Tahminim Tuttu da Şimdi Ne Olacak?
Resmi olmayan seçim sonuçlarına göre Adalet ve Kalkınma
Partisi’nin oy oranı yüzde 40,8 olarak çıkmış görünüyor. Bu blogda 1 Mayıs 2015 tarihinde yayınlanan ‘İktidar
Partisinin Oy Oranı ile Ekonominin Büyüme Oranı Arasındaki İlişki Üzerine Bir
Deneme’ başlıklı yazımda yaptığım hesaplamayla vardığım sonuç şuydu: Haziran 2015 seçimlerinde iktidar
partisinin oy oranı yüzde 40 dolayında gerçekleşecek gibi görünüyor (+/- 2
puan.)
Bu sonuca nasıl vardığımı söz konusu yazımdan özet
alıntılarla bir kez daha açıklayayım.
Geçmiş seçimlerde
iktidar partisinin oy oranlarıyla büyüme oranları arasındaki ilişki:
Aşağıdaki tablo bu ilişkiyi ortaya koyuyor.
2002 Genel
|
2004 Yerel
|
2007 Genel
|
2009 Yerel
|
2011 Genel
|
2014 Yerel
|
2015 Genel
|
|
Oy Oranı (%)
|
34,4
|
41,7
|
46,6
|
38,8
|
49,9
|
44,1
|
?
|
Büyüme (%)
|
4,3
|
6,5
|
5,9
|
-6,9
|
10,3
|
4,5
|
2,1
|
İki seri arasındaki
korelasyon katsayısı: 2001 yılı seçimlerini dikkate almazsak (çünkü oradaki
büyüme oranı seçimi kaybedenlere aittir, ayrıca o seçim 2001 krizi sonrasında
yapılan ilk seçim olduğu için büyüme oranlarından başka birçok faktörün çok
daha fazla etkisinde kalmıştır) seçimlerde iktidar partisinin aldığı oy
oranıyla seçim öncesi üç çeyreğin ortalama büyüme oranı arasındaki korelasyon
katsayısı 0,83 çıkıyor.
Geçmiş seçimleri ve büyüme oranlarını bir grafiğe
dönüştürerek bu seçimin tahmin edilmesi:
Oy oranı (mavi çizgi) sol, büyüme
oranı (yeşil çubuklar) sağ eksende gösterilmiş bulunuyor. Grafikteki
noktalı çizgiye kadar olan bölüm (yani 2015 genel seçimleri dışında kalan
bölüm) gerçekleşmiş sonuçları ve ilişkileri gösteriyor.
Seçim sonrasında ekonomide
ne olacak?
Bu sorunun yanıtını da yine bu blogda 1 Haziran 2015
tarihinde yayınlanan yazımdan vereyim
(http://www.mahfiegilmez.com/2015/06/secimden-sonra-ekonomi.html)
(http://www.mahfiegilmez.com/2015/06/secimden-sonra-ekonomi.html)
Şimdi bir de ekonomik koşullara ve önümüzdeki dönemde bu
koşulların nasıl gelişeceğine ilişkin tahminlere bakalım: (1) Sermaye
hareketlerinin serbest kalması sonucu 2000 – 2009 arasında küresel kriz
öncesinde yaşanan ve küresel kriz sonrasında da gelişmiş ekonomilerdeki parasal
gevşeme politikalarıyla devam eden sermaye akımları bolluğunun sonuna
yaklaşıyoruz. Gelecek dönemde, Fed’in faiz artırımının gündemde olduğu dikkate
alınırsa, bu kadar bol ve ucuz yabancı kaynak bulmak mümkün görünmüyor. (2) Özelleştirmelerin
artık büyük meblağlar getirecek bölümü bitmiş bulunuyor. Bu durumda önümüzdeki
dönemde özelleştirmeler yoluyla kaynak yaratma imkânı olmayacak. Dolayısıyla kamu
yatırımları için iç kaynak bulmakta da sıkıntılı bir döneme giriyoruz. (3) Cari
açığı büyüterek ve inşaat sektörünü kullanarak büyüme modeliyle devam etmek eskisi
kadar kolay değil. Çünkü artık finansman bulmak kolay görünmüyor.
Bu durumda büyümenin düşük, işsizliğin yüksek kalmaya devam
edeceği, enflasyonun düşürülemediği bir dönem bizi bekliyor.
Özetle söylemem gerekirse seçim sonrasında tek parti iktidarı
da olsa koalisyon iktidarı da olsa ekonomide sıkıntıların giderek artacağı ve
çözümlerin giderek zorlaşacağı bir döneme gireceğimizi tahmin ediyorum.
Yöntem ve Hesaplamaya İlişkin Açıklamalar: (1) Bu karşılaştırmada
kullanılan büyüme oranları seçimden önceki üç çeyreğin büyüme oranları
ortalamasıdır. Eğer seçim bir çeyreğin son dönemine denk gelmişse o çeyrek de
hesaba katılmıştır. (2) 2015 Haziran
genel seçiminde 2015 yılının ilk iki çeyreğine ilişkin büyüme oranları henüz
açıklanmamış olacak olsa da bu iki çeyreğin büyüme oranının (2) numaralı notta
açıkladığım gibi seçimi etkileyeceğini, o nedenle bunların hesaba katılmasının
doğru olacağını düşünüyorum. Bu durumda bu iki çeyrek dönem için büyüme tahmini
yapmak gerekiyor. 2015 yılının ilk çeyrek büyümesinin yüzde 1,5, ikinci çeyrek
büyümesinin yüzde 2,1 olacağını tahmin ediyorum. Bunlara 2014’ün son çeyrek
büyümesini (yüzde 2,6) ekler de bu dönemin ortalamasını alırsak karşımıza seçim
öncesi için yüzde 2,1’lik bir ortalama çıkıyor. Hesaplama yaparken bunu esas
aldım.
Büyüme oranı ile iktidar partisinin oy oranı arasındaki
ilişkiyi ortaya koyan hipotezimi ilk kez 2011 yılı seçimleri sonrasında Radikal
Gazetesindeki köşemde gündeme getirmiştim.
Yani parayı dolar ve euro ya çevirme zamanıdır.
YanıtlaSilBiraz geç kalmışsınız. Yılbaşından beri tv de iniş çıkışlar görsek de doların yönü yukarıdır deyip durdum.
SilBen hala gidecek yeri olduğunu düşünüyorum hocam. Daha piyasalar açılmadan %3 düştü.
SilMB'nin faiz arttırma ihtimali, iktidar çoğunluk olmadığına göre var mı hocam?
Evet daha yükselecek çünkü bizdeki duruma ek olarak Fed'in faiz kararı bugün değilse yarın masaya gelecek.
SilMB sanırım çok zorlanacak ama faiz artırma olasılığı da masadadır diye düşünüyorum.
Uğur Gürses iktidarın zayıflamasıyla MB'nın elinin güçleneceğini yazmış bugün. Bu durumda gerektiğinde faizi rahatlıkla arttırabilir diyebiliriz bence.
SilO kadar emin olmayın.
Silnereden ve nasıl dolar alınmalı ? bilgisi olanlar en uygun yöntemin ne olduğunu söylerlerse çok müteşekkir olurum .Yoksa para bosuna duracak durduğu yerde.sagolun
Silkoalisyon bir turlu gerceklesmez ise dolar nereye kadar cikabilir ?
YanıtlaSilBunu bilemem. Sadece yönün yukarı olduğunu söyleyebilirim.
SilBorsada ilk etapta çöküşler olası mıdır Mahfi Bey?
YanıtlaSilMuhtemelen çöküş yaşanacak.
SilAltını olanlara neler önerirsiniz peki Mahfi
YanıtlaSilBey?
Bence hala satmamışsanız bekleyin.
SilHocam,
SilBenimde yüklü miktarda altınım var, bu beklemenin ölçüsü nedir ? Dolar yükselmesine bağlı olacak bir artışımı kast ediyorsunuz.
Teşekkürler
Evet zaten yükseldi bile.
SilMAnfi bey , merkez bankasi faizi nereye kadar yukseltmek zorunda kalacak ?
YanıtlaSilBunu önümüzdeki gelişmelere ve piyasalara bakarak yanıtlayacağız. Henüz erken.
SilHocam yurrdisi kaynakli bankalardan biri 3.15 hedef vermisti dolar icin koalisyon kurmanin da biraz zaman alacaginin gorundugu bu ortamda bu hedef fiyata ay icinde ulasilabilir gibi dusunuyorum ne dersiniz
YanıtlaSilBilemiyorum.
SilHocam gunaydin, elinize saglik.
YanıtlaSilAciklayici bir yazi olmus.
7 sıska inek 7 semiz ineği yedi
YanıtlaSilÜstat,
YanıtlaSilÜlkemizde uzun soluklu koalisyon hükümetlerinin tecrübe edileceği bir dönem başladığını düşünüyorum.
Ak parti iktidarı dönemlerinde yaşadığımız olumlu ve olumsuz tecrübelerin katkı sağlamasını bekliyor ve istiyorum.
Kısa vadede sıkıntılı, orta ve uzun vadede daha güzel günleri yaşayacağımıza inanıyorum.
Çok selam ve saygılar.
Cafer Demir
Çok teşekkürler, benden de selam ve sevgiler.
SilÖncelikle doğru tespitleriniz nedeniyle sizi tebrik ederim Hocam. Kurulmuş bir hükümet ufukta görünmediği için tuhaf bir soru gelebilir ama yine de sormak istedim. Siyasi belirsizlik nedeniyle büyük yatırımlara büyük ihtimal ara verilecek. Buna dayanarak işssizlik oranı 1 yıl içinde sizce hangi rakama ulaşır?
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
Silİşsizlik oranı artacak, öyle görünüyor.
hocam merhaba,
YanıtlaSilMümkünse borçlanmayalım mı? yani emlak-vasıta-ihtiyaç kredilerinin faiz oranları yukarımı tırmanır? , altınımız dövizimiz vs varsa elde mi tutalım birde patronlarımızla bu dönemde iyi mi geçinelim? :)
Tşk.
Güzel özet.
SilEvet, isten cikarmalar basladi bile. Bkz: Ahmet Davutoglu
SilBeştepe'de gizli işsiz de olabilir.
SilHocam, geç kalmışlar var hala ne yazık ki.. Siz bizi uyardınız, biz de başkalarını ama biz laf anlatamadık.. Peki hocam şu an sizce altın mı dolar mı alınmalı?
YanıtlaSilAslı (USD) varken niye ona bağlı olan altını alacaksınız.
SilHocam merhaba,
SilBizi aydınlattığıniz için teşekkür ederim. Benim kişisel öngörüm; AKP'nin olduğu bir koalisyon uzun soluklu olmayacaktır. Sarayın müdahaleleri AKP ile yapilacak koalisyonun ömrünü kısaltacaktır. Ben, onümüzdeki 18 ay içerisinde bir erken seçim öngörüyorum. Saygılarımla.
mahfi bey doları kac gibi satsak acaba sonra tekrar alsak.....saygılar...
YanıtlaSilTek kurtuluşumuz ABD'nin yeni bir krize girmesi midir?
YanıtlaSilBu kez o da tersine etki yapabilir.
SilMahfi hocam yazılarınız için teşekkürler. Izninizle size koalisyonlar hakkındaki dusuncelerinizi sormak istiyorum. Sizin de belirttiğiniz üzere 2015 in Ikinci yarisi ekonomi yönetimi açısından zor olacak. Olası bir koalisyon tablosunun başarılı bir ekonomi politikası sergileyebilecegine inanıyor musunuz? Piyasaları rahatlatma adına koalisyon adayı partilerin ve kurulacak olursa koalisyon ortaklarının yapması gerekenler nelerdir? Hukuka olan güvenin ikamesi çalışmaları ve AB reformlarına devam edileceğinin deklare edilmesinin ekonomiye sağlayacağı avantajlar nelerdir? Saygılar
YanıtlaSilTürkiye'de koalisyonlar iyi yürümüyor. Çünkü bizim uzlaşma kültürümüz gelişmemiş durumda. Bu dediklşerinizi deklare edip üzerine gidebilecek bir durum yok. Tek parti varken bile yapılamadı.
SilHocam sizce merkez bankasının olası bir faiz artırımı ve ülkedeki siyasi istikrarsızlığın sürekliliği durumunda faiz attışları sürekli devam edermi? Böyle bir politikanın olmaması için bu ülkede bu süreçte ne yapılabilir?
YanıtlaSilÖnce faizi artırmak sonra duruma bakmak gerekir. Biz öncesini yapamadığımız için sonrası da olmuyor.
SilHocam Akp yine tek başına hükümeti kursaydı,sizce şu an dolar ve euronun seyri nasıl olurdu ?
YanıtlaSilYine de yukari dogru olurdu. FED'in faiz artirimi masada oldugu surece hep boyle olacak. Ayrica MB baskani CB'den korktugu ve bagimsizligini kullanamayip faizi artiramadigi surece dolar hep yukari yonlu olacak.
SilMahfi bey Doları ve Euroyu elden çıkarmak mı lazım biraz daha beklesin mi?
YanıtlaSilBekle, hatta TL varsa biraz daha dolar al...
Silhocam bence yukarıdaki gibi yatırım tavsiyesi veren okuyucu yorumlarını onaylamamalısınız.
SilHocam dolar yükselecek diyorsunuz peki euro hakkında düşünceleriniz nedir. Dolar kadar euro da değer kazanır mı ?
YanıtlaSilÜstadım,
YanıtlaSilKanaatimce Akp azınlık hükümeti kurulur ve erken seçime götürür. CB diğer seçeneklere sıcak bakmaz. 2016 sonunda gerçek ekonomik krizi yaşarız. Hem AMB QE yi bitirmiş olur FED faiz arttırmış olur. Dövizde inişler olur hükümet kurulunca ancak çok uzun sürmez.
Saygılar.
artik siyasetin avrupa ulkeleri gibi sistem onemli gelen giden onemli olmamali insanlar bunu istiyor yoksa dolar bugun artar yarin dengelenir yeter ki kibir olmasin artik gelecegi kurulmali zor ama istesen hersey olur
YanıtlaSilBir ölçüde dediğiniz doğru ama yine de dolara bakıyorlar.
SilMahfi beyi elimdeki bir miktar doları seçim sonrası düşer diye 2,66'dan bozdum. Şu anda tekrar dolar almam ne kadar mantıklı?
YanıtlaSilTeşekkürler
cok mantikli hemen al. Dolar yukari yonlu. Hoca hep yazdi burada
Silhiçbiri koalisyon yapmam diyor ama tek başına hükümeti de kuramıyor. erken seçim olur... ama partilerin başındaki kişiler değişmez de taşlar yerinden oynamazsa, yeni seçimin sonuçları da bugünki sonuçlardan farklı olmaz. dilerim tüm partiler bu seçimin mesajlarını doğru algılayıp toparlanır ve gerekeni yaparlar. ülkeyi kaosa sokmadan siyasal istikrar yeniden sağlanır.
YanıtlaSilUmalım da öyle olsun.
Silpiyasalar artık merkez bankası kararlarına tepki vermiyor mu önceden faizleri değiştirmese de piyasa buna tepki verirdi. artık merkez bankasının kararları adeta piyasanın tabiri caiz ise umrunda olmuyor. merkez bankasının ara sıra faiz arttırarak ben burdayım mesajı vermesi gerekmiyor mu. yoksa ben mi yanılıyorum.
YanıtlaSilKaotik ortamlarda panik başladığında kimse otoriteyi dinlemez olur. Hele o otorite normal zamanlarda gereken mesajları verebilecek adımları atamamışsa.
Silmilli irade deyip tek basina iktadaroldugunda savunuyorsan bu sonucta milli irade cikip akpliler alay ediyorlar ayip bu
YanıtlaSilustad, borsa taban yaparak açıldı.şu saaten sonra borsadan çıkmak mantıklı mıdır siyasi risk algısı hala yüksek iken?
YanıtlaSilYeni Türkiye yolunda ikinci yarı golle başladı...
YanıtlaSilDövizin nereye gideceğini soranlara yanıt:
YanıtlaSilBen teknik analiz yapmıyorum. Sadece makro göstergelere, siyasal ve soyal gelişmelere bakarak gidişat tahmini yapıyorum. O nedenle şu düzeyden alınır bu düzeyden satılır gibi bir yol göstermem söz konusu değildir. Sadece doların yönünün yukarı olduğunu söyleyebilirim.Borsa konusunda uzman değilim. Borsayı yalnızca bir ekonomik gösterge olarak izliyorum. O nedenle hisse senedi bu aşamada almalı mı satmalı mı gibi soruları da yanıtlayamam.
HOCAM BUYUME ORANLARI ILE OY ORANLARINI ILISKILENDIRMENIZ COK DOGRU OLMUS.TEBRIK EDERIM.FAKAT BU BUYUME ORANINI GORE BU SENEK DUSUS YINEDE FAZLA OLMAMIS GIBI GORUNUYOR.CUNKU DIGER YILLARI IKILI OLARAK ELE ALIRSAK 2002-2004 BUYUME ORANLARINDAKI %2.5-3.00 ARTIS OYLARI %8 OLARAK ARTIRMIS FAKAT 2014-2015'E BAKARSAK BUYUMEDEKI YARI YARIYA BIR DUSUS %3 LUK BIR DUSUS SAGLAMIS.BUDA BIZE NEYI GOSTERIYOR.O YILLARDA GELISME DUZEYIMIZ YUKSEKTI.SIMDI GELISMISLIK DUZEYINE YAKLASTIK VE ONA BAGLI OLARAK BUYUME ORANLARIDA DUSTU.TIPKI GELISMIS ULKELER AMERIKA,ALMANYA VS BUYUME ORANLARINDAKI DUSUS GIBI.
YanıtlaSilBu seneki durum benim tahminim.
SilSEÇİMLER BİTTİ. ŞİMDİ NE OLACAK?
YanıtlaSilEKONOMİ POLİTİKALARININ SADECE "PİYASALARA" TERK EDİLDİĞİ BİR DÜNYA ve TÜRKİYE BAŞIMIZA NE GETİRİR!
"KATIKSIZ KAPİTALİSTLERE"
VE
"EKONOMİZM" İDEOLOJİSİ BAĞIMLILARINA UYARI!
Kesintisiz on iki yılı aşan bir sürede iktidarı tek başına kullanan AKP hükümeti, dördüncü dönem seçimlerine, siyasette ve ekonomide gücünü kaybederek giriyor. Gücünü hangi ölçüde kaybetmiş olduğunu tahminde zorluk çekiliyor. Önceki seçim dönemlerinde güçlerini AKP etrafında toplamış olan; liberal, muhafazakar, milliyetçi ve siyasal İslamcı (ve cemaatçi güçler dahil) cephede ilk kez genel seçimden önce, son bir-bir buçuk yılda ayrışmalar yaşandı.
İKTİSAT POLİTİKALARI DEĞİŞEBİLİR Mİ?
Siyasi alanda yaşanan bu güç kaybının yanı sıra, AKP iktidarının 2011 genel seçimlerinin hemen ertesinden başlayarak ekonomide ciddi güç kaybına uğradığını görüyoruz. İktidarının ilk döneminde 2009 yılına kadar rahatlıkla ulaştığı kısa vadeli dış borç kaynaklarına zorlukla ulaşmaya başladı ve sonra bu kaynaklar 2011 yılından sonra tükendi. Tükenen dış kaynak kullanımına bağlı olarak zorlanan ithalat büyüme hızını hızla aşağıya çekti. 1980 sonrasından başlayarak sürekli olarak ekonominin “öncelikli hedefi” haline getirilmiş olan dış taleple büyüme efsanesi “sihirli” söylemini kaybetti. İktidar bu sürekli parlatılan büyüme hedefini kaybetti. Sonra dış borçlanma başladı. Düşen büyüme, buna karşılık hızla artan dış borçlanma sonucu Türkiye’nin dış borcu 2014 sonunda GSYİH’nin %50’sini aştı. Dış alemden borç bulma ve bağlı olarak ithalat ve üretim yapabilme gücünü kaybetti.
Şimdi Türkiye iktisat tarihinin bu noktasındayız. Yeni değil, Türkiye dış denge krizlerine bağlı olarak 1950’den bu yana benzer beş (sırasıyla 1958, 1970, 1980, 1994, 1999-2000/2001 yıllarında) finansal-ekonomik kriz yaşadı. Son yaşanmakta olduğumuz kriz de öncekilerden farklı değil. Krizin kaynağı; ekonominin dış dengesindeki büyüyen açıklar - dış borçlanmanın önce hızlanması sonra tıkanması; ekonomik büyümenin düşmesi ve resesyon. İlk bakışta krizler arasında farklılık olmadığını söylüyoruz. Ancak büyük ve temel farklılık var. 1980 öncesi krizleri “kapalı olduğu söylenen” bir ekonomik yapıda yaşanmıştı ve krizlerin büyük ölçüde nedeni bu kapalı ekonomik yapı idi. Ancak şimdi görüyoruz ki, 1980 sonrasının piyasa ekonomisinde, açık ekonomisinde de benzer krizler yaşanmaktadır. 1980’in kendisini ayrı tutarsak, 1994, 1999-2000/2001 krizlerinin temel nedeni ekonominin dış dengesindeki açıklardı. Şimdi 2014-2015 döneminde yaşamakta olduğumuz krizin ana kaynağı gene dış açıklardır.
1980 (24 Ocak-12 Eylül) rejiminden önceki dönemde Türkiye kapalı bir ekonomi sayılırdı, iç taleple büyümeye-ithal ikamesine bağlı bir ekonomi olduğu kabul edilirdi. 1980 Rejimi, 1970’li yılların sonunda dünya ekonomisinde kapitalist sistemin başlattığı ve hızla alanını genişlettiği neo-liberal saldırının ilk hegemonyasına aldığı ülkelerden biri oldu. Bu bütünüyle dışa açık bir ekonomi yaratılmasını hedefleyen neo-liberal saldırıya karşı, 1978-1979 yıllarında zamanın CHP iktidarı karşı koymaya, bağımsız iktisat politikaları ile ekonomik kalkınmasını gerçekleştirme yolunda ilerleme kararlılığını göstermeye çalıştı. Yalnız kaldı ve zaten çok kritik bir dengede olan iktidardaki siyasi gücünü kaybetti. CHP iktidardan ayrılır ayrılmaz 24 Ocak 1980 Rejimi, IMF-Dünya Bankası desteğinde ve yakın denetiminde yürürlüğe girdi.
Değişen iktidarlara karşın, 1980 yılından bu yana, son 35 yıldır içinde yaşadığımız ekonomik sistem 24 Ocak-12 Eylül Rejimi’nin 1980’de oluşturmuş olduğu bu sistemdir. Liberallerin ve muhafazakarların doğal olarak böyle bir sisteme itirazları, karşı çıkışları olamazdı. Ancak, söylemlerine bakarak siyasal islamcı, cemaatçi ve sosyal demokrat cephe temsilcilerinin karşı koyması, direnmesi beklenirdi doğal olarak.
İçinde yaşadığımız son 35 yılda (1980-2015) ekonomik sistemin kesintisiz ve itirazsız, hiçbir değişikliğe uğramadan, neo-liberal hedefler doğrultusunda geliştirilmeye devam edildiğini söylüyoruz.
>>>
>>>
YanıtlaSil1980 sonrasında 9. dönem genel seçimlerini yaşayacağız. Hiçbir alternatif üretilmeden neo-liberal yapıların daha yoğun olarak içselleştirildiği ve aktif ekonomi politikaları haline getirildiği, “farklı iktidarlar-tek siyaset döneminin” hiç sapma olmadan bu dönemde de “tek siyaset” olarak devam edeceğini anlıyoruz. Seçim bildirgelerinde açıklanan ekonomi politikası tercihleri neo-liberal politikalardan farklı bir politika önerisi getirmiyor.
Alternatifin olduğuna inanıyoruz. Bir dönemde Türkiye’nin alternatif yarattığını biliyoruz. Bir dönem yarattığı alternatifin yolunu açmak için direndiğini biliyoruz.
"PİYASALARA DÖNÜŞ" YA DA "WASHINGTON UZLAŞISI"
1970’li yılların son yıllarına (1975 sonrasına, özellikle 1978-1979’lu yıllara) girilirken batı ekonomik sisteminin yönlendirilmesine-denetimine kumanda eden uluslararası iki kuruluşta (IMF-WB) daha sonra yapısal değişimlere yol açacak olan kadro değişiklikleri yaşandı. Kadroda isim olarak yaşanan değişikliklere bakıldığında, “iktisadi kalkınma” görüşünün temsilcileri gidiyor, yerlerine “piyasacı” görüşleri açıkça bilinen neo-klasik iktisada biat etmiş isimler geliyordu. 1945 Bretton Woods sistemi, uluslararası alanda üye ülkelerin savaş sonrası “imarı” sağlandıktan sonra, ortaya çıkarılan “kalkınma” ve sosyal devlet anlayışı değişime uğruyordu. Bu yapısal bir değişim olmanın ötesinde, “ideolojik” bir değişime işaret ediyordu. Washington Uzlaşısı olarak adlandırılan “kararlar” “ideolojik” değişimin de temel kurallarını ortaya koymaktaydı.
ABD Hazinesi-IMF ve Dünya Bankası arasında, 1980’lerin başında, “gelişmekte olan ülkeler için doğru politikalar” üzerine Washington Uzlaşısı adı altında yapılan anlaşma; IMF’in, piyasaların başarısızlıklarının altını çizen, devletlerin iş sahası yaratmadaki görevini vurgulayan Keynesci anlayışın yerine, “ekonomik kalkınma ve istikrara” bambaşka bir bakış getiren “serbest piyasayı” koymaktadır. Uzlaşının “ideolojik” hedefi kamu ekonomisi ve faaliyet alanının olabildiğince daraltılmasıdır. Kuşkusuz uzlaşının tek politika aracı “serbest piyasa” değildir.
1880’li yıllardan başlayarak I. ve II. Dünya Savaşı arasını da kapsayan ve II. Savaş ile noktalanan dönem; iktisat politikalarının bütünüyle “piyasalara terk edilmiş olduğu” bir dönemdir. II. Savaş sonrasında oluşturulan yeni dönemin temelindeki iktisat politikaları ve bunu uygulayacak yeni kurumsal yapı ise, geçmiş 1880-1940 dönemine reddiye olarak, esas itibariyle, “piyasaların çoğu zaman kötü işlediği” inancına dayanarak kurulmuştur. “Piyasaların çoğu zaman kötü işlediği inancına” dayanarak kurulmuş olan IMF ve Dünya Bankası, 1970’lerin sonundan başlayarak, hemen 1980’lerin başında ideolojik bir coşkuyla piyasaların üstünlüğünü savunmaya başlıyordu.
Yukarıda vurgulandığı gibi, Washington Uzlaşısının tek politika aracı piyasaların liberalleştirilmesi değildi. Üç araçtan birinci sırada olanı idi. İkincisi özelleştirme ve üçüncüsü mali disiplinin sıkılaştırılmasıydı.
“Gelişmekte olan ülkeler için doğru politikalar” olarak belirlenen bu politikaların üç aracının da temel hedefleri kamu ekonomik faaliyetlerinin alanını daraltmaktır. Sıkılaştırılmış mali disiplin ile kamu harcamalarını azaltmak, özelleştirme ile kamu ekonomisinin mülkiyetindeki sermaye stokunu özele devir etmek biçiminde özetleyebiliriz.
Türkiye 1980’li yılların hemen başında, Washington Uzlaşısı ile dayatılan neo-liberal dönüşümün gönüllü olarak içinde yer alan gelişmekte olan ülkeler grubunun ilk örneği oldu.
>>>
>>>
YanıtlaSilPEKİ, 35 YILDIR SÜREN TERCİH KİMİN!
IMF ve Dünya Bankası’nın 1980 “iktisat politikası tercihlerinin” belirlenmesinde üstlendiği rol açıktır. Türkiye’nin Ocak 1980 tarihinde uygulamaya karar verdiği program; IMF ve WB tarafından birlikte oluşturulmuş kombine bir, “İstikrar+Yapısal Uyum” programıdır. K. Derviş ve bir grup arkadaşı 1978-1983 döneminde bu kombine programın “yapısal uyum” ayağının uygulama modelini Dünya Bankası adına hazırlamışlardır. Türkiye’de uygulaması dayatılan “Yapısal Uyum” programının gerekçesini, alt yapısını ve modelini K. Derviş ve arkadaşlarının Dünya Bankası adına hazırladıkları, Dünya Bankası Resmi Dökumanı olarak kayıtlanmış, üç temel çalışmada görürüz.
1) The Foreign Exchange Gap, Growth and Industrial Strategy in Turkey: 1973-1983, Washington, 1978, WB. K. DERVİŞ & S.ROBİNSON (1978).
2) A General Equilibrium Analysis of Foreign Exchange Shortages in Developing Economy. Washıngton, 1981, WB. K. DERVİŞ, De MELO. J, S. ROBİNSON, (1981).
3) General Equilibrium Models for Development Policy, London, 1982, K. DERVİŞ, DeMELO. J, S. ROBİNSON, (1982).
1980 programı bilindiği gibi iki ayak üzerine oturur. Birinci ayak istikrardır ve bu IMF tarafından yürütülmüştür. İkinci ayak “yapısal uyumdur” ve Dünya Bankası tarafından “Structural Adjustment Loan”, SAL sistemi ile yürütülmüştür. Türk ekonomisinin “ithalatı ikame eden” sanayileşme modelinden “dışa açık” ticaret modeline geçişi bu “yapısal uyum” politikaları ile sağlanmış ve politikaların uygulama aracı niteliğindeki 18 sektörlü dışa açılmayı sağlayan “ticaret” modeli K. Derviş ve arkadaşlarının yukarıda sıraladığım çalışmaları ile hazırlanmıştır.
Modeli Türkiye’ye taşıyan Dr. Derviş olmuştur. Türkiye’de, T. Özal’a yakıştırılan modelin Özal ile bir alakası yoktur. Özal modelin azgelişmiş bir ekonomide IMF ve Dünya Bankası adına ilk yürütücüsü olmuştur.
S. Robinson ve K. Derviş’in Dünya Bankası adına 1978 Kasımı’nda, zamanın iktidar partisi olan CHP Hükümetine 4. Plan Çalışmaları’na alternatif olarak ortaya koydukları çalışmalarında; 4. Plan’ın sanayileşme tercihleri yerine önerdikleri, “dışa açık büyümeyi” sağlayacak “ticaret politikalarının” temel gerekçesi, Türkiye’nin “kronik bir döviz dar boğazı” yaşıyor olması ve Türk yönetimlerinin bu sorunu mevcut sanayileşme yönlü politikaları ile çözemiyor olmasıdır. Robinson ve Derviş 1970 Devalüasyonu ve 1973 yılına kadar yaşanan çok yüksek döviz imkanlarına karşılık, Türk ekonomisinin 1973 yılı sonundaki bu noktadan, 1975-1977 arasındaki çok kısa sürede şiddetli bir döviz kıtlığına düşmesini ve bu yapının 1950 ile 1960’lı yıllarda benzer şekillerde tekrarlanmış olmasını ön plana çıkartarak, Türkiye ekonomisinin genel dengesinde çözmesi gereken esas sorunun “döviz kazanamama” sorunu olduğu sonucuna varmaktadırlar. Bunun temelinde de döviz üretmekten çok uzak olan sanayileşme politikaları ve bütünüyle iç pazara yönelik tarım politikaları yatmaktadır.
Bu nedenle 1978-1979’da CHP iktidarının ve özellikle DPT’deki teknokrat kadronun ısrar ettiği 4. Plan’ın “sanayileşmeyi hızlandırma, ara malları sanayilerindeki yatırımları tamamlama” stratejisi döviz kıtlığını daha da arttıracağı gerekçesi ile “çok ihtiraslı” bulunarak, yerine “döviz kazandırıcı” ticaret politikalarını hedefleyen, “dışa açık büyüme” modeli IMF ve WB tarafından dayatılmaktadır. Model Washington Uzlaşısı ile ortaya çıkartılmış olan neo-liberal anlayışı önermektedir. 4. Plan’ın “ihtiraslı” olduğu ifade edilen sanayileşme merkezli politikaları için istediği dış kaynak talebi, plan dönemi için 3.5-4 milyar dolardır.Ancak bu talep reddedildi. Türkiye bu politikalar yerine, 1980 Ocak programı ile “ticaret” politikalarına zorlanmıştır.
35 yıl önce Türkiye’yi sanayileşme politikalarından kopartıp ticaret seçeneğine yönelten anlayış bugün Türkiye’nin neden sanayileşmeden hızla uzaklaştığını hala anlamamaktadır.
>>>
>>>
YanıtlaSilALTERNATİFSİZLİKTEN ÇIKIŞ
24 Ocak-12 Eylül Rejimi ile neo-liberal ekonomiyle ilk kez karşılaşan Türkiye, 35 yıldır bu ekonomik sistem tercihini ısrarla sürdürmektedir. 35 yıldır sistemin dışına çıkan ya da çıkmak isteyen olmamıştır. Bu 35 yıllık sürenin sonunda 9. genel seçim yapılacaktır. Bu süre zarfında kurulan hükümet sayısı 16 olmuştur. Bu kurulan hükümetler, sağ- muhafazakar, islamcı, milliyetçi ve sosyal demokrat hükümetlerdir. Sol hükümet hiç olmamıştır.
Bu hükümetlerin ekonomi politikalarında hiçbir dönemde farklılık olmamıştır. Bizim izlediğimiz, 35 yıllık bu dönemde, Türkiye’de dış denge nedeniyle yaşanan beş kriz vardır. Bunların üçünde zorunlu olarak IMF’e ve yüksek oranlı devalüasyonlara gidilmiştir. Şu anda da bu krizlerin bir benzeri yaşanmaktadır. Oysa ki, 1970’li yılların sonu 80’li yılların başında, kaynakları israf eden kalkınma ekonomisi ve sosyal devlet yerine neo-liberal yapı dayatılırken, ülkeleri ağır borç yükü altında bıraktığı ve kalkınmayı-büyümeyi-istikrarı sağlayamadığı savı ile kalkınma ekonomisi ve sosyal devlet anlayışı terk edilirken, şimdi son altı yıldır bu iddialar ters-yüz olmuştur.
Sistemin içinde itirazsız kalmaya devam eden Türkiye, son 35 yıllık dönemin 16 yılını IMF ve Dünya Bankası’nın yakın denetiminde ve gözetiminde yaşadı. İlk dönem 1980-1985 arasında yaşandı. Sonra arada 1 yıllık 1994 dönemi var. Ancak kısa sürede yeniden arayış başladı ve 1998 yılında önce “yakın izleme antlaşması” ile kesintisiz 10 yıllık, 1998-2008, “yakın denetim” dönemi yaşandı. IMF Türkiye’den 2008 Mayısı’nda ayrıldı.
Bu en uzun dönemli, IMF+Dünya Bankası yakın denetim döneminin hemen başlangıcında (2001) yaşanan kriz karşısında, Dr. Derviş Türk ekonomisinin istikrarlandırılması için görevlendirildi. İkinci kez Türkiye ile ilgili sorumluluk alıyordu. Ancak bu kez aktif bir sorumluluk oldu. Dünya Bankası’nda çalışıyordu ve özel bir görevlendirilme yapıldı. Ecevit Hükümeti’ne Bakan olarak alındı ve bütün ekonomi Dr. Dervişe bağlandı. Bu kez elinde yeni bir model yoktu ancak 1980’den bu yana uygulanan, sayısı 5’i bulan “istikrar ve yapısal uyum” programlarından bir yenisi daha vardı. Temel önerisi, “ekonomiyi güçlendirme programı” adı altında, “özelleştirmeyi” hızlandırarak kamu emvalinin tamamının satılması, Özerk Merkez Bankası vardı. Tamamı uygulandı.
24 Ocak-12 Eylül neo-liberal modeli, Türkiye’nin içinde yaşadığımız dönem dahil, son 35 yıllık ekonomik ve toplumsal yaşamını belirledi. Türkiye’deki hiçbir siyasi güç ve hareket bunun önüne geçemedi. Türkiye bağımsız karar alma gücünü yitirdi.
Dr. Derviş bugünlerde gene Türkiye’de. Türkiye gene dış ekonomik dengeden kaynaklanan bir ekonomik kriz içinde. Her an bir finansal krizi de yanına taşıma eğiliminde. Dr. Derviş Meclis'in daveti halinde Türkiye’ye gelebileceğini ancak hükümet görevi almadan katkı sağlayacağını söylüyor.
Türkiye bu dengede bir genel seçime gidiyor. Siyaset alanında güçler dengesinin son bir buçuk yıl içinde önemli ölçüde değiştiği anlaşılıyor. Gerçekte güçler dengesi 2011 seçimleri sonrasında değişmeye başladı, son bir yılda hızlanarak değişti. Bu gelişmede Türkiye’nin yaşadığı ekonomik kriz etkili. Sıradan yurttaş her geçen gün günlük yaşamı içinde krizi daha yakından yaşadı. 35 yıllık “tek siyaset” içinde aranan, beklenen değişimin olamadığını görüyor, değişimin olmadığını görüyor.
35 yıldır süren alternatifsizlik, alternatif olmamasından kaynaklanmıyor. Alternatifin olduğuna inanıyoruz. Bir dönemde, Cumhuriyetin başlangıcında, en yoksun olduğumuz dönemde, Türkiye’nin alternatif yarattığını biliyoruz. Bir dönemde de, yarattığı alternatifin yolunu açmak için direndiğini biliyoruz. Hiç küçümsemiyoruz ve unutmuyoruz.
http://odatv.com/n.php?n=dervis-akpnin-gercekten-alternatifi-mi-0406151200
NAZİF EKZEN
4 Haziran 2015
hocam sizce erken seçim olur mu. olursa dolar artar mı erken seçimden ötürü... saygılar...
YanıtlaSilErken seçim olur mu bilmiyorum. Ama dolar inip çıksa da yönü yukarıdır.
Silhocam bu altın fiyatları ile petrol fiyatlarını Türkiye belirlemiyor değil mi?
YanıtlaSilİkisini de üretmediğine göre belirlemesi mümkün olmaz değil mi?
SilUzun zamandır iktidar olamamış ve bu seçimde de tek başına iktidar olma sayısına erişememiş bir partinin, diğer bütün partilerle koalisyon olasılığını reddedip, ya anamuhalefet oluruz ya da erken seçime gidelim demesi rasyonel bir davranış mıdır?
YanıtlaSilmerkez bankasının en çok kullandığı araç faiz midir yoksa api işlemleri midir hocam?
YanıtlaSilAPİ
SilErken seçim dün mümkün gibi geliyordu bana, ama düşününce, hiç kimse şu anda bu sonuçlarla erken seçime gitmez. Denenir biraz, hükümet kurma, bir şekilde idare etme falan, ama mümkün değil, yürümez. Son çare olarak seçime gidilir, AKP aynı şekilde seçime girme riskini almaz, c.başkanı istifa eder ve partinin başına geçer. (Şu anda da her ne kadar başında gibi davransa da tabanda belki de ters tepen durum bu oldu.) Bu süreç bir altı ay kadar, belki bir yıl sürer ve bu süre boyunca dolar çok kısa süreli gerilemeler dışında tırmanmaya devam eder. Erdoğan'ın istifasının etkisiyle dolarda hızlı bir düşüş gelebilir, çok da düşmez, sonra kalacağı seviyelerde takılır seçime kadar, seçim sonrası hiç bir şekilde tek başına iktidar mümkün değil, yine bugüne geri döneriz...
YanıtlaSilMerhaba. Sizi tekrar tebrik ediyorum. %40 demiştiniz, bir puan bile sapma olmadı. Araştırma şirketleri sizin kadar isabet edemediler. Seçim sonuçları pek çok nedene bağlansa da yaptığınız çalışma temel nedenin ekonomik olduğunu gösteriyor. AKP iktidara geldiğinden beri uluslar arası finans bolluğunun ekonomiyi yükselişe geçirdiği ve artık ucuz kredi döneminin bittiğini, hangi hükumet kurulursa işinin zor olacağını millet bilmediğinden; ekonomik büyümeyi AKP'nin iyi yönetimine ve siyasi istikrara bağladığından olası krizi yeni kurulan hükumete fatura edecektir. İktidara gelen parti yıpranacaktır. Bence erken seçim de en kötü seçenektir.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilNe yazık ki bundan sonrası zor. Çünkü konjonktürün iniş tarafındayız.
Millet hatayı 2002 genel seçiminde yaptı. Besim Tibuk'u değil, R.T.Erdoğan'ı seçti. Şimdi sürünün bakalım.
YanıtlaSilHocam yatırım tavsiyesi vermediğinizi 50 kere söylemiş olmalısınız. Ne alalım diye sormayacağım ama her ne alacaksak beklememiz akıllıca olur mu?
YanıtlaSilBu konularda söylediğim tek şey var: USD inişler çıkışlar yaşasa da genel gidişi yukarı doğrudur.
SilMerhaba Hocam. En çok ihracat yaptığımız AB borç krizinden çıkamadı, küresel büyüme beklentisi düşük, orta doğu karışık, Afrika'ya açılan kapımız Mısır kapısı kapandı, ticari ortağımız Rusya krizde, Fed faizi artıracak ve bizde siyasi uzlaşma yok Ekonomik kriz çıkarsa daha mı uzun sürecek dersiniz?
YanıtlaSilOlay sadece bizimle ilgili değil. Siyasi kriz çıkmasaydı da gidiş buydu zaten. Gelişme yolundaki ülkelerin krize gireceği bir aşamaya ilerliyoruz.
SilHocam, B...'e anlatır gibi anlatırsak, gelişmekte olan ülkelerin yaşayacağı krizi bizim gibi gelişmekte olan ülkeler mi ödeyecek oluyor bu ? Beraber batacağız ama biz ayağa bağlı olan çimento blok muyuz?
SilTürkiye için stagflasyon mu ? Diyebilir miyiz hocam.Yüksek enflasyon ve işsizlikle başbaşa kalacagimiz aşikar.Fed in haziran toplantısı ve ülkemizdeki siyasi belirsizlik le iyice baskı altina girdi ekonomimiz. MB nin faiz oranları na da henüz dokunmayacagi kanisindayim(en azindan fed toplantisini bekler) , Para piyasasi araclarini kullanip biraz daha kur hareketliliği engelleme cabasinda olabilir. Rezerv opsiyon mekanizmasi ile bankacilik yönünden döviz likitidesini ayarlayabilir diye düşünüyorum.
YanıtlaSilSevgi ve saygılar hocam.
Henüz büyüme düşük de olsa devam ediyor. Dolayısıyla Türkiye'nin durumu enflasyonlu büyüme durumu. MB'nin ne yapacağına karar vermek için biraz daha beklemek gerekiyor.
SilHocam, kişisel olacak ama, torunlarınız var mı bilmiyorum? Eğer varsa çok şanslılar çünkü sizin gibi bir dedeye sahipler:
YanıtlaSilIt's the economy, that's the economy what can I do sometimes?
;-) ;-) ;-) ;-) ;-) ;-) ;-) ;-) ;-) ;-)
Teşekkür ederim.
SilBu bilgi yeni ulaştı size de aktarıyorum Mahfi Bey:
YanıtlaSilHangi partilerin koalisyon kuracağının açıklanmasına az kaldı. Yalnız her iki partinin de tek şartı var: Siz başbakan başyardımcılığına ve ekonominin başına geçecekmişsiniz. Bu olmazsa koalisyonu reddediyorlar.
Sizin her ne kadar 'devlet bünyesine' girmek istemediğinizi bilseler de, size reddedemeyeceğiniz bir teklif yapacaklarmış:
'Yapısal reformlar konusunda tek yetkili sizsiniz. Siz adım adım hamleleri gerçekleştirirken, koalisyon ortakları oy kaybetse bile size engel olmayacaklar!'
All right?
Ben oralarda 25 yıl görev yaptım. Artık sadece bildiğimi, araştırıp öğrendiğimi buradan paylaşırım. Hepsi o. Ayrıca tek yetkililerin yapacağı reformlar da yaşamıyor. Atatürk'ün reformlarını bile yaşatamadı bu toplum.
SilPadişahlık buraya kadar.
YanıtlaSilHepimize geçmiş olsun.
hocam siyasi belirsizliğin yaratacağı etki ile fed olası faiz artımının yaratacağı etki paralel midir? bu durumda çözüm nedir? kur artacak enflasyon yükselecek gösterge faiz artacak hisse senetleri düşecek diyorlar. bu durumda alınması gereken önlem politika faizini yükseltmek midir? diğer çözüm yolları nelerdir hocam gerek siyasi gerekse ekonomik olarak?saygılar.
YanıtlaSilAslında yolları siz yazmışsınız. Fed'in etkisin mi çok olacağı siyasi belirsizliğin etkisinin mi çok olacağı duruma göre değişir. Ama sanırım Fed etkisi oldukça yüksek olacak.
Silkur ile gösterge faiz hemen hemen aynı yönlü değil mi hocam seçimden önce grafiklerinizden çıkan sonuçla.
YanıtlaSilEvet çünkü kurdaki yükseliş dövizde çıkış olmasından kaynaklanıyor. Döviz sahibini kalmaya ikna edebilmek için de faizler yükseliyor.
Silyine cds primi ile ciddi benzerlik var değil mi hocam kur arasında grafikleri hemen hemen aynı.
YanıtlaSilCDS sonuçta risk primi. Kurun yükselmesi demek ülkeden döviz çıkışı oluyor demek. Bu durumda dış finansman sorunu doğacağını düşünen piyasada cds primleri yükseliyor.
Silhocam merkez bankası neden döviz faiz oranını düşürdü dövizleri bana getirmeyin mi demek istiyor?
YanıtlaSilMB'nın düşürdüğü döviz depo faiz oranı. Yani bankalara borç olarak verdiği dövizin faizini düşürdü. Yani bankalara "dövize ihtiyacın varsa bana gel sana daha düşük faizle döviz borcu vereyim" diyor.
SilHocam yazılarınızı severek okuyorum. Yapısal reform diye birşey tutturulmuş gidiyor. Emperyal sistem; Ülke üretiminin dağılması ve yerine büyük sermaye şirketlerinin belirlediği yada karlı çıkacağı şekilde düzenlediği üretim,dağıtım ve satış ilişkilerinin küresel çapta şekillendirilmesi diyebileceğimiz bir dönüşüme yönlendi.(ki bence kriz üstüne kriz yaşayan Dünya ekonomisi bu ballandırılmış globalleşme yutturmacasının da sonuna yaklaştığımızı göstermektedir.) Bu yüzden -eskiden- bir tarım ülkesi olan biz saman ithal ettik.v.b. Kısaca ülke üretimi uluslararası şirketler lehine imha edildi. Üretim olmadan reform ne ola ki? Yani şimdi olduğu gibi ülkeye sermaye (daha doğrusu borç para) gelişini artırmak için yeni imtiyazlar ve yasal güvenceler mi hazırlanmalı? Yani kapitalist pazar alır ve satar. Satacak birşeyiniz yoksa sadece alıcısınız. Paranız varsa tabi ki. Yapısal reform nedir?Hangi yapıya müdahale edilmeli?
YanıtlaSilYapısal sistem konusunda şu yazıma bir bakın isterseniz.
Silhttp://www.mahfiegilmez.com/2014/03/yapsal-reformlar-rehberi.html
Hocam Merhaba,Eger Dolari 2.70 den alirsam ve elimde kalirsa sorumlusu sizmisiniz ?
YanıtlaSilNiye doları ben mi satıyorum size?
SilBöyle sorumu olur arkadaşım, Hocamız yardım etmeye çalışıyor anlamıyormusun
SilHocam ben de tup bebek yapcam tutmazsa sorumlusu sensin ona goreeeeeer
SilHocam böyle insanları ciddiye almayın lütfen, siz her seferinde yatırım tavsiyesi yapmıyorum deseniz de belden aşağı vurmak için açık arıyorlar, nasıl bir niyetleri var anlamıyorum, böyle insanlar çok, sanırım toplumsal bir sorunumuz bu
SilBloğu izleyen değerli arkadaşlar:
YanıtlaSilİktidarın oy oranını tutturmuş olmam bütün tahminlerimin tutacağını göstermez. Ben teknik analiz yapmıyorum. O nedenle borsa, belirli bir hisse fiyatı, dolar, euro vb gibi araçların ileride ne olacağına ilişkin tahmin de yapmıyorum. Ben, bir makroiktisatçı olarak makro göstergeleri değerlendirerek tahminler yapmaya çalışıyorum. O nedenle bana sorduğunuz bu çerçevedeki soruları yanıtlamıyorum.
Hocam ABD nin önümüzdeki aylarda 'işler yoluna girmiyor bir türlü' diyerek tekrar parasal genişlemeye gitmesi mümkünmü sizce. Bu olasılık çok konuşuluyor.
YanıtlaSilHocam sabah sabah enteresan bi soruyla karşılaşmışsınız :))
YanıtlaSilHocam Merhaba,Eger Dolari 2.70 den alirsam ve elimde kalirsa sorumlusu sizmisiniz ?
bu millete iyilik yapmak da suç. mahfi hoca zaten bunun garanti olacağını bilse bütün varını yoğunu dolara yatırıp dolar milyarderi olsa bu siteye de hiç uğramasa o arkadaş da bu soruyu soracak başka bir insan bulmaya çalışır heralde tabi bu denli birikimli birinin lütfedip de insanların sorularını sabah akşam cevaplayabileceği başka bir blog bulabilirse!
SilHOCAM, HARRANLILAR SİZE SELAMLARINI TEKRAR GÖNDERİYOR:
YanıtlaSil9 HAZİRAN 2015 SALI SAAT: 11:30
TOFAŞ'TA KİTLESEL İŞTEN ATMALAR BAŞLAMAK ÜZERE!
EYLEMLER YENİDEN BAŞLADI!
Tofaş’ta sözleşmenin yenilenmesi ve sendikal demokrasi için günlerce üretimi durduran işçilerden 2’sinin işten atılması üzerine işçiler bir kez daha üretimi durdurdu.
Sabah saatlerinde iş başı yapmak isteyen Mehmet ve Soner isimli işçilerin kartının basmaması üzerine işçiler üretimi durdurarak yemekhane önünde toplantı. Görüştüğümüz işçiler, “Geçen sefer dışarıda olan vardiya şu an içeride. Üretimi durdurduk. Geçen sefer nasıl olduysa şu anda da aynı durum söz konusu. Arkadaşlarımız işe geri alınana kadar üretime başlamayacağız” diye konuştu.
Renault'da da dün gece 24/8 vardiyası girişinde bir işçinin kartı basmayınca vardiyası sona eren işçiler dışarı çıkmadı. Eylemin devam etmesi üzerine patron yetkilileri geri adım atarak işçiyi geri almak zorunda kaldı.
http://www.evrensel.net/haber/114854/isten-atmalar-uzerine-tofasta-uretim-yine-durdu
*
Bursa'da, TOFAŞ Türk Otomobil Fabrikası AŞ tesislerinde bir grup işçi, geçen ay üretimin durmasına yol açan eyleme katıldığı gerekçesiyle iki kişinin işten çıkarıldığını ileri sürerek, oturma eylemi başlattı.
Alınan bilgiye göre, fabrika bahçesinde toplanan yaklaşık 150 kişi, 16.45-06.45 vardiyasında çalışan iki kişinin işten çıkarıldığını iddia etti.
Daha sonra oturma eylemi başlatan bu kişiler, yönetimi protesto ediyor.
Fabrika içinde de bazı işçilerin durumu protesto ettiği, boyahane bölümünde iş yavaşlatma eylemi başlatıldığı öğrenildi.
Tofaş işçileri daha önce de 18 Mayıs'ta iş bırakma eylemleri düzenlemiş, bu nedenle fabrikada üretim durmuştu. 22 Mayıs'ta ise üretime yeniden başlanmıştı.
http://www.cnbce.com/haberler/otomotiv/tofas-ta-yine-eylem
hocam merkez bankası api yoluyla tahvil ve bono alabiliyor isterse hisse senedi de alabilir mi örneğin ziraat bankası hisse senedi?
YanıtlaSilAlabilir ama bizdeki uygulamada daha çok tahvil bono ağırlıklı işlem yürüyor.
SilHocam, konuyla alakasız ama işlem saatleri dışında döviz kurları değişir mi?
YanıtlaSilBize işlem bitiyor ama saat farkları nedeniyle dünyada devam ediyor dolayısıyla kurlar değişebiliyor.
SilKemerlerinizi sıkı sıkı bağlayınız, bağladıysanız defalarca kontrol ediniz:
YanıtlaSil15 Haziran 2015 Pazartesi - 3 Temmuz 2015 Cuma aralığı geliyor! Tsunamiye geri sayım...
1. BÜTÜN DÜNYADA MERKEZ BANKALARI, PİYASALARA REHBER OLMAYA DEVAM ETMEK İÇİN SADECE 1 ADIM ÖNDE YÜRÜRLER!
2. FED'İN FAİZ ARTIRIMI PİYASALARI HAZIRLIKSIZ YAKALAYACAK!
Tahvil devi Pimco'dan Fed uyarısı geldi.
Pimco'nun küresel sabit varlık yatırımlarından sorumlu Üst Düzey Yöneticisi Andrew Balls, Fed'in faiz artırımının piyasaları hazırlıksız yakalayabileceğini söyledi.
"Piyasalar Fed riskini yeterince fiyatlamıyor" diyen Balls, Alman faizlerinin ise son dönemdeki yükselişe rağmen hala saçma denilebilecek kadar düşük seyrettiğini ifade etti.
Fed, bu ayki kritik toplantısına ilişkin kararı 17 Haziran’da açıklayacak.
http://www.cnbce.com/haberler/dis-haber/pimco-dan-fed-uyarisi
mahfi bey bugün izledim sizi tv de , iyi ki varsınız...
YanıtlaSilTeşekkürler
SilKEMAL DERVİŞ VE SELİN SAYEK BÖKE İLE NEREYE KADAR GİDEBİLİRSİNİZ!
YanıtlaSilAdı, William Blake (1757-1827)...
Görüşleri yüzünden çağdaşları tarafından deli olarak görülen Blake, daha sonra eleştirmenler tarafından, “İngiltere’nin ürettiği en mükemmel sanatçı” diye takdir gördü.
Der ki:
“Gerçeği söylüyorsam, amacım onu bilmeyenleri ikna etmek değil, bilenleri savunmak.”
Başlayabiliriz...
Tarih: 17 Haziran 2011.
Silivri Cezaevi’ndeyim.
12 Haziran 2011 seçimleri ardından Odatv’ye, sandık sonuçlarını değerlendiren bir makale yazıp gönderdim. Yayınlanınca, Odatv’de fırtınalar koptu; bazı yazar arkadaşlarımız istifa etti.
Lenin; “en büyük devrimci ‘gerçek’tir” der.
Bu nedenle, gerçeği yazmak-söylemek ve savunmak her zaman cesaret ister.
Odatv’deki yazım bir gerçeğin tespitiydi; başlığı şöyleydi:
“Kılıçdaroğlu’nun rakibi Baykal değil Öcalan’dır.”
Şöyle demiştim 4 yıl önce:
“Önümüzdeki bir genel seçime daha girecek Kılıçdaroğlu’nun rakibi kim olacak?
Gelin soğukkanlı olalım ve seçim sonuçlarının bir fotoğrafını çekelim:
BDP (yarın adı başka olabilir), sol ittifak / sol çatı partisi; parti olarak seçime girecektir. Ve bugüne kadar iktidar adaylığı / baraj sorunu nedeniyle CHP`ye oy veren solcuların-sosyalistlerin bu partiye yönelmesine sebep olacaktır.
Bakınız...
Öcalan’ın BDP’ye en büyük eleştirisi ‘Türkiye partisi olmayı bir türlü başaramamış’ olmasıydı. Salt Kürt sorunuyla Türkiye partisi olunamayacağını; tüm ülke sorunlarını dile getirip çözüm yollarını anlatmalarını istedi hep... Öcalan sosyalist kimlikten vazgeçmiş değil; Türkiye partisinde ısrarcı olacak...
Bugün görünen şu ki, solcuların/sosyalistlerin büyük bölümü de ‘sol çatı’ partisine sıcak bakacak… Kim ne derse desin bunun doğal lideri Öcalan olacak!
Kılıçdaroğlu’nun rakibi Baykal değildir. Baykal bitmiştir.
Kılıçdaroğlu’nun soldaki rakibi 68 kuşağından Öcalan’dır...”
Farkındayım… 4 yıl önce kaleme alınan bu yazı bugün bile oldukça sert.
Ama...
Gerçek, göz ardı edilince ortadan kalkmıyor!
2015 genel seçimi bu somut gerçeği getirip ortaya koymadı mı?...
+++
SOSYAL DEMOKRATLARIN MEZARLIĞI
YanıtlaSilİngiltere’de Tony Blair,
Almanya’da Gerhard Schröder,
İspanya’da Felipe Gonzalez,
Yunanistan’da Yorgo Papandreu...
Ve yakında Fransa’da François Hollande...
“Sosyal demokratların mezarlığındaki” tüm isimleri yazmaya gerek yok!
Hepsi;
Neo-liberalizme boyun eğmiş,
Yoksul halktan, üretimden yana değil,
Finans çevreleri çıkarına politika yapmış,
Ve sonuçta siyaset sahnesinden çekilmek zorunda kalmış; Avrupa’nın önde gelen sosyal demokrat liderleri!
7 Haziran 2015 genel seçiminin ortaya çıkardığı bir gerçek de şu oldu:
Yine “kurtarıcı” olarak Kemal Derviş’i (ve çırağı Selin Sayek Böke’yi) halka sunan “Yeni CHP”, halktan destek bulamadı!
“Yeni” diye sunulan (artık bitme noktasına gelmiş!) vahşi kapitalizmde ısrar etmek CHP’yi bitirme noktasına getirecektir!
Bu nedenle:
CHP tabanı, dinamik ve kendine güvenli HDP’ye kaymaktadır.
Ne yapsınlar! Karşılarında, HDP başarısına sevinen CHP yönetimi var! Bu hâl; partideki siyasetin ölümü anlamına gelmektedir. Farkında değiller mi!
Yunanistan’da "Syriza",
İspanya’da "Öfkeliler",
İtalya’da "Beş Yıldız Hareketi"...
Nasıl doğdu ise, Türkiye’de de HDP öyle doğmakta, (Batı ve CHP eliyle) doğurtulmaktadır.
CHP, AKP ile koalisyon hükümeti kurarsa önümüzdeki dönemin ana muhalefet partisi HDP olacaktır! Ve... Kılıçdaroğlu artık Öcalan’ın rakibi bile olamayacaktır!
Evet...
Gerçek, göz ardı edilince ortadan kalkmıyor...
MONEY... MONEY... MONEY...
MANİ... MANİ... MANİ...
PARA... PARA... PARA...
Sözcü Gazetesi'ndeki arkadaşımız Bilal Ak her seçim öncesi olduğu gibi yine bizlerin sandık tahminini sordu:
AKP %39
CHP %27
MHP %17
HDP %12
dedim.
Kamuoyu araştırma şirketlerinden iyi durumdayım! Şaka bir yana...
Hatırlayınız:
Geçen hafta AKP’nin sandık sonuçlarına ilişkin 20 tespitte bulunmuştum. Yani: AKP’nin neden seçimi kaybedeceğini sandıklar açılmadan önce tek tek yazdım.
(Tekrar okumanızı tavsiye ederim.)
Keza...
Geçen hafta bu köşede “Erdoğan’sız Stratejiler” başlıklı yazı kaleme aldım. Sandıktan koalisyon hükümeti çıkacağını belirttim:
“Şurası gerçek ki... Erdoğan ve AKP artık Türkiye’yi yönetememektedir. Parti devlet anlayışı Türkiye’yi zor günlere sürüklemektedir. Bu siyasal gerginlik ve bu salt tüketime ve finansa dayalı ekonomik yapı sürdürülebilir olmaktan çıktı. Postmodern fantezilerin sonuna geldik.
Evet... Küresel ekonomik kriz, Türkiye’de ‘yeni mevzilere’ ihtiyaç duymaktadır!
Evet... Erdoğan ve AKP yıpranmıştır; ‘yeni’ye ihtiyaç vardır!
‘Yeni’; siyasal uzlaşma adı altında dayatılacak yeni ekonomik reçetedir. Yani: Doğan görünümlü Şahin otomobildir!
Kemal Derviş’in seçim öncesi ortaya çıkıp, AKP’ye övgüler sıralamasının sebebi budur!
AKP’ye iki yol sunulacaktır:
(1) Ya CHP ile koalisyon hükümeti.
(2) Ya HDP ile koalisyon hükümeti.
Sadece ‘yeni’ ekonomik politikalar için değil; ‘yeni’ anayasa itibarıyla ‘yeni’ Türkiye için Batı bu şarttı dayatacaktır. ‘Yeni’ Tanzimat Fermanı dediğim budur.
AKP’nin önüne konulan ‘yeni’ projede Erdoğan’a düşen (İttihatçıların Sultan Reşat’ı gibi!) Saray’a hapsolmaktır...”
Yukarıda okuduklarınız üzerinden 6 gün geçti...
Bugün Davutoğlu, CHP ile koalisyon yapmak istemektedir.
Ya Erdoğan? Güce hep biat ettiğini gördük. Kendi güvenliğini şart koşarak bu koalisyona “evet” diyecektir; ta ki yeniden güç toparlayana kadar!
Bu projeye CHP içinden birkaç kişi karşı çıkmak istese de, Batı ve kimi medyanın dayatmasıyla ses çıkaramayacaktır...
Hele hele; çoğu “yeni” milletvekili erken seçimi göze alamayacaktır!
ABBA ne diyordu şarkısında; mani, mani, mani / para, para, para!
http://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar/soner-yalcin/kilicdaroglu-mu-ocalan-mi-854617/
Soner Yalçın, 9 Haziran 2015
dolar acaba nereye kadar düşer....saygılar
YanıtlaSilKonuyla çok alakalı değil ama bir şey paylaşmak istedim.
YanıtlaSilİrlanda’da uluslararası bir çiftçiler toplantısı yapılıyormuş. Toplantıya katılanları İrlandalı çiftçiler evlerinde ağırlamışlar. Bizim İrlandalı Çiftçi’ye de Texaslı zengin bir çiftçi düşmüş. İrlandalı Çiftçi, Texaslı’ya çiftliği gezdirmiş. Texas ve İrlanda; boyutlar farklı. Texaslı’nın çiftliği nerdeyse İrlanda’nın dörtte biri kadar. Gezi kısa sürede bitmiş.
Gezi sonunda iki çiftçi şöminenin karşısına oturmuşlar. İrlandalı Çiftçi sormuş: “Sizin çiftlik nasıl?” Texaslı, çiftliğinin boyutu ile övünmek için sabırsızlanıyormuş. Fırsatı yakalayınca başlamış anlatmaya: “Nasıl anlatsam size? Örneğin, sabah traktörüme atlıyorum.Ancak gün kararırken çiftliğimin öbür ucuna ulaşabiliyorum.” İrlandalı, misafirini mahcup ettiği telaşı ile konuşmuş “Sizi anlıyorum. Bir zaman benim de öyle külüstür bir traktörüm vardı. Sattım; "kredi" ile bu yeni traktörü aldım.”
Biz biraz Texaslıya benziyoruz sanki
2.55-2.56 ciddi destek seviyesi demiştiniz. gerçekten ordan döndü.. şimdi destek hangi seviye olabilir mahfi bey.. 2.73 alım fırsatı mıdır... saygılar.....
YanıtlaSilBugünkü dolardaki düşüşü neye bagliyorsunuz Hocam? Ve yeniden büyük bir yükseliş bekliyor musunuz ?
YanıtlaSilmahfi bey defalarca dolşarın yönünün yukarı doğru olduğunu yazdı...
SilAynı yontemi uyguladıgınız cok partili sisteme baslangıc ile 2002 arası için de bir çalışmanız var mı?
YanıtlaSilNe yazık ki büyüme serisi o dönemlerde çeyreklik olarak yok.
SilTeşekkür ederim.
Silsayın hocam; bir konuda yanlış mı düşünüyorum bilmiyorum ama mantığını tam olarak oturtamadığım bir nokta var.kitaplarda sürekli belirtildiği üzere cari açığın artması dövize olan talebi artıracağı için kurları artırır demekte.benim takıldığım yer sonuç olarak ne kadar cari açık verilirse verilsin, en azından verilen cari açık kadar ,belkide cari açıktanda fazla döviz bulunmuş demektir.bulunan bu dövizlerde ya rezervlerden yada doğrudan yatırımlardan,portföy yatırımlarından veyahut borçlanma şeklinde bulunmaktadır.yani cari açık sonucunda oluşan döviz talebinin karşısında bu talebe eş düzeyde bir döviz arzı karşılık gelmektedir.döviz arzının döviz talebine eşit olduğu noktada da kurun neden yükselir denmesini anlamadım açıkcası.
YanıtlaSilörneğin;100 milyar$ ihracat,turizm gelirleri,faiz gelirleri v.b tutarında döviz gelirinin olduğunu 160milyar$ da ithalat,faiz gideri,turizm gideri v.b tutarında döviz giderinin olduğunu düşünürsek 60milyar $ kadar cari açık olacaktır.bu da 60milyar$ döviz talebi demektir. sonuç olarakta bu 60milyar$ doğrudan yatırımlarla,portföy yatırımlarıyla,borçlanmayla yada rezervlerden karşılanacaktır.60 milyar$ lık cari açığın saydığım şekillerde karşılanması döviz talebine eşit düzeyde bir dövizarzı meydana getirmiş olmuyor mu? iktisattada talebin arza aynı düzeyde eşlik etmesi denge miktarını değiştirsede denge fiyatını değiştirmez.burada da denge fiyatı kur olduğuna göre kurun fiyatı cari açıktan ötürü değişmeyecektir diye düşündüm bilmiyorum yanlışmı düşündüm?kısaca cari açık olduğunda kurda artar denmesinin mantığını kavrayamadım yardımcı olursanız sevinirm.
saygılarımla Doğkan Aygün
Sayın hocam öncelikle saygılar sevgiler. Blogunuzu yaklaşık bir aydır düzenli olarak takip ediyorum, severek de takip ediyorum. Zaten seviyorum ki takip ediyorum:) Anladığım şu ki her yorumu tek tek okuyorsunuz ve makul, mantıklı, siyasete girmeyen sorulara elinizden geldiğince cevap da veriyorsunuz. Bu da sizin ne kadar mütevazı bir insan olduğunuzu gösteriyor bence. Şimdi benim naçizane durumumu size özetleyeyim ve sorularıma geçeyim: 1. Ben yurtdışı öğretmenlik mülakatını geçtim ve seneye Almanya'da görevlendirilmeye hak kazandım. Yurtdışı göreve giderken yanımızda bir miktar birikimle gitmek bizim adımıza faydalı olacak ama TL ile dolar varken euro almak ne kadar mantıklı olur? 2. Kenarda birikmiş bir miktar dolarım var (çünkü TL olunca birikim yapamıyorum harcıyorum) bu birikmiş dolarları da euroya çevirmeli miyim - hele ki şu ne olacağı belli olmayan zaman diliminde-bilemiyorum. 3. Burdaki maaşımız TL bazında yatmaya devam ederken orda da bir yandan euro bazında maaş alacakmışız. Orada euro ile yapacağım (tabi mümkünse) birikimleri dolara çevirmeli miyim yoksa o haliyle kalsın mı dersiniz? ve 4. Bir arkadaşımla beraber girdik biz bu birikimi dövizle yapma düşüncesine ve o güvenli limandır diye bir miktar dolardan sonra devamlı sterlin alıp durdu, şimdi isviçre frangının peşinde, bu konuda nasıl bir yorumunuz olabilir? Size soru soran okurlarınızı yorumlamalarınızdan cesaret alıp ben de bunları - bir uzman göz olarak- size sorayım dedim. Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim; bizim ülkede her kelimenin başına ironi anlamına gelen "(!)" işaretini koymak lazım diye savunur dururum, sizin bu köşenizi de "Kendime(!) Yazılar" olarak algılıyorum ben çünkü gayet sizin haricinizde hepimize bu yazılar:) Kendinize(!) yazıları sıklaştırmanız dileğiyle. Şimdiden teşekkürler.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Başarılar dilerim.
Sil(1) Euro ile gitmek daha mantıklı. Sonuçta Almanya'ya gideceksiniz. Sanki Euro için de çıkış dönemi başladı gibi duruyor.
(2) Eldeki dolarları Euroya ÇEVİRMEYİN O KISMI DA dOLAR DURSUN.
(3) Bence Euro olarak kalsın. İleride durum değişirse bir daha değerlendirirsiniz.
(4) Sterlin de güçlenecek Frank da ama bence Dolar daha iyi.
Hocam, real effective exchange rate (REER) ile ilgili bir yaziniz var mi? Bir banka raporu okuyordum, REER ciktigi icin TRY'nin deger kaybetmesinden saglayabilecegimiz avantajlari aslinda elde edemiyoruz yaziyordu. Iliskiyi tam anlayamadim, sorayim dedim. Tesekkurler.
YanıtlaSilYazım var burada: http://www.mahfiegilmez.com/2012/11/reel-efektif-doviz-kuru-endeksi-nedir.html
SilKıymetli Hocam. Blogunuzda paylaştığınız kıymetli yazılarınız altına haddinden fazla gereksiz yorum yapılmakta. Birileri adeta kendi blogları olarak kullanmaktalar. Hal böyle olunca da gerçekten kayda değer soruları ve sizin o sorulara verdiğiniz yanıtları takip etmekte zorlanıyoruz. Bu hususta bir filtreleme getirmeniz sizden nacizane temmenimdir. Güzel günler dilerim.
YanıtlaSilEvet haklısınız ama ben küfür, hakaret vb dışında filtreleme uygulamak istemiyorum. Sonuçta burası özgür bir blog.
SilSn.Egilmez yazilarinizi ilgi ile izliyorum,su anda birikmis tl var biraz,bugun usd dusuk gosteriyor,alis zamanimidir acaba?ya da duserse nereye kadar gider ,bekleyip dususte mi almaliyim?Saygilarimla
YanıtlaSil