara borç yada alacak yazılmak suretiyle gerçekleşiyor burada bir tereddütüm yok. Peki hocam ülkemize bir X bankasının yurtdışında muhabir bankasında döviz varlığında bir artış olması X bankasının bilançosunun varlık tarafında döviz varlıklarını artıracaktır .normalde döviz artışı olursa kur düşer diyoruz . X bankası benim dışarda döviz varlıklarım arttı diyerek her ne kadar dövizler fiziki olarak da elinde olmasada. Kur yinede düşer diyebilirmiyiz ?
YanıtlaSilEvet. Bu tıpkı sizin bankadaki hesaplarınızın etkisi gibidir. Nasıl onlar sizin varlığınız oluyor ve maddi itibarınızı artırıyorsa aynı şey burada da geçerli.
Silhocam mail yoluyla szie ulaşabilirmiyiz?
YanıtlaSilUlaştınız.
Silevet hocam ulaşmadan evvel yazmıştım teşkkür ederim
Sil