Türkiye Ekonomisinin Yapısal Sorunları

Son birkaç yıldır hepimizin dilinde bir yapısal reform lafıdır gidiyor. Neredeyse her düzenleme yapısal reform diye adlandırılır oldu. Yurtdışı çıkış harçlarını kaldıralım deseniz yapısal reform oluyor, yurtdışı çıkış harçlarını artıralım deseniz o da yapısal reform oluyor. Tam anlamıyla bir kavram kargaşası içinde bulunuyoruz. Bunun temel nedeni herkesin yapısal reformdan anladığı şeyin farklı oluşu. Eğitim, Türkiye için bir yapısal sorundur mesela. Bu sorunu nasıl bir yapısal reformla çözebiliriz diye sorsanız kimisi benim düşündüğüm gibi sorgulayıcı, analize dönük ve tümüyle bilim ağırlıklı bir eğitim modeline geçişi yapısal reform olarak anlatır, kimisi ise tersine dinsel – yerel ahlak eğitimi ağırlıklı bir modele geçişi yapısal reform olarak savunur. Sosyal bilimlerin tümünde olduğu gibi baktığınız yere göre değişen hedefler söz konusudur. Buna karşılık dünya uygulamalarına baktığımızda bilime, sorgulamaya ve analize yönelik eğitim modeliyle ileri gitmiş pek çok ülke örneği söz konusu olurken dinsel – yerel ahlak eğitimine ağırlık veren modellerle ileri gitmiş pek bir ülke örneği bulamayız.  

Bütün bunlardan önce yapısal reformların ne olduğunu anlamak için öncelikle Türkiye’nin yapısal sorunlarını ele almamız gerekiyor. Çünkü yapısal reform dediğimiz şey özünde yapısal sorunları çözmeye yönelik modellerden ibarettir. Sorunları anlamadan çözmeye çalışmak ise mümkün değildir.
Türkiye’nin pek çok alanda yapısal sorunu var. Bunları üç başlık altında toplayabiliriz: (1) Siyasal alandaki sorunlar: Demokrasi, insan hakları, çoğunluk – azınlık ilişkileri, yasama – yürütme - yargı ilişkileri, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü gibi. (2) Sosyal alandaki sorunlar: Eğitimin yetersizliği, sosyal yaşamda kadın erkek eşitsizliği, hoşgörü eksiklikleri gibi. (3) Ekonomi alanındaki sorunlar: Enflasyon direnci, potansiyel büyümenin sürdürülememesi, cari açık – bütçe açığı gel gitleri, vergi yapısının bozukluğu, cari açığa neden olan ithalatın ikame edilememesi ve tasarrufların düşüklüğü gibi. Buradaki konumuz ekonomideki yapısal sorunlar olduğu için yalnızca bunları ele alacağım.

Enflasyon direnci deyişiyle enflasyonun belirli bir oranın altına düşürülememesi veya düşürülse de orada tutulamamasını kastediyorum. Türkiye’nin 2003’den bu yana enflasyonla olan macerasını aşağıdaki grafikte sunuyorum.


Grafik bize, 2001 krizi sonrasında enflasyonu ciddi biçimde gerilettiğimizi ancak bir türlü yüzde 5 ve altına indiremediğimizi gösteriyor. Dünyada enflasyon pek çok ülkede sıfır dolayında iken bizde son üç yılın ortalaması yüzde 8,3’tür. Demek ki en önemli yapısal sorunlarımızdan birisi enflasyonmuş.

Potansiyel büyümenin sürdürülememesi deyişinden ülkenin potansiyel olarak büyümesi gereken oranın altına düşmesi durumunu kastediyorum. Türkiye’nin potansiyel büyüme oranı yüzde 5 olarak hesaplanıyor. Başka teknikler de olmasına karşılık bunu 1923 yılından bu yana sağlanan yıllık büyüme oranlarının ortalamasını alarak buluyoruz (uzun yıllar ortalaması.) Türkiye’nin 2003 – 2016 arasındaki büyüme oranlarını aşağıdaki grafikte gösteriyorum.


Grafikte mavi kalın çizgi Türkiye’nin 2003 – 2016 arasındaki (2016 tahmin) fiili büyüme oranlarını, kırmızı çizgi bu fiili oranlara göre bu süre içinde oluşan büyüme ortalaması eğilimini, siyah çizgi ise potansiyel büyümeyi gösteriyor. Görüleceği üzere Türkiye, 2003 – 2008 arasında potansiyel büyüme oranının üzerinde bir büyüme yakaladığı halde 2009 – 2016 arasında potansiyel büyümenin altında kalmış. Bu da bize Türkiye’nin potansiyel büyüme oranını sürdürülebilir biçimde yakalayamadığını ve yapısal sorunlarımızdan birisinin bu olduğunu gösteriyor.  

Cari açık ve bütçe açığı arasındaki gel gitler deyişini ekonominin ikiz açık verdiğini ve bunlardan birisi olmazsa büyüyemediğini ifade etmek üzere kullanıyorum. Aşağıdaki grafik Türkiye’nin 2003 – 2016 arasında bütçe dengesini (kırmızı), cari dengesini (lacivert) ve büyüme oranlarını (mavi) gösteriyor. 


Grafik bize bütçe açığı ve cari açığın düştüğü yıllarda büyümenin de düştüğünü, bu iki dengeden birisi açılmaksızın Türkiye’nin büyüyemediğini gösteriyor. Bir başka deyişle Türkiye’nin büyümesi sistemin bir yerden açık vermesine bağlı görünüyor. Bu ciddi bir yapısal sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Vergi yapısının bozukluğu ifadesiyle dolaylı ve dolaysız vergiler arasındaki dengesizliği kastediyorum. Türkiye’de verilerin ağırlığı dolaylı vergiler üzerinde bulunuyor. Son yıllarda toplanan vergi gelirlerinin dağılımına baktığımızda toplanan her 100 TL tutarındaki verginin yaklaşık 65 TL’sinin dolaylı vergilerden (KDV, ÖTV gibi) ve 35 TL’sinin de dolaysız vergilerden (gelir vergisi, kurumlar vergisi) oluştuğunu görüyoruz. Dolaylı vergiler herhangi bir ayrım yapmadan herkesi aynı oranda vergilediği için adaletsiz buna karşılık dolaysız vergiler herkesten elde ettiği gelirle orantılı bir oranda alındığı için adil vergiler olarak kabul edilir. Dünyada genel olarak dolaylı ve dolaysız vergilerin dağılımı yarı yarıyadır. Bu durumda bizdeki vergi sisteminin adaletsizliği özendirici yapısal bir bozukluk taşıdığını ifade etmemiz yanlış olmayacaktır.

Cari açığa neden olan ithal ikamesinin geliştirilememesi ifadesiyle kastettiğim konu buradaki imkânlarla üretilebilecek olan ürünlerin daha ucuz olduğu için dışarıdan ithal edilmesi eğilimidir. Türkiye, yıllardan beri çeşitli teşvikleri gerek sektörel gerek ürün bazında ve gerekse bölgesel olarak yapıyor. Ne var ki bu teşvikler bir türlü cari açığı düşürecek bir ithal ikamesini sağlamaya yönelemiyor. Örneğin Türkiye’de bir birimi 1,25 USD’ye üretilen bir malı Çin’den 1 USD’ye mal ettiğimiz için ithalata gidiyoruz ve sonuçta o malın Türkiye’de üretimi kalkıyor. Oysa teşvikleri doğru kullanıp bu malı Türkiye’de 0,90 USD’ye mal edecek dönüşümü yapabilsek bu malı Türkiye’de üretebileceğiz ve dolayısıyla ithalatımız ve cari açığımız düşecek. İşte teşvik sistemini bu şekilde yapılandırmamız ve bu yapısal sorunu çözmemiz gerekiyor.

Tasarrufların düşüklüğü ile kastettiğim şey iç tasarrufların GSYH’ya olan oranının yatırımların GSYH’ya olan oranından düşük kalmasıdır. Bu gelişmenin sonucunda Türkiye cari açık veriyor ve dolayısıyla dışarıdan tasarruf ithal etmek (yani dış borçlanma yapmak) zorunda kalıyor. Aşağıdaki grafik Türkiye’nin borç ve yatırım ilişkisini ortaya koyuyor.


Grafikten görüleceği üzere Türkiye 2003 – 2016 arasındaki dönemde, küresel krizin etkisiyle yatırımlarını düşürmek zorunda kaldığı 2009 yılı dışında, yatırımlarıyla tasarrufları arasındaki tasarruflar aleyhine olan farkı kapatamamış görünüyor. 2015 ve 2016 yıllarında farkın kapanmasının nedeni ise yine yatırımların düşmüş olmasıdır. 

Bu yapısal sorunlar nasıl çözülür? İşte herkesin konuştuğu yapısal reformlar bu yapısal sorunların çözümü için yapılması gereken şeylerdir. Bunlarla ilgili eski bir yazım da burada: http://www.mahfiegilmez.com/2015/10/guncellenmis-yapsal-reformlar-rehberi.html

Yorumlar

  1. Haberlerde kredi notunun düşürülmesi bize hiç bir etkisi yok deniliyor. İspat olarakta dolar kurunu işaret ediyorlar. Bu doğru mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pek o kadar değil. Çünkü not düşmeden önce kur 2,94 - 2,95 arasındaydı ve beklenti 2,90'a kadar ineceği ylundaydı. Oysa bugün kur 2,98'in üzerinde.

      Sil
    2. Ulkemizde doviz kurunu dengeleyen iki farklı döviz stoğu mevcut. Birisi TCMB stoğu birisi ise "net hata ve noksan" stoğu. Net hata ve noksan stoğu finans çevrelerine şapkadan tavşan çıkartan bir stoktur. Son 2 yılda yaklaşık 25 milyar dolar azalsa da toplam stoğhn yuzde 90 ının hala kendini koruduğu iddiaları var.

      Hocam bu net hata ve noksan stoğu kur kaynaklı bir krizi engeller gibi görünüyor ne dersiniz?
      İkinci bir soru olarak doviz kuru harici ekonomiyi krize sokabilecek risk parametresi sizce nedir?

      Sil
    3. Notumuz düşünce paramız değer kaybettiği için mi hocam.

      Sil
  2. Önceliklendirme yapmak gerekirse eğitim reformu en acil olanıdır, hatta belki olmazsa olmazıdır. Çünkü bu konuda bir bilinçlenme olmadığı sürece; bahsettiğiniz reformları yapmaya niyetli siyasetçi bulamazsınız, o siyasetçileri seçecek seçmen kitlesi de yoktur zaten... Düşünebiliyor musunuz: Halen enflasyonu düşürmek için faizi düşürmekten bahsediyoruz, yüzlerce defa konunun bilimsel analitiğini anlatmamıza rağmen. Dinleyen yok! Eğitim şart, lafı bile gargaraya gelip güldürmeyen bir karikatüre dönüştüğü için ne yazık ki o konuda da fazla umutlu olmamızı destekleyen bir veri yok elimizde, varsa yoksa hurafeler, ideolojik bagajlar, sloganvari çözümler... Aslında şunu merak ediyorum: her ülkenin kendine has sorunları olsa da, bizim gibi eğitim-bilinç-rasyonalite seviyesi düşük toplumlardan benzer sorunları çözenler çıkış yolunu nasıl bulabilmiş? Nereden başlamış? Nasıl yapmış? Örneklere bakmak lazım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizi tebrik ederim. Ne kadar doğru ve güzel yazmışsınız.

      Sil
    2. adsız beye katılıyorum.egitim şart diyorum ama şu anki iktidar ters yönde egitim şart diyor,yani sAYIN HOCAMIN DEDİGİ GİBİ DİNSEL VE YEREL AHLAK ANLAYIŞI.

      Sil
  3. Sayın Hocam teşekkürler değerli yazınız için. En son kredi kartı vade arttırımını göz önüne alalım. Ekonomiyi hareketlendirmek için 12 ay sonra kazanacağı parayı harcamaya teşvik ediyorlar vatandaşları. Bunca şeye rağmen tüketerek büyümeye çalışıyorlar. Eyvallah tüketerek büyüyelim. Düşük gelirlinin cebine giren para neden artırıl mıyor? GSS prim borcu neden hala kalkmıyor? 98 model doğan slx'e neden 1000 lira zorunlu trafik sigortası var. Örnekler çoğaltılabilir. Ama bu iş böyle olmaz. Dolayısıyla bu hükümetten yapısal reform beklenmez. Tabii burada bahsettiğim hükümet Burkina Faso hükümeti. Yazık oluyor Burkina Faso'lulara. Keşke onlarda ileri demokrasinin tadına varabilse...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet gerçekten insan Burkina Fasolular için üzülüyor.

      Sil
    2. Ahahahaha espri anlayışı müthiş :D hocam blog eğitici olmanın yanında eğlendirici de olmaya başladı yorumlayanlarınız ve siz sayesinde.

      Sil
    3. sayın kardeşim size katılıyorum ama burkino fasoluların hiçmi kabahati yok.burkino fasolular neden anlattıgınız şeyleri göz ardı ediyor.demekki memnunlar.bence bu burkino fasolular layık oldugu şekilde yönetilmeyi hak ediyor

      Sil
    4. Otomobilin 98 model Doğan olması ile zorunlu trafik sigortasının 1.000 TL olmasının ne ilgisi var? Trafik sigortası kaza yapınca karşı tarafa verilen zararı tazmin ediyor, Doğan marka arabalar karşı tarafa lüks otomobillerden daha az mı zarar veriyor veya daha mı az kaza yapıyor ki primi daha düşük olsun? Kasko ile trafik sigortasını bilinçli şekilde karıştırmak bir popülizm örneği v biz ülke olarak bundan çok çektik.

      Sil
  4. öyle bile olsa, yani diyelim ki 2,90'a düşecekken 2,98'e yükselmiş sayalım; bu durumda bile: 2,98 / 2.90 = %2,7. Düşünün ki yatırım yapılır olmaktan çıkmış bir ülkedeki kur değişiminden bahsediyoruz, yüzde 2 civarı!! Ki, 2,90'a inmemişti henüz; asıl fark: %1 bile değil, baz kur 2,94-95 bandından geldiyse... Demek ki fazla bir önemi yok kredi notu düşmesinin, ciddiye alındığını sanmıyorum pek. Rating kuruluşları 2009 krizinden sonra kendi çalıp kendi oynuyor tabiri caizse.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konu o kadar basit değil. Kur bu kadar oynamış olsa bile dış borçlanma faizleri artıyor. İlerleyen dönemde etkisi daha fazla hissedilir. Rating kuruluşlarının ne yaptığı değil bizim ne yaptığımız önemli. Biz 2009 sonrasında yaptıklarımızdan 2009 öncesinde yaptıklarımız kadar mutlu muyuz? Asıl mesele orada. Bakın Kore nereden nereye gitti. Biz? Biz 830 milyar dolar olan GSYH'mızı 720 ye, kişi başına gelirimizi 11 bin dolardan 9200 dolara düşürdük. Onun için rating kuruluşuyla dalga geçmek yerine bu uyarıdan bir ders çıkarıp kendimize çeki düzen versek iyi olmaz mı?

      Sil
    2. hocam en büyük yapisal problem siyaset borukrasi ve devlet işleyişi?

      Sil
    3. O zaman reytingimizin yukselmesi icin Bizi Izlemeye devam edin diyecegiz,

      BIZI IZLEMEYE DEVAM EDIN

      Sil
    4. Tespit 1: Kişi başına gelirimizin dolar cinsinden ölçülmesi çok yaygın bir galat-ı meşhurdur. GSMH artışları/azalışları meri kur üzerinden yapılmalıdır. Nasıl son 15 yılda dolar cinsinden GSMH 3 kat arttı demek yanlışsa (doğrusu yüzde 45 civarındadır), azalışta da aynı hatayı tekrarlıyoruz demektir.

      Tespit 2: rating kuruluşlarının etkisi bugünkü konjonktürde çok marjinaldir. Risk algısında önemli bir yer teşkil etmemektedir. Bazı finansal asetlerin üzerinde provizyon artırıcı etkisi vardır, ama bu etki hemen hemen tüm ülkelerde lokal bazlı düzenlemelere (sermaye yeterlilik hesaplamalarında değişiklikler, regülatif esneklikler - bizdeki kredi kartı taksitlendirmesi vb. - vergisel mevzuat tadilatları vs.) kolaylıkla aşılmaktadır. 2013 yılında, 18 yıl sonra yatırım yapılır seviyeye çıkarıldığımızda nasıl bunun olumlu etkileri çok çok sınırlı kaldıysa (ya da olduysa!) düşüş sonrası da menfi etkileri o derece sınırlı olacaktır. Rating kuruluşlarını ciddiye almayınız, profesyonel finansçılar gerçekten almıyorlar çünkü.

      Tespit 3: Güney Kore örneği çok sık yapılan fakat derinlemesine incelenmemiş bir konudur, bana sorarsanız kestirmeden bir klişedir. (Bu konuda kapsamlı literatür taraması ile daha analitik bir makale yazarsanız ayrıntılarını analiz etmekten memnuniyet duyarız). Yazınızda faydası olabileceğini düşündüğüm bir iki ipucu ile yetineceğim, ayrıntısı sizin kütüphanenizde muhakkak olacaktır: kuzey kore savaşını iyi inceleyin, Cambridge Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nin öğretim üyesi Chang’ın kitap haline getirilen çalışması Türkçe’ye "Sanayileşmenin Gizli Tarihi” olarak çevrilen kitabı (Epos yayınları), 1961 darbesi, Başkan Park dönemi (ömür boyu devlet başkanlığı hilesi), döviz-ithalat yasakları, yüksek tarifeler, ağır vergiler, karın tokluğuna çalışan çocuk işçiler, şehrin ana çöplüğü olan Nanji Adası’nda çöp toplayanlar vs vs.. Bir bakın bence, neler olmuş, bugünkü konjonktürde ne kadarı olabilir, hatta G.Kore neresidir (K.Kore savaşı sonrası ABD'nin bakışı ve stratejik desteği), sonra Ortadoğu neresidir, buralarda neler olmuştur filan.

      Sonuç: İlk cümlenize katılıyorum: "konu o kadar basit değil" !

      Sil
    5. (1) Her ne kadar kişi başına geliri dolar cinsinden ölçmek tartışmalıysa da geçmişte kişi başına geliri neyle ölçmüş isek aynı ölçüyü kullanmak doğrudur. Öte yandan biz bu yanlıştır
      desek de dünya ölçmeyi buna göre yapıyor.
      (2) Önemli olan rating kuruluşlarının ne dediği değil bizim durumumuzun ne olduğudur. Biz eğer 2009 - 2016 arasındaki durumumuzu 2003 - 2008 arasındaki durumumuzdan iyi görüyorsak mesele yok demektir. Ama soru şudur: İyiye mi gittik kötüye mi? Sorunun yanıtı rating kuruluşunun görüşünden daha önemlidir.
      (3) G.Kore hakkında sözünü ettiğiniz çalışmayı okudum. Haklısınız. O dönemde yaptıklarını biz tekrarlayamayız. Ama eğitim konusunda yaptıklarını yapabiliriz. Ben de onu diyorum. Buluş yapmaya, yaratıcılığa yöneltilmiş bilimsel bir eğitime geçmeden dünyada iddialı olmak mümkün değil.

      Sil
    6. "iyiye mi gittik, kötüye mi gittik?" meselesi, "kişi başına geliri dolar cinsinden ölçmek" konusundan daha fazla tartışılır ama, bu kadar genel bir kanaat için şunu desem taraftar sayısını arttırabilirim sanırım: elhak; pek de iyiye gittiğimiz söylenemez, ve fakat heyhat dünya da iyiye gidiyor denemez, Ortadoğu hiç denemez, sınırlarımızdaki savaşlar daha da denemez, hele güneydoğu bodoslama geri geri gidiyor desek bile kolay kolay itiraz edilemez!

      Fikri kristalleştirme adına: yanlış icraat ve politik kararlar yok mu; var, mutlaka aksayan ev ödevlerimiz de var, olmaz mı? Ama soru şu: korkunç bir konjonktürel - bölgesel ve hatta global- kaotik bir geçiş döneminde olduğumuz hakikat değil mi; nitekim AB çok mu iyi gidiyor, ABD harika mı? Çin sendelemiyor mu; dünya ticareti daralmıyor mu? Bunlar yokmuşçasına, olmamışçasına, 2003-2008, 2009-16 deyip, salt Türkiye parantezi ile konuşabilir miyiz, mümkün mü böyle bir şey?

      Bakın, siyaset de ekonomi gibi - ya da en az ekonomi kadar- bir sosyal bilimdir (fakültelerde siyaset bilimi bölümleri var mesela). Ve siyaset her şeyden önce bir önceliklendirme meselesidir. Bugünkü öncelik ise Türkiye için bir güvenlik, milli savunma, hatta Ortadoğu bataklığında bir beka sorunudur (survival), bu çok açıktır. Bu tespit kalan her konunun tehir veya ihmal edilmesi manasına gelmez, ama "ehem mühimme müreccahtır"..

      Sil
    7. Adsiz 08:21 ve 09:45, (ayni Adsiz saniyorum) son zamanlarda bu blogda okudugum en guzel yorumlardan bir kacini yazmissiniz. 3. tespitinize G. Kore yaninda Japonya ve Almanya'yi da katabilirsiniz. Hatta G. Kore, K. Kore bati ve dogu Almanya'ya ne kadar benziyor degil mi? Bu ekonomiler kaldiracin ucundaki ekonomiler gibiler, ABD asagi indigi anda ayni hizla asagi inecekler. Bu bir temenni degil, bu ulkelerin ekonomik durumlarina objektif olarak baktiginizda gorebileceginiz basit bir gercektir. Ne Almanya, ne Guney Kore, ne de Japonya'nin dunyada siyasi bir varligi bulunmuyor. Bunlara mukayese 'ekonomik olarak' cok daha zayif Ingiltere'nin ise cok daha fazla. Bu da soylediklerinizi destekler durumda sanirim.

      Sil
    8. Adsiz 09:45 2009-2016 arasindaki basarisizliklari "dunya konjekturu.. ve bakin dunya o zaman nereye gidiyor" diye acikladiginiz zaman 2003-2008 arasindaki basarinin da ne kadarinin "dunya konjekturune" bagli oldugunu goz ardi etmemeniz lazim. Mevcut hukumete muhalif olan insanlarin, hele hele Magfi Bey kadar olmasa da biraz olsun ekonomik gostergeleri okumaktan anlayan herkesin en buyuk rahatsizligi da bu zaten. Olumlu seyler oldugunda ben yaptim, olumsuz seyler oldugunda "ama bunlar hep su bu dis sebepler yuzunden" demek sadece trajikomik degil, bugun icinde bulundugumuz ekonomik durumun da en temel kaynagi.

      Sil
    9. Hocam,yeri geldigi icin yazıyorum..
      Genelde ekonomi egitimi almamislarin orneklerinde kullandigi bu Kore meselesi hakkinda soyle bir gorusum var sizin de yorumlarinizi merak ediyorum.
      Gorus su ; adamlari kore savasinda biz 'kurtardik' su anda ise onlar nerde biz nerde..(ceplerindeki telefonu da cikarip sallayarak:)
      Ben ise hem iktisadi hem de siyasi acilardan baktigimda gordugum su ; vermisler kuzeyi olmus simdiki gelismis guney..
      Biz de kendi ulkemizde verseydik doguyu olurduk gelişmiş bati..
      Sizin bu konudaki gorusleriniz nedir ?

      Sil
    10. Emre Temelkuran30 Eylül 2016 11:45

      Güvenlik politikasında hükumet iş bilmezliğinin cezasını her açıdan Türkiye'ye çektirdi.
      1) Sınır güvenliği konusunda 2015 sonlarına kadar HİÇBİR önlem alınmaması.Hala kısmen yetersizliğin sürmesi.
      2) Sınır ötesine yabancı savaşçı ihracatına HİÇBİR önlem alınmaması. Hala alınmıyor, bkz. Kırgızistan'da Çin Büyükelçiliğini patlatan El-Kaide/El-Nusra temelli Uygur İslam Hareketi mensupları, Tacik pasaportuyla İstanbul'da.
      3) Suriye'de savaş BİRİNCİL olarak Türkiye üzerinden çeşitli güçlerin sağladığı eleman ve silahlarla çıktı. Türkiye jeneratör gibi iç savaşın sürmesine sebep oldu. Eski Başbakanın sözü: "Esad ülkenin tamamına hakim olamıyorsa bu bizim sayemizdedir. Övünülecek bir durum değil mi?" Hatay biberi,2010 Antep-Hatay-Urfa turizm patlaması ama bu turistler Libyadan, Tunustan falan daha çok dediler hatırlayın. Hayat biberi falan çıktı. :D
      4) Vergi ve alt yapı hizmetlerinin karşılıkları toplanmadı, devlet eliyle torba yasa çıkartılıp fatura sorumlu vatandaşa kesildi.
      5) Çözüm süreci fiyaskosu ile şehirlerde ve kırsalda her türlü PKK yapılanmasına karşı ne fiziksel ne istihbari bir önlem alınmadı.
      6) Cemaatten hiç bahsetmeyeyim.
      7) Eğitimdeki gelişmelerden hiç bahsetmeyeyim.
      8) Ülkenin Counter-Laik tutumu. İslami çevreler siyasete girerse bunu en karanlık şekliyle kendine örnek alıp keyfince uygular, Müslümanların refah için laiklikten gayri bir yolu yok, bu anlaşılmadı ve karşı savaş sürüyor.
      9) Gereksiz kurucu değerlere karşı açılan savaş.
      10) Gerçekten siyasi belirsizlik.

      Benim görüşüm bir siyasi partinin bu kadar süre kalmaması gerektiği. Daha da kalacaktır.

      Sil
    11. Emre Temelkuran30 Eylül 2016 12:04

      Dert Doğu değil ki. Kim ne yapsın orayı dert başka.

      Sil
    12. Sevgili Adsız, tespitleriniz çok sığ.
      süslü püslü cümlelerle gelip burada şov yaptığınız yetmiyor gibi, saçmasapan yorumlarınızı bir de tavsiyelerle bitiriyorsunuz. güney kore hakkında mesela doğrusunu siz yazın da biz de öğrenmiş olalım.
      Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın kitabını yazan tipik bir ortadoğulusunuz.

      Sil
  5. Haberlerdeki not dusununun bize hicbir olmadigini gunluk yorumlarsak bile ki etkisi var Magfi Bey in dedigi gibi kur hala yukarida kaldi. zaten 2014 ten beri 2.2 tl den 3 tl gelen dolarin icinde zaten tum olumsuzluklar fiyatlanmis durumda 3 un uzerine gidememesinin ana nedeni de abd nin ihracati icin degerli dolar pek isine gelmediginden,gerci onlarinda faiz artirmak mi resesyon mu yeniden qe mi derken 1 yil dunyayi oyaladilar ki dusuncem yilda bir faiz artisina gidecekleri sinyalini vermeleri ama zaman konusunda hep kuresel piyasalari gozlemliyecek olmalaridir herneyse degerli basinimiz gune bakarak gene hicbir etkisi olmadi ki bak halkimiz darbe gordu dolar hala ayni yerinde diye dursun dunyanin dinamiklerinden bihaber yasayalim gidelim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiçbir şey anlamadım arkadaş. Noktalama işaretleri kullanalim lütfen.Türkçe karakter olmayabilir ama nokta, virgül her klavyede var.

      Sil
  6. Hocam issizlik oranını konular arasına eklememenizin sebebini merak ettim. Malum bir türlü belirli bir seviyenin altına inmiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru ama büyüme düzgün olsa zaten işsizlik önemli ölçüde çözüme girer.

      Sil
  7. Merhaba geçen 10 tane roman ismi vermişsiniz; roman,öykü,şiir vs. Yeni liste verecekmisiniz kapsamlı?
    Kolay gelsin

    YanıtlaSil
  8. bence türkiye deki en büyük sorun ahlaktır..yapısal refomların en başında ahlaklı birey yetiştirmek gelmeli,ki ondan sonra gerisi gelir zaren..toplumumuz da hala evrimini tamamlayamamış yarı primat mahluklar var..ve bunlar bazen insanlara saldırıyorlar,mesala;yarı primat olmasının avantajıyla metrobüs demirlerinden sallanarak bir kızın çenesine tekme atabiliyorlar..ve toplumda hiç bir kimse de buna ses çıkarmıyor..kısacası hocam bir toplumda ahlak çökmüşse istediğiniz kadar yapısal refom yapın değişen bir şey olmaz..ama ahlakı öğretmeye şimdiden başlarsak ufak bir kız çocuğuna,o büyüyüp anne olduğunda çocuğuna da aynı şeyleri aktarıcak ve o çocukta büyüdüğünde mesele çözülecek..en az iki üç nesil yani,biz göremeyiz..kolay gelsin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen katılıyorum Ercan Bey. Din eğitimi değil ahlak eğitimi verilmeli.

      Sil
    2. Ercan balik bastan kokar unutma. 17/25 Aralik bosuna olmadi. Sonuclandirildi mi peki?

      Sil
    3. Emre Temelkuran29 Eylül 2016 05:27

      Bazı arkadaşlar rahatsız olacaktır ama sözde müslüman kesim Dünya'da en ahlaksız en beter durumda,ülkeden biraz çıkarsanız müslümanların durumunu görürsünüz. Ülkemiz beterin iyisi. Böyle gitmez. Dindarlar gerçekten Kur'an İslamına ve yalın hadis öğretilerine geçmeli.

      Sil
  9. Hocam suan ekonomide talep niye geçen seneye göre canlı değil?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil olsaydı ekonomi büyürdü.

      Sil
    2. Talebin cansız olmasının nedeni enflasyondaki artış olabilir mi?

      Sil
    3. Sadece o değil, kurdaki iniş çıkışlar, borçluluğun artmış olması da etkili.

      Sil
  10. Turkiyede yapisal sorun yok sorun kredi kuruluslarinin bize yaptigi kumpas. Sorun dis gucler sorun lobiler sorun faizciler dolarcilar eurocular. Biz istikrari ararken onlar istikrarimiza comak sokmakla mesgul. Biz tum hizimizla insaatlara devam ederken onlar yikmakla mesgul.

    Turkiyede yapisal sorunlari allaha sukur hallettik. Baziniz her yerde yapilar yapiliyor yapilar insaa ediliyor. Butun bunlar bizde oluyor dis guclerin memleketlerinde olmuyor.

    Bu reytingcilerin televolecilerin kendini ogretmen sananlarin bzi ogrenci gorenlerin notlari bize tirs gelir viz gider. Bunlardan ekonomiyi ogrenecek degiliz ki bunlardan not alalim gectik mi kaldik mi diyelim. Yeterki biz dik duralim bir olalim kardeslik ve muhabbet ortamimizi bozmayalim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kesinlikle esasen yapısal reformlar da bunlardır. Dik durduk mu, bir olup kardeş olduk mu ekonomi de düzelir reytingciler de morarır.

      Sil
    2. Etme cahille sohbet küstürürsün demiş atalarımız. Sizin cevap da o hesap olmuş hocam.
      Ben de ilave edeyim.

      Eeyy Moodys
      Sen kimsin ya!

      Sil
    3. Yukarıdaki Adsız 20:11'in yazısını okuyunca resmen tiksindim. İnsan çok bilgili olmayabilir ama azıcık, küçücük de olsa "DÜŞÜNMEYİ" bilir. Toplumun asıl yapısal sorunu da bana göre dü-şü-ne-me-mek-tir. Düşünmenin öğretilmesi de sizin birincil çözüm olarak sunduğunuz "eğitim reformu"ndan geçer.

      Teşekkürler Mahfi Hocam bilimi ve aklı herşeyin üzerinde tuttuğunuz için. Sağolun varolun

      Sil
    4. Türk Ekonomisini değerlendirirken hala ''Yavuz Sultan Selim köprüsü açıldı, Osmangazi Köprüsü açıldı, yakında 3. havalimanı da açılırsa Türkiye'yi kimse tutamaz, Avrupa bizi kıskanıyor'' şeklinde yorumlayanlar var ya hakikaten PESSS

      Sil
    5. Çöküşün kaçışı yok artık.

      Sil
    6. Bekir 12:27, asil ekonomi bu bahsettiklerinizdir. Bunlari kucumsemeyi kimden ogreniyorsunuz anlamak mumkun degil. Muhalefet edin de, baska seye edin yani bir ulkenin 130 milyon yolcu kapasiteli havalimani yapmasi sizi neden rahatsiz ediyor? Nesi yanlis? Faizi, borsayi bilgisayar oyunu saniyorsunuz herhalde, bunlarin hepsi gercek ekonominin en fazla yansimasidir, reel ekonomi degerlendirilmeden borsa faiz muhabbeti meyhane muhabbetidir. Muhabbetin 1-2 dakiyayi gecmesi icin beyin hucrelerinin biraz yag ile kaplanmasi gerekir.

      Sil
    7. Yapisal reformlara ornek: Kopru, havalimani, yol, cami vb. :)
      Bence cahil sonradan olunmuyor, genetik bir olgu.

      Sil
    8. Ali Mumcu 15:32, 1-2 dakikanizin sonuna geldiniz.

      Sil
    9. Dik durmak iyi guzel de yarin akaryakit kuyruklari baslasin, doviz kitligi olussun, dolar alip basini gitsin, bir de uzerine PKK teroru dinci teror gelip can guvenligi kalmasin, el opturup yola getirmek icin oyle bir egdirirler ki basini o zaman gorursun. Zaten gidisat o yonde.

      Sil
    10. Bir baska sebepsiz ozguvenli Islamci zirvalamasi. Memlekette bunlardan cok var. Dunyanin kendi etraflarinda dondugunu saniyorlar. Ekonomi coksun, islerinden olsunlar, o zaman anlayacaklar umarim sapla samani.

      O yapilan yatirimlar gerekli mi? Kimin parasi ile yapiliyor o yatirimlar? (Cevabi dis krediler) Ataturk ve Sabiha Gokcen dururken neden 3. havalimanina ihtiyac duyduk? (Kapasite kullanimi nedir bilir misin?) Metro baglantisi olmayan, metropol havaalani olur mu? Bu isin finansmani fizibilitesi nedir? Yapilan diger havaalanlari, Isparta, Eskisehir, gibi ne kadar kullaniliyor. Kim bu kullanilmayan havaalanlarinin parasini oduyor?

      Sil
    11. adsız bey yapısal sorun deyince,yapılardan,binalardan,inşaatlardan anlıyor.klasik akp anlayışı.teşekkür adsız bey gülümsettin beni

      Sil
    12. Emre Temelkuran30 Eylül 2016 12:14

      Kazakistan havalimanı yaptı yeni o zaman çağ atladı desenize. Altyapı talep varsa yapılır, temel ihtiyaç ve görevdir. Kimse sadece binayla,köprüyle lider olamaz. Lazımsa yapılmasın diyen yok ak troll hezeyanları.

      Sil
  11. Peki hocam harcamaları düşürmeden tasarrufları nasıl artırabiliriz. Faiz artırımı harcamaları azaltacak, tasarrufları artıracak fakat yatırımları düşürecek. Bu paradoksun çözümü için ne yapılabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her zaman dediğiniz gibi olmuyor. Eğer harcama eğilimi yüksekse faizin yüksekliği yatırımların düşmesine yol açmıyor. Bunun en güzel örneği 2000'ler öncesinde var. O dönemde faizler çok yüksekti ama yatırım/GSYH oranı yüzde 22, tasarruf/yatırım oranı da yüzde 20 idi.

      Sil
    2. o dönmede faizler yükseken nasıl yatırımları artırmısız mahfi bey...saygılar...

      Sil
    3. İnsanlar yüksek faiz ve yüksek faize alışmıştı. Aşağı yukarı 30 yıl böyle gitti.

      Sil
    4. Altin olarak tasarruf ozendirilebilir. Son yillarda altin tasarrufunun yatirima yonlendirilmesi de bankalarda altin hesabi acilmak suretiyle kolaylastirildi. Altin tasarrufu yapanlar da alim guclerini korumus olurlar. Ben tasarruflarimi her zaman altin olarak tutarim. Herkese de tavsiye ederim. Binlerce yildir alim gucunu kaybetmeyen bir ticari aracin bu ozelligini yitirmesi herhalde sizin omrunuze denk gelmez.

      Sil
    5. Altın, tasarruf değil tüketimdir. Kişisel olarak doğru bir alım olsa da ekonomiye yararı yoktur. Ekonomide bu tr yatırımlara atıl yatırım deniyor.

      Sil
    6. Kim diyor onu? Bankacilar mi?

      Sil
    7. Adsiz 14:36 sadece altin'a degil biraz da yumurta'ya yatirim yapmani tavsiye ederim. Malum, protein beyin hucreleri icin lazim.

      Sil
    8. Adsiz 14:36, ekonomi bilginiz de biyoloji bilginiz kadar saniyorum. Sinir hucreleri yenilenmedigi icin yediginiz yumurtalarin bir faydasi olmaz, bosuna ugrasmayin. Hurmalara dikkat ama.

      Sil
    9. adsız bey köşeye atılıp yapılan her yatırım atıldır.çünki ekonomiye faydası yok.

      Sil
  12. 1)Hocam not indirimi sonrası niye hazine tahvillerine bu kadar talep oldu?
    2)Not indirimi Türkiyede MB artırmasa bile diğer faizlerin artmasına neden olur mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tahvillerin faizi arttığında fiyatı düşmüş demektir. Sonrasında fiyatı artar satarlar. Çoğu kişi de demek ki kimse reytinge aldırmıyor der.
      Olur.

      Sil
    2. Fiyatin armasi da faizlerin dusmesi anlamina gelmiyor mu? Eger ulke borcunu odeyemeyecekse faizleri nasil dusecek? Reyting eger borcunu odeyemeyecek demek degilse ne demek?

      Sil
    3. BB ya da Ba reytingi borcunu ödeyemeyecek demek değil. Borcunu ödemekte zorlukla karşılaşabilir demek. Borcunu ödeyemeyecek olsa D veya F notu verilir.

      Sil
    4. Yanlis bilginiz var. C veya D notu (F diye bir not gorunmuyor, o sinavlarda oluyor sanirim) borcunu odeyemeyecek degil, borcunu odeyememis demek oluyor. (Ornegin Venezuela, ornegin Yunanistan). Bize verdikleri not, borcunu odeyebilecek yeterlilikte degil anlami tasiyor, zaten haksizlik da burada. Isin temelinde 'bu getiri icin bu riske girmeye gerek yok' demek var, zaten 'risk' kismi siyasi olan kismi olusturuyor. Cunku her nasil oluyorsa ornegin borcu GSMH'si kadar olan Ingiltere negatif getiri ile hic risk olusturmuyor.

      https://en.wikipedia.org/wiki/Bond_credit_rating#Rating_tier_definitions

      Sil
    5. Doğrudur C veya D olacak. Aslında C bile değil o bile spekülatif yatırım yapılabilir bir nottur. Doğrusu D'dir Yani default anlamına geliyor borcunu ödeyemez demek.
      Burada asıl olan borç oranı değil. Önümüzdeki 1 yıl içindeki finansman ihtiyacı. Onun toplamı 200 milyar dolar. 200 / 720 milyar dolar = % 28. Yani Türkiye GSYH'sının yüzde 28'i kadar bir dış finansmanı bir yıl içinde bulmak zorunda demek. Onun için not düşüyor. Eskiden GSYH büyüdüğü için böyle bir durum yoktu. Ama ne yazık ki son dönemde GSYH küçülüyor ve bu küçülme devam edecek gibi görünüyor.

      Sil
    6. Pardon ne zamandır GSYH küçüldü hocam, 27 çeyrektir büyüyen biz değil miyiz?

      Sil
    7. 2013 de GSYH 823 milyar USD, kişi başına gelir 10.822 USD
      2014'de GSYH 799 milyar USD, kişi başına gelir 10.390 USD
      2015'de GSYH 720 milyar USD, kişi başına gelir 9.261 USD
      Siz söyleyin GSYH büyümüş mü küçülmüş mü?

      Sil
    8. Amerikalılar için düşmüş görünüyor!

      Sil
    9. Düzeltme yapmak zorundayım hocam kusura bakmayın (yukarıda da yazmıştım ama nedense ısrar ediyorsunuz): milli gelir hesaplarındaki değişim milli parayla yapılmalıdır, dolar bazlı mukayeseler gerçek bir ölçüm değil, olsa olsa bir fikir egzersizidir. GYSH bu anlamda küçülmemiştir, 27 çeyrektir büyümektedir. Şunu derseniz hata payını elimine edersiniz: dış borçların GSYH'ye göre oranı artmıştır, çünkü kurdaki yükseliş, GYSH büyüme oranından yüksek seyretmiştir. Ezcümle: GYSH büyümeye devam etmektedir, ancak kurdaki GYSH'deki artıştan daha fazladır.

      Sil
    10. Siz ne kadar düzeltme yapsanız da dünya bunu böyle görüyor. Tıpkı 2003 den 2013'e kadar katlanarak artmış olarak gördüğü gibi. Esasen kredi notunun düşmesinde de bu durum etkili oldu.

      Sil
    11. ikidir "dünya öyle görüyor" savını rasyonalize etmeye çalıştığınızı görünce son kitabınızda verdiğiniz galileo galilei örneğini anımsadım nedense; giardano bruno'yu, nicolaus copernicus'u...

      Sil
    12. Adsız'a

      100 ekmek üreten bir ekonomi 1 yıl sonra 110 ekmek üretir hale gelirse %10 büyüme vardır. Demek ki "ekmak bazlı" olarak %10 büyümüştür. Ekmeğin fiyatı değişmemişse insanlar aynı paraya daha çok ekmek alabilirler ki bu refahta artış demektir.

      Fakat bu arada dünyada ekmek fiyatı düşmüşse yani bizim ekonominin ürettiği ürünün dünya karşısındaki değeri düşmüşse ne olacak? Tanesi dünyada 1 USD olan ekmek diyelim ki 0,75 USD olmuşsa? Bu durumda toplam gelirimiz 110 USD değil 82,5 USD olmuştur. Şimdi kendinize sorun; hergün etrafınızda gördüğünüz araçlar, bunların parçaları, petrol, cep telefonu, bilgisayar, giyim ürünleri, ilaç vb vb nereden geliyor? Bunların ne kadarı yerli üretilmekte, ne kadarı ithal? Yani sonuçta refahı oluşturan şeylerin hemen hepsi dış kaynaklı, yerlilerin de en önemli bileşenleri yine dış kaynaklı. Bu gibi bir durumda bakılacak şey ekmek sayısı değil, senin toplam kazancının dünya gözündeki değeridir. 100 USD mi daha büyük refah sağlar yoksa 82,5 USD mi? Refahı küresel olarak değerlendirirsen ilki, ekmekle ölçersen ikincisi. Bu nedenle "dünya öyle görüyor" lafını beğenmemeniz son derece ilginç. Eskiden 100 saat çalışarak aldığınız bir cep telefonunu bugün 200 saat çalışarak alabiliyorsunuz. Bu sizce irefah konusunda bir gelişme mi yoksa gerileme mi?

      Ama "ben onu bunu anlamam. TL bazında %10 daha fazla ekmek alabiliyorum, refah budur" derseniz eh siz haklısınız ve tartışma burada biter ve kimse de sizinle tartışmaya devam etmez.

      Sil
    13. Mahfi Hocam açıklamanızı "tashihe" lüzum hissetmediğine göre bunu da izninizle ben düzelteyim: Bakın tüm bu dedikleriniz büyüme rakamının içinde "de facto" giren denklemlerdir zaten, çünkü en nihayetinde üretim faktörlerine yansıyan sonuçlardan bahsediyorsunuz. Size şöyle bir örnek vereyim: ABD yarın faizleri beklenin üzerinde arttırdığı için USD-TL paritesi çok yükselmiş olsun, sizin milli geliriniz bir gecede artan kur kadar düşmüş mü olur, hayır olmaz; çünkü sizin örneğinizden gidersek, ekmek tüketiminizi sabah halen TL üzerinden yapmaya devam edersiniz, yani ekmeği aynı fiyata alırsınız (dolar üzerinden satılmıyorsa bakkalda), kur artışından sonra da aynı bedeli ödersiniz.

      Gelelim ikinci örneğinize: etrafınızdaki araçlar! (hemen hemen hepsi dış kaynaklı diyorsunuz). Bakın eğer kur artışı nedeniyle arz-talep dengesi zaman horizonunda değişirse, meselâ daha az araba üretilirse (maliyet enflasyonu nedeniyle fiyatlar arttı ve talep düştü varsayımından hareketle), o vakit zaten düşen üretim GSMH hesaplamanızda negatif unsur olarak yer almıştır, o hesabın içinde vardır.

      Uzatmak istemiyorum… Zaten Mahfi hocam doğrusu o ya, bu konuların üstadıdır, “tereciye tere” durumu olsun istemem. Kendisi neden dolar üzerinden kişi başına gelir hesaplanmayacağını, yine kendi bloğunda gayet güzel anlatmıştı bir zamanlar, şimdi “dünya öyle görüyor nasılsa” rasyonalizasyonunu yadırgamam biraz da bundandır aslında.

      Meraklısına:

      http://www.mahfiegilmez.com/2015/10/kisi-basna-gelirimiz-gercekte-ne-kadar.html#more

      Sil
    14. Emre Temelkuran30 Eylül 2016 12:23

      Şu anda iç piyasa da dolara göre şekilleniyor sonuçta izole kabile değiliz. Öyleyse dolar hesabı yeterli ölçüde isabetlidir. TL ile gsyh versen kim takar. Mahfi Babanın tecrübesi buna yetiyor emin ol.

      Sil
    15. Efendim yukarıda anlattığım (dikkatle okursanız) odur zaten. Eğer büyüme ve refahı ekmekle ölçerseniz değişmez ama hemen her şeyin ithal olduğu bir ortamda (ki her şey bir yana, her şeyin temel maliyet bileşeni olan petrol ithal) refahınızı belirleyen dolar kurudur. Yani kura göre refahınız belirlenir. Ekmeğin bileşenleri daha çok yerli gibi görünür ve o nedenle kur değişikliğinden "görece" az etkilenir. Etrafımızdaki araçların erişelebilirliği arz-talepten çok kur ile belirleniyor. Yani kur bizim o araca sahip olup olamayacağımızı belirliyor, o aracın üretimini değil. Büyüme oranından ziyade alım gücünü konuşuyoruz. Verilen rakamlar dolar olarak alım gücümüzü gösteriyor ve her şeyin dolara endeksli olduğu bir ortamda esas olan budur. 1 doları elde edebilmek için ne kadar çalışmak gerektiğini düşünün, farkı göreceksiniz.

      Sil
  13. Hocam fed ve ecb amaç bağımsızlığına sahip mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fed geniş amaçlı bir yapıya sahip. Statüsüne bakarsanız 'independent within government' biçiminde tanımlanıyor. ECB enflasyona daha çok odaklı bir amaç taşıyor. Bunların bağımsızlıkları da son dönemlerde tartışılır oldu. Kriz, çoğu kez idealden sapmaları da birlikte getiriyor.

      Sil
    2. Gecen gun Trump - Clinton tartismasinda Trump'in Fed ile ilgili soyledikleri ile sizinkiler tutuyor. Trump da Yellen'i siyasi kararlara boyun egmekle sucluyordu, siz de MB'yi sucluyorsunuz. Siz Cumhuriyetci misiniz? ABD'de olsa Trump'a mi oy verirdiniz?

      Sil
  14. Hocam Taha Akyol bugünkü yazısında sizin yazınızdan bahsetmiş. Tanışıklığınız var mı?

    YanıtlaSil
  15. hocam maliyet muhasebesi için önerebileceğiniz bir kaynak var mı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dr.Orhan Elmacı'nın kitabını gözden geçirdim ve beğendim.

      Sil
  16. hocam neden madeni para var, yani 25 kuruş ya da 10 kuruş kagıt para basılamaz mı? ve neden madeni parayı hazine basıyor, onu da MB bassa nasıl bi sıkıntı olur ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Madeni para tarihsel bir süreçten geliyor. Eskiden kağıt para yoktu sadece madeni para vardı. O dönemde merkez bankaları da yoktu ve parayı basan darphaneler vardı. O gelenek sürüyor. Madeni parayı da MB bassa bir sıkıntı olmaz çünkü para arzı içindeki yeri çok küçük. Öte yandan bu ufaklık parayı da kağıt para olarak bassalar çok kullanıldığı için sürekli yıpranacağından sürekli basılması gerekir (dolmuşları düşünün.)

      Sil
  17. hocam seri katiller hakkında ne düşünüyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Niye? Yeni siparis filan mi aldin?

      Sil
    2. tetikçimisiniz.sipariş mi bekliyorsunuz.

      Sil
  18. Emre Temelkuran29 Eylül 2016 05:24

    2014 Eylülde Birleşik Krallık'a okumaya gelmeden tl-gbp 3'ten 3.5'lere doğru gelir mi diyorduk, geçen sene 4,70'e doğru dayandı şimdi ise 3,80'e değer gibi geziniyor. Zaten pahalı ülke para su gibi gidiyor, babam napıyosun bu parayı deyip duruyor. Dışarı falan çıkıp harcamam bir markete giderim bir hazır yemek alırım günde bazen 30 GBP'ye yakın para harcıyorum. Benim annem babam memur, babam emekli oldu zaten. Anamız belleniyor bu döviz kurundan. Size bir de bir şey söyleyeyim, kur bu seviyede olduğu için ihracatımız artmıyor. Belki de bir sabit öğrenci kuru mu yapmak gerekli bilmiyorum. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim gençliğimde katlı kur (yani birden fazla sabit kur) sistemi uygulanırdı. Öğrenciye daha düşük kur uygulanırdı. Ama şimdi dalgalı kur rejiminde bu mümkün değil.

      Sil
    2. Umarım karşılığını alırsınız, ailenizin fedakarlığına değer. Başarılar dilerim.

      Sil
    3. Git calis kardes

      Sil
  19. Sayın Eğilmez, reformlar konusunda biraz analitik düşünüldüğünde, konu biraz açıklığa kavuşuyor galiba. Bahsedilen reformları hazırlayacak ve yürürlüğe koyacak siyasilerdir, bizler değiliz. Siyasilerin bu reformları hazırlamaları ve yürürlüğe koymaları için, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür olabilmeleri gereklidir. Bunun için bence en önce yapılması gereken yapısal reformlar;
    1. Siyasi Partiler kanununun değişmesi,
    2. Secim Kanununun değişmesi
    3. TBMM iç tüzüğünün değişmesi dir.
    Millet vekili dediğimiz insanların önce Milletin vekili olmaları, lider sultasından kurtarılmaları gereklidir. Serbestçe tartışamayan, çalışamayan, Millet vekillerinin bahsedilen reformları hazırlamaları ve yürürlüğe koymaları beklenemez.
    Yukarıda bahsettiğim siyasal reformların gerçekleşmesi (ama laf olarak değil) on yıllar alacağından, burada bahsedilen reformların gerçekleşmesi ise yirmi yıllar alacaktır diye düşünüyorum. Acaba yanılıyor muyum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız bunlar çok doğru tespitler.

      Sil
    2. Daha uzun süre de alabilir, ama tartışılması bile önemli bence. Seçmen talebine dönüştükçe siyasetçiler de kaale alacaklardır ister istemez.

      Sil
    3. Bu reformlari siyasiler degil, burokratlar hazirlar pisirir. Siyasiler vizyon verir ancak.

      Sil
  20. Hocam bahsettiğiniz eğitim reformu gayet tabi sorgulayıcılığa, rasyonaliteye ve analiz yapmaya dayanan çağdaş bilimsel bir eğitime geçmek olmalı. Bu konuda size katılmamak mümkün değil. Fakat benim görüşüme göre ülkemiz insanının çok daha ciddi bir ahlak sorunu var ve bu sorun maalesef her geçen gün çığ gibi büyüyor. Şüphesiz haftalık din dersi saatlerinin, imamhatip liselerinin artırılması yoluyla bu sorun çözülecek değildir. Fakat vicdan eğitimi almamış, vatandaşlık bilinci oluşmamış, etik kavramını içselleştirememiş birisi sadece analiz ve problem çözme yeteneğine sahip olsa ne çıkar... Daha kötüsü, bireyler bu yeteneklerini sahtekarlık, düzenbazlık, dolandırıcılık üzerine kullanmaya başlarsa neler neler olur...

    Şimdi soruma gelelim. Böylesine temel bir problemi bahsettiğimiz eğitim reformu reçetesine sadece ahlak felsefesi derslerini de ekleyerek çözebilmek mümkün müdür? Hadi ilkokul birinci sınıftan itibaren ahlak bilincini geliştirmeye dayalı olan bir eğitim programını uygulamaya koyduk diyelim. Ebeveynlerin genelinin ahlak seviyesinin düşük olduğu bir ortamda çocuklara bu bilinci aşılamak ne derece mümkündür?

    Şimdiden teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğiniz çok önemli bir sorun. Ve eleştirilerinizde de haklısınız. Ama çok uzun bir süredir ağırlıklı olarak din ve ahlak dersi veriliyor çocuklara ve işler iyiye gitmiyor. Çünkü rol modeller o derslere uygun değil.

      Sil
    2. Bunlar doğru ama önemli bir sorun var: ahlak (ve hatta bizzat din) aslında formal yani örgün öğretimle öğretilebilecek şeyler değiller. Bir grup insanı bir sınıfta toplayıp "şunu yapmayın çünkü yanlış" demek artık ancak gülüşmelere yol açar. Okul dışındaki gerçeklik çok farklı ise tüm öğrenciler size duymayı bekleyeceğiniz cevapları söylerler ve geçer not alırlar ama bunlar içselleşmez. Eğitimin önemi büyük ama bunlar ders biçiminde öğretilebilecek şeyler değiller.

      Sil
  21. sayın hocam zeitgeist belgeseli hakkında ne düşünüyorsunuz birde ekonomi tetikçi hakkında bunlar gerçekmi yoksa komplo teorilerimi?

    YanıtlaSil
  22. Biz her yöne kıvrılabilen insanlara "tam siyasetçisin" derken, dimdik durup hiç bir yere kıvrılmayan insanlara da "tam siyasetçisin" diyoruz. Peki esasen hangisi iyi siyasetçisi? Benim şahsi kanaatim, her ikisini dedirten tam siyasetçidir. Ülkemiz orta doğuda bulunması vesilesi ile çok karışık. bu durumda içerde ve ortadoğu siyasetinde dimdik durmak şarttır. Fakat ekonominin bu kadar globalleştiği dünyada ekonomik gelişmelerle birlikte evrilememk en büyük eksik. Değerli hocam, sizin saydığınız tüm reformlar sadece bir araç. Bizim bu araçları kullanabilmemiz için ise, bilgi sahibi olup çözümlemeleri yapıp, mantık çerçevesinde bir yol haritası çizmemiz gerekiyor, adeta bir marangoz gibi. Bir marangoz ustasının bilgisi vardır, tecrübesi vardır, sistematiği vardır. Dolap yapmak için kullandığı tahtalar, çekiçler çiviler ise sadece araçtır. Yani biz doğru siyaset yapıp sistematiğimizi belirler, tecrübelerimizi değerlendirirsek sizin de bahsettiğiniz araçlar ile ortaya bir dolap koyabiliriz. aksi durumda bahsettiğiniz araçlar bizi sakatlamaktan öteye geçmeyecektir. siz eğitim reformu diyeceksiniz bu yanlış anlaşılıp bambaşka bir reforma dönüşecek, nihayetinde yine olan bize olacak.

    saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar haklısınız ki diyecek bir şey bulamıyorum. O nedenle de zaten ben anayasa reformuna karşıyım. Çünkü reform diye başlayıp bundan çok daha kötü bir anayasayla ortaya çıkacaklar.

      Sil
    2. Mahfi Bey siz de her şeye karşısınız. Bence siz nelere karşı olmadığınızı yazın işiniz daha kolay olur, yoksa karşı olduklarınızı yazmaya kalksanız sayfalar dar gelir diye düşünüyorum.

      Sil
  23. Hocam Türkiyede işsizlik daha çok özel sektörün mü kamunun mu sorunu? Hangisinde işsizlik daha fazla?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisinin de değil. İşsizlik vatandaşın sorunu.

      Sil
    2. Hangisinde işsizlik daha fazladır?

      Sil
    3. Işsizlik; iş arayan kimselerin iş bulamamasıdır, işverenin sorunu değil. Bu nedenle sorunuzun kurgusu hatalı.

      Sil
  24. Mahfi bey selamlar. Bu kredi derecelendirme kuruluşlarına ülkeler ve şirketler dışında nota bakıp da yatırım yapan yatırımcılar para ödüyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır. Kredi derecelendirme kuruluşları değerlendirme yaptıkları ülke ve şirketlerden para alıyor.

      Sil
  25. Guney Kore hangi yillarda Turkiye nin yapamadigini yapti ?

    YanıtlaSil
  26. Hocam selam.
    1) Bankalar zorunlu karşılıkları zor duruma düşmeleri karşılığında kendilerine geri verilmek üzere tutuyor. Peki hiç zor duruma düşmezse nolacak o para sonsuza kadar MB de mi kalacak? Bankanın aldığı mevduatın bir de geri ödemesi var banka zorunlu karşılığını geri almazsa zararla karşılaşır.
    2) Niye kısa vadeli mevduatlarda zorunlu karşılık yüksekken uzun vadeli mevduatta zorunlu karşılık düşüktür? Bankaları uzun vadeli mevduat vermeye teşvik için mi yani tasarrufun artırılması için mi?
    3) Niye dövizde zorunlu karşılık liraya göre yüksek? Bu durumda bankalar daha fazla dövizi MB de tutar piyasadaki dolar hacmi azalır ve dolar değer kazanır? Dövizin z.k.sinin daha düşük olması doğr değil mi?
    4) Bankalar kendisine döviz mevduatı yattığında lirayı zorunlu karşılık olarak verebilir mi? Yoksa bankaların tercih hakkı yok kendilerine ne yatarsa onu mu vermek zorundalar?
    Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Bir çeşit sigorta güvencesi gibi. Her zaman MB'de duruyor. Banka bunu kredi faizine yansıtıyor.
      (2) Aynen dediğiniz nedenle.
      (3) Bankaların dövizle borçlanmasını teşvik etmemek için.
      (3) Dövizde böyle bir tercih hakkı yok ama TL de var. Yani bankalar TL zk yerine ROK ile hesaplanan döviz yatırabilkiyor. Tersi söz konusu değil.

      Sil
  27. Hocam sizin bilginiz vardır mutlaka. Neden uçak fabrikalarımız kapandı ? Doğru kaynaklara nereden ulaşabilirim?Bir de Türkiye'nin uçak gemisi olmasını destekliyor musunuz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki bu konuda bilgim yok.
      Türkiye'nin uçak gemisi olması gerekir. Çünkü üç yanı denizle çevrili.

      Sil
    2. Uçak gemisi için deniz miktarınız değil denizaşırı hedef ve çıkarlarınız olması gerek. Özellikle de havada yakıt nakli nedeniyle Türkiye'de karadan kalkan bir uçağın erişeceği yerler zaten artmış durumda. Malezya civarında petrol kuyularımız ya da Güney Atlantik'te adalarımız olsaydı oraya gezer üs olarak gönderebilecek uçak gemimiz olması gerekirdi. Oysa yakınlarımızdaki denizler kapalı statüde ki bunlarda düşmanın gemiyi hedef görerek vurması son derece kolay. Uçak gemisi uzak yerlere üs götürmek ve düşmandan belli bir mesafede konuşlandırmak için gerekli.

      Sil
    3. f-16'nın savaş menzilinin yarıçapı 550 kilometre, seyahat menzili 4.200 kilometre. üslerin yerleri düşünüldüğünde, havada yakıt ikmali olmasa bile, tüm komşuları için fazlasıyla yeterli.

      Sil
  28. Hocam sayfanızı geç keşfettiğim için şanssız, geç de olsa keşfettiğim için şanslı görüyorum kendimi. Yıllardır bahsettiğiniz yapısal reformların yapılmaması durumunda ki öyle görünüyor, siyasi, sosyolojik ve ekonomik anlamda nasıl bir projeksiyon sahibisiniz ? Şahsen kötümser bir tabloya inanıyorum. Devletimizin bölüneceğini ve Ortadoğu ülkelerinin yüzleştiği acılarla yüzleşebileceğimizi düşünüyorum. Sizin fikriniz nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yapısal reformların yapılamaması durumunda Türkiye her alanda kötüye gidecek diye tahmin ediyorum. Umarım sizin çizdiğiniz tablo kadar kötü olmaz.

      Sil
    2. Sanmam... Ortadoğu ile karşılaştırmalar yapmayın; bölgede İran, Rusya ve Türkiye ciddi ülkelerdir, gerisi uyduruk sömürgeler, kuklalar. Rahat olun, o kadar kolay değil o dedikleriniz. Bir tür geçiş dönemindeyiz, kuşatmayı kırarız, oyunu bozarız..

      Sil
    3. Oynanan oyunun tek amaci var, bir Kurt devleti kurulmasi. Sonucta en buyuk toprak da Turkiye'den cikacak. Ise bakin ki simdi Kurtlere verilecek topraklarin ISID'den temizlenmesini de Turkiye'ye yaptiriyorlar.

      Sil
    4. şu anki hükümet oldugu sürece bende karamsar fikirlere sahibim.dedikleriniz oldugu zamanda çok geç olacak.ortadogu ve geri kalmış ülkelerin insanları ölümü göze alıp avrupaya amerikaya kaçmaya çalışıyor biz tam aksine ortadogululaşmaya çalışıyoruz.neden acaba .cevabı aslında çok basit,biraz düşünebilene

      Sil
  29. Hocam adaları neden Yunanistan'a bıraktık ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof.Dr. Baskın Oran bu konuda yazmış:
      http://t24.com.tr/haber/prof-baskin-oran-erdogan-milliyetci-tahriklere-basladi-adalar-lozanda-degil-1913te-kaybedildi,362348

      Sil
    2. Osmanlı İmparatorluğu yıkıldığı için toprak kaybettik (sadece adalar mı, 5 milyon kilometrekareden 780 bin kilometrekareye düştük), tıpkı Avusturya Maceristan İmparatorluğu yıkıldığı gibi; üzerinde güneş batmaz Britanya Krallığı küçük bir adaya dönüştüğü gibi (şu anda yüzölçümü Türkiye'nin yarısı kadardır kabaca); Napolyon savaşlarında değişen sınırlar gibi, Roma İmparatorluğu gibi ve diğer imparatorluklar gibi... Neticede Mustafa Kemal ve silah arkadaşları o yıkılan imparatorluk küllerinden, bilimin ışığında, sanat ve kültürün ufkunda, geleceğe güvenle bakan modern bir cumhuriyet kurdular. Minnetle..

      Sil
    3. Katkı için teşekkür ederim. Bu arada küçük bir ekleme yapayım.Ege Adalarını Osmanlı İmparatorluğu yıkıldığı için kaybetmedik. Adaları Osmanlı İmparatorluğu 1913 Atina Antlaşmasıyla kaybetti:
      http://t24.com.tr/haber/prof-baskin-oran-erdogan-milliyetci-tahriklere-basladi-adalar-lozanda-degil-1913te-kaybedildi,362348

      Sil
    4. 1913'te Osmanli'yi Mustafa Kemal'in arkadaslari yonetiyordu bunu da belirtmekte fayda var. Uc Pasalar'lar Mustafa Kemal cok yakindir, Cemal pasa'ya Ataturk, kardesim diye hitap eder mektuplarinda. Vs. Vs. Ingiltere'de kucucuk bir ada kalmis, cok derin analiz masallah.

      Sil
    5. Ne diyeyim bilemedim? En iyisi hiçbir şey demeyeyim.

      Sil
    6. Peki baska adalari da bugun Yunanistan'in isgal etmesine neden izin veriyoruz? Sultan 1. Recep yuzunden degil mi?

      Sil
    7. Belki şu yazı kapak olur :

      http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/yilmaz-ozdil/lozan-1419717/

      Sil
    8. Laf salatasini, goy goyu birakin da pasaportunuz olmadan burnunuzun dibindeki adalara gidebiliyor musunuz ona baksin siz. Soyle oturun Ayvalik'tan deniz kenarinda izleyin Girit'i, Datca'dan Simni'yi, olur da kederlenirseniz iki kadeh cakin keyfiniz yerine gelsin. Yanina kavun ve Yunan Feta peynirini de koyun iyi gider. Sonra aa nasil koydu Yozdil diye kadeh cakistirirsiniz. Tatile de gumruk sirasina girersiniz Kos'a gidecegim Avrupa'da tatil yapacagim diye.

      Sil
    9. Siz boşverin adaları da güneydoğuya huzurla gidebiliyor musunuz ondan haber verin. Onu da mı Lozan yaptı?

      Sil
    10. Halkımızın bir bölümü temel seviyede tarih ve kronoloji bilgisine sahip değil görünüşe göre. Oniki adayı Trablusgarp Savaşı sonrasında 1911'de İtalya'ya, diğer Ege adalarını Balkan Savaşı sonrası 1913'de Yunanistan'a bıraktık. 1914'te Birinci Dünya Savaşı'na girdik, 1918'de bu savaş sonlandığında Filistin, Lübnan, Irak ve Suriye'yi kaybetmiş durumdaydık. 1919'da Yunanlılar İzmir'i işgal etti ve Anadolu içlerine yürüdü, 1920'de Sevr Anlaşması ile Anadolu neredeyse tamamen paylaşıldı. Lozan Anlaşması 1924'te imzalandı. Bu arada Kıbrıs'ı 1878'de, Mısır'ı 1881'de kaybetmiştik.

      Sil
    11. Bence halkımızın bir bölümü diyerek halkımıza kıyak geçmişsiniz. Halkımızın büyük bölümü ve aydınlarımızın da önemli bir bölümü bu tür bilgilere sahip değil. O nedenle de komplo teorilerine çok açıklar. Lozan ile ilgili öylesine safsata yayıldı ki etrafa bu saydıklarınızın hepsini Lozan'da kaybettik deseniz büyük çoğunluk sizi onaylar.

      Sil
  30. Hocam merhaba,
    Yeni kitabınız ne zaman çıkacak ?

    YanıtlaSil
  31. Hocam KYK borcu öderken farketim ödemeler gib sitesine yönlendiriliyor şimdi bütceye gelir mi kayıt oldu bu? bir sebebi varmıdır? Birde sgk prim ödemelerinde sıkıntı olduğu soyleniyor bu bütce dengesini bozabilir mi ?

    YanıtlaSil
  32. Sayın hocam insanlar alışverişlerinde kimse fiş ve fatura almıyor
    Sonra benzine tüpe niye zam geldi diye ağlıyoruz
    Gelir tabii
    Nerden toplanacak bu vergiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. avukat doktor kuyumcu 300 lira 400 lira vergi veriyor sayın kardeşim.maliye neden bunlara izin veriyor demelisiniz aslında.

      Sil
  33. Özünde: toprakların mezura ile ölçümü, patolojik bir bilinçaltıdır ülkemizde, Kemal Tahir'in dediği gibi "bilinçaltımızdaki Osmanlı bozgunu devam ediyor" çünkü.. Oysa modern zamanlar, siyasi penetrasyonu, ekonomik ve bilimsel nüfuz alanlarıyla tanımlıyor daha ziyade. Bizdeki bu kronik patoloji de şark siyasetinde şaşmaz bir polemiğin kısır döngüsünde esneyip duruyor; şüphesiz aşılacaktır zamanla. Ciddi bir devlet ve organizasyon geleneği var ülkemizin, daha bilinçli sahip çıkmak, bilimsel ve objektif, kompleksiz bir gayret gerektirir.

    YanıtlaSil
  34. Henry Kissenger'ın Diplomasi kitabını aldım. Siz de okudunuz mu ?

    YanıtlaSil
  35. Hocam biz abdye ihracat yaptığımızda onlar bize dolar ödüyorlar onlardan ithalat yaptığımızda da biz onlara dolar ödüyoruz.
    Peki teoride nasıl biz abdden ithalat yaptığımızda onlara dolar ödüyoruz abdye ihracat yaptığımızda onlar bize tl mi ödüyor?
    Halil seyodoğlunun kitabını okuyorum bu belirtilmediği için kafam karıştı anlayamadım.
    Açıklayabilirmisiniz size zahmet. Tesekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Niçin kafanız karıştı tam anlayamadım. Biz malı satıyoruz ABD bize Dolar ödüyor. Sonra biz mal aldığımızda o Dolarları veriyoruz. ABD bize TL ödemiyor çünkü elinde TL yok. Zaten olsa da biz istemeyiz çünkü TL ile dışarıdan mal alamayız.

      Sil
    2. Evet hocam onu biliyorum. Tesekkürler. Uygulamada öyle. Peki toride de mi öyle? Şu yüzden soruyorum eskiden doların hegomonyası bu kadar yüksek değildi? Dolayısıyla o zaman icat edilen dış ticaret teorilerinde durum belki farklıdır biz ihracat yaptığımızda tl ödüyorlardır diye düşündüm teoriye göre. Teoride de tam olarak günümüzdeki gibi mi?

      Sil
    3. Eskiden yani doların egemenliğinin az olduğu dönemde madeni para egemendi. Ve paraların içeriği altın ya da gümüş olduğu için bütün paralar rezerv paraydı. Her para ticarette geçiyordu. Kağıt paraya geçilince dolar egemenliği başladı.

      Sil
  36. Raporlu delilere hocam demek insanda ciddî çelişkiler yaratıyor. Bu yüzden anlamayanlar için tekrar edelim:
    "Hemen hemen her konuda Türk milliyetçi istekleri, Lozan'da Müttefikler tarafından kabul edilmiştir. Ve dünya, tarihte bir eşi daha olmayan bir olayla karşılaşmıştır. Yenilmiş, parçalanmış bir ulusun, bu yıkıntı içinden ayağa kalkması ve dünyanın en büyük ulusları ile tam eşit koşullar içinde karşı karşıya gelmesi ve Büyük Savaş'ın bu galiplerini dize getirerek her isteğini bunlara kabul ettirmesi şaşılacak bir şeydi."
    Arnold Toynbee, Türkiye: Bir Devletin Yeniden Doğuşu (syf 152)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yüz bin kere de tekrar etseniz kandırılmış insanlar size inanmamaya devam edecekler. Maalesef bu bir gerçek.

      Sil
    2. Kandırılmış değil bence hocam türk milleti menfaatçidir. Bugün konjonktür gereği bunu yaparlar yarın şartlar değişir farklı düşünüp konuşurlar. Menfaati için asla oy vermem dediği partiye gidip oy verir prensip sıfır. Hal böyle olunca ortamda en fazla kırıtan lider olur

      Sil
  37. Hocam ben Uluslararası iliskiler okuyorum.Bolum derslerinde çok başarılıyım.Okul ortalamam 3,80.Ortalamami dusuren dersler ise iktisat ile alakalı dersler.O derslerde Sıkı çalışıyorum ve kavriyorum ama sinavda istediğim puanı alamiyorum.Lisans eğitimimden başlamak üzere kendimi Uluslararası İktisat alanında geliştirmek ve aranan bir isim olmak istiyorum.Diger derslere oranla iktisat derslerinden daha dusuk puan almam kendimi gelistirme sürecinde kafami karıştırıyor.Siz bana ne onerirsiniz ?Gorusleriniz benim için değerli ,şimdiden teşekkür ederim ilginiz için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önce Kolay Ekonomiyi okuyun. Sonra Makroekonomi ve en sonunda Ekonomide Analiz. Son kitabı bitirdiğinizde ekonomiye ilişkin anlayışınızda farklılıklar olduğunu olayı analiz etmeye başladığınızı göreceksiniz.

      Sil
    2. Ne uluslararsi iliskileri kabadayilik varken uluslarasi iliskiler sokmez dunyada oyun kurucu olmak icin calismaliyiz . Biz necip millet oldugumu kadar cilgin bir milletiz cilgin projeler bizi paklar

      Sil
  38. Hocam Akp den önce devlet hazinesi fakir halk zengindi akp ile devlet hazinesi zengin halk fakir oldu diye düşünüyorum. Bu bizim gibi demokrasinin içselleştirilmediği bir ülkede oy verenleri padişahım çok yaşa moduna sokup iktidardakilere bağımlı kılıyor. Bu çerçeve iktidarın işine geliyor çünkü ülkede ne olursa olsun belli bir oyu koruyor. Dolayısıyla eğitim reformu ile kastettiğimiz düzenlenmeler iktidarın devamlılığını sağlayan bu denklemi bozacağı İçin de yapılmıyor. Peki bu duvara toslamaya mecbur bir bakışaçısı değil midir? Akılcılık kurnazlık sanıldığında eğitim reformu diye akla gelen en dahiyane fikir imamhatip fen lisesi olmuyor mu ?

    YanıtlaSil
  39. Hocam moddy's karârı sonucu dış borçlanma faizlerinin artmasının ve bugün opecin aldığı üretimi kısma karârının, uzun dönemde, sırasıyla yatırımı ve arz miktârını olumsuz etkilemesi ihtimâl midir. Negatif faizlerden de hareketle küresel durgunluk ve lokâl işsizlik de var iken gelecekte bir stagflasyon, herhâlde bir mâliyet enflasyonundan bahsedecek miyiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özellikle petrolle ilgili karar ve Rusyanın desteği işleri daha da bozacak gibi görünüyor. Maliyet enflasyonu kapıda.

      Sil
    2. Rusya-ABD tansiyonu artıyor, başkanlık seçimi sonrası gerilimi tırmandırabilirler.

      Sil
  40. Hocam MB sermaye girişini durdurmak isterse niye borç alma faiz oranını düşürür de borç verme faiz oranını düşürmez? Nitekim 2010dan sonra bir kere bunu yapmıştı ihracatı artırmak için.
    Selamlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çünkü gelen yabancı sermaye gecelik olarak MB'ye para yatırıp para kazanıyor.

      Sil
    2. MB'nin gecelik borç alması sadece bankalar için geçerli değil mi hocam?

      Sil
  41. ohalin 2 sene surmesi ekonomiye nasil etki eder

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu ortamda 2 yıl çok uzun bir süre, sağlıklı tahmin yapılabileceğini sanmıyorum.

      Sil
  42. sayın hocam yazınızdan anladıgımı kısaca ifade etmem gerekirse şu anki hükümetin hiç bir alanda yapısal reforma gidemeyecegidir.dolayısıylada derece kuruluşlarınında belirttigi işlerin yapılamayacagı ve kaybedilen notun geri alınamayacagını anlıyorum.çünki şu anki hükümetin dini,siyasi ve ekonomi anlayışına anlattıgınız her şey ters.

    YanıtlaSil
  43. Sonunda dolar almakmi mantikli

    YanıtlaSil
  44. Insaatda sorun büyük tam yansımıyor ama ...işler durma noktasında..emlaga para yatırmak uygunmu.

    YanıtlaSil
  45. Hocam tekelci rekabet piyasasında uzun dönemde yeni firmalar piyasaya girdikçe fiyat düşer mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşer çünkü uzun dönemde tekelci rekabet piyasası giderek tam rekabet piyasasına yaklaşır.

      Sil
  46. Hocam Suudiler 750 milyar doları ABD den çekerse para arzı artacağından dolar düşer bu hem ABD nin ihracatını artırır hem de bizim enflasyonumnuza olumlu etkisi olur doğru mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Suudiler 750 milyar Doları ABD'den çekemezler.

      Sil
    2. Çekemezler. Kesin.

      Sil
    3. Hocam keşke böyle, Suudiler 750 milyar Doları ABD'den çekemezler, yazıp bırakmasaydınız.

      Sebebini de açıklar mısınız, niçin çekemezler?

      Sil
  47. Miliin savunma da yeterlilik oranini yuzde elinin uzerine cikarmak ta bilimsel degil o da mi dini temel uzerinde oldu ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne demek istediğinizi ben anlayamadım, anlayan varsa ve yanıtlarsa ben de öğrenmiş olurum.

      Sil
    2. Adsız 11.35 Aselsan öncülüğünde gerçekleştirilen yatırımlarla milli savunmada dışa bağlılığın azaldığını ve bunun sizin makalelerinizde iddia ettiginizin aksine bilime dayalı üretim modelinin sonucu olduğunu anlatmak istiyor. Bu adsizin yazdıklarından cikardiklarim. Benim fikrim gibi anlasilmasin

      Sil
  48. Hocam ülkemizde bankaların dolarla mevduat kabul etmesi, dolarla kredi vermesi para ikamesi yaşandığından bizim için olumsuz mudur? Para ikamesinin yaşanması bizim dövize muhtaç olduğumuzun bir emaresimidir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Para ikamesi olumsuz bir gelişmedir. Çünkü yerli paranın itibarını yok eder.
      Para ikamesinin yaşanması yerli paranın itibarını kaybettiğinin göstergesidir.

      Sil
  49. Hocam merhaba

    Türkiye'den takip edilmesini önerebileceğiniz yazarlar kimler? Ben; Güngör Uras'ı, Vahap Munyar'ı ve Uğur Gürses'i takip ediyorum, sizin gibi iyi yazı yazıyorlar. Bir de tavsiye edeceğiniz yabancı ekonomi siteleri var mı?(The Economist'i takip edemiyorum ücretli ve pahalı) Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İzlediğiniz yazarları ben de zaten tavsiye ederim. Ben The Economist dışında sürekli bir yabancı ekonomi sitesi izlemiyorum. The Wall Street Journal'i günlük olarak izliyorum.

      Sil
  50. Hocam Merkez Bankasının döviz rezervi gibi tl rezervi ne var mı? Elde ettiği tlleri tl rezervine mi yatırıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok. Gerek de yok çünkü istediği zaman basabileceği bir parayı rezervde tutması anlamsız olur.

      Sil
    2. Peki hocam MB gecelik borç alma yoluyla ve zorunlu karşılıklar ile elde ettiği lirayı nerede saklıyor döviz rezervine koyamayacağına göre?

      Sil
  51. Hocam Fatih Özatay'ın para kitabı ağır demiştiniz kitaba baktım genel olarak basit bir dili yok ama bence gayet açıklayıcı ve güzel sürekli tekrar yazarak anlatmış.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani ben Fatih Özatay'ın kitabı biraz ağır dediğimde tabii ortalama öğrenciyi kastederek söylemiştim. Yoksa kitap para konusunda kitap soranlara ilk tavsiye ettiğim kitap.

      Sil
  52. Hocam alışverişlerde nakit parayı kaldırsak
    Herkes kartla alışveriş yapsa
    Vergi daha çok toplanmazmı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oraya doğru gidiliyor zaten.

      Sil
    2. Bir alis veris kartla yapiliyor diye kayit altina giriyor, dolayisiyla bundan vergi alinir guzel bir sey yanilgisina dusmeyin. Insanlarin alisveriste kart kullaniminin artmasi sizin lehinize degil aleyhinize olan bir durumdur. Elinizdeki banka kartinin uzerine 'Visa', 'Mastercard' veya 'American Express' (dusuk ihtimal Troy) diye logolar goreceksiniz, bunlar orada sus diye durmuyor. Yarin bir gun her alis verisiniz icin 100 kurus ya da 500 kurus 'hizmet bedeli' istenir, ve hicbir satici kart disinda bir sey kabul etmezse 'bu soygun!' diye aglamayin sonra cunku hicbir araci olmaksizin binlerce yildir yapilan ticarete ucuncu bir araciyi karistirarak siz kasiniyorsunuz. Vergiyi kaciran gene kaciracaktir, olan size olur.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

GSYH’de Dünyada Kaçıncıyız?