Bütçe Açığını Artırmadan Büyüme Oranı Artırılabilir mi?
Türkiye ekonomisi son 4 yıldır potansiyel büyümesinin
altında büyüyor. Türkiye ekonomisinin büyümesinde etkili olan iki faktör var:
(1) Kamu harcamalarının artması. (2) Cari açığın artması. İlki kamu kesiminden
özel kesime ve hane halklarına harcama gücü aktarılmasını, ikincisi de özel
kesimin daha fazla üretim yapmasını sağlıyor. Türkiye ekonomisi, 2000’lere
kadar ilk yöntemle yüksek bütçe açıkları vererek özel kesime ve hane halklarına
para aktararak büyümüştü. O dönemde artan kamu harcamaları vergi artışı yerine
borçlanma artışıyla sağlandığı için enflasyon da yükselmişti. 2000’ler
sonrasında yöntem değişikliğine giden Türkiye, bu kez cari açığın büyümesine dayalı
bir üretim içine girdi. Özel kesim dışarıdan finansman bularak üretim yaptı ve
dış talep canlı olduğu sürece de bu durum büyümeye olumlu katkı yaptı. Ne var
ki küresel kriz sonrasında cari açığın taşınamaz boyuta gelmesine ek olarak Türkiye’nin
asıl ihracat pazarı olan Avrupa’nın krize girmesi sonucu dış talebin düşmesiyle
birlikte bu model de durakladı.
Avrupa’nın söz konusu talep yetersizliğini aşacak bir
büyümeye geri dönmesinin uzun bir zaman alacağı tahmin ediliyor. Bu durumda Türkiye
açısından, büyümeyi yeniden potansiyel büyüme düzeyine yükseltebilmek için kamu
harcamalarını artırarak iç talebi ve dolayısıyla ekonomiyi canlandırmaktan başka
seçenek kalmıyor. Ne var ki böyle bir durumda bütçe açığının yükselmesi ve enflasyonun
artması söz konusu olacak. Bunu önlemenin yolu bir yandan ekonomiyi canlandırmak
için kamu harcamalarını artırırken bir yandan da aynı miktarda vergi gelirlerini
artırmaktan yani denk bütçe çarpanını kullanmaktan geçiyor.
Türkiye’de marjinal tüketim eğilimini (mpc), GSYH içindeki
tüketim harcamalarını esas alarak 0,7 kabul edebiliriz. Bu durumda marjinal
tasarruf eğilimi (mps) de kendiliğinden 0,3 olarak çıkar. Buna göre Türkiye’de
kamu harcamaları çarpanı ve vergi çarpanı şöyle hesaplanır:
Kamu harcamaları
çarpanı = 1 / 1 - mpc = 1 / 1 – 0,7
= 1 / 0,3 = 3,3
Vergi çarpanı
= - (kamu harcamaları çarpanı – 1) = - (3,3 – 1) = - (3,3 – 1,3) = - 2,3
Emeklilere ve kamu çalışanlarına bir defaya mahsus olmak
üzere 1.000’er TL ikramiye verildiğini düşünelim. Emeklilerin ve kamu
çalışanlarının toplam sayısı kabaca 12 milyon kişi olduğuna göre bu ödemenin
tutarı 12 milyar TL eder. Aynı gün üst gelir gruplarına da bir yıla özgü olarak
12 milyar TL tutarında ek vergi getirildiğini varsayalım (gelir ve kurumlar
vergisi oranlarında 12 milyar TL’lik gelir artışı sağlayacak düzenlemelere
gidildiğini düşünelim.)
Bu durumda: kamu harcamalarının 12 milyar TL artırılmasının
kamu harcamalarını çarpan etkisiyle artırması sonucu harcamalardaki artış (12
milyar TL x 3,3 =) 39,6 milyar TL’ye ulaşır. Vergi gelirlerinde yapılan 12
milyar TL’lik artış da GSYH’yı [- (12 milyar TL x 2,3=)] 27,6 milyar TL
azaltır. Bu ikisinin etkilerini netleştirirsek;
GSYH artışı = Kamu harcamaları artışının artırıcı etkisi –
Vergilerdeki artışın azaltıcı etkisi = 39,6 – 27,6 = 12 milyar TL olur.
Bu artışlar öncesinde 2015 yılı GSYH’sının 1.950 milyar TL,
bütçe gelirlerinin 452, bütçe giderlerinin de 473 milyar TL olduğunu düşünelim
(Orta Vadeli Mali Planda 2015 yılı için öngörülen miktarlar.) Buna göre bütçe
açığı 21 milyar TL olarak ortaya çıkmaktadır. Şimdi kamu harcamalarının da
vergilerin de 12’şer milyar TL artırıldığını varsayalım. Bu durumda GSYH’daki
net artış 12 milyar TL olacağı için GSYH işlem sonucunda (1.950 + 12 =) 1.962
milyar TL’ye yükselmiş olur. Bütçe gelirleri (452 + 12 = ) 464 milyar TL’ye,
bütçe giderleri de (473 + 12 =) 485 milyar TL’ye yükselmiş ve bütçe açığı (485
– 464 =) 21 milyar TL olarak değişmeden kalmış olur.
Özetle söylemek gerekirse kamu harcamalarının ve vergi
gelirlerinin aynı miktarda artırılması sonucu GSYH; kamu harcamalarındaki artış
kadar artarken bütçe açığında bir değişiklik olmaz.
Bütçe açığının değişmeden kalması ve kamu harcaması kadar
üst gelir gruplarından vergi alınması sonucunda iki olumlu etki daha ortaya
çıkar: (1) Enflasyonist baskı oluşmaz, (2) Gelir dağılımında düzelme olur.
Sonuçta ekonomi politikasında pek görülmeyen bir şekilde iki taşla (kamu
harcamalarının ve vergilerin artırılması) dört kuş (GSYH artışı, bütçe açığının
değişmemesi, enflasyona etki yapılmaması ve gelir dağılımında düzelme
sağlanması) vurulmuş olur.
Not 1: Türkiye’nin
ithalatındaki ağırlığın üretimde kullanılan hammadde, ara malı ve sermaye malı
olduğunu dikkate alarak ithalâta dönük sızıntıların sınırlı kalacağını
düşündüğüm için ithalât sızıntılarını burada hesaba dâhil etmedim. Buna
karşılık her tüketim harcaması aşamasında altın alımı gibi parayı ekonomi
dışına çıkaracak bir takım sızıntıların harcamaların etkisini azaltacağını
dikkate almak gerekiyor. Eğer konuya böyle bakarsak kamu harcamalarının
etkisinin daha sınırlı kalacağını düşünebiliriz. Öte yandan vergi oranlarında
ortaya çıkacak artışların vergi kaçaklarını artırması ve dolayısıyla umulduğu
kadar vergi artışı sağlamaması da mümkündür. Bu konularda daha derin
araştırmalar yapıldıktan sonra denk bütçe çarpanının, Türkiye’nin içinde
bulunduğu ‘potansiyeli kadar büyüyememe sorunundan’ kurtulmasına yardımcı
olabileceği kanısını taşıyorum.
Not 2: İngilizcesi
multiplier olan sözcük için Türkçe’de iki ayrı karşılık kullanılıyor: ‘Çarpan’
ve ‘çoğaltan.’ Ben burada çarpan karşılığını kullanmayı tercih ettim. Çünkü söz
konusu mekanizma, vergiye uygulandığında çoğaltıcı değil azaltıcı etki yapıyor.
Bu durumda vergi çoğaltanı değil vergi azaltanı demek gerekiyor ki bu da
alışılmış ekonomi jargonuna uygun değil. Onun yerine hepsine çarpan demeyi
tercih ettim.
Ek: Çarpan Analizi
(Teorik Çerçeve)
Temel Kavramlar
Marjinal tüketim eğilimi
(mpc)
Marjinal tüketim
eğilimi, gelirdeki 1 birim artışın tüketimde ne kadar artış yaratacağını gösteren
bir ölçüdür. Tüketimdeki artış miktarının, net gelirdeki artış miktarına
bölünmesiyle bulunur.
mpc = dC / dY
Burada mpc marjinal tüketim
eğilimini, d değişim oranını, C tüketim harcamalarını, Y geliri gösteriyor.
Marjinal tasarruf eğilimi
(mps)
Marjinal tasarruf eğilimi gelirdeki 1 birim artışın tasarruf miktarında ne kadar artış yaratacağını gösteren
bir ölçüdür. Tasarruftaki artış miktarının, net gelirdeki artış miktarına
bölünmesiyle bulunur.
mps = dS / dY
Ya da tüketimden giderek
şöyle hesaplayabiliriz:
mps = 1 – (dC / dY) veya
mps = 1 - mpc
Burada mps marjinal tasarruf
eğilimini, d değişim oranını, C tüketim harcamalarını, Y geliri mpc marjinal tüketim
eğiliminigösteriyor.
Kamu Giderlerinin Çarpan Etkisi
Kamu giderlerinde meydana gelecek artışın, bu giderlerin
yöneleceği kişi ve kurumların gelirini ve dolayısıyla giderlerini bir döngü
halinde misliyle artıracağını ve bu artışların GSYH’da yaratacağı artışı ortaya
koyan bir yaklaşımdır. İlk kez Richard Kahn tarafından ortaya atılmıştır.
Kamu kesiminin yeni bir hizmet binasını 1 milyon TL tahmini
bedelle yaptırmaya başladığını, bu inşaatın 24 ay süreceğini ve müteahhide
başlangıçta 200.000 TL avans verildiğini ve her ay 34.782 TL ödeme yapılacağını
düşünelim. Müteahhide yapılan her ödemeyle kamu giderleri yükseleceği için GSYH
de artacaktır (ilk etki.) Kamu kesiminin müteahhide yapacağı ödemelerin büyük
bölümü müteahhit tarafından malzeme alımına, mühendis ve işçi ücretlerine
harcanacaktır. Bu ödemeler bu paraları alanların gelirini ve dolayısıyla tasarruf,
tüketim ve yatırım harcamalarını artıracaktır. Harcamalarda yaşanan bu artış bu
kez de tüketim harcamalarının ve yatırım harcamalarının artmasına yol açacaktır
(ikincil etki.) Bu kişi ve kurumların yaptıkları harcamalar da başkalarının
eline gelir olarak geçecek bu kez onlar da tasarruflarını, tüketim ve yatırım
harcamalarını artıracaktır (üçüncül etki.) Bu böylece devam ederek GSYH’nin
sürekli artmasına yol açacaktır. Kamu
harcamalarında ortaya çıkacak artışların GSYH üzerinde yaratacağı bu ek
artışlara kamu harcamalarının çarpan etkisi deniyor. Kamu harcamasının GSYH
üzerinde kaç misli artış sağlayacağı toplumda geçerli marjinal tüketim eğilimi
ve marjinal tasarruf eğilimine göre belirlenir.
Marjinal tüketim eğilimi (mpc), tüketicinin gelirinde oluşan
artışın tüketim harcamalarını ne kadar artıracağını gösteren bir orandır. Eğer
tüketiciler ellerine geçen her 100 TL’nin 80 TL’sini tüketim harcamalarına, 20
TL’sini de tasarrufa ayırıyorsa o zaman bu toplumda marjinal tüketim eğilimi
(mpc) 0,8, marjinal tasarruf eğilimi (mps) ise 0,2 demektir.
GSYH denklemini harcamalar yönünden yazalım:
Y = C + I + G + (X – M)
Bu denklemde Y GSYH’yi, C tüketim harcamalarını, G kamu
harcamalarını, X ihracatı, M de ithalatı gösteriyor.
Buna göre kamu harcamalarında (G) ortaya çıkan artışın, bu
artışı gelir olarak ele geçiren tüketicilerin tüketim harcamalarını (C) ve ikisinin birden Y’yi artırması söz konusu
olacaktır (eşitlik gereği denklemin bir tarafı artmışsa aynı miktarda öteki
tarafının da artması gerekir.)
Kamu harcamalarında ortaya çıkan 1 birimlik artışın GSYH’yı
artırma katsayısı ya da kısaca kamu harcamalarının çarpan katsayısı (Mgs) marjinal
tasarruf oranının (mps) yarattığı 0,2’lik sızıntı dışında kalan oran (mpc –
mps) kadar olacaktır.
Kamu harcamalarının çarpan katsayısı
= 1 / 1-mpc = 1 / 1 - 0,8 = 5
Yani bu toplumda kamu harcamalarında görülen 1 birimlik
artış GSYH’yı 5 birim artıracak demektir.
Hükümetin kamu harcamalarını 50 milyar TL artırdığını
düşünelim. Bu durumda kamu harcamalarının GSYH üzerindeki artırıcı etkisi şöyle
hesaplanacaktır:
Kamu harcamalarının GSYH üzerindeki artırıcı etkisi = Kamu
harcamalarının artan miktarı x Mgs
Kamu harcamalarının GSYH
üzerindeki artırıcı etkisi = 50 x 5 = 250 milyar TL.
Yani kamu harcamalarındaki 50 milyar TL’lik artış GSYH’yı
250 milyar TL artırmış olacaktır.
Vergi Çarpanı
Tıpkı kamu harcamalarındaki artışın yarattığı çarpan etkisi
gibi vergilerde ortaya çıkacak bir indirim toplam tüketim ve yatırım
harcamalarını artıracak ve dolayısıyla GSYH’de artışa yol açacaktır. Tersine
vergilerde ortaya çıkacak bir artış ise toplam tüketim ve yatırım harcamalarını
düşürecek ve eğer vergi artışından sağlanacak ek gelirler ile kamu harcamaları
artırılmazsa GSYH’de düşüş meydana gelecektir.
Ekonominin resesyona doğru gittiğini ve hükümetin gelir
vergisinde yüzde 10 oranında indirim yaparak ekonomiyi canlandırmayı
planladığını düşünelim. Bu durumda kişilerin ellerine geçen gelir yüzde 10
oranında artacak demektir. Vergi sonrası yıllık geliri 50.000 TL olan bir
kişinin bu indirim sonrası eline geçen paranın 55.000 TL’ye yükseldiğini
varsayalım. Geliri 50.000 TL iken (50.000 x 0,8 =) 40.000 TL’lik tüketim
harcaması yapan ve 10.000 TL tasarruf eden bu kişi, vergi indirimi sonrası geliri
55.000 TL’ye yükselince 44.000 TL’lik tüketim harcaması ve 11.000 TL’lik
tasarruf yapmaya başlayacak demektir.
Ekonominin enflasyon sorunu yaşadığını ve bununla mücadele
etmek isteyen devletin gelir vergisi oranını yüzde 10 artırdığını düşünelim. Bu
durumda kişilerin ellerine geçen gelir yüzde 10 oranında azalacak
demektir. Vergi sonrası yıllık geliri
50.000 TL olan bir kişinin bu artış sonrası eline geçen paranın 45.000 TL’ye
düştüğünü varsayalım. Geliri 50.000 TL iken (50.000 x 0,8 =) 40.000 TL’lik tüketim
harcaması yapan ve 10.000 TL tasarruf eden bu kişi, vergi artışı sonrası geliri
45.000 TL’ye düşünce 36.000 TL’lik tüketim harcaması ve 9.000 TL’lik tasarruf
yapmaya başlayacak demektir.
Vergi çarpanı şöyle bir formülle hesaplanır:
Mt = - (Kamu harcamaları çarpanı
– 1)
Mt = - 4
Buna göre yukarıdaki örneklerden resesyonda uygulanacak
örneğin toplam 50 milyar TL’lik bir vergi indiriminin etkisi şu denklemle
hesaplanabilir:
Vergi indiriminin GSYH etkisi =
- Vergilerde indirim miktarı x – Mt
Vergi indiriminin GSYH etkisi =
- 50 x – 4 = 200 milyar TL.
Buna göre vergi oranlarında örneğin 50 milyar TL’lik bir indirim
yapılması halinde toplam harcamalar ve dolayısıyla GSYH 200 milyar TL artmış
olacaktır.
Enflasyonist bir ortamda yapılacak 50 milyar TL’lik bir
vergi artışının etkisi de şu denklemle hesaplanabilir:
Vergi artışının GSYH etkisi =
Vergilerde artış miktarı x – Mt
Vergi artışının GSYH etkisi = 50
x – 4 = - 200 milyar TL
Buna göre vergi oranlarında örneğin 50 milyar TL’lik bir
artış yapılması halinde toplam harcamalar ve dolayısıyla GSYH 200 milyar TL
azalmış olacaktır.
Denk Bütçe Çarpanı
Hükümet, kamu harcamalarını ve vergileri aynı miktarda
artırırsa GSYH, kamu harcamalarındaki artışa eşit miktarda artar. Denk bütçe
çarpanı, ilk kez Trygve Magnus Haavelmo tarafından ortaya atıldığı için
Haavelmo teoremi diye de biliniyor.
Diyelim ki hükümet, kamu harcamalarını 50 milyar TL ve
vergileri de 50 milyar TL artırmış olsun. Önce 50 milyar TL artırılan kamu
harcamalarının GSYH’yı artırıcı etkisini hesaplayalım. Bunu yapmak için
artırılan miktarı kamu harcamaları çarpan katsayısıyla (yukarıda 5 olarak
hesaplamıştık) çarpmamız gerekir:
Kamu harcamalarının GSYH artırma
etkisi = 50 x 5 = 250
Şimdi de 50 milyar TL artırılan vergi gelirlerinin GSYH’yı
azaltıcı etkisini hesaplayalım. Bunu yapmak için artırılan vergi miktarını
vergi çarpanıyla (yukarıda - 4 olarak hesaplamıştık) çarpmamız gerekir:
Vergi artışının GSYH azaltma etkisi
= 50 x – 4 = - 200
Bu ikisinin bir araya getirirsek GSYH artışının net olarak
ne kadar olabileceğini görürüz:
GSYH artışı = 250 – 200 = 50 =
Kamu harcaması artışı
Görüldüğü gibi hem kamu harcamaları hem de vergiler aynı
miktarda artırıldığında GSYH artışı, kamu harcamaları artışına eşit olmaktadır.
Öte yandan bu artışlar bütçe dengesini değiştirmemektedir.
Bu artışlar öncesinde ülkenin bütçe giderlerinin 425 milyar TL, bütçe
gelirlerinin 400 milyar TL ve bütçe açığının da 25 milyar TL olduğunu düşünelim.
Kamu harcamalarının 50 milyar TL artması sonucu bütçe giderleri (425 + 50 =) 475
milyar TL’ye, vergilerin 50 milyar TL artması sonucu da bütçe gelirleri (400 +
50 =) 450 milyar TL’ye yükselecek, bütçe açığı ise (475 – 450 =) 25 milyar TL
olarak değişmeden kalacaktır.
Bu konuyu hatirlattiginiz için çok teşekkür ediyorum Mahfi hocam.
YanıtlaSilBir küçük uyarı, son örneğinizde 50 milyar TL değil 25 milyar TL olacak sanırım.
Düzelttim, uyarı için çok teşekkür ederim.
Silsiz google analytics'e bakarken ben yorumumu yazayım. bir taşla dört kuş eşyanın tabiatına aykırı. gelir dağılımının düzelmesi ve GSYH artışı tamam da;
YanıtlaSil1- enflasyon artar. çünkü enflasyon sepeti daha çok alt-orta gelir gruplarının tükettiği mal ve hizmetlerden oluşuyor.
2- cari açık artar. basit bir hesap yapalım:
- Türkiye'de ekonomik büyüme hızlanırken özel kesim tasarrufları büyük çoğunlukla düşmüştür. ekonomi yavaşlarken özel tasarruflar artmıştır. denk bütçe çarpanının kağıt üzerindeki gibi işlediğini yani kamu tasarrufunu azaltmadığını varsayarsak %5'lik bir büyümede özel kesim tasarruflarının 0,5-1 puan kadar düşmesi yüksek olasılıktır
- %5'lik bir büyümede yatırım/GSYH oranının 0,5-1 puan kadar artması da yüksek olasılıktır.
- yatırımlarda 1 puanlık artış, özel tasarruflarda 1 puanlık azalış cari açığı 1-2 puan artırır.
Fed faiz artıracak, sermaye kıtlaşacak diyorsunuz. böyle bir ortamda cari açıktaki artışı göze alabiliyor muyuz? bence asıl soru bu olmalı.
Bunları göze alamıyorsak o zaman yüzde 2,5 büyümeden, işsizlik artışından vb şikayet etmeyeceğiz.
Silşikayet edilmiyor zaten. bunca yolsuzluğa, hukuksuzluğa rağmen iktidar partisi %40 üzeri oy alabiliyor. bahsettiğiniz yapısal reformlar yapılsa bütçeyle oynamadan potansiyel büyüme yakalanır hatta aşılır, yakalanan oran yeni potansiyel büyüme oranı olur ama malum bildiğimiz hikaye..
Silartan cari açık saraydan bağımsız, otoriterleşmeye karşı duran ve yapısal reform sözü veren bir AKP-CHP koalisyonuyla finanse edilebilir. ama uyumlu-reformcu bir koalisyonun yürümesi de düşük ihtimal görünüyor. çünkü en basit bir bürokratın kararnamesini imzalarken sorun çıkartacak "bu bizden şu bizden değil" diyecek, sarayda zırt pırt bakanlar kurulu toplamaya kalkışacak bir CB baki kalacak.
Kisi basina dusen GSYH ile marjinal tuketim egilimi arasinda yapilan bir arastirma var mi biliyor musunuz? Bununla baglantili olarak ulkelerin gini katsayilari da kullanilarak genel bir carpan modeli olusturulabilir mi acaba? Tabi ki insan sosyal bir varliktir ama ancak tuketimin temel insan ihtiyaclarindan kaynaklandigini dusunursek her ulke icin genel gecer bir kontrol mekanizmasi ortaya cikartmak mumkun olabilir belki. Boylelikle muallak bir laf olan tuketim toplumu tanimina da bilimsel bir izah getirilebilir diye dusunuyorum. (Ornegin Turkiye kisi basina dusen geliri ile carpanin 5 olmasi gerekirken 6-7 cikiyorsa bu toplumun temel insan gereksiniminden daha fazla tuketim meraklisi oldugunu gosteriyor diyebiliriz.)
YanıtlaSilYazinizin temeli ile alakali degil ama boyle bir katki yapmak istedim.
Bu dediğiniz çerçevede bir araştırma var mı bilmiyorum ama her ülkede çarpan ülkenin ortalama marjinal tüketim eğilimine göre belirleniyor. Bu eğilim ülkeden ülkeye değiştiği için çarpan katsayısı da değişiyor doğal olarak.
SilEvet degistigi kesin. Tam olarak soylemek istedigim Turkiye'de $10k kisi basina dusen gayrisafi milli yurtici hasila ile mpc 0.7 ise bu GSYH'daki tasarruf tuketimden cikiyorsa, kisi basina GSYH'ler gini katsayilari ile normallestirilerek, ayni/yakin kisi basina dusen gsyh'larin mpc medyani cikartilabilir. Kisi basina dusen GSYH'nin mpc ile olan esnekligi bulunarak bir yerde 'insan dogasinin minimum tuketim' egilimi cikabilir. (Ornegin kb gsyh $20k'ya ciktiginda artik esneklik ortadan kayboluyordur diyelim, cunku artik gelir icinde tuketim orani cok dusecektir.)
SilBuradan yola cikarak sunu diyebiliriz: bir ulke insani genel gereksinimlerini karsilamak icin eger ulke kb gsyh'si $10k ise mpc'u 0.7 olmalidr. Eger mpc bundan yuksek ise bu ulke insani gerektiginden fazla tuketiyor demektir. Enflasyonu dusurmek icin sikilastirici para/maliye politikasi uygulamak ulke refahini insani boyutta etkilemez. Vb. Ama eger tam tersi ise bu sefer ulkenin insanin gerektigi kadar tuketmedigi ortaya cikabilir. Bunun sebepleri arastirilabilir. (Ornegin Asya'da olmasi gerektiginden daha fazla tasarruf egilimi oldugu soylenmektedir ancak sadece soylenir sebebi spekulasyondur.)
Cok zor da bir calisma degil aslinda, belki birisi begenirse uzerinde calisir. Eger daha once calisilmamissa bundan cok guzel bir yayin da cikabilir diye dusunuyorum. Keynescilere duyurulur.
Hocam bir varil brent petrol almk iatrsek 45 dolardan internet üzerinden nasıl alabiliriZ. Bunun proğramlarımı var
YanıtlaSilTam olarak bilmiyorum.
SilForex piyasasında bu tür emtia alınıp satılabilir.
SilSen bir iktidat ekolüne nasıl sorular soruyorsun böyle emtia benzin piyasasını ne bilsin mahfi eğilmez hocam bildiğin dalga geçmişsin bu arada sizin kitaplarınızla okudum üniversitede kıymetli hocam sizin görüş ve fikirlerini mümkün mertebe takip ediyorum çok kıymetlisiniz 🙏
SilOlaya makro açıdan bakmışsınız. Türkiye'ye has mikro durumlar dikkate alındığında, ki bunu belirtmişsiniz zaten, faydalı olacak çok güzel bir yazı olmuş. Sn. Şimşek, gizli de olsa burayı takip ediyordur umarım.
YanıtlaSilElinize emeğinize aklınıza sağlık.
Saygılarımla..
Teşekkür ederim.
SilHocam bakınız,
YanıtlaSilSize siyasete lütfen girin derken, sizin koltuk sevdasına sahip olmadığınızı bilerek şunu diyoruz:
Siz bir tür insülin, bir tür serumsunuz.
İnsülin bir kez alınır ama yapısal tedavi uygulanmadığı için çözüm geçici olur.
Serum bir kez alınır ama yapısal tedavi uygulanmadığı için çözüm geçici olur.
Siz, sistem sorununu işaret etmekle sonuna kadar haklısınız.
Dediğimiz şu:
Siz, eğer, en azından 2 aylığına, 3 aylığına veya 6 aylığına tekrar müsteşarlık yapsanız veya bu kez bakan olsanız, biz sizin eğilmeyeceğinizi gayet iyi biliyoruz.
Siz:
Yapılan doğruları da, yapılan yanlışları da, tecrübenize dayanarak, korkmadan, üslubunuza dikkat ederek dile getiren bir kişisiniz.
Belki 6 ay dolmadan, sizi görevden alacaklar veya yine kendiniz istifa edeceksiniz!
Peki Türkiye'de yaşayan vatandaşlar, yani hepimiz keriz miyiz?
"Yahu, Mahfi Eğilmez diye bir hoca varmış. Zamanında müsteşarlık yapmış ama istifa etmiş.
2014-2015-2016'da ekonomi sallantıya girince tekrar kolları sıvayıp siyasete girdi ve yardım etmeye çalıştı. Ne oldu, yine istifa ettirdiler!
Şimdi anlıyoruz ki:
Hoca istifa etmeden önce, basına verdiği demeçlere dikkat ettiğimizde görüyoruz ki, bu adam bu ülkenin geleceği için mücadele etti.
Hiçbir ideolojiye körü körüne bağlı değildi.
Türkiye ekonomisinin geçmişi ile ilgili söyledikleri doğru, bugünü ile ilgili söyledikleri doğru ve geleceği ile ilgili tahmin ettiği kaygılar da doğruydu.
Ve hatta kısa ve uzun vadede 'maliye' politikalarına ağırlık vererek, bütçede aşamalı açık vererek çözüme ağır ağır ulaşabileceğimiz tavsiyesinde bulunmuştu. Ve bunların asla yeterli olmayacağını, daima 'yapısal reformları yapmamız gerektiğini, ilk sırada da eğitim reformuna odaklanmamız gerektiğini' söyleye söyleye dilinde tüy bitti!
Sonunda ne oldu?
Yine, zorla istifa ettirdiler!
Biz, vatandaş olarak, artık kül yutmayacağız!
Mahfi Hoca haklıydı!
Ey siyaset dünyası, ya onu siyasete bir kez daha kazandırın, ya da onu aranızda görmek istemiyorsanız, ehil insanların sözünü dinleyin ve Mahfi Hoca'nın ikazlarını bir bir uygulayın!"
Şimdi daha iyi anladınız mı Hocam, niçin size siyasete girin diye ısrar ettiğimizi?
Bazen alınan bir insülin,
Bazen alınan bir serum,
Birçok şeyi değiştirebilir!
(Not: Yukarıda okuduklarınız size gaz vermek için değildir! Samimi olarak içimden geçenlerdir Hocam!
Eğer bir beyin ameliyatı olacaksam, ameliyathanede bir beyin cerrahı görmek isterim, inşaat mühendisi değil!
Eğer ekonomi sallantıya girmişse, karar alma merkezleri neresiyse orada sizin gibi ehil insanları görmek isterim, ahbap-çavuş ilişkisi içinde olanları değil!
Artık 'keriz' değiliz!)
Çok teşekkür ederim.
SilBen artık oralarda genç ve dinamik insanları görmek istiyorum. Bana da fikrimi soran olursa elden gelen desteği vermekten kaçınmam. Ama benim siyasete girmeye niyetim yok.
Nazik sözleriniz için tekrar teşekkür ederim.
(Hocam, yine samimiyetle soruyorum. Dalga geçmek, şaka yapmak için değil!)
SilDiyelim ki, siyaset dışı bir tür ekonomi danışmanlar kurulu oluşturulması kararı alındı ve bu kuruldan çıkan raporlar ne ise, 1 Kasım'dan sonra kurulacak hükümet 'ne olursa olsun', sizlerin hazırladığı raporların uygulanmasının ilk sırada yer alacağı taahhüt edildi!
'Bana da fikrimi soran olursa elden gelen desteği vermekten kaçınmam.'
Öyleyse bu kurula katılır mısınız?
Hocam elinize sağlık.
YanıtlaSilBence IMF Ye gidip borç isteyip program talebinde bulunalim. Bir de mürebbiye tabi arada bir uyaracak.
Bence bu söylediğim çok sürmez olacak saygılar.
Olabilir. Çünkü gereğini yapmıyoruz.
SilMerhaba Hocam,bir tarafta değerlenen(üstelik er yada geç FED in faiz artıracağı biliniyor) dolar, diğer tarafta parasal genişlemeye giden ECB ve hatta mevduat faizi negatif iken neden dolar Euro dan değerli olmuyor? Şu anda €/$=1.1195 seviyelerinde bu durumun gerekçesi nedir hocam?...
YanıtlaSilTeşekkürler...
ABD, doların değerli olmasını istemiyor.
Silkur savaşları! güzel kitaplar da var bunun için
SilSayın Mahfi Bey,
YanıtlaSilÇok saygı duyduğum bir kişisiniz. Fakat burada savunduğunuz görüşler çok açık bir şekilde sosyal demokrasi ekonomi politikalarını hatırlatıyor. Şahsen vergileri arttırmaktansa onları düşürerek ekonomiyi canlandırma anlayışı güden liberal politikaların daha etkili olacağı kanaatindeyim. Ayrıca gelir dağılımını düzeltmek yerine fakirliği engellemek asıl amaç olmalı. Fakir insan sayısı azaldıkça diğer insanların ne kadar zengin olduğuyla yani gelir dağılımının ne kadar bozuk olduğuyla tartışılmayacaktır. Sosyal demokrasi politikaları zenginden alıp fakire veren robin hoodcu yaklaşımın ta kendisidir. Ayrıca vergi alımında adalet esas dayanak noktamız olmalı, ortalama her insan devletin yol, su gibi altyapı,güvenlik, adalet vb. temel hizmetlerinden eşit miktarda faydalanıyorsa yani kimse daha zengin olduğu için yasalar önünde bir önceliği yoksa kimse zengin olduğu için daha çok asker, polis tarafından korunmuyorsa vergi konusunda da vatandaşlara karşı devletin daha adil davranması gerekir diye düşünüyorum.
Saygılarımla
Çok teşekkür ederim.
SilSizin dediğinizi izlersek o zaman gelir vergisinde artan oranlı değil sabit oranlı tarifeye geçmemiz gerekir. Çünkü mevcut artan oranlı tarife de zenginden alıp fakire vermeyi öngören bir düzenleme.
Öte yandan vergileri düşürerek ekonomiyi canlandırma politikası (arz yönlü iktisat) Reagan, Thatcher ve Özal zamanında uygulandı ve ne yazık ki her üç devletin de kamu borçlanmasının hızla artmasıyla sonuçlandı.
Yol, su, guvenlik, adalet'ten herkesin esit bir sekilde faydalandigini neye gore soyluyorsunuz ki? Hizmetin kalitesi ya da kalitesizligi ayni gorunebilir ama her yere arabayla giden, her gun dus alan, mal varligi daha cok oldugu icin daha fazla guvenlik gereksinimi olan, ve 'avukatimi arayayim' diyenler zenginler, "fakirler" degil.
SilSu an bile Turkiye'deki herhangibir sehirde zengin muhitlere yapilan alt yapi yatirimi ile varos muhitlere yapilan kisi basina altyapi yatirimi arasindaki farki arastirin, sasar kalirsiniz.
21.12. tam bir cimri zengin mantığı. milyardele asgari ücretli aynı köprüyü kullanıyor, aynı ücreti ödüyor, mutlu olu diye hatırlattım.
SilMahfi Bey,
SilAslında siz daha detaylı cevap yazabilirdiniz, tecrübeniz buna müsait. En azından 'Reagan, Thatcher ve Özal' isimlerinden bahsetmeniz bile önemli!
1 Ekim 2015, 21:12'de size soru soran ve görüşlerini açıklayan kişi, ' 3H Hareketi & http://www.3hhareketi.org/ ' isimli oluşumun Türkiye'ye dikte ettirdiklerini, sizin sitenizde de duyurmak istemiş!
'3H Hareketi', 'Reagan, Thatcher ve Özal' zihniyetinin 2015'li yıllara uyarlanmış hâlidir, arasında başka hiçbir fark yoktur!
Ne yazk ki:
Bugün, üniversitelerde yaptığımız araştırmalarda şu tehlikenin hâlâ varolduğunu gördük: '3H Hareketi', özellikle İ.İ.B.F.'de kendilerine taraftar toplamak amacıyla öğretim görevlileri + öğrenciler üzerinde muazzam 'manipülasyon taktikleri' uyguluyor!
1990'larda 'İkinci Cumhuriyetçiler'e karşı nasıl mücadele ettiysek, 2010'lu yıllarda da '3H Hareketi'ne karşı mücadele ediyoruz!
Kendilerine 'rehber' kabul ettikleri zihniyetlerin başlıcaları şöyle:
Ayn Rand!
Ludwig von Mises!
Robert Nozick!
Milton Friedman!
O büyük büyük büyük Alman otomobil şirketinin, emisyon mekanizmasında yaptığı düzenbazlığın ortaya çıkmasıyla, ortalık kızışmış durumda. Ne acıdır ki, bu şirketin büyüme stratejilerinin arkasındaki zihniyetin Milton Friedman olduğu henüz gün yüzüne çıkarılmadı!
Saygılar,
Kısacası su basmayan tulumbaya basmasını kolaylaştırmak için bir kova su katmamız gerek yani düşen büyümeye bir defalık kamu harcaması gerek :) yazı için tesekkurler hocam her gecen gün sizden daha cok faydalanıyorum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilHocam dusuk faiz oranlarinin ve hatta eksi reel faiz oranlarinin devlet butcesine etkisi kisa ve uzun vadede ne gibi bir etkisi olur ? Bunu aciklarsaniz sevinirim.
YanıtlaSilBütçedeki faiz ödemeleri düşeceği için bütçe giderleri düşer ve dolayısıyla bütçe açığı daha da düşer. Ne var ki bu tür bir olay uzun süre devam ederse iktidarı vergi almaktansa borçlanarak harcama yapmaya iter. Mesela Yunanistan'da böyle oldu.
Silpeki bizde butcenin son derece iyi bir performans gostermesinde bu dusuk reel faizlerin de etkisi oldugunu soyleyebilir miyiz? Merkezin faizi mevcut resmi enflasyondan dusuk bu da eksi reel faizi betimliyor. Bundan dolayi eksi reel faizn butceye katkisi oldugunu iddia edebilir miyiz?
SilElbette söyleyebiliriz. Faiz giderleri düşük olduğu için bütçe açığını olumlu yönde etkiliyor. Ne var ki düşük faiz iç tasarrufu düşürüyor ve biz ihtiyacımız olan parayı dışarıdan borçlanıyoruz. Bu da bizim cari açığımızı büyütüyor. Özetle bütçeyi düzeltiyoruz ama cari açığı bozuyoruz. TL ile borçlanacağımız yerde dövizle borçlanıyoruz. Hangisinin iyi olduğuna siz karar verin.
SilBu bahseylediginiz maalesef Turkiye ve Turkiye gibi "Cari Acigi" olan ulkeler icin gecerli. ANcak sanirim Cari acik vermeyen ve cari fazla veren bir ulke icinde , bu reel faizlerin dusuk olmasi ayni sonucu dogurur mu?
SilCari fazlanin azalmasi gibi ? Mesela Euro bolgesinden bir ulke verelim Reel faizleri dusuk eksi oldugu kullandigi para birimi euro ortalama %17.8 deger kaybetmis bir mevcut ulkede enflasyon orani %1.8- 1.5 bandlarinda oynuyor. Hani butce performansi reel faizlerden dolayi pozitif bir gorunum sergiler anliyorum ancak Boylesi bir ulkede cari fazla azalma egilimine girer mi?
Hocam faizlerin düşmesi aynı zamanda yatırımı ve dolayısıyla vergileri arttırıp bütçe açığının daha da düşmesine neden olmaz mı? Devlet neden artan vergi gelirlerine rağmen düşük faizle borçlanmayı seçsin? Popülizm?
SilHocam mevduat faizlerinde bu gelişmeler doğrultusunda artışın devam edeceğini düşünüyor musunuz?
YanıtlaSilEvet. Zaman içinde iniş çıkışlar olsa da dolar yükseldiği sürece mevduat faizleri de artacak.
SilHocam bu tür yazılarınız bize çok şey kazandırıyor. Okulda öğrendiklerimiz pekişiyor ufkumuz açılıyor kafamızdaki modüller birleşiyor bir nevi. Sanki uyguluyormuşçasına kalıcı oluyor. Allah razı olsun hocam.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
Silhocam Türkiye de ki döviz kurunun yükseliş sebeplerinden biri hatta en önemlisi cari açık.İthalatta yüzde 18.2 düşüş gerçekleşti ama buna rağmen döviz kuru yükselişini sürdürüyor. Bir nebze kurda düşüş yaşanması gerekmez mi?
YanıtlaSilİthalatta düşüş var ama ihracat da hızla düşüyor. Bakın Eylül ayında % 19,8 düşüş yaşandı ihracatta. Cari Açık düşüyor ama GSYH da düşüyor ve dolayısıyla Cari Açık / GSYH oranı fazla düşmüyor.
SilSon 15 yıllık ihracaat verilerine baktığımızda 2009-2015 aralığında 2011 hariç tüm yıllar genel ortalamanın altında kalmış.
SilYıl Değer Değişim
2000 $27.774.906,05 4,5
2001 $31.334.216,36 12,8
2002 $36.059.089,03 15,1
2003 $47.252.836,30 31,0
2004 $63.167.152,82 33,7
2005 $73.476.408,14 16,3
2006 $85.534.676,00 16,4
2007 $107.271.749,90 25,4
2008 $132.027.195,63 23,1
2009 $102.142.612,60 -22,6
2010 $113.883.219,18 11,5
2011 $134.906.868,83 18,5
2012 $152.461.736,56 13,0
2013 $151.802.637,09 -0,4
2014 $157.610.157,69 3,8
Ellerinize sağlık hocam çok güzel bir yazı olmuş. Muğla universitesinden hocam mehmet Avcı sağolsun sizi soylediginden beri iktisat üzerine çok şey öğrendim . Bence kesinlikle siyasete girmelisiniz :)
YanıtlaSilkonuyu siyasete bağlamanız ve mahfi bey defaetle yazmasına rağmen siyasete girin demeniz.. ilginç.
SilÇok teşekkür ederim.
SilAsıl olan bilimle uğraşmak. Bizim gibi, ülkelerde herkes siyasete giriyor, bilime giren çok az kişi var. Bilimle uğraşanların sayısı artsa siyasetin de kalitesi yükselir.
Hocam ne güzel söylemişsiniz.Bilimle uğraşan insanların sayısı artsa siyasetin de kalitesi artar.Siyasette seviye yerlerde gerilim siyaseti bütün ülkeyi geriyor.
SilHoca!!!
SilAdamın kafasının tasını attırma!
Siyasete gireceksin!
Yoksa seni döveriz!
Siyasete girmeyen adamı döven bir zihniyet siyasete giren adamı ne yapmaz?
SilAma ben dayak yemekten korktuğumdan değil bilim siyasetten önemli olduğu için buradayım. Siyasete herkes girer ama herkes bilimle uğraşamaz.
Bu na aymazlık Hoca!!!
SilÜlke ekonomisi yanıyor, kül olmak üzere, sizler elinizi taşın altına koymak istemiyorsunuz!
Sadece kendine yazılar yeter mi!
Son kez girin şu siyasete!
Göreceksiniz, ne çok şey değiştireceksiniz!
hocam brüt döviz rezervi ile net döviz rezervi arasındaki fark nedir? bugun hep haberlerde gördüm.
YanıtlaSilgoogle.lasan 1 saniyede bulacaksın.
SilSon durum nedir bilmiyorum ama hesap şöyle yapılıyor: http://www.aktifhaber.com/merkez-bankasinin-doviz-rezervi-gercekte-ne-kadar-911969h.htm
SilHocam burada son çıkan haberlere ilişkin bir soru sormak isterim. TCMB'nin döviz rezervlerinin azalmasındaki başlıca etken malumunuz enerji ithalatımız. Bu ithalatı gerçekleştiren KİT'in (Botaş) artık TCMB tarafından doğrudan değil de kamu bankalarınca fonlanması kararı alınmak isteniyormuş. (http://www.dunya.com/finans/hazine-tcmb/botas-icin-kamu-bankalari-devreye-giriyor-276270h.htm) Acaba her halükarda bu ülkeden çıkacak olan bu paranın hangi elden çıkacağı neyi değiştirir? Teşekkürler.
SilSonucta bir sey degismiyor ancak Botas odeme yapacagi donemlerde kuru ziplatiyordu eskiden. MB'nin de piyasa doviz enjekte etmesi gerekiyordu, onun yerine dogrudan ben vereyim dedi MB.
SilSimdi belki piyasa daha az sig oldugu icin bu etkinin olmayacagini dusunuyor olabilir MB.
Hocam merhabalar,
YanıtlaSilSon 10 yıldaki gelir vergisi dilimlerinin değişimine baktığımızda, enflasyonun çok altında iyileştirmeler yapıldığını görüyoruz. Yani örneğin, %25'lik vergi dilimine giriş sınırı sadece %2 artırıldığından her geçen yıl çok daha fazla çalışan ikinci çeyrek itibarıyla bu sınıfa dahil olarak fazlaca vergi ödemeye duçar olmakta. Bu durumun her dilim özelinde (bazı istisnalar hariç) benzer bir eğilim sergilediğini rahatlıkla tespit edebilirsiniz. Bu noktadan hareketle, esasında devletin vergi gelirlerini zımnen artırdığı ve vergi çarpanı etkisiyle halkın tüketim eğilimini kısıtlamaya çalıştığını söyleyebilir miyiz? Tabi bu politikanın yegane amacının cari açığı kısıtlayıcı emeller güttüğünü varsayımı ile bu sorumu yöneltiyorum. Teşekkürler...
Doğru tespit. Teşekkürler.
SilHocam bir diğer sorum ise; alt ve orta sınıfın enflasyonu daha beliryeyici olduğundan hareketle, bu grubu temsil eden emekli ve çalışan kesime doğrudan ikramiye ödemesi yapmak yerine, bu gurubun harcama kalemlerinde ağırlık arz eden ürünler özelinde vergi indirimi getirmenin faydalı olup olmayacağı yönünde. Faydadan kastım; kamu harcamalarını artırmadan bir miktar gelirlerden feragat etmek. Bir miktar diyorum çünkü salık verilen vergi halkın harcama potansiyelini besleyerek ölçek yaratarak devletin kasasına nispeten geri dönecektir. Ayrıca sizin denkleminizle sadece bu açıdan oynadım. Yani üst sınıfa uygulanacak gelir vergisi artışı hala baki. Sadece vergi oranları ile oynayan bu denklemim GSYH'yı değiştirir mi? Bunu cevaplayabilmek için MPC'ye sınıfsal katmanda bakmak mı gerekir?
YanıtlaSilTeşekkürler.
Bu da bir yöntem kuşkusuz ama denk bütçe çarpanı gibi çalışmayabilir. Yani bütçe açığını artırabilir.
SilHocam merhaba,
YanıtlaSilsizce şu an TR'nin içinde bulunduğu durumun adı nedir? Resesyon diyemeyiz sanırım. Stagflasyon desek?
Enflasyon içinde potansiyelden düşük büyüme hali.
SilBu durumda verilecek ekler smart kartla anlaşmalı iş yerlerinde (özeliikle hile yapamayacak büyük marketlerden) desteklenerek gıda enflasyonununada insanların ezdirilmemesi bir nevi sağlanmış olur (mu?) yani kayıp kaçağı azaltmak adına...
YanıtlaSilHocam kisa bir soru, aydinlatirsaniz sevinirim:
YanıtlaSilMt = - (Kamu harcamaları çarpanı – 1)
Vergi carpanini bulmak icin Kamu harcamalari carpanindan neden 1 eksildigini anlamadim.
Formülleri buraya kadar rahat takip edebildim, biri kabul ettikten sonraki aciklamalarinizda gayet net. Ama formüldeki eksi biri henüz anlamis degilim.
Saygilarimla
Ozan Kaya
Ben de zaten teorik yönü ağır olan yazıyı iyice teorik bir aşamaya taşımamak için ayrıntısını yazmadım. Biraz uzun ve teorik bir anlatım ama söz konusu 1'in nasıl ve nereden geldiğinin bütün ayrıntısı burada var. http://bilbo.economicoutlook.net/blog/?p=12914
SilAslında burada çok daha iyi anlatılıyor. Anlatanın Hint aksanlı İngilizcesine takılmazsanız çok net bir anlatım.
Silhttp://yandex.com.tr/video/search?filmId=t0ZIhH4dUXI&text=the%20mathematics%20of%20balanced%20budget%20multiplier&_=1443845076325&safety=1
-0.8/(1-0.8) = -4 / Vergi oldugu icin eksi isaret ile yapilan bir denklem. Hintli arkadasin anlatimi gayet iyi idi. Tekrar cok tesekkür ederim. Kalin sevgimle, hep
SilHocam yazılarınız şahane. Mesajlara tek tek cevap vermenizi de ayrıca tebrik ediyorum.
YanıtlaSilTek maaşla 2 çocuk sahibi bir aile babası olarak çok kısıtlı miktarlarda tasarruf yapabildiğim için finansal tercih benim için çok önemli. Kişisel yatırım tavsiyesi vermediğinizi çok iyi biliyorum ama önümüzdeki konjoktüre bakarak vadeli mevduat ile 3 tl seviyesinin altında alınan dolar arasında getiri bazında hangisinin öne çıkacağını düşünüyorsunuz?
Dolar
Silhocam bir sorum olacak kamu kurumları hisse senedi ihraç edebilir mi.İllaki ihraç eden vardır ama sık görülen bir durum mu?
YanıtlaSilYakin tarihte metodu icin Tevfik Gungor'un yazisini okuyabilirsiniz.
Silhttp://www.milliyet.com.tr/ozal-kopru-geliri-ile-odenecek-senet-satti-simdi-kopru-satiliyor-/gungor-uras/ekonomi/ekonomiyazardetay/22.10.2010/1304634/default.htm
Neseniz yerinize gelsin istiyorsaniz:
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/24355/hadi-bir-kaset-koy-da-soyle-bir-neselenelim-semracim
hocam türkiyede büyüme artarsa cari açıkda artıyor.bunu kundaktaki bebede biliyor.petrol inmiş 40 dolarlara yüzde 6ya yakın cari açık var.biraz büyüme hareketlensin en az yüzde 7 olur hatta 8e yaklaşır.dolar fırlar enflasyon artar vs cehape iktidara gelip sizin aklınıza uysa başlar akapeliler fed faiz artırırken göz göre göre kuru sıçrattılar diye.gerçi yabancı uyanık alır dolarını o büyümeye baştan set çeker.kusura bakmayın ama keynesyen hayal alemlerindesiniz
YanıtlaSil2016'da büyüme eksiye düşüp, işler kaybedilince ağlamazsınız umarım.
SilHocam hükümetin kamu harcamalarını arttırması aynı zamanda para talebini dolayısıyla faiz oranını arttırmaz mı? Hem artan faiz yükü hem artan vergi yükü özel sektörü yormaz mı? Özellikle marjinal tüketim eğilimi yüksek kesimlerin borçlu olduğunu düşündüğümüzde.
YanıtlaSilArtırmaz çünkü vergiler de artıyor.
SilAma artan vergiler marjinal tüketim eğilimi düşük sınıfın vergileri. Yatırımlar artınca para talebi artan ise üst orta sınıf değil mi?
SilHocam talep artışı önce enflasyonu arttıracak uzun vadede GSYH de artacağı için düşecek. Kısa vadeli enflasyon mevcut durumda işleri kötüleştirmez mi?
YanıtlaSilVergiyi de artırıyoruz.
Silhocam devlet kamu harcamalarını arttırmak istiyorsa bir kerelik emekli maaşı yerine devletin genel kurumlarına (kitler hariç) neden memur almıyor? yani memur alımı var ama çok yetersiz. bunu neden arttırmıyor o özellikle maliye bakanı? milyonlarca işsiz de var hem işsizlik oranını düşürüp hem de büyümeyi arttırması çok mu kötü olur yani? siz ne düşünüyorsunuz hocam
YanıtlaSilOnlar kalıcı artış yaratacağı için bütçe açığını sürekli artırır.
Silanladım hocam bakan bey personel üzerinden mali disiplini sağlıyor anlaşılan. teşekkürler hocam.
Silhocam, mpc si daha düşük ve mps si daha yüksek ekonomilerde makro ekonomik büyüme daha fazla olabiliyor!.. mesela çin ve Hindistan gibi!. o halde bu ekonomilerin büyümesini net biçimde mpc si yüksek ve mps si düşük olan ekonomilerden kaynaklandığını da söyleyebilir miyiz?. saygılar hocam.....
YanıtlaSilÇarpan etkisinin yüksek olması için kuşkusuz mpc nin yüksek olması gerekiyor.
Silhttp://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=452093&%2FAtat%C3%BCrk%C3%BCn-Kendi-Anlat%C4%B1m%C4%B1-%C4%B0le-Hayat%C4%B1#.Vg7Byj_6R6k.facebook Hocam eğer okumadıysanız ilginizi çeker diye düşünüyorum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilBiliyor olsam da bir kez daha okudum ve bir kez daha Mustafa Kemal'e hayran kaldım.
Hocam istek parça gibi olacak ama TCMB'nin son dönem sadeleştirme politikalarını yazabilir misiniz? Anlamakta ve sonuçlarına yönelik çıkarım yapmakta zorlanıyorum.
YanıtlaSilBence hiç anlamaya çalışmayın çünkü hiçbir anlamı olmayan bir politika. Faizi artıramayan bir MB'nin bu eksikliğini gizlemek için bir şeyler yapıyormuş gibi bir hava veren politikaları. Kimse de madem sadeleştirecektiniz niçin baştan karmaşıklaştırdınız diye sormuyor.
SilHocam Merhaba,
YanıtlaSilBankalar kredi ve mevduat faizlerinin oranını belirlerken merkez bankasının uygulamış olduğu faiz politikası neticesinde bir faiz belirliyorlar. ancak bunun yasal taban yada tavan sınırlaması var mıdır? Bu faizler nasıl belirleniyor?
Saygılar,
Sınırı yok. Sınırı piyasa. Çok yüksek mevduat faizi veren bankanın maliyeti yükselir, kâr edebilmek için kredi faizini de yükseltmek zorunda kalır. Piyasada kendisinden daha düşük faizle kredi veren bankalar olduğu sürece de yüksek faizle kolay kolay kredi veremez ve mevduat faizini düşürmek zorunda kalır. Yani sınır piyasa rekabetidir.
SilHocam,
YanıtlaSilŞöyle bir sorum olacak bankalar merkez bankasından gecelik ve haftalık borçlanıyor ama vermiş oldukları krediler ve almış oldukları mevduatların süreleri daha uzun oluyor bu denge nasıl sağlanıyor? Birde hazinenin çıkarmış olduğu tahvillerin faizleri genelde politika faizinin üstünde seyrediyor Bu tahviller repo yoluyla yapılan para alış verişinde sadece teminat niteliğindemidir?
Saygılar,
Bankaların TCMB'den gecelik ve haftalık borçlanmalarının ortalama faizi bugünlerde % 9 dolayında. Bu oran bu borçlanmaların yıllık faizi. Ne kadar süreyle borçlanmışlarsa ona oranlanarak ödeyecekleri faiz hesaplanıyor. Buna karşılık bankaların yıllık mevduata verdiği faiz % 10 - 12 arasında. Yani bankaların TCMB'den borçlanması daha ucuza geliyor. Ne var ki bu borçlanma limitli. Yani bir banka bütün ihtiyacını TCMB'den borçlanarak karşılayamaz. Ancak düşük bir miktarını borçlanabiliyor.
SilTahvil faizlerini kıyaslarken politika faizine değil yukarıda değindiğim gecelik ve haftalık faizlerin ağırlıklı ortalaması olan TCMB'nin Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyeti ne bakın. Bu aralar yüzde 9 dolayında seyrediyor.
Hazine tahvilleri TCMB'ye haftalık repo ihalesinde repo yapılmak üzere veriliyor.
Hocam dunya ekonomisi uzerine ne zaman yazi yazacaksiniz ? Dunya ekonomisinin gidisati hakkinda ne dusnuyorsunuz 2016da dunya %4 lerde bir buyumeyi yakalar mi?
YanıtlaSilIMF verilerini bekliyorum Bu aralar yazarım.
SilHocam Türkiyedeki Adeletsiz Gelir Dağılımını Neden konu almıyosunuz. bugun asgari ucret 1000 TL oldu yılar sonra fakat kiralar asgari ücretten fazlalaştı enflasyon yüksek borçlanma oranımız sureklı yukselıyor dahası gecınmek ıcın bu asgarı ucret ınsan ıçın komık bıle degıl. mesela bır polis memuru 3000 TL alıyor fakat 4 yıllık unıversıte mezunu baska bırı 1000 TL alıyor bu aradakı fark ınanılmaz yıllık kazancta. rekebat sansını bıle yok edıyor bastan. ınanın bır cok ınsan evlenemıyor 3 kat fark var devlet memeuru ıle ozel sektor arasında bu fark kaldırılmadan kalkınma olması ımkansız bence gelır dagılımı adeletsılıgı tavan yapmiş durumda. calıştıgı sadece kıraya gıden bır ınsan nasıl harcayacak kı ekonomıye can versın allah askına.
YanıtlaSilArada bir değiniyoruz bu konulara.
Sileger paranin rezerv statusu var ise butce artirilarak ekonomi buyutulur ilerde de butce acigini kapatmak icin karsiligi olan para basilir sanirim ozal tacher ve reygan da farki buydu parasinin rezerv statusune sahip olmamasi
YanıtlaSilÜstad cuma günkü tarım dışı istihdam verisi sonrası faiz artirimi ile ilgili 2015 beklentiniz değişti mi ?
YanıtlaSilBenim Fed'in faiz artışı konusunda bir beklentim yok. Dikkate ederseniz TCMB için de artırır mı artırmaz mı diye tahmin yapmıyorum herkesten farklı olarak. Artırmalı mı artırmamalı mı onu tartışıyorum. Fed için de aynı durum. Onların ne yapacağını ben bilemem. O falcılık olur. Ben sadece ne yapmaları gerektiği konusunda kendi düşüncemi söylerim. Bu açıdan bakarsak Fed'in yılın son toplantısında ya da en geç 2016'nın ilk toplantısında faiz artırması gerektiğini düşünüyorum.
Sil1 Kasım seçinlerine az kaldı.
YanıtlaSilSeçimlere giderken, ekonomi panoramasını daha detaylı sunmak için yazılar hazırladığınızı biliyoruz.
Bu panoramaya başlamadan önce,
Lütfen,
Jeremy Corbyn faktörü, İngiltere ekonomisinin bugünü ve geleceği ile ilgili bir yazı yazar mısınız?
Sonra 1 Kasım seçimlerine yönelik full pressure yazılarınıza başlarsınız?
Böyle bir seri yazmayacağım. Normal yazılarıma devam edeceğim. Ama Jeremy Corbyn benim de çok ilgilimi çeken yaklaşımları olan bir siyasetçi. Belki Corbyn ve İngiltere üzerine bir yazı yazarım.
SilHocam merhaba,
YanıtlaSilBenim sorum biraz konu dışında olacak ama görüşünüzü çok merak ediyorum.
Enflasyon oranının sıfır kabul edildiği bir ekonomide arz talep dengesinin faiz oranına göre şekilleneceği sizce ne derece doğru olabilir ve bunun nedenleri nelerdir? Saving Investment dengesinin investmente doğru kayarak bunun aşamalı olarak GDPyi artıracağı ve bu nedenden ötürü de yeni bir arz talep dengesi oluşacağı mantıklı bir açıklama olabilir mi ne dersiniz?
Saygılarımla
Enflasyon oranının sıfır olduğu bir ekonomide reel faiz oranı da teorik olarak sıfır olur. Böyle bir ekonomide tasarruf yapmanın anlamı olsa da sürekli tasarruf artırmanın pek bir anlamı kalmaz. Çünkü sıfır faizle kredi alırsınız ve başkalarının tasarrufunu bedava kullanmış olursunuz. Böyle bir ortamda talep çok düşük kalacağı için yatırımların artması da mantıklı olmayabilir.
Silaf
YanıtlaSilSayın Hocam izninizle bir arkadaşın sorusuna Yanıt verirken yaptığınız yorumla alakalı bir sorum olacaktı;
YanıtlaSilDediniz ki düşük faiz iç tasarrufu düşürür bizde yatırım için ihtiyacımız olan parayı dışardan borçlanırız.hocam bu yorumdan ben şunu çıkarıyorum yanılıyorsam düzeltin lütfen, tasarruf gelirin tüketilmeyen kısmıdır yani Y-C=S dir. Faizler düşükken tasarrufun düşmesi için Y aynı kalmak şartıyla C nin artması ile mümkün olur. Y sabitken C de artarsa tasarruflar azalır Buda cari açığı artırabilir ve açığın finansmanı için mecbur dışardan borçlanırız.fakat aklıma yapmayıp ikilemde kaldığım nokta Y nin sabit kalıp C nin artması için ithal tüketimin artması lazım. Düşük faiz ortamında kurların da yüksek olma ihtimalini değerlendirirsek yüksek kurlar ithal tüketim harcamalarını azaltabilir Buda cari açığın düşmesine katkı sağlayabilir ve dışardan daha az borçlanılmasını sağlayabilir.kısacası düşük faiz ortamında cari açığın dediğiniz gibi yükseleceğini ve bu suretlede dışardan daha fazla borçlanılıcağı sonucunu değilde daha az cari açık vererek daha az borçlanabilir sonucuna varıyorum atladığım bir yer mi var acaba?
2)hocam faiz ile cari açık arasında birebir ilişki kurulabilir mi ? Ben faizle cari açık arasındaki ilişkiyi kur mekanizması ile kuruyorum örneğin faiz düşerse bütün her şey sabit kalmak şartıyla kur yükselir Buda normal şartlarda ithalatı düşürerek ihracatı artırabilir sonuç olarakta cari açık azalabilir yada faiz yükselirse diğer değişkenler sabit olmak şartıyla kur düşer ve düşük kur normal şartlarda ithalatı artırıp ihracatı düşürebilir(tabi malların esneklikleride burada Önemlidir) sonuçtada cari açık artabilir.kısacası Ben faizlerle cari açık arasında ki Bağlantıyı kur kanalı ile kuruyorum direk olarak faiz ile cari açık arasında bir bağıntı kurulabilir mi hocam ? Saygılarımla
Her iki soruya verdiğiniz yanıtlar da anlamlı ve doğru. Faiz ile cari açık arasında da dediğiniz gibi ilişki kur ile kurulabilir.
SilHocam şunu sormak istiyorum:
YanıtlaSilÖrneğin sabit kur rejimi ülkede uygulanırken belli sebeplerden ötürü devalüasyonun yapılması üretici tarafından bakılırsa dışardan aldıkları girdilerden,mallardan v.s ötürü maliyetleri artırır bununda Tüketiciye etkisi fiyatların artması ile baş gösterir. devlet acaba hanehalklarından ,develüasyon yapılınca eskisine nazaran daha fazla vergi toplar mı?
yani kamu harcamaları mal ve hizmetlerin fiyatları arttığından ve de memurların ücretlerine hayat pahalılığından ötürü zam yapılması gerektiğinden kamu harcamaları artacaktır sanırım Buda Tüketiciye vergi olarak yansıyacaktır yanılıyor muyum ?kısacası develüasyonun maliyeti kişilerden vergi alınarak finanse edilir bu sebeplede develüasyonun zararını sonuç olarak halk çeker desem doğru olur mu?
2)hocam birçok yerde şu ifadeye rastlıyorum; kriz olduğunda bunun bedelini halktan daha fazla vergi alınacağı için halk öder şeklinde yorumlara rastlıyorum. Mesela bir kriz çıktığında hangi gerekçelerle halktan daha fazla vergi alınır ? Acaba Kriz çıktığında devletin ekonomiyi düzlüğe çıkarmak için daha fazla harcama yapması gerekeceğinden bunu da halktan daha fazla vergi toplayarak mı finanse eder? Mantığını izah ederseniz çok sevinirm
(1) Doğrudur. Ne var ki devalüasyondan dolayı enflasyonun arttığı bir yerde vergileri artırmak o kadar kolay değildir.
Sil(2) Kriz hallerinde devletin harcamalarını artırması gerekiyorsa eğer (ki çoğu kez öyle olur) bunu karşılamak için de vergileri artırır.
Hocam, yazılarınızı beğenerek okuyorum, müsteşarlık döneminizden beri de tavrınızıve yaklaşımınızı çok beğenirim. Ama bu yazınızdaki öneri biraz "Con Ahmet'in devridaim makinesi" gibi olmamış mı? 12 milyar ek vergi toplayıp, emeklilere ve kamu çalışanlarına 12 milyar dağıtıyoruz, sonuçta GSMH'miz de 12 milyar artıyor. Gelir vergisini arttırıp ikramiye dağıtmayı bir büyüme modeli olarak göremiyorum, bu olsa olsa bir servet transferi modeli olur diye düşünüyorum. (En basitinden, neden kamu çalışanları-emeklilere dağıtıyoruz. Başka birisi de esnafa/çiftçiye/özel sektör çalıkanlarına/öğrencilere/ev kadınlarına/engellilere/x şehrindekilere dağıtılmasını talep etmeyecek mi?)
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilEvet bu bir gelir dağılımını düzeltme modelidir aynı zamanda. Bir defalık artışlar sağladığı için Con Ahmet'in devridaim makinesinden biraz faklıdır.
Kamu çalışanları ve emeklilerin maaşlarını kamu belirlediği için onlara yapılacak bu dağıtıma kimse fazla ses çıkarmaz.
Adem Simit hakkındaki görüşlerinizi çok merak ediyorum Mahfi hocam, lütfen kısaca yazar mısınız?
YanıtlaSilYazi icin cok tesekkur ederim hocam. Kurlarin degisimi ve birbiryle iliskisi ile ilgili bir yazi yazmayi dusunuyor musunuz ? Bide hocam ileriki zamanlarda blogumuzda gunluk kurlari da gorebilecek miyiz ?
YanıtlaSilHocam emeğinize sağlık... Benim merak ettiğim konu, teorik olarak bu yazdıklarınız sorunsuz bir görünümde ancak uygulamaya geçildiğinde sonuçlar gerçekten bekleneni veriyor mu? Bu teoriler üzerinden uygulanıp piyasada sonuçların gözlemlendiği bir çalışma var mı? Türkiye için baktığımız da beklenen bu teorik sonuçların gerçekleşebilirliği ne derecedir? Teşekkürler... :)
YanıtlaSilHocam o zaman cari açık veya bütçe açığı vermeden büyümenin yolu yok. Faiz arttırsak büyüme düşecek. Azaltsak cari açık artacak. Peki çinde tasarruflar yüksek olmasına rağmen nasıl bu kadar hızlı büyüyor?
YanıtlaSil